Sürekli yazılıyor, konuşuluyor, protesto ediliyor, yetmiyor çoğu zaman da çizilerek görselleştiriliyor, ama asıl ders alması gerekenler maalesef ki yine, hep aynı noktada duruyor. Çocuğa yönelik cinsel taciz, her geçen gün üzerine, tüyler ürpertici bir başka olay, daha doğrusu olaylar eklenerek artan bir sorun haline geldi artık ne yazık ki ülkemizde. Bu üzücü olayların sayısındaki sayısal artışı düşündüğümüzde ise, karşımıza çok vahim bir tablo çıkmaktadır ki bu tablo, sadece kamuoyuna yansıyan, yani olayın görünen yüzü, tabii ki bir de bu olayların perde arkası var bilmediğimiz.
Asıl gördüğümüz, duyduğumuz olaylar dışında, meşrulaştırılan ve bir şekilde üzeri örtbas edilen, o kadar çok çocuk istismarı olayı var ki, tahminden öteye geçemeyip, açığa çıkartılmıyor bir türlü. Çocuk istismarına yönelik hazırlanan birçok rapora göre, Türkiye’de cinsel şiddete maruz kalan, en fazla çocuklardır. Bu noktada, olaylar, tedirgin edici bir boyuta gelmeden, çocuğun duyulmayan sesi, çıkamayan sessiz çığlığı olmak gerekir daha çok toplum olarak.
Genel olarak, çocuk yurtları, çocuk bakım evleri, çocuk cezaevleri olsun vs. gibi kuruluşlarda çocuğa yönelik cinsel istismarın olduğu ve özellikle çocuk cezaevlerinde yaşanan intihar olaylarının perde arkasındaki suçların istatistiği, Türkiye’nin inkâr edilemez acı gerçeğidir hiç kuşkusuz.
Çocuk istismarında, görünenin dışında, görünmeyen karanlık bir tablo daha olduğunu göz önüne aldığımızda ise, çok tedirgin edici ve gün geçtikçe de yaygınlaşan acı bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz.
Ebeveynler, her zaman çocuklarının yanında olduğunu hissettirmelidir. Toplum olarak, cinsel şiddette maruz kalan çocuklara farklı bir gözle bakıp, suçlunun destekleyicisi durumunda olmak yerine, fiziksel ve psikolojik olarak, zaten şiddete maruz kalan çocuklarımızın yanında bulunmalı, onların sesi olmalıyız. Ama bu tarz durumlarda, suç işleyen baba olunca, göz yuman bir anne, bu, bir tanıdık olunca, suçu örtbas etmeye çalışan aile ve bir kamu kurumu olunca da, suçun üzerini bir şekilde kapatan devlet yöneticileri ile karşılaşır duruma geldik daha çok yazık ki.
Engelli çocuklara cinsel istismarda bulunan eğitmeni mi? Kendi öz veya üvey çocuğuna istismarda bulunan babayı mı? Tehdit ile çocuğa, cinsel istismarda bulunan şahsı mı? Din eğitimi adı altında kurulup, çocuklara, cinsel istismarda bulunan vakıfları mı? Yoksa çocuğun bilinçaltına, cinsel istismarlı olayları yerleştiren kitapları dağıtan okulları mı? Vs. daha sayamayacağım ya da saymakla bitmeyecek, bu tarz çirkin olayların perde arkasındaki kurumların, hangisinden başlamalıyız gerekli önlemleri almaya peki.
Çocuk istismarında bile “İyi hal” indirimi uygulayan ve evlenme yaşını olabildiğince en erken yaşa çeken yargıyı sorgulamakla başlayalım veya. Çocuk istismarı başta olmak üzere, bu gibi suçlar için ayrı bir yasa çıkartılıp, caydırıcı cezalar uygulanmalıdır ki, sonu gelmeyen ve bir türlü önlemi alınamayan bu tarz çirkin olaylar, biraz da olsa azaltılabilsin.
Çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet, gözünü kırpmadan adam öldürmek vs. gibi sorunları dile getirmek ve ancak protesto ederek bir şekilde sesini duyurmaktan bıkmış durumda artık herkes. Ülkede, bu korkunç tabloya sebebiyet veren, ahlak yoksunu şahısların, suçlarının bir şekilde örtbas edilip veya bu kişilere ceza indirimi uygulanması yerine, olabildiğince en ağır cezaya çarptırılması, toplumdan dışlanması, bir nevi de olsa, huzur ortamının oluşmasını sağlayacaktır şüphesiz.
Geçmişte de olduğu gibi, bugüne hiçbir katkısı olmayan, bu tarz sorunlara yol açan, akıl ve vicdan yoksunu şahısların, geleceği daha fazla köreltmemesi için, özellikle çocuklara yönelik cinsel istismar olaylarının önünü alabilecek, toplumu bilinçlendirici, toplumda farkındalık oluşturacak eğitici programların uygulanıp, bu programların, toplumun her kesimine ulaşacak şekilde yaygınlaştırılması gerekir.
Bunun için de, başta eğitim sistemi olmak üzere, toplumun sosyal, kültürel yapısını, bu tarz olaylar oluşmayacak şekilde yeniden yapılandırmak ve toplumu çağdaş, insani değer yapısına ve ileri bir eğitim düzeyine kavuşturmak için olayları, bilimsel bağlamda çözmenin daha sağlıklı, daha akılcı olacağı kanaatindeyim.
|