Gaziantep Sabah Gazetesi

Zincirleme kazada 13 kişi yaralandı

Sat, 15 Nov 25 19:08:55 +0300

Tarsus-Adana-Gaziantep (TAG) Otoyolu’nda meydana gelen zincirleme kazada 13 kişi yaralandı. Gaziantep'in Şehitkamil ilçesinde 12 aracın karıştığı zincirleme kazada 13 kişi yaralandı. Alınan bilgiye göre sağanak yağışla birlikte kayganlaşan Tarsus-Adana-Gaziantep (TAG) Otoyolu’nda otomobil hafif ticari araç, TIR ve kamyonetlerin bulunduğu 12 araç, çarpıştı. Çevredekilerin 112 Acil Çağrı Merkezi'ne yapılan ihbar üzerine olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri yönlendirilldi. Kazada yaralanan 13 kişi, ambulanslarla kentteki çeşitli hastanelere kaldırıldı. Otoyoldaki Gaziantep-Adana ve Gaziantep-Şanlıurfa yönündeki trafik akışı, D-400 kara yoluna yönlendirildi.cumhuriyet

Türkiye asgari ücretli çalışan sayısında AB birincisi

Sat, 15 Nov 25 19:06:40 +0300

Türkiye, asgari ücretli çalışan sayısında Avrupa birincisi oldu. Türkiye, neredeyse 20 AB ülkesinin toplamından daha fazla asgari ücretli çalışana sahip. BirGün'den Melisa Ay'ın haberine göre; hedef, öngörü ve gerçek enflasyonun da altında, yüzde 30'luk zam oranıyla yıla başlayan asgari ücret, bu yıl bir kez bile açlık sınırını görmedi. Türk-İş'in gösterge niteliğindeki açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasında, 4 kişilik bir ailenin sadece yaşamsal olarak gereken gıda harcamasını ifade eden açlık sınırı, Ocak 2025'te dahi 22 bin 104 liralık asgari ücretin 27 lira üzerindeydi. Asgari ücret, ocak ayında 72 bin 88 liralık yoksulluk sınırının yüzde 30'unu ancak karşılayabiliyordu. Ülkede ortalama ücret haline gelen ve milyonların tek gelir kaynağı olan asgari ücret, son olarak ekim ayında 92 bin 547 lira olan yoksulluk sınırının yüzde yüzde 23,88'inde kaldı. Türkiye, asgari ücretli çalışan sayısında Avrupa birincisi oldu. Ülkede 11,2 milyon kişi asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Eurostat verilerine göre Türkiye, neredeyse 20 AB ülkesinin toplamından daha fazla asgari ücretli çalışana sahip. Avrupa Birliği’ndeki 21 ülke genelinde toplam 12,8 milyon kişi kendi ülkelerinin asgari ücretleri ile çalışırken İngiltere'de bu sayı yaklaşık 1,9 milyon, Türkiye’de ise 11,2 milyon kişi oldu. Asgari ücretli çalışan sayısı Türkiye'yi takip eden ilk ülke olan Fransa'da 3,5 milyon, üçüncü sıradaki Almanya'da 3,2 milyon olarak hesaplandı.

Kimlik numarası sınırı kalktı

Sat, 15 Nov 25 19:05:59 +0300

Türkiye'de yapılacak 500 bin konut için başlatılan 'Yüzyılın Konut Projesi' için kimlik numarası sınırı kalktı. Yüzyılın Konut Projesi'ne başvuru için ikinci aşamaya geçildi. 500 bin konutun inşa edilecek projesi için bugünden itibaren TC kimlik numarasına bakılmaksızın tüm vatandaşlar başvuru yapabilecek. Projeye ilk beş günde kimlik numarasına göre 2.8 milyon kişi başvurdu. Başvurular 19 Aralık'a kadar sürecek. Projeye kimler başvurabilir? e-Devlet üzerinden başvurular 18 Aralık’ta, banka şubelerinden başvurular ise 19 Aralık’ta sona erecek. Şehit aileleri, terör, harp ve vazife malulleri için başvurular ücretsiz olarak sadece şubeler aracılığıyla yapılacak. Yetkili bankalar (Ziraat Bankası, Halkbank, Emlak Katılım Bankası) kimlik numarası ayrımı olmadan TOKİ’nin duyurduğu şubelerden başvuru kabul edecek. Başvuru şartları neler? 2+1 ve 1+1 tipinde yapılacak evlerin ilk teslimatının Mart 2027'de yapılması planlanıyor. Projede şehit yakınları, gaziler, engelliler, emekliler, gençler ve 3 ve daha fazla çocuğu olan aileler için özel kontenjan ayrıldı. Başvuru şartları ise şöyle sıralandı: 18 yaşını doldurmuş olmak -En az 10 yıldır Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak -Tapuda kendisi, eşi veya çocukları adına kayıtlı evi bulunmamak -Hane halkı aylık net geliri:İstanbul için en fazla 145 bin TL -Diğer iller için en fazla 127 bin TL Konutlar için ne kadar ödenecek? Konutların satış bedeli 1 milyon 800 bin TL’den başlayacak. Devlet güvencesiyle yüzde 10 peşinat ve 240 ay vade imkânı sunulacak. Taksitler; İstanbul’da 7.313 TL’den, Diğer illerde 6.750 TL’den başlayacak. Sosyal konutlar hangi illerde yapılacak? Türkiye'nin 81 ilinde hayata geçirilecek projede en fazla toplu konut İstanbul'da yapılacak. İstanbul’da 100 bin sosyal konut, Anadolu ve Avrupa yakasında belirlenecek bölgelerde inşa edilecek. Ankara’da 30.823 konut, Etimesgut, Gölbaşı, Mamak, Pursaklar, Sincan ve diğer 21 ilçede yapılacak. İzmir’de 21.020 konut, Menemen, Urla, Aliağa, Bergama, Foça, Seferihisar ve Selçuk ilçelerinde yer alacak. Bursa’da 17.225 konut, Karacabey, Nilüfer, Gemlik, İnegöl, Mudanya ve diğer ilçelerde inşa edilecek. Konya’da 15 bin konut, Meram, Karatay, Selçuklu ve 30’dan fazla ilçede yapılacak. sputnik

Sanayide istihdam kaybı bir yılda 187 bin 518’i buldu

Sat, 15 Nov 25 19:05:07 +0300

Sanayide istihdam kaybı bir yılda 187 bin 518’i buldu 132 bin 388’i tekstil sektöründe Sanayide yaşanan durgunluk istihdam kaybına yol açtı. Sanayide bir yılda kayıp 187 bin 518’i buldu. Bu kaybın 132 bin 388’i sadece tekstilde sektöründe yaşandı. BirGün'den Havva Gümüşkaya'nın haberine göre; emek yoğun sektörlerin başında gelen tekstil, giyim ve deri ürünleri imalatında çalışan sayısı hızla azalıyor. TÜİK’in verilerine göre ücretli çalışan sayısı bir önceki yılın aynı ayında 15 milyon 991 bin 589 kişi iken 2025 yılı Eylül ayında 16 milyon 169 bin 476 kişi oldu. Ücretli çalışan sayısındaki artış, deprem etkisiyle ivme kazanan inşaat sektöründeki yüzde 7,4 artış ve ticaret-hizmet sektöründe yüzde 2,5’lik artıştan kaynaklandı. Ancak alt detaylarına bakıldığında Eylül ayında ücretli çalışan sayısı yıllık olarak sanayi sektöründe yüzde 3,7 azaldı. Sanayideki ücretli çalışan sayısı son bir yılda 187 bin 518 kişi geriledi. Burada en büyük düşüş, imalat sektöründe gerçekleşti. İmalat sektöründe çalışan sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 186 bin 971 kişi azalarak 4 milyon 713 bin 299 kişiye geriledi. Sadece tekstil, giyim ve deri ürünleri imalatında ücretli çalışan sayısı son bir yılda 132 bin 388 kişi azaldı. T24

İşsiz sayısı iki ayda 247 bin arttı

Fri, 14 Nov 25 13:33:59 +0300

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın yayımladığı bültene göre, Türkiye'de işsiz sayısı artarak 3 milyon 75 bin oldu. Eylül ayında bu sayı 2 milyon 828 bin idi. İşçi sayısının 17 milyon 326 bin 143 kişi olduğu aktarılan bültende, sendikalı işçi sayısının 2 milyon 429 bin 527 olduğu bilgisi yer aldı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na bağlı Çalışma Genel Müdürlüğü Kasım 2025 Çalışma Hayatı İstatistikleri Bülteni'ni yayımladı. İstihdam sayısının 32 milyon 491 bin olduğu belirtilen bültende, işsiz sayısının 3 milyon 75 bin olduğu ve atıl iş gücü oranının yüzde 28,6 olduğu bilgisi yer aldı. Bültende haftalık çalışma saatinin erkeklerde 45,1, kadınlarda 38,5 saat olduğu kaydedildi. Bültene göre; en çok ücretli çalışan sayısının yer aldığı sektör yüzde 57,1 ile ticaret ve hizmetler oldu. Bunu yüzde 30,6 ile sanayi yüzde 12,3 ile inşaat takip etti. Bültende aktif sigortalı sayısının 25 milyon 813 bin 500, pasif sigortalı sayısının 16 milyon 936 bin 679 olduğu kaydedildi. Bültende yer alan verilere göre; yaşlılık aylığı alanların sayısı 12 milyon 221 bin 021, ölüm aylığı alanların sayısı 4 milyon 379 bin 496 oldu. İşçi sendikalaşma oranı yüzde 14,02 İşçi sayısının 17 milyon 326 bin 143 kişi olduğu aktarılan bültende, sendikalı işçi sayısının 2 milyon 429 bin 527 olduğu bilgisi yer aldı. Rapora göre işçi sendikalaşma oranı yüzde 14,02. Kamuda sendikalaşma Kamuda 3 milyon 016 bin 495 kişiden 2 milyon 319 bin 157'si sendikalı. Kamu sendikaları arasında en çok üyeye sahip konfederasyon 1 milyon 78 bin 381 kişi ile MEMUR-SEN oldu. Onu Türkiye KAMU-SEN ile Birleşik KAMU-İŞ ve KESK takip etti. sputnik

12 ay sonrasına yönelik enflasyon beklentisi yüzde 23.49'a yükseldi

Fri, 14 Nov 25 13:32:38 +0300

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) Piyasa Katılımcıları Anketi'ne göre, Tüketici Fiyat Endeksi'nde (TÜFE) yıl sonu artış beklentisi yüzde 31,77'den yüzde 32,20'ye yükseldi. 12 ay sonrasına yönelik enflasyon beklentisi ise yüzde 23.49'a yükseldi. TCMB'nin kasım ayı Piyasa Katılımcıları Anketi yayımlandı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) Piyasa Katılımcıları Anketi'ne göre, Tüketici Fiyat Endeksi'nde (TÜFE) yıl sonu artış beklentisi yüzde 31,77'den yüzde 32,20'ye yükseldi. Geçen ay yüzde 1,55 olan kasım ayı TÜFE artışı beklentisi, bu anket döneminde yüzde 1,59'a yükseldi. Cari yıl sonu TÜFE artışı beklentisi ise yüzde 31,77'den yüzde 32,20'ye çıktı. TÜFE'de artış beklentisi yükseldi TÜFE'de artış beklentisi 12 ay sonrası için yüzde 23,26'dan yüzde 23,49'a, 24 ay sonrası için de yüzde 17,36'dan yüzde 17,69'a yükseldi. Katılımcıların yıl sonu dolar/TL beklentisi 43,5632'den 43,4245'e gerilerken, 12 ay sonrası dolar/TL beklentisi ise 49,7515'ten 50,6169'a yükseldi. Bir önceki anket döneminde 20,8 milyar dolar olan yıl sonu cari işlemler açığı beklentisi, bu dönemde 20,9 milyar dolara çıkarken, gelecek yıl için cari işlemler açığı beklentisi de 25,4 milyar dolardan 24,3 milyar dolara geriledi. Cari yıl için büyüme beklentisi yüzde 3,4'e çıktı Ankette, cari yıl için Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) artış beklentisi yüzde 3,4'e yükselirken, gelecek yıl için yüzde 3,8 oldu. TCMB'nin politika faizine ilişkin gelecek ilk toplantı beklentisi yüzde 38,28, ikinci toplantı beklentisi yüzde 37,11 ve üçüncü toplantı beklentisi ise yüzde 35,81 oldu. Böylece politika faizine ilişkin yıl sonu beklentisi yüzde 38,28 olarak gerçekleşti. 12 ay sonrası için politika faizi beklentisi ise yüzde 29,32'ye yükseldi. Sputnik

YKS 20-21 Haziran’da

Fri, 14 Nov 25 13:31:56 +0300

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), 2026 Yılı Sınav Takvimini paylaştı. Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) 20-21 Haziran 2026’da yapılacak. ÖSYM Başkanı Bayram Ali Ersoy, sınav tarihlerini sosyal medya hesabından duyurduğu paylaşımında şöyle dedi: “Kıymetli adaylar, 2026 ÖSYM Sınav Takvimi belli oldu. Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) 20-21 Haziran'da, Dikey Geçiş Sınavı(DGS) 19 Temmuz’da, Millî Savunma Üniversitesi Askerî Öğrenci Aday Belirleme Sınavı (MSÜ) 1 Mart’ta gerçekleştirilecek.”t24

ASM’lerde çalışanların idari ve mali sorunları göz ardı edilemez

Fri, 14 Nov 25 13:31:21 +0300

Anadolu Sağlık Sen Genel Başkanı Necip Taşkın, Aile Sağlığı Merkez’lerinde (ASM) çalışanların idari ve mali sorunlarının göz ardı edilemeyeceğini, hizmette sunumun ve kalitenin artırılması için öncelikli ve acilen Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinin revize edilmesi gerektiğini belirterek basın açıklaması yaptı. Necip Taşkın, saha çalışmalarından edindikleri bilgilerle ilgili şu açıklamayı yaptı: 6 aylık sürenin 12 aya çıkarılmasıyla ASM çalışanlarının mağduriyetinin ileriye dönük ertelendiğini düşünüyoruz. “Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde yapılan düzenleme ile 6 ay kayıtlı olduğu Aile Hekimliğine muayeneye gelmeyen hastalar için yarım katsayı ödenmesi nedeniyle maaştan %12-15 arasındaki kesinti yapıldı. Yani Aile Hekimine gitmeyen hastanın cezasını ASM çalışanlarına kestiler. Tepkiler üzerine 10 Temmuz 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile 6 aylık süre 12 aya çıkarıldı. Yapılan kesintiler de çalışanlara iade edildi. Ancak Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile sorununun tam olarak çözülmediğini biliyoruz. Gelmeyen hastaların 6 aylık süresinin 12 aya çıkarılmasıyla ASM çalışanlarının mağduriyetinin ileriye dönük ertelendiğini gördük. Saha çalışmalarından edindiğimiz bilgilere göre son 1 yıl Aile Sağlığı Merkezine başvurmayan ister yurt içinde ister yurt dışında olsun nüfus grupları arandığında hasta veya yakını tarafından ters, kırıcı ve incitici tepkilerle karşılaştıkları ifade ediliyor. Aile Sağlığı Merkezine son 1 yıl içerisinde hiç gelmeyen veya gelemeyeceği konumda olup da kayıt almayan hastalar nedeniyle çalışanlardan kesinti yapılmaması gerekir. Bu konuda çalışanların mağdur edilmemesi ve motivasyonlarının düşmemesi açısından, Aile Sağlığı Merkezine başvurmayan nüfus gruplarıyla ilgili kesintiler kaldırılmalıdır. ASM’lere atamalar kura sistemi ile olmalıdır. Diğer yandan ASM’lere personel atamalarında; kura ile atanan doktorlar gibi ebe, hemşire ve diğer personel atamaları da kura ile yapılmalıdır. Sağlık çalışanının özlük ve mali haklarının korunması açısından ebe, hemşire ve diğer personel atamalarının kura ile yapılması keyfiyeti ortadan kaldıracaktır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile Anayasa ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere göre yasal temel haklardan sayılan yıllık izin (dinlenme hakkı) hakkının kullanımında ASM’lerde uygulanan vekaletle izin yöntemi yasal olmayıp çalışanların dinlenme hakkının gaspı anlamına gelmektedir. Aynı zamanda çalışanların üzerine daha fazla iş yükü binmekte, yoğun ve yorucu mesai nedeniyle daha fazla yıpranmakta, ruhi ve bedeni sağlıkları tehlikeye düşmektedir. ASM’lerde çalışanların hasta ihmalkarlığı nedeniyle yaşadığı diğer bir sorunda performans cezasına çarptırılmasıdır! Gebelik bildirimini yapmayan veya bebek-çocuk aşı-izlemlerine gelmeyen hastalar nedeniyle çalışanlara performans cezası uygulanıyor, bu da maaşından kesintiye neden oluyor. ASM’lerde giderleri kısma düşüncesi var. Bu nedenle ihtiyaç duyulan malzemeler ya alınmıyor ya da eksik alıyor. Kış mevsimi nedeniyle şu an en büyük gereksinim ısınmadır. Ancak giderlerin asgari seviyede tutulması amacıyla ısınma, malzeme, temizlik gibi hem sağlık hizmetine yönelik malzemeler hem de hijyeni sağlamak için gerekli malzemeler alınmıyor veya kısıtlı alınıyor. ASM’lerin İşletme mantığıyla işletilmesi sadece çalışanları değil, aynı zamanda hizmeti alanları da mağdur etmektedir. Aile Hekiminin dışarıdan aldığı sağlık personelinin görev, yetki ve sorumluluklarının tam olarak belli olmaması nedeniyle görevle ilgili sıkıntılar yaşanmaktadır. Dışarıdan alınan sağlık personelinin görev, yetki ve sorumluluk sınırları resmi olarak belirlenmediği için banko personeli gibi çalıştırılıyor; kan alma, enjeksiyon, pansuman gibi yapması gereken işler ise atanmış ebe, hemşire gibi personelin üzerine kalarak iş yükünü artırıyor. İş yükü zaten fazla olan ve yoğun emekle çalışan ebe ve hemşire gibi sağlık çalışanlarının üzerine ekstra iş yükü eklenmesini doğru bulmuyoruz. Bu, çalışanların moral ve motivasyonunu düşürmektedir. Bu durum kabul edilemez. Sağlık çalışanlarının her zaman yanında olan sendikamız, ASM çalışanlarının sorunlarının ilgili makamlara iletilmesini görev addetmiştir. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği başta olmak üzere ASM çalışanlarını memnun edecek bir düzenleme hayata geçirilmelidir. Performans, teşvik vs ile adeta yarıştırılan ASM çalışanları maaşlarının düşmemesi için güçlü bir irade ile çalışırken, özveriyle yürütülen hizmetin göz ardı edilmemesi gerektiği düşüncesiyle, ASM çalışanlarının tüm sorunlarının takipçisi olacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz.”

Diyabet iyi yönetilmezse takdirde göz, böbrek ve sinir sistemini vuruyor

Fri, 14 Nov 25 13:30:41 +0300

14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında Gaziantep Üniversitesi(GAÜN) Hastanesi’nde Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı tarafından diyabet farkındalığını artırmaya yönelik çeşitli etkinlikler düzenlendi. Toplumda hızla artan diyabete dikkat çekmek ve vatandaşları bilinçlendirmek amacıyla hastane girişinde sağlıklı beslenme standı, ücretsiz kan şekeri ölçüm standı ve ayak sağlığı standı açıldı. Etkinlik alanında eğitim posterleriyle diyabetin ne olduğu, belirtileri, doğru tedavi yaklaşımları ve diyabetle birlikte sağlıklı yaşamın önemi anlatıldı. Uzmanlar, diyabetin iyi yönetilmediği takdirde göz, böbrek, sinir sistemi ve kalp–damar sağlığında ciddi sorunlara yol açabileceğini vurguladı. Özellikle ayak yaralanmalarının önlenmesi ve tedavisinin dikkatle yapılması gerektiğine dikkat çekilerek bu süreçte ekip yaklaşımının hayati önem taşıdığı ifade edildi. Standa gelen vatandaşların kan şekeri ölçümleri yapılarak sağlıklı yaşam, beslenme, düzenli takip ile ilgili bilgilendirmelerde bulunuldu. Etkinlik kapsamında Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı öğretim üyeleri, Endokrin Kliniği’nde tedavi gören hastaları da ziyaret ederek diyabet yönetimi ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları konusunda bilgilendirmelerde bulundu. Uzmanlar, diyabetle yaşamın mümkün olduğunu ancak bunun düzenli takip ve doğru tedavi ile sürdürülebileceğini vurguladı. Haber Merkezi

Yüksek Riskli Gebeliklerin Yönetimi Programı birincilik getirdi

Fri, 14 Nov 25 13:27:45 +0300

Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen “Yüksek Riskli Gebeliklerin Yönetimi Programı” kapsamında, Şahinbey İlçe Sağlık Müdürlüğü Türkiye birinciliğine layık görüldü. Program kapsamında, yüksek riskli gebeliği bulunan kadınlar Halk Sağlığı Yönetim Sistemi (HSYS) üzerinden “Yüksek Riskli Gebelik” ekranlarından titizlikle takip ediliyor. Gebelere gebeliklerindeki risk durumları ve acil başvuru gerektiren haller hakkında bilgilendirme yapılarak gerekli durumlarda hastanelere randevusuz yönlendirme sağlanıyor. Yüksek Riskli Gebeliklerin Yönetiminde Örnek Başarı Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan değerlendirmelerde, Şahinbey İlçe Sağlık Müdürlüğü’nün bu alandaki başarılı çalışmaları iki farklı dönemde Türkiye birinciliği ile ödüllendirildi. Sağlık Bakanlığı Kadın Üreme Sağlığı Daire Başkanı Dr. Tuba Esra Şahlar tarafından, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun selamlarıyla tebrik mesajı iletildi. Elde edilen bu büyük başarının ardından, Şahinbey Kaymakamlığı’nda düzenlenen törende, “Riskli Gebeliklerin Yönetimi Programı” kapsamındaki üstün gayretlerinden dolayı Şahinbey İlçe Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Kübra Yıldız Aydın, ÇEKÜS Birim Sorumlusu Sultan Çiçekli, Hemşire Meral İlknur Gezer ve Ebe Betül Gebel’e Başarı Belgesi takdim edildi. Törende konuşan Şahinbey Kaymakamı Mehmet Emin Taşçı, Şahinbey İlçe Sağlık Müdürlüğü ekibini tebrik ederek, “Anne ve bebek sağlığının korunması için gösterilen bu özverili çalışmalar, ilçemiz adına gurur verici bir başarıdır.” ifadelerini kullandı. Bu başarı, Şahinbey İlçe Sağlık Müdürlüğü’nün anne ve bebek sağlığına yönelik yürüttüğü kararlı ve özverili çalışmalarla Türkiye genelinde örnek bir konuma ulaştığını bir kez daha ortaya koydu. Haber Merkezi

Ticosat kategorisinde Türkiye üçüncüsü olmuşlardı

Thu, 13 Nov 25 21:14:19 +0300

TEKNOFEST kapsamında düzenlenen Uluslararası Türksat Model Uydu Yarışması’nın Ticosat kategorisinde Türkiye üçüncüsü olan Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Elektrik Ar-Ge Model Uydu Takımı, GAÜN Rektörü Prof. Dr. Sait Mesut Doğan’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette, Havacılık ve Uzay Mühendisliği Bölümü öğrencisi Kazım Ağralı, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencisi Muhammet Çolak ve Makine Mühendisliği Bölümü öğrencisi Muhammet Demirkol yer aldı. Takım üyeleri, yürüttükleri çalışmalar ve katıldıkları yarışmalar hakkında Rektör Doğan’a bilgi verdi. Rektör Prof. Dr. Sait Mesut Doğan, öğrencilerin proje ve yarışma süreçlerinde gösterdikleri çabanın önemli olduğunu belirterek, “Gaziantep Üniversitesi olarak öğrencilerimizin bilimsel ve teknik gelişimlerini destekliyoruz. Yarışmalara katılan ekiplerimize malzeme, altyapı ve danışmanlık desteği sağlamaya devam ediyoruz” dedi. Haber Merkezi

“Sınırlanmış Alanlar Şamanik Görseller” sergisi açılıyor

Thu, 13 Nov 25 21:13:18 +0300

Ressam Mehmet Ali Doğan, tuval üzerine akrilik boya tekniğiyle yaptığı eserlerinden oluşan “Sınırlanmış Alanlar Şamanik Görseller” resim sergisini bugün SANKO Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşturacak. Mehmet Ali Doğan’ın, 26 eserinin yer alacağı “Sınırlanmış Alanlar Şamanik Görseller” resim sergisi SANKO Park AVM üçüncü katta bulunan SANKO Sanat Galerisinde yarın saat 17.30’da ziyarete açılacak. Mehmet Ali Doğan, 1970 yılında Elazığ’da doğdu. Karadeniz Ereğli’de İlkokul, ortaokul ve Endüstri Meslek Lisesi Torna Tesviye bölümünü okudu. İlk kişisel sergisini 19 yaşında Ereğli Halkevi’nde açtı. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünden, 1995’te birinci olarak Prof. M. Zahit Büyükişleyen atölyesinden mezun oldu. Prof. Hasan Pekmezci özgün baskı atölyesinde öğrenimi süresince baskı teknikleri eğitimi aldı. Çankırı Karatekin Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Sanat ve Tasarım Anabilim Dalında yüksek lisans yaptı. Yurt içi ve yurt dışında 34 kişisel sergi açtı. Birçok karma etkinlik, yarışmalı sergiler, sanat fuarı, yarışmalarda jüri üyeliği ve çalıştaylara katıldı. Ulusal yarışmalarda 7 ödül aldı. Ankara DGS Galerisinde 1993 yılında çocuklara ders vermeye başladı, Güzel Sanatlar Fakülteleri ve liselerinde eğitim verdi. 2001 yılında Mehmet Ali Doğan Sanat Evini kurdu ve gençlere eğitim vermeyi özveriyle sürdürerek, 2 binin üzerinde gencin akademik eğitime başlamasına katkı sağladı. Kamu kurumlarında, müzelerde, özel koleksiyonlarda eserleri bulunuyor. UPSD üyesi olup, iki dönem BRHD Başkanlığı yaptı. Hocası Prof. Hasan Pekmezci ile Halk Bankası Sanat Danışmanlığı yapıyor. Çalışmalarını Ankara’daki özel atölyesinde sürdürüyor. Haber Merkezi

Toroslar EDAŞ, kesintisiz ve güçlü enerji sağlamak için şebeke kapasitesini artırdı

Thu, 13 Nov 25 21:12:19 +0300

Sektöre öncü teknolojileri ve insan odaklı çalışma anlayışıyla hareket eden Toroslar EDAŞ, Türkiye’nin en büyük sanayi şehirlerinden biri olan Gaziantep’in artan enerji ihtiyacını karşılamak için faaliyetlerini sürdürüyor. 2025 yılının ilk dokuz ayında yaklaşık 733 milyon TL’lik yatırımla çalışmalarına ara vermeden devam eden şirket, şehrin enerji altyapısını bugünün ve geleceğin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde güçlendiriyor. ‘Herkes için daha iyi bir gelecek’ vizyonuyla çalışmalarını sürdüren Enerjisa Dağıtım Şirketleri’nden Toroslar EDAŞ, Gaziantep’teki 11 bin 012 trafo ve 26 bin 738 kilometreyi bulan enerji hattı üzerinde, enerji arzının sürekliliğini sağlamak amacıyla bakım, modernizasyon ve yatırım çalışmalarına sürdürdü. Sanayi tesisleriyle Türk ekonomisinin önemli üretim merkezlerinden biri olan Gaziantep’te, Toroslar EDAŞ, kesintisiz ve güçlü enerji sağlamak için şebeke kapasitesini artırdı. Sanayi bölgesindeki enerji altyapısına yapılan yatırımlar, üretimin aksamadan devam etmesini sağlayarak ekonomik canlılığa katkı sundu. 2024 yılında en çok yatırım yapan 3 elektrik dağıtım şirketinden biri olan Toroslar EDAŞ 2025 yılının ilk dokuz ayı için belirlediği yatırım hedeflerini başarıyla gerçekleştirdi. Meşhur baklava ustaları, fıstık bahçeleri, tarihi çarşıları ve yıl boyunca düzenlenen gastronomi turizmi ile ünlü Gaziantep’in enerji altyapısını yatırımlarıyla güçlendirdi. Şehrin ekonomik ve turizm açısından kritik öneme sahip bölgeleri olan Tarihi Kapalı Çarşı ve Zeugma Mozaik Müzesi’nin olduğu yerlerde bakım ve güçlendirme çalışmaları yapıldı. Yılın ilk dokuz ayında 8 bin 534 aydınlatma armatürünün bakımı tamamlandı. Bunun yanı sıra, 140 trafo merkezi, 142 dağıtım merkezi, 151 saha dağıtım kutusu ile 921 kilometrelik hattın bakımı gerçekleştirilerek şehir genelinde aydınlatma ve enerji sürekliliğini güvence altına aldı. Gaziantep’te hizmet verdiği 950 binden fazla müşteriye daha kesintisiz ve kaliteli enerji sunabilmek adına yatırımlar kapsamında 1.010 kilometrelik yeni kablo tesisi ile 2 bin 136 yeni aydınlatma armatürünün montajını tamamlayan şirket, ayrıca, 543 yeni elektrik panosu ve 241 trafo kurarak altyapısını güçlendirdi. Toroslar EDAŞ, Gaziantep’te kış mevsimi öncesinde enerji arzının sürekliliğini sağlamak amacıyla kapsamlı hazırlık çalışmalarına devam ediyor. Şirket, olumsuz hava koşullarının etkilerini en aza indirmek için yıl boyunca sürdürdüğü bakım, onarım ve yenileme faaliyetlerini artırarak kent genelindeki altyapı dayanıklılığını güçlendirdi. Kritik şebeke unsurlarında gerçekleştirilen önleyici bakım ve kontrol çalışmalarıyla arıza risklerinin önüne geçilmesi hedeflenirken, saha ekipleri, yoğun yağış ve fırtına gibi zorlu kış koşullarında da enerji sürekliliğini sağlamak için 7/24 esasına göre görev başında olacak Toroslar EDAŞ, kesintisiz, güvenli ve sürdürülebilir enerji hedefi doğrultusunda Gaziantep’in tamamında altyapı yatırımlarını güçlendirerek, müşterilerine kaliteli hizmet sunma kararlılığını sürdürüyor. Operasyonel iş süreçlerini daha verimli hale getirebilmek için dijital dönüşümüne ağırlık veren Enerjisa Dağıtım Şirketleri kullanıcı memnuniyetini en üst seviyeye çıkarmak için çalışmalarını sürdürüyor. 7/24 hizmet sunan www.toroslaredas.com.tr, Web ChatVolt, Toroslar 186 Mobil Uygulaması, WhatsApp İhbar Hattı ve 186 Çağrı Merkezi ile her kanaldan müşterilerine ulaşıyor. Sosyal medya üzerinden gelen talepleri de hızlıca karşılayarak Gazianteplilerin yanında olmayı sürdürüyor. Enerjisa Dağıtım Şirketleri’nin AYEDAŞ ve Başkent EDAŞ ile birlikte elektrik dağıtımındaki 3 şirketinden biri olan Toroslar EDAŞ, Gaziantep’teki enerji altyapısını güçlendirmek için yatırımlarına kararlılıkla devam edecek.

GAÜN bilimsel sıralamada 31’den 49. sıraya geriledi

Thu, 13 Nov 25 21:11:22 +0300

CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, Gaziantep Üniversitesi’nin Türkiye üniversiteleri arasında üç sıra daha gerilemesinin nedenlerini sordu. 2019 yılında üniversitenin 31. Sırada olduğunu hatırlatan Öztürkmen, son verilere göre 49. Sırada yer aldığını belirterek, üniversite yönetimini eleştirdi. Öztürkmen, “Gaziantep Üniversitesi, bilimsel alanlardaki sıralamalarda düşüş yaşamaya devam ediyor. Türkiye’deki üniversitelerin akademik performansını değerlendiren URAP 2025-2026 verilerine göre Gaziantep Üniversitesi geçen yıla göre üç sıra daha gerileyerek 49. Sırada yer aldı. URAP’ın ölçüm kriterleri; makale sayısı, atıf sayısı, doktora sayısı, öğretim üyesi/öğrenci oranı, uluslararası işbirliği, TÜBİTAK projelerini kapsıyor. Gaziantep Üniversitesi, bölgesel konumu gereği Orta Doğu ülkelerinden öğrenci çekme avantajına sahip olsa da, uluslararası proje ve ortak yayın sayısında artış sağlayamıyor. Geçen sene yine bu raporu değerlendirmiş, Gaziantep Üniversitesi’nin geri gidişine dikkat çekmiştim. Gaziantep Üniversitesi 2019 yılında Gaziantep Üniversitesi 31. Sıradaydı. Türkiye’deki üniversitelerdeki kalitesizlik, Gaziantep Üniversitesi ile sınırlı olmasa da şehrimizdeki üniversitenin Türkiye şartlarında bile daha gerilere düşmesi hepimizi tedirgin etmektedir. Gaziantep Üniversitesi, akademik başarıları ile değil, torpil ve özel kadro ilanlarıyla gündeme geliyor. Gaziantep Üniversitesi, Türkiye sıralamasında gerilerken, Türk üniversiteleri de dünya sıralamasında geriliyor. Üniversitelere ayrılan bütçe yetersiz. Akademik kadrolar, rektörler siyasetle içli dışlı. Rektörlük seçimi zamanında adaylar Ankara’da kapı kapı dolaşıyor. Çin ve Avustralya üniversiteleri dünya sıralamalarında hızla yükseliyor, çünkü devlet politikası olarak Ar-Ge’ye ve araştırma üniversitelerine destek veriliyor” dedi. “Üniversitelerde araştırma ofisleri kurularak, akademisyenlere proje yazımı, dergi seçimi, veri analizi konularında destek verilmelidir” diyen Özürkmen, önerilerini şöyle sıraladı: “Doktora tezleri, sadece savunma değil, uluslararası yayın üretimine dönüştürülmeli. Üniversiteler, başarılı doktora mezunlarını bünyesinde tutarak akademik sürdürülebilirlik sağlamalı. Yabancı üniversitelerle ortak proje, çift diploma ve değişim programları artırılmalı. Ama bu Orta Doğu ile sınırlı kalmamalı, dünyanın değerli üniversiteleri ile ortak projeler geliştirilmeli. Sanayi bölgeleriyle ortak Ar-Ge merkezleri kurulmalı. Akademik kadro atamalarında liyakat esas olmalı; üretken, yenilikçi ve etik değerlere bağlı akademisyenler desteklenmeli. Rektörün, dekanın, bölüm başkanlarının akrabaları kadrolara doluşturulmamalı. Performans değerlendirmelerinde yayın, proje, eğitim kalitesi ve öğrenci memnuniyeti dengeli biçimde dikkate alınmalı.” Haber Merkezi

Sayıştay Raporu, rant düzenini belgeliyor

Thu, 13 Nov 25 18:06:38 +0300

Sayıştay’ın Türkiye’nin en borçlu belediyeleri arasında yer alan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin 2024 yılı denetim raporu gerçekleri bir kez daha gözler önüne serdi: İhalesiz kiralamalar, sözleşmesiz personel alımları, gasp edilen işçi hakları… Belediyenin giderlerinin bir önceki yıla oran yüzde 45 arttığını ortaya rapora göre 2024 yılı 918 milyon TL’nin üzerinde zararla kapatıldı. Personel giderlerinin 679 milyon 449 bin 859 TL olduğu 2024 yılında, sosyal güvenlik primi giderleri 64 milyon 975 bin 703 TL, mal ve hizmet alım giderleri 2 milyar 595 milyon 84 bin 706 TL, faiz giderleri 1 milyar 83 milyon 910 bin 663 TL, cari transferler 165 milyon 878 bin 644 TL, sermaye giderleri ise 729 milyon 348 bin oldu. En büyük yargı mercii halktır halkın vicdanında yargılayacağız ‘Sayıştay konuştu, gerçekler ortaya çıktı’ diyen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Büyükşehir Belediyesi Grup Başkanvekili Hasan Şencan, ‘’CHP olarak açık söylüyoruz; halkın parasını, Gaziantep’in hakkını yedirmeyeceğiz. Bu usulsüzlükleri Ankara duymaz ama halk duyacak. En büyük yargı mercii halktır, halkın vicdanında yargılayacağız’’ dedi. 2024 Sayıştay raporu tüm gerçekleri ortaya çıkardı 2024 Sayıştay raporu ile tüm gerçeklerin ortaya çıktığını ifade eden Şencan, ‘’2024 Sayıştay Raporu, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nde rant düzeninin kurulduğunu belgeliyor. 140 yapı izinsiz, 2003’ten bu yana ihalesiz kiralamalar, sözleşmesiz personel alımları, gasp edilen işçi hakları ne ararsanız var. Ortaya çıkan bu tablo, hem denetim hem disiplin hem de şeffaflıktan uzak olduğunun bir göstergesi’’ ifadelerini kullandı. Tüyü bitmemiş yetimin hakkının yenmesine müsaade etmeyeceğiz Şencan, ‘’Sayıştay, açıkça ‘Mevzuata aykırılıklar sistematik hale gelmiştir’ diyor. Bu tablo bir yönetim değil, keyfilik ve yandaşlık düzeni. Gaziantep halkının alın teriyle oluşturulan kaynaklar, birkaç kişinin çıkarına teslim edilemez Kamu malı kimsenin babasının malı değildir, bu şehir kimsenin arka bahçesi değil. Ekonomik krizin iliklere kadar hissedildiği böylesine bir dönemde tüyü bitmemiş yetimin hakkının yenmesine asla müsaade etmeyeceğiz’’ açıklamasını yaptı. Ekonomik krizin had safhaya çıktığı günümüzde bu kadar faiz ödemek neyin nesi? Büyükşehir Belediyesi’nin şeffaf yönetilmediğini ifade eden Şencan, ‘’Söz konusu rapora göre Büyükşehir Belediyesi 2024 yılında 1 milyar 889 milyon lira dahil olmak üzere son üç yılda faize ödediği para 3,8 milyar TL. Ekonomik krizin had safhaya çıktığı günümüzde bu kadar faiz ödemek neyin nesi? Bu para ile kente kaç tane okul, sağlık ocağı, oyun alanı ve yeşil alan yapılır. Halkın parası ile faiz ödemek hangi vicdana sığar? Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, artık ehil insanlar tarafından yönetilmeli. Bir sonraki yerel seçimde belediyeyi kazanacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın’’ mesajını verdi. Haber Merkezi

Ulaşabildiğimiz ilaç sayısı artmış olsa da adet sayısında sıkıntı yaşıyoruz

Thu, 13 Nov 25 18:04:05 +0300

Bulunamayan ilaç sayısında bir azalma olmasına karşın halen sıkıntı sürüyor. Vatandaş, eczane eczane ilaç arıyor Bulunamayan ilaç sayısında bir azalmanın olduğunu ancak sıkıntının devam ettiğini dile getiren Gaziantep Eczacılar Odası Başkanı Cem Mercan, ‘’Somutlaşan bir ilaç zammı beklentisi vardı, ama bu beklenti karşılanmadı, bu konuda net bir tarih de verilmedi. Bundan dolayı ilaç sevkiyatında geçtiğimiz aya iyi bir durumdayız, ama çözülmüş bir sorun ortada yok. Ulaşabildiğimiz ilaç sayısı artmış olsa da adet sayısında sıkıntı yaşıyoruz. Raflarımızı işleyebilir seviyeye çıkartmakta sıkıntı yaşıyoruz. Yani ilaç bulunuyor ancak ihtiyacı karşılayacak düzeyde değil’’ açıklamasını yaptı. İthal ilaçlarda kronikleşmiş bir sıkıntı var İthal ilaçlarda kronikleşmiş bir sıkıntının olduğunu sözlerine ekleyen Mercan, ‘’Sabit Euro kuru üzerinden bir güncelleme yapıldığı takdirde bile reel kurun çok altında kaldığı için ilaç ve ham madde ithalatında sorun yıllardan beri sürüyor. Dolayısıyla kronik hasta tedavisinde kullanılan ithal ilaçların teminindeki sıkıntı bu süreçten bağımsızdı, bu süreç devam ediyor’’ ifadelerini kullandı. Şu anda kısıtlı da olsa aşı geliyor Aşı sıkıntısına değinen Mercan, ‘’Bu dönemde vatandaşımız grip aşısı temininde sıkıntı yaşadılar. Dünya Sağlık Örgütü, Mayıs ve Haziran aylarında aşının içeriğinin belirlenmesi konusunda bir çalışma yapıyor. Salgına sebep olması beklenen grip suçları belirleniyor, aşı üretimi bunun üzerinden yapılıyor. Yani her yıl vurulduğumuz grip aşılarının içeriği birbirinden bağımsız. Ülkelerin grip aşı talepleri belirleniyor. Talebe göre ülkemize aşı geliyor. Bu sene grip vakaları erken görülmeye başlanınca o yüzden aşıya talep attı. Ülkeye gelecek aşı miktarı belli olduğundan fazladan aşı ithalatı çok kolay olmuyor. O yüzden aşı da bir sıkıntı yaşandı. Ama şu anda kısıtlı da olsa aşı geliyor’’ şeklinde konuştu. Eczanelerin ilaç temin etmek için çırpındığı bir süreç yaşıyoruz ‘Geçtiğimiz ayda bulunamayan ilaçların oranı yüzde 30’un üzerindeydi, ama bu oran düştü’ diyen Mercan, ‘’Şu anda uygulanan Euro kuru 22 lira civarında. Bunu yüzde 100 artışla güncel kur seviyesine getirilmesi ekonomik şartlarda çok da gerçekçi olmaz. Her yıl insanların bir veya iki ay ilaç aradığı, eczanelerin ilaç temin etmek için çırpındığı bir süreç yaşıyoruz. Dolayısıyla Euro kurunun güncellenmesinde bir değişiklik olması gerekiyor veya maliyete dayalı bir hesaplama yapılabilir. Çünkü 2000’li yıllarda uygulanmaya başlanılan ilaç fiyat kararnamesinde belirtilen hususlar, o günün ihtiyaçlarını belki karşılıyordu ama günümüz ekonomik gerçeklerinden çok uzak’’ değerlendirmesini yaptı.

Yağış yüzleri güldürdü

Thu, 13 Nov 25 18:03:00 +0300

Her yılın bir önceki yıldan daha kurak geçtiği Antep’te, kasım ayına gelinmesine karşın yağışın olmaması hem çiftçileri hem de vatandaşı tedirgin etmişti. Ancak dün öğlen saatlerinde meydana gelen yağış yüzleri güldürdü. Birçok vatandaş, yağmura hazırlıksız yakalanırken, korunmak için kapalı alanları tercih ettiler. Uzun zamanın ardından kurak seyreden hava yerini yağmura bıraktı. Dün meydana gelen yağış şehri etkisi altına alırken, yağış hem çiftçilerin hem de vatandaşın yüzünü güldürdü. Vatandaş, ‘’Bu yağmuru iple çekiyorduk desek abartmış olmayız. Küresel iklime bağlı olarak iklimler her sene değişiyor. Antep’te bu değişimden en fazla etkilenen şehirlerden birisi. Kasım ayına gelmiştik halen yağış yoktu, ama şimdi yüzler gülüyor. Çünkü yağmur yağdı. Umarım bu yağış yıl boyunca sürer’’ temennisinde bulundu. Haber Merkezi

Adalet ve eşitlik mücadelemizi Meclis çatısı altında dile getirdik

Thu, 13 Nov 25 18:02:05 +0300

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ziyaret eden Gaziantep Staj ve Çıraklık Sigortası Mağdurları Federasyonu ve Dernek Başkanları, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçıer, CHP Gaziantep Milletvekili Melih Meriç, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu ve diğer siyasi partilerin milletvekilleri ile bir araya geldiler. Staj ve çıraklık sigortası mağdurlarının sorununun çözümü için yardım isteyen heyet, haklarını alana kadar mücadeleye devam edeceklerinin sinyalini verdi. Gaziantep Staj ve Çıraklık Sigortası Mağdurları Federasyonu ve Dernek Başkanları, Ankara’ya çıkarma yaptı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde siyasi partileri ziyaret eden heyet, staj ve çıraklık sigortası mağdurlarının sorununun çözümü için yardım istedi. Buluşma, sadece bir görüşme değil; adalet yolunda atılmış umut dolu bir adım Gaziantep Staj ve Çıraklık Sigortası Mağdurları Derneği Başkanı Mehmet Kaplan, ‘’ Staj ve Çıraklık Sigortası Mağdurları Federasyonu olarak, ülkemizin dört bir yanından gelen temsilcilerimizle birlikte TBMM’de ağırlandık. Yıllardır alın teriyle emek verip sigorta başlangıcı hakları gasp edilen biz mağdurlar, adalet ve eşitlik temelli mücadelemizi bir kez daha Meclis çatısı altında dile getirdik. Bu buluşma, sadece bir görüşme değil; adalet yolunda atılmış umut dolu bir adım’’ ifadelerini kullandı. Sorunları meclis çatısı altında dile getirdiklerini sözlerine ekleyen Kaplan, ‘’Yıllardır alın teriyle emek verip sigorta başlangıcı hakları gasp edilen biz mağdurlar, adalet ve eşitlik temelli mücadelemizi bir kez daha Meclis çatısı altında dile getirdik. CHP genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçıer ile bir araya geldik. Konuyu sürekli gündemde tuttuklarını ve sürekli olarak komisyonda dile getirdiklerini ve kanun teklifleri verdiklerini hakkımızı alana kadar mücadele edeceklerini söyledi. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu, ise düzenlediği basın açıklaması ile sorunumuz dile getirdi’’ açıklamasını yaptı. Hakkımızı alana kadar mücadeleden vazgeçmeyeceğiz Haklarını alana kadar mücadeleden vazgeçmeyeceklerinin mesajını veren Kaplan, ‘’Bizler, sadece hakkımızı istiyoruz, fazlasını istemiyoruz. Sorunu çözmek zor değil, aksine basit. Staj yaptığımız dönemde bize verilen SSK kartı üzerinde bir sigorta numarası bulunuyor. Bize o dönemde siz sigortalısının dediler, ama gerçek öyle değilmiş. Milyonlarca kişi EYT’den emekli oldu ama bizler olamadık. Dolayısıyla mağduriyetimizin giderilmesi için staj ve çıraklık döneminki sigortalarımızın geçerli sayılmasını talep ediyoruz. Bu bizim en doğal hakkımız’’ dedi. Haber Merkezi

Çocuk ve gençler sanatla terapi ediliyor

Thu, 13 Nov 25 18:00:51 +0300

Gaziantep Üniversitesi(GAÜN) Çocuk ve Ergen Psikiyatri Kliniği, çocuk ve ergenlerin tıbbi tedavi süreçlerini sosyal, sanatsal ve eğitsel etkinliklerle destekleyerek terapiye katılımlarını artırıyor. GAÜN Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Kliniği’nde tedavi gören çocuk ve ergenler, tıbbi müdahalelerin yanı sıra sosyal, sanatsal ve eğitsel etkinliklerle destekleniyor. Klinik bünyesinde haftada üç gün düzenlenen bu aktiviteler, çocukların ruhsal iyileşme süreçlerini güçlendirmeyi, duygularını ifade etme becerilerini geliştirmeyi ve sosyal uyumlarını artırmayı hedefliyor. Bu hafta düzenlenen etkinlik kapsamında hastalar, sınıf öğretmeni eşliğinde ortak bir tuval üzerinde grup boyama çalışması gerçekleştirdi. Etkinlik, çocukların kendilerini sanat yoluyla ifade etmelerini, odaklanma ve dikkat becerilerini artırmalarını sağladı. Ayrıca grup çalışması, iletişim ve iş birliği becerilerinin gelişimine katkıda bulundu. GAÜN Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Karadağ, etkinlikle ilgili şunları söyledi: “Sanat ve eğitim temelli etkinlikler, çocukların terapi sürecine aktif katılımını sağlıyor. Bu çalışmalar, özgüvenlerini güçlendiriyor, duygularını ifade etmelerine yardımcı oluyor ve sosyal becerilerinin gelişimine katkı sunuyor.” Etkinlikler, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Karadağ, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Baran Çalışgan ve sorumlu hemşire Hülya Öztürk koordinasyonunda yürütülüyor. Klinik ekibi, çocukların yalnızca tıbbi değil ruhsal, sosyal ve bilişsel yönlerinin de bütüncül şekilde desteklenmesini sağlıyor. GAÜN Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Kliniği, çocuk ve ergenlerin gelişimsel ve psikiyatrik ihtiyaçlarına duyarlı bu tür sosyal, sanatsal ve eğitsel faaliyetleri düzenli olarak sürdürmeye devam ediyor.

Muhammet Taha Güneş ve Nazım Sangare’yi 45 gün hak mahremiyeti cezası

Thu, 13 Nov 25 17:59:26 +0300

TFF bahis soruşturmasında futbolculara ceza yağdırdı Muhammet Taha Güneş ve Nazım Sangare’yi 45 gün hak mahremiyeti cezası Türkiye Futbol Federasyonu, bahis soruşturması kapsamında 102 futbolcuya hak mahrumiyeti cezası verildiğini açıkladı. Bahis oynadığı tespit edilen Gaziantep FK’lı futbolcular MUHAMMET TAHA GÜNEŞ’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 10- NAZIM SANGARE’nin, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına karar verildi. PFDK, Eren Elmalı'ya 45 gün hak mahrumiyeti cezası verdi. Metehan Baltacı 9 ay hak mahrumiyeti aldı. Baltacı'nın yanı sıra Eren Karadağ, Furkan Özhan, Yusuf Özdemir, Kaan Yurdakul'a da 9 ay ceza verildi. 12 ay ceza alan futbolcular ise Abdulsamet Burak, Ndao, Oktay Aydin, Orkun Özdemir ve Ali Şaşal Vural. 102 futbolcuya ceza TFF'den yapılan açıklama şöyle: Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun 13.11.2025 tarih ve 27 sayılı toplantısında FDT’nin 57. Maddesi uyarınca Kurulumuza sevk edilen Süper Lig ve 1. Lig sporcuları hakkındaki almış olduğu kararlar aşağıda belirtilmiştir. 1- İZZET ÇELİK’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 2- ENES KESKİN’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 3- YUSUF ÖZDEMİR’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 9 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 4- BEDİRHAN ÖZYURT’un, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 5- EFE DOĞAN’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 6- FURKAN ORAK’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 7- METEHAN BALTACI’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 9 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 8- EVREN EREN ELMALI’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 9- MUHAMMET TAHA GÜNEŞ’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 10- NAZIM SANGARE’nin, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 11- İZZET FURKAN MALAK’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 12- UĞUR KAAN YILDIZ’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 13- KEREM KAYAARASI’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 14- MÜKREMİN ARDA TÜRKÖZ’ün, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 15- EGE ALBAYRAK’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 16- ALİ EMRE YANAR’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 17- FURKAN BEKLEVİÇ’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 18- KEREM YUSUF SİRKECİ’nin, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 19- CELİL YÜKSEL’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 20- BORAN BAŞKAN’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 21- SALİH MALKOÇOĞLU’nun, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 22- ADİL DEMİRBAĞ’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, (oyçokluğu) 23- ALLASANE NDAO’nun, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 12 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 24- BERKAN ASLAN’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 25- ABDULSAMET BURAK’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 12 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 26- ALİ FİDAN’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 27- YÜCEL GÜROL’un, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 28- BARIŞ TİMUR’un, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 29- HASAN AKSU’nun, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 30- ALPEREN SELVİ hakkında, bahis eylemi nedeniyle incelemenin ve idari tedbirin devamına, 31- OKTAY AYDİN’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 12 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 32- UĞUR ADEM GEZER’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 6 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 33- ARDA KEMAL GÜLMEZ’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 34- BARTU KAYA’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 35- ALBERK KOÇ’un, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 36- HASAN HÜSEYİN AKINAY’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 37- ATAKAN CANGÖZ’ün, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 6 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 38- ÜZEYİR ERGÜN’ün, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 39- EREN KARADAĞ’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 9 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 40- KADİR SEVEN’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 41- ARDA HİLMİ ŞENGÜL’ün, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 42- CENGİZ DEMİR’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 43- SELİMCAN TEMEL’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 44- EMİRCAN ÇİÇEK’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 6 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 45- YUSUF ERATA’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 46- BATUHAN İŞEN’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 6 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 47- HAKAN YEŞİL’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 48- TOLGA KALENDER’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 49- ENSAR BİLİR’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 6 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 50- TEMEL ÇAKMAK’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 51- MUSTAFA ALPTEKİN ÇAYLI’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 52- İSMAİL KALBURCU’nun, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 53- ABDULSAMET KIRIM’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 54- ORKUN ÖZDEMİR’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 12 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 55- ABDURRAHMAN ÜRESİN’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 56- EMİRHAN BALARISI’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 57- EMRE KAPLAN’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 58- YUSUF SAİTOĞLU’nun, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 59- ALPER BURAK DUMAN’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 60- BERKAN MAHMUT KESKİN’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 6 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 61- MURAT CEM AKPINAR’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 62- CENGİZHAN BAYRAK’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 63- MERT ÖNAL’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 64- MUHAMMED FURKAN ÖZHAN’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 9 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 65- İLKAN SEVER’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 66- HÜSAMETTİN YENER’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 67- OSMAN ERTUĞRUL ÇETİN’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 68- YUNUS EMRE GEDİK’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 69- ENES İŞİK’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 70- MUHAMMED ARDA KAHVECİ’nin, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 71- MUHAMMED BİRKAN TETİK’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 72- FARUK CAN GENÇ’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 73- MUSTAFA TAŞDEMİR’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 74- ABDULLAH DIJLAN AYDIN’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 75- KEREM KABADAYI’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 76- YUSUF ALİ ÖZER’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 77- ENVER AZMİ SARIALİOĞLU’nun, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 78- FATİH TULTAK’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 79- ALİ ŞAHİN YILMAZ’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 80- BARTU GÖÇMEN’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 6 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına 81- FIRAT İNAL’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 6 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 82- SAMET KARABATAK’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 83- KADİR KAAN YURDAKUL’un, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 9 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 84- MEHMET ALBAYRAK’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 85- AHMET ABDULLAH ÇAKMAK’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 6 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 86- MERT ÇELİK’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 87- ÇAĞLAYAN MENDERES’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 88- ALİ ŞAŞAL VURAL’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 12 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 89- ABDURRAHMAN BAYRAM’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 90- ÖMER BERİŞ’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 91- YUNUS EMRE TEKOĞUL’un, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 92- ARDA TÜRKEN’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 93- BURAK ASAN’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 94- ERHAN ÇELENK’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 95- SELİM DİLLİ’nin, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 96- MESUT CAN TUNALI’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 97- ALİ AYTEMUR’un, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 98- BERŞAN YAVUZAY’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 99- ENGİN KADİR GICIR’ın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 3 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 100- AHMET EMİN KESKİN’in, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 101- EDİS KÖKSALDI’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca ve FDT’nin 13. maddesinin uygulanması suretiyle takdiren ve neticeten 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, 102- MUHAMMET ALİ ÖZBASKICI’nın, bahis eylemi nedeniyle FDT’nin 57/2. maddesi uyarınca takdiren 6 AY HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, karar verilmiştir." T24

Tavuk eti üretimi arttı, yumurta üretimi geriledi

Thu, 13 Nov 25 13:29:37 +0300

TÜİK verilerine göre eylül ayında tavuk eti ve süt üretiminde hareketlilik sürüyor. Yumurta üretimi azalsa da süt ve süt ürünlerinde artış dikkat çekiyor. Eylül ayında tavuk eti üretimi 228 bin 846 ton olarak kaydedildi ve bir önceki aya göre hafif bir düşüş yaşandı. Tavuk yumurtası üretimi ise 1,73 milyar adet olarak gerçekleşti; bir önceki yılın aynı ayına göre üretimde yüzde 5,3 azalma görüldü. Ocak-Eylül döneminde tavuk eti üretimi artarken, yumurta üretiminde düşüş devam etti. Eylül ayında kesilen tavuk sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6,3 artarken, Ocak-Eylül döneminde yüzde 10,3 artış gösterdi. Tavuk eti üretimi aynı dönemde yüzde 12,7 arttı. Ticari süt işletmeleri Eylül ayında 892 bin 886 ton inek sütü topladı. Bu miktar bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,7 azalırken, Ocak-Eylül döneminde yüzde 0,3 artış kaydedildi. Eylül ayında inek peyniri üretimi yüzde 1,3 artarken, ayran ve kefir üretimi yüzde 13,1, yoğurt üretimi yüzde 9,6 ve içme sütü üretimi yüzde 2,5 yükseldi. Tereyağı ve sadeyağ üretimi ise yüzde 2,4 azaldı. Ocak-Eylül döneminde ise tüm ürünlerde farklı oranlarda artış görüldü; tereyağı ve sadeyağ üretimi yüzde 8,8 artış gösterdi. Bir önceki ay 132 bin 359 ton olan içme sütü üretimi, Eylül ayında yüzde 4,8 artarak 138 bin 726 ton olarak gerçekleşti. Cumhuriyet

Pleistosen Dönem Yüzey Araştırması yapılacak

Thu, 13 Nov 25 13:28:49 +0300

Gaziantep Üniversitesi, Kent Konseyi ve Büyükşehir Belediyesi (GBB) Kültür A.Ş. arasında “Gaziantep İli Pleistosen Dönem Yüzey Araştırması Projesi” kapsamında iş birliği protokolü imzalandı. Protokol; Gaziantep genelinde Pleistosen dönemine ait yüzey araştırmalarının yürütülmesini, prehistorik çağlarda yaşamış avcı-toplayıcı toplulukların yerleşim alanlarının tespit edilmesini, elde edilen bulguların bilimsel yöntemlerle belgelenmesini, korunmasını ve raporlanmasını amaçlıyor. Elde edilecek veriler doğrultusunda hazırlanacak ortak raporun, kamuoyu ve ilgili kurumlarla paylaşılması planlanıyor. Proje kapsamında ayrıca arazi çalışmaları, laboratuvar incelemeleri ve teknik–lojistik destek süreçlerinde kurumlar arası iş birliği gerçekleştirilecek. GAÜN Rektörlük Makamı’nda gerçekleştirilen imza törenine; GAÜN Rektörü Prof. Dr. Sait Mesut Doğan, Gaziantep Kent Konseyi Başkanı Yusuf Erdem Güzelbey, GBB Kültür A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, GAÜN Arkeoloji Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. İsmail Baykara, Dr. Öğretim Üyesi Timur Demir ve Dr. Öğretim Üyesi Salih Kavak ile GBB Kültür A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Osman Kartal katıldı.

Antep’te dolandırıcılar yakalandı

Thu, 13 Nov 25 13:28:02 +0300

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 23 ilde nitelikli dolandırıcılık şebekelerine yönelik son 10 gündür süren operasyonlarda; 14 vatandaşı dolandırdığı tespit edilen 64 şüphelinin yakaladığını duyurdu. Bunlardan 25'i tutuklandı, 39'u hakkında adli kontrol hükümleri uygulandı. Bakan Yerlikaya ayrıca operasyonlarla ilgili şunları aktardı: Bu kişiler aracılığıyla işlenebilecek nitelikli dolandırıcılık suçundan vatandaşlarımızın maddi ve manevi zarar görmesini engelledik. Şüphelilerin banka hesaplarında 1 Milyar 815 Milyon TL işlem hacmi bulunduğu tespit edildi. Cumhuriyet Başsavcılıklarımız ile EGM Asayiş Daire Başkanlığımız koordinasyonunda; Adana, Afyonkarahisar, Ankara, Antalya, Aydın, Batman, Bursa, Çanakkale, Denizli, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Kocaeli, Manisa, Mersin, Niğde, Sinop, Şanlıurfa, Şırnak ve Tokat İl Emniyet Müdürlükleri Asayiş Şube Müdürlüklerince yapılan çalışmalar sonucu yakalanan şüphelilerin; Kendilerini kamu görevlisi olarak tanıtıp dolandırıcılık yaptıkları, Sahte internet siteleri üzerinden inşaat demiri satışı vaadiyle vatandaşlarımızı dolandırdıkları tespit edildi. Bu şahıslar hakkında Savcılıklarımızca soruşturma başlatıldı." Yerlikaya, "Güvenlik güçlerimizle birlikte, vatandaşlarımızı dolandıran suç şebekelerine ve yasa dışı yapılanmalara karşı mücadelemize aralıksız devam ediyoruz" diye ekledi.

Benzine 1,30 lira zam geliyor

Thu, 13 Nov 25 13:27:19 +0300

Petrol fiyatlarındaki dalgalanmanın etkisiyle akaryakıt fiyatlarında yeni bir artış daha kapıda. Benzinin litre fiyatına Cumartesi gününden itibaren 1,30 TL zam yapılması bekleniyor. Zamla birlikte İstanbul, Ankara ve İzmir’de benzin fiyatları 55 TL’nin üzerine çıkacak. Akaryakıt piyasasında fiyatlar yeniden hareketlendi. Küresel petrol fiyatlarındaki oynaklık, iç piyasadaki pompa fiyatlarını yukarı doğru çekmeye devam ediyor. Benzinin litre fiyatına cumartesi gününden itibaren geçerli olmak üzere 1,30 TL zam yapılması bekleniyor. Sputnik

Gecikme zammı ve tecil faizi de düştü

Thu, 13 Nov 25 13:26:00 +0300

Kamu alacaklarında gecikme faizi yüzde 3.7’ye düşürüldü Resmi Gazete'de Cumhurbaşkanlığı Kararı ile yayımlanan karara göre, kamuya borcu olanların gecikme faizinde indirim yapıldı. Buna göre, Kamu alacaklarında aylık gecikme faizi bugünden itibaren yüzde 3,7 olarak uygulanacak. Kamu alacaklarının süresinde ödenmemesi nedeniyle uygulanan aylık gecikme zammı oranının yüzde 3,7'ye, kamu alacaklarının tecil ve taksitlendirilmesi halinde uygulanan yıllık tecil faizinin de yüzde 39'a indirilmesi kararlaştırıldı. Konuya ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre kamu alacaklarının süresinde ödenmemesi nedeniyle uygulanan gecikme zammı oranı yeniden belirlendi. Kamu alacaklarının taksitlendirilmesi halinde alınan tecil faizi oranı da bugünden itibaren yürürlüğe giren Tahsilat Genel Tebliği ile tespit edildi. Hazine ve Maliye Bakanlığından edindiği bilgilere göre bu düzenlemelerle gecikme zammı ve tecil faiz oranları düşürüldü. Bu kapsamda Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da yer alan gecikme zammı oranı, her ay için ayrı ayrı uygulanmak üzere aylık yüzde 3,7'ye indirildi. Kamu alacaklarının ödemesinin gecikmesinden dolayı tatbik edilen gecikme zammı oranı, karardan önce aylık yüzde 4,5 olarak uygulanıyordu. Tebliğle de kamu alacaklarının taksitlendirilmesi halinde alınan tecil faizi oranı, yıllık yüzde 48'den yüzde 39'a düşürüldü. Yıllık tecil faizi, bugünden itibaren yapılacak müracaatlar üzerine taksitlendirilen alacaklara yıllık yüzde 39 uygulanacak. Bu düzenlemeden önce tecil edilerek ödenmesi gereken kamu alacaklarının taksit tutarlarına eski oranda, bugünden itibaren olanlara da yıllık yüzde 39 tecil faizi uygulanacak. Öte yandan, düşürülen faiz oranları nedeniyle yeniden yapılandırma benzeri düzenlemelere gerek kalmayacağı, mükelleflere taksitlendirme yolunun açık olduğu bildirildi. sputnik

Çocukların çöplüklerde yaşam mücadelesi!..

Wed, 12 Nov 25 20:07:57 +0300

Yoksulluğun ve maddi yoksunluğun en çok etkilediği kesim çocuk... TÜİK verilerine göre 10 çocuktan 4’ü yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında. Her 10 aileden biri çocuklarına yeni giysiler alamazken, her 10 aileden biri çocuklarına taze meyve ve sebze yediremiyor… Gelir adaletsizliği ve yoksulluğun en derin yaşandığı kentlerin başında gelen Antep’te, her gün yüzlerce çocuk çöplerden atık toplayarak yaşam mücadelesi veriyor. Kentin her köşesinde günlük yaşamın değişmez karesi olan bu görüntüler, kentte yaşanan yoksulluğu gözler önüne seriyor. Şiddet ve tehlikelere açıklar Yaşıtları okula giderken, onlar kar-kış, sıcak-soğuk demeden, boylarından büyük çöp toplama arabaları ile çöpleri karıştırıyor. Çok küçük yaşta sokakta çalışma onların sigara ve uyuşturucuya alışma, suça yönelme, şiddet ve tehlikelere maruz kalma riskini de artırıyor. Kendini koruyamayacak yaştaki bu çocuklar erken yaşta ya uyuşturucuya başlıyor veya suça karışıyor. Sağlıklı büyüme ve yaşama imkanlarından yoksunlar Yoksulluk içinde yetişen bu çocuklar sağlıklı yaşama, büyüme ve gelişme imkanlarından yoksun kaldıkları gibi, çocukluk döneminde yaşanan yoksulluk çoğu zaman yetişkinlik döneminde yaşanan yoksulluğun habercisi oluyor. Özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde milyonlarca çocuk yoksulluk içinde hayata gözlerini açıyor. Yoksulluk çocukların ruhsal ve bedensel sağlıklarını olumsuz yönde etkileyen bu ortamlarda yaşamasına neden oluyor. Hayata her açıdan yenik başlıyorlar Günümüzde binlerce çocuk tarımda, sanayide veya sokakta çalışmak zorunda kalarak aile bütçesine katkıda bulunma yükü altına girerken çocukluğunu yaşayamıyor. Hayata her açıdan 1-0 yenik başlıyor. Kentte uyuşturucu başlama yaşının çok düşük olması ve cezaevinde çok sayıda çocuk bulunması, çocuk yoksulluğunun sonucu olarak ağır bir tablo şeklinde karşımıza çıkıyor. Haber Merkezi

Antep’te ekonomik kriz ayyuka çıktı

Wed, 12 Nov 25 20:07:13 +0300

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu, açılan, kapanan, tadil ve meslek terki veren esnaf sayılarını açıkladı. Türkiye’nin lokomotif illerinden biri olan Antep’te kepenk kapatan esnaf sayısı 900’e yaklaştı Ekonomik krizin gün geçtikçe daha da derinleştiği ülkemizde, sanayicisinden çiftçisine, imalatçısından esnafına kadar tüm sektörler üzerini düşeni alıyor. Ocak-Ekim döneminde 263 bin 801 yeni işyerinin açıldığı ülkemizde, 72 bin 132 esnaf ise dükkanına kilit vurdu, 21 bin 68 esnaf meslek terki verdi. Esnaf kepenkleri indirmeye devam ediyor Ülke genelinde olduğu gibi Antep’te ekonomik kriz iyice ayyuka çıktı. Dükkan kiralarının yanı sıra sigorta primlerinin yüksek olması, gelir-gider arasındaki makasın açılması sonucunda çarkını döndürmekte zorlanan esnaf kepenkleri indirmeye devam ediyor. Geçmiş yıllarda olmadı kadar kentin birçok noktasında dükkanlarda ‘Kiralık veya satılık’ yazısı dikkat çekiyor. Bu şekilde yazıların artması küçük esnafın yaşadığı ekonomik zorlukları bir kez daha gözler önüne serdi. 2026 yılının daha zorlu geçeceği ifade edilirken, basit usulle çalışanların defter tutmaya başlayacak olması ile birlikte kepenk kapatmaların artacağı kaydediliyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu, verilerine göre 2025 yılının 10 aylık döneminde 5 bin 367 yeni işyerinin açıldığı şehirde 878 esnaf dükkanına kilit vurdu, 407 esnaf ise meslek terki verdi. Haber Merkezi

Esnafımız iş almaya temkinli yaklaşıyor

Wed, 12 Nov 25 20:04:00 +0300

Gaziantep Elektrikçiler Odası Başkan Yardımcısı Mustafa Taş, 2025 yılının zorlu geçtiğini söyledi Sektörün zorlu bir süreçten geçtiğini ifade eden Taş, ‘’Ülke genelinde yaşanan ekonomik sıkıntıdan her sektör gibi bizlerde nasibimizi aldık, almaya da devam ediyoruz. Dolayısıyla zor durumda olan esnaf nakit sıkıntısı yaşıyor. Malzeme fiyatlarının sürekli yükselmesi sonucunda önümüzü göremiyoruz. Bu şartlar altında esnafımız iş almaya korkuyor. Çünkü iş anlaşmaları 24 aylık olarak yapılıyor, bu süre zarfında neler olacağını bilmiyoruz. O yüzden esnafımız iş almaya temkinli yaklaşıyor’’ açıklamasını yaptı. Çarklarımız zor şartlarda dönüyor 2025 yılının sektör açısından iyi geçmediğine dikkat çeken Taş, 2026 yılından umutlu olduklarını belirtti. ‘’Bu yıl beklediğimiz gibi olmadı, esnafımız tüm beklentisini önümüzdeki yıla bağladı. Çünkü bu şekilde devam ederse sektörümüz küçülecek ve daralacak. Çarklarımız çok zor şarlar altında dönüyor. İş teklifleri verirken bile iki defa düşünüyoruz. Ama geçmişte böyle bir durum yoktu, anahtar teslimi iş yapardık. Çünkü önümüzü görebiliyorduk, lakin şimdi ne olacağını bilemiyoruz’’ dedi. Şu anda herhangi bir sıkıntımız yok Ara eleman sorununun ortadan kalktığını sözlerine ekleyen Taş, ‘’4+4+4 eğitim sistemi sonrasında ara eleman açığımız had safhaya ulaşmıştı. Ama oda olarak bu konuda gerekli çalışmaları yaptık. Şu anda Mesleki Eğitim Merkezleri ve meslek liselerinde elektrik bölümünde eğitim gören öğrencilerimiz mevcut. Bu şekilde ara eleman açığımızı kapatıyoruz. Şu anda herhangi bir sıkıntımız yok. Bu da bizi sevindiriyor’’ ifadelerini kullandı. Kayıt dışılığın ciddi bir problem olduğunu vurgulayan Başkan Yardımcısı Taş, ‘’Kayıt dışı konusu ciddi bir problem. Oda olarak bu konuda hiçbir şekilde taviz vermeden çalışıyoruz. Yeni işyeri açan esnafımızı ziyaret edip, odamıza kayıtlarını yapıyoruz, ama bazı esnaflar ‘Maliye’ye kaydımı yaptırdım’ deyip oda kaydını yaptırmıyor. O yüzden bir esnaf ilk önce oda kaydını ardından maliye kaydını yaptırmalı. Bu şekilde kayıt dışılığı en aza indirmiş oluruz’’ şeklinde konuştu. Zorlu süreci atlatabilmek için desteğe ihtiyacımız var Esnafa destek verilmesi gerektiği çağrısında bulunan Taş, ‘’Zorlu süreci atlatabilmek için desteğe ihtiyacımız var. Kredi faiz oranları düşürülmeli, can suyu olarak nitelendirilen uzun vadeli faizsiz, kredi imkanları sunulmalı. Ayrıca sigorta primleri çok yüksek, bu konuda bir çalışma yapılabilir. Esnafa verilen bir destekten zincirin halkasında ki tüm sektörler faydalanır. Bu şekilde de sektörler canlanır, esnaf ayakta kalır’’ değerlendirmesinde bulundu. Basit usulle çalışanların, defteri tutma yükümlülüğünü kaldırması çok zor Basit usulden deftere geçilecek olmasına değinen Taş, ‘’2026 yılından itibaren basit usulle çalışan esnafa defter tutma zorunluluğu getirildi. Basit usulle çalışanların, defteri tutma yükümlülüğünü kaldırması çok zor. Çünkü kazandığı para ile ancak çarkını döndürebiliyor. O nedenle esnafımızın bu uygulamadan muaf tutulmasını talep ediyoruz’’ dedi. Haber Merkezi

Otel fiyatları geçen yıla göre çok yüksek değil, ama yurt dışı pahalı

Wed, 12 Nov 25 20:03:57 +0300

2026 erken rezervasyonlar başladı. Geçmiş yıllarda konaklama ücretinin yüzde 25’ini ödeyen vatandaş istediği oteli ayırabiliyordu, ancak bu oran yüzde 50’ye yükseltildi. İnternet siteleri üzerinden otel satın alınmaması gerektiği konusunda vatandaşı uyaran seyahat acenteleri, mağduriyet yaşanabileceğinin altını çizdi. TÜRSAB GAP BTK Başkanı İbrahim Halil Kılınç, ‘’İnternet siteleri üzerinden otel alınmasını tasvip etmiyoruz. Çünkü sahte hesaplar açarak dolandırabiliyorlar. O yüzden vatandaşımız otellerini seyahat acenteleri aracılığıyla alsın. Herhangi bir mağduriyet yaşadığında başvurabileceği bir yer olsun’’ dedi. Erken rezervasyonlarının başladığını ifade eden Kılınç, ‘’Erken rezervasyon fırsatları geçen yıl açılmıştı ve uzun bir süre devam etti. Çünkü otellerin birçoğu boş kaldı. 2026 yılına binaen ise erken rezervasyonlar başladı. Seyahat acentelerimiz ise bu konuda çalışmalarını sürdürüyor. Otel fiyatları geçen yıla göre çok yüksek değil, ama yurt dışı fiyatları pahalı. Dolayısıyla yurt içindeki otellerin biraz daha fazla talep göreceğine inanıyoruz’’ açıklamasını yaptı. Yüzde 25 ön ödemeli erken rezervasyonlarının kaldırıldığını hatırlatan Kılınç, ‘’Geçmiş yıllarda vatandaş, toplam konaklama ücretinin yüzde 25’ini ödeyerek, otelini ayırtabiliyordu, geri kalanını ise otele giriş yapmadan bir hafta önce ödüyordu. Ama bu oran yüzde 50’ye yükseldi. Bu gerçekten çok yüksek. Çünkü ödemelerin aile ekonomisini zorlamaması lazım. O yüzden yüzde 25 ödeme daha cazipti. Bu konuda operatörlerimize taleplerimizi ilettik’’ ifadelerine yer verdi. Kılınç, ‘’Yurt dışından ülkemize gelen yabancı turistler ile vatandaşımızın aynı otele ödediği ücret aynı değil. Burada amaç ülkeye döviz kazandırmak. Lakin, bu ülkede yaşamını sürdüren vatandaş, daha uygun fiyatlı olarak tatilini yapabilmeli. Çünkü kendi tatil yerlerimiz ve ülkemiz. Hiç olmazsa vatandaşımız, yurt dışından gelen yabancı turistler ile aynı ücreti ödemeli’’ şeklinde konuştu. ‘Nasıl olsa fiyat artmıyor algısı var’ diyen Kılınç, ‘’Geçen yıldan kalma ‘Nasıl olsa fiyatlar artmıyor, tatile yakın alırım’ algısı devam ediyor. Lakin bu sene fiyatların yükseleceğine inandığımızdan vatandaşımız otellerini şimdiden erken rezervasyon ile seyahat acenteleri aracılığıyla alınması lazım. Online satış sitelerinin sahteleri yapılıyor, bunlara çok dikkat edilmesi gerekiyor. Seyahat acenteleri ile görüşüp o şekilde satın alma işlemini gerçekleştirsinler’’ uyarısında bulundu.

Liyakatsiz atamalar sağlık sistemine zarar veriyor

Wed, 12 Nov 25 20:02:56 +0300

Gaziantep’te bazı sağlık kurumlarında yönetici pozisyonlarının sendikal çıkarlar doğrultusunda dağıtıldığı iddiaları, sağlık çalışanları arasında büyük rahatsızlık yarattı. ‘Benim sendikama geç, senin birim değişikliğini yapayım” veya “Sendikama üye ol, seni birim sorumlusu yapayım’ şeklindeki söylemlerin yaygınlaştığına dair şikayetler üzerine açıklama yapan Hemşireler ve Tüm Sağlık Profesyonelleri Sendikası (HEPSEN) Gaziantep Şube Başkanı Ayşe Kılınç, bazı sendika yöneticilerinin sendikal gücü bir baskı ve torpil aracı olarak kullandığını vurguladı. Liyakatsiz atamaların sağlık sistemine zarar verdiğine dikkat çeken Kılınç, liyakatsiz yöneticilerin görev aldığı kurumlarda verimliliğin düştüğünü, ekip ruhunun bozulduğunu ve sağlık hizmetlerinin niteliğinin azaldığını söyledi. ‘’Liyakatli yöneticiler, çalışanına güven verir, adaletli davranır ve kurumu ileriye taşır. Ancak koltuklar sendikal ya da kişisel sadakat üzerinden dağıtıldığında sistem çöker. Gaziantep’te ve ülkemizin her yerinde sağlık kurumlarının, ehliyetli, tarafsız ve liyakatli yöneticilerle yönetilmesi en büyük beklentimiz’’ değerlendirmesini yaptı. ‘Yöneticilik ayrıcalık değil, sorumluluktur’ diyen Kılınç, yönetici koltuklarının belirli sendikal grupların ödül mekanizması haline getirildiği, bu durumun ise çalışan motivasyonunu ve kurum içi huzuru ciddi şekilde zedelediği belirtti. ‘’Yöneticilik makamı, bir sendikanın lütfu ya da siyasi bir ödül değil. Her sağlık çalışanı, emeğiyle, bilgisiyle ve gayretiyle yükselme hakkına sahip. Torpil, kayırmacılık ve sendikal baskı, sağlık kurumlarında iş barışını yok ediyor. Bu anlayış hem çalışanı hem de hizmet alan vatandaşlarımızı olumsuz etkiliyor’’ şeklinde konuştu. Kılınç, ‘’Ne yazık ki bazı kurumlarda yönetici koltuklarına, sağlık çalışanlarını sendikal üyelik üzerinden yönlendiren kişiler oturtulmuş. ‘Benim sendikama geç seni sorumlu yapayım, birimini değiştiririm’ diyen bu anlayış, hem etik değerlerle hem de kamu vicdanıyla bağdaşmıyor. Sendika demek, çıkar değil emek ve adaletin sesi demek. HEPSEN olarak, bu çarpık düzeni kabul etmiyor, liyakat esaslı bir yönetim anlayışını savunuyoruz’’ dedi. Sağlık çalışanlarının haklarını savunmaya devam edeceklerini sözlerine ekleyen Hemşireler ve Tüm Sağlık Profesyonelleri Sendikası (HEPSEN) Gaziantep Şube Başkanı Ayşe Kılınç, konuşmaya şu şekilde devam etti: ‘’Hiçbir sendika, hiçbir yönetici, çalışanı baskı altına alamaz. Bizler bu mesleği, insan sağlığına hizmet için seçtik. Herkesin hakkını korumak, torpil düzenine karşı çıkmak, sendikal mücadelenin özü. Susmayacağız, hakkı ve liyakati savunmaya devam edeceğiz.’’ Haber Merkezi

Kültürel mirası ile sanat eğitiminin çağdaş vizyonu buluşuyor

Wed, 12 Nov 25 20:01:46 +0300

155 Güzel Sanatlar Fakültesi dekanı ve 55 Konservatuvar müdürü katılacak Gaziantep Üniversitesi, 13–16 Kasım 2025 tarihleri arasında Türkiye’nin dört bir yanından gelecek Güzel Sanatlar Fakülteleri ve Devlet Konservatuvarları yöneticilerini ağırlayacak. Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı (ÜAK) ve Sanat Dalları Eğitim Konseyi (SDEK) tarafından düzenlenen Genel Kurul Toplantısı, sanat eğitimi alanında ülke çapında en kapsamlı buluşmalardan biri olarak değerlendiriliyor. Bu yıl Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı ev sahipliğinde gerçekleşecek toplantıya, 155 Güzel Sanatlar Fakültesi dekanı ve 55 Konservatuvar müdürü ile birlikte çok sayıda akademisyen katılacak. Toplantı kapsamında sanat eğitiminin güncel sorunları, müfredat yenilenmesi, yükseköğretimde sanatsal araştırma modelleri, dijital dönüşüm ve disiplinlerarası üretim alanları ele alınacak. Ayrıca, Türkiye’deki sanat fakülteleri arasında ortak proje geliştirme, öğrenci değişim programları ve ulusal sergi etkinlikleri üzerine kararlar alınması bekleniyor. Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğü’nden yapılan açıklamada, bu toplantının kente hem kültürel hem de akademik prestij kazandıracağı vurgulanarak şu ifadelere yer verildi: “Gaziantep’in kültürel mirası ile sanat eğitiminin çağdaş vizyonunu buluşturmayı amaçlıyoruz. Bu toplantı, Türkiye’deki sanat eğitimi ağının yeniden yapılandığı bir dönemde stratejik öneme sahiptir.” Etkinlik boyunca katılımcılar, Gaziantep’in özgün kültürel zenginliğini yansıtan çeşitli sanat sergileri, konserler ve kültürel gezilerle kentin yaratıcı atmosferini yakından tanıma fırsatı bulacak. Haber Merkezi

Önümüzdeki yıl ons başına 5 bin doların üzerine çıkacak

Wed, 12 Nov 25 14:33:33 +0300

Dev bankaların analizleri yayımlandı: Altın fiyatları o seviyeyi görecek! JP Morgan Private Bank, altının önümüzdeki yıl ons başına 5 bin doların üzerine çıkmasını öngörüyor. Gelişmekte olan piyasalardaki merkez bankalarının alımları fiyatlardaki yükselişi destekliyor. JP Morgan Private Bank’a göre, altının ons fiyatı 2026 yılı sonuna kadar 5 bin 200–5 bin 300 dolar seviyelerine ulaşabilir. Kuruluşun küresel makro ve sabit getirili strateji başkanı Alex Wolf, bu seviyenin mevcut fiyatlardan yüzde 25’in üzerinde bir artış anlamına geldiğini belirtti. Merkez bankalarının alımları, altının son yıllarda değer kazanmasında kritik rol oynadı. Ekim ayında 4 bin 380 doları aşarak rekor seviyelere ulaşan fiyatlar, son haftalarda bir miktar geriledi. Wolf, gelişmekte olan ülkelerde merkez bankalarının döviz rezervlerinde altının payının hâlâ nispeten düşük olduğunu vurguladı ve alımların devam ettiğini ifade etti. Dünya Altın Konseyi verilerine göre, merkez bankaları eylül ayına kadar rezervlerine 634 ton külçe altın ekledi. Bu miktar, son üç yılın aynı dönemine kıyasla düşük olsa da, 2022 öncesi ortalamanın oldukça üzerinde. Dünya Altın Konseyi, 2025 yılı için yıllık alımların 750–900 ton arasında gerçekleşmesini öngörüyor. Altın alımlarında Çin öncülük ederken, Polonya, Türkiye ve Kazakistan da rezervlerini artırmayı sürdürüyor. Uzmanlar, altının güvenli liman niteliğinin güçlü kaldığını belirtiyor; Goldman Sachs, altının 2026’nın son çeyreğinde 4 bin 900 dolara ulaşmasını bekliyor.

Güzel Sanatlar öğrencileri sergi gezdi

Wed, 12 Nov 25 14:32:22 +0300

Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri, “Müzeler ve Sanat Galerileri” isimli fakülte seçmeli ortak dersleri kapsamında Resim Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Gülfem Karslıgil Marakoğlu eşliğinde SANKO Sanat Galerisi’ni ziyaret ettiler. Ziyaret sırasında Ressam Sezgin Yüksel’in “Yaşama Özdeş” isimli sergisini gezerek sanatçının eserleri hakkında teknik bilgiler alan öğrenciler, eserlerin sanatsal süreci üzerine fikir alışverişinde bulundular. Öğrenciler, galerinin kuruluş hikayesi, koleksiyon yapısı, geçmiş ve gelecek sergileri hakkında da bilgi aldılar. Dr. Öğr. Üyesi Gülfem Karslıgil Marakoğlu, bu tür etkinliklerin öğrencilerin sanat algısını geliştirdiğini ve sanat ortamıyla doğrudan temas kurmalarına olanak tanıdığını belirterek, Sanko Sanat Galerisine misafirperverliklerinden dolayı teşekkür etti. Ziyaret sonunda öğrenciler, sanatın farklı yönlerini yerinde deneyimlemenin kendileri için ilham verici bir deneyim olduğunu ifade ettiler. Haber Merkezi

Kök hücre tedavisi, hasarlı bölgeyi onarıyor

Wed, 12 Nov 25 14:28:57 +0300

Gaziantep Amerikan Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Seydi Demir, son yıllarda özellikle diz ekleminde kıkırdak dokusu bozulan hastalarda, kök hücre naklinin yaygınlaştığını ve başarılı sonuçlar verdiğini söyledi. Gaziantep Amerikan Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Seydi Demir, diz eklemindeki kıkırdak dokusu hasar gören hastalarda kök hücre uygulamasının olumlu sonuçlar verdiğini belirterek “Kök hücre tedavisi, hasarlı bölgeyi onararak hastalarımıza yeniden hareket kabiliyeti kazandırmaktadır.” dedi. Vücudunun yükünü en fazla çeken eklem, dizdir Kıkırdak dokusunun vücudun kendini yenileme kapasitesinin düşük olduğunu vurgulayan Dr. Demir, “Diz, vücudun en fazla yük taşıyan eklemidir. Zamanla aşınan veya zedelenen kıkırdak, ağrıya, tutukluğa ve yürüme güçlüğüne neden olur. Kök hücre tedavisi, bu hasarlı bölgenin kendi kendini onarmasını sağlar. Hastanın kendi yağ dokusundan veya kemik iliğinden alınan kök hücreler özel işlemlerden geçirilerek diz içine enjekte edilir. Bu yöntemle vücut, doğal bir iyileşme süreci başlatır” diye konuştu. Kök hücre tedavisi iyileşme sağlıyor Erken teşhisin tedavi başarısında büyük rol oynadığını vurgulayan Dr. Demir, diz ağrısı, merdiven inip çıkarken zorlanma veya sabah tutukluğu gibi belirtiler yaşayan vatandaşların ortopedi uzmanlarına başvurmaları çağrısında bulundu. Demir, Gaziantep Amerikan Hastanesi’nde uygulanan kök hücre tedavisinin, kentte birçok hastaya iyileşme umudu sunduğunu da sözlerine ekledi. Kök hücre tedavisi nedir? Kök hücreler, vücuttaki farklı hücre türlerine dönüşebilme yeteneğine sahip özel hücrelerdir. Bu hücreler hasarlı dokuların onarılmasını ve yeni, sağlıklı hücrelerin oluşumunu sağlar. Nasıl uygulanır? Hastanın kendi dokusundan (yağ dokusu veya kemik iliği) az miktarda örnek alınır. Bu örnek laboratuvar ortamında özel işlemlerden geçirilerek kök hücreler ayrıştırılır. Elde edilen kök hücreler, enjeksiyon yöntemiyle diz eklemine uygulanır. Uygulama genellikle ameliyatsız yapılır ve işlem süresi yaklaşık 1 saat kadar sürer. Hasta aynı gün taburcu olabilir. Dizdeki ağrı ve şişliği azaltır, Kıkırdak dokusunun kendini yenilemesini destekler, Hareket kabiliyetini artırır, İleri evreye geçmeden protez ameliyatı ihtiyacını geciktirebilir veya ortadan kaldırabilir. Erken veya orta evre kıkırdak aşınması (kireçlenme) olanlara, Spor yaralanması sonrası dizinde hasar oluşanlara, Cerrahi müdahaleden kaçınmak isteyen hastalara, Genç ve orta yaşlı bireylerde eklem koruma amacıyla uygulanabilir. Haber Merkezi

İhracatımız miktar endeksinde geriledi

Wed, 12 Nov 25 14:27:24 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu, eylül ayına ilişkin dış ticaret endekslerini açıkladı. Kurum, ihracat ve ithalat birim ile miktar endekslerindeki değişimleri ve dış ticaret haddindeki gelişmeleri paylaştı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Eylül 2025 dönemine ilişkin dış ticaret endekslerini yayımladı. Verilere göre ihracat birim değer endeksi, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6 arttı. Gıda, içecek ve tütünde yüzde 11,1; ham maddelerde yüzde 6,9; imalat sanayinde yüzde 5,8 artış kaydedilirken, yakıt kaleminde yüzde 7,1 düşüş yaşandı. İhracat miktar endeksi eylülde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3 azaldı. Gıda, içecek ve tütünde yüzde 11,9; ham maddelerde yüzde 1; imalat sanayinde yüzde 3,1 düşüş görülürken, yakıtlarda yüzde 28,9 artış gerçekleşti. İthalatta artış sürdü İthalat birim değer endeksi eylülde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1,7 yükseldi. Gıda, içecek ve tütünde yüzde 10,2 artış olurken, yakıtlarda yüzde 9,1; ham maddelerde yüzde 4,5 azalma kaydedildi. İthalat miktar endeksi ise aynı dönemde yüzde 6,9 arttı. Gıda, içecek ve tütünde yüzde 10,9; ham maddelerde yüzde 3,2; yakıtlarda yüzde 6,1; imalat sanayinde yüzde 3,5 artış izlendi. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilere göre ihracat miktar endeksi, ağustos ayına kıyasla yüzde 7,5 azaldı. Takvim etkilerinden arındırılmış seride ise yıllık bazda yüzde 6,7 düşüş kaydedildi. İthalat miktar endeksi aynı dönemde mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak yüzde 5,8, yıllık bazda ise yüzde 3,7 artış gösterdi. Dış ticaret haddi yükseldi İhracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine bölünmesiyle hesaplanan dış ticaret haddi, geçen yıl eylülde 85,8 iken 2025’in aynı ayında 89,4’e yükseldi. Bu artış, dış ticaret haddinde 3,6 puanlık bir iyileşmeye işaret etti. cumhuriyet

Cari açık 20 milyar doları aştı!

Wed, 12 Nov 25 14:26:32 +0300

Eylül ayında Türkiye’nin cari açığı dikkat çekti. TCMB verilerine göre, dış ticaret açığı sürerken hizmetler ve turizm gelirleri cari açığı dengelemeye katkı sağladı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), eylül 2025 ödemeler dengesi verilerini yayımladı. Buna göre cari işlemler hesabında 1 milyar 112 milyon dolar, altın ve enerji hariç cari işlemler hesabında ise 6 milyar 803 milyon dolar fazla kaydedildi. Bu dönemde ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı 5 milyar 356 milyon dolar olarak gerçekleşti. Yıllıklandırılmış verilere göre, eylül ayında cari açık yaklaşık 20,1 milyar dolar oldu. Ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret dengesi ise 64,8 milyar dolar açık verdi. Aynı dönemde hizmetler dengesi 62,6 milyar dolar fazla verirken, birincil ve ikincil gelir dengesi sırasıyla 17,6 milyar dolar ve 308 milyon dolar açık gösterdi. Hizmetler dengesi kaynaklı net girişler eylül ayında 7 milyar 707 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Bu kalem altında taşımacılık hizmetlerinden 2 milyar 269 milyon dolar, seyahat kaleminden ise 6 milyar 259 milyon dolar net gelir sağlandı. cumhuriyet

Tapu işlemlerinde akıl almaz yöntemlere başvuruluyor!..

Wed, 12 Nov 25 13:17:06 +0300

Gaziantep’te çok geniş kesime hizmet verildiği için tapuda büyük yoğunluk yaşandığı, bu yoğunluğu fırsat bilen kötü niyetli kişilerin suç örgütleri kurarak, gayrimenkullerde akıl almadık uygulamalarla menfaat sağlamaya yeltenildiği vurgulandı. Sahtekarlığa yeltenen kötü niyetli bu insanlara meydan vermemek için prosedür gereği tapu işlemlerinin titizlikle yapılmaya çalışılması nedeniyle büyük sorunlar yaşandığına dikkat çekildi. Gaziantep’te sahtecilik olayları çok fazla Tapu Kadastro 13. Bölge Müdürü Cengiz Yıldırım, birçok sahtecilik ve usulsüzlük olayları ile karşılaştıklarını ve bunları titiz incelemeler sonucu fark ederek güvenlik kuvvetlerine bildirdiklerini söylerken, birçok olayda suçüstü yaptıklarını ifade etti ve “Gaziantep’te akla hayale gelmez sahtecilik olayları ile karşılaşıyoruz. Kötü niyetli insanlar, özellikle sahte kimlik, sahte vekaletname, sahte veraset ilamı ile tapu işlemi yaptırmak ve menfaat sağlamak için yoğunluğu fırsat bilerek bize geliyor. Kardeşinin kimliğinin üzerindeki fotoğrafı değiştirerek kendi fotoğrafını yapıştırmak gibi hilelere başvuran insanlar var. Gaziantep’te bu tür sahtecilik olayları çok fazla” şeklinde konuştu. Tapu’da yoğunluk çok fazla günde 1500 kişi geliyor “Tapu müdürlüğü çok geniş yelpazeye hizmet veriyor, ayrıca Gaziantep’te gayri menkule fazla önem verildiğinden işlem sayısı oldukça fazla” diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: “Günde bin 500’e yakın kişi müdürlüğümüze müracaat ediyor. Müdürlüğümüzde personel sıkıntısı yaşıyoruz. Yılda 500 bin kişiye hizmet veriyoruz ve bu sayı yetersiz personele göre çok fazla. Yoğunluğun diğer bir nedeni ise sahtecilik olaylarına karşı evrakların çok sıkı bir şekilde incelenerek işlem yapılması. Tapu işinde çok büyük sorumluluklar var” şeklinde açıklama yaptı. Müdürlük içine banka şubesi açılacak Harçların tahsili konusunda, sorunu gidermek için kısa bir zaman içerisinde müdürlük bünyesinde bir banka şubesi açılacağını kaydeden Tapu Kadastro 13. Bölge Müdürü Cengiz Yıldırım. “Böylelikle gecikmelerden meydana gelen sıkıntıların bir kısmı ortadan kalkacak ve tapudaki işlemler daha kısa zamanda yapılacaktır. Ayrıca teknik imkanlarda artırılacaktır” dedi. Meydan vermeyiz Yıldırım, rüşvet olaylarına meydan vermemek için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerin söylerken, “Yoğunluktan ve sıkı incelemelerden kaynaklanan gecikmeler, vatandaşlar tarafından tapu kadastro müdürlüğünde işler rüşvetlemi yapılıyor diye bir endişe ortaya çıkarmaktadır. Kesinlikle böyle bir durum yoktur. Zaten rüşveti alan da veren de suçludur. Burada Başbakan ve Cumhurbaşkanı da gelse aynı işlemlere maruz kalır. Rüşvete yol vermeyiz. Fakat her birimde kötü niyetli çalışanlar olabilir. Rüşvet veren varsa, gelsin ortaya çıkarsın bu durumda gerekeni yaparız. Tapu işlemleri çok önemli, yanlış kabul etmeyen işlemlerdir" şeklinde konuştu.

Hasta yükü yeni kurulacak semt polikliniklerine dağıtılacak

Wed, 12 Nov 25 13:16:28 +0300

Gaziantep Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Muhittin Aksoy, polikliniklerde artan hasta yükünü yeni kuracakları semt polikliniklerine yaymayı planladıklarını söyledi. Aksoy, yeni göreve başlaması nedeniyle düzenlediği tanışma toplantısında, hastane olarak Gaziantep'te en kaliteli sağlık hizmeti veren şehir konumda olduklarını belirtti. Gaziantep'in bölgesinde büyük bir metropol kent olduğunu, gerek Gaziantep’ten gerekse de çevre illerden gelen hastalarla birlikte günde yaklaşık 8 bin hastaya baktıklarını belirten Aksoy, "SSK, Bağ-Kur ve yeşil kartlı hastalarla birlikte gün Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Muhittin Aksoy de 8 bin hastaya poliklinik, acil ve yataklı tedavi hizmeti veriyoruz. Bu sağlık hizmetlerini daha kaliteli hale getirmek için gerek personel, gerekse araç-gereç ve yeni cihaz alımları yaparak bize başvuran hiç bir hastamızı başka hastanelere sevk etmemeyi hedefliyoruz" diye konuştu.

Tekstilci, girdi maliyetleri ve kur sıkıntısı yaşıyor

Wed, 12 Nov 25 13:15:53 +0300

TOBB Tekstil Sektör Kurulu Başkanı ve Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Tekstil Sektör Kurulu tarafından "Tekstil sektörünün sorunlarını ve isteklerini dile getirmek” üzere hazırlanan raporun, 14 Şu batla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sunulacağı bildirildi. Tekstildeki bütün tarafların görüşleri alınarak hazırlanan rapor, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu tarafından, 14 Şubat Salı günü TOBB'un Ankara'da düzenleyeceği toplantıda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a takdim edilecek, Türkiye'deki bütün oda başkanlarının katılacağı toplantıda, sektörlerin sorunları masaya yatırılacak. TOBB Tekstil Sektör Kurulu Başkanı ve Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, tekstilcilerin girdi maliyetleri ve kur yüzünden sıkıntılı günler geçirdiğini belirtti. TOBB Sektör Kurulu olarak tekstilin son durumu ve nereye gittiği konusunda rapor hazırladıklarını ifade eden Konukoğlu, raporun konfeksiyon, iplik ve dokuma sektörü temsilcileriyle birlikte hazırlandığını anlattı. Raporda en çok 3 konuyu vurgulayacaklarını belirten Konukoğlu, bunların yüksek enerji fiyatları, işçiliklerin üzerindeki ağır vergi yükleri ve KDV oranlarının yüksekliği olduğunu bildirdi. Konukoğlu, elektrik fiyatlarının rekabet güçlerini olumsuz etkilediğini vurgulayarak, şunları kaydetti: "İşçiliklerin üzerindeki vergi yükleri kaldırılmalı. Türkiye'de patrondan çıkan ile işçinin eline geçen arasında yüzde 42 fark var. 100 lira patrondan çıkıyorsa, bunun 42 lirası vergi ve fonlara gidiyor. Elektriğe gelince, TRT fonundan tutun her türlü fonlarla beraber yükselmeler var. Bunun, düşmesini istiyoruz. Üçüncü isteğimiz, KDV'nin bir an önce yüzde 8'e düşürülmesi." Uzakdoğu ülkelerinden yapılan haksız tekstil ithalatına işaret eden Konukoğlu kurun devamlı aşağı gitmesinden dolayı çok büyük miktarda ithalatın Türkiye'ye girdiğini belirtti. Konukoğlu. "Türk sanayicisi ithalat yüzünden zor durumda. İthalatın önüne geçilmesi için kota konmalı veya anti damping yasasının biraz daha hızlı çalıştırılması gerek" diye konuştu. Emek yoğun sektör olan tekstilin işçi ambarı olduğunu anlatan Konukoğlu, hükümetin fedakarlık etmesi, sektörü iyileştirmek için bir an önce tedbir alması gerektiğine işaret etti. Türkiye İhracatçılar Meclisinin (TİM) verilerine göre, tekstil sektörünün ihracat artış hızı son yıllarda azalış trendine girdi. 2004 yılında 4 milyar 564 milyon dolarlık ihracat yapan sektör, geçen yıl 4 milyar 86 i milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. 2004 yılında bir önceki yıla göre yüzde 24.59 artış yaşanan tekstil ihracatında, 2005 yılında ise yüzde 6.50 artış görüldü. Sektörün ihracatı, bu yılın Ocak ayında ise 2004'in aynı ayma kıyasla yüzde 0.68 gerileyerek 338 milyon 234 bin dolar oldu.

Kötü yönetim verem ediyor

Wed, 12 Nov 25 13:15:08 +0300

Verem hastası, hastalığın insanı tüketen seyri yanında, ‘sağlıkta dönüşüm’ün çarkları arasında tükenmektedir” Yrd. Doç. Dr. Osman Elbek, yapılan çalışmalar ve dispanserlerde verilen hizmetlerin önemsenmesi üzerine 1977 yılında önü kesilen verem hastalığının son yıllarda ciddi anlamda artış gösterdiğini belirtirken, “Türkiye'nin verem savaşı alanında yaşadığı en büyük sorun, hastalığın kontrolü konusunda mutlak var olması gereken politik istek ve kararlılığın olmamasıdır” dedi. Verem hastalığı sıklıkla yoksulların hastalığıdır Verem hastalığını sağlık politikasında yapılan yanlışların artırdığının altını çizen Elbek, “Üzücüdür ki sağlık alanında giderek hız kazanan dönüşüm ve bu alanda yapılan reformlar hastayı müşteri, sağlık birimini ticarethane olarak gören bir zihniyetin uygulamalarıdır. Bu dönüşümün tek amacı, sağlık şirketine türlü yakınmalar ile başvuran müşterilerinden para kazanmaktır. Oysa ki verem hastalığı sıklıkla yoksulların hastalığıdır. Yine üzücüdür ki yeterli parası olma yan verem hastası, hastalığın insanı tüketen seyri yanında, ‘sağlıkta dönüşümün' çarkları arasında da tükenmektedir” diye konuştu. 1977’de frenlenen verem yeniden tırmanışa geçti SSK’nın devri ile illerdeki dispanserlerin durumunun netlik kazanmamasından dolayı verem hastalarının kayıt altına alınması ve tedavilerinin takibinin mümkün olmadığını, bu durumun veremin kontrolünü de zorlaştıracağını hatırlatan Elbek, “İlginçtir ki Osmanlı İmparatorluğu döneminde pek çok padişahın ölümüne neden olan verem hastalığının yaygınlığı 1964-77 yılları arasında yürütülen verem savaşı ile geriletilebilmiştir. Ancak 1977’li yıllardan itibaren hastalığın kontrol altına alındığını düşünen siyasi iktidarların veremle savaşa karşı ilgisi azalmış ve bunun sonucunda 1977’den sonra hastalık yeni den artışa geçmiştir. Ülkemiz açısından başka bir utanç tablosu da zorunlu olmasına rağmen tanı konulan hastaların, hastalıkla savaş amacıyla kurulan verem savaş dispanserlerine bildirilmemesidir. Bugün ülkemizde dispansere kayıtlı olan, yani resmi istatistiklerde yer alan hastaların ülkede beklenen hasta sayısının yaklaşık üçte biri olduğu düşünülmektedir” diye konuştu. Her on saniyede bir kişi veremden ölüyor Dünya Sağlık Örgütü’nün çalışmalarına göre, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde verem hastalığı konusunda artış bulunduğunu, dünya da her yıl 8 milyon yeni verem hastasının ortaya çıktığını ve 3 milyon kişinin veremden öldüğünü açıklayan Elbek, “Dünyada yaklaşık olarak her on saniyede bir kişinin verem hastalığından öldüğü açıklanıyor. Çok daha korkutucu olarak, Türkiye’nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkelerde tedaviye alınan hastaların yarısından fazlası eksik veya yetersiz tedavi edilmektedir. Bu eksiklik ve yetersizlik, ülkemizde dahil olmak kaydıyla dünya genelinde hastalığın ilaç karşısında direncini arttırmakta ve tedaviyi güçleştirmekte ve imkansızlaştırmaktadır” diye konuştu. Sağlığı bir insan hakkı olmaktan çıkarmaktadırlar Son dönemlerde sağlığın bir insan hakkı olmaktan çıkarılmaya çalışıldığını, sosyal devlet ilkesi anlayışının yerini gelirin kadar hizmet anlayışının aldığını, bu durumun sonucuda tedavi olma şansının azaldığını belirten Elbek, “Son dönemde sağlık alanında egemen hale gelen zihniyet, ideoloji, ülke bütçelerinde sağlık harcamalarının karşılanamayacak düzeye ulaştığını belirterek, sağlığı bir insan hakkı olmaktan çıkarmakta ve ihtiyacı olanın, gereksinim duyduğu anda, gereken bedeli ödeyerek sağlık hizmetini satın alması gerektiğini öngörmektedir. Üzücüdür ki ülkemiz de benzer bir zihniyetin etkisi altındadır. Bu dönüşümün bir yansıması olarak bütçe uygulama talimatları çıkarılmakta, genel sağlık sigortası ile sağlık hizmetine ulaşmak için devlete ödenen vergi dışında prim ve katkı payı adı altında hastadan ek para istenmektedir. Ülkemizin yoksulluk tablosunu ortaya koymak için büyük çalışmalara ihtiyaç yoktur. Aşevlerinin önlerinden geçmek, yeşil kart başvurularını izlemek, sokakta yaşayan evsizlerle temas etmek yeterlidir. Böylesi bir açık yoksulluğun yaşandığı, asgari ücretin yoksulluk sınırının çok altında belirlendiği bir ülkede, aylık 127 YTL kazancın üstündeki tüm bireylerden genel sağlık sigortası primi istemek, prim ödeyemeyenlere veya primlerini yatırsa da hastalandığı zaman tıpkı ilaçtaki gibi istenecek olan katkı payını ödeyemeyeceklere sağlık hizmetinin sunulmayacağı düşünüldüğünde yakın gelecekte verem hastalarını ve toplum sağlığını ne büyük bir tehlikenin beklediği anlaşılabilir" şeklinde açıklama yaptı. Pahalı ilaçlar hastalığın tedavisini engelliyor “Ülkemizin bu alanda yaşadığı bir diğer önemli sorun da pahalı ilaçlara hastaların ulaşımının engellenmesi temelinde hayata geçirilen bütçe uygulama talimatı gereği ucuz verem ilaçlarının piyasada serbestçe satılı yor olmasıdır” diyen Elbek, “Oysa ki verem ilaçları akılcı ilaç uygulaması gereği verem savaş dispanserleri öncülüğünde gözetim altında verilmesi gereken ilaçlardır. Ancak siyasi iktidarlar verem ilaçlarının ucuz olması nedeniyle hazineye ek yük getirmediğini düşünmekte ve önlem almamaktadırlar. Bu ihmalkarlığın ülkemizde ve dünyada ilaca dirençli verem hastalığın yaygınlaşmasına katkıda bulunduğu unutulma malıdır. Yeterli kayıt, ihbar ve denetleme sisteminin kurulamamış olması, verem savaşının verem savaş dispanserleri öncülüğünde tek elden yürütülemiyor olması, kimi zaman ilaçların temin edilememesi, verem kontrol çalışmalarının sağlık ocakları ile entegrasyonunun gerçekleşmemiş olması da bu alanda var olan diğer önemli sorunlardır" şeklinde ifade etti. Verem tedavi ile içinden çıkılamayacak bir sorun değildir Elbek, “Oysa ki verem hastalığı tüm zorluklarına rağmen içerisinden çıkılamayacak bir sorun değildir. Siyasi iktidarın istek ve kararlılığın olduğu, sağlık yakınmaları olan insanları para kazanılacak müşteri değil de tıbbın temel ilkesi gereğince hasta olarak görüldüğü, sağlık sisteminin zenginleri değil, yoksulları gözettiği bir or tamda, tedavi süresince hastaların ilaçları sorumlu bir kişi gözetiminde aldığı bir hastalık denilebilir. Bunu başarabilecek bir sağlık sistemi ise bugüne kadar ülkemizde uygulanan ‘dönüşüm’ politikasını reddetmekle mümkündür " diye konuştu. Kontrol altına alınmazsa verem 10 yıl içinde 20 kat artabilir Kontrol altına alınamaması durumunda verimin ileriki yıllarda daha da ciddi boyutlarda yaşanacağını açıklayan Elbek. “Çoğu gelişmekte olan ülkelerde 4 hastadan birisi dirençli verem mikrobuyla hastalanmakta ya da 4 hastadan 3 ünde duyarlı verem hastalığı tedavi sırasında yapılan hatalar nedeniyle dirençli hale gelmektedir. Bu gidiş kontrol altına alınmaz ise önümüzdeki on yılda dirençli verem hastalığının günümüzdekinden 20 kat daha fazla yaygın olacağı öngörülmektedir. Ve bilelim ki hastalığın direnç kazanması o ülkede verem savaşının bilimsel uygulamalar temelinde yapılmadığının, o ülkenin sağlık sisteminin hastalığın önemini göz ardı ettiğinin kanıtıdır" dedi.

Günde 30 doğum oluyor

Wed, 12 Nov 25 13:14:31 +0300

Leylek trafiği yoğun!... Gaziantep 75. Yıl Doğum Hastanesi'nde günde 30 normal doğum gerçekleştiğini ifade eden Başhekim Vekili Opr. Dr. Fethi Pınar, “Kentin göç alması ile birlikte doğum oranı artarken özellikle kentin kırsal kesim doğurgan özellik taşımaktadır. Bununla birlikte kadınların bilinçsizliği de olumsuz sonuçlara neden olmaktadır" dedi. Doğuma personel dayanmıyor 75. Yıl Doğum Hastanesi Başhekimi Pınar, “Hastanemiz 150 yataklı olup, 300’e yakın personelin hizmet gördüğü hastanede özellikle hemşire ve uzman doktor konusunda bölgenin en büyük kadın doğum hastanelerinden biri olunması nedeniyle önemli sıkıntılar yaşanmaktadır. Şu anda 25 doğum uzmanın çalışması gerekir ' şeklinde konuştu. İlimizde doğurganlık oranı çok yüksek Günde ortalama 30 doğumun gerçekleştiği hastanede. 10-15 tane cerrahi işlem yapıldığını, ayrıca günde 500-550 yakın hastaya hizmet verildiğini kaydeden Pınar, “Bölge ve özellikle ilimizde doğurganlık oranı çok yüksektir. Kapasitesi geniş olan hastanede doğurganlık oranının fazla olması ile sıkıntılar yaşanmaktadır. Batı kentlerine oranla ilimizde doğum oranı çok yüksek. Bunun sebebi göçle gelen yoğunlukla birlikte eğitimsizlik ve bilinçsizliktir" şeklinde açıklama yaptı.

Parası olan hastaların büyük şehirlerdeki doktorlara gitme alışkanlığı yaygınlaşıyor

Wed, 12 Nov 25 13:13:42 +0300

Doktorlara güven azaldı mı? Gaziantep Tabipler Odası Başkanı durumun nedenlerini anlattı Vatandaşlar doktorlara güvenlerinin kalmadığından, bir ihtisas dalında başvurdukları birkaç doktorun ayrı ayrı teşhis koymasından yakınıyorlar. Hangi doktora inanıp, hangi doktorun verdiği ilacı kullanacaklarını şaşırdıklarını belirtiyorlar. Caddelerimiz baştan aşağı doktor tabelalarıyla doluyken, artık parası olanların Adana, Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerdeki doktorlara gitmesi bu güvensizliğin sonucu olarak gösteriliyor. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz Gaziantep Tabipler Odası Başkanı Refik Sacır, batılı ülkelerde doktorların her iki-üç yılda bir kurslara katılarak bu kurslar sonunda sertifika aldıklarını ve bunu muayenehanelerine asmak zorunda olduklarını belirtti. Sacır, tıp fakültesinden mezun olduktan sonra bir doktorun ömür boyu o bilgilerle çalışmasının mümkün olmadığını, ancak ülkemizde bazı doktorların tıptaki gelişmeleri kendi çabalarıyla öğrenmek zorunda kaldığını söyledi. Türkiye Tabipler Odasının, Sağlık Bakanlığına sürekli başvurarak doktorların günün gelişmelerini izleyerek kendilerini yenilemeleri için kurslar düzenlenmesi gerektiğinin hatırlatıldığını söyleyen Sacır, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının konuyla ilgilenip böyle bir çalışmaya girmediğini söyledi. Bu nedenle doktorların kendi çabaları ile gelişmeleri izlediğini, ancak yetersiz kaldığını belirtti. Tabipler Odası Başkanı Sacır, şehrimizde 200 civarında doktorun özel muayenehanesin de çalıştığını, bu sayının doğudaki illere göre çok fazla, batıdaki illere göre ise az kaldığını ifade etti. Sacır, Gaziantep Tabipler Odasına üye olan 220 civarında doktordan, 190 tanesinin mütehassıs, 30 unun da pratisyen doktor olduğunu bildirdi. Doktorların bir kısmının odaya kayıtlı olmadığını belirten Sacır, hastanelerde tam gün görev yapan doktorların 8-12 ile 14.00-17.00 arasında olmak üzere toplam yedi saat çalıştıklarını, yarım gün çalışan doktorların ise diğerlerinden bir saat az görev yaptıklarını söyledi. Tabipler Odası Başkanı, doktorların her iki-üç yılda bir kendi ihtisas dallarında açılacak kurslara katılarak kendilerini yenilemeleri gerektiğine dikkat çekerek, bakanlığın bu konuya eğilmesi gerektiğini söyledi.

Sinek mücadelesi ne zaman başlayacak? Belediyeden henüz ses yok

Wed, 12 Nov 25 13:13:05 +0300

Şimdiden uyarıyoruz... Her yıl tekrar tekrar yazarak ilgilileri uyarırız. Belediyeden bu yıl da ses çıkmıyor. Kara ve sivrisineklerle mücadelenin ne zaman yapılacağı yurttaşlar tarafından soruluyor. Geçen yıllarda mücadeleye geç başlandığı için yaz aylarında kara ve sivrisinekler şehri istila ederek halkı rahatsız etmişti. Belediye sinekle mücadele ekiplerinin neden çalışmalara başlamadığı soruluyor. Geçen yıllarda özellikle sivrisinekler yüzünden sıtma hastalığı yaygınlaşmıştı. Son yıllarda sıtma hastalığının devamlı artması karşısın da bu yıl daha dikkatli mücadele yapılmasının gerektiği vurgulanıyor. Sivrisineklerle mücadelenin tam zamanı olduğu, sinek yumurtası larvaların havaların ısınmasıyla birlikte çoğalacağı, sıtmalı vatandaşlardan hastalığı sağlıklı yurttaşlara taşıyacağı bildiriliyor.

Şehir içindeki telefon kabinlerinden ayda 12 milyon gelir sağlanıyor

Wed, 12 Nov 25 13:12:28 +0300

Bazı semtlerde telefonların ahizelerinin çalındığı ve kabloların koparıldığı bildiriliyor PTT’nin yaptığı çalışmalarla şehir içinde çeşitli semtlere konulan ankesörlü telefon kabinlerinin sayısı 110’a ulaştı. Şehir içinde kullanılan ve 24 saat açık bulundurulan ankesörlü telefon kabinlerinden 43 tanesi lokal şehir içi 68’i ise şehirlerarası ve milletlerarası konuşmaya açık tutuluyor. Ankesörlü telefon kabinlerinden ocak ayı içerisinde 12 milyon, şubat ayında 11 milyon 644 bin, mart ayında ise 13 milyon 840 bin liralık gelir elde edildiği açıklandı. Telefonların arızalanması durumunda teknik elemanlar tarafından devamlı tarandığı belirtilerek vatandaşların da bu hizmetin şuurunda olması istendi. Ankesörlü telefonların konduğu bazı semtlerde telefonlara zarar verildiği açıklanarak telefon ahizesinin çalındığı, kablolarının koparıldığı ve yumrukla telefona saldırdıkları ifade edildi. Bu gibi durumlarda olayın devam etmesi halinde, telefon kabinlerinin, milli servete zarar verilmesini önlemek amacı ile başka yerlere nakledildiği belirtildi. Telefonla konuşmak için çeşitli dalaverelere başvuranlar olduğu, bunların arasında 25 kuruşların bir liralıkların ezilerek jeton şekline getirip atıldığı, hatta çiklet bile atanların bulunduğu belirtildi. Telefonu olmayan semtlere bu yıl içinde hizmet götürüleceği, ipek yolu üzerine de 13 telefon kabini yerleştirildiği, 10 km. aralıklarla da 23 tane ankesörlü telefon kabini konulduğu yetkililer tarafından açıklandı.

Kuraklık çiftçiyi perişan ediyor

Wed, 12 Nov 25 13:11:37 +0300

Fırat’tan sulama olmadıkça, yağışsızlığa köklü çözüm bulunamayacak Araban ve Yavuzeli köylerine kuyular açılacak Köylerimizde kuraklık son hadde vardı. Ekinlerin susuzluktan yanmaması için birçok köyde “Yağmur duasına” çıkıldığı söyleniyor. Nisan ayında da yağış düşmezse ekinler yanacak. Meteoroloji Müdürlüğü yetkilileri bu yıl toplam yağış miktarının 390.4 kilogramda kaldığını, geçen yıl aynı süre içinde ise mevsimlik 433.8 kilogram yağışın düşmüş bulunduğunu ifade ettiler. Son günlerde havanın bulutlu olmasına rağmen yağışın düşmemesi köylülerin devamlı havayı izlemesine sebep oluyor. Geçen yıl yağışların bu yıldan fazla olmasına rağmen özellikle Yavuzeli ve Araban köylerinde büyük içme suyu sıkıntısı çekildi. 38 köye her gün içme suyu verildi. Su alabilmek için zaman zaman köylüler arasında kavgalar görüldü. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz Vali Abdülkadir Aksu, bu yılda köylere kuraklık nedeniyle içme suyu verileceğini, köklü çözümün Fırat nehrinden su getirmek olduğunu söyledi. Araban ve Yavuzeli’ndeki köylere geçici çözüm olarak DSİ genel müdürlüğünün kuyular açması istendiği, 10-15 köyün bu suretle kurtulabileceği bildirildi.

Emeklilerle ilgili yeni vergi iadesi uygulaması başladı

Wed, 12 Nov 25 13:08:53 +0300

Emeklilerle ilgili vergi iadesinin yeni uygulamasına başlandı. Her üç ayda bir verilmekte olan vergi iadelerinde önceden her ay için ayrı vergi iade formu dolduruluyordu. Yeni uygulamaya göre maaşların ilk 90 bin lirası için yüzde 20 ikinci 90 bin lirası için yüzde 15, ondan sonraki bölümü için ise yüzde 10 vergi iadesi uygulanıyor. Yeni uygulamada üç aylık fatura bir formda gösteriliyor. Faturaların dağılmasını önlemek için de üzerinde gerekli bilgiler bulunan bir zarfa konuluyor. Yeni uygulamadan hem memurlar, hem de emekliler memnun olduklarını söylediler.

Yeni 1000’likler 2 haftaya kadar piyasaya çıkacak

Wed, 12 Nov 25 13:08:15 +0300

Paramızın değeri düştükçe, ebatları da küçülüyor. Uzun süredir tedavülde bulunan bin liralık banknotların yerine 500 lira ebadında yeni tip 1000 liralıklar tedavüle girdi. 29 eylül günü tedavülden kalkacak olan eski tip 1000 liralıkların 1996 yılına kadar değiştirme müddetinin olduğu ve geçerliliğinin sürdüğü kaydediliyor.

Ehliyet almak isteyenler yılbaşından itibaren Milli Eğitim Müdürlüğünde kurs görecek

Wed, 12 Nov 25 13:07:44 +0300

400 öğrenci ve öğretmen trafik polisi görevi yapıyor Trafik Kanununda yapılan son değişiklikle trafik eğitiminin Trafik Şube Müdürlükleri ve Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından ortaklaşa yapılacağı yolundaki düzenlemeden sonra okullarda trafik eğitimi başladı. İlk ve orta dereceli okullardan dörder öğrenci ve ikişer öğretmen 19 Mayıs lisesin de seminere katılarak belge aldılar. 400 civarındaki öğrenci ve öğretmenin okul önlerinde öğrencilerinin geçişlerinde yardımcı oldukları açıklandı. 1987 yılı başından itibaren de ehliyet almak isteyenlerin Milli Eğitim Müdürlüğüne başvurarak üç aylık kurslara devam edecekler, bu kurslarda başarılı olanlara sertifika verilecek. Sertifikasını alan vatandaşlar Trafik Şube Müdürlüklerine başvurarak ehliyetlerini alabilecekler. Bu kursların ehliyet almak isteyenlerin daha iyi bir sürücü olması için çok yararlı olacağını belirten ilgililer, Milli Eğitim Müdürlüğünün bu kursları Özel kuruluşlara da verdirebileceğini söylediler. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlüğü ilgilileri ise bu konuda şimdilik bir çalışma yapılmadığını, kanun da yapılan değişiklikle ilgili yönetmeliğin henüz gelmediğini bildirdiler.

Nüket Ersoy, son yolculuğuna uğurlandı

Tue, 11 Nov 25 21:46:41 +0300

Geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatını kaybeden Gaziantep Kolej Vakfı Mütevelli ve Yönetim Kurulu Başkanı Nüket Ersoy, dün ikindi namazına müteakiben kılınan cenaze namazının ardından son yolculuğuna uğurlandı. Geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatını kaybeden Gaziantep Kolej Vakfı Mütevelli ve Yönetim Kurulu Başkanı Nüket Ersoy, dün ikindi namazına müteakiben kılınan cenaze namazının ardından sevenlerinin gözyaşları arasında aile mezarlığına defnedildi. Cenaze törenine; Gaziantep Valisi Kemal Çeber, Kilis Valisi Tahir Şahin, Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Halil Uğur, Şehitkamil Belediyesi Başkanvekili Hakan Aslansoy, Gaziantep Kolej Vakfı Mütevelli ve Yönetim Kurulu üyeleri Sivil Toplum Örgütü temsilcileri ve sevenleri katıldı. 28 yaşında Yardımseverler Derneği başkanlığına seçilen Ersoy, Gaziantep'in ilk modern pastanesi olan “Kara Kedi”yi hizmete açtı. Başkanlığı döneminde elde edilen gelirle yüzlerce öğrenciye burs veren Ersoy, Gaziantep Kolej Vakfı’nda Kadınlar Kolu Başkanlığı ve uzun yıllar gönüllü olarak İngilizce öğretmenliği yaptı. 1986-1987 yıllarında şimdiki adı Şahinbey Lions Kulübü olan Gaziantep Lioness Kulübü'nün kurucu başkanlığı görevlerini yürüten Ersoy, başkanlığı döneminde 6 bin kişinin diyabet taramasını yaptırdığı proje ile Lions'un, "Top Ten" ödülünü alarak dünyadaki en başarılı üç kulüpten birisi oldu. 24 Kasım Öğretmenler Günü'nün tüm dünyada öğretmenler günü olarak kabul edilmesi için önemli çalışmalar yapan Ersoy, ABD'nin Illinois, Lousiana, Kentuky, Texas, Alabama ve New Mexico eyaletlerinde 24 Kasım öğretmenler günü olarak kabul edildi.

Son bir yılda elektriğe yüzde 300 zam yapıldı

Tue, 11 Nov 25 21:45:36 +0300

Ekonomik krizi iliklerine kadar hisseden vatandaş, son bir yılda elektriğe yapılan zam karşısında büyük bir şok yaşadı. 2024 yılının kasım ayında 1 kilovat/saat elektrik tüketim bedeli 2,80 lira iken bu durum, 2025 yılının aynı ayında 6,5 liraya yükseldi Son bir yıl içerisinde elektriğe yüzde 300 oranında zam geldiğini vurgulayan Tüketici Hakları Derneği Gaziantep Şube Başkanı Bülent Yılmaz, vatandaşı daha zorlu günlerin beklediğinin altını çizdi. 1 kilovat/saat tüketim bedeli 2,80 liradan 6,5 liraya yükseldi Yılmaz, ‘’2024 yılının kasım ayında bir vatandaş 767 kilovat/saat elektrik kullanmış. O dönemde ise 1 kilovat elektrik 2,80 liraydı ve geçen fatura 2 bin 140 liraydı. 2025 yılının kasım ayında gelen faturaya göre aynı vatandaşımız, bir ayda 389 kilovat/saat elektrik tüketmiş ve 2 bin 515 lira fatura çıkmış. Yani bu vatandaş, 1 kilovat elektrik için 6,5 lira ödemiş. Bir evde sadece buzdolabı, akşamlar birkaç saat televizyon, haftada iki gün bulaşık veya çamaşır makinesi çalışsa bu kadar tüketim yapar. Asgari ücretli maaşının yüzde 12’si elektrik faturasına gidecek. Böyle bir acımasız yönetim anlayışı olabilir mi?’’ sorusunu sordu. Asgari ücretlinin maaşının yüzde 12’si elektrik faturasına gidiyor Yılmaz, elektriğe yüzde 300 oranında zam yapılmasını eleştirirken ‘’İnsanlar, buzdolabı, çamaşır veya bulaşık makinesinin fişini mi çeksin, televizyon mu izlemesin ne yapsın? Kış ayında kombisini mi kapatsın? Sağlıklı beslenme ya da yüksek standartta yaşamayı çoktan geçtik. Bunları konuşmuyoruz bile. Bir asgari ücretli maaşının neden yüzde 12’sini elektrik faturasına versin?’’ ifadelerini kullandı. 2026 yılının daha da zorlu geçeceğini söyleyebiliriz Yılmaz, ‘’Bu kış her eve en az 2 bin 500 lira ile 3 bin lira arasında doğalgaz faturası gelecek. Bu şekilde olursa maaşın yüzde 15’i de doğalgaz faturasına gidecek. Su faturasını da eklersek, vatandaş maaşının yarısını elektrik, doğalgaz ve su faturasına vermiş olacak. Bu gerçekten anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir durum değil. Hal böyle olursa 2026 yılının daha da zorlu geçeceğini söyleyebiliriz’’ tespitini yaptı. Enflasyon denilen şey vatandaşın cebinden parasının alınması anlamına gelir Merkez Bankası’nı eleştiren Yılmaz, ‘’Bir Merkez Bankası, bir yıl içerisinde 4 defa enflasyon hedefi belirler mi? Kasım ayında yılsonu enflasyonunu değiştirir mi? Böyle bir ekonomi yönetimi olabilir mi? Devlet yönetmek ile ev yönetmek birbirine benzer. Sabit ücretli bir çalışanın aylık geliri 30 bin lira ise 40 bin lira harcayabilir mi? Devlette böyledir, ama hastane, otoyol, yatırımları kısmazsanız, israftan kaçınılmazsa bunun bedelini vatandaş ödüyor. Enflasyon denilen şey vatandaşın cebinden parasının alınması anlamına gelir. Fakat vatandaşın artık bunları görmesi ve kendisine bir yol çizmesi lazım’’ değerlendirmesinde bulundu. Haber Merkezi

Kuraklık çok canımızı yakacak

Tue, 11 Nov 25 21:44:34 +0300

Antep adeta yalancı bahar yaşıyor… Kasım ortasına geldik halen tek damla yağış yok… Antep’te geçtiğimiz yıllarda Ekim sonu, Kasım başı sobalar ve kaloriferler yakılırdı. Küresel ısınma ve kuraklığın derin bir şekilde hissedildiği bölge ve kentte Kasım ortasına gelinmesine rağmen tek damla yağmur düşmediği gibi 20-22 dereceyi bulan sıcaklar yüzünden adeta yalancı bahar yaşanıyor. Kuraklığın tüm ekinleri ve canlıları alabildiğine kötü etkilediği süreç toprağı ve insanı suya hasret bırakacak.

Adaletin, demokrasinin ve insan haklarının gereği budur

Tue, 11 Nov 25 21:43:31 +0300

İnsan Hakları Derneği Gaziantep Şubesi, 2016 yılından beri tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş ve tüm siyasi mahpusların serbest bırakılmasını istedi Şube Başkanı Av. Bahri Oğuz, ‘’Bizler, hukuk devletinin temel ilkelerine ve yargı bağımsızlığına inanan insan hakları savunucuları olarak; adaletin, demokrasinin ve insan haklarının bir gereği olarak, seçilmiş siyasetçilere yönelik yargısal operasyon süreçlerinin uluslararası mahkemeler tarafından defalarca hukuksuz bulunduğunu hatırlatıyoruz. Bu nedenle Selahattin Demirtaş’ın ve hukuka aykırı biçimde cezaevinde tutulan tüm siyasi mahpusların bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyoruz’’ şeklinde konuştu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar ile de sabit Selahattin Demirtaş’ın 4 Kasım 2016 tarihinde yapılan siyasi bir yargı operasyonu ile gözaltına alınıp, tutuklanarak Edirne F Tipi Hapishanesine götürüldüğünü kaydeden Oğuz, ‘’Demirtaş’ın 9 yıllık tutukluluk süreci içerisinde hakkında yapılan yargılamaların hukuki saikler barındırmadığı çok farklı çevreler tarafından dile getirildiği gibi bu husus Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar ile de sabit. Son olarak 8 Temmuz günü AİHM tarafından Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk durumu hakkında verilen hak ihlali kararına karşı Türkiye Cumhuriyeti temsilcileri tarafından mahkemenin büyük dairesine yapılan itiraz başvurusu ret edilerek söz konusu ihlal kararı kesinleşmiş’’ hatırlatmasını yaptı. İnsan Hakları Derneği olarak, HDP milletvekillerine, belediye başkanlarına ve Kürt siyasetçilerine yönelik gerçekleşen tutuklamaların, ulusal ve uluslararası hukukla bağdaşır bir yanının olmadığını, aksine planlanmış siyasi kararlarla alındığını her defasında önemle belirttiklerini söyleyen Oğuz, ‘’Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Seçme, Seçilme ve Siyasi Faaliyette Bulunma haklarını düzenleyen 67. Maddesinin, yine ifade, örgütlenme ve propaganda hakkını düzenleyen 24 ve 25. Maddelerinin, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını düzenleyen 19. Maddesinin açık bir şekilde sistemli şekilde ihlal edildiğine ve tutukluluk koşullarının bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapmış, tutuksuz yargılamanın önemine işaret etmiştik’’ değerlendirmesinde bulundu. Kürt meselesinin demokratik çözümü umutlarının yeşerdiği ortama da zarar veriyor Oğuz, ‘’Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunun devamı, yalnızca bir bireyin özgürlüğünün ihlali anlamına gelmemekte; aynı zamanda Türkiye’de demokratik siyasetin alanını daraltmakta, toplumun adalet duygusunu zedelemekte ve Kürt meselesinin demokratik çözümü umutlarının yeşerdiği ortama da zarar veriyor’’ açıklamasında bulundu. Haber Merkezi

Antep’te, öğrencilerin üçte biri en az bir kez zorbalığa maruz kalıyor

Tue, 11 Nov 25 21:42:24 +0300

Hem çocuklar hem de gençler arasında günden güne artış gösteren akran zorbalığı, ailelerin en önemli gündem maddelerinden biri haline geldi Akran zorbalığının artık okul bahçelerinden evlerin içine kadar uzanan bir sorun haline geldiğini ifade eden Psikolog Zeynep Yengil, ‘’Gaziantep’te yapılan yerel çalışmalar, öğrencilerin yaklaşık üçte birinin en az bir kez zorbalığa maruz kaldığını gösteriyor. Bu oran, okulun bulunduğu semte ve ailelerin eğitim düzeyine göre değişkenlik gösteriyor. Özellikle ekonomik güçlük yaşayan bölgelerde çocuklar, öfke ve rekabet duygularını daha fazla zorbalık davranışlarıyla dışa vurabiliyor’’ dedi. Akran zorbalığını Gaziantep özelinde değerlendiren Yengil, ‘’Gaziantep özelinde değerlendirildiğinde, şehrin hızlı göç alan yapısı, kalabalık okul ortamları ve sosyoekonomik farklılıkların belirginliği, akran zorbalığını besleyen faktörleri artırabiliyor. Bazı okullarda sınıf mevcutlarının fazla olması, rehberlik servislerinin yetersiz kalması ve velilerin farkındalığının düşük olması, çocukların yaşadıkları olumsuz deneyimlerin fark edilmeden büyümesine neden olabiliyor’’ diye konuştu. Çözüm, yalnızca okul duvarları arasında aranacak bir mesele değil ‘Çözüm, yalnızca okul duvarları arasında aranacak bir mesele değil’ diyen Psikolog Yengil, ‘’Akran zorbalığını önlemenin yolu, bütüncül bir iş birliğinden geçer. Okullarda zorbalık farkındalık programları, empati temelli drama çalışmaları, akran destek grupları ve öğretmen eğitimleri yaygınlaştırılmalı. Aileler, çocuklarıyla duygular üzerine konuşmalı; “dayanıklı ol” yerine “sana ne hissettirdi?” sorusunu sormalı. Rehber öğretmenlerin düzenli gözlemleri, okul idarelerinin duyarlılığı ve yerel basının bu konuda bilinç oluşturması, şehir genelinde önemli bir toplumsal koruyucu etki yaratabilir’’ ifadelerini kullandı. Siber zorbalık, çocuğun güven duygusunu derinden sarsıyor Çocuklar arasında zorbalığın giderek çeşitlenmesinin, özellikle sosyal medyanın etkisiyle sanal ortamlara taşınmasının, artık okul bahçelerinden evlerin içine kadar uzanan bir sorun hâline geldiğine dikkat çeken Yengil, ‘’Günümüzde çocuklar sadece teneffüslerde değil, telefon ekranlarının arkasında da birbirlerini incitebiliyor. Siber zorbalık, çocuğun güven duygusunu derinden sarsarken, utanç, değersizlik ve yalnızlık hissini de beraberinde getiriyor’’ şeklinde konuştu. Çoğu çocuk utandığı, suçlu hissettiği ya da “abartmakla” suçlanmaktan korktuğu için sessiz kalır Zorbalığa uğrayan çocuklarda sıklıkla okul başarısında düşüş, içe kapanma, özgüven kaybı, uyku ve iştah problemleri, depresif belirtiler veya kaygı bozukluklarının gözlemlendiğini kaydeden Yengil, ‘’Çoğu çocuk yaşadıklarını anlatmaz; utandığı, suçlu hissettiği ya da “abartmakla” suçlanmaktan korktuğu için sessiz kalır. Bu yüzden hem öğretmenlerin hem de ebeveynlerin çocukların davranışlarındaki ani değişimleri dikkatle gözlemlemesi büyük önem taşır’’ açıklamasını yaptı. Zorbalık yapan çocuklar da bu süreçte göz ardı edilmemeli Yengil, ‘’Zorbalık yapan çocuklar da bu süreçte göz ardı edilmemeli. Zorbalık, çoğu zaman çocuğun öfkesini, çaresizliğini ya da evde şahit olduğu olumsuz modelleri dışavurmasının bir biçimi. Evde cezalandırıcı, ilgisiz veya aşırı baskıcı tutumlar; empati gelişimini engeller ve çocuk, kendi duygularını tanımlamak yerine güç kullanarak kontrol kurmayı öğrenir. Bu nedenle hem mağdurun hem zorbanın psikolojik desteğe erişimi, iyileştirici sürecin en önemli parçası’’ değerlendirmesini yaptı. Bir çocuğun yüzündeki sessiz hüznü fark etmek, aslında bir toplumun geleceğini onarmanın ilk adımı olabilir Akran zorbalığının, bir çocuğun ya da gencin, kendisinden güçsüz gördüğü bir akranına kasıtlı ve tekrarlayan biçimde fiziksel, sözel, duygusal ya da sosyal zarar vermesi olduğuna dikkat çeken Psikolog Zeynep Yengil, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Yalnızca itme, vurma, alay etme gibi davranışları değil; dışlama, dedikodu yayma, sosyal medyada küçük düşürme gibi görünmez biçimleri de kapsar. Bu nedenle zorbalık, yalnızca okulun değil, toplumun ruhsal sağlığını ilgilendiren bir mesele. Gaziantep’in çocukları, yalnızca akademik başarıyla değil, duygusal güvenlikle de büyümeyi hak ediyor. Bir çocuğun yüzündeki sessiz hüznü fark etmek, aslında bir toplumun geleceğini onarmanın ilk adımı olabilir. Çünkü zorbalık yalnızca bir çocuğu değil, hepimizi incitir.’’ Haber Merkezi

Eğitim içerikleri 15 saatlik tek tip bir modele sıkıştırılmamalı

Tue, 11 Nov 25 21:40:00 +0300

Öğretmen Bilişim Ağı’na erişimde ciddi sorunlar yaşandı Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Parlakçı, ‘’2025/’26 eğitim öğretim yılı birinci ara dönem hizmet içi seminerlerinin başlamasıyla birlikte, ülke genelinde çok sayıda eğitim emekçisi, ilk gün Öğretmen Bilişim Ağı’na (ÖBA) erişimde ciddi sorunlarla karşılaştı. Yoğunluk, sunucu kapasitesinin yetersizliği, altyapı eksikliği ve sistemsel hatalar nedeniyle platforma giriş kimi zaman tamamen imkânsız hâle gelmiş; bu durum öğretmenlerin katılmamış gibi görünmesine ve ek ders kesintisi riskiyle karşılaşmasına yol açtı’’ dedi. Ara tatilde seminer veya ÖBA eğitiminin zorunlu tutulmaması gerektiğini vurgulayan Parlakçı, ‘’Ara tatillerin öğretmenlerin dinlenmesi, kişisel ve mesleki planlamasını yapması için olduğu gerçeği yok sayılarak öğretmenler uzun süreli ekran başı zorunluluğuna itiliyor. Bu durum açık bir dinlenme hakkı ihlali. Mesleki gelişim; branşlara, uzmanlık alanlarına ve öğretmenlerin ilgi ve ihtiyaçlarına göre çeşitlendirilmiş, daha kısa ve çoklu seçenekler içeren programlarla desteklenmeli. Eğitim içerikleri 15 saatlik tek tip bir modele sıkıştırılmamalı. Her öğretmeni aynı içeriklere zorlayan yaklaşım işlevsiz’’ açıklamasını yaptı. MEB’in teknik altyapı sorunlarını öğretmenlerin üzerine yıkması kabul edilemez Öğretmenlerin mesleki ve pedagojik özerkliğini esas alan yeni bir modelin benimsenmesi çağrısında bulunan Parlakçı, ‘’Merkezi ve zorunlu dijital içerikler yerine; okulun dinamiklerine göre şekillenen, öğretmenin deneyim ve ihtiyaçlarını dikkate alan, katılımı gönüllü ve işlevsel kılan esnek bir hizmet içi eğitim anlayışı oluşturulmalı. MEB’in teknik altyapı sorunlarını öğretmenlerin üzerine yıkması kabul edilemez. Yaşananlar bir hizmet içi eğitim faaliyeti değil, öğretmenin zamanını, emeğini ve mesleki özerkliğini yok sayan keyfi bir angaryaya dönüşmüştür. MEB derhâl sisteme erişemeyen tüm öğretmenlerin katılımını resen tanımalı, video ve sınav sürelerini teknik aksaklıkları dikkate alarak yeniden düzenlemeli. Oluşan tüm kayıt hataları düzeltilmeli, ek ders kesintisi ihtimali tamamen ortadan kaldırılmalı’’ ifadelerini kullandı. İçerikler pedagojik tasarımı yetişkin eğitiminin temel ilkeleriyle açık biçimde çelişiyor Parlakçı, ‘’Öğretmenler kendi öğrenme süreçlerini yönetebilecek kapasiteye sahip yetişkin bireyler. ÖBA’daki içeriklerin pedagojik tasarımı yetişkin eğitiminin temel ilkeleriyle açık biçimde çelişiyor. Öğrenme akışını bozan parçalanmış ve karmaşık video yapısı, öğretmenleri pasifleştiren kontrol mekanizmaları mesleki gelişime katkı sunmak yerine öğretmenlere yönelik adeta bir “sabır testi” uygulanmasına dönüştü. Güvenilir dijital altyapılar olmadan ne öğretmenin emeği korunabilir ne öğrencinin hakkı gözetilebilir ne de eğitimin niteliğinden söz edilebilir. Öğretmenleri suçlayan değil, öğretmenin emeğini ve uzmanlığını sürecin merkezine alan bir hizmet içi eğitim anlayışı artık ertelenemez bir gereklilik haline geldi’’ şeklinde konuştu. Haber Merkezi

Ekonomi ve hukuk gibi sorunlardan en fazla halk etkileniyor

Tue, 11 Nov 25 21:39:17 +0300

Türkiye’de bir demokrasi ve hukuk sorunu bulunduğunu belirten Demokratik Bölgeler Partisi Meclis Üyesi Avni Binici, toplumsal sorunların çözümü için mücadele etmeye devam edeceklerinin sinyalini verdi. Binici, ‘’İktidar tarafından şu ana kadar herhangi bir adım atılmadı ve şu anda bir oyalama taktiği yapılıyor. Sürekli olarak topu çeviriyorlar. Bu şekilde bir noktaya veya sonuca varılamaz. İlk adım olarak, mevcut infaz yasasının yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bu sürecin başarıya ulaşması için her türlü desteği vermeye hazırız’’ dedi. Ekonomi, hukuk ve diğer sorunlardan en fazla etkilenen kesim halk DEM Parti tarafından başlatılan imza kampanyasının devam ettiğini ifade eden Binici, ‘’İmza kampanyasının amacı, çözüm sürecine toplumu dahil etmek. İki taraflı bir tartışmalı olarak bir süreç işliyor. Ancak bu süreç toplum olarak temel ihtiyaç, istek ve taleplerimizi, daha gür bir sesle dile getirmeliyiz. Çünkü ortaya çıkan ekonomi, hukuk ve diğer sorunlardan en fazla etkilenen kesim halk’’ açıklamasını yaptı. Gelinen aşamaya baktığımızda çok verici çok gelişmenin olduğunu görmekteyiz İmza kampanyası ile toplumun süreçten beklentilerinin dile getirildiğini söyleyen Binici, ‘’Sorunları, talep ve istekleri birinci ağızdan dinleyip Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ileteceğiz. İmza kampanyamız çok başarılı şekilde geçiyor, toplum çok büyük bir rağbet gösteriyor. Gelinen aşamaya baktığımızda çok verici çok gelişmenin olduğunu görmekteyiz. Mayıs ayında kendini fesih eden PKK’nın asgari güçlerini sınır dışına çekmesi önümüzdeki dönemler için umut verici adımlar’’ ifadelerini kullandı. Demokrasi ve adalet konusunda adımlar atılmalı Komisyonun toplumun temel sorunu olan demokrasi ve adalet konusunda adımlar atması gerektiğini kaydeden Binici, ‘’Toplumun yaşadığı sorunlar çözüme kavuştuğunda süreç daha da anlam kazanır. Sadece laf veya konuşmak ile olmuyor, icraat göstermek gerekiyor. Bunun yanı sıra yüksek vergiler, ekonomik sıkıntı, uyuşturucu gibi sorunların çözülmesi büyük elzem taşıyor’’ değerlendirmesinde bulundu. Haber Merkezi

Artık herkes hastane açamayacak

Tue, 11 Nov 25 14:42:35 +0300

Sağlık sektöründe yeni dönem başladı. Sağlık Bakanlığı, özel hastane ve sağlık kuruluşlarının açılışına sınırlama getirdi. Artık her isteyen hastane açamayacak. Lisans sistemi getirildi; bu lisanslar ihale yoluyla verilecek, devredilemeyecek ve mülkiyet hakkı doğurmayacak. Resmi Gazete’de yayımlanan “Sağlık Hizmetleri Lisans Yönetmeliği” ile Türkiye’de sağlık sektöründe köklü bir değişiklik yürürlüğe girdi. Buna göre artık hastane, tıp merkezi, diyaliz merkezi gibi özel sağlık kuruluşları açmak isteyen kişi ya da şirketler Sağlık Bakanlığı’ndan lisans almak zorunda olacak. Yönetmelikte düzenlemenin amacı, “Sağlık Bakanlığının planlamaları çerçevesinde, gerçek kişilere veya özel hukuk tüzel kişilerine sağlık alanında belirli bir hizmeti verebilme veya hastane ve benzeri özel sağlık kuruluşları açabilme yetkisi veren lisanslara ilişkin usul ve esasları belirlemektir.” şeklinde açıklandı. Belirli sayıda lisans, devri yasak Yeni düzenlemeye göre devlet, her yıl sağlık alanında belirli sayıda lisans oluşturacak. Bu lisanslar ihale yoluyla açık artırmaya çıkarılacak, ancak devredilemeyecek. Yani bir hastane satılsa dahi, lisans başka bir kişi veya kuruma aktarılamayacak. Yeni bir özel hastane açmak isteyenler, yalnızca Bakanlığın ilan ettiği ihalelere katılarak lisans alabilecek. Lisanslar özel bir mülkiyet hakkı yaratmayacak ve satılamayacak. Her yıl lisans planlaması yapılacak Sağlık Bakanlığı, her yıl yeni bir “sağlık tesis planlama ilanı” yayımlayacak. Bu ilanlarda hangi şehirde, hangi branşta ve kaç adet lisans verileceği belirtilecek. Yönetmelikte ayrıca şu ifadeler yer aldı: “Lisans verilmesi tek başına özel sağlık kuruluşu açma ve işletme hakkı vermez. Lisans sahibi, lisans alınan alanlarda ilgili mevzuat kapsamında ruhsat veya faaliyet izni almak zorundadır.” Yani lisans, doğrudan hastane ruhsatı anlamına gelmiyor. Lisans alan kişi, ayrıca faaliyet izni almak zorunda olacak. Lisans başvurusuna sıkı güvenlik şartı Yeni sistemle birlikte lisans başvurularına sıkı güvenlik ve etik kriterler de getirildi. Başvuru sahiplerinin sağlık alanında herhangi bir suç kaydının bulunmaması gerekecek. Yönetmelikte şu ifadeler yer aldı: “Yeni sağlık kuruluşu lisans ilanına başvurabilmek için gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişiliğinde pay sahibi olanların; 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 28’inci maddesinde sayılan suçlardan hüküm giymemiş olması, kamu görevinden ihraç edilmemiş olması ve ortaklık yapısında bu kişilerin bulunmaması zorunludur.” Ayrıca iflas etmiş, tasfiye sürecinde, konkordato ilan etmiş veya mahkeme idaresi altındaki şirketler de ihalelere katılamayacak. Sputnik

İnşaat maliyetleri yükselişini sürdürüyor

Tue, 11 Nov 25 14:39:22 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu İnşaat Maliyet Endeksi verilerini yayımladı. Yayımlanan verilere göre inşaat maliyetleri artışını sürdürüyor ve sektör genelinde fiyat baskısı devam ediyor. Bina ve bina dışı yapılar için maliyetlerde yükseliş eğilimi dikkat çekiyor. TÜİK verilerine göre, inşaat maliyet endeksi 2025 yılı Eylül ayında hem aylık hem yıllık bazda artış gösterdi. İnşaat maliyet endeksi bir önceki aya göre yüzde 0,87 yükselirken, yıllık artış yüzde 23,18 olarak kaydedildi. Aylık bazda malzeme endeksi yüzde 0,90, işçilik endeksi ise yüzde 0,82 arttı. Yıllık artışta malzeme endeksi yüzde 19,32, işçilik endeksi ise yüzde 30,99 seviyesinde gerçekleşti. Bina inşaatı maliyet endeksi de eylül ayında yükseldi. Aylık bazda yüzde 0,96 artan endeks, yıllık bazda yüzde 22,75 yükseldi. Aylık malzeme endeksi yüzde 1,06, işçilik endeksi yüzde 0,80 arttı. Yıllık değerlendirmede malzeme endeksi yüzde 18,82, işçilik endeksi ise yüzde 30,47 artış gösterdi. Bina dışı yapılar için inşaat maliyet endeksi, eylülde aylık yüzde 0,57, yıllık ise yüzde 24,60 artış kaydetti. Aylık bazda malzeme endeksi yüzde 0,43, işçilik endeksi yüzde 0,87 yükseldi. Yıllık bazda malzeme endeksi yüzde 20,91, işçilik endeksi ise yüzde 32,86 artış gösterdi. cumhuriyet

İcra dosyaları kabarıyor milyonlar ‘kara listede’

Tue, 11 Nov 25 14:38:38 +0300

Bu yılın 9 ayında 1 milyon 661 bin kişi daha borcunu ödeyemediği için bankalar tarafından takibe alınırken, icra dairelerine de 9 milyon yeni dosya geldi CHP TBMM Grubu’nun Haftalık Ekonomi Raporu’na göre, bu yılın ocak-eylül döneminde 1 milyon 8 bin 777 kişi bankalara olan bireysel kredi, 1 milyon 261 bin 958 kişi de kredi kartı borcunu ödeyemediği için banka ve finans kuruluşları tarafından icra takibine alındı. Hem birden fazla bireysel kredi ve kredi kartı borcu için hem de kredi kartı borcu ve bireysel kredi borcu için icraya verilenler tek kişi sayıldığında bu dönemde toplam 1 milyon 660 bin 750 kişi “kara listeye” alındı. Bu yıl icra takibine alınanların sayısı (tek kişi) geçen yılın aynı dönemine göre 264 bin 342 kişi arttı. Önceki yıllarda aynı nedenlerle icra takibine alınan ve banka ve finans kuruluşlarına olan borcu hâlâ devam edenlerin sayısı 2 milyon 680 bin 483 kişiye, aynı nedenle varlık yönetim şirketleri tarafından takip edilenlerin sayısı da 2 milyon 172 bin 507 kişiye çıktı. Hem banka ve tüketici finans kuruluşları hem de varlık yönetim şirketleri tarafından takipte tutulanlar tek kişi sayıldığında toplam 4 milyon 164 bin 702 kişi yıllardır borcunu ödeyemediği için bankaların takibinde bulunuyor. 9 MİLYONU GEÇTİ Rapora göre, icra dairelerine 1 Ocak - 7 Kasım günleri adasında UYAP üzerinden gelen yeni dosya sayısı 2024 yılının aynı dönemine göre yüzde 14.3 oranında artarak 9 milyon 29 bine yükseldi. İcra dairelerine 2024 yılında bu dönemde 7 milyon 898 bin yeni dosya gelmişti. Aynı dönemde 6 milyon 372 bin dosya ya sonuçlandırıldı ya da işlemden kaldırıldı. Sonuçlanan dosya sayısı geçen yıla göre 124 bin adet arttı. UYAP üzerinden açılan ve icra dairelerinde derdest bulunan toplam dosya sayısı 7 Kasım itibariyle 24 milyon 912 bine çıktı. Derdest dosya sayısı son bir yılda net olarak 1 milyon 954 bin adet arttı. Cumhuriyet

Gaziantep FK’dan Muhammed Taha ve Nazım da var

Tue, 11 Nov 25 14:37:32 +0300

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), "bahis soruşturması" kapsamında bahis oynadığı tespit edilen 1024 futbolcuyu kamuoyuna duyurdu. Açıklanan 1024 futbolcudan 27'sinin Süper Lig'de forma giydiği tespit edildi. Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevk edilen isimler arasında Beşiktaş ve Galatasaray'da forma giyen isimler olduğu belirlendi. Sevki gerçekleşen futbolcular arasında Ersin Destanoğlu, Necip Uysal, Eren Elmalı ve Metehan Baltacı da yer aldı. Ayrıca TFF Yönetim Kurulu'nun aldığı kararla Nesine 2. Lig ve Nesine 3. Lig'e de 2 hafta ara verildi. TFF, bahis oynadığı tespit edilen 1024 futbolcuyu PFDK'ye sevk etti. Sevki gerçekleşen isimlere arasında 27 Süper Lig oyuncusunun yanı sıra Beşiktaş'ta forma giyen Ersin Destanoğlu, Necip Uysal ve Galatasaray'da oynayan Eren Elmalı ve Metehan Baltacı'nın yer alması dikkat çekti. PFDK'dan yapılan açıklama şu şekilde: "Türkiye Futbol Federasyonu'nca profesyonel liglere yönelik olarak yürütülen bahis soruşturması kapsamında bahis oynadığı tespit edilen 1024 futbolcunun Futbol Disiplin Talimatı'nın 57. maddesi uyarınca 10.11.2025 tarihinden itibaren tedbirli olarak PFDK'ya sevk edilmesine karar verilmiştir. 1024 futbolcunun tedbirli olarak PFDK'ya sevk edilmesi nedeniyle, kulüplerin kadro eksiklerini tamamlayabilmesi adına yalnızca ulusal düzeyde, 2025-2026 sezonu kış transfer dönemine ilave olarak 15 günlük transfer ve tescil periyodu tanınması için FIFA ile ivedilikle görüşmelere başlanılmıştır. TFF Yönetim Kurulu'nun 10.11.2025 tarihli kararı ile TFF 2. Lig ve TFF 3. Lig müsabaka fikstürlerinin 2 hafta kaydırılmasına karar verilmiştir. TFF Süper Lig ve TFF 1. Lig müsabakaları daha önce ilan edildiği şekilde oynanmaya devam edecektir. Sadece tek bir kere bahis hareketi olduğu görülen 47 futbolcunun disiplin sevk işlemleri, telafisi mümkün olmayan zararlara sebebiyet vermemek adına ilgili kurumlardan gelecek cevabi evraklar neticesinde elde edilecek yeni delil ve bilgiler çerçevesinde değerlendirilecektir. Türkiye Futbol Federasyonu tarafından resmi kurumlarla yapılan yazışmalar devam etmekte olup bu gelecek cevaplara göre soruşturma genişletilerek devam edecektir." TFF'nin açıkladığı bahis oynayan 1024 futbolcu arasında Süper Lig'de forma giyen isimlerin listesi

Afet sonrası halk hafızası belgelendi

Tue, 11 Nov 25 14:36:13 +0300

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşenur Özdal ve öğrencileri, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlere ilişkin hazırladıkları bilimsel derleme çalışmasını GAÜN Rektörü Prof. Dr. Sait Mesut Doğan’a sundu. Doç. Dr. Ayşenur Özdal danışmanlığında yürütülen çalışma kapsamında, Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğrencileri deprem bölgesinden sözlü anlatılar derleyerek afet sonrası halk hafızasını belgeledi. Sahadan toplanan memoratlar, Doç. Dr. Özdal’ın oluşturduğu teorik ve bilimsel çerçeveyle birleştirilerek kitap haline getirildi. Çalışmanın hazırlanma sürecine tüm öğrenciler katkı sunarken, Mehmet Üzüm, İlkay Aslan, Gökhan Can Yıldırım, Abdülbaki Koca ve Betül Feyza Bayırlı temsilen eserin takdiminde yer aldı. Rektör Prof. Dr. Sait Mesut Doğan, çalışmanın hem bilimsel hem de toplumsal açıdan önemli bir katkı sunduğunu belirtti. Doğan, “6 Şubat depremleri sadece fiziksel değil, toplumsal ve kültürel düzeyde de derin izler bırakan bir felakettir. Bu tür akademik çalışmalar, yaşananların bireysel ve toplumsal hafızadaki yansımalarını anlamamıza ve gelecekte benzer süreçlere daha bilinçli yaklaşmamıza olanak tanır. Öğrencilerimizin sahadan veri toplayarak bilimsel üretim sürecine dâhil olmaları, üniversitemizin araştırma ve eğitim vizyonuyla örtüşmektedir. Bu değerli katkılarından dolayı Doç. Dr. Ayşenur Özdal ve öğrencilerini tebrik ediyorum.” ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Özdal ise, çalışmaya verdikleri destekten dolayı Rektör Doğan’a teşekkür ederek, çalışma ile hem bilimsel literatüre hem de kültürel mirasın korunmasına katkı sağlamayı amaçladıklarını belirtti. Haber Merkezi

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da imarlı arsa fiyatları enflasyonun üzerinde arttı

Mon, 10 Nov 25 20:52:32 +0300

Türkiye’de son 1 yılda konut imarlı arsa fiyatlarında ortalama artış yüzde 19,94 oldu. Bu yükseliş, enflasyonun altında kaldı. Ancak 11 ilde imarlı arsa fiyatlarındaki yıllık artış, enflasyonun üzerinde gerçekleşti. imarlı arsa fiyatlarının en çok yükseldiği illerin ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yer aldığı da görüldü. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından geçen hafta açıklanan verilere göre yıllık enflasyon ekim ayında yüzde 32,87 olarak gerçekleşti. Böylece önceki ay yüzde 33’ün üzerine çıkan yıllık TÜFE’de yön, yeniden aşağı döndü. Öte yandan tasarruf sahipleri ve yatırımcıların, birikimlerini enflasyona karşı korumak için tercih ettiği enstrümanlardan olan arsa fiyatlarında da dikkat çeken gelişmeler yaşanıyor. Sadece 11 şehirde arsa fiyatları enflasyonu yendi Türkiye’de son bir yılda konut imarlı arsa fiyatlarında ortalama artış yüzde 19,94 olarak gerçekleşti. Böylece arsa fiyatlarında yaşanan genel yükseliş enflasyonun altında kaldı. Ancak 11 ilde imarlı arsa fiyatlarındaki yıllık artış, enflasyonun üzerinde gerçekleşti. Bu şehirlerden arsa alanlar, birikimlerini de enflasyona karşı korumuş oldu. Arsa fiyatlarının en çok arttığı iller hangileri? Türkiye gazetesinin haberine göre Ekim 2025 itibarıyla son 1 yılda arsa fiyatları en çok yükselen, enflasyona karşı da galip gelen 11 şehir ve değer artışları şöyle: 1-Diyarbakır: 8.140 ₺/m2 (%66,12) 2-Şırnak: 6.147 ₺/m2 (%64,01) 3-Rize: 5.386 ₺/m2 (%55,22) 4-Ağrı: 1.971 ₺/m2 (%51,62) 5-Bitlis: 5.196 ₺/m2 (%51,18) 6-Van: 4.650 ₺/m2 (%51,02) 7-Ardahan: 3.724 ₺/m2 (%40,42) 8-Hakkâri: 3.212 ₺/m2 (%39,71) 9-Manisa: 5.960 ₺/m2 (%37,52) 10-Trabzon: 6.887 ₺/m2 (%35,01) 11-Karaman: 4.446 ₺/m2 (%33,03) 3 büyükşehirde durum ne? Bu arada Ankara’da arsa fiyatlarında yıllık artış yüzde 23,01, İstanbul’da yüzde 15,87 ve İzmir’de yüzde 18,37 oldu. Her 3 büyükşehirde de arsa fiyatlarındaki artış, enflasyonun gerisinde kaldı. Öte yandan imarlı arsa fiyatlarının en çok yükseldiği illerin ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yer aldığı da görülüyor. Listenin zirvesinde yer alan Diyarbakır, aynı zamanda değer artışında enflasyonu ikiye katladı. Batı Anadolu’da sadece yüzde 37’nin üzerinde artışla listeye girdi. sputnik

Her üç çocuğumuzdan biri okula aç gidiyor!..

Mon, 10 Nov 25 20:51:45 +0300

Aralık ayında TBMM’de başlayacak 2026 yılı bütçe görüşmeleri öncesinde KESK sahaya iniyor. Halktan ve emekçiden yana bütçe talebinin dile getirileceği bölgesel mitingler düzenlenecek. 5,5 milyon çocuğun yoksulluktan bir oyuncaktan dahi yoksun bırakıldığı koşullar protesto edilecek Tüm emekçileri 22 Kasım tarihinde Adana’da düzenlenecek mitinge davet eden KESK Dönem Sözcüsü İsmet Karatay, ‘’Bu ülke; her 3 çocuktan 1’nin okula aç gittiği, 5,5 milyon çocuğun yoksulluktan bir oyuncaktan dahi yoksun bırakıldığı, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan enflasyonu yarı yarıya düşük gösteren sanal TÜİK verilerine göre bile OECD ülkeleri içinde, AB ülkeleri içinde açık ara birinci sırada, dünyada ise 5. sırada olan bir ülke. Gıda enflasyonunda AB ortalamasını 10’a, OECD ortalamasını 8’e katlayan bir ülke’’ dedi. Demokrasi ve adalet, ekmek ve su kadar vazgeçilmezimiz ‘KESK olarak her zaman demokrasinin, adaletin işçiler ve emekçiler açısından ekmek kadar, su kadar vazgeçilmez olduğunu vurguluyoruz’ diyen Karatay, ‘’2026 bütçe teklifi ile halka, emekçilere dayatılmak istenen ağır tablo elbette ki halk iradesini yok sayan, en küçük itirazı bile baskı ve şiddet politikaları ile susturmayı hedefleyen, gittikçe otoriter hale gelen, emeğin haklarını yok sayan, uluslararası ve yerli sermayenin çıkarlarını temel alan anti demokratik bir sistemden besleniyor. Dolayısıyla KESK olarak, bu yakıcı süreçte yıllardır kim iktidarda olursa olsun savunduğumuz değerlerimize sahip çıkacak, emekten, halktan yana bütçe demokratik bir ülke için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz’’ şeklinde konuştu. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz Halktan ve emekten yana bir güçte istediklerini sözlerine ekleyen Karatay, ‘’Bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını, kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini, yoksulluğu önleyici, dar gelirlileri, koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesi için bütçeden ayrılan payın arttırılmasını istiyoruz’’ çağrısında bulundu. 22 Kasım’da Samsun ve Adana, 29 Kasım’da Van ve İzmir’de bölge mitingleri var Karatay, ‘’Bütçe görüşmeleri süresince işkollarımız kendi bakanlık bütçelerinin görüşüldüğü günlerde değerlendirme ve taleplerini içeren basın açıklamaları, basın toplantıları, işyeri faaliyetleri vb. eylem ve etkinlikler düzenlemeye devam edecek. 22 Kasım’da Samsun ve Adana’da, 29 Kasım’da ise Van ve İzmir’de bölge mitingleri gerçekleştireceğiz. Aralık ayı başında bütçe TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlanacak. Yine aralık ayı içinde tüm çalışanlarını yakından ilgilendiren asgari ücret artışı süreci devam edecek. Bu süreçte KESK olarak bütçeye ve insanca yaşamaya yetecek ücrete ilişkin taleplerimizin karşılanmaması halinde, “üretimden gelen gücümüzü kullanma dahil işyerlerinden, alanlara uzanan bir mücadele hattını oluşturmaya devam edeceğiz’’ ifadelerini kullandı. Haber Merkezi

Ya kepenk kapatıyorlar ya konkordato ilan ediyorlar

Mon, 10 Nov 25 20:50:34 +0300

Antep’te tekstilin kalbinin attığı ve yüzlerce firmanın bulunduğu Avrat Pazarı’nda işler yolunda gitmiyor. Yüksek kiraların yanı sıra girdilerin artması, nakit para sıkıntısı, karşılıksız çek gibi sorunlar, firmaları çıkmaza sokuyor. Yüksek maliyetlerin altından kalkamayanlar ise ya kepenk kapatıyor ya da konkordato ilan ediyor. Sektör, dönem dönem hareketlenip, durgunlaşıyor Esnaf, ‘’30 yıldan beri Avrat Pazarı’nda esnaflık yapıyorum. Son 10 yıldan beri ise imalatçıyız. Piyasada hatırı sayılır bir firmayız. Sektör, dönem dönem hareketlendiği gibi dönem dönem ise durgunlaşıyor. Bu durum haftalık veya aylık değişkenlik gösterebiliyor. Yazlık ve kışlık ürünler üretiyoruz. Üretim biraz zor olduğu için kış sezonumuz kısa sürüyor. Yani yılın 4 ayında kışlık üretiyorsak, geriye kalan 8 ayında da yazlık üretiyoruz’’ ifadelerini kullandı. Duyduğumuz kadarıyla birçok firma konkordato ilan ediyor Ürünlerin satımında kalitenin çok önemli bir etken olduğunu dile getiren Esnaf, ‘’Kişisel müşterilerimiz haricinde yoldan geçen müşteri sayımız azalmış durumda. Piyasaya genelinde bir müşteri azlığı söz konusu. Duyduğumuz kadarıyla birçok firma konkordato ilan ediyor. Bunun nedeni ise gelirlerin azalması ve giderlerin artması’’ açıklamasında bulundu. Kiralar, geçen yıla nazaran çok fazla artmış durumda Yüksek kiralardan dert yanan esnaf, ‘’Kiralar, geçen yıla nazaran çok fazla artmış durumda. Her yıl kiralara yüzde 100 oranında zam yapmaya çalışıyorlar. ÜFE-TÜFE’yi umursayan yok. Dolayısıyla yüksek kiralar nedeniyle, esnaf dükkanlarını kapatıyorlar. Dükkanları devredenlerine 10 veya 20 bin Euro hava parası verildiğini duyuyoruz’’ dedi. Böyle devam ederse sektörün geleceğini iyi görmüyoruz Girdi maliyetlerine değinen Esnaf, ‘’Kazanmasan, üretmezsin mantığı var ama bu yanlış bir düşünce. En düşük elektrik faturamız 27 bin lira ile 30 bin lira arasında geliyor. 5 kilovat yaktığınızda ayrı 1000 kilovat yaktığınızda ayrı bir fiyat ile karşılaşıyorsunuz. Bu şekilde devam ederse sektörün geleceğini aydınlık görmüyoruz. Bunu yanı sıra nakit sıkıntısı olmasına rağmen herkes nakit ile çalışıyor. İplik, kumaş, işçilik nakit ödeniyor. Müşteri de bir kuruş ödeme yapmadan milyonluk ürün alıp gidiyor’’ tespitinde bulundu. Kapanmaların arttığını kaydeden esnaf, ‘’Tekstil kentte, iş yapamayan mağazalar buraya geliyor. Uygun kira için taşınanlar, bir sonraki yıl yüzde 100 zam artışı karşısında ne yapacağını şaşırıyor’’ diye konuştu. Büyük firmalar kapanınca küçük firmalar da zarar görüyor Piyasaların kötü olduğunu sözlerine ekleyen başka bir esnaf, ‘’İstanbul’daki büyük firmalar yurt dışına ürün gönderdiğinden çoğu kapanmış. Büyük firmalar kapanınca küçük firmalarda bundan zarar görüyor. Satışlar ise; çok fazla düştü. Geçmiş yıllarda ayda 20 bin parça üretim yapan firmalar, günümüzde 5 bin parça üretim yapıyor. Yani üretimleri 15 bin parça düşmüş’’ hatırlatmasını yaptı. Nakit sıkıntısı yaşanıyor Çarkların çok zor döndüğünü aktaran Esnaf, ‘’Nakit para sıkıntısı yaşanıyor. İmalatçılar, nakit paranın sıkıntısını yaşıyor. Firma, evrak ile satış yapıyor, ama işçiler, iplikçi ve kumaşçı nakit çalışıyor, bu da firmaları zor durumda bırakıyor. Dolayısıyla sektörün geleceğini çok iyi görmüyoruz’’ ifadelerini kullandı. Haber Merkezi

Antep’te 2 bin 636 aile “En Üst Seviyede” 95 bin 313 aile “En Alt Seviyede” yaşıyor

Mon, 10 Nov 25 20:49:30 +0300

CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, “Gaziantep, işsizliğin Türkiye ortalamasının üstünde olduğu, gelir dağılımının en adaletsiz olduğu şehirlerimiz arasında yer alıyor. TÜİK verilerine göre Gaziantep’te yaşayan 2 bin 636 aile “En Üst Seviyede” olurken, 95 bin 313 aile ise “en alt seviyede” yer alıyor. Sabit gelirlinin alım gücü günden güne eriyor. Kiralar ve faturalar maaşa ancak yetiyor. Vatandaş kazanamayınca, esnafın da yüzü gülmüyor” dedi. Çarşının-pazarın bereketi kalmadı “Esnafın yaşadığı sorunlar bitmek bilmiyor. Ekonomik durgunluk, vatandaşın maaşlarının erimesi nedeniyle, çarşının-pazarın bereketi kalmadı” diyen Hasan Öztürkmen, “Gaziantep’te esnafının en büyük sorunlarından biri de o bölgede yapılan panayır ve kermeslerdir. Özellikle başka şehirlerden gelip Gaziantep’te yalnızca günübirlik ya da birkaç günlük ticaret yapanlarla ilgili, “festival ya da alışveriş günleri” adı altında kentin ekonomisine zarar vermektedir. Korsan ürünler ya da elektronik aletler gibi sonradan bakım gerektiren ürünlerin satışı, bölgede temel hizmet veren esnafla çatışmaya neden olmaktadır. Gaziantep adına 107 tane coğrafi işaretli ürünümüz var. Yemek ve gıda ile alakalı ürünlerin başka şehirlerden gelmesi, hem hijyen sorunu yaratabilir hem de yerel markalara zarar verir. Kapalı alanda satılması gereken ürünleri çadırlarda satılarak hem görsel kirliliğe neden olmakta hem de insan sağlığını tehdit etmektedir. Restoran, lokanta, kafe gibi işletmelerin sunduğu hizmetleri veya el sanatlarında ustalık ve emek isteyen ürünleri satanlar, sadece kısa bir sürede kazanç elde edip ardından o şehre hiçbir katkı bırakmadan ayrılanlar geleneksel yapıyı bozmaktadır. Günübirlik veya kısa süreli seyyar ticaret yapanlar, Belediyeler, Maliye ve İçişleri Bakanlığı tarafından denetlenmeli. Şehrimize gelen esnafın vergi levhaları, oda kayıtları olmalı, fiş ve fatura düzenine uyulmalı. Aksi takdirde bu tür uygulamalar halk sağlığını tehlikeye atmaktan, tüketiciyi mağdur etmekten, vergi kaybından ve esnafın zarar etmesinden başka bir sonuca yaramaz” diye konuştu.

MEB, önce eğitimde derinleşen sorunları çözmeye odaklanmalı

Mon, 10 Nov 25 20:47:49 +0300

Eğitim İş Gaziantep Şubesi, 10 Kasım Atatürk’ü anma programının ara tatile denk getirilmesini eleştirdi. Şube Başkanı Ali Arpat, ‘’10 kasım anma törenlerinin ara tatile denk getirilmesini kabul etmediğimiz gibi bu konuda Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i kınıyoruz. MEB, öncelikle eğitimde ayyuka çıkan ve gün geçtikçe derinleşen sorunları çözmeye odaklanmalı’’ açıklamasını yaptı. Birçok sorun halen çözülebilmiş değil Eğitimde sorunların gün geçtikçe derinleştiğini ancak çözüm anlamında bir çabanın gösterilmediğini sözlerine ekleyen Arpat, ‘’Sözleşmeli öğretmenlikten kalabalık sınıflara, öğretmene şiddetten okulların güvenliğine, temizlikten, çocukların yeteri kadar beslenememesine kadar birçok sorun halen çözülebilmiş değil. Okulda olması gereken 16-17 ve 18 yaşındaki çocuklar, Kocaeli’nin Dilova ilçesinde bir parfüm deposunda çıkan yangında yanarak can verdi. Bu durum çocuk işçiliğinin geldiği son noktayı ortaya koyuyor’’ ifadelerini kullandı. Eğitimin gericileşmesine ve piyasacı anlayışa teslim edilmesine asla izin vermeyeceğiz Arpat, ‘’Cumhuriyetimizin bağımsızlığını, egemenliğini, laikliği, kamusal eğitim hakkını, emeğin ve emekçinin onurunu, Atatürk ilke ve devrimlerinin ışığında savunmaya devam edeceğiz. Aydınlık yarınlarımızın teminatı olan çocuklarımızın özgür düşünen, bilimle donanmış, yurtsever bireyler olarak yetişmesi için; eğitimin gericileşmesine ve piyasacı anlayışa teslim edilmesine asla izin vermeyeceğiz’’ mesajını verdi. Cumhuriyetimizi ilelebet yaşatacağız Atatürk yalnızca bir asker veya devlet adamı değil aynı zamanda ilke ve devrimleriyle çağları aşan bir düşünür, devrimci ve halk önderi olduğunu dile getiren Arpat, ‘’Atamızın ‘Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır’ sözleriyle çizdiği yolda tüm örgütlü gücümüzle yürümeye devam edeceğiz. Bugün vermekte olduğumuz laik, bilimsel, çağdaş, kamusal, parasız ve karma eğitim mücadelemizle, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesiller yetiştirerek; “kimsesizlerin kimsesi” olan Cumhuriyetimizi ilelebet yaşatacağız’’ dedi. Haber Merkezi

OSB’de elektrik tüketimindeki artış sürüyor

Mon, 10 Nov 25 20:46:54 +0300

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, ekim ayı, ülke genelindeki Organize Sanayi Bölgeleri’nin elektrik tüketim istatistiklerini açıkladı. İstatistiklere göre Antep OSB’de eylül ayında yüzde 10,55 olan elektrik tüketimi ekim ayında yüzde 11,1’e yükseldi. Ekim ayında bir önceki aya göre elektrik tüketiminin yüzde 1,78 oranda artış yaşanırken, geçen yılın aynı ayına göre de yüzde 1,99 arttı. Yılın 10 aylık döneminde ise geçen yılın aynı dönemine göre ise elektrik tüketimi yüzde 2,52 oranında yükseldi. Ekim ayında tüketilen toplam elektriğin yüzde 32,05, 10 Organize Sanayi Bölgesi’nde tüketildi. Bir önceki aya göre en fazla elektrik tüketimi Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde olurken, 2024 yılının ekim ayına göre en çok tüketim ise İç Anadolu Bölgesi’nde oldu. 2025 yılının Ocak-Ekim döneminde, 2024 yılının Ocak-Ekim dönemine göre en çok tüketim artışı yine İç Anadolu Bölgesi’ne ait. Ekim ayında tüketilen elektriğin yüzde 40,99’u 10 Organize Sanayi Bölgesi’ne ait. Antep OSB, yüzde 11,1 elektrik tüketimi ile tüm OSB’ler içerisinde ilk sırada yer almayı sürdürdü. Antep’i yüzde 5,78 ile Osmaniye, yüzde 3,87 ile Adana Hacı Sabancı, yüzde 3,62 ile Çerkezköy, yüzde 3,02 ile Bursa, yüzde 3 ile Manisa, yüzde 2,91 ile Konya, yüzde 2,69 ile Kayseri, yüzde 2,5 ile Eskişehir ve yüzde 2,48 ile İskenderun takip ediyor. Haber Merkezi

26’ıncı GAÜN Geleneksel Atatürk Koşusu yapıldı

Mon, 10 Nov 25 20:46:15 +0300

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Spor Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 87’inci yılı nedeniyle gerçekleştirilen 26’ıncı GAÜN Geleneksel Atatürk Koşusu yoğun bir katılım ile yapıldı. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ile Büyükşehir Belediyesi katkılarıyla gerçekleşen Atatürk Koşusu, GAÜN Rektörü Prof. Dr. Sait Mesut Doğan’ın başlama işaretiyle başladı. 26’ıncı Geleneksel Atatürk Koşusuna; üniversite öğrencilerinin yanı sıra, Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı okullardan öğrenciler de katıldı. Koşuda dereceye giren öğrencilere madalyaları ve hediyeleri Rektör Prof. Dr. Sait Mesut Doğan, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Tarakçıoğlu ve Prof. Dr. Bayram Çetin, Genel Sekreter Prof. Dr. Taner Akçacı ile Spor Bilimleri Fakültesi akademik personelleri tarafından verildi. Haber Merkezi

Bir yılda 120 milyon ton atık ürettik

Mon, 10 Nov 25 16:30:27 +0300

TÜİK verilerine göre 2024’te Türkiye genelinde imalat sanayi, maden işletmeleri, termik santraller, OSB’ler ve hane halklarında toplam 120 milyon ton atık oluştu. Bunun 42,2 milyon tonu “tehlikeli atık” olarak kayıtlara geçti Türkiye İstatistik Kurumu, 2024 yılına ilişkin atık istatistiklerini açıkladı. Buna göre imalat sanayi iş yerleri, maden işletmeleri, termik santraller, OSB'ler ve hane halklarında 2024 yılında 42,2 milyon tonu tehlikeli olmak üzere toplam 120 milyon ton atık oluştu. İmalat sanayi iş yerlerinde 4,2 milyon tonu tehlikeli, toplam 24,4 milyon ton atık toplandı. Bu atığın yüzde 70,1'i satıldı veya lisanslı atık işleme tesislerine gönderildi, yüzde 12,1'i tesis bünyesinde geri kazanıldı, yüzde 10,8'i düzenli depolama tesislerine yönlendirildi, yüzde 2,6'sı yakma tesislerine gönderildi, yüzde 2,4'ü belediye veya OSB yönetimleri tarafından toplandı, yüzde 1,8'i iş yeri sahasında depolandı, yüzde 0,1'i ise diğer yöntemlerle bertaraf edildi. Maden işletmelerinde dekapaj malzemesi/pasa hariç 40,5 milyon ton atık oluştu. Dekapaj malzemesi/pasa dahil oluşan toplam 1 milyar 61 milyon ton atığın yüzde 99,99'u mineral atıklardan meydana geldi. Toplam atığın yüzde 85,1'i pasa sahalarında, atık barajlarında veya düzenli depolama tesislerinde bertaraf edildi, yüzde 12,5'i ocak içine geri dolduruldu, yüzde 2,4'ü ise diğer yöntemlerle geri kazanıldı ya da bertaraf edildi. Termik santraller 26,5 milyon atık üretti Termik santrallerde 10,4 bin tonu tehlikeli olmak üzere toplam 26,5 milyon ton atık oluştu. Toplam tehlikesiz atığın yüzde 84,6'sını kül ve cüruflar, yüzde 15,4'ünü diğer atıklar oluşturdu. Toplam atığın yüzde 86,9'u kül dağı ve kül barajında veya düzenli depolama tesislerinde bertaraf edilirken yüzde 13,1'i lisanslı tesislere gönderildi, maden/taş ocaklarının geri doldurulmasında kullanıldı veya diğer yöntemlerle bertaraf edildi. OSB müdürlüklerinin altyapı hizmetleri, atık su arıtımı ve benzeri idari faaliyetleri sonucu 196 bin tonu tehlikeli olmak üzere 397 bin ton atık ortaya çıktı. Oluşan atığın yüzde 95,5'i atık işletme tesislerine gönderildi, yüzde 4,5'inin diğer yöntemlerle bertarafı sağlandı. Toplam 1401 belediyenin 1392'sinde atık hizmeti verildiği görüldü. Bu hizmetin sunulduğu belediyelerde toplanan 32,3 milyon ton atığın yüzde 88,9'u atık işleme tesislerine, yüzde 10,9'u belediye çöplüklerine gönderilirken yüzde 0,3'ü diğer yöntemlerle bertaraf edildi. Belediyelerde toplanan kişi başı günlük ortalama atık miktarı 1,09 kilogram olarak hesaplandı. Belediyeler tarafından işletilen atık su arıtma tesislerinde 353 bin ton (kuru madde bazında) atık su arıtma çamuru oluştuğu tespit edildi. Tesislerde 195 milyon ton atık işlendi Atık bertaraf ve geri kazanım tesislerinde işlenen 195 milyon ton atığın 139 milyon tonu bertaraf edildi, 56 milyon tonu geri kazanıldı. Düzenli depolama tesislerinde 138 milyon ton ve yakma tesislerinde 448 bin ton atığın bertarafı sağlandı. Beraber yakma (ko-insinerasyon) tesislerinde 4,7 milyon ton atık yakılarak enerji geri kazanımı gerçekleştirildi. Kompost tesislerinde 124 bin ton, diğer tesislerde ise toplam 51,5 milyon ton metal, plastik, kağıt, mineral gibi atık geri kazanıldı. Atık istatistikleri kapsamında, Türkiye'deki tüm belediyelerden, 50 ve üzeri çalışanı olan imalat sanayi iş yerlerinden, kurulu gücü 100 megavat ve üzeri tüm faal termik santrallerden, altyapısı tamamlanmış tüm OSB müdürlüklerinden, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne referans yıl için üretim beyan eden maden işletmelerinden, lisanslı veya geçici faaliyet belgeli tüm atık bertaraf ve geri kazanım tesisleriyle lisansı olmasa da belediyeler tarafından ya da belediyeler adına işletilen düzenli depolama, yakma ve kompost tesislerinden veri derlendi. T24

Sıfır ve ikinci el araç satışlarında binde 2 oranında harç tahsil edilecek

Mon, 10 Nov 25 13:47:22 +0300

TBMM Genel Kurulu'nda görüşülecek yeni kanun teklifine göre, gayrimenkul satışında yanlış beyan verenlere uygulanacak ceza artacak. Sıfır ve ikinci el araç alım satımında ise binde 2 harç alınacak. Meclis’te yeni hafta: turizm, vergi ve sigorta düzenlemeleri gündemde. Meclis Genel Kurulu’nda bu hafta, turizm ve vakıflarla ilgili düzenlemeleri içeren kanun teklifinin görüşmelerine devam edilecek. Teklife göre Milli Parklarda çevre sorunu yaratan, havayı veya suyu kirleten, bitki örtüsüne zarar verenlere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezası verilecek. Milli park alanlarında izin verilen yerlere otel ve konaklama tesisi yapılabilecek. Düşük vergiye karşı harç formülü Vergiye yönelik düzenlemeleri içeren kanun teklifi de yeni haftada Genel Kurul’da görüşülecek. Teklifle kuyumculuk, ikinci el taşıt satışı, bazı özel sağlık kuruluşlarının belgeleriyle, kıymetli madenler ve hayvancılık işletme ruhsatlarından yıllık vergi harcı alınacak. Araç alım satımında yeni dönem Tescil edilmiş araçların satış ve devir işlemlerine ilişkin harç istisnası kaldırılacak. Bu işlemlerden satış ve devir bedeli üzerinden bin liradan az olmamak kaydıyla nispi noter harcı alınacak. Sıfır ve ikinci el araç satışlarında binde 2 oranında harç tahsil edilecek. Emlakta yanlış beyana ceza artıyor Gayrimenkul satışında yanlış beyanda verilen yüzde 25 oranındaki ceza bir kat artırılacak. Mesken kira gelirlerinde, emekliler ile dul ve yetim aylığı alanlar hariç gelir vergisi istisnası kaldırılacak. Bu grup dışındakiler, kira geliri ne kadar olursa olsun vergi ödeyecek. Sigorta prim desteklerine yeni düzenleme Teklifle sigorta prim destekleriyle ilgili düzenleme de yapılıyor. Doğum hariç borçlanma prim oranı %32’den %45’e çıkarılacak. Durdurulan Bağ-Kur sigortalılık sürelerinin ihya prim oranı da %45’e yükselecek. Prime esas kazanç üst sınırı asgari ücretin 7,5 katından 9 katına çıkarılacak. Cumhurbaşkanı’na, bireysel emeklilik fonlarında %30 olan devlet desteğini %50’ye kadar artırma ya da sıfıra kadar indirme yetkisi veriliyor. Vadeli çek uygulamasının süresi 31 Aralık 2028’e kadar uzatılacak. RTÜK’e yeni üye seçimi Genel Kurul’da ayrıca, AK Parti ve MHP kontenjanlarından RTÜK’e iki üye seçilecek. Plan ve Bütçe Komisyonu gündemi Meclis’te yeni hafta, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bakanlıkların bütçe görüşmeleriyle devam edecek. Sputnik

Eylül’de sanayi üretimi azaldı!

Mon, 10 Nov 25 13:45:38 +0300

TÜİK’in eylül ayı sanayi üretim verilerine göre yıllık bazda artış yaşanırken, aylık bazda düşüş kaydedildi. İmalat sanayiinde üretim gerilerken madencilik sektöründe artış görüldü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Sanayi Üretim Endeksi verilerine göre, 2025 yılı eylül ayında sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,9 arttı. Alt sektörler incelendiğinde, madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi yüzde 3,1, imalat sanayi endeksi yüzde 2,7, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi ise yüzde 5,3 artış gösterdi. Aynı dönemde sanayi üretimi bir önceki aya göre yüzde 2,2 azaldı. Alt sektörler bazında değerlendirildiğinde, madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi yüzde 1,2 artarken, imalat sanayi endeksi yüzde 2,3 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 2,4 azaldı.cumhuriyet

Büyük Önderi anıyoruz

Sun, 09 Nov 25 15:55:17 +0300

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu büyük önder Atatürk, ebediyete intikalinin 87. Yıldönümünde tüm yurtta törenlerle anılıyor, Liderliği, vizyonu ve çağdaşlık yolundaki kararlılığı ile ülkeyi bağımsızlığına kavuşturan Büyük Kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük mirası Cumhuriyete ve onun değerlere sahip çıkmak, korumak, bilim, eğitim ve özgür düşünce yolunda ilerlemeyi hedef edinen Türkiye, büyük atasını saygı ve minnetle bir kez daha saygı, minnet ve özlemle anıyor.

Aykut Tuzcu’yu özlem ve saygı ile andık

Sun, 09 Nov 25 15:54:00 +0300

Gazetemizin sahibi Aykut Tuzcu aramızdan ayrılışının 6. Yıldönümünde mezarı başında saygı ve özlemle anıldı. Asri mezarlıktaki aile mezarlığında çok sevgili dostu İtalyan Profesör Nicolo Marchetti’nin onun için özel olarak çizip tasarladığı bazalt taştan Hitit kral mezarı çok sevdiği yılbaşı çiçeği Kokinalarla süslendi. Sevenleri ve gazete çalışanları tarafından özlemle ve saygı ile yad ettiğimiz Aykut Tuzcu’nun mezar taşında Lui dilinde, “ Bu lahit Antep’in bilge insanı Aykut Tuzcu’ya aittir. Bu mezarı onun için sevenleri ve dostları yaptırdı” yazısı yer alıyor.

Fiyatlar güncellenmezse önümüzdeki sene ekilecek pamuk alanı azalacak

Sun, 09 Nov 25 15:53:54 +0300

Büyük umutlarla pamuk hasadına başlayan üreticiler, açıklanan fiyatlar karşısında büyük şok yaşadı. Geçen yıl olduğu gibi bu yılda pamuk alım fiyatı 25 lira olarak açıklandı Bu yıl hububattan Antepfıstığına, zeytinden birçok ürüne kadar hem rekolte hem de fiyat bakımından umduğunu bulamayarak büyük bir hayal kırıklığına uğrayan çiftçiler, pamuktan da beklediğini alamadı. Rekoltenin düşük olmasının yanı sıra fiyatlarında istenilen düzeyde açıklanmaması tepkilere neden oldu. Pamuk çiftçisi bitme noktasına geldi Pamuk çiftçisinin bitme noktasına geldiğini ifade eden Karkamış Ziraat Odası Başkanı İdris Bozkurt, ‘’Büyük umutlarla tarlasına pamuk eken üreticiler, açıklanan fiyat karşısında büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Bu fiyatlarla çiftçi para kazanamaz. Daha hasat sürüyor. Eğer fiyat konusunda bir güncelleme yapılmazsa, önümüzdeki sene ekilen pamuk alanı azalacak’’ uyarısında bulundu. Açıklanan fiyatlar asla kabul edilemez Çiftçini zor şartlar altında üretim yaptığını dile getiren Bozkurt, ‘’Bu yıl rekolte düşük olmasının yanı sıra açıklanan taban fiyatı çiftçiyi mağdur etti. Geçen yıl 23 liradan satılan alınan pamuk kilogramı bu yıl 25 lira olarak açıklandı. Çukobirlik ise 44 radıman pamuğun kilogramı fiyatını 31 TL fiyat belirledi. Ancak bölgemizde 44 randıman pamuk bulunmuyor. Bölge pamuk randımanımız 40 ve 41 geliyor. Bu da doğal olarak 31 TL olan taban fiyatını randıman düşük diye 25 ve 26 TL’ denk geliyor. Bu fiyatlar asla kabul edilemez’’ eleştirisini yaptı. Girdiler yüzde 100 artarken çiftçinin emeği olan pamuk sadece 2 TL zam alıyor Belirlenen pamuk fiyatlarının çiftçinin giderlerini bile karşılamadığını sözlerine ekleyen Bozkurt, ‘’Geçen yıl 23 TL’den alınan pamuk kilogramı bu yıl 25 TL açıklandı. Girdiler yüzde 100 artarken çiftçinin emeği olan pamuk sadece 2 TL zam alıyor. Talebimiz en azında 1 dolar yani 40 lira olması lazım. Aksi halde seneye ülkede pamuk üretimi hayal olur. İvedi bir şekilde pamuk fiyatının tekrar güncellenmesini talep ediyorum’’ çağrısında bulundu. Tüm girdiler pahalanırken, çiftçinin ürünü pahalanmıyor, aksine fiyatı düşüyor Çiftçinin girdilerinin sürekli yükselmesinden dert yanan Başkan Bozkurt, ‘’Geçtiğimiz haftalarda mazotun litresine 3 lira zam gelmişti, geçtiğimiz hafta ise 2 lira daha zam geldi. Şu anda mazotun litresi 60 liraya dayandı. Böyle bir şey olabilir mi? İlaç, gübre ve diğer girdilerde arttı. Bu girdi maliyetlerinde çiftçi nasıl üretim yapacak? Tüm girdiler pahalanırken, çiftçinin ürünü pahalanmıyor, aksine fiyatı düşüyor. Bu gidiş hiç hayrı alamet değil’’ uyarısında bulundu. Haber Merkezi

“İngilizceyi ana diliniz gibi bilmeniz yetmez, ikinci dili öğrenmelisiniz”

Sun, 09 Nov 25 15:53:04 +0300

“Devir değişti, iş yapış şekilleri akıl almaz hızla gelişiyor. Artık sadece mühendislik eğitimi almak ve bir yabancı dil bilmek yeterli olmuyor” diyen SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, “İngilizceyi ana diliniz gibi bilmenin yanı sıra, ikinci yabancı dili de aynı önemde öğrenmelisiniz. Yapay zekâ fırtınası esiyor. Yapay zekayı iyi kullanan ülkeler diğerlerini silindir gibi eziyor ve daha da şiddetle ezecek. Çin bu alanda akıl almaz, izahında zorlandığımız işler yapıyor, başarılar elde ediyor” dedi. Gaziantep Üniversitesi Mühendislik Topluluğu ile Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (GİBTÜ) Mühendislik Topluluğu tarafından ortaklaşa, “Sanayi ve Öğrencilerin Buluşması” etkinliği düzenlendi. Gaziantep Havalimanı Oğuzeli Kavşağında bulunan Varil BBQ’da düzenlenen etkinlikte konuşan SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, öğrencilere hayat hikayesini anlattı ve başarılı olmaları için değerlendirmelerde bulundu. Ortaokul birinci sınıfta eğitimi bırakarak babasının işletmesinde çırak olarak çalışmaya başladığını ve her kademeyi hak ederek elde ettiğini belirten Konukoğlu, eğitimini tamamlamadığı ve İngilizce bilmediğinin üzüntüsünü her zaman yaşadığını söyledi. Üniversite eğitiminin öğrencilerin ufkunu açacağını, ancak onun içini doldurmanın öğrencilere kaldığını anımsatan Konukoğlu, işi bilmekten çok, iş bileni işin başına getirip, yönetmeyi bilmenin önemli olduğuna dikkat çekti. Toplantı öncesinde öğrencilere değerlendirmeler yapan Konukoğlu, mühendisliğin günümüzde sadece teknik bilgiyle sınırlı olmadığına vurgu yaptı. Yapay zekâ çağında mühendisliğin, sistem tasarımı, etik planlama ve toplumsal dönüşüm süreçlerini de kapsamadığını anlatan Konukoğlu, şöyle devam etti: “Biz sanayiciler, üniversitelerden; teorik, ezbere veya sadece bilgiye dayalı değil; gerçek dünya sorunlarını çözmeye odaklı, disiplinler arası düşünebilen ve çalışabilen, yapay zekâ ile iş birliği yapabilen mühendisler yetiştirmelerini bekliyoruz. Bu nedenle, eğitim müfredatlarının insan-makine etkileşimi, veri etiği ve sürdürülebilirlik gibi alanlarla da zenginleşmesini arzu ediyoruz. Sanayiciler olarak üniversitelerle iç içe olmak istiyoruz. Mühendislik artık sınıfta değil, üretimin kalbinde öğrenilmeli. “Gaziantep Sanayi Odası ve Gaziantep Üniversitesi arasında imzalanan protokol kapsamında mühendislik öğrencileri 8. sömestri döneminde intörn uygulaması kapsamında ‘çalışan bir mühendis’ gibi 4,5 aylık süreyi işletmelerde tam gün mesai yaparak değerlendiriyorlar ve başarıları ders notu olarak kabul ediliyor” diyen Konukoğlu, bu alanda Türkiye’ye örnek olunduğunu ve uygulamanın diğer illere de örnek olduğuna vurgu yaptı. Konukoğlu, “Biliyorsunuz işletmelerde artık ‘karanlık fabrika’ kavramı hâkim olmaya başladı. Hemen her üretim, bir oda içerisinden kontrol edilerek, çalışanın olmadığı işletmelerde otomasyon süreçleri ile yapılıyor. Ama ne yaparsanız yapın, yeterli olmuyor. Artık yavaş yavaş geleceğin teknolojilerine hazır olabilmek için dijital dönüşüm ve yalın üretim gibi verimli üretim sistemlerine de hâkim olmamız gerekiyor. Rekabet dünyada çok zorlaştı, verimlilik ön plana çıktı, yalın üretimin önemi üretim sektöründeki mühendislerin yakından takip etmesi gereken konularının başında gelmektedir. Sınırda karbon düzenlemesi ve karbon ayak izim hesaplamaları, buna bağlı olarak yeşil dönüşüm ve sürdürülebilirlik çalışmaları üretimdeki tüm mühendislerin öğrenmeleri ve uygulamaları gereken olmazsa olmaz konulardandır.” Bu konuda Avrupa Birliği başta olmak üzere diğer ülkelerin de yavaş yavaş gündeme getirdiği sınırda karbon vergilerine firmaların hazırlıklı olabilmeleri için üretim mühendisleri başta olmak üzere tüm çalışanlar ve fabrika sahiplerinin yetkinleşmesinin kaçınılmaz olduğunun altını çizen Konukoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Aksi takdirde yeşil dönüşüm kapsamındaki bu kriterler maliyet artırıcı unsur olarak karşımıza çıkacak, rekabetçiliğimizi daha da azaltacaktır. Gaziantep Sanayi Odası, iş dünyasını bu süreçlere hazırlamak için çok önemli çalışmalar yapmaktadır. Bundan sonra yakın zamanda nasıl yol alınacağı, ne yapılacağı artık herkesin malumu ama yapay zekâ uygulamaları öyle gelişiyor ki, bir süre sonrası nasıl olacak, düşünmekte zorlanıyorum. İşte bu nedenle yapay zekâ ve en az ana diliniz kadar başarıyla iletişim kuracağınız en az iki yabancı dili okulda veya çabanızla öğrenerek mezun olun. Bunu bilerek kendinizi yetiştirin. İş hayatı çok zor ve acımasızdı, bundan sonra zor ve acımasız kelimeleri yaşanılan zorlukları karşılamaya yeterli olmayacak.” Prof. Dr. Mustafa Bayram, “Gaziantep’in temel kültürü sanayidir. Sevgili öğrenciler, Abdulkadir Konukoğlu’nun burada sizlerle sohbet etmesinin örneğini, Ankara’da, İstanbul’da, Silikon Vadisi’nde dahi görebilmeniz mümkün değil. Bu ortamı başka şehirlerde de göremezsiniz” diyerek, uygulamanın önemini dile getirdi. Haber Merkezi

Sektörün hareketlenmesi için kredi faiz oranları düşürülmeli

Sun, 09 Nov 25 15:52:09 +0300

Geçmiş yıllarda besicilerin kullandığı hayvancılık kredilerinin yüzde 7’den yüzde 22’ye çıkarılması sektörü zor durumda bıraktı. Yüzde 22 kredi oranı ise diğer masraflar eklenince yüzde 30 seviyesine kadar yükseliyor. Banka kredilerinin yüksekliğinden dert yanan Gaziantep Kırmızı Et Üreticileri Birlik Başkanı Şıh Mehmet Bayraktar, ‘’Hayvan kredileri yüzde 22 dolaylarında. Hayvanın sigortası, banka masrafı gibi giderleri de eklediğimizde oran yüzde 30’a çıkıyor. Sektörün bir nebzede olsa hareketlenmesi için kredi oranları yüzde 7’ye düşmeli’’ çağrısında bulundu. Ülkemizde büyükbaş hayvan sayısı azaldı Besicilerin ithal hayvanı beklediğini ifade eden Bayraktar, ‘’Kırmızı Et Üreticilerine bağlı besiciler halen hayvanlarını alamadı. Ama Et ve Süt Kurumu’na başvuranlar hayvanlarını aldı. Şap dolayısıyla ülke genelinde çok sayıda hayvan kesildi. Kesinler ise genellikle sütlü inek. Dolayısıyla ülkemizde büyükbaş hayvan sayısında bir azalma yaşandı. O yüzden besiciler, umut olarak ithal hayvanı bekliyor. Yılbaşına kadar hayvan dağıtımının tamamlanması gerekiyordu görünen o ki bu dağıtım 2026 yılına sarkacak’’ açıklamasını yaptı. Besiciler, büyük bir sabırsızlıkla ithal hayvanın dağıtılmasını bekliyor Yerli hayvanın kilogram fiyatının çok pahalı olduğunu sözlerine ekleyen Bayraktar, ‘’Etin kilogram fiyatı 460-470 lira civarında, herhangi bir yükselme yaşanmadı. Büyükbaş yerli canlı hayvanın kilogramı 400 lira olduğundan besiciler almaya korkuyor. 400 liraya alan üretici 460 liraya kestirirse para kazanamaz ki. O yüzden besiciler, büyük bir sabırsızlıkla ithal hayvanın dağıtılmasını bekliyor’’ ifadelerini kullandı. Arpa dağıtımı besicilere ilaç gibi geldi Toprak Mahsulleri Ofisi’nin arpa dağıtımı yaptığını hatırlatan Bayraktar, ‘’Arpa dağıtımı besicilere ilaç gibi geldi. Piyasada ise arpanın kilogram fiyatı 13,5 lira arasında satılırken, Toprak Mahsulleri Ofisi KDV dahil arpanın kilogramını 11, 75 TL’den satış yapıyor. Besici, arpasını aylık olarak alıyor. Hayvanı olmayanlarda arpa alıyor. Çünkü ithal hayvan geldiğinde TMO arpa dağıtımını durdurduğunda 14-15 liraya arpa alacak. O yüzden öncesinde arpasını alıyor’’ şeklinde konuştu. Gaziantep genelinde de çok hayvan kesildi Şap hastalığı dolayısıyla çok sayıda büyükbaş hayvanın kesildiğini hatırlatan Bayraktar, ‘’Bu hafta Gaziantep’te canlı hayvan pazarı açıldı. Türkiye genelinde hastalık yüzde 10 seviyesine kadar düştü. Ülke genelinde kesilen büyükbaş hayvan sayısının yüzde 30 civarında olduğunu söyleyebiliriz. Gaziantep genelinde de çok hayvan kesildi’’ dedi. Haber Merkezi

Yaşam konutlarında 40 kişi hayatını kaybetmişti

Sun, 09 Nov 25 15:51:13 +0300

AKP'li müteahhit Yunus Kaya'nın 22 yıl 6 aya kadar hapsi isteniyor Gaziantep'te 6 Şubat depremlerinde yıkılarak 40 kişinin hayatını kaybettiği Yaşam Konutları B Blok davasının 10'uncu duruşmasında, savcı AKP'li müteahhit Yunus Kaya'nın "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan cezalandırılmasını talep etti. Müşteki avukatı Serpil Yılmaz ise yapı ruhsatındaki imzaların sahte olduğunu ve sanığın durumu kasıtlı şekilde ihlal ettiğini belirterek, Kaya'nın "olası kast" ile cezalandırılmasını istedi. Mahkeme heyeti, sanığa ve avukatlarına savunma yapabilmeleri için gelecek celseye kadar süre verdi. Gaziantep'in Nurdağı ilçesi Başpınar Mahallesi'nde bulunan Yaşam Konutları B Blok, 6 Şubat depremlerinde yıkıldı. En küçüğü 6 aylık bebek olmak üzere 40 kişi hayatını kaybetti, 11 kişi yaralandı. İslahiye Cumhuriyet Başsavcılığı, eski AKP'li Meclis Üyesi müteahhit Yunus Kaya hakkında "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle dava açtı. İslahiye Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen 10. duruşmaya, başka bir deprem dosyasından tutuklu sanık Yunus Kaya SEGBİS üzerinden katıldı, depremde yakınlarını kaybedenler ve taraf avukatları salonda hazır bulundu. Cumhuriyet savcısı, esasa ilişkin mütalaasında binanın 2019'da yapımına başlandığını ve bu nedenle 2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği ile 2001 ve 2008 tarihli Yapı Denetim Kanunları kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Karadeniz Teknik Üniversitesi tarafından hazırlanan ek bilirkişi raporuna atıfta bulunan savcı, sanık Yunus Kaya'nın yapım aşamasında rölöve ve projedeki taşıyıcı sistem eleman sayısı, boyut uyumsuzluğu ve donatı detaylandırmasındaki yetersizlikler nedeniyle sorumlu tutulduğunu hatırlattı. Savcı, yapının yürürlükteki yönetmeliklere ve bilimsel-teknik esaslara aykırı şekilde inşa edildiğini, sanığın binayı herhangi bir yapı denetim hizmeti almadan başlatıp tamamladığını belirtti. Kaya'nın dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal ederek binanın yıkılmasına, ölüm ve yaralanmalara neden olduğunu vurgulayan savcı, sanığın "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan cezalandırılmasını talep etti. Müşteki avukatı Serpil Yılmaz, Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin ek raporunda sanığın "asli kusurlu" olduğunun tespit edildiğini belirtti. Yılmaz, yapı ruhsatındaki imzaların sahte olduğunu, sanığın durumu kasıtlı şekilde ihlal ettiğini vurgulayarak, sanığın "olası kast"la cezalandırılmasını talep etti. Ayrıca dosyadan tutukluluk kararı çıkarılmasını istedi. Sanık Yunus Kaya, ek raporun kendisine ulaşmadığını belirterek, "Savunma yapmam ve itirazlarımı sunabilmem için ek raporun tarafıma tebliğ edilmesini talep ediyorum. Bu aşamada önceki savunmalarımı tekrar ederim" dedi. Mahkeme heyeti, sanığa ve müdafiilerine savunma yapabilmeleri için ek raporun ve bu celse alınan mütalaanın tebliğ edilmesini ve gelecek celseye kadar süre verilmesini kararlaştırdı. Heyet, müşteki avukatı Serpil Yılmaz'ın sanığın tutuklanması talebini ise sanığın farklı bir dosyadan tutuklu bulunması gerekçesiyle reddetti. Duruşma 12 Aralık'a ertelendi. 6 Şubat depremlerinde, dönemin Nurdağı Belediyesi'nin AKP'li Meclis Üyesi müteahhit Yunus Kaya'nın yaptığı Yaşam Konutları, Yunus Kaya Apartmanı ve CCK Apartmanı yıkıldı; yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Yunus Kaya, Yaşam Konutları'nı şöyle tanıtmıştı: "CCK Grup İnşaat olarak yapımına devam ettiğimiz 'Yaşam Konutları' ile hayatın tadını çıkaracaksınız. Eşsiz yaşam alanları sunan projemizle hayallerinizi gerçekleştireceksiniz. Estetik ve teknolojinin kusursuz yorumu kimileri için ayrıcalıklarla dolu bir yaşam, kimileri içinse büyük bir yatırım seçeneği. Rüyalarınızdan ilham aldık, Nurdağı'nın kalbinde size bir yer açtık." Depremin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nurdağı'na giderek incelemelerde bulundu. Ziyaret sırasında Erdoğan'ın önünü kesen Ünal Yıldırım adlı yurttaş, "Sayın Cumhurbaşkanım, burada CCK Konutları diye bir müteahhit iş yaptı. Yaptığı konutların hepsi yerle bir oldu. En büyük zararı ilçemize CCK'den Yunus Kaya verdi. Bu kişi henüz yakalanamadı" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da vatandaşa, "Savcılık gerekeni yapıyor" diye yanıt verdi. Cumhuriyet

Birçok eğitim çalışanı ciddi sorunlar yaşıyor

Sun, 09 Nov 25 15:50:22 +0300

Gaziantep’teki teşkilatlanma sürecinin özveriyle yürütüldüğünü söyleyen Emin Okan Okyay, ‘’Bugün birçok eğitim çalışanı, ekonomik olarak güçlük çekmekte; sosyal haklar, mesleki itibar ve çalışma koşulları açısından ciddi sorunlar yaşıyor’’ tespitini yaptı. Eğitim Gücü Sen Gaziantep Şubesi 1. Olağan Genel Kurulu yapıldı. Tek liste ile gidilen genel kurula Emin Okan Okyay, başkan olarak seçildi. Okyay, ‘’Atanamayan öğretmenler, yetersiz maaşlar, güvencesiz istihdam ve liyakatsiz uygulamalar, eğitim çalışanlarının karşı karşıya olduğu başlıca problemler arasında yer alıyor. Öğretmen ve eğitim çalışanları düşük ücret, yetersiz özlük haklar, resen görevlendirmeler, proje baskıları, icap görevleri, mobbing ve baskıcı yöneticilerle mücadele ederken Eğitim Gücü Sen, onları korumakla mükellef’’ değerlendirmesini yaptı. Yeni dönemde hedefimiz daha fazla eğitim çalışanına ulaşmak Bir kararlılık ortaya koyduklarını belirten Okyay, ‘’Eğitim Gücü Sen Gaziantep Şubesi olarak, eğitim çalışanlarının haklarını savunmak için daha güçlü bir şekilde sahada olacağız. Bizler sorunları uzaktan izleyen değil, yerinde dinleyen ve çözüm üreten bir sendikal anlayışla hareket ediyoruz. Yeni dönemde hedefimiz, daha fazla eğitim çalışanına ulaşmak ve sendikamızın ilkelerini Gaziantep’in her köşesine taşımak’’ açıklamasını yaptı. Eğitimde kaliteyi artırmak ve daha adil bir sistem için özveriyle çalışıyoruz ‘Eğitim Gücü Sen Gaziantep, eğitimin her kademesinde emeğin, adaletin ve dayanışmanın sesi olmayı sürdürüyor’ diyen Başkan Okyay, ‘’Her bir üyesi, öğretmenlerin haklarını korumak, eğitimde kaliteyi artırmak ve daha adil bir sistem için özveriyle çalışıyor. Bu şehirde eğitim adına atılan her adımda, Eğitim Gücü Sen’in kararlı ve vizyoner duruşu hissediliyor’’ ifadelerini kullandı. Eğitimde güçlü yarınlara ancak böyle fedakâr, bilinçli ve azimli bir ekiple ulaşılır Okyay, ‘’Sendikamızın Gaziantep yönetimi ve değerli üyeleri sadece sendikal faaliyetleriyle değil; öğretmenlere verdiği moral, birlik ve destekle de fark yaratıyor. Onların gayreti, geleceğimizin mimarları olan öğretmenler için büyük bir motivasyon kaynağı da oluşturuyor. Eğitimde güçlü yarınlara ancak böyle fedakâr, bilinçli ve azimli bir ekiple ulaşılır. Haber Merkezi

500 Bin konut için başvurular bugün başlıyor

Sun, 09 Nov 25 15:49:32 +0300

81 ilde 500 bin sosyal konutun inşa edileceği "Yüzyılın Konut Projesi" başvuruları bugün başlıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, "Yüzyılın Konut Projesi’nde başvurular pazartesi günü başlıyor" mesajıyla proje başvuru takvimine ilişkin ayrıntıları paylaştı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı tarafından hayata geçirilen Türkiye’nin en büyük konut seferberliği Yüzyılın Konut Projesi’ne başvurular 10 Kasım’da (bugün) başlıyor. Proje kapsamında 81 ilde 500 bin sosyal konut inşa edilerek dar gelirli vatandaşlara uygun şartlarda ev sahibi olma imkanı sağlanacak. Bakan Murat Kurum, sosyal medya hesabından proje takvimine ilişkin paylaşım yaptı. Başvurular için iki yöntem var Paylaşılan infografikte başvuruların yetkili banka şubeleri ya da e-Devlet üzerinden olmak üzere iki şekilde yapılacağı belirtildi. Ziraat Bankası, Halk Bankası, Emlak Katılım şubeleri, yetkili banka şubeleri aracılığıyla başvuruların alınacağı kaydedildi. E-Devlet başvuruları için yoğunluk tedbiri E-Devlet üzerinden yapılacak başvurularda sistemsel yoğunluğu azaltmak için yalnızca kampanyanın ilk 5 gününde; T.C. Kimlik Numarası’nın (TCKN) son rakamına göre başvuru alınacak. Başvurunun yapılacağı 10 Kasım’da TCKN’nin son rakamı ‘0’ olan, 11 Kasım’da son rakamı ‘2’, 12 Kasım’da son rakamı ‘4’, 13 Kasım’da son rakamı ‘6’, 14 Kasım’da ise TCKN’nin son rakamı ‘8’ olan vatandaşların başvuruları alınacak. 15 Kasım itibarıyla da kimlik numarasına bakılmaksızın tüm vatandaşlar başvuru yapabilecek. Yetkili banka şubelerine yapılacak başvurularda ise kimlik numarası şartı aranmayacak. Şehit aileleri ve gazilerden başvuru ücreti alınmayacak E-Devlet üzerinden yapılacak başvurular 18 Aralık’ta, banka şubesi başvuruları ise 19 Aralık’ta sona erecek. Şehit aileleri, terör, harp ve vazife malullerinin başvuru işlemleri başvuru bedeli alınmadan sadece şubeler aracılığıyla yapılacak.

Gaziantep FK evinde berabere kaldı 2-2

Sun, 09 Nov 25 15:48:58 +0300

Gaziantep Futbol Kulübü, Trendyol Süper Lig'in 12. haftasında konuk ettiği Çaykur Rizespor ile 2-2 berabere kaldı. Stat: Gaziantep Hakemler: Oğuzhan Çakır, Bahtiyar Birinci, Özcan Sultanoğlu Gaziantep FK: Zafer Görgen, Perez (Dk. 60 Sorescu), Arda Kızıldağ (Dk. 60 Semih Güler), Abena, Rodrigues, Melih Kabasakal, Camara, Kozlowski, Maxim (Dk. 56 Ogün Özçiçek), Lungoyi (Dk. 81 Bacuna), Bayo (Dk. 81 Boateng) Çaykur Rizespor: Fofana, Muhammet Taha Şahin, Mocsi, Samet Akaydın, Hojer (Dk. 77 Mithat Pala), Papanikolaou, Buljubasic (Dk. 90+1 Alikulov), Rak-Sakyi (Dk. 65 Mihaila), Laçi (Dk. 65 Taylan Antalyalı), Emrecan Bulut, Sowe (Dk. 77 Jurecka) Goller: Dk. 2 Bayo, Dk. 74 Rodrigues (Gaziantep FK), Dk. 29 Sowe, Dk. 59 Rodrigues (Kendi kalesine) (Çaykur Rizespor) Sarı kartlar: Dk. 21 Melih Kabasakal, Dk. 31 Zafer Görgen (Gaziantep FK), Dk. 70 Muhammet Taha Şahin, Dk. 90+3 Taylan Antalyalı (Çaykur Rizespor) Haber Merkezi

Türk futbolundaki yasa dışı bahis skandalında Interpol devrede: 600’e yakın futbolcu ifadeye çağrılacak

Sun, 09 Nov 25 15:48:20 +0300

Türk futbolunda yasa dışı bahis soruşturması genişliyor. İnterpol’ün de dahil olduğu incelemede futbolcu, teknik direktör ve yöneticilerin Arnavutluk, Bulgaristan ve Kuzey Kıbrıs merkezli siteler üzerinden bahis oynadığı tespit edildi. 600’e yakın futbolcu ifadeye çağrılacak. Türk futbolunu sarsan yasa dışı bahis skandalı genişliyor. İlk etapta hakemleri kapsayan soruşturmanın ardından ikinci dalga, kulüp başkanları ve futbolculara da sıçradı. Gelecek hafta yaklaşık 600 futbolcunun ifadeye çağrılacağı öğrenildi. İktidara yakın Türkiye gazetesinin haberine göre, olayların sadece Türkiye sınırlarıyla sınırlı kalmadığı, Interpol’ün (Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı) da soruşturmaya dahil olduğu bildirildi. Interpol tarafından Türk emniyetiyle paylaşılan bilgilere göre futbolcu, teknik direktör ve yöneticilerin Arnavutluk, Bulgaristan ve Kuzey Kıbrıs merkezli yasa dışı bahis siteleri üzerinden oyun oynadığı tespit edildi. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, 27 Ekim’de Riva’da düzenlediği basın toplantısında yasa dışı bahis oynayan hakemlerin belirlendiğini açıklamıştı. Hacıosmanoğlu, “Profesyonel liglerde 571 aktif hakemden 371’inin bahis hesabı olduğu ve 152’sinin aktif olarak bahis oynadığı tespit edildi” ifadelerini kullanmıştı. Bu açıklamanın ardından TFF Hukuk Müşavirliği, söz konusu 152 hakemi 28 Ekim’de Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na (PFDK) sevk etmişti.t24

Muhasebe ve denetimdeki gelişmeler ve mevzuat değişiklikleri ele alınacak

Sun, 09 Nov 25 15:47:36 +0300

Gaziantep Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası, 5-6-7 Aralık tarihlerinde önemli bir bilimsel ve mesleki buluşmaya ev sahipliği yapacak. Kentte düzenlenecek kongre ile muhasebe ve denetim alanında güncel gelişmeler, mevzuat değişiklikleri ve dijital dönüşümün meslek üzerindeki etkileri kapsamlı şekilde ele alınacak. ‘Gaziantep, muhasebe dünyasının buluşma noktası oluyor’ diyen Gaziantep Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı Ali İhsan Çelikbaş, ‘’Ülkemizin ekonomik gelişimi ve mali sisteminin güçlenmesinde büyük rol üstlenen muhasebe meslek mensupları olarak, bilgi paylaşımı ve mesleki dayanışmayı her zaman öncelikli hedefimiz olarak görüyoruz’’ şeklinde konuştu. Gaziantep Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası olarak Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği ile iş birliği içerisinde 5-6-7 Aralık tarihlerinde önemli bir bilimsel ve mesleki buluşmaya ev sahipliği yapacaklarını söyleyen Çelikbaş, ‘’Gaziantep’te düzenlenecek bu kongre, muhasebe ve denetim alanında güncel gelişmeleri, mevzuat değişikliklerini ve dijital dönüşümün mesleğimiz üzerindeki etkilerini kapsamlı biçimde ele almayı hedefliyor. Akademisyenlerin, uygulayıcıların, kamu temsilcilerinin ve sektör profesyonellerinin katılımıyla gerçekleşecek olan bu etkinlik, bilgi paylaşımını artırarak mesleğimizin geleceğine yön verecek’’ açıklamasını yaptı. Çelikbaş, ‘’Gaziantep, yalnızca güçlü sanayisi ve üretim kapasitesiyle değil, aynı zamanda köklü tarihi, kültürel zenginliği ve misafirperver insanlarıyla da bu tür etkinlikler için ideal bir şehir konumunda. Türkiye’nin en önemli sanayi merkezlerinden biri olan şehrimiz, aynı zamanda UNESCO tarafından “Gastronomi Şehri” unvanına layık görülerek kültürel çeşitliliğini tüm dünyaya kanıtladı. Katılımcılar, kongre süresince sadece akademik bir paylaşım içinde bulunmakla kalmayacak, aynı zamanda Gaziantep’in eşsiz mutfağını ve tarihini de yakından tanıma fırsatı bulacak’’ ifadelerini kullandı. Önemli organizasyonun gerçekleşmesinde emeği Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği, yerel yönetimlere, üniversitelere ve iş dünyasına teşekkür eden Çelikbaş, ‘’Amacımız, mesleki gelişimimize katkı sağlayacak, bilgi birikimimizi artıracak ve ülkemizin ekonomik yapısına değer katacak kalıcı bir platform oluşturmak. Kongremizin, muhasebe mesleğinin saygınlığını ve etkinliğini artıracağına, genç meslektaşlarımıza yeni ufuklar açacağına yürekten inanıyorum. Tüm meslektaşlarımızı ve ilgilileri bu önemli buluşmaya davet ediyoruz’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Sokakta yaşayanlar için valiliklere genel gönderildi

Sat, 08 Nov 25 14:02:38 +0300

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kışın sokakta yaşayan kimsesizlerin barınma ve temel ihtiyaçlarının karşılanması için 81 il valiliğine, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına genelge gönderdi. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Bakan Mahinur Özdemir Göktaş'ın imzasıyla gönderilen genelge kapsamında, kış aylarında sokakta tek bir vatandaşın dahi kalmaması için il ve ilçelerdeki evsiz, mekansız ve kimsesiz kişilerin tespiti yapılacak. Barınmaları, kamu kurumu misafirhaneleri ve oteller tarafından sağlanacak kimsesizlere, temizlik, sağlık, temel gıda, giyim ihtiyaçları ile gerekli durumlarda psikolojik destek de verilecek. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, genelgeyle ilgili yaptığı açıklamada şu mesajı verdi: “Bu kış, sokakta yaşayan hiçbir vatandaşımızı yalnız bırakmayacağız. Valiliklerimiz, belediyelerimiz ve vakıflarımızla birlikte herkesin sıcak bir yuvada kalmasını sağlayacağız.” T24

300 bin iş yeri kapanabilir

Sat, 08 Nov 25 14:01:43 +0300

Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken, esnafı zora sokan basit usule geçişte kolaylık ve gerekli hazırlık süreci tanınmazsa 300 bin iş yerinin kapanabileceğini söyledi. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, basit usulde alınan kararların sahadaki esnafı hazırlıksız yakaladığını belirterek, düzenlemenin ertelenmesi gerektiğini söyledi. Palandöken, “Basit usul kapsamındaki esnafların birçoğu için artık gün yaklaşıyor. Ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Muhasebe ücretleri, e-hacizler ve sürekli değişen vergi mevzuatı derken esnaf artık iş yapamaz hale geldi. Sayın Maliye Bakanımız, en azından belirli bir süre tanıyarak, örneğin bir yıl önceden hazırlık yapılmasına imkân sağlayabilirdi. Ancak uygulamanın başlamasına yalnızca bir ay kaldı. Bu kadar kısa sürede sistemleri nasıl kuracaklar, hangi parayla temin edecekler” ifadelerini kullandı. ''Esnaf sermaye sıkıntısı yaşıyor'' Basit usulde vergilendirilen esnafın sermaye sıkıntısı yaşadığını vurgulayan Palandöken, “Zaten sermayeleri buna müsait değil. Mevsim itibarıyla da zor bir dönemdeler. Enflasyonu düşürmenin yöntemi bence bu değil. Esnaf ayakta kalabilsin ki en azından devlete yük olmasın. Sosyal güvenlik primleri yılda yaklaşık 120 bin lira civarında. Eğer bu kişiler yükümlülüklerini yerine getiremezse, bu yük devlete binecek” dedi. TESK Başkanı, düzenlemelerin esnafın temsilcileriyle istişare edilmeden yapılmaması gerektiğini belirterek, “Bu tür kararlar Konfederasyonumuz ve meslek odalarıyla ortak akılla alınmalı. ‘Ben yaptım oldu’ anlayışı piyasada tedirginlik yaratıyor, durgunluğu artırıyor” diye konuştu. ''Vergi düzenlemesi esnafı zora sokuyor'' Palandöken, sık değişen vergi düzenlemelerinin esnafı zora soktuğunu belirterek, “Artık enflasyon karşısında esnafın nefes alabilmesini sağlayacak tedbirler alınmalı. Aksi halde 250 ila 300 bin işyeri kapanabilir. Cumhurbaşkanımızın 840 bin esnafı bu kapsamdan muaf tutmasının nedeni de buydu. Esnaf, ekonominin çarklarını döndüren, kendi kendine istihdam yaratan bir kesimdir” değerlendirmesinde bulundu. T24

Okullar ara tatilde, 17 Kasım’da yeniden ders başı yapılacak

Sat, 08 Nov 25 14:00:48 +0300

18 milyon öğrenci, bugün 2025-2026 eğitim öğretim yılının ilk ara tatiline çıktı. Okullarda son ders zilinin çalmasıyla birlikte eğitime ara verdi. Öğrenciler, hafta sonuyla birlikte toplam 9 gün tatil yapacak. Birinci dönem ara tatili 10 Kasım Pazartesi günü başlayıp 14 Kasım’a kadar sürecek. Ara tatile denk gelmesi nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım’la 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü etkinlikleri birleştirildi. Öğrenciler 17 Kasım’da yeniden ders başı yapacak. Yarıyıl tatiliyse 19 Ocak’ta başlayacak. Çocuklar 2 Şubat Pazartesi okula dönecek. Eğitim yılıysa 26 Haziran Cuma sonlanacak. İkinci dönem ara tatiliyse 16 Mart 2026’da başlayıp 20 Mart 2026’da bitecek. Sekizinci sınıf öğrencilerinin gireceği Liselere Geçiş Sınavı (LGS) da 14 Haziran 2026’da yapılacak.bianet

Sıfır gümrükle 1 milyon ton mısır ve 1 milyon ton arpa ithal edilecek

Sat, 08 Nov 25 13:59:44 +0300

Arpa ve mısır ithalatında tarife kontenjanları 1 milyon tona yükseltildi. Cumhurbaşkanı Kararı ile Hububat ve Bakliyat İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Kararda değişiklik yapıldı. Konuya ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, arpa ve mısır ithalatında tarife kontenjanları 700 bin tondan 1 milyon tona çıkarıldı. T24

AKP'li müteahhit Yunus Kaya'nın 22 yıl 6 aya kadar hapsi isteniyor

Sat, 08 Nov 25 13:58:55 +0300

Gaziantep'te 6 Şubat depremlerinde yıkılarak 40 kişinin hayatını kaybettiği Yaşam Konutları B Blok davasının 10'uncu duruşmasında, savcı AKP'li müteahhit Yunus Kaya'nın "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan cezalandırılmasını talep etti. Müşteki avukatı Serpil Yılmaz ise yapı ruhsatındaki imzaların sahte olduğunu ve sanığın durumu kasıtlı şekilde ihlal ettiğini belirterek, Kaya'nın "olası kast" ile cezalandırılmasını istedi. Mahkeme heyeti, sanığa ve avukatlarına savunma yapabilmeleri için gelecek celseye kadar süre verdi. Gaziantep'in Nurdağı ilçesi Başpınar Mahallesi'nde bulunan Yaşam Konutları B Blok, 6 Şubat depremlerinde yıkıldı. En küçüğü 6 aylık bebek olmak üzere 40 kişi hayatını kaybetti, 11 kişi yaralandı. İslahiye Cumhuriyet Başsavcılığı, eski AKP'li Meclis Üyesi müteahhit Yunus Kaya hakkında "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle dava açtı. İslahiye Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen 10. duruşmaya, başka bir deprem dosyasından tutuklu sanık Yunus Kaya SEGBİS üzerinden katıldı, depremde yakınlarını kaybedenler ve taraf avukatları salonda hazır bulundu. "BİLİNÇLİ TAKSİRLE ÖLÜME VE YARALANMAYA NEDEN OLMA' SUÇUNDAN CEZALANDIRILMALIDIR" Cumhuriyet savcısı, esasa ilişkin mütalaasında binanın 2019'da yapımına başlandığını ve bu nedenle 2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği ile 2001 ve 2008 tarihli Yapı Denetim Kanunları kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Karadeniz Teknik Üniversitesi tarafından hazırlanan ek bilirkişi raporuna atıfta bulunan savcı, sanık Yunus Kaya'nın yapım aşamasında rölöve ve projedeki taşıyıcı sistem eleman sayısı, boyut uyumsuzluğu ve donatı detaylandırmasındaki yetersizlikler nedeniyle sorumlu tutulduğunu hatırlattı. Savcı, yapının yürürlükteki yönetmeliklere ve bilimsel-teknik esaslara aykırı şekilde inşa edildiğini, sanığın binayı herhangi bir yapı denetim hizmeti almadan başlatıp tamamladığını belirtti. Kaya'nın dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal ederek binanın yıkılmasına, ölüm ve yaralanmalara neden olduğunu vurgulayan savcı, sanığın "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan cezalandırılmasını talep etti. MÜŞTEKİ AVUKATINDAN "OLASI KAST" VURGUSU Müşteki avukatı Serpil Yılmaz, Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin ek raporunda sanığın "asli kusurlu" olduğunun tespit edildiğini belirtti. Yılmaz, yapı ruhsatındaki imzaların sahte olduğunu, sanığın durumu kasıtlı şekilde ihlal ettiğini vurgulayarak, sanığın "olası kast"la cezalandırılmasını talep etti. Ayrıca dosyadan tutukluluk kararı çıkarılmasını istedi. Sanık Yunus Kaya, ek raporun kendisine ulaşmadığını belirterek, "Savunma yapmam ve itirazlarımı sunabilmem için ek raporun tarafıma tebliğ edilmesini talep ediyorum. Bu aşamada önceki savunmalarımı tekrar ederim" dedi. DURUŞMA 12 ARALIK'A ERTELENDİ Mahkeme heyeti, sanığa ve müdafiilerine savunma yapabilmeleri için ek raporun ve bu celse alınan mütalaanın tebliğ edilmesini ve gelecek celseye kadar süre verilmesini kararlaştırdı. Heyet, müşteki avukatı Serpil Yılmaz'ın sanığın tutuklanması talebini ise sanığın farklı bir dosyadan tutuklu bulunması gerekçesiyle reddetti. Duruşma 12 Aralık'a ertelendi. NE OLMUŞTU? 6 Şubat depremlerinde, dönemin Nurdağı Belediyesi'nin AKP'li Meclis Üyesi müteahhit Yunus Kaya'nın yaptığı Yaşam Konutları, Yunus Kaya Apartmanı ve CCK Apartmanı yıkıldı; yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Yunus Kaya, Yaşam Konutları'nı şöyle tanıtmıştı: "CCK Grup İnşaat olarak yapımına devam ettiğimiz 'Yaşam Konutları' ile hayatın tadını çıkaracaksınız. Eşsiz yaşam alanları sunan projemizle hayallerinizi gerçekleştireceksiniz. Estetik ve teknolojinin kusursuz yorumu kimileri için ayrıcalıklarla dolu bir yaşam, kimileri içinse büyük bir yatırım seçeneği. Rüyalarınızdan ilham aldık, Nurdağı'nın kalbinde size bir yer açtık." Depremin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nurdağı'na giderek incelemelerde bulundu. Ziyaret sırasında Erdoğan'ın önünü kesen Ünal Yıldırım adlı yurttaş, "Sayın Cumhurbaşkanım, burada CCK Konutları diye bir müteahhit iş yaptı. Yaptığı konutların hepsi yerle bir oldu. En büyük zararı ilçemize CCK'den Yunus Kaya verdi. Bu kişi henüz yakalanamadı" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da vatandaşa, "Savcılık gerekeni yapıyor" diye yanıt verdi. Cumhuriyet

10 ayda 317 kadın öldürüldü, yüzde 63,5’i kendi evlerinde katledildi

Sat, 08 Nov 25 13:57:53 +0300

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF), "Ekim 2025 Kadın Cinayetleri Raporu"na göre 1 Ekim – 31 Ekim tarihleri arasında 27 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Ayrıca raporda, 2025’in ilk 10 ayında 317 kadının öldürüldüğü bildirildi. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, "Ekim 2025 Kadın Cinayetleri Raporu"nu yayımladı. Raporda, 1 Ekim – 31 Ekim tarihleri arasında 27 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, bu kadınlardan 22’sinin cinayete kurban gittiği 5’inin ölümünün ise şüpheli olduğu kaydedildi. Raporda, 2025’in ilk 10 ayında ise 317 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, bunların 241’inin kadın cinayeti, 76’sının ise şüpheli ölüm olarak kaydedildiği açıklandı. Raporda, öldürülen kadınların medeni durumlarına bakıldığında, 12'sinin evli, 6'sının bekar, 6'sının boşanmış olduğu görüldü. 36-50 yaş aralığındaki kadınlar yüzde 48 ile en yüksek oranda Yaş aralığına bakıldığında, katledilen en genç kadının 17 yaşında, yaşça en büyük kadının ise 69 yaşında olduğu tespit edildi. 36-50 yaş aralığındaki kadınların ise yüzde 48 ile en yüksek orana sahip olduğu bildirildi. 2025’in ilk 10 ayında ise 317 kadın erkekler tarafından öldürüldü Raporda, 2025’in ilk 10 ayında 317 kadın erkekler tarafından öldürüldüğü, bunların 241’i kadın cinayeti, 76’sı ise şüpheli ölüm olarak kaydedildiği açıklandı. Kadınların en çok aile içindeki erkekler tarafından öldürüldüğü tespit edildi. Olayların yüze 63,5’i kadınların kendi evlerinde gerçekleştiği; en yaygın öldürülme yönteminin ise ateşli silahlar olduğu kaydedildi. En çok vaka İstanbul, Diyarbakır, İzmir, Adana ve Antalya illerinde görüldü. "6 kadın boşandığı veya boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından öldürülmüştür" Raporda, şu ifadelere yer verildi: "Cinayetlerin faillerine baktığımızda, kadınların 9'unun aile içindeki erkekler tarafından öldürüldüğü görülmektedir. Bu dönemde 6 kadın boşandığı veya boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından öldürülmüştür. Bunun yanı sıra, 5 kadın ayrılmak istediği erkek, 1 kadın kızının bağlantılı olduğu erkek ve 1 kadın da tanıdığı bir erkek tarafından katledilmiştir. Öldürülme yöntemleri incelendiğinde, en yaygın yöntemin ateşli silahlar olduğu ortaya çıkmaktadır. Cinayetlerin 16'sında ateşli silah kullanılmış, 6 kadın kesici aletlerle, 1 kadın yüksekten düşerek ve 1 kadın boğularak katledilmiştir. Cinayetlerin gerçekleştiği mekanlara bakıldığında, kadınların büyük bir kısmının kendi evlerinde ya da yaşadıkları alanlarda öldürüldüğü görülmektedir. 17 kadın yaşadığı alanda, 7 kadın kamusal alanlarda, 2 kadın ormanlık alanlarda ve 1 kadın işyerinde öldürülmüştür." T24

Sermaye odaklı planlama kentleri kimliksizleştirdi

Fri, 07 Nov 25 14:52:18 +0300

Kentlerin yalnızca binalar ve yollarla tanımlanamayacağını vurgulayan mimarlar ve şehir plancıları, sermaye odaklı planlamanın kentleri kimliksizleştirdiğine dikkat çekerek kamu yararını önceleyen, adil ve güvenli kentler için mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı. TMMOB Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası İzmir şubeleri, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü dolayısıyla yaptıkları açıklamada kentlerin yalnızca fiziksel alanlar değil; toplumsal, kültürel ve ekonomik yaşamın ortak mekânı olduğunu vurguladı. Kamu yararını önceleyen, adil ve yaşanabilir kentler için mücadelenin süreceğini belirtti. Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Yıldırım, kentin yalnızca barınma ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlara cevap veren fiziksel bir alan olmadığını söyledi. Kentlerin aynı zamanda toplumsal ilişkilerin, kültürel birikimlerin, ekonomik faaliyetlerin ve siyasal kararların yoğunlaştığı ortak yaşam alanları olduğunu belirten Yıldırım, “Kent, tarihsel birikimin ve mekânsal belleğin taşıyıcısıdır. Yapıları, meydanları, sokakları ve kamusal alanlarıyla yalnızca bugünü değil, geçmişin izlerini ve geleceğin olanaklarını da barındırır” dedi. Kentlerin teknik mekân olarak ele alınamayacağını vurgulayan Yıldırım, “Kent, insan hakları, toplumsal adalet ve kamusal yarar ilkeleriyle şekillenmesi gereken bir yaşam bütünüdür” ifadelerini kullandı. 8 Kasım’ın, meslek insanlarının ve halkın adil kentler üzerine düşünmesine olanak tanıyan önemli bir gün olduğunu söyleyen Yıldırım, “Her türlü kent suçuna ve adaletsizliğe karşı duran; yaşamı, emeği ve adil toplum düzenini savunan şehir plancısı dostlarımızın ve mimarların Dünya Şehircilik Günü’nü kutluyorum” diye konuştu. TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi ise 8 Kasım’ın aynı zamanda da “Dünya Kent Planlama Günü” olduğuna dikkat çekerek, “Kent hepimizin, mücadele sürüyor” mesajı verdi. Açıklamada, Arjantinli şehir planlama profesörü Carlos María della Paolera’nın kentin yaşamı iyileştireceğine inandığı ve bunun simgesi olarak güneş, hava ve doğayı temsil eden renklerde bir logo tasarladığı hatırlatıldı. Paolera’nın çalışmalarının, İkinci Dünya Savaşı’nın kentlerde yarattığı yıkım nedeniyle kesintiye uğradığı belirtilerek savaş sonrası yeniden yapılanma sürecinde 8 Kasım’ın kent planlamasının tartışıldığı gün olarak önerildiği ifade edildi. Dünya Şehircilik Günü kapsamında Türkiye’de bu yıl 49’uncusu düzenlenen etkinliklerin “Değişimin Eşiğinde” temasıyla gerçekleştiği kaydedildi. Açıklamada, serbest piyasanın doğayı ve insanı merkeze alan planlama ilkeleriyle çeliştiği, piyasa ekonomisinin doymak bilmeyen bir yapıya sahip olduğu belirtilerek “Kentler artık toplumun ortak ihtiyaçlarını değil, küçük bir azınlığın çıkarlarını gözetir hale geldi. Bu nedenle yaşam alanlarımıza ‘kent’ diyebilmenin sınırına gelmiş durumdayız” dendi. Planlamanın ancak kamu yararı gözetilerek yapılabileceğine vurgu yapılan açıklamada, küresel neoliberal politikaların kentleri sermayenin odak noktası haline getirdiği ifade edildi. Kamu yararını savunan şehir plancılarının itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı belirtilerek “Başta Tayfun Kahraman olmak üzere birçok şehir plancısı görevlerini yerine getirdikleri için tutsak edilmiştir” ifadelerine yer verildi. Şube, tüm meslektaşlarını adil, güvenli ve yaşanabilir kentler için birlikte mücadele etmeye çağırdı.t24

Motorine 2 lira zam geldi

Fri, 07 Nov 25 14:51:38 +0300

Petrol fiyatlarındaki dalgalanma akaryakıt pompa fiyatlarını yeniden değiştirdi. Motorin fiyatına 2 lira 7 kuruş zam yapıldı. Brent petrol fiyatlarının artışı ve döviz kurundaki yükseliş, akaryakıt fiyatlarına zam olarak yansıdı. Motorin fiyatlarına 2,07 TL’lik artış yapıldı. Yeni zamla birlikte motorin, Türkiye genelinde 57 ila 59 lira bandına çıktı.sputnik

"Her yıl 237 binden fazla çocuk hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybediyor"

Fri, 07 Nov 25 14:51:00 +0300

“Çocuklar İçin Temiz Hava Sempozyumu” üç panel ve bir forum oturumu ile tamamlandı. Sempozyumun sonuç bildirgesinde hava kirliliğinin önlenmesi için enerji, sanayi, ulaşım, kentleşme ve sağlık politikalarında çocuk odaklı yaklaşımların benimsenmesi gerektiği savunuldu. Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP), kuruluşunun 10. yılında İstanbul’da “Çocuklar İçin Temiz Hava Sempozyumu” düzenledi. Sempozyumda Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl 237 binden fazla 5 yaş altı çocuk, kirli hava nedeniyle hayatını kaybettiği kaydedildi. THHP Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan, “Ülkemizde ölüm sebepleri arasında hava kirliliği beşinci sırada. 2021’de 538 yeni doğan kirli hava nedeniyle yaşamını yitirdi. Hava kirliliği önlenebilir bir halk sağlığı sorunu" dedi. Sempozyumda, temiz hava hakkının çocukların temel bir insan hakkı olduğu vurgulandı ve bu hakkın korunması için atılması gereken adımlar tartışmaya açıldı. İklim krizi çocuk sağlığını olumsuz yönde etkiliyor Sempozyum süresince öne çıkan temel değerlendirmeleri ve öneriler bir bildirge ile paylaşıldı. İklim krizi, çocuklarda astım ve bronşiolit gibi solunum sistemi hastalıklarından ishal ve sıtma gibi bulaşıcı hastalıklara, yetersiz beslenmeden ruh sağlığı sorunlarına kadar çok boyutlu etkiler yaratmaktadır. Artan sıcaklıklar, kuraklık, orman yangınları ve hava kirliliği çocukların fizyolojik, bilişsel ve psikolojik gelişimini tehdit etmektedir. Çocuklar fizyolojik ve metabolik özellikleri nedeniyle hava kirliliğinin olumsuz etkilerine daha açıktır. Dünya çapında beş yaş altı ölümlerin yaklaşık onda biri, yenidoğan ölümlerinin ise %10’undan fazlası hava kirliliğine atfedilmektedir. 2021’de dünya genelinde 227.616 bebek, yaşamının ilk 27 gününde bu nedenle ölmüştür. Türkiye’de aynı yıl 538 yenidoğan ölümü hava kirliliğine bağlı bulunmuş; 0–6 günlük ölümlerin %10,1’i, 7–27 günlük ölümlerin %7,52’si hava kirliliğine atfedilmiştir. Hava kirliliği, çocukluk çağında solunum yolu hastalıklarının en önemli çevresel belirleyicilerinden biridir. PM2,5 ve PM10, akciğerlerin derin bölgelerine ulaşarak vücutta sürekli bir stres tepkisi oluşturur; bu da bağışıklık sistemini zayıflatır, çocukları zatürre, bronşiolit ve alerjik bronşit gibi hastalıklara karşı savunmasız bırakır. Gebelik döneminde yüksek ısı ve kirleticilere maruz kalmak, erken doğum ve düşük doğum ağırlığı riskini yükseltmekte, çocukların ilerleyen yaşlarda kalıcı sağlık sorunları yaşamasına neden olmaktadır. Gebelik boyunca annenin çevresel kirliliğe maruz kalması, fetüsün gelişimini ve yaşam boyu hastalık risklerini belirler. Çocuk işçiliği, parçacık madde (PM10/PM2,5), silika/kuvars tozu ve uçucu kimyasal buharlara maruz kalma yoluyla solunum sağlığını doğrudan tehdit eden bir hava kirliliği sorunudur. Çocukların akciğerleri hâlâ gelişim aşamasında olduğu için aynı dozdaki kirleticiler erişkinlere kıyasla daha ağır sonuçlar doğurabilir. Tekstil, metal/torna, mobilya/boya ve elektrik-inşaat gibi sektörlerde pamuk ve sentetik lif tozu, endotoksin, izosiyanatlar ve solvent aerosolleri kronik öksürük, hışıltı ve akciğer fonksiyonlarında düşüşle ilişkilidir. İklim krizi ve hava kirliliğinin Kirliliğin önlenmesi, sadece teknik önlemlerle değil; enerji, sanayi, ulaşım, kentleşme ve sağlık politikalarında çocuk odaklı yaklaşımların benimsenmesiyle mümkündür. "Çocuk odaklı iklim dirençliliği planları hazırlanmalı" Sempozyumda saptanan sorunların çözümü için hayata geçirilmesi gereken önerilerden bazıları şöyle: Çocukların temiz hava hakkını korumak için bilimsel veriye dayalı, adil ve sürdürülebilir politikalar geliştirilmelidir. Gebeler ve çocuklar için hava kirliliği uyarı ve koruma programları birinci basamak sağlık hizmetlerine entegre edilmelidir. Okul ortamlarında hava kalitesi izlenmeli; temiz hava odaları, bitkilendirme ve hava filtreleme sistemleri yaygınlaştırılmalıdır. Çocuk odaklı iklim dirençliliği planları hazırlanmalı; eğitim, sağlık ve sosyal hizmet kurumları bu kapsamda yeniden düzenlenmelidir. Enerji ve sanayi politikalarında çocuk sağlığı etkisi değerlendirmesi zorunlu hale getirilmelidir. Ruh sağlığı hizmetleri, afet sonrası ve uzun süreli iklim stresine maruz kalan çocuklar için güçlendirilmelidir. İklim kriziyle mücadele, çocuk hakları perspektifinden yeniden çerçevelenmelidir.bianet

149 Hakeme 8–12 ay men, 3 isim için inceleme sürüyor

Fri, 07 Nov 25 14:50:18 +0300

Süper Lig hakemi Zorbay Küçük’ün de aralarında bulunduğu 3 hakem hakkındaki soruşturma ise devam ediyor. TFF Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK), bahis oynadığı tespit edilen 149 hakeme 8 ile 12 ay arasında değişen hak mahrumiyeti cezası verdi. Süper Lig hakemi Zorbay Küçük’ün de aralarında bulunduğu 3 hakem hakkındaki soruşturma ise devam ediyor. Cezalar Toplam sevk: PFDK’ya sevk edilen 152 hakem Cezalananlar: Bahis oynadığı belirlenen 149 hakem Devam eden soruşturmalar: Zorbay Küçük (Süper Lig), Melih Kurt (üst klasman), Mertcan Tubay (klasman) Küçük’ün savunması: Bahis oynamadığını, kimlik bilgilerinin çalındığını belirterek suç duyurusunda bulundu. 7 üst klasman hakemi 15 üst klasman yardımcı hakem 36 klasman hakemi 94 klasman yardımcı hakem Arka Plan TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, kısa süre önce yaptığı açıklamada, profesyonel liglerde görevli 571 hakemin 371’inin bahis hesabı bulunduğunu; bunlardan 152’sinin aktif biçimde bahis oynadığının saptandığını duyurmuştu. PFDK kararlarında üst klasman hakemlerinden Egemen Artun’a 10 ay, Mehmet Ali Özer, Muhammed Selim Özbek, Seyfettin Alper Yılmaz ve Yunus Dursun’a 8’er ay men cezası verildi. Hacıosmanoğlu, “Hakemlik onur mesleğidir; bu onuru kirletenler Türk futbolunda yer alamayacak” açıklamasını yaptı. Kararların ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da 6222 sayılı Kanun kapsamında soruşturma başlattı. TFF, İstanbul Emniyeti ve MASAK iş birliğiyle yürütülen süreçte, şike veya bahis yoluyla menfaat sağlayanlara 1–3 yıl hapis ve 20 bin güne kadar adli para cezası öngörülüyor.bianet

Emekli maaşlarına yansıyacak zam yüzde 15.33

Fri, 07 Nov 25 14:49:18 +0300

TCMB, yılın son enflasyon raporunu açıkladı. Yeni tahminler emekli maaşları ve ekonomik beklentiler üzerinde etkili olacak. TCMB’nin açıkladığı yeni enflasyon beklentilerinin ardından milyonlarca yurttaş, ocak ayında emekli maaşlarına yansıyacak zam oranını merak etmeye başladı. Temmuz ayında SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yüzde 16,67’lik enflasyon farkı eklenmişti. TCMB’nin yüzde 32’lik yıl sonu enflasyon beklentisinin gerçekleşmesi durumunda, emekliler ocak ayında yüzde 15,33 zam almış olacak. Mevcut ekonomi yönetimi döneminde emekliler için herhangi bir refah payı ödemesi yapılmadı ve bu yıl da maaş zamlarının kesinleşen enflasyon oranıyla sınırlı kalması öngörülüyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 3 Ocak 2026’da açıklayacağı aralık ayı enflasyon verisiyle birlikte yaklaşık 16 milyon emekli ve memur emeklisinin zam oranı kesinlik kazanacak. cumhuriyet

Aykut Tuzcu’yu saygı ve özlemle anıyoruz…

Thu, 06 Nov 25 19:40:00 +0300

Gazetemizin sahibi Aykut Tuzcu’yu, aramızdan ayrılışının 6. Yılında saygı, minnet ve izlemle anıyoruz. Bölgenin en büyük matbaasını kurmak yanında, Antep ekonomisine ve kültürüne inanılmaz katkılar sağlayan Aykut Tuzcu aramızdan ayrılışının 6. Yılında Asri Mezarlık’taki mezarı başında Sabah Gazetesi çalışanları ve sevenleri tarafından anılacak. Gaziantep Sanayi Odası, Gaziantep Ekonomisini Geliştirme Vakfı (GAGEV), Avrupu Birliği Bilgi Bürosu gibi Gaziantep ekonomisine yön veren kurumların fikir babası ve kurucusu olan Aykut Tuzcu, Gaziantep’e ilk renkli fotoğraf laboratuarı ve ilk kitapçı dükkanını açarak, kentte ilk veb ofset baskı teknolojisini getirdi. Zeugma Antik Kenti ile Karkamış Antik Kenti’nin gün ışığına çıkarılarak dünyanın ilgisini çekmesi ve kent turizminin büyük canlılık kazanarak ilerleme kaydetmesinde olağanüstü çabası ile yurt içi ve yurt dışında büyük takdir toplayan Aykut Tuzcu, eğitimi, vizyonu ve öngörüleri ile yaşadığı sürece doğduğu kente çok büyük katkılar sağladı. Gaziantep’e yaptığı katkılar, kentin tarihine altın harflerle yazdırarak ölümsüzleşti.

Çiftçi, hububat ekimi konusunda kararsız

Thu, 06 Nov 25 19:39:28 +0300

Kasım ayına gelmemize rağmen halen yağışın olmaması hububat ekimi yapacak çiftçileri tedirgin etmeye başladı Çiftçiliğin kutsal bir meslek olduğunu vurgulayan Şahinbey Ziraat Odası Başkanı Ali Çolak, ‘’Çiftçiler, hububat ekimi konusunda kararsız. Çünkü kuraklık halen devam ediyor. Hububat ekimi öncesinde olacak bir yağış toprağı işlemeyi kolaylaştıracak, tohumun daha iyi çimlenmesini sağlayacak. Kısacası yağış olmaması çiftçileri tedirgin ediyor’’ dedi. Son 35 yılın en kurak ekim ayını yaşadığımız dile getiriliyor Çolak, ‘’Geçmiş yıllarda hububat ekimi için yağıştan fırsat bulup ekim yapmakta zorlanırdık, güneşli hava bulduğumuzda ise hemen ekerdik. Bu seneyi ise yüzde 100 oranında kuraklık ile geçirdik, geçirmeye de devam ediyoruz. Hatta kasım ayının ilk haftasını bitirmemize rağmen yağış yok. Son 10-15 yıla bakıldığında her yılın bir önceki yıldan daha kurak geçtiğini görebiliriz. Ayrıca son 35 yılın en kurak ekim ayını yaşadığımız dile getiriliyor’’ şeklinde konuştu. Fırat’ın suyu topraklarımızla buluşturulmalı Kuraklığın çiftçinin kaderi olmaması gerektiğini bir kez daha dile getiren Çolak, ‘’Her zaman olduğu gibi şimdi de söylüyoruz, yaşanan kuraklık çiftçinin kaderi olmamalı. Daha fazla üretim ve kaliteli ürün isteniyorsa, çiftçinin köyde kalması önemseniyorsa, bir metrekare toprağın bile boş kalmaması isteniyorsa, zaman kaybedilmeksizin bir an önce Fırat’ın suyu topraklarımızla buluşturulmalı. Bunu söyleye söyleye dilimizde tüy bitti, ama söylemeye devam edeceğiz’’ açıklamasında bulundu. Kuraklık desteği verilecek denildi, ödemeler halen yapılmadı Sulu tarıma geçilmesi gerektiğini kaydeden Çolak, ‘’Sulu tarıma geçilmediği zaman çiftçinin köyde kalması için hiçbir neden kalmayacak. 2025 yılının hasat dönemini kuraklık ve verimsizlik içerisinde geçirdik. Çünkü hasat yapamayan çiftçiler, zarar etti. Belediyeler, çiftçinin yanında oldu ama Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çiftçinin yanında olması gerekiyor. Kuraklık desteği verilecek denildi, ödemeler halen yapılmadı. Adı konuldu ama bir türlü gerçekleşmedi. Çiftçilerimiz bu ödemeleri sabırsızlıkla bekliyor’’ değerlendirmesini yaptı. Çiftçi bu sene borcun altında kaldı Çiftçilerin borçlu olduğunu sözlerine ekleyen Başkan Çolak, ‘’Çiftçilerimizin, Tarım ve Kredi Kooperatifleri, özel ve kamu bankaları, ilaç ve gübre bayisi ile akaryakıt bayilerine borcu var. 2025 yılı hasadına güvenerek çocuk evlendiren çiftçilerimiz bulunuyor. Yani çiftçi bu sene borcun altında kaldı. Dolayısıyla ekim yapabilecek durumda değil. O yüzden hükümet çiftçinin sesine kulak vermeli’’ çağrısında bulundu. Çiftçiler, tüm tarım ürünlerini TARSİM sigortası yaptırmalı Çiftçinin çok zorlu şartlar altında üretim yapmaya çalıştığını belirten Çolak, ‘’Harcamasından ve yaşantısından kısıp üretmeye yapmaya çalışan çiftçilerimiz var. Çiftçiler olarak bu fedakarlığı gösteriyorsak, devletin, ‘Sen üret ben senin arkandayım’ demesi lazım. Ekilmeyen tarlaların olmasından endişe ediyoruz. Boş tarla bırakmamak için çalışıyoruz, ama bunun için de devletin desteğini arkamızda hissetmemiz gerekiyor. Ayrıca 2024-2025 yıllarında yaşamadığımız afet kalmadı. Çiftçiler, nasıl sağlık sigortasını yaptırıyorsa, tüm tarım ürünlerini TARSİM sigortası yaptırmalarını istiyoruz’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Üvezler ağaçların yapraklarını tahrip ediyor

Thu, 06 Nov 25 19:38:31 +0300

CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, Gaziantep’i etkisi altına alan üvez salgınını gündeme getirmeye devam ediyor. Öztürkmen, salgına ilişkin “Tarıma herhangi bir zararı yok” diyen Gaziantep İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam’a tepki gösterdi. Sağlam’ın açıklamalarının talihsiz olduğunu belirten Öztürkmen, yetkililerin sorunu küçümsemek yerine sorumluluklarını yerine getirmeye davet etti. Öztürkmen, “Gaziantep’te son günlerde artan üvez istilası, hem kent merkezinde hem de tarım alanlarında büyük bir yıkıma neden oldu. Şehirdeki vatandaşlarımız pencerelerini açamıyor, dışarı çıkamıyor. Her gün onlarca şikayet alıyoruz. Vatandaş isyan ediyor. Tarım alanlarında ise zaten perişan olan çiftçimiz, üvez salgını nedeniyle daha da zor günlerden geçiyor. Üvezler ağaçların yapraklarını tahrip ediyor. Zaten kuraklık nedeniyle bütün sebze ve meyvelerde rekolte düşüşü yaşanmışken, kalıcı hasar söz konusu. Üvez istilasını Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıdım. Açıklamam başta Gaziantep olmak üzere bölge illerinde milyonlarca izlendi. Şanlıurfa’dan Kilis’e kadar vatandaşlar, bu salgının kendi şehirlerini de etkilediğini söyleyen mesajlar gönderiyor. Gaziantep’i yönetenler ise sorunları görmezden gelip kulaklarının üstüne yatmaya devam ediyorlar. Gaziantep İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden konuya ilişkin henüz resmi bir açıklama yok. Gaziantep İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, yerel basında çıkan açıklamasına göre, sorunun ciddiyetini görmezden geliyor. Sağlam, vatandaşın, üreticinin yaşadığı sorunları sıradanlaştırarak “Yağmur yağsa bir şey kalmaz” rahatlığında. limizde tarımdan sorumlu bir görevlinin bu açıklaması talihsizliktir. ““Tarıma herhangi bir zararı yok” iddiası yersizdir” diyen Öztürkmen, “Sayın Sağlam’ın iddiasının aksine bu üvezler, fıstık biti denilen canlılardan farklıdır. Halk arasında benzer zararlılar olarak görülse de, biyolojik olarak tamamen farklı türlerdir. İster üvez olsun ister fıstık biti, bu türlerin ağaçlara olan zararı küçümsenemez. Üvez böcekleri, bitki özsuyunu emerek beslenir. Antep fıstığında ve diğer ağaçlarda verimi düşürür, uzun vadede ağaç gelişimini zayıflatır. Belediyelerin, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün görevi, olası risklere karşı önlem almaktır. Küresel ısınmanın etkisi olarak, Gaziantep’te bu yıl hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyredeceğini tahmin etmek çok zor olmazdı. “Bu gece yağmur yağsa, yarın hiçbir şey kalmaz” demek talihsizliktir. Ya yağmur yağmazsa ne olacak? Bu yıl Gaziantep'te yağış, son 65 yılın en düşük seviyesinde. Seneye daha iyi olacağının emareleri yok. Biz her yıl yağmur yağmadığı için bu salgını mı yaşayacağız? Neden önlem alınmamıştır? Neden zamanında ilaçlama yapılmamıştır? Gaziantep’te verimli ovalar, tarım arazileri imara açılıyor. İslahiye’de zeytinliklere TOKİ konutları yapılıyor, maden adı altında ormanlarımız, zeytinliklerimiz tahrip ediliyor. Sanayi atıkları ile kirletilen Nizip Çayı, 30 yıldır temizlenmiyor. Oğuzeli’nde Sacır Deresine sanayi zehirleri akıyor, bu sorun 25 yıldır çözülmüyor. Barak ovası suya hasret. İl Tarım Müdürümüzü, sorunların üzerini örtmeye değil, sulama projelerinin takipçisi olmaya, zarar gören çiftçinin sorunlarıyla ilgilenmeye davet ediyorum” şeklinde konuştu. Haber Merkezi

Kitap okumada sınıfta kalan bir kentiz

Thu, 06 Nov 25 19:37:50 +0300

Antep’te kitap okuma kültürünün gelişmediğini ifade eden Gaziantep Kitap ve Kırtasiyeciler Derneği Başkanı Eşref Savaş, ‘’Gaziantep’in her şeyiyle gururla bahsediyoruz ama maalesef kitap okumada sınıfta kalan bir şehiriz. Ülke genelinde kitap okuma sıralaması yapılsa son sıralarda yer alırız diye düşünüyorum’’ açıklamasını yaptı. Bu şehir kitap okumayı sevmiyor ‘Bu şehir kitap okumayı sevmiyor’ diyen Savaş, ‘’Neden kitap okunmuyor sorusunun cevabını bulamıyoruz. Sanayi şehri desek, İstanbul ve Bursa’da bir sanayi şehri. Ama bu illerde kitap okuyan kişiyi sayısı şehrimizdeki sayıdan daha fazla. Bunun yanı sıra Kayseri’de kitap okuma oranı çok yüksek. Hatta Kahramanmaraş ve Kilis’te bile çok yüksek’’ şeklinde konuştu. Kitap okuyan biri farklı bir insan olur Kitap okumanın bir alışkanlık olduğunu sözlerine ekleyen Savaş, ‘’Kitap okuyan birisi farklı bir insan olur. Kelime dağarcığı gelişir. Çünkü günlük 200-300 kelimenin dışında kelime kullanmıyoruz. Kitap okunduğunda bu sayı artar. Aynı zamanda dil, kelime sayısı zenginleştikçe güzelleşir. Algılama fonksiyonlarımız farklılaşır. Kitap okuyan bir insanın algılaması daha yüksek olur’’ değerlendirmesinde bulundu. Aslında her kitabın içerisinde ayrı bir dünya var Başkan Savaş, kitap okumanın farklı dünyaların kapılarını açtığını vurgularken, ‘’Aslında her kitabın içerisinde ayrı bir dünya var. Her kitabı olduğunda birbirinden farklı dünyaların kapısını aralıyorsun. Geçmiş yıllarda gazeteler bu boşluğu dolduruyordu. Şimdi gazete okumayan bir toplumdan bahsediyoruz’’ ifadelerini kullandı. Kitap okuma alışkanlığının kazandırılması aileden başlar Kitap okuma alışkanlığının aileden başladığını aktaran Savaş, ‘’Kitap okuma alışkanlığının kazandırılması aileden başlar. Çocuğa, ‘Kitap okumalısın veya kitap okuduğunda sana şunları alırım’ demek artık bir fayda sağlamıyor. Anne ve baba kitap okursa, çocuk da kitap okur. Belli bir zaman sonra o çocuk istese de kitap okumayı bırakmaz, alışkanlık haline getirir’’ dedi. Aileler, çay ve yemek saati yaptığı gibi aynı zamanda kitap okuma saati de düzenleyebilir Kitap okuma seferberliği başlatılması çağrısında bulunan Gaziantep Kitap ve Kırtasiyeciler Derneği Başkanı Eşref Savaş, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Kitap okuma seferberliği başlatılmalı ve sürdürülebilir olmalı. Aileler, çay ve yemek saati yaptığı gibi aynı zamanda kitap okuma saati de düzenleyebilir. Günün belli saatinde bu yapılsa birçok şeyin kendiliğinden değiştiği görülecek’’ diye konuştu. Haber Merkezi

Sermaye bizi yaşatmamak için can hıraş bir çaba içinde

Thu, 06 Nov 25 19:36:45 +0300

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Gaziantep Şubesi, Ali Can isimli sağlık emekçisinin iş kazası sonucunda hayatını kaybetmesine tepki gösterdi ‘Üzgünüz, öfkeliyiz’ diyerek sözlerine başlayan Şube Eşbaşkanı Yılmaz Sucu, ‘’Yaptığımız her eylemde mutlaka yüksek sesle haykırdığımız bir sloganımız var; yaşamak, yaşatmak istiyoruz. Biz yaşamak istedikçe, sermaye de bizleri yaşatmamak için can hıraş bir çaba içerisinde. Koşulunu bulduğu her yerde ülkemizde olduğu gibi azgınca saldırıyor. Ülkenin tüm olanakları, devletim tüm aygıtları azgınca saldırması için önüne serilmiş. Önünde duran bir güç yok’’ açıklamasını yaptı. 2025 yılının ilk 10 ayında iş cinayeti sayısı bin 737’ye ulaştı Sucu, ‘’Emeği, emekçinin haklarını görmeyen, karına kar katmaya çalışan sermaye ve onun işbirlikçileri kamu, özel ayrımı gözetmeksizin hizmet ürettiğimiz her alanda kazanılmış haklarımızı budamakta, çalışma haklarımızı ihlal etmekte, çalışma ortamlarımızı güvensiz ve risklere açık hale getiriyor. 2025 yılının ilk 10 ayında iş cinayeti sayısı bin 737’ye ulaştı. Elde edilebilen veriler bile durumun vahametini ortaya koymakta. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı güvende’’ eleştirisini yaptı. 2024-2025 eğitim öğretim yılında en az 72 çocuk işçi hayatını kaybetti 2024-2025 eğitim öğretim yılında en az 72 çocuk işçinin hayatını kaybettiğini kaydeden Sucu, ‘’Okulda olması gereken çocuklarımız bile sermayenin çarklarında öğütülüyor artık. Ali Can bir sağlık emekçisiydi. Sıranın kendine gelmesini beklemeyenlerdendi. Sağlığın ve sosyal hizmetlerin siyasetle bağını kuranlardandı ve kimilerinin hak arayan herkese yapıştırdığı etiketleri gururla taşıyanlardandı. Gelecek güzel günlere olan inancıyla Ege Üniversitesinde SES’imizdi, sloganımızdı, bildirimizdi, eylemimizdi’’ ifadelerine yer verdi. Bizim iş cinayetinde ölen her cana da yüreğimiz yanıyor Sucu, ‘’Sağlıkta tasarruf ölüm getirir diye haykırır her emekçi için “kadrolu güvenceli istihdam” talep ederdi. Sağlıkta taşeron mücadelesinde yaptığımız her eylemde en öndeydi. Güvencesiz istihdamın kölelik koşullarını dayattığını bilirdi. Taşeronlaşmanın yarattığı iş baskısının, maliyet kaygısının, alınmayan önlemlerin canını alacağını bilemedi Ali Can. Tıpkı iş cinayetleriyle hayattan koparılan diğerleri gibi. “Ateş düştüğü yeri yakar” derler. Ama bizim iş cinayetinde ölen her cana da yüreğimiz yanıyor. Şimdi daha çok canımız yanıyor’’ dedi. Haber Merkezi

Sağlık emekçisi, çalıştığının karşılığını alamıyor

Thu, 06 Nov 25 19:35:43 +0300

Enflasyon verilerine göre halkın tükenme noktasına geldiğini söyleyen Genel Sağlık İş Sendikası Gaziantep İl Temsilcisi Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu, ‘’Enflasyon artışına bağlık sağlık çalışanları her gün biraz daha yoksullaşıyor, alım gücü düşüyor. İnsanca yaşamak toplumun tüm fertlerinin hakkı. Ancak ne yazık ki sağlık emekçisi, günümüzde çalıştığının karşılığını alamıyor’’ dedi. Küçükosmanoğlu, ‘’Temel gıda ürünlerinden kiraya, çocuklarımızın okul masraflarından ulaşıma, faturalardan sağlık giderlerine kadar her alanda yapılan zamlar halkımızın belini büküyor. Buna karşın kamu emekçisine, emekliye ve asgari ücrete yapılan komik zamlar ise geçim derdini büyütmekte, halkımızı tükenme noktasına getiriyor. Halk ve sağlık emekçileri her geçen gün biraz daha fakirleşiyor. Sağlık emekçileri aldığı maaş ile ay sonunu getiremiyor’’ değerlendirmesini yaptı. TÜİK’in resmî verilerinin dahi artık pembe bir tablo çizemediği bir dönemdeyiz ‘Enflasyon verileri gösteriyor ki halkımız tükenme noktasına geldi’ diyen Küçükosmanoğlu, ‘’TÜİK’in resmî verilerinin dahi artık pembe bir tablo çizemediği bir dönemdeyiz. Halkımızın hissettiği gerçek enflasyon, TÜİK’in makyajlı rakamlarının çok üzerindedir; yoksulluğu ve hayat pahalılığını her gün iliklerimize kadar yaşıyoruz’’ ifadelerini kullandı. Eşit işe eşit ücret politikasının hayata geçirilmesini istiyoruz Kamuya istihdam yaratmak yerine sözleşmeli, güvencesiz ve esnek çalışmayı dayatan siyasi iktidarın, emek sömürüsünü kurumsallaştırdığını sözlerine ekleyen Küçükosmanoğlu, ‘’Sağlık emekçileri sözleşmeli, güvencesiz çalışmaya devam ediyor. Aynı kurum içerisinde aynı işi yapmalarına karşın farklı maaş almaları çalışma barışına büyük zarar veriyor. Ortada bir adaletsizlik söz konusu. Bu adaletsizliğin ortadan kalması, iş yerinde çalışma barışının sağlanması için eşit işe eşit ücret politikasının hayata geçirilmesini istiyoruz’’ şeklinde konuştu. Enflasyon verileri, halkımızın içinde bulunduğu derin yoksulluğu bir kez daha gözler önüne serdi Küçükosmanoğlu, ‘’ENAG verilerine göre Ekim Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) bir önceki aya göre yüzde 3,74, yıllık bazda ise yüzde 60 artış gösterdi. TÜİK ise aylık enflasyonu yüzde 2,55, yıllık enflasyonu ise yüzde 32,87 olarak açıkladı. Açıklanan Ekim ayı enflasyon verileri, halkımızın içinde bulunduğu derin yoksulluğu bir kez daha gözler önüne serdi’’ açıklamasını yaptı. Emeğimizin hakkını alarak insanca yaşamayı talep ediyoruz Ne kamu emekçisinin ne emeklinin ne de asgari ücretlinin bu koşullarda yaşamayı hak etmediğini vurgulayan Genel Sağlık İş Sendikası Gaziantep İl Temsilcisi Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Genel Sağlık-İş olarak biliyoruz ki bu ülkenin kaynakları ve zenginlikleri hepimize yeter. Biz, insan onuruna yaraşır bir yaşamı; adil bir paylaşımı, emeğin değerinin verildiği, sömürünün sona erdiği bir düzeni istiyoruz. Ağır iş yükü, güvencesizlik ve yoksulluk içinde yaşamayı değil; emeğimizin hakkını alarak insanca yaşamayı talep ediyoruz.’’ Haber Merkezi

Maliyet yurttaşa yüklenecek!

Thu, 06 Nov 25 19:11:18 +0300

Doğalgaz sayaçlarına ‘emniyet kilidi’ takılacak Yeni dönemde doğalgaz sayaçlarına takılacak “emniyet kilidi” tartışma yarattı. Uygulamanın pilot illerde başladığı ve maliyetin yurttaşa yansıtılacağı belirtildi. Bütçedeki açığı kapatmak için yeni adımlar atan iktidar, bu kez doğalgaz sayaçlarına yönelik yeni bir uygulamayı gündeme aldı. Kış aylarının başlamasıyla birlikte doğalgaza yapılan zamların ardından sayaç değişim ücretleri ve servis bedellerine ek olarak “emniyet kilidi” dönemi başladı. Yurtdışından ithal edilecek olan ve yurttaşa 2 bin 500 TL’ye mal olacağı belirtilen bu kilitlerin, yeni gaz açılışlarında ve kombi değişimlerinde takılacağı ifade edildi. Uygulama ilk etapta Denizli, Aydın ve Konya’da pilot olarak başlatıldı. İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, uygulamanın dayandığı yasal zemini sorguladı. Öztürk, “Vatandaşa zorla ürün satmak, ekonomisi çökmüş milleti daha da çaresiz bırakmaktır. Vatandaş tenceresini kaynatamaz hale geldi, iktidar hâlâ yeni kazanç peşinde” dedi. AKP iktidarının vatandaşın değil, yakın çevresinin ekonomik çıkarlarını koruduğunu savunan Öztürk, “Vatandaşı soyan kararların altına imza atıyorlar” ifadelerini kullandı. Öztürk, TBMM’ye verdiği önergeyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’a şu soruları yöneltti: Neden Denizli, Aydın ve Konya pilot bölge seçildi? Ekstra maliyetin tamamının vatandaşa yansıtılmasının gerekçesi nedir? Bu uygulama vatandaş güvenliği için mi yoksa ticari bir kaygı mı var? Cumhuriyet

Altın satımında o bozdurma yöntemi yasaklanıyor

Thu, 06 Nov 25 19:09:46 +0300

Hazine ve Maliye Bakanlığı, kredi kartıyla yapılan altın alım satımlarına yönelik yeni adımlar attı. “Bozdurma işlemi” olarak bilinen yöntemle nakit elde edenlere sıkı denetim uygulanacak. Kuyumculara ağır cezalar yolda. Türkiye’de yüksek enflasyonun etkisiyle Türk Lirası hızla değer kaybederken, yurttaşlar birikimlerini korumak için altına yönelmeye devam ediyor. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz indirimi kararı sonrası altın fiyatlarındaki yükselişlerin kalıcı olması beklenirken, kuyumcularda hareketlilik sürüyor. Ancak Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan gelen yeni açıklama sektörde dikkat çekti. Enflasyonla mücadele kapsamında kredi kartı harcamalarına getirilen sınırlamaların ardından, bazı vatandaşların bu kısıtlamaları “kuyumcu işlemleri” üzerinden aşmaya çalıştığı tespit edildi. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) ortak çalışmasıyla, bankalara gönderilen yeni talimatla nakit avans ve taksitli işlemlere yeni sınırlar getirildi. Son dönemde kredi kartı ile altın alıp kısa süre içinde geri satarak nakit elde eden yurttaşların sayısında artış yaşandı. “Bozdurma işlemi” olarak bilinen bu yöntemle yapılan işlemler, ekonomi yönetimi tarafından enflasyonu tetikleyen unsurlardan biri olarak değerlendiriliyor. Bu kapsamda, söz konusu işlemlere aracılık eden kuyumculara ağır para cezaları uygulanacağı bildirildi. Bakanlık, kredi kartıyla yapılan altın alışverişlerini yakından izleyerek yasadışı nakit dönüşümlerine karşı kapsamlı denetimlerin süreceğini açıkladı. Cumhuriyet

İSİG 'İş Cinayeti Raporu'nu yayımladı: Ekim ayında en az 169 işçi yaşamını yitirdi!

Thu, 06 Nov 25 19:08:22 +0300

İSİG Meclisi'nin "İş Cinayeti Raporu"na göre, ekim ayında en az 169 işçi yaşamını kaybetti. Yılın on ayında "iş cinayeti" sayısı bin 737’ye ulaştı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, ekim ayına ilişkin İş Cinayeti Raporu'nu açıkladı. Rapora göre, ekim ayında 169 işçi, "iş cinayetlerinde" hayatını kaybetti. İşkollarına göre ölümlerin yüzde 27'si tarım/orman, yüzde 25'i inşaat/yol, yüzde 15'i taşımacılık, yüzde 6'sı metal, yüzde 5'i ticaret/eğitim işkollarında oldu. Bunların yüzde 23'ü ezilmeden, yüzde 20'si trafik servis kazasından, yüzde 17'si ise yüksekten düşmeden kaynaklandı. Yaşamını yitiren işçilerin 12'si kadın, 157'sini ise erkekler oluşturdu. Bunların 8'inin çocuk, 7'sinin ise mülteci/göçmen olduğu kaydedildi. 14 yaş ve altı 1 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 7 çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 32 işçi, 30-49 yaş arası 61 işçi, 50-64 yaş arası 46 işçi, 65 yaş ve üstü 14 işçi ve yaşı bilinmeyen 8 işçi hayatını kaybetti. Ölümlerin 19'u İstanbul’da; 10'u Mersin’de; 9'u Ankara’da; 7'si Bursa’da; 6’şar ölüm Hatay, İzmir ve Ordu’da; 5’er ölüm Çanakkale ve Sakarya’da; 4’er ölüm Aydın, Denizli, Gaziantep, Kocaeli, Konya, Malatya ve Muğla’da; 3’er ölüm Aksaray, Antalya, Çorum, Kastamonu ve Tekirdağ’da; 2’şer ölüm Adana, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Burdur, Edirne, Kahramanmaraş, Kayseri, Mardin, Nevşehir, Samsun, Sivas, Şanlıurfa ve Kazakistan’da; 1’er ölüm Adıyaman, Batman, Bitlis, Çankırı, Diyarbakır, Düzce, Giresun, Iğdır, Isparta, Kars, Kırklareli, Kütahya, Manisa, Muş, Niğde, Osmaniye, Rize, Şırnak, Uşak, Yozgat, Bulgaristan, Cezayir, Gürcistan, Karadağ ve Mısır’da meydana geldi. cumhuriyet

LGS sınav tarihi belli oldu

Thu, 06 Nov 25 19:06:37 +0300

Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki sınavın yapılacağı tarihi açıklandı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Sınavla Öğrenci Alacak Ortaöğretim Kurumlarına İlişkin Merkezî Sınav'ın 14 Haziran 2026 Pazar günü yapılacağını belirtti. Sınavın içeriğine ilişkin de bilgi veren Tekin, "8'inci sınıf öğrencilerimize yönelik LGS kapsamındaki merkezî sınavda tüm sorular, öğretim programlarında yer alan konu ve kazanımlar doğrultusunda hazırlanacak" dedi. T24

Ziraat Türkiye Kupası'nda Yalova FK 77-Gaziantep FK karşılaşacak

Thu, 06 Nov 25 19:05:32 +0300

TFF Hasan Doğan Milli Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri'ndeki kura çekimine TFF 1. Başkan Vekili Mecnun Otyakmaz ve yönetim kurulu üyeleriyle kulüp temsilcileri katıldı. Kura çekiminde 10 yeni ekibin yanı sıra 3. eleme turunda rakiplerine üstünlük sağlayan 28 takım yer aldı. Tek maç eleme usulüne göre 2, 3 ve 4 Aralık'taki maçları kazanan 19 takım, adını grup aşamasına yazdıracak. Trendyol Süper Lig'de geçen sezon Avrupa kupalarına katılma hakkı kazanan Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, RAMS Başakşehir ve Samsunspor, gruplarda doğrudan mücadele edecek. Ziraat Türkiye Kupası'nda 4. eleme turu eşleşmeleri şöyle: Emre Gökdemir İnşaat Ankara Keçiörengücü-Zecorner Kayserispor Yalova FK 77-Gaziantep FK Boluspor-Kahta 02 İstanbulspor-SMS Grup Sarıyer Özbelsan Sivasspor-Aliağa Futbol Muğlaspor-Sipay Bodrum FK Çaykur Rizespor-Atko Grup Pendikspor Muşspor-TÜMOSAN Konyaspor Beyoğlu Yeni Çarşı-Göztepe Arca Çorum FK-Corendon Alanyaspor ikas Eyüpspor-Astor Enerji Çankayaspor Fethiyespor-Bandırmaspor Karpedo Dondurma Kahramanmaraşspor-Erzurumspor Silifke Belediyespor-Hesap.com Antalyaspor Sakaryaspor-Gençlerbirliği Alagöz Holding Iğdır FK-Orduspor 1967 Karacabey Belediyespor-Kocaelispor Trabzonspor-İmaj Altyapı Vanspor Esenler Erokspor-Mısırlı.com.tr Fatih Karagümrük t24

500 bin sosyal konut projesi için başvurular T.C kimlik numarasına göre alınacak

Thu, 06 Nov 25 19:04:56 +0300

TOKİ, 81 ilde inşa edilecek 500 bin konutluk “Yüzyılın Konut Projesi” için başvuru sürecini başlatıyor. Başvurular, 10 Kasım Pazartesi günü saat 09.00’dan itibaren e-Devlet üzerinden alınacak. Başvuru yoğunluğunun önüne geçmek için TC kimlik numarasının son rakamına göre aşamalı sistem uygulanacak. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), “Yüzyılın Konut Projesi” için başvuru takvimini duyurdu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı koordinasyonunda yürütülen projeye başvurular, 10 Kasım Pazartesi günü saat 09.00’dan itibaren e-Devlet üzerinden yapılabilecek. Bu kapsamda, vatandaşların kolay ve hızlı başvuru yapabilmesi için önceki TOKİ kampanyalarında olduğu gibi aşamalı başvuru sistemi devreye alınacak. Başvurular T.C. kimlik numarasına göre alınacak Başvuru sürecinde yoğunluk yaşanmaması amacıyla, TC kimlik numarasının (TCKN) son hanesine göre başvuru günleri belirlendi. Başvuru sistemi 15 Kasım itibarıyla tüm vatandaşlara açılacak ve 19 Aralık 2025 tarihine kadar devam edecek.

Çiftçinin yüzde 90’ı bankalar ve Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlu durumda

Wed, 05 Nov 25 18:14:24 +0300

Girdi maliyetlerinin yükselmesi sonucunda zor günler geçiren Araban çiftçisinin yüzde 90’ı bankaya ve Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlu, yüzde 30’u ise icralık… Çiftçinin kara kara düşündüğünü belirten Araban Ziraat Odası Başkanı Hasan Altun, ‘’Şu anda çiftçilerin yüzde 90’ı hem banka hem de Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlu. Ayrıca çiftçilerin yüzde 30’u ise icralık olduğundan borçlarını ödemek için traktörlerini satmaya çalışıyorlar’’ dedi. Bakanlık, girdi maliyetlerini hesaplayarak destek vermeli Altun, çiftçilerin çok zorlu bir dönemden geçtiğini aktarırken, ‘’Büyükşehir Belediyesi’nin sunduğu mazot desteği üreticilere bir nefes aldırdı fakat yetersiz. Çünkü belediyenin verdiği mazot, çiftçinin bir günlük ihtiyacını karşılar. Dolayısıyla Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından verilen desteklerin arttırılması gerekiyor. Bakanlık, girdi maliyetlerini hesaplayarak destek vermesi lazım’’ değerlendirmesinde bulundu. Her şeye zam geliyor ama üretilen ürünlere bir türlü zam gelmiyor Çiftçinin ürününün değerinde satılması gerektiğini vurgulayan Altun, girdi maliyetlerinin yükselmesinden dert yandı. ‘’Mazotun yanı sır gübreye, ilaca, elektriğe zam geldi. Bunlara gelen zamlar çiftçilerin maliyetini arttırıyor. Her şeye zam geliyor ama üretilen ürünlere bir türlü zam gelmiyor. Çiftçi para kazanamazsa üretimden uzaklaşıyor, bu da tarımın geleceği açısından iyi bir durum değil’’ tespitini yaptı. Şu anda ekim hazırlıkları yapılıyor ancak ekim yapılmıyor Araban’da hububat ekim hazırlıklarının başladığını ancak kuraklığın çiftçileri tedirgin ettiğini dile getiren Altun, ‘’Şu anda ekim hazırlıkları yapılıyor ancak ekim yapılmıyor. Çünkü havalar halen sıcak seyrediyor, yağış yok. Hububat ekildiğinde erken uyanacak bu da tehlikeli. Geçmiş yıllarda Ekim ayında yapılan hububat ekimleri küresel iklim değişikliği ile birlikte bir ay ileriye kaymış durumda’’ hatırlatmasını yaptı. Kuraklığın her geçen daha fazla hissedildiği günümüzde bir damla suyun bile çok önemi var Kuraklık tehlikesinin devam ettiğini ifade eden Altun, ‘’Yanı başımızda bir Fırat’ımız var ama suyu Suriye’ye akıyor. Geçen hafta Mardin’e gittik, her taraf yemyeşil, çünkü su var. Üretimin devamlılığı ve sürdürülebilirliği için sulu tarıma geçmemiz gerekiyor. Ardıl barajımız kurudu. Kuraklığın her geçen daha fazla hissedildiği günümüzde bir damla suyun bile çok önemi var’’ şeklinde konuştu. Geçen seneye göre sarımsak ekim alanımız yüzde 30 arttı 30 bin dönüm üzerinde arazide sarımsak ekimi yapıldığını sözlerine ekleyen Altun, ‘’Geçen seneye göre sarımsak ekim alanımız yüzde 30 arttı. Çünkü pamuktan zarar eden ve para kazanamayanlar sarımsak ekmeye başladı. Ancak yağış olmayınca yer altı suları ile sulama yapılıyor. Tabii bu da elektrik maliyetlerinin yükselmesine yol açıyor. Sarımsaklarımızda tehlikede. Yağışın olmasını bekliyoruz’’ açıklamasında bulundu. Haber Merkezi

GASKİ son 3 yılda 1 milyar 61 milyon lira faiz ödedi

Wed, 05 Nov 25 18:13:04 +0300

Sayıştay, Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü 2024 yılı denetim raporunu açıkladı. Söz konusu rapora göre GASKİ, 2024 yılında 731 milyon lira faiz ödemesi yaptı Sayıştay, Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü 2024 yılı denetim raporunu kamuoyuna açıkladı. Personel gideri 507 milyon lira, sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri 57 milyon lira, mal ve hizmet alımına 3 milyar 200 milyon lira ve faize ise 731 milyon lira, cari transferler 36 milyon 812 bin lira, sermaye giderleri 1 milyar 720 milyon lira olmak üzere toplamda GASKİ’NİN 2024 yılı giderlerinin toplamı 6 milyar 253 milyon lira oldu. Tefecilerin eline düşmüş gibi faiz ödemeye devam ediyorlar CHP Gaziantep Şahinbey Önceki Dönem Meclis Üyesi Uğur Kalkan, GASKİ’nin, son 3 yılda 1 milyar 61 milyon lira faiz ödediğini duyurdu. Sayıştay’ın GASKİ raporunu paylaşan Kalkan, ‘’Onlar da tefecilerin eline düşmüş gibi faiz ödemeye devam ediyorlar. 731 milyonu 2024 yılında olmak üzere; son 3 yılda 1 milyar 61 milyon lira faiz ödemişler’’ dedi. 249 bin 905 abonenin 464 milyon lira vadesi geçmiş su borcu var ‘249 bin 905 abonenin 464 milyon lira vadesi geçmiş su borcu varmış’ diyen Kalkan, ‘’90 bin 727 Kişinin kimlik numarası bilinmiyormuş, bunların da 129 milyon lira borçları varmış. İlçe belediyelerine 150 milyon lira çevre temizlik ve buna ilişkin gecikme zamları gönderilmiyormuş. 64 İşçinin 6965 gün kullanılmamış yıllık izni varmış’’ şeklinde konuştu. Haber Merkezi

Büyümeden elde edilen kazanç toplumun her kesimlerine yansımıyor

Wed, 05 Nov 25 18:10:49 +0300

Mehmet Akif Sarıca: Zengin daha da zenginleşirken, geniş halk kesimleri yoksullaşıyor Gelir dağılımındaki adaletsizliğin her geçen gün daha da derinleştiğini söyleyen Sarıca, ‘’Ekonomik büyümeden elde edilen kazanç, toplumun tüm kesimlerine adil biçimde yansımamakta; zengin daha da zenginleşirken, geniş halk kesimleri yoksullaşıyor. Çalışanların önemli bir bölümü, açlık sınırının dahi altında olan asgari ücretle geçimini sürdürmek zorunda kaldı. Asgari ücret, adeta bir taban ücret olmaktan çıktı, ülkenin genel ücret standardı hâline geldi. Bu durum, gelir adaletsizliğini yapısal bir soruna dönüştürmekte ve emek kesiminin refah payından giderek daha az pay almasına yol açıyor’’ değerlendirmesinde bulundu. İşçinin yılın başında aldığı net ücret, vergi dilimlerindeki düzenlemeler nedeniyle azalıyor Ücretli çalışanlar üzerinde, hem doğrudan gelirlerinden hem de dolaylı olarak harcamalarından kaynaklanan ağır bir vergi yükü bulunduğunu sözlerine ekleyen Sarıca, ‘’Ücretlerin vergilendirilmesinde mevcut tarife ve oranlar çalışanları mağdur ediyor. İşçilerin yılın başında aldığı net ücret, ilerleyen aylarda vergi dilimlerindeki düzenlemeler nedeniyle giderek azalıyor. Bu durum, toplu iş sözleşmeleriyle elde edilen ücret artışlarının anlamını yitirmesine neden oluyor. İşçilerin vergi nedeniyle uğradıkları gelir kaybının önlenmesi için acilen düzenleme yapılması gerekiyor. Sosyal devlet olmanın gereği olarak vergide adalet sağlanmalı, gelir vergisi tarifesi ve oranı ücretliler lehine yeniden düzenlenmeli’’ çağrısında bulundu. Ücret, ikramiye ve diğer özlük hakları ile çalışma koşulları bakımından hâlen önemli eksiklikler bulunuyor İl Başkanı Sarıca, ‘’696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kadroya geçirilen işçilerin, ücret, ikramiye ve diğer özlük hakları ile çalışma koşulları bakımından hâlen önemli eksiklikler bulunuyor. Bu eksiklikler, hem çalışanların yaşam standartlarını olumsuz etkilemekte hem de işyerlerinde çalışma barışını ve verimliliği zedeliyor. Kamu kurum ve kuruluşlarında kalıcı bir huzur ortamı ve adil bir çalışma düzeni tesis edilebilmesi için, söz konusu sorunların ivedilikle giderilmesi ve gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor. Ayrıca kamuda hâlen taşeron işçisi olarak çalışanlar bulunuyor. 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) düzenlemesi dışında bırakılan işçilerin bir an önce kamuda kadroya alınmasını ve kamuda taşeron işçisi sorununun tamamen çözüme kavuşturulması gerekiyor’’ açıklamasını yaptı. Banka promosyonlarının tamamı çalışanlara aktarılmalı Banka promosyonlarına değinen Sarıca, ‘’Banka promosyonları, işçilerin maaş ödemelerinin belirli bir banka aracılığıyla yapılması karşılığında, banka tarafından işyeri adına ödenen maddi katkılar. Özel sektörde ve kamuda bulunan alt işverenlerin büyük bölümü, promosyon bedellerini kendi uhdesinde tutarak çalışanlara yansıtmıyor. Bu uygulama, eşitlik, hakkaniyet ve dürüstlük ilkelerine aykırı olduğu gibi, işçinin emeğinden doğan mali haklarının da ihlali anlamına geliyor. Bu nedenle, özel sektör işyerlerinde yapılan banka promosyon anlaşmalarından doğan tutarların, tamamının çalışanlara aktarılması gerekiyor’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Ne duyan, ne gören ne de tedbir alan var

Wed, 05 Nov 25 18:08:54 +0300

Antep’te böyle bir üvez istilası görülmedi… CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, son günlerde Gaziantep’i etkisi altına alan üvez istilasını Meclis gündemine taşıdı. Kuraklık ve ilaçlamadaki yetersizliklerden dolayı üvezlerin çoğaldığını dile getiren Öztürkmen, hem tarımla uğraşanların hem de şehir merkezinde yaşayanların zor günlerden geçtiğini belirtti. Gaziantep’te daha önce bu ölçekte bir üvez salgını olmadığını yaşanmadığını belirten Öztürkmen, hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesine ve yağmur yağmamasına değinerek, küresel ısınmanın hayatımız üzerindeki etkilerine dikkat çekti. Öztürkmen TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Gaziantep’te son haftalarda yaşanan üvez böceği istilası, kentin bazı mahallelerinde vatandaşların hayatını olumsuz etkiliyor. Üvez, tarımsal üretkenliği tehdit eden önemli bir zararlı türdür. Daha önce Gaziantep'te böyle bir üvez istilası görülmedi. Sadece tarlalar değil, şehir merkezinde de vatandaşlar bunun mağduriyetini yaşıyor. Belediyeler ilaçlama yapmakta geç kalmıştır. Fıstık ağaçları, zeytin ağaçları tehdit altındadır. Kuraklığın, zirai donun vurduğu Gaziantep'i şimdi istilacı türler vuruyor. Gaziantep’te de tarım istihdamı günden güne düşüyor. Üretici destek beklerken, AKP köstek olmaya devam ediyor. Barak P2 Pompa İstasyonu ve Ana Kanalları bir an önce tamamlanmalı. P3 ve P4 pompaj sistemleri Yatırım Programına alınıp daha fazla zaman kaybedilmeden hayata geçirilmeli” dedi. Haber Merkezi

Vatandaşımız sigorta yaptırma konusunda duyarlı olmalı

Wed, 05 Nov 25 18:07:52 +0300

Zorunlu trafik sigortasından iş yeri sigortasına, yangın sigortasından tamamlayıcı sağlık sigortasına kadar tüm sigortaların önemli olduğunu dile getiren Tancan Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tancan, ‘’Neden sigorta yaptırıyorum, gerek yok denilmemeli. Vatandaşımız sigorta yaptırma konusunda duyarlı olmalı ve tasarruf olarak görülmeli’’ dedi. Sigortalatmaya gerek yok, ürünüm yanmaz, çalınmaz denilmemeli Vatandaşa çağrıda bulunan Tancan, ‘’Değerlerimizi sigortalatmaya gerek yok, ürünüm yanmaz veya çalınmaz denilmemeli. Yoğun kar yağışı olacağı veya deprem olacağı hiçbirimizin aklına gelmezdi. O yüzden hiçbir şey olmaz denilmemeli, önceden tedbir alınmalı. Sigorta bir tasarruf olarak görülmeli. Vatandaşımız, trafik poliçesini yaptırmayı ertelemesin. Her zaman sahadayız. Müşterilerimize daha iyi hizmet verebilmek için çevremizde meydana gelen hasarlı inceledik, incelemeye devam ediyoruz’’ şeklinde konuştu. Yaşanan olay bizim için bir tecrübe oldu İş yeri sigortasının önemine değinen Tancan, ‘’Geçmiş yıllarda Gaziantep’te yoğun bir kar yağışı yaşanmıştı. O dönemde Organize Sanayi bölgesinde faaliyet gösteren bir sigortalımız üretim yaptığı makine üzerine çatı çöktü ve aynı bölümde bulunan yine 5 makine yönlendirmelerimiz ile uzman restorasyon ekipleri tarafından titizlikle kurtarıldı. Yine aynı bölümde emtia ıslanması sonucu yaklaşık 100 ton ham madde kurutularak tekrar üretime kazandırıldı.. Çünkü her bir makine ve emtia milli servet değerinde. O dönem daha yüksek maliyetli olan hasar rakamını 71 milyon TL (3,500,000 usd) düşürerek mağduriyet giderdi. Bu yaşanan olay bizim için bir tecrübe oldu’’ ifadelerini kullandı. Müşteri memnuniyeti bizim için en önemli konuların başında yer alıyor Hizmet ve kaliteyi her zaman ön planda tuttuklarını kaydeden Tancan, ‘’Müşteri memnuniyeti bizim için en önemli konuların başında yer alıyor. En uygun sigortayı müşteriye sunuyoruz. Kaliteden hiçbir şekilde taviz vermeden çalışıyoruz. Şu anda Duisburg Bulvarı’nda hizmet vermekteyiz. Yeni iş yerimiz hem büyük hem de ferah, tüm müşterimizi ve vatandaşımızı bekliyoruz’’ şeklinde konuştu. Haber Merkezi

İşçi ücretlerinde 10 aylık kayıp 1,8 trilyon TL'ye dayandı

Wed, 05 Nov 25 15:49:13 +0300

Ortalama bir işçinin on aylık kaybı 106 bin lirayı aştı DİSK-AR’ın Ekim 2025 raporuna göre, SGK kapsamındaki işçilerin 10 aylık kaybı toplam 1,8 trilyon TL’ye dayandı. Araştırmaya göre ortalama bir işçinin on aylık birikimli bireysel enflasyon, vergi ve kesinti kaybı ise 106 bin 524 TL oldu. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından aylık olarak hazırlanan Ücret Kayıpları İzleme Raporu'nun Ekim 2025 verileri yayımlandı. DİSK-AR tarafından sadece SGK kapsamındaki işçileri (yaklaşık 17 milyon) kapsayarak yapılan araştırmaya göre bir yandan enflasyon öte yandan artan gelir vergisi yükü nedeniyle harcanabilir gerçek (reel) ücretler büyük bir erozyonla karşı karşıya. Paylaşılan verilere göre, 2025’in onuncu ayında ortalama ücretin yarısı (yüzde 51,1’i) vergi, kesinti ve enflasyon nedeniyle eridi. DİSK-AR verilerine göre ortalama işçi ücretinde Ocak 2025 tarihinde enflasyon nedeniyle yaşanan kayıp 1.910 TL iken Ekim 2025’te bu miktar 10 bin 873 TL’ye yükseldi. Gelir ile damga vergisi ve enflasyon nedeniyle ocak ayındaki erime 4 bin 910 TL iken bu miktar ekim ayında 18 bin 268 TL oldu. Araştırmaya göre ortalama bir işçinin on aylık birikimli bireysel enflasyon, vergi ve kesinti kaybı ise 106 bin 524 TL oldu. Toplam kayıpların ise çok daha ürkütücü boyutlarda olduğu belirtilen raporda, sadece sigortalı işçilerin aylık enflasyon kaybının Ekim 2025’te toplam (tüm işçiler için) 184,6 milyar TL’ye ulaştığı enflasyon ve vergi kaynaklı toplam erimenin ise 310,1 milyar TL olduğu belirtildi. Araştırmada on aylık birikimli erimenin (on ayın toplamı) ise 1,8 trilyon TL’ye yaklaştığı kaydedildi. Artan gelir vergisi yükü nedeniyle tüm işçiler için yaşanan on aylık birikimli toplam ücret erimesi (kesintiler hariç) 794,6 milyar TL olurken enflasyonun yarattığı kayıp ise 994,4 milyar TL’ye ulaştı. Böylece enflasyon ile vergilerin işçi ücretlerine on aylık toplam faturasının en az 1 trilyon 789 milyar TL olduğu belirtildi. cumhuriyet

Beyin Sapı İmplantasyonu başarıyla uygulandı

Wed, 05 Nov 25 15:48:18 +0300

Türkiye’de yalnızca dört merkezde gerçekleştirilebilen beyin sapı implantasyonu ameliyatı, Şehir Hastanesi’nde başarıyla yapıldı. Osmaniye’den başvuran 1 yaşındaki Hamza Tuğra bebek, Gaziantep Şehir Hastanesi’nde bu yöntemle tedavi edilen ikinci hasta oldu. Doğuştan iç kulağı bulunmayan hastaya, beyin sapındaki işitme merkezine doğrudan yerleştirilen implant sayesinde sesleri algılaması hedefleniyor. Ameliyatı gerçekleştiren Kulak Burun Boğaz Kliniği’nden Doç. Dr. Secaattin Gülşen, “Doğuştan her iki iç kulağı gelişmeyen, dolayısıyla işitme sinirleri de bulunmayan hastamızın işitmesi mümkün değildi. İşitebilmenin tek yolu, beyin sapındaki işitme merkezine elektronik bir implant yerleştirmekti. Yaklaşık 2,5 saat süren bu ameliyatı 1 ay önce başarıyla gerçekleştirdik. Bu bölgede bu ameliyatı yapan tek merkez biziz. Türkiye’de sadece 4-5 merkezde uygulanabiliyor. Bugün cihazın açılışını yaptık, seslere yanıtları ölçtük. Bundan sonra duymaya devam edecek inşallah. Rehabilitasyon süreciyle birlikte dil gelişimi de hızla ilerleyecek. Bu mutluluğa vesile olmaktan büyük gurur duyuyoruz” dedi. Hamza Tuğra bebeğin babası Eyyup Çabuk ise, “Çocuğumuz doğuştan işitme engelliydi. Çare olarak Beyin Sapı Ameliyatı önerildi. Birçok yere başvurduk, bu ameliyatın sadece Gaziantep Şehir Hastanesi’nde yapıldığını öğrendik. Secaattin hocamız ve ekibi sayesinde ameliyatımız başarılı geçti. Bir babanın çocuğunun sesleri duyması kadar güzel bir şey olamaz. Hastanemize ve tüm ekibe teşekkür ediyoruz” diye konuştu. Doğu, Güneydoğu ve Akdeniz bölgelerinde bu ameliyatı gerçekleştiren tek merkez olma özelliğini taşıyan Gaziantep Şehir Hastanesi, ileri teknoloji ve uzman kadrosuyla bölge halkına umut olmaya devam ediyor. Haber Merkezi

Motorlu taşıt vergisi yüzde 25,49 artacak

Wed, 05 Nov 25 15:47:38 +0300

TÜİK’in ekim verileri sonrasında 2026 yılı için vergi artış oranı belli oldu. Yeni yılda MTV ve harçlarda artış beklenirken, Cumhurbaşkanı kararı belirleyici olacak. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ekim ayı enflasyonunu yüzde 2,55 olarak açıklamasının ardından 2026 yılı için yeniden değerleme oranı (YDO) yüzde 25,49 olarak belirlendi. Bu oran, vergi, harç ve cezaların yanı sıra Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) başta olmak üzere birçok kalemde zam oranını belirleyecek. Yeniden değerleme oranı kapsamında MTV ödemeleri de aynı oranda artacak. Bu yıl 2 bin 620 TL MTV ödeyen bir otomobil sahibi, gelecek yıl 3 bin 288 TL ödeyecek. Araçların motor silindir hacmine göre vergi tutarları da kademeli olarak yükselecek. Yeniden değerleme oranına paralel olarak ÖTV muafiyetli araçların alım üst limiti de artacak. Uzmanlara göre limitin 2 milyon 290 bin TL’den 2 milyon 873 bin TL’ye yükselmesi bekleniyor. MTV tutarlarının hesaplanmasında aracın tescil yılı, yaşı, motor hacmi ve bulunduğu vergi dilimi belirleyici oluyor. Artışlar bu orana göre yapılırsa 1-3 yaş aralığındaki ve motor hacmi 1300 cc’yi geçmeyen araçlarda MTV 6 bin 66 TL ila 7 bin 282 TL arasında olacak. 1301-1600 cc aralığındaki araçlarda 10 bin 667 TL ila 12 bin 689 TL, 1601-1800 cc aralığındakilerde ise 20 bin 542 TL ila 22 bin 420 TL aralığında MTV ödenecek. Model yılı daha eski olan araçlarda ise MTV tutarlarının 2 bin 361 TL ila 29 bin 432 TL arasında değişmesi öngörülüyor. Yeni yılda vergi ve harç oranlarının kesinleşmesi için cumhurbaşkanı kararı bekleniyor. Yetkinin kullanılması durumunda belirlenen oranlarda değişikliğe gidilebilecek. Cumhuriyet

Tarımsal girdi enflasyonu arttı

Wed, 05 Nov 25 15:45:24 +0300

Ana gruplarda bir önceki aya göre tarımda kullanılan mal ve hizmetler endeksinde yüzde 2,79, tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmetler endeksinde yüzde 0,95 artış gerçekleşti. Geçen yılın aynı ayına göre tarımda kullanılan mal ve hizmetler endeksinde yüzde 33,92, tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmetler endeksinde yüzde 33,61 yükseliş görüldü. Alt gruplar Yıllık Tarım-GFE'ye göre 5 alt grup daha düşük, 6 alt grup daha yüksek değişim gösterdi. Haziranda yıllık bazda artışın az olduğu alt gruplar yüzde 17,91 ile tarımsal ilaçlar, yüzde 19,52 ile bina bakım masrafları oldu. Yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise yüzde 61,77 ile veteriner harcamaları, yüzde 40,98 ile gübre ve toprak geliştiriciler olarak kayıtlara geçti. Aylık Tarım-GFE'ye göre 8 alt grup daha düşük ve 3 alt grup daha yüksek değişim sergiledi. Haziranda bir önceki aya göre, artışın düşük olduğu alt gruplar yüzde 0,94 ile binalar, yüzde 0,95 ile malzemeler oldu. Buna karşılık, aylık artışın yüksek olduğu alt gruplar yüzde 6,05 ile gübre ve toprak geliştiriciler, yüzde 4,48 ile enerji ve sağlayıcılar olarak hesaplandı. T24

Dolgu ve benzeri medikal estetik uygulamalarını mutlaka uzman hekim yapmalı

Wed, 05 Nov 25 15:44:39 +0300

Özel Hatem Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Özcan Öcük, son dönemde artış gösteren yanlış ve yetkisiz dolgu uygulamalarıyla ilgili önemli uyarılarda bulundu. Dr. Öcük, özellikle burun, dudak ve yüz hatlarına yapılan dolgu işlemlerinde “merdiven altı” olarak tabir edilen kontrolsüz uygulamaların ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti. “Dolgu ve benzeri medikal estetik uygulamaları mutlaka uzman hekimler tarafından, uygun koşullarda ve Sağlık Bakanlığı onaylı ürünlerle yapılmalıdır” diyen Dr. Öcük, yanlış uygulamaların doku kaybı, kalıcı hasar hatta ölüm gibi ciddi sonuçlara neden olabileceğini vurguladı. “Merdiven altı yapılan işlemlerde sakatlık, doku kaybı, kalıcı hasarlar hatta ölümle sonuçlanabilecek ciddi komplikasyonlar ortaya çıkabilir.” Dolgu, botoks ve mezoterapi gibi işlemlerin yalnızca sertifikalı ve yetkin hekimler tarafından yapılması gerektiğini ifade eden Dr. Öcük, sözlerine şöyle devam etti: “Bu tür uygulamaların uzman olmayan kişilerce yapılması, istenmeyen ve geri dönüşü zor sonuçlar doğurabilir. İşlemlerin uygun koşullarda, uzman kişiler tarafından ve Sağlık Bakanlığı onaylı ürünlerle gerçekleştirilmesi büyük önem taşır. Danışanlarımızın hem görünüm hem de yaşam kalitesi beklentileri bizim için çok değerlidir. Bu nedenle tüm medikal estetik uygulamalarımız hijyenik koşullarda, güvenilir ve onaylı ürünlerle gerçekleştirilir.” Dr. Öcük, Hatem Hastanesi bünyesindeki Estetik Merkezi’nde yapılan işlemler hakkında da bilgi vererek şunları söyledi: “Gaziantep Özel Hatem Hastanesi Estetik Merkezi’nde; dolgu, botoks, lazer, fraksiyonel lazer, altın iğne ve mezoterapi gibi birçok medikal estetik işlem, bizzat uzman doktorlarımız tarafından yapılmaktadır. Bu sayede hastalarımız, hem kullanılan ürünlerin Sağlık Bakanlığı onaylı olmasından hem de işlemlerin hastane ortamında, son derece hijyenik koşullarda gerçekleştirilmesinden emin olabilirler. Komplikasyon riskimiz oldukça düşüktür ve hastalarımızın güvenliği bizim için her zaman en öncelikli konudur.” Haber Merkezi

Ülkenin üretimden çıktığı görülüyor, göstergeler üretmediğimizi söylüyor

Wed, 05 Nov 25 11:38:29 +0300

Güneydoğu iplik Sanayicileri Derneği Başkanı Ali Burnukara, son zamanlarda tekstilde ve genel olarak üretimde yaşanan sorunları dile getirdi. Burnukara, “İşsiz sayısının artışının getireceği felaketi düşünerek, Türkiye’yi ithalat cenneti olmaktan çıkarıp, çok üreten, ucuza üreten ülke konumuna getirmek bu hükümetin görevidir” diye konuştu... GADSİD Başkanı Ali Burnukara, tekstildeki krizle ilgili olarak Sabah’ın sorularını yanıtlarken, “Genele baktığımızda ülkenin üretimden çıktığını görebilirsiniz. Hatta yabancı yatırımcı firmalara baktığımızda hepsinin hizmet sektörü, finans sektörü gibi işler için geldiklerini görürsünüz. Bu da Türkiye’nin üretmeyen bir ülke konumuna geleceğinin ve nüfusu çok büyük olan ülkemiz için istihdam açısından iyi sonuçlar vermeyeceğinin göstergesidir” diye konuştu. Pamuk ipliği sektörü yüzde 50 kapasitelere düşmüş durumda Sabah: Önce şunu bilmek istiyoruz. OSB’nin bir yetkilisi kısa bir süre önce “Tekstil şaha kalkıyor” diye demeç verdi. Oysa, biliyoruz ki yakın zamanlarda, birçok tekstil kuruluşu kapılarını kapamak zorunda kaldı, örneğin Akkoza kapandı. Kapanmakla da kalmadı arsası hariç satışa çıktı. Bize Gaziantep’te tekstil sektörünün bir fotoğrafını çeker misiniz? Burnukara: Evet ben de bu sorduğunuz soruyu basından okumuştum. Hatta acaba ben başka bir yerde mi yaşıyorum diye hayıflanmıştım. Belki o zaman o beyanatı veren başkanlar piyasanın motivasyonunu yükseltmek için söylemiş olabilirler. Şu andaki duruma göre Gaziantep’teki pamuk ipliği sektörü yüzde 50 kapasitelere düşmüş durumda. Çalışan mevcut fabrikalarda belki ileriki günlerde fabrikalarını teşvikli illere taşıyarak veya başka ülkelere taşıyarak çözüm yolu arayışına gidebilirler. Akkoza’nın kapatma kararı alması bizleri de çok üzmüştür. Çünkü güçlü, köklü, işi bilen bir firma bile artık bu işte ekmek kalmadığını düşünmüşse gerçekte durum çok kötü bir seviyeye gelmiş demektir. Sabah: Teşviklerdeki düzenlemelerden sonra komşumuz olan Maraş, Adıyaman ve Urfa gibi illerdeki tekstil fabrikaları bizim yüzde 12-13 kar marjları ile önümüze geçti. Elimizden de bir şey gelmedi. Tekstil en yüksek istihdamı sağlayan sektör. Kapanan ve kapanacak fabrikalar istihdamı daha da kötü etkileyecek. Peki ne olacak? Burnukara: Teşvik verilen Kahramanmaraş, Şanlıurfa ve Adıyaman gibi illerle bizim aramızda yüzde 12-15 mertebesinde bir maliyet farkı var ve tekstilde yüzde 3 gibi bir kar marjı ile çalışıldığı düşünülürse pamuk ipliği sektörünün rekabet edemeyerek bitmesi normal karşılanmalıdır. Ancak bu sektörden boşalacak iş gücünü çalıştıracak başka bir sektör olmadığına göre, bu işin finalinde 15-20 bin işsiz insanla karşı karşıya kalacağız demektir. Bu işin çözümünü hükümetimiz düşünecektir, bizler ancak fikir üretebiliriz. Fikrimiz sorulduğunda doğru çözümü önerebiliriz. Sabah: İşler kötü ise neden 4’üncü Organizede arsa kalmadı? 5. kurulsa galiba orada da arsa bulmak mümkün olmayacak. Neden? Burnukara: Evet organizede 1,2,3 Organize Bölgesi en son 4. bölge düzenlendi. Bunlar 1. bitmeden 2., 2. bitmeden 3. organize sanayileri açıldı. Halen 2. ve 3. organize sanayinde çok büyük boşluklar mevcuttur,. 4. Organize Sanayi daha büyük arsa lazım olan sanayiciler için düşünüldü ve böyle hayata geçirildi. 4. Organize de Sanko, Gülsan, Merinos, Naksan gibi sanayicilerimiz büyük kapasitelerle üretime geçtiler! Sabah: Tekstil öldü mü? Niçin bugünleri daha önce göremediniz? Milyar dolar yatırıldı tekstile. Madem 5-10 sene sonra tekstil bitecekmiş, neden ileriyi göremediniz? Burnukara: Tekstil için Türkiye çok büyük yatırımlar yaptı. Tüm alt yapısını ve makine parkını dünyanın son teknolojileriyle geliştirdi. Tabi bu işi yaparken Türkiye’nin tekstil üretim ve ihracat merkezi olabileceği düşünülüyordu. Avrupa’da ve Amerika’da biten tekstil sektörü Avrupa’ya en yakın ülke olarak ve düşünce açısından batıya daha yakın olması dolayısıyla konjonktürde bu yönde idi. Ama bu düşünülürken Türkiye'nin pahalı enerji, pahalı işçilik giderine ve yüksek vergilere sahip olduğu düşünülmedi. Ayrıca gözden kaçan başka bir şey vardı o da Asya ülkelerinin (Çin, Hindistan vs ülkeler) teknoloji ve modayı takip edemeyeceği ve sermaye birikimlerinin olmaması gibi düşüncelerle Türkiye’nin tekstilde önüne geçemeyeceği düşünülüyordu. Halbuki ucuz girdiler ve sermaye birikimi bu ülkelere çok büyük avantaj sağlayarak dünya tekstilini ellerine geçirmeye yardımcı oldu. Bunun bu kadar kısa zamanda gerçekleşeceği de gözlerden kaçmıştı. Yine sanayiciyi yönlendirecek olan hükümetler ve tekstil ile ilgili sivil toplum birimleri uyarma cihetine de girmediler. Bunun neticesi geldiğimiz durumdur. Sabah: Sanayi şehri Gaziantep’te sanayicilik bitiyor mu? Artık istenen, üretmekten ziyade alıp satmak mı? Zaten son yıllarda yatırım da kalmadı değil mi? Burnukara: Gaziantep'te sanayicilik şu anda gıda maddeleri, halı, sentetik iplikler, sentetik çuval vs üretim yapan tesislerde şimdilik devam ediyor. Ancak bu tesislerin de teşvik alan illerin bu işlere de girinceye kadar devam edebileceği kanaatindeyim. Teşvikli illerde bu yatırımlar yapılırsa pamuk ipliği gibi aynı sonuçla karşılaşabiliriz. Zaten ülke geneline baktığımızda ülkenin üretimden çıktığını görebilirsiniz. Hatta yabancı yatırımcı firmalara baktığımızda hepsini hizmet sektörü, finans sektörü gibi işler için geldiklerini görürsünüz. Bu da demek oluyor ki Türkiye’nin üretmeyen bir ülke konumuna geleceğidir. Nüfusu çok büyük olan ülkemiz için istihdam açısından iyi sonuçlar vermeyeceğinin göstergesidir. Sabah: Rekabet yalnız Uzakdoğu’dan gelmiyormuş, gümrüklerde de çok işler dönüyormuş. Doğru mu bunlar? Burnukara: Evet haksız rekabet Uzak Doğu ülkelerinin dışında yeni sanayileşme çabasında olan ve yeni üretime başlayan ülkelerden gelen mallarda mücadele etmektedir. Ayrıca sorduğunuz gümrüklere gelince maalesef gümrük kapılarımızdan sınır ticareti kapsamına girmeyen malların ithal edildiğini görebilirsiniz. Bunun dışında diğer gümrüklerden adı ihtisas gümrüğü olsa bile mal fazlası, düşük kıymet gibi yöntemlerle gelen mallarla Türk sanayicisi rekabet etmek zorunda bırakılmaktadır. Sabah: Bir tekstilci anlattı. Kullandığı PE torbayı ve PP çuvalı hammadde fiyatına alıyormuş. Demek ki diğer sektörlerde de durum pek iyi değil. Maliyetine mal satılır mı? Ne olacak bu işin sonu? Burnukara: Şu anda talep darlığı sebebiyle her türlü sanayi ürününde fiyatlar maliyet fiyatlarına yakın bir şekilde devam etmekte. Talep durumuna göre bu tesisler tekrar karlı duruma geçebilirler. Çünkü bu bahsettiğiniz sektör yoğunluk olarak Gaziantep’te toplanmış durumdadır. Bu açıdan biraz rahat olduğu düşünülebilir. Sabah: Bazı çok ünlü ve sağlam firmalar bile çeklerini ödeyemiyorlarmış. Yani maliyetine satılan malların bile parası dönmüyor. Firmaların mali durumlarını nasıl etkiliyor bu olaylar? Türkiye’nin tek kurtuluş yolu istihdamdan geçer Burnukara: Talep darlığı şu anda hat safhada oluşundan dolayıdır ki, bu sebeple vadeler çok uzadı. Fabrikaların ödeme dengesi bu yüzden bozulmuş olabilir. Ama bu talep darlığı fazla uzun sürmezse kısmen de olsa normale dönebilir. Sabah: Neler yapılmalı, önerileriniz nelerdir? Burnukara: Türkiye’nin tek kurtuluş yolu istihdamdan geçer. Türkiye çok üretecek, ucuza üretecek, haksız rekabete karşı korunacak. Kanaatimce tek çare bu, çünkü göstergeler üretmediğimizi söylüyor. 2005 Yılı dış ticaret açığı 43 Milyar-USD (Bize göre çok daha fazla) ve her geçen ayda dış ticaret açığı yükselerek devam ediyor. 116 Milyar-USD ithalat (ağırlıklı tüketim malı ve ara mal ithalatı) 73 Milyar-USD ihracat üretimin neden durduğunun göstergesidir. Yoksa 70 Milyon nüfusun işsiz sayısının artışının getireceği felaketi düşünerek, Türkiye’yi ithalat cenneti olmaktan çıkararak çok üreten ucuza üreten ülke konumuna getirmek bu hükümetin görevidir.

Okullar, kara rağmen açıldı

Wed, 05 Nov 25 11:37:49 +0300

Kurban Bayramı ve kar tatilleri nedeniyle yaklaşık 1 aydır yarıyıl tatili yapan 13.5 milyon öğrenci ve 575 bin öğretmen, bugün ders başı yaptı. Milli Eğitim Bakanlığının 2005-2006 eğitim- öğretim yılı takvimine göre, yarıyıl tatilinin Kurban Bayramı ile birleştirilmesi dolayısıyla 6 Ocak Cuma günü yarıyıl tatiline çıkan öğrenciler, olumsuz hava koşulları nedeniyle okulların açılışının 30 Ocak'tan 6 Şubat'a ertelenmesi üzerine yaklaşık 1 ay tatil yapmışlardı. Öte yandan olumsuz hava koşulları nedeniyle bazı illerdeki okullarda eğitim ve öğretime başlanamadı. Öğrencileri, uzun yarıyıl tatilinin ardından, sınavlara hazırlanmakla geçirecekleri yoğun bir dönem bekliyor. Fen, Anadolu ve Sosyal Bilimler liselerinde okumak isteyen ilköğretim 8. sınıf öğrencileri, bugünden itibaren Ortaöğretim Kurumlan Öğrenci Seçme Sınavına (OKS) başvurabilecekler. OKS, 11 Haziran Pazar günü gerçekleştirilecek. İlköğretim 5, 6 ve 7. sınıflar ile liselerin 9, 10 ve 11. sınıflarında okuyan öğrencilerin katıldığı Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavına (DPY) başvurular da bugün başlayacak ve 28 Şubat'ta sona erecek. DPY. 6 Mayıs 2006 tarihinde yapılacak. Liselerin son sınıflarında okuyan öğrenciler de 18 Haziran Pazar günü yapılacak ÖSS'ye hazırlanacak. Üniversitelerin yabancı dil ile ilgili bölümlerinde okumak-isteyen adaylar ise 25 Haziranda YDS'ye katılacak. 1 Şubat'ta başlayan ÖSS başvuruları, 10 Mart'ta sona erecek. Olumsuz hava koşulları nedeniyle Çanakkale'de bir gün, İstanbul Çatalca Silivri, Beykoz ilçeleri, Edirne, Tekirdağ ve Hakkari illerinde ise eğitime iki gün ara verildi.

Yunus Emre İlköğretim Okulu'na Atatürk büstü yaptırıldı

Wed, 05 Nov 25 11:37:13 +0300

Genç işadamları Derneği Yunus Emre ilköğretim Okulu’na Atatürk büstü yaptırdı. GAGİAD Başkanı Ataman Şerbetçi, Turan Emeksiz Mahallesi'ndeki Yunus Emre İlköğretim Okulunun bahçe sinde yaptırdıkları Atatürk büstünün açılışı dolayısıyla düzenlenen törendeki konuşmasın da, Atatürk büstü için yaptıkları harcamayı derneklerinin eğitim fonuna yapılan bağışlarla karşıladıklarını bildirdi. "Atatürk Türkiye Cumhuriyetini ve ilkelerini siz öğrencilere ve bizlere emanet etti, hedefimiz onun çizdiği yolda ilerlemek ve ilkelerini gerçekleştirmek" diyen Şerbetçi, öğrencilerden derslerine çalışmalarını ve kendilerini geleceğe iyi hazırlamalarını istedi.

“Eczane açmak zorlaştırılacak”

Wed, 05 Nov 25 11:36:46 +0300

Sağlık Bakanlığının hazırladığı yasa tasarısının Haziranda yürürlüğe girmesi bekleniyor. Yasa eczacılar ve eczanelerle ilgili birçok yeni düzenleme getirecek. 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunu adı altında yapılacak değişiklikler, eczane açmayı zorlaştırıyor. Yasaya göre nüfusu 20 bine kadar olan yerlerde 2 bin 500 kişiye, nüfusu 20 binin üzerinde olan yerlerde ise 3 bin 500 kişiye bir eczane düşecek. Ancak özellikle büyük şehirlerdeki sayının fazla olması nedeniyle yasanın çıkmasıyla birlikte eczane açmak çok zor olacak. Sağlık Bakanlığının eczane açma sınırlamasına gideceğini duyan sıraya girdi. Kamu ve özel sektörde çalışan eczacılardan, eczacı olup da başka işle uğraşanlara kadar yüzlerce kişi işyeri açma belgesi almak için harekete geçti.

Ucuz odun ve kömür alma zamanı

Wed, 05 Nov 25 11:36:02 +0300

Odunun tonu 32 bin, kömürün tonu da 31.500 liradan satılıyor Fırsatı kaçırmayalım. Belediye odun tevzi deposunda 2000 ton kuru, kaliteli odun alıcılarını bekliyor. Piyasada aynı odun 44 bin liradan satılırken tevzi merkezinden 32 bin liraya veriliyor. Belediye ilgilileri 1500 ton da kaliteli kömür stoklan bulunduğunu, bunun tonunu da 31.500 liradan verdiklerini söylediler. Gazianteplinin gelecek yıl odun ve kömür sıkıntısı çekmemesi için depolara devamlı odun ve kömür getirildiği, ihtiyaç sahiplerinin şimdiden odun ve kömürlerini almaları salık veriliyor. Şimdi alınacak olan odun ve kömürde sıra beklenmediği, yaz mevsimi sonunda ister istemez kuyrukların oluşabileceği ifade ediliyor.

Vergi Rekortmeni 153 milyon ile Bahaettin Bayraktar

Wed, 05 Nov 25 11:35:32 +0300

Mustafa Şahin 115 milyon, Mehmet Özüzümcü 44 milyon, Ünsal Ersoy 43 milyon, Yusuf Karayılan da 40 milyon vergi ödediler Gaziantep Defterdarlığından edinilen bilgilere göre bu yılın da vergi rekortmeni Bahaettin Bayraktar. Bayraktar 153 milyon 130 bin 665 lira vergi ödedi. Bahaettin Bayraktar'ı 115 milyon 072 bin 137 lirayla Mustafa Şahin izliyor. Üçüncü sırada Durdu Mehmet Özüzümcü var. Özüzümcü de 44 milyon 405 bin 410 lira gelir vergisi ödedi. Beşinci sırayı 43 milyon 461 bin 663 lira gelir vergisi ödeyerek Ünsal Ersoy alıyor. İlk beşin son sırası Yusuf Karayılan'ın. Karayılan da 40 milyon, 141 bin, 515 lira gelir vergisi ödedi. Defterdar Veysi Barsbay önümüzdeki günlerde ilk on sırayı alan vergi mükelleflerini, daha sonra da Gaziantep'te milyonun üzerinde vergi ödeyenlerin tüm listesini vereceğini bildirdi. Defterdar Barsbay, kurumlar vergisi yatırma süresinin bu ayın sonunda dolduğunu, kısa sürede de kurumlar vergisinin açıklanacağını ifade etti.

PTT tarafından Hürriyet Caddesi’ne 15 telefon kabini konuldu

Wed, 05 Nov 25 11:35:04 +0300

Güzel hizmet takdirle karşılanıyor Halkın kolaylıkla haberleşmesini sağlamak amacıyla PTT tarafından vilayet binasının Hürriyet caddesine bakan duvarları dibine 8 adet, PTT binasının dış duvarları bitişiğine de 5 telefon kabinesi konuldu. Daha önce konulan az sayıdaki telefon kabinlerinin yurttaşların ihtiyacını karşılamaması karşısında yeni kabinlerin konulduğu, ilginin çok olduğu ifade edildi. PTT yetkilileri telefonları kullanan yurttaşların ahizeleri kendi malları gibi kullanmaları ve korumalarını istediler.

Amaç birinci olmak değil şehrin çiçeklenmesi

Wed, 05 Nov 25 11:34:36 +0300

Çiçek yarışması Mayıs’ta sonuçlanacak Yarışmaya katılma formu alınması isteniyor Şehrimizin bir taş yığını halinde görünmesini önlemek amacıyla vilayet ve belediyenin işbirliği ile bir süre önce “Balkon, Pencere, Bahçe” çiçek yarışması düzenlenmişti. Mayıs ayında sonuçlanacak yarışmaya katılmak için form alınması gerekiyor. Formlar Kültür Müdürlüğü ve Belediye Park ve Bahçeler Müdürlüğünden temin edilebiliyor. İlgililer amacın şehri çiçeklendirmek olduğu, bunun için illa birinci gelmek gerekmediğini vurgulayarak. “Bu yarışmaya herkes katılmalı ki şehrimiz bir çiçek bahçesine dönsün. Nasıl çiçek yetiştirileceğini park ve bahçeler müdürlüğünden, öğrenebilirsiniz” dediler.

Dün saat 13 sıralarında sallandık

Wed, 05 Nov 25 11:34:09 +0300

Kısa ve etkisiz zelzeleyi cihazlar tespit edemedi Dün saat 12.50 sıralarında Gaziantep sallandı. Çok kısa bir süre güçlükle hissedilen sarsıntıyı modem cihazlar tespit edemedi. Konuyla ilgili olarak bilgilerine müracaat ettiğimiz Meteoroloji Müdürlüğü yetkililer: “Son derece modem bir sismografımız var. Bunda bir tespit görmedik. Durumu Kandilli Rasathanesine de sorduk. Orada da her hangi bir tespit yok. Sarsıntıyı vatandaşların bize yaptıkları telefon müracaatlarından öğrendik” dedi.

Bir eser daha kurtulacak

Wed, 05 Nov 25 11:33:42 +0300

Eski Şehitkamil İlkokulu’nun restore işlemlerine başlandı. Bundan bir süre önce ihaleye çıkartılarak restore edilmek istenen Gazikent vergi dairesi yanında bulunan Şehit Kamil İlkokulunun ödeneğini Özel İdare Müdürlüğünün karşılaması ile 80 milyon liraya ihaleye verilmişti. Restore işlemlerine yeni başlandığı ve bu yılın sonunda dış cephesine dokunulmadan içinin yeni bir tarzda düzenleneceği belirtildi. Restore edildikten sonra bir katının Etnografya müzesi, bir katırım semt kütüphanesi, bir katının da Antep harbi müzesi olarak kullanılacağı açıklandı.

Genç kızların el emeği Ankara’da sergilenecek

Wed, 05 Nov 25 11:33:13 +0300

Sergide Sim, Sırma, Batik ve Antepişi nakışlar teşhir edilecek Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü 21 nisan tarihinde Ankara'da sergi açacak. Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın alt katında bulunan binada sergilenecek olan eserler için genel müdürlüğe teklif yapıldığı bu tekliğin de kabul edildiği bildirildi. Sergilenecek olan eserlerin yanı sıra Gaziantep'i tanıtmak amacı ile sergiyi gezenlere Kültür ve Turizm rehberi adlı bir kitapçık verilecek. Sergiye gidecek eserleri Halk Eğitim Merkezi kursiyerlerinin hazırladığı ve her parçadan 50 tane el sanatı örneği götürüleceği belirtildi. Sergide genç kızların el emeği göz nuru olan sim, sırma, batik, Antep işi nakış ve makreme türü şeyler sergilenecek. Birkaç görevli öğretmeninin serginin düzeni ve açılışında bulunacağı ve Gaziantep'i en iyi şekilde temsil etmeye gayret harcayacakları ifade ediliyor.

Özkeçeci’nin şirketinin şimdiye kadar aldığı ihalelerin bedeli 365 milyon

Tue, 04 Nov 25 19:39:00 +0300

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 8 Eylül 2025’te düzenlediği çuval alımı ihalesini AKP Gaziantep Milletvekili Mehmet Eyüp Özkeçeci’nin aile şirketine verdi Kamu İhale Bülteni’nde yer alan bilgilere göre, TCMB 600 bin adet çuval alımı için ihaleye çıktı. İhaleye iki firma katıldı. İsmi açıklanmayan bir şirket 5 milyon 890 bin TL, Gaziantep merkezli Ünal Sentetik Dokuma Sanayi ve Ticaret A.Ş. ise 5 milyon 850 bin TL teklif sundu. Merkez Bankası, 26 Eylül’de Ünal Sentetik ile sözleşme imzaladı. Bizim ülkemizde kimse bu işlerin hesabını sormaz ama vatandaş bilsin BirGün'de yer alan habere göre söz konusu şirketin sahipleri arasında AKP’li milletvekili Mehmet Eyup Özkeçeci ve aile üyeleri bulunuyor. CHP’li eski Şahinbey Belediye Meclis Üyesi Uğur Kalkan, gelişmeyi eleştirerek şunları söyledi: “Hem iktidar partisinde milletvekili olacaksınız hem de Merkez Bankası’na çuval satacaksınız. Üzülerek söylüyorum ki bu durum maalesef sadece Türkiye’de yaşanır. Çünkü bizim ülkemizde kimse bu işlerin hesabını sormaz. Zaten hem AKP’de görevli olup hem de ihale peşinde koşanların sığındıkları en büyük liman bu. Kamu kayıtlarına göre, Özkeçeci’nin ortağı olduğu Ünal Sentetik şirketi 2011–2025 yılları arasında toplam 24 kamu ihalesi aldı. Bu ihalelerin toplam bedelinin 365 milyon TL’ye ulaştığı belirtiliyor. Deprem yardımları iddiası ile gündeme gelmişti Şirketin en fazla ihale aldığı kurumlar arasında Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ), Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. ve Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (Çaykur) yer alıyor. Özkeçeci, daha önce yaptığı bir açıklamada kamu ihalelerine ilişkin eleştirilere, “Ben ticaret erbabıyım” sözleriyle yanıt vermişti. Milletvekili, 6 Şubat 2023 depremi sonrasında da tartışmaların odağında yer almıştı. O dönemde yurttaşların deprem bölgesine gönderdiği bazı yardım malzemelerinin, Özkeçeci’nin yöneticisi olduğu Ünal Sentetik fabrikasına götürüldüğü iddia edilmişti.

Yüksek faizler, üretici ve ihracatçılar üzerinde baskı yaratıyor

Tue, 04 Nov 25 19:36:52 +0300

GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, ekim ayında Gaziantep’ten geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2,9 artışla 928 milyon 964 bin dolarlık ihracat yapıldığını söyledi. GTB Başkanı Mehmet Akıncı da Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından açıklanan 2025 yılı Ekim ayı dış ticaret verilerini değerlendirdi. Akıncı, Gaziantep’in Ekim ayında 928 milyon 964 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini belirterek, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,9 oranında artış kaydedildiğini söyledi. Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından açıklanan ihracat rakamlarını değerlendiren Adnan Ünverdi, ocak-ekim döneminde ise Gaziantep’ten yapılan ihracatın önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,3 oranında artışla 8 milyar 333 milyon 234 bin dolara ulaştığını belirtti. Gaziantep’in hem aylık hem dönem ihracatında 6’ncı sırada yer aldığını kaydeden Ünverdi, “İş dünyası olarak tüm gücümüzle üretim, ihracat ve istihdamın sürdürülebilirliği için olağanüstü mücadele veriyoruz. Alın teri ve büyük bir kararlılıkla üreten sanayicilerimize, ihracatçılarımıza ve çalışanlarımıza teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. Artan zorluklar karşısında sektörlerden gelen konuların başında finansmana erişim ve maliyetler konusunun ilk sırada yer almaya devam ettiğini dile getiren Ünverdi, “Gerçekleştirmiş olduğumuz toplantı ve meslek komitelerimizden gelen talepler arasında sektörel güç kayıplarına vurgu yapılmaktadır. Küresel riskler ve belirsizliklerle birlikte dış pazarda talep azalırken, ucuz maliyetli ülkeler karşısında rekabetimiz zayıflamaktadır. Bu süreci aşmakta tüm mekanizmaların üzerine düşen konularda ülke ekonomisine katkıda bulunacak aksiyonları alması gerekiyor. Merkez Bankası politika faizinde indirime gidiyor ancak bunu reel piyasada göremiyoruz. Merkez Bankası eylül ayı faizini yüzde 40.5’e düşürmüştü, ekim ayında 100 baz puan indirerek yüzde 39,5’e indirdi. Her fırsatta altını çiziyoruz, çünkü kaynak sorunun yaşandığı böylesi sıkışık bir dönemde bankacılık sektörü bu indirimleri kredi faizlerine hızla yansıtmalıdır. Yüksek faizler, üretici ve ihracatçılar üzerindeki baskısını artırmıştır. Kış aylarında enflasyon artışları olası görülse de MB’nin faiz indirimlerine devam etmesi en büyük beklentilerimiz arasında yer almakta olup bu süreç piyasaları rahatlatacaktır” diye konuştu. Faiz indirimi reel sektöre etkin şekilde yansıtılmalı GTB Başkanı Mehmet Akıncı da Gaziantep’in Ocak–Ekim dönemindeki toplam ihracatının ise 8 milyar 333 milyon 234 bin dolara ulaştığını belirterek, Gaziantep’in bu performansla Türkiye’nin en fazla ihracat yapan 6’ncı ili konumunu sürdürdüğünü dile getirdi. Küresel ekonomide yaşanan dalgalanmalara ve artan maliyet baskılarına rağmen Gaziantep’in üretim istikrarını koruduğunu vurgulayan Akıncı, “Gaziantep, sanayideki çeşitliliği, güçlü tarımsal üretimi ve köklü ticaret kültürüyle ülke ekonomisine değer katmayı sürdürüyor. Bu tablo, kentimizin üretim kapasitesinin ne kadar dirençli olduğunu bir kez daha ortaya koymakta” dedi. Akıncı, son dönemde finansmana erişim konusunda yaşanan sıkışıklığın reel sektörün yatırım planlarını yavaşlattığını ifade ederek, kredi politikalarının üretim odaklı hale getirilmesi gerektiğini söyledi. Merkez Bankası’nın faiz indirimlerinin önemli bir adım olduğunu ancak bunun reel sektöre etkin bir biçimde yansıması gerektiğini kaydeden Akıncı, “Üreticinin kaynak maliyetleri yüksek kaldığı sürece, yatırım iştahı sınırlı kalacaktır. Bankacılık sistemi, kredi kanalını üretime ve ihracata yönlendirmelidir” ifadelerinde bulundu. Küresel pazarlarda talep daralmasının sürdüğünü aktaran Akıncı, Türkiye’nin ihracatta sürdürülebilirliği sağlamak için verimlilik ve katma değer odaklı dönüşüme hız vermesi gerektiğini kaydetti. Akıncı “Enerji, lojistik ve girdi maliyetlerinin düşürülmesi; ihracat desteklerinin sade, ulaşılabilir ve sonuç odaklı hale getirilmesi bu anlamda büyük önem taşıyor. Gaziantep gibi üretim merkezlerinin küresel rekabette yerini koruyabilmesi bu yapısal adımlara bağlı” dedi. Açıklamasının sonunda ihracat başarısının yalnızca üretim rakamlarıyla değil, planlı ve uzun vadeli bir vizyonla sürdürülebileceğini belirten Akıncı, şu değerlendirmede bulundu: “Gaziantep’in başarısı, üreticisinin disiplini, ihracatçısının vizyonu ve çalışanlarının alın teri sayesinde kalıcı hale gelmiştir. Bizim için ihracat, sadece bir ekonomik faaliyet değil; emeğin, stratejinin ve istikrarın ortak ürünüdür. Gaziantep, Türkiye’nin üretim gücüne yön veren şehirlerden biri olmaya devam edecektir.” Haber Merkezi

Yüksek vergiler esnafın canını yakıyor

Tue, 04 Nov 25 19:36:12 +0300

Gaziantep Terziler ve Konfeksiyoncular Odası Başkanı Mehmet Mercan yaptığı açıklamada esnafın sorunlarını ve sıkıntılarını dile getirdi Esnafın, kayıt dışılıktan ara elemana, sigorta primlerinin yüksekliğinden girdi maliyetlerin kadar birçok sorunu olduğunu dile getiren Mercan, yüksek vergilerin esnafın canını yaktığının altını çizdi. Yüksek vergilerin esnafa omuzundaki yükü artırdığına dikkat çeken Mercan, basit usulle çalışan bir esnafın yıllık 10 bin lira civarında vergi ödediğini belirtti. 2026 yılında defter zorunluluğu getirilecek olması ile birlikte birçok esnafın dükkanına kilit vuracağını söyleyen Mercan, ‘’Odamız kayıtlı bin 300 civarında kayıtlı esnafımız var, kayıt dışı çalışanlarımızda bulunuyor. Oda olarak, kayıt dışı ile etkin şekilde mücadele ediyoruz. Esnafımızın hakkını sonuna kadar koruyacağız’’ dedi. Esnafımız, hem usta hem kalfa hem de çırak oldu Mercan, küçük esnafın ülke genelinde yaşanan ekonomik krizden etkilendiğini vurgularken, ‘’Esnafımız, yaptığı işe göre para kazanıyor. Vatandaş da para olmalı ki elbise, gömlek veya pantolon diktirsin. Bunun yanı sıra en büyük sorunlarımızdan birisi ara elaman. Geçmiş yıllarda her esnafın en az 2-3 çırak olurdu, şimdi ise hiçbir esnafımızın yanında çırak yoktur. Dolayısıyla esnafımız, hem usta hem kalfa hem de çırak oldu’’ değerlendirmesini yaptı. BAĞKUR primleri yüksek olduğundan esnafımız ödeyemiyor Sigorta primlerinin yüksek olmasını eleştiren Mercan, ‘’BAĞKUR primleri yüksek olduğundan esnafımız ödeyemiyor. Dolayısıyla prim borçları yapılandırılmalı veya geçmişe dönük borçları silinmeli. Küçük esnaf, bu ülkenin bel kemiği, sahip çıkılmalı. 2020 yılında bir pandemi sonrasında 6 Şubat 2023 yılında Kahramanmaraş merkezli bir deprem süreci yaşadık. Bu zorlu dönemlerde esnafımızın yanında olduk, bundan sonrada olmaya devam edeceğiz’’ ifadelerine yer verdi. Bu gidişle 15-20 yıl sonra bir tane terzi kalmaz Ara elaman açığının had safhada olduğunu sözlerine ekleyen Mercan, ‘’Ara eleman açığını Çıraklık Eğitim Merkezleri aracılığıyla karşılamaya çalışıyoruz. Ancak açığımız devam ediyor. Bu gidişle 15-20 yıl sonra bir tane terzi kalmaz. Çünkü ara eleman olmadığından sektör günden güne küçülüyor. Arkadan çırak gelmeli ki mesleğin devamlılığı sağlansın. Mesleğimiz okulda öğrenilmez. Çocuk mesleği işyerinde öğrenir, okulda nasıl öğrenecek?’’ açıklamasını yaptı. Haber Merkezi

Koyun ve keçiye ne kadar destekleme veriliyorsa, arılı kovana da o verilmeli

Tue, 04 Nov 25 19:29:29 +0300

1 Eylül tarihinde başlayan arıcılık (Arılı kovan) desteği başvuruları, 14 Kasım tarihine kadar uzatıldı Arıcıları uyaran Gaziantep İli Arı Yetiştiricileri Birlik Başkanı Nebi Koca, ‘’Tarım ve Orman Bakanlığı, destekleme başvurularını 14 kasım tarihine kadar uzattı. Bu sürenin uzatılması kovan sayımı yapamayan arıcılarımız açısından iyi bir gelişme. Bu tarihe kadar kovan sayımı yapılmalı, il ve ilçe tarım müdürlüklerine bildirilmeli. Yoksa 2026 yılında verilecek hiçbir destekten yararlanamayacaklar’’ uyarısında bulundu. Kovan başı desteklemelerin günümüz şartlarına göre yetersiz Açıklanan kovan başı desteklemelerin günümüz şartlarına göre yetersiz olduğunu sözlerine ekleyen Başkan Koca, ‘’Kovan başına 350-400 lira destek verilmesini bekliyorduk. Artış sevindirdi, ama ödenecek miktarların düşük olması ise üzdü. Bir koyun ve keçiye ne kadar destekleme veriliyorsa, arılı kovan başına da o kadar destekleme verilmeli. Bunu her zaman ve her platformda dile getiriyoruz. Bir arı, doğaya ve ekonomiye koyun ve keçi kadar katkı sağlıyor’’ ifadelerine yer verdi. 100 liradan başlayan arılı kovan desteklemeleri 240 liraya kadar yükseliyor 14 Kasım tarihinde sonra arılı kovan listelerinin askıya çıkacağını ve 2026 yılının şubat ayında ise ödemelerin gerçekleşeceğini sözlerine ekleyen Koca, ‘’Ne kadar arılı kocan sayımız olduğu listeler askıya çıktığında netlik kazanacak. Ondan sonra geçmiş yılların rakamları ile karşılaştırabileceğiz. Tarım ve Orman Bakanlığı, son iki yılda arıcılık sektörüne ciddi bir destek verdi. 100 liradan başlayan arılı kovan desteklemeleri 240 liraya kadar yükseliyor. Destekleme, birlik üyesi olup olmama, 40 yaş altı kadın ve erkek göre değişkenlik gösteriyor’’ açıklamasını yaptı. Mazotun litre fiyatının bir lira bile artması maliyetleri çok yükseltiyor Gezici arıcıların en büyük giderinin akaryakıt olduğunu aktaran Koca, ‘’Mazot, ana gider kalemlerimizden birini oluşturuyor. Çünkü arıcılarımız yıllık 4-5 bin kilometre mesafe kat ederek, gezgin arıcılık yapıyor. Yani buradan Hakkari veya Van’a oradan da Muğla’ya gidebiliyor. Dolayısıyla mazotun litre fiyatının bir lira bile artması maliyetleri çok yükseltiyor. Bu da arıcı için büyük bir yük oluşturuyor. Bal değerinde ve zamanında satılmazsa arıcı, ciddi bir ekonomik sıkıntı içerisine girer’’ değerlendirmesini yaptı. Balların fiyatları, bölgelere göre değişkenlik gösterebiliyor Antep Zahter balının kilogram fiyatının 1000 lira olduğunu kaydeden Gaziantep İli Arı Yetiştiricileri Birlik Başkanı Nebi Koca, konuşmasını şu şekilde devam ettirdi: ‘’Balların fiyatları, bölgelere göre değişkenlik gösterebiliyor. Ocak ayında maaşlara yapılan artış ile bal fiyatlarında bir güncelleme bekleniyor ama arz ve ve talebe bağlı olarak değişir.’’ Haber Merkezi

Tasfiye edilen ve kapanan şirket sayısındaki artış sürüyor

Tue, 04 Nov 25 19:28:30 +0300

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği verilerine göre ekonomik krizden en fazla etkilenen Antep için tehlike çanları çalmaya devam ediyor. Antep Organize Sanayi Bölgesi’nde tasfiye edilen ve kapanan şirket sayısındaki artış sürüyor. Türkiye’nin en büyük sanayi kentleri arasında bulunan Antep Organize Sanayi Bölgesi’nde işler yolunda gitmiyor. Konkordato ilanlarının arttığı, birçok üreticinin maliyet artışları nedeniyle üretimini başka ülkelere taşıdığı, ekonomik krize bağlı olarak kapanmalar yaşandığı OSB’de, firmalar bir çıkış yolu arıyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, 2025 yılının 9 aylık süreci kapsayan ocak-eylül döneminde açılan, kapanan, tasfiye edilen şirket, kooperatif ve gerçek kişi ticari işletme istatistiklerini açıkladı. Yılın ilk 9 ayında 488 şirketin tasfiye edilirken 475 şirket kapandı. Kurulan şirket sayısı bin 996 olarak kayda geçti. Geçen yılın ocak-Eylül döneminde 368 şirketin kapısına kilit vurulduğu şehirde, bu yılın aynı döneminde bu rakam 475’e çıktı. Tasfiye edilen şirket sayısı ise 379’tan 448’e yükseldi. Kurulan şirket sayısı da bin 930 iken 66 artışla bin 996’ya çıktı. Haber Merkezi

Eldiven ve gözlük gibi koruyucu ekipman zorunluluğu geldi

Tue, 04 Nov 25 12:49:20 +0300

Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde değişiklik yapıldı ve yeni düzenleme bugün yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe eklenen yeni maddelere göre, bisiklet, motosiklet, traktör, elektrikli bisiklet kullanıcılarına eldiven ve gözlük gibi koruyucu ekipman zorunluluğu geldi. Motosiklette arka tarafta oturan da artık zorunlu olarak gözlük ve eldiven takacak. Trafikte bugün yeni bir uygulama başlıyor. İçişleri Bakanlığı, Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde önemli değişikliklere imza attı. Bugün Resmi Gazete'de yayımlanan düzenlemeye göre, sürücü ve araç sicillerini tutmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğü'nce (EGM) ihtiyaç duyulacak teknik bilgiler ile hukuki değişiklikler, kamu kurumlarının yanısıra, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya özel hukuk tüzel kişilerince elektronik sistemle yapılabilecek. Sürücü belgesi ve tescil işlemlerine esas teşkil edecek bilgiler, EGM tarafından ilgili kurumlardan elektronik sistemle temin edilebilecek veya kanunlardaki istisnalar hariç olmak üzere bu amaçla sınırlı olarak paylaşılabilecek. Trafikte yeni dönem: Koruma başlığı ve gözlük zorunlu Bisiklet,elektrikli bisiklet,motorlu bisiklet,motosiklet ve 2001 yılı sonrası üretilen T3 kategorisindeki traktörlerde (üç tekerlekli yük motosikletleri ve karoseri ile korunanlar hariç), sürücülerin koruma başlığı ve koruma gözlüğü takması zorunlu oldu. Motosiklet sürücüleri dikkat Üç tekerlekli yük motosikletleri ile karoseri ile korunanlar hariç motosiklet sürücülerinin ve taşınan yolcuların koruyucu eldiven takmaları zorunlu hale geldi. Ayrıca yolcuları için de kask takma zorunluluğu devam ediyor. Cezası ne? Can güvenliği açısından zaruri olan ekipmanların bulunmaması nedeniyle kesilecek ceza 993 lira olarak belirlenmişti. Resmi Gazete'de yayımlandı Karar, Resmi Gazete'de şu şekilde yer aldı: “a) Üç tekerlekli yük motosikletleri ile sürücüsü ve yolcuları bir çerçeve veya karoseri ile korunanlar hariç, bisiklet, elektrikli bisiklet, motorlu bisiklet, motosiklet ve 14/8/2014 tarihli ve 29088 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tarım ve Orman Araçlarının Tip Onayı ve Piyasa Gözetimi ve Denetimi Hakkında Yönetmelik (AB/167/2013) kapsamında 1/1/2001 tarihinden sonra üretilen T3 kategorisinde bulunan traktörlerde sürücülerin koruma başlığı ve koruma gözlüğü (koruma başlığında koruma gözlüğü olması durumunda ve bisikletlilerde koruma gözlüğü aranmaz), yolcuların ise koruma başlığı takmaları ve bağlamaları,” “b) Üç tekerlekli yük motosikletleri ile sürücüsü ve yolcuları bir çerçeve veya karoseri ile korunanlar hariç motosiklet sürücülerinin ve taşınmaları halinde yolcuların koruyucu eldiven takmaları,” MADDE 3- Aynı Yönetmeliğe ekli 1 sayılı cetvelin “C) HUSUSİYETLERİNE GÖRE ARAÇLARDA BULUNDURULACAK TECHİZAT” bölümünün Taşıt sütununda yer alan “Motorlu bisiklet, motosiklet, bisiklet ve elektrikli bisiklet (Sürücüsü bir çerçeve veya karoseri ile korunanlar hariç)” ibaresi “Bisiklet, elektrikli bisiklet, motorlu bisiklet, motosiklet ve Tarım ve Orman Araçlarının Tip Onayı ve Piyasa Gözetimi ve Denetimi Hakkında Yönetmelik (AB/167/2013) kapsamında 1/1/2001 tarihinden sonra üretilen T3 kategorisinde bulunan traktör (üç tekerlekli yük motosikletleri ile sürücüsü ve yolcuları bir çerçeve veya karoseri ile korunanlar hariç)” şeklinde değiştirilmiş ve aynı cetvele bu satırdan sonra gelmek üzere aşağıdaki satır eklenmiştir. T3 kategorisinde traktör ne demek? T kategorisi, tüm tekerlekli traktörleri kapsar. Bu maddedeki iki ila sekizinci fıkralarda belirtilen her bir tekerlekli traktör kategorisinin sonuna, tasarım hızına göre aşağıdaki ‘a’ veya ‘b’ işareti eklenir. Azami tasarım hızı 40 km/saate eşit veya 40 km/saatten düşük olan tekerlekli traktörler için ‘a’, azami tasarım hızı 40 km/saatin üzerinde olan tekerlekli traktörler için ‘b’ yazılır. T3 kategorisinde bulunan traktörler, çalışır durumdaki yüksüz kütlesi 600 kg’dan fazla olmayan tekerlekli traktörleri kapsar.

Erkekler Ekim’de 22 kadını öldürdü

Tue, 04 Nov 25 12:48:20 +0300

Erkekler, Ekim’de en az 79 kadını yaraladı, 14 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti. bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, erkekler Ekim’de en az 22 kadını ve üç çocuğu öldürdü. Erkekler, Ekim’de en az 79 kadına şiddet uyguladı, en az 14 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti, 14 kadını taciz etti. Erkekler, 150 kadını seks işçiliğine zorladı. bianet erkek şiddeti çetelesi video ve infografikleri bianet erkek şiddeti videolarını buradan izleyebilirsiniz. Ekim’de en az kadının 35 ve iki çocuğunun ölümü basına "şüpheli” olarak yansıdı. Şüpheli kadın ölümlerinin illeri Adıyaman (1), Aksaray (1), Antep (1), Antalya (1), Aydın (3), Balıkesir (1), Bartın (1), Bursa (2), Çankırı (1), Denizli (2), Edirne (1), Hakkari (1), Isparta (1), İstanbul (1), Kayseri (1), Konya (1), Malatya (3), Maraş (1), Muğla (1), Nevşehir (2), Ordu (2), Sakarya (1), Samsun (1), Siirt (1), Tekirdağ (1), Uşak (1), Van (1). Ekim’de erkeklerin öldürdüğü kadınlar Aysel Karakoç, Belgin A., Binnur G., Burçin Rezak A., Ebru Kaya, Fatma Funda Görkem, Gülben Duru, Gülhanım B., Gülistan Görkem, Hakkı Eren, Hasiba A., Hilal B., İlknur Kertlez, İzade T., Keziban P.A, Meliha Keskin, Mine A., Muradiye Gökmen, Nilay Kotan, Serpil G., Suzan E., Şennur Ç. bianet

“Mesele bütçe değil bunu bir hak olarak görüp görmemek”

Tue, 04 Nov 25 12:47:37 +0300

"Tüm öğrencilere bir öğün yemek vermenin maliyeti MEB bütçesinin yüzde 13'ü" “Okulda Beslenmenin Hakkını Verelim” kampanyasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sulukule Gönüllüleri Derneği Gönüllü Koordinatörü Işıl Seray Gençer, ücretsiz ve sağlıklı beslenme meselesinde "sorunun bütçe değil devletin bakış açısı" olduğunu savundu. Sulukule Gönüllüleri Derneği’nin organize ettiği “Okulda Beslenmenin Hakkını Verelim” kampanyası sona erdi. Okulda ücretsiz ve sağlıklı beslenmenin mümkün olduğunu, ancak bunun sağlanması için bütüncül bir yaklaşıma ve iş birliğine dayalı bir modele ihtiyaç olduğunu vurgulayan kampanya geniş destek gördü. Hak temelli bir beslenme politikası için kurgulanan kampanyanın çıktılarını ve çocuklar için bunun neden önemli olduğunu Sulukule Gönüllüleri Derneği Gönüllü Koordinatörü Işıl Seray Gençer konuştu. Gençer, Türkiye’de kapsamlı veriler açıklanmadığı için okulda beslenme ihtiyacının giderilmesi gereken kaç öğrenci olduğunu hala bilmediğimizi belirterek yoksulluğun görünmez kılındığını bu konuda hala en güvenilir kaynağın Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verileri olduğunu söyledi. “İhtiyaçtan öte bir hak meselesi” OECD 2024 tarihli “Hayat Nasıl?” raporuna göre, Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 20’si haftada en az bir kez yeterli parası olmadığı için yemek yiyemiyor. Her beş çocuktan biri okula aç gidiyor ve günü yemek yemeden bitiriyor. Gençer OECD tarafından yapılan bu saptamanın şu soruları da beraberinde getirdiğini savunuyor: “Neden öğrencilerin bu hakka erişimi yok? Tüm kampanya süreci boyunca da vermek istediğimiz mesaj buydu; beslenme, tabii ki bir ihtiyaç meselesi; ama bundan öte bir hak meselesidir. Bu nedenle şöyle diyebiliriz: MEB verilerine göre, 2024–2025 eğitim-öğretim yılında örgün eğitimde 17 milyon 956 bin 523 öğrenci öğrenim görüyor. Bu öğrencilerin her birinin beslenme ihtiyacı ve hakkı vardır.” Okulda ücretsiz ve sağlıklı beslenme neden bu kadar önemli? Gençer, kayıtlara göre varlığından haberdar olduğumuz 17 milyon 956 bin 523 çocuğun okulda beslenmeye erişmesinin hayatlarında neyi değiştireceği sorusuna ise şöyle yanıt veriyor: “Öncelikle, okul beslenmesi çocuğun okulla olan bağının güçlenmesini ve okula devamını sağlıyor. Aynı zamanda okul ikliminin iyileşmesine katkı sağlıyor; çocuklar kendilerini daha güvende hissediyor, aidiyet duyguları artıyor. Sağlık açısından düşünüldüğünde ise durum kritik öneme sahiptir. Çünkü çocukluk, merkezi sinir sistemi, bağışıklık sistemi ve beyin gelişiminin büyük ölçüde tamamlandığı bir dönemdir. Bu gelişimin sağlanması için sağlıklı besin öğelerine ihtiyaç vardır; okulda beslenme programları da çocukların bu besinlere düzenli erişebilmesi anlamına gelir. Ayrıca, okulda beslenme sadece fizyolojik bir ihtiyaç değil, aynı zamanda önemli bir sosyal deneyimdir. Birlikte yemek yemek, paylaşmak ve eşit şartlarda bir araya gelmek, çocukların sosyal becerilerini ve okula uyumunu güçlendirir. Son olarak, okul beslenmesinin önemli bir boyutu da, ailenin üzerindeki ekonomik yükün azalmasıdır.” Açlığın çok boyutlu hali Okulda sağlıklı gıdaya erişemeyen çocukların derse odaklanamadığını, yorgunluk, halsizlik gibi durumların açığa çıktığını belirten Gençer bu çocukların “görülmediğini” sıklıkla "ders dinlemeyen" veya "başarısız" gibi etiketlerle de karşılaştığına da dikkat çekiyor. Bu etiketlerle başlayan sürecin devamında çocuğun okulla bağının zayıfladığını hatta durumun okul terkine kadar gittiğini söyleyen Gençer, “Sağlıklı beslenmeye erişememek, çocukların yalnızca öğrenme süreçlerini değil; fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimlerini de olumsuz etkiliyor. Ayrıca, konunun sosyal ve psikolojik bir boyutu da var. Yoksulluk, duygusal ve sosyal dışlanmayı da beraberinde getiriyor” değerlendirmesiyle çok boyutlu bir soruna işaret ediyor. “Mesele bütçe değil bunu bir hak olarak görüp görmemek” Ücretsiz ve sağlıklı okul yemeği konusunda Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinin yetersiz olduğuna ilişkin iddiaları da değerlendiren Gençer, sorunun kaynağının “bütçe değil öncelik meselesi” olduğuna işaret ediyor. “Asıl mesele, beslenmenin bir hak olarak değil, yalnızca bir sosyal yardım konusu olarak görülmesidir. Bütüncül bir yaklaşımın eksikliği de çözüm önünde engel oluşturuyor. Oysa beslenme, eğitim ve sağlık hakkının ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmelidir. Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) verilerine göre, çocuk yoksulluğu oranında Türkiye %33,8 ile Kolombiya’nın hemen ardından ikinci geliyor. Bu oran, meselenin ne kadar acil olduğunu açıkça gösteriyor. Maliyet konusuna gelince, rakamlar bu ölçekte bir programın Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesi içinde yönetilebilir olduğunu göstermektedir. Yapılan hesaplamalara göre, tüm kademelerdeki öğrencilere ücretsiz bir öğün sağlanmasının toplam maliyeti, Bakanlık bütçesinin yalnızca yüzde 13’üne denk gelmektedir.” Bir çocuk bir öğünde kaç lira ile beslenebilir? 2024-2025 eğitim öğretim döneminde 185 günlük bir eğitim süresi göz önüne alınarak yapılan hesaplamalarda, bir çocuğunun okulda ücretsiz 1 öğün yemeğinin ortalama maliyetinin; okul öncesi için günde 36,05 ₺, ilk ve ortaokul için günde 48,91 ₺, lise içinse günde 61,77 ₺ olduğunu kaydeden Gençer, meselenin bütçe imkanlarından ziyade devletin konuyu bir hak olarak görüp görmemesi ile ilişkilendiriyor. Gençer sözlerini tamamlarken okulda beslenme sorununun negatif sonuçları nasıl çok boyutluysa pozitif sonuçlarının da çok boyutlu olduğuna “Üstelik okulda beslenme, çocukların bugünü kadar geleceğine de bir yatırımdır. Bu uygulamanın, uzun vadede sağlık ve eğitim harcamalarını azaltacağı düşünüldüğünde; bütçenin yalnızca yüzde 13’üne denk gelen bu giderin aslında yüksek olmadığı görülür.” sözleriyle değiniyor. bianet

Hayvancılığı destekleme ödemeleri üç döneme bölündü...

Tue, 04 Nov 25 12:46:20 +0300

Türkiye'de hayvancılığın geliştirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla verilen desteklemelerin uygulama esaslarında değişikliğe gidildi. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan "Hayvancılık Desteklemeleri Uygulama Tebliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ" Resmi Gazete'de yayımlanarak 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi. Söz konusu tebliğ, Türkiye'de hayvancılığın sürdürülebilir şekilde geliştirilmesini, yerli üretimin, verimliliğin, kalitenin artırılmasını, hayvan hastalıklarıyla mücadele edilmesini ve yetiştiricilerin desteklenmesini amaçlıyor. Değişiklik kapsamında, aile işletmesi desteği alan toplam buzağı veya malak sayısı 10 başı geçemeyecek. Destekleme yılı takvimi son günü itibarıyla TÜRKVET'ten alınan kayıtlarda, hastalıktan ari olarak tespit edilen ve il müdürlüğü tarafından Hayvancılık Destekleme Sistemi'nde onaylanan işletmelerde doğan dişi buzağı/malaklara ilave destek verilecek. Destekleme yılı son günü alınan kayıtlarda bu sistemde ariliği askıda olan işletmeler, sonraki yılın 1 Temmuz TÜRKVET kayıtlarında arilik sertifikası iptal edilmeden yenilenmiş ve il müdürlüğü tarafından sisteme tanımlanmış ise ari işletme ilave desteğinden yararlanacak. Avrupa Birliği (AB) onaylı süt çiftliği sertifikası askıda olan işletmeler, TÜRKVET kayıtlarında sertifikası yenilenmiş ve il müdürlüğü tarafından sistemde tanımlanmış ise AB onaylı işletme ilave desteğinden faydalanacak. Tanzim edilen tespit tutanağının hayvan sahibi tarafından imzalanmış olması, destekleme başvurusu için yeterli olacak. Değişiklikle, daha önce iki dönem halinde yapılan destekleme ödemeleri üç döneme çıkarıldı. Her üç dönemde destekleme şartlarını sağlamadığı için destekleme alamayan kuzu ve oğlak yetiştiricileri, sonraki süreçte şartları sağlasa da destekleme kapsamına alınmayacak. Destekleme dönemlerinde, temel desteğe esas kuzu sayısı, destekleme yılı son günü itibarıyla TÜRKVET kayıtlarında yer alan kişiye ait toplam anaç koyun sayısının 1,5 katını geçemeyecek. Destekleme takvim yılı başlangıcı itibarıyla üzerinde işletme kaydı bulunan kadın yetiştiricilerin veya son takvim gününde 41 yaşından gün almamış yetiştiricilerin ilave desteğine esas dişi kuzu sayısı, temel desteğe esas kuzu sayısının yüzde 55'ini geçemeyecek. Başvurular, üçüncü dönem için bir sonraki yılın kasım ayının ilk iş günü başlayacak, aynı ayın üçüncü haftası son iş gününe kadar devam edecek. Aynı ilde birden fazla işletmesi bulunan yetiştiricilerin tek başvuru yapmaları yeterli olacak. Değişiklikte hayvan ve sürü sağlığı desteği verilebilmesinin şartları da yer aldı. Buna göre söz konusu destek, Bakanlık tarafından belirlenen veteriner biyolojik ürün ve hayvan tanımlama araçlarını sığır cinsi, koyun ve keçi türü hayvanlarına uygulattıran yetiştiricilere ödenecek. Veteriner biyolojik ürün ve hayvan tanımlama aracı uygulamalarının yapıldığı işletmelerin, TÜRKVET'te kayıtlı olması zorunlu olacak. Hayvan ve sürü sağlığı desteği yıl içinde üçer aylık dört dönem halinde ödenecek. Hayvancılık desteklemelerinin kontrolü ve denetimi kapsamında gerekli görülen laboratuvar analizleri Bakanlıkça yapılacak.cumhuriyet

Umutsuzluk sarmalı şans oyunlarına yöneltiyor

Tue, 04 Nov 25 12:45:36 +0300

Ekonomik kriz dönemlerinde şans oyunlarına yönelim de artıyor. Şans oyunlarının reklamları ise her yerde insanların karşısına çıkıyor. Milyonlarca insan yasal şans oyunlarına yönlendiriliyor. CHP Manisa Milletvekili Vehbi Bakırlıoğlu, “İnsanlar geçinemiyor, umutlarını şans oyunlarına bağlıyor. Bu bir sosyal çürümedir. Devletin görevi bu çürümeyi izlemek değil, durdurmaktır” dedi. CHP’li Bakırlıoğlu, geçtiğimiz günlerde yayınlanan yasa dışı bahisle mücadele genelgesinin “eksik” olduğunu söyledi. Bakırlıoğlu, “Sanal ortamda yasa dışı bahisle mücadele elbette önemli ama kumarın yasalı da yasa dışı olanı da toplumu çürütüyor. Devlet, gelir değil toplumsal fayda peşinde olmalı” dedi. Bakırlıoğlu, Türkiye’de “güvenli” olduğu iddiasıyla milyonlarca kişinin yasal şans oyunlarına yönlendirildiğine işaret ederek, “Reklamlarla, pazarlama teknikleriyle insanları şans oyunlarına çekiyorlar. E-ticaret platformlarında bile bu oyunlar oynanabiliyor” diye konuştu. Milli Piyango’nun özelleştirilmesi sürecine de işaret eden Bakırlıoğlu, şöyle devam etti: “Milli Piyango beş yıl önce Demirören Grubu’na devredildi. 2030 yılına kadar lisans verilmiş durumda. 2020 için 9 milyar 320 milyon TL taahhüt, sonraki yıllarda ise TÜFE + yüzde 20 artış öngörülmüş. 2024’ten itibaren enflasyon oranında artış var. Yani sistem her yıl hasılatı artırmak üzerine kurulu.” Bakırlıoğlu, özelleştirme sonrası etkin bir denetim yapılmadığına da dikkat çekerek, “Özelleştirmeden bu yana kimse bu yapıyı denetlemiyor. Bugün televizyonlarda bırakın alkol reklamını, alkolün kendisi bile gösterilemezken, yasal şans oyunlarının reklamları her yerde. Spor müsabakalarında oyuncu değişiklik panolarında bile sanal bahis reklamı görüyoruz. İktidar, kumarı görünür hale getirmiş durumda.” Bakırlıoğlu, yayımlanan genelgeyle yasa dışı bahisle mücadele edilmesini olumlu bulduğunu ancak sorunun köklü biçimde çözülmediğini belirterek, şöyle devam etti:“Varsayalım yasa dışı bahisle mücadelede başarılı olundu. Peki bu insanlar kumarı bırakacak mı ? ‘Milli Piyango güvencesiyle’ oynamaya devam etmeyecekler mi ? Eğer bu konuda da önlem alınmazsa akla şu soru gelir: Asıl amaç yasa dışı kumarı bitirmek mi, amaçlanan sadece bu mu ?” Ekonomik kriz dönemlerinde şans oyunlarının artışına da değinen Bakırlıoğlu, “İnsanlar geçinemiyor, umutlarını şans oyunlarına bağlıyor. Bu bir sosyal çürümedir. Devletin görevi bu çürümeyi izlemek değil, durdurmaktır” değerlendirmesini yaptı. Cumhuriyet

Avukatlık ücretlerine ortalama yüzde 36,15 zam yapıldı

Tue, 04 Nov 25 12:44:53 +0300

Resmi Gazete’de yayımlanan 2025-2026 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’yle avukat ücretlerine ortalama yüzde 36,15 oranında artış yapıldı. Buna göre sözleşmeli avukatlara ödenecek en az ücret 33 bin TL, dava ücretleri ise 9 bin TL ile 120 bin TL arasında değişecek. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) Resmi Gazete'de yayımlandı. Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni 'Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre; kamu kurum ve kuruluşlarıyla özel ve tüzel kişilerin sözleşmeli avukatlarına ödeyecekleri ücret en az 33 bin TL, dava ücretleri ise 9 bin TL ile 120 bin TL arasında olacak. Avukatla büroda sözlü danışma ücreti ilk 1 saat için 4 bin TL, sonraki her 1 saat için bin 800 TL olarak belirlenirken, çağrı üzerine gidilen yerde 1 saate kadar sözlü danışma ücreti ise 7 bin TL oldu. Türkiye Barolar Birliği'nden (TBB) yeni tarife hakkında açıklama yapıldı. Yapılan yazılı açıklamada, şöyle denildi: "2025-2026 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde, maktu ücretlere ilişkin ortalama yüzde 36,15 oranında artış sağlanmıştır. Ayrıca Nisbi Tarife ücretini belirleyen üçüncü kısma yüzde 13’lük yeni bir dilim eklenmiştir. Asliye mahkemelerinde takip edilen davalarda belirlenen maktu ücret 45 bin TL'dir. Sulh hukuk mahkemesinde ücret 30 bin TL olarak tespit edilmiştir. Tüketici mahkemelerinde takip edilen davalar için maktu ücret 22 bin 500 TL olarak belirlenmiştir. İcra dairelerinde yapılan takipler için 9 bin TL olan maktu ücret, tahliyeye ilişkin icra takipleri için ise 20 bin TL’dir. Ağır ceza ve çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için maktu ücret 65 bin TL'ye yükseltilmiştir. İdare ve vergi mahkemelerinde duruşmasız takip edilen davalarda belirlenen maktu ücret 30 bin TL’dir. Avukatlık Kanunu 35'inci madde uyarınca anonim şirketlerde bulundurulması zorunlu olan sözleşmeli avukatların alacağı ücret 45 bin TL'ye çıkarılmıştır. Yapı kooperatiflerinde bulundurulması zorunlu sözleşmeli avukatlara ödenecek miktar 27 bin TL olarak belirlenmiştir. Tarife'nin 'Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret' başlıklı üçüncü kısmında yer alan miktarlar, oluşan mali tablo dikkate alınarak yarı oranında artırılarak yeniden düzenlenmiştir." Cumhuriyet

Öğrencilere staj ve saha eğitimi imkanı

Tue, 04 Nov 25 12:43:20 +0300

Gaziantep Üniversitesi ile Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) arasında iş birliği protokolü imzalandı. GAÜN Rektörlük Makamı’nda düzenlenen törene; Rektör Prof. Dr. Sait Mesut Doğan, Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Orhan Çoban, Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Başkan Yardımcısı Ahmet Şahade, UND Gaziantep Bölge Temsilcisi Erdinç Aykılıç ile UND üyeleri Yunus Başkara ve Gökhan Aydıngüler katıldı. GAÜN Rektörü Prof. Dr. Sait Mesut Doğan, protokolün önemine vurgu yaparak, “Bu iş birliği, öğrencilerimizin sektörle doğrudan temas kurarak kendilerini geliştirmelerine önemli katkılar sağlayacak. UND ile kurduğumuz bu iş birliği, hem akademik çalışmalarımıza hem de öğrencilerimizin kariyer yolculuklarına değer katacaktır.” dedi. Protokol; öğrencilerin staj ve saha eğitimlerinin yanı sıra, akademik çalışmalar, seminerler, kongreler, ortak yayınlar ve sektörel buluşmalar gibi birçok alanda iş birliğini kapsıyor. Haber Merkezi

107 kilo kaldırarak Avrupa rekoru kıran Çan, altın madalyanın sahibi oldu

Tue, 04 Nov 25 12:41:00 +0300

Gaziantep Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi öğrencisi milli halterci Büşra Çan, Arnavutluk’un Durres kentinde düzenlenen “Gençler ve U23 Avrupa Halter Şampiyonası”nda önemli bir başarıya imza attı. Genç Kadınlar 86 kilo koparma kategorisinde 107 kilo kaldırarak Avrupa rekoru kıran Çan, altın madalyanın sahibi oldu. Aynı zamanda silkmede 132 kilo ve toplamda 239 kiloluk derecesiyle 2 gümüş madalya kazanan milli sporcu, Avrupa ikincisi olarak organizasyonu çifte madalyayla tamamladı. Avrupa Halter Federasyonu’nun (EWF) organizasyonuyla gerçekleştirilen şampiyonada Türkiye’yi başarıyla temsil eden Çan, elde ettiği derecelerle kariyerine önemli bir uluslararası başarı daha ekledi. Haber Merkezi

Huzurlu Yaylası sonbahara büründü

Tue, 04 Nov 25 18:37:00 +0300

Zeugma Dağcılık Kulübü Üyeleri, Huzurlu Yaylası’nda Sonbaharın renklerine yolculuk yaptı. Zeugma Dağcılık üyeleri, 10 kilometrelik yürüyüş parkurunu sonbaharın büyüleyici renklerini arasında tamamladı. Gaziantep’te doğa tutkunları, yaklaşık 2 bin rakımlı Huzurlu Yaylası’nda düzenlenen etkinlikte bir araya geldi. Zeugma Dağcılık üyeleri, 10 kilometrelik yürüyüş parkurunu tamamlayarak sonbaharın büyüleyici renklerini yakından görme fırsatı buldular Gaziantep’in doğa tutkunları, sonbaharın en güzel günlerinde Huzurlu Yaylası’nın eşsiz doğasında buluştu. Yaklaşık 2 bin rakımlı Huzurlu Yaylası, sararan yaprakları, sisli dağ manzaraları ve temiz havasıyla katılımcılara hem spor hem de fotoğraf açısından unutulmaz anlar yaşattı. Etkinliğe katılan doğa tutkunları, bir yandan 10 kilometrelik yürüyüş parkurunu tamamladı, diğer yandan da sonbaharın eşsiz renk cümbüşünü fotoğraf karelerine taşıdı. Etkinliğe katılan üyeler, “Huzurlu Yaylası, adını gerçekten hak eden bir yer. Hem yürüyüş yaptık hem de doğanın sunduğu renk şölenini fotoğrafladık. Gaziantep’te böyle güzelliklerin farkına varmak bile insana enerji veriyor” ifadelerini kullandı. ZEUGMA Dağcılık yöneticileri, bu tür etkinliklerin hem doğa sevgisini artırdığını hem de Gaziantep’in doğal ve kültürel değerlerinin tanıtımına katkı sunduğunu dile getirerek önümüzdeki haftalarda yeni rotalarda buluşacaklarını açıkladı. Haber Merkezi

Belediye, 234 milyar zarara uğratıldı!...

Tue, 04 Nov 25 10:53:46 +0300

Daha önce 10 milyon lira olan şartname bu kez 500 milyon lira oldu, ihaleye sadece iki firma girdi, ancak ihale düşük teklif veren firma yerine, 234 milyar fazla teklif veren firmaya verildi Şahinbey Belediyesi’nin 2005’in sonunda yaptığı araç kiralama ihalesinde belediyenin 233 milyar 904 milyon zarara uğratıldığı belirtilirken, ihalenin iptali için Kamu İhale Kurumu’na başvurulduğu açıklandı. İhaleye sadece iki firmanın katıldığı, ancak ihalenin verileceği firma için özel şartname hazırlandığı ve ihalenin önceden verildiği öne sürülürken, ihaleyi alan firmanın 592 milyar, diğer firmanın ise 358 milyar teklif verdiği, fakat Şahinbey Belediyesi’nin 233 milyar 904 milyon fazla teklif veren firmayı tercih ettiği bildirildi. İhalenin iptali için başvurduğunu söyleyen Gilgil Taşımacılık Nakliye Güvenlik Züc. Tem. ve Tic Ltd. Şti. ve Güzel Turizm Oto. Taş. Ltd. ortak girişimi yetkilileri, iptale kesin gözüyle bakıyor. Tüm söylentilere rağmen ihaleye girdik İhale saatinden itibaren Gilgil Taşımacılık Nakliye Güvenlik Züc. Tem. ve Tic Ltd. Şti. yetkilisi Yusuf Gilgil’in engellenmesine kadar çok sayıda problem yaşadıklarını söyleyen firma yetkilisi Hasan Güzel, “Belediye hizmetlerinde kullanılmak üzere 23 Aralık ‘ta düzenlenen araç kiralama ihalesine girdik. 500 milyon lira ödeyerek şartnameyi aldık. Ödeyeceğimiz bedelin yüzde 3’ünü yatırdık. Ardından şartnameye uygun olarak da evraklarımızı Şahinbey Belediyesi İhale Servisi’ne teslim ettik. Tüm söylentilere rağmen ihale gününe kadar ihalede bir kayırma olup olmayacağı yönünde ciddi bir endişemiz olmadı. Araçların çekme kuvveti ve modeli kadar renkleri de önemli 40 Aracın kiralanacağı ihalede aralarında son model jeepin de yer aldığı araçların sadece modeli değil renkleri bile belirtilirken, Madde 1 'de “Kiralanacak araçlarda aranacak şartlar” da 12. madde de “Klimalı araçlardan 3 (üç)ü siyah, larcivert veya füme renkli olacaktır” şeklinde madde yer alırken, 40 araçta aranan genel şartlar ise şöyle sıralanıyor: “Kiralanacak binek otolarından 6 adedi (en az 1500 cc, 2004-2006 model ABS ve klimalı) makam aracı olacaktır. 12 Adet binek (en az 1400 cc motor) 2004-2006 model olacaktır. 16 adet yandan camlı oto- H mobil (Kango, doblo gibi). 2 Adet çift kabinli kamyonet, 12 adet tek kabinli kamyonet, 1 adet 15 kişilik minibüs. 1 Adet 4x4 Jeep (En az 2000 cc motor kapasiteli) 2005- 2006 model ABS ve klimalı makam aracı tipinde olacaktır. Sadece iki firma katıldı İhalenin şartlarının verilecek firmaya göre düzenlediği için kendilerinin dışında dışardan ihaleye katılımcı olmadığını, ancak kendilerinin de istenilen tüm şartları yerine getirerek ihaleye girdiklerini söyleyen Güzel, “40 Aracın kiralanacağı ihale, Şahinbey Belediyesi Encümen Salonu'nda ll:0Û'de başladı. Şahinbey Belediyesi Başkan Yardımcısı Mehmet Çoban'ın komisyon başkanlığını yürüttüğü ihaleye bizim dışımızda sadece bir firma katıldı. Zarflar açıldığında bizim teklifimizin 358 milyar olduğu ve Seden Taşımacılık Araç Kiralama Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. ile Yeni Menzil Turizm İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. ortak girişiminin 592 milyar teklif verdiği açıklandı. Zarflarımız açıldıktan sonra bize bir hafta sonra bilgilendirileceğimiz söylendi. Düşük teklifi biz verdiğimiz için karar verilirken belediyenin çıkarları göz önünde bulundurulur diye düşünüyorduk” dedi. Şartlar ihalenin verileceği firmaya göre hazırlanmıştı İhalenin sonucunu öğrendiklerinde çok şaşırdıklarını ve ihale günü yaşanan süreci de değerlendirdiklerinde şartları özel olarak hazırlanan ve önceden verilen bir ihaleye girmiş olduklarını anladıklarını dile getiren Güzel, “29 Aralık 2005’de kesinleşen ihale kararını elden tebliğ ettiklerinde sonuca çok şaşırdık. Söz konusu ihalenin Seden Taşımacılık Araç Kiralama Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. ile Yeni Menzil Turizm İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. ortak girişimde kaldığı açıklanıyordu. Bu sonuç üzerine belediyeye dilekçe verdik. Dilekçemize verilen cevabın üzerinde 05-01-2006 tarihi olmasına rağmen, postayla gelen tebliği 17-01- 2006’da aldık. Bundan da anlaşılıyordu ki haklılığımızın farkındalar ve bizim itiraz hakkımız olan yasal süreyi daraltmak istiyorlardı. Ama tüm oyunlara rağmen 25 Ocak 2006’da Kamu İhale Kurumu’na itirazımızı yaptık” diye konuştu. Kamu İhale Kurumu’ndan gelen yanıtın ardından yargıya gidilecek Güzel ve Gilgil, Kamu İhale Kurumu’ndan ihalenin incelenerek iptal edilmesi talebinde bulunduklarını belirtirken, ihale sürecini şöyle özetledi: “Şahinbey Belediyesi’nin yaptığı ihalede kamunun zarara uğratıldığını, ihalenin incelenerek iptal edilmesi gerektiğini ifade ettik. Bunun üzerine tarafımıza 2 Ocak tarihinde yapılan şikayet üzerine ilgili belediye ihale servisi tarafından 18 Ocak’ta 2005 sayılı yazı ile, ‘Seden Taşımacılık Araç Kiralama Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti-Yeni Menzil Turizm İnşaat San ve Tic. Ltd. Şti (ortak girişimin) 592 milyar teklif bedeli ile söz konusu ihalenin bu isteklide bırakılmasına karar verilmiştir’ denildi. 23 Aralık 2005 tarihinde Gilgil Taşımacılık Nakliye Güvenlik Züc. Tem. ve Tic Ltd. Şti. ve Güzel Turizm Oto. Taş. Ltd. ortak girişimi olarak ihaleye katıldık. İhale konusu işe teklif ettiğimiz toplam tutar 358 milyar olup, Seden Taşımacılık Araç Kir. Hiz. San. ve Tic. Ltd. Şti.-Yeni Menzil Turizm 'inşaat San ve Tic. Ltd. Şti. ortak girişi mi olan firma ise 592 milyar fiyat vermiştir. İhaleyi alan firma ile aramızdaki fiyat farkı 233 milyar olup bu kadar bariz bir fark olmasına rağmen, inandırıcı bir sebep olmadan ihale yüksek teklif veren firmaya verilmiştir.” “Kamu menfaatlerine aykırı bir ihale yapılmıştır” “Yüksek teklif verene ihaleyi vermek kamu menfaatlerine aykırıdır” diyen Güzel, “4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 12. maddesine aykırı olarak şartname hazır lanmış ve de kanunun amir hükmüne rağmen katılımı engellemek için şartnamede rekabeti önleyici, birbirine zıt hükümler konulmuştur. Bu durum eşitlik ilkesine ay kırıdır. 592 bin YTL toplam bedelle bu firmaya ihale verilmesi belediyenin menfaatlerine aykırıdır” dedi.

Bullalar temizleniyor

Tue, 04 Nov 25 10:53:16 +0300

Zeugma Antik Kentinde yapılan kurtarma kazıları sonucunda ortaya çıkartılan 100 bin mührün (bulla) temizliği için çalışma yapılıyor. Müze Müdür Vekili Arkeolog Mehmet Önal başkanlığındaki 9 kişilik bir ekip tarafından yapılan temizleme çalışmaları Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun desteklediği "Gap Bölgesinde Kültürel Mirasın Geliştirilme si Programı çerçevesinde 152 bin avro ile destekleniyor. Müdür Vekili Önal geçen yıl ekim ayında başlayan temizleme çalışmalarının 2007 yılının ekim ayında sona ereceğini söyledi. Temizlik çalışmalarının uzman kişiler tarafından yapıldığını ve mühürlerin temizliğinin titizlikle yapıldığını belirten Önal, şöyle konuştu: "Temizlik ekibinde 3 arkeolog, 1 resteratör, 1 fotoğrafçı, 1 bilgisayar uzmanı, 1 koordinatör yardımcısı ve 1 gliptik ustası yer alıyor. Uzman ekip, kimyasal ilaç kullanmadan, tamamen doğal yöntemlerle, mühürleri mikroskop altında, pamuk ve hassas temizlik aletleri kullanarak temizliyor. Çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor." Yapılan çalışmalar sonucunda, 100 bin mühürden 5 bininin temizliğinin yapıldığını ifade eden Önal, şu bilgileri verdi: "Ekibimiz, 5 bin mührü temizleyip, envanterini yaptı. Amacımız, Mayıs 2006 tarihine kadar, en az 15 bin mührü temizleyip. Müzemizde teşhir edebilmek. Bilindiği gibi, Gaziantep Arkeoloji Müzesi, 100 bin mühür ile dünyanın en zengin mühür koleksiyonuna sahip. Yaklaşık 3 aydan beri bu mühürleri, temizlik amacı ile sergileyemiyoruz. Müzemize gelen ziyaretçiler, mühürlere büyük ilgi gösteriyor." Bu yıl mayıs ayında temizliği tamamlanan 15 bin mührü teşhir ederek, ziyaretçilere sunacaklarını ifade eden Önal, "Müzemiz. Zeugma Mozaiklerinin yanı sıra 100 bin mühür ile de çok büyük bir kültürel zenginliğe sa hip. Amacımız, sahip olduğumuz bu değerleri, ziyaretçilerimizin hizmetine sunarak, Gaziantep’in sosyal ve kültürel gelişimine katkıda bulunabilmek”

Gaziantep’te asayiş berkemal

Tue, 04 Nov 25 10:52:49 +0300

Türkiye’de asayiş olaylarında yüz de 33 oranında artış yaşanırken Gaziantep‘te yüzde 20 oranında düşüş kaydedildiğini söyleyen Emniyet Müdürü Ali Yılmaz, “Gaziantep’te birçok olaya suçüstü yapılarak veya önemli tedbirler alınarak asayiş olaylarının asgariye düşürülmesi sağlanıyor” dedi. Yankesicilere özel önlem Özellikle artan yankesicilik ve cepcilik olaylarına karşı bu tür suçların işlendiği otobüs ve dolmuşlarda özel önlemler aldıklarını açıklayan Yılmaz, “Artık dolmuşçular ve otobüsçülerle anlaşarak hemen her otobüs ve dolmuşta özellikle dolmuş ve otobüslerin daha kalabalık olduğu zamanlar olan sabah ve akşam vakitlerinde sivil ekiplerimiz görev yapıyorlar. Böylelikle birçok yankesicilik ve cepcilik olaylarını suçüstü yapıyoruz. Amacımız bu kişileri yakalayarak vatandaşların rahatlıkla evlerine, işyerlerine gitmelerini sağlamaktır” şeklinde konuştu. Halk artık geceleri daha rahat “Geceleri sokağa çıkamıyoruz diyen aileler rahatlıkla geceleri dışarıya evlerini yanın da bulunan parklara gidebilirler” diyen Yılmaz, “Bu mekanlarda bulanan tinerci ve baleci olarak tabir edilen kişilere karşı özel önlemler alarak ekiplerimiz yoğun bir çalışma göstermektedir. Daha önceki dönemlere ait olan korkulardan halkın artık kurtularak sokağa rahatlıkla çıkmasını istiyoruz. Böyle bir şikayet karşısında da halkın hiç çekinmeden emniyet güçlerini aramasın; bekliyoruz" şeklinde belirtti.

Ağca’nın yeniden tutuklanması herkes için hayırlı bir şey oldu

Tue, 04 Nov 25 10:52:08 +0300

İtalya'nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili, Papa II. Jean Paul’e 1981’de suikast girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca’nın tekrar hapse girmesine ilişkin olarak, "Mehmet Ali Ağca söz konusu olduğunda, İtalya'da işlenmiş bir suçla ilgili İtalya'da yatması gereken hapis süresini yatmıştı. Ve Türk adaletiyle halledilmesi gereken bir hesabı vardı. Anladığım kadarıyla da hesaplar tekrar yapıldığında, hapse dönüp geri kalan cezasını ödemesi söz konusu oldu. Bu da sanırım herkes için hayırlı bir şey oldu" diye konuştu. Türkiye, Ortadoğu ülkelerine atlama noktası İtalya ve Türkiye'nin çok önemli ticaret partnerleri olduğunu ifade eden Carlo Marsili, Türkiye'nin, son 2 yılda İtalyanların en çok yatırım yaptığı ülke konumuna geldiğini kaydetti. Marsili, şunları söyledi: "Bir yıl öncesine kadar İtalyan yatırımcıların odaklandığı bölgeler İstanbul ve Ege bölgesiydi. Dış ticaretten sorumlu bakanımızı, ben Gaziantep'e getirdiğimde aslında dikkati Türkiye'nin ticaret ve sanayi potansiyeli olan diğer bölgelere çekmekti. Gaziantep'i, Türkiye’deki sıralamanın en üstünde yer alan şehir olarak işaretlemiş olduk." Gelecekte yatırım ilişkileri artacak İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Marsili başkanlığındaki bir heyet, Vali Süleyman Kamçı’yı makamında ziyaret etti. Marsili, ziyarette yaptığı konuşmada, Vali Kamçı’yı tebrik ederek, yeni görevinde başarı diledi. Kendisi ve eşinin, Gaziantep'e ikinci kez geldiğini belirten Marsili, İtalya için Gaziantep'in çok önemli bir şehir olduğunu, sanayide üst sıralarda yer aldığını vurguladı. Marsili, "İtalyan işadamlarının yatırım yapması için Gaziantep'i tanıttık, reklamını yaptık. Bazı sonuçlar elde ettik. Gelecekte yatırım ilişkilerinin artacağına inancım sonsuz" dedi. Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Marsili, İtalyan sanayicilerin Gaziantep'ten beklentisine ilişkin soruya karşılık, Türkiye-İtalya dış ticaret hacminin 2005 yılında yüzde 15 artarak 13.4 milyar dolar olarak gerçekleştiğine dikkati çekti. İlk etapta tekstil ve tarıma dayalı besin sektörü var İlk etapta tekstil ve tarıma dayalı besin sektörlerini yakaladıklarını, fakat Gaziantep'te işbirliğinin olası olduğu başka sektörler de bulunduğunu anlatan Marsili, ’ Söz konusu yatırımları yaparken gelecekte İtalyan ve Türk ortak üreticilerinin, hem Gaziantep'in Akdeniz'e Adana ve Mersin limanları nedeniyle irtibatının kuvvetli olması, hem de Ortadoğu ülkelerine bir atlama noktası olduğunu düşünerek gelecekte söz konusu bölgelere ortak ihracat yapılabilecek." Vali Süleyman Kamçı da konuşmasında, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Sanayi açısından çok önemli bir il olan Gaziantep'in dünyada birçok ülkeye ihracat yaptığına dikkati çeken Kamçı, İtalya ile olan ekonomik ilişkilerin daha üst seviyelerde geliştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, "İtalya Büyükelçisinin burada olması bize güç veriyor" dedi. Kamçı, Büyükelçi Marsili'ye Gaziantep'in yöresel kutnu kumaşından yapılmış bir kravat ve gümüş tabak hediye etti. Marsili de Vali Kamçıya 19 İtalyan arkeoloğunun Türkiye'de yaptığı çalışmaları içeren bir kitap verdi. Ziyarete Marsili'nin eşi Selva Marsili de katıldı. Artık, somut proje ve işbirliği zamanı Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer, İtalya ile ticari ilişkiler konusunda, "artık, somut proje ve işbirliği zamanı” dedi. İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili başkanlığındaki heyetin GSO'yu ziyareti sırasında, İtalya'nın İzmir Konsolosu Michele Tommasi ile Koçer "Ticari Vize Başvruları Konusunda İşbirliği Anlaşması'nı imzaladılar. Koçer, daha sonra düzenlenen "İtalya-Türkiye arasındaki işbirliği olanakları" toplantısında yaptığı , konuşmada, Türkiye'nin AB sürecinde en büyük destekçisi olan İtalya'nın Türkiye'deki firmalarla yaptığı ortaklıkları ve işbirliklerini çok önemli bulduklarını belirtti. İki ülke arasında politik, ticaret, kültürel alanda çok iyi ilişkilerin gündeme geldiğini kaydeden Marsili şunları söyledi: "İtalyan yatırımı ve faaliyetleri konusunda Gaziantep'i her zaman ön plana çıkardık. İnanıyorum ki, İtalyanların Gaziantep'e ilgisi somut hale gelecektir. Bizim için Gaziantep. İtalya doğru hatta Avrupa'ya doğru köprü vazifesi görüyor. Türkiye'nin AB yolunda kat etmekte olduğu bu safhalarda nasıl ki İtalya en önemli destekçisidir, bu sayede Gaziantep de payına düşeni alacaktır ve her zaman İtalya'dan destek görecektir." Marsili, Türk işadamlarının uzun süreli vize istekleri üzerine, şunları söyledi: "Şahsi pozisyonumu belirtmek isterim, Türk vatandaşlarına ben vizenin kaldırılması yönünde oy kullanırım. Üstelik eşimin de Türk olduğu düşünülerse ve yılardan beri bu hikayeyi tekrarlanan bir müzik halinde dinlediğim için bu konuda fazlasıyla bilinçliyim. Ama Şengen kurallarına biz de uymak zorundayız." Marsili, ticari faaliyetleri kanıtlanmış işadamlarına 5 yıllık vize vermenin sorun olmayacağını kaydetti.

350 Köyden, 235’inin yolu ulaşıma açıldı

Tue, 04 Nov 25 10:51:37 +0300

Gaziantep'te, yoğun kar yağışı sonrasında yolu kapanan 350 köy den, 235’inin yolu tekrar ulaşıma açıldı. Kar yağışı sonrasında, Gaziantep İl Özel İdaresine bağlı Köylere Yönelik Hizmet Biri mine bağlı 11 kişilik ekip, 25 araç ve 65 personelle yol açma çalışmaları başlattı. Yapılan bir günlük çalışma sonucunda, kapalı köy yollarının büyük çoğunluğu ulaşıma açılırken, halen kapalı olan 115 köy yolunun ulaşıma açılması için ekipler çalışmalarını aralıksız olarak sürdürüyor.

'Bu ev başımıza yıkılacak’

Tue, 04 Nov 25 10:51:09 +0300

Çukur Mahallesi Hasan Dai Sokakta bulunan eski Gaziantep Maliyesi’nin bulunduğu bina olarak ta bilinen tarihi mekanın duvarının bir kısmının binadan ayrılması ve yıkılma olasılığı çevre sakinlerini korkuttu. Durumu belediyeye bildirdiklerini ifade eden esnaf, belediyenin tedbir almadığını söylerken esnaf kendi imkanları ile yıkılma tehlikesi olan duvarı koruma altına aldı. Vatandaşlar ve esnaf belediyenin konuşa duyarsız kalmasına şaşırdığını ifade etti. Belediyeleri göreve çağırdılar İsyan edercesine bu ev başımıza yıkılacak diyerek Şahinbey ve büyükşehir belediyesini göreve çağıran esnaf, “Bu ev, birinin üstüne yıkılırsa ne olacak diye sitemde bulundu. Binanın alt katında elbise mağazası bulunan esnaf Cesur Kopçuk. Bir aydır bu binadan çökme sinyali veren sesler geliyordu. Duvarın da binadan ayrıldığını görünce dükkanı kapattık. Yoksa bu bina başımıza yıkılacak. Daha önce çatısı çöken bu binanın bu defa duvarın binanın ayrıldı. Fakat belediyelere bir ardır haber vermemize rağmen duyarsız kalıyorlar. Mağazayı kapattık görevliler bekliyoruz'’ diye yetkililere çağrıda bulundu.

Gelişigüzel yerlere cami yaptırılmamalı

Tue, 04 Nov 25 10:50:43 +0300

Cami yapılırken toplumun ihtiyaçlarının ve kent imarı dokusunun göz önünde bulundurulması gerektiğini söyleyen Memur Sen İl Başkanı Ahmet Tahiroğlu, “Nasıl ki her yere okul yapılamıyorsa, rastgele her yere de cami yapılmamalı. Cami yapılırken toplumun ihtiyaçları, caminin yapılacağı yer ve çevresindeki yapılar dikkate alınmalı” dedi. Arsa sahipleri gösteriş için cami yaptırmamalı Son yıllarda arsa bağışlayanların taleplerini yerine getirmek amacıyla yapılan bazı camilerin, yapılış yerleri ve cami imarı açısından uygunluk taşımadığını söyleyen Tahiroğlu sözlerine şöyle devam etti: “Gelişigüzel şekilde gelişigüzel yerlere cami yapılmamalı. Önüne gelen de arsasını bağışlayıp uygun olmayan yerlere cami yaptırmamalı. ‘Ben buraya cami istiyorum' demek doğru bir davranış değil. Cami, yeri seçimimi ve caminin kapladığı alan ve imar durumu da çok önemli. Bunlardan önemlisi de gösteriş amacıyla cami yapılmamalı. Cami ibadet amacıyla yapılmalı ve tüm sosyal donatıları mevcut etkileyici yapılar olmalı” diye konuştu.

İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili Gaziantep’te

Tue, 04 Nov 25 10:50:05 +0300

İtalya'nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili başkanlığındaki bir heyet, bugün Gaziantep’e geliyor. İtalya'nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili. Ekonomi ve Ticaret Müşaviri Andrea Canepari, İtalya’nın İzmir konsolosu Michele Tommasi, İstanbul Ticaret Ofisi Müdürü Roberto Luongo, Ankara İtalyan Kültür Enstitüsü Müdürü Angela Tangianu ve İkinci Katip Simona De Martino'dan oluşan bir heyet yarın Gaziantep’te çeşitli katılımlarda bulunacağı belirtildi. İtalyan heyeti önce, GSO üyesi sanayici ve işadamlarıyla, "İtalya ve Türkiye arasındaki işbirliği olanakları” konulu toplantıda bir araya gelecek. Toplantıda İtalya ile Türkiye arasındaki ekonomik gelişmeler ve işbirliği imkanları masaya yatırılacak. Toplantı sonrasında İtalya’nın İzmir konsolosu Michele Tommasi ve GSO Yönetim Kurulu Başkanı Nejat Koçer tarafından "Ticari Vize Başvuruları Konusunda İşbirliği Anlaşması" imzalanacak-. Heyet daha sonra, GSO ve İtalyan Kültür Merkezi işbirliğiyle açılan GSO İtalyanca dil eğitimi kursunu ziyaret edecek.

Karşılıksız çekte son numara!...

Tue, 04 Nov 25 10:49:36 +0300

Piyasada son zamanlarda, karşılığı olmayan çeklerin arkasının yazılmaması için ilginç bir yöntem uygulanmaya başlandı. Herhangi bir iş veya hizmet karşılığı ödemeyi çekle yapanlar, günü geldiğinde çeki ödeyemeyeceğini anlayınca, bankasına gidip, “Şu numaralı çek isteğim dışında elimden çıkmıştır” veya “Çalınmıştır” diyor. Bunun üzerine banka, çek tahsil edilmek üzere gelindiğinde, “Bunu nereden buldunuz” diye çalman çeke el koyuyor veya çek sahibinin talimatı olduğu üzere ödeme yapılamayacağını bildiriyor. Küçük çaplı dolandırıcılık Çekin karşılığını ödeyemeyen şahıs, bu küçük çaplı dolandırıcılık işlemiyle bir süre için hem borcu ertelemiş oluyor, hem de karşılığı yok diye çekin arkasının yazılmasını engelliyor. Böyle bir durumda, şahsın bankasına yaptığı başvurunun yeterli olmadığını belirten hukukçular, “Şahsın rızası dışında elinden çıkan çek için yalnızca bankaya başvurması yetmez. Aynı başvuruyu emniyete de yapmalıdır. Aksi taktirde yalnızca müşteri beyanı ile çeki ödemeyen banka da sorumluluk altına girer” diye konuştu. Banka müdürleri sıkıntılı Son zamanlarda, bazı müşterilerden, “Çek iradem dışında elimden çıktı” şeklinde şikayetler geldiğini belirten bankacılar, “Müşteri geliyor, bu çek benim rızam dışında elimden çıktı veya çalındı diyor. O zaman emniyete yaptığınız başvurunun bir örneğini getirin diyoruz, tabi öyle bir başvuru olmadığı için getiremiyor. Belli ki çekin karşılığını yatıramayacak. Ama çekin arkasının yazılması halin de de bankayla sıkıntıya düşecek. O zaman çek verdiği insanın canını yakmayı deniyor. Bu tür olayları elimizden geldiğince önleme ye çalışıyoruz” dedi. Bankalar dolandırıcılığa alet olmamalı Bazı özel bankaların yetkililerinin ise, konuyla ilgili olarak Sabah'ın sorularını yanıtlarken şunları söyledi: “Müşterinin bize ödeme yapmayın demesi bizim için yeterlidir. Emniyet bu çek çalınmıştır diye dilekçe verip vermediği bizi ilgilendirmez” şeklindeki açıklaması, büyük bir sorumsuzluk olarak nitelendirildi. Bu bankaların yanlış bir tutum izlediğini ve yapılan dolandırıcılığa bilerek veya bilmeyerek ortak olduğunu belirten sektör yetkilileri, “Adam çekinin arkası yazılmasın diye karşı tarafın parasını ödemiyor ve canını yakıyor. O zaman ödeyemeyeceği çeki kullanmaması lazım” diye açıklamada bulundu. Gidişat iyi değil.. Son zamanlarda piyasanın iyice tıkandığını, insanların işini çevirebilmek için akla hayale gelmeyen yöntemlere başvurmaya başladığını belirten bankacılar, “Piyasa çok kötü. Hiç kimse memnun ve rahat değil. Herkes çok büyük bir sıkıntı içinde. Karşılıksız çeklerde önemli oranda artış var. Ekonominin gidişi ne yazık ki pek iyi görünmüyor” dedi.

Kuş gribinin Gaziantep ekonomisine etkisi araştırılıyor

Tue, 04 Nov 25 10:49:05 +0300

GTO'dan yapılan açıklamada, kanatlı sektör temsilcilerinin hükümete sunduğu sıkıntılar ve çözüm yollarının takip edildiği belirtilerek, sektörde faaliyet gösteren işadamlarının konu hakkındaki görüşlerini GTO Sanayi Servisi'ne bildirmeleri gerektiği ifade edildi. Kuş gribinin Türkiye'nin büyük bölümünü etkisi altına almasından sonra kanatlı sektörü üreticileri nin sorunları için toplanan Ekonomik Sorunları Değerlendirme Kurulunun (ESDK) Ankara'da yaptığı toplantıda, GTO'nun da kuş gribinin Gaziantep ekonomisine olası etkileri hakkında sunduğu raporun görüşüldüğü belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi: "GTO'nun ilgili meslek komitesinin konu ile ilgili çalışmaları devam etmekte ve özellikle sektörün karşı karşıya kaldığı problemlerin çözümü konusu takip edilmektedir. Bu konuda Odamız tarafından yapılacak çalışmalara ışık tutması amacıyla, bu sektörde faaliyet gösteren ve ya kuş gribinden olumsuz etkilenen tüm üyelerimizin Odamız Sanayi Servisi'ne başvurmaları gereklidir. Sektörde faaliyet gösteren üyelerimizin sıkıntıları ve varsa çözüm önerilerini Odamıza bildirmeleri, TOBB aracılığıyla hükümet nezdinde yapılacak girişimlere katkı yapması itibariyle oldukça önemlidir."

TAG Otoyolu trafiğe kapandı

Tue, 04 Nov 25 10:48:32 +0300

350 Araç mahsur kaldı Yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle yaklaşık 350 aracın mahsur kaldığı Tarsus-Adana-Gaziantep Otoyolunda ulaşım tek şeritten verilmeye başlandı. Karayolları yetkililerinden öğrenildiğine göre TAG Otoyolu Gaziantep Nurdağı kesiminde mahsur kalan yaklaşık 300 araç ile Nur Dağı Gaziantep kesimindeki 50 araca ulaşan ekipler, 6 saat süren çalışma sonucunda gidiş ve dönüş istikametlerinde tek şeritten ulaşım sağlandı. Kontrollü sağlanan ulaşımda, TAG otoyoluna araçların zincirsiz çıkışlarına izin verilmediği belirtildi. Yetkililer, karın etkisini yavaş yavaş kaybetmeye başladığını, yol açma çalışmalarına Karayolları Mersin 9. Bölge Müdürlüğünden ekiplerin de katıldığını kaydetti. Yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle TAG Otoyolunda yaklaşık 350 araç mahsur kalmış, Karayolları Köye Yönelik Hizmet Birimi Müdürlüğüne ait greyderler yolu ulaşıma açmak için çalışma başlatmıştı. Zincirsiz yola çıkılmasına izin verilmedi Emniyet Müdürü Ali Yılmaz, yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle Tarsus-Adana-Gaziantep (TAG) otoyolu başta olmak üzere tüm il bağlantı yollarında araçların zincirsiz yola çıkışına izin vermediklerini söyledi. Yılmaz, Gaziantep'te kar yağışının sürdüğünü, kar yağışının zaman zaman tipiye dönüşmesi nedeniyle kent merkezi ile tüm il bağlantı yollarında trafikte zaman zaman aksamalar meydana geldiğini söyledi. Gaziantep kent merkezinde, Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere Şehitkamil ve Şahinbey belediyelerine ait kar temizleme ekiplerinin yollarda kar temizleme ve tuz lama çalışmalarına devam ettiklerini belirten Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şehir merkezinde sabah erken saatlerden itibaren Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ekiplerimiz vatandaşların işyerlerine rahat bir şekilde ulaşması için 14 ekip 65 trafik personeliyle çalışmalarını sürdürüyor. Aynı şekilde Gaziantep’i çevre illere bağlayan başta TAG otoyolu olmak üzere tüm yollarda zincirsiz olan araçların trafiğe çıkmasına izin vermiyoruz." Uçak seferleri iptal edildi Yurtta devam eden elverişsiz hava koşullan nedeniyle Gaziantep-İstanbul ve Elazığ-Ankara uçak seferleri iptal edildi. Gaziantep'te dün gece saatlerinden itibaren etkili olan kar yağışı ve sis yüzünden THY ve Onur Air'in sabah saatlerinde yapacağı Gaziantep-İstanbul uçak seferleri karşılıklı olarak iptal edildi. Yetkililer, öğleden sonra ki uçak seferlerinin hava koşullarının elverişli olması halinde yapılabileceğini söylediler. Elazığ'da da dün gece den itibaren etkili olan kar yağışı nedeniyle THY’nin TK 674 sefer sayılı Ankara-Elazığ uçak seferi iptal edildi. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü yetkililerine göre, Elazığ'da kar kalınlığı 10 santimetreye ulaştı ve kar yağışı bugün da devam edecek. Karayollarında karla mücadele sürüyor Gaziantep'te yoğun kar yağışı hayatı olumsuz etkilerken, Köylere Yönelik Hizmet Birimi ekipleri kapalı olan Tarsus-Adana-Gaziantep (TAG) otoyolu başta olmak üzere. Gaziantep'in çevre illerle bağlantı yollarının zaman zaman kesilmesi nedeniyle takviye ekiplerle karayollarında karla mücadele çalışmalarını sürdürüyor. Özel İdaresine bağlı Köylere Yönelik Hizmet Birimi Müdür vekili İzzet Erdoğan. Gaziantep'te dün gece yarısından itibaren başlayan yoğun kar yağışının tipi şeklinde devam ettiğini, kapanan yaklaşık 350 köy yolunun açılması için başlattıkları çalışmaların olumsuz hava koşullan nedeniyle aksadığını söyledi.

Enver Bakırcı: “Atatürk olmasaydı bugün ezan sesini dinleyemezdik...”

Tue, 04 Nov 25 10:47:23 +0300

Refah Partisi SABAH’a nezaket ziyareti yaptı Muzaffer Erkendirci de: "Biz faizin karşısındayız kârdan hisse dağıtılması taraftarıyız...” Gazetemizin ciddi ve tarafsız yayını, Gaziantep’in ve yurdun çeşitli önemli meselelerine parmak bastığımız için Refah Partisi Gaziantep İl Başkanı Mustafa Saraçgil, İlçe Başkanı Ahmet Kasapbaşı, İl Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Özkan, İl Sekreteri Enver Bakırcı, İlçe Sekreteri Muzaffer Erkendirci gazetemizi ziyaret ederek teşekkür ettiler. Görüşme sırasında Atatürk ilke ve devrimlerine ters düşen bir politika izlediğiniz söylentisi var, ne dersiniz sorumuzu Enver Bakırcı şöyle cevapladı. “Kemalist Atılım Birliği Gaziantep kurucularından ve halen üyesiyim. Biz Atatürk devrim ve ilkelerinin istismarına karşıyız. Atatürk olmasaydı bugün Ezan sesini dinleyemez cuma namazlarını kılamazdık.” Ekonomi politikanız nedir sorumuzu da Muzaffer Erkendirci cevapladı: “Faizin karşısındayız. Kârdan hisse dağıtılması ve alın terinin değerlendirilmesinden yanayız. Faiz bir gurup insanı kısa sürede zengin eder. Halk çoğunluğunu yoksul kalır.” İlçe sekreteri Erkendirci, kendilerine sağcı damgası vurmak istediklerini memleketi kamplara ayırmak istediklerini, kendilerinin ne sağcı, ne de solcu olmadıklarını, Türk toplumu olduklarını sözlerine ekledi. İl Başkanı Mustafa Saraçgil de “Seçilinceye kadar vatan millet diye konuşuluyor, sonra memleket unutulup menfaat yarışı başlıyor. Siz ne yapacaksınız?” sorumuzu şöyle cevapladı: “Partimizin genel ve temel felsefesidir. Biz de makam ve mevki önemli değildir. Halka ve hakka hizmet edebildiğimiz müddetçe kendimizi insan ve başarılı sayarız.”

Servet Elçi SHP İlçe başkanlığına adaylığını koymuyor

Tue, 04 Nov 25 10:46:48 +0300

“Yeterli muhalefet yapamadık” Servet Elçi SHP İlçe başkanlığına adaylığını koymuyor SHP ilçe Başkanı Servet Hurşit Elçi, merkez ilçe başkanlığı için aday olmayacağını söyledi. Her zaman bölücü ve parçalayıcı bir tutum içine girmekten kaçındığını belirten Elçi, ortada iki aday varken bir üçüncü adayın, oyları parçalamaktan başka bir işe yaramayacağını söyledi. Bir muhalefet partisinin ilçe yönetimi olarak yeterince muhalefet yapamadıklarını parti içi çalışmaların yoğunluğuna bağlanan Elçi, sosyal demokratların birliğini sağlamak için, kırıcı ve bölücü hareketlerden kaçındığını bildirdi. Elçi, merkez ilçe seçimleri konusunda şimdiye kadar hiçbir açıklama yapmadığını, çünkü adaylardan herhangi birini destekliyor durumuna düşmek istemediğini belirtirken, ilce kongresinin demokratik bir ortam içinde yapılacağını söyledi. 6 Nisan’da yapılacak ilçe kongresi için genel merkez üst düzey yöneticilerinin tümünün davet edildiğini söyleyen Elçi, bazı MKYK üyeleri ile milletvekillerinin merkez ilçe kongresine katılabileceklerini açıkladı. SHP merkez ilçe kongresi 6 nisan pazar günü saat 10.00 da TEK kulüp te yapılacak.

Şehrimiz güzel bir salona kavuştu

Tue, 04 Nov 25 10:10:45 +0300

Eski Kendirli Kilisesi yeniden restore edilerek işe yarar bir salon haline getirildi Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlüğü yanındaki eski Kendirli Kilisesinin restore çalışmaları bu ay içinde tamamlanacak. Çok bakımsız ve harabe bir halde duran kilisenin temizlenip restore edilmesi sonunda, bina aslına uygun olarak çok yönlü bir salon haline getirildi. Halk Eğitim Başkanlığına tahsis edilen salonun restoresi için, şimdiye kadar 8 milyon lira harcandığı öğrenildi. Sahne altında soyunma odalarının da bulunduğu ve güzel bir görünüm alan salona koltuk montesi yapılmayacak. Salonun gerektiğin de spor ve sergi salonu, gerektiğinde de tiyatro, konferans ve seminer salonu olarak kullanılacağı belirtildi. Balkon düzenlemeleri, ışık düzeni ve ses cihazlarının da getirilerek monte edilmesiyle, salonun hizmete açılacağı ve Halk Eğitini Başkanlığı bünyesinde hizmet vereceği açıklandı.

Telefonda uzun konuşma hastalığı

Tue, 04 Nov 25 10:09:42 +0300

Faturaların kabarık gelmesi, telefonların üç dakikada bir para yazmasından ileri geliyor Şehiriçi telefonda üç dakikalık tarife uygulaması, vatandaşları uzun konuşma alışkanlığından vazgeçiremedi. Üç dakika uygulama sonunda vatandaşların uzun konuşma alışkanlığına paralel olarak PTT gelirinin arttığı açıklandı. İlgililer, şehir içi ve şehirlerarası numaratörlerin ayrı olmaması nedeniyle, gelirin ne kadar arttığının tespit edilmesinin mümkün olmadığını belirttiler. Ancak, vatandaşların uzun konuşma alışkanlığını bırakmadığını söyleyen yetkililer, bu nedenle faturaların kabarık gelmesi üzerine vatandaşların itirazı olduğunu, ancak numaratörlerin kontrol edilmesiyle, hiçbir arızanın olmadığının anlaşıldığını belirttiler. Vatandaşların telefonları amacına uygun kullanması ve kısa konuşmalar yapması gerektiğini hatırlatan ilgililer şehiriçi konuşmalarda numaratörün her üç dakikada bir, devletlerarası konuşmalarda ise 06 saniye de bir attığını söylediler. Şehirlerarası konuşmalarda ise numaratörün mesafeye göre attığı belirtilerek, 0-20 kilometre için numaratörün 40 saniyede, 300 kilometreden fazla yerler içinse 12 saniyede bir attığı belirtildi. Vatandaşların telefonun kısa konuşmalar için bir iletişim aracı olduğunu unutmaması istenirken kısa konuşmaların hatların uzun süre meşgul olmasını önleyeceği açıklandı.

Telefonda uzun konuşma hastalığı

Tue, 04 Nov 25 09:52:02 +0300

24 Valinin katıldığı Ankara toplantısı bitti

Tue, 04 Nov 25 09:51:29 +0300

Canlı hayvan ihracat fiyatının 1700 dolardan 1550 dolara düşürülmesi teklif edildi Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in Ankara'da başlattığı Aile Planlaması ve Çocuk Sağlığı kurultayından dönen Vali Abdülkadir Aksu temaslarıyla ilgili geniş bilgi verdi. Nüfus Planlaması toplantısına Güney ve Doğu Anadolu illerinden 24 vali katılmıştı. Vali Aksu nüfus planlamasıyla ilgili çalışmaların şehrimizde eskiden beri yapıldığını, her cumartesi velilere bu konuda uzman doktorların okullarda geniş bilgiler verdiğini söyledi. Köylerde yapılan çalışmaların ise uzman doktorlar ile yürütüldüğünü, köylü yurttaşların genel sağlık taramasından da geçirildiğini bildirdi. Ankara'da Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı Ekrem Pakdemirli ile canlı hayvan ihracatı konusunda görüşen Vali Aksu canlı hayvan ihracatında uygulanan 1700 doların 1550-1500'e düşürülmesi teklifini ilettiğini, gerekçe olarak da dış pazarların kaybedilmesi endişesinin bulunduğunu ifade etti. Vali Aksu canlı hayvan İhracatı konusunda şehrimizde bir seminerin düzenlenmesi için de girişimlerde bulunduğunu bildirdi.

Hac için 150 kişi başvurdu

Tue, 04 Nov 25 09:50:50 +0300

Hacca gitmek için il müftülüğüne şimdiye kadar 150 civarında Hacı adayının başvurduğu açıklandı. 14 Mart’ta başlayan başvuruların, 15 Nisan’a kadar devam edeceğini belirten müftülük ilgilileri, Hacı adaylarının 28 Temmuz-3 Ağustos tarihleri arasında Habur Gümrük kapısından çıkış yapacaklarını söylediler

Çılgın sürat can yakıyor

Tue, 04 Nov 25 09:50:02 +0300

Atatürk, Kenan Evren Bulvarları, Ordu ve Otogar caddelerinde otolar, motosikletler yarış yaparcasına hızlı gidiyorlar Şehrimizin ana bulvar ve caddeleri yarış pisti haline geldi. Otolar motosikletler kelle götürür gibi büyük sürat yapıyorlar. Şehiriçi süratinin 40-50 kilometrede sınırlandırılmasına rağmen özellikle gençler buna uymuyor. Bu yüzden de nice canlar düşüncesizlik yüzünden, bencillik, egoizm nedeniyle boş yere kayboluyor. Atatürk, Kenan Evren Bulvarlarıyla, Ordu ve Otogar caddelerinde günün her saatinde otoların ve motosikletlilerin yarışlarını izleyebilirsiniz. Yayalar korkularından nereye kaçacaklarını şaşırıyorlar. Sürücüler de bundan büyük bir zevk alarak sadist duygularını tatmin ediyorlar. Son aylarda Trafik Müdürlüğünün gösterdiği üstün hizmet anlayışıyla, şehir içinde yarış düzenleyenlerin üzerine de giderek çılgın sürat hastalarını yakalaması, soruna çözüm getirmesi bekleniyor. Sorunun üzerine ciddi olarak gidilmediği, yasa, yasak nizam ve düzen dinlemeyenlerin gırtlaklarının sıkılmaması halinde çılgın sürat hastaları daha nice canlar almaya devam edecek.

Telefonlardaki kargaşa sürüyor

Tue, 04 Nov 25 09:49:34 +0300

01 sorulara cevap vermiyor Gaziantep PTT telefon rehberinde yer almayan 3 ile başlayan telefon numaralanın 01 istihbaratta kayıtlı olup olmadığı anlaşılamıyor. Ayrıca bir süre önce köylere bağlanan 114 ile başlayan telefon numaralarının yerine verilen numaralardan çoğunun da 01 de kayıtlı olmaması üzerine, vatandaşlar aradıkları yeri bulamamaktan şikayet ediyorlar. PTT ilgilileri, 3 ile başlayan telefon numaralarının hepsinin ve köylere tahsis edilen 114 ile başlayan numaraların yerine verilen numaraların 01 de kayıtlı olduğunu söylerken, 01 istihbaratı bu numaralar sorulduğunda cevap veremiyor. 01 de görev yapanlar, söyleyemedikleri her numara için “Diğerleri kayıtlı ama bu isme kayıtlı numara henüz bildirilmemiş” diye cevap veriyorlar. Pazende köylere bağlandığı halde, 114 ile başlayan numaraları söylemekten çekinmeyen görevlilere 114 lü numaraların köylere tahsis edildiğini hatırlatmak vatandaşlara düşüyor. Vatandaşlar, yeni telefon rehberleri basılıncaya kadar 3 ile başlayan telefon numaralarını ve köylere tahsis edilen 114 ile başlayan numaraların yerine verilenleri 01 yerine nereden öğrenebileceklerini soruyorlar.

Güzel Sanatlar Galerisinde 27 tablo sergileniyor

Tue, 04 Nov 25 09:49:03 +0300

Gaziantep Güzel Sanatlar Galerisinde 20 Mart’tan bu yana 27 eser sergileniyor. 4 Nisan’a kadar sürecek olan sergi her kesim tarafından olağan üstü bir ilgi ile izleniyor. Sergilenen eserlerin yanında 20 adet Atatürk fotoğrafı da bulunuyor. Güzel Sanatlar Galerisinde sergilenen resimler Ankara Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafından gönderildi. Gönderilen eserler arasında ünlü ressam Eşref Üren'in de tabloları bulunuyor. Kendi çapında ün yapmış bulunan Türk ressamlarının galeride eserlerinin sergilenmesi ve yeteneklerin ortaya çıkartılması konusunda Kültür Müdürlüğü ilgilileri şunu söylediler: “Resimlerini sergilemek isteyen ressamlar, başvuru yaptıkları taktirde sergileriz. Biz resimleri sergilemek için bir masraf yapamayız. Kesim atölyesine gelince, öyle hayırsever Gaziantepliler var ki devletin yapamayacağını yapıyorlar. Bir Gaziantep evi alsınlar restore edelim. Orayı da atölye olarak kullanalım.” Sergilenen bu eserlerden sonra Turizm Haftası nedeniyle yeni resimler sergileneceği açıklandı. Güzel Sanatlar Galerisinde sergilenen eserler Kırkayak karşısı İl Halk Kütüphanesi altında izlenebilir.

Antep, en borçlu iller arasında yer aldı

Mon, 03 Nov 25 18:50:15 +0300

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından Türkiye’nin en borçlu illerini kamuoyuna duyurdu. Ekonomik krizi iliklerine kadar hisseden Antep, en borçlu iller arasında yer aldı. Söz konusu verilere göre en az borçlu il Bingöl oldu. Bingöl’ü, ise Hakkari, Ağrı, Şırnak ve Muş takip etti. En borçlu iller ise Karaman olurken, sonrasında ise İstanbul, Muğla ve Antep izledi. Ekonomik krizin gün geçtikçe derinleştiği, konkordato ilanların artış gösterdiği Antep’te vatandaş, ekonomik olarak zor günler geçiriyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 9 aylık verilerine bakıldığında Antep, kişi başına düşen borçlanmada 10 bin 680 lira ile listenin dördüncü sırasında yer aldı. Kentin, ilk sıralarda yer alması ise vatandaşın yaşadığı derin ekonomik krizi bir kez daha gözler önüne serdi. Ülke genelinde yaşanan ekonomiyi derinden hisseden Antep’te, 2025 yılının 9 aylık sürecinde toplamda 693 milyar 497 milyon 158 bin TL kredi kullandı. Kullanılan kredilerin ise 16 milyar 551 milyon 6935 bin TL’si ise takipteki alacaklar listesinde. Yılın 6 aylık döneminde ise takipteki alacaklı miktarı 13 milyar 990 milyon 666 bin TL idi. Haber Merkezi

Bu ülkenin huzura ve hukuka ihtiyacı var

Mon, 03 Nov 25 18:49:21 +0300

Yanlışlarla yüzleşilmesi gerektiğini vurgulayan DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, ‘’Yeni bir Türkiye’yi birlikte inşa edebiliriz. Bu ülkenin huzura ve hukuka ihtiyacı var. Huzurunda, hukukunda ülkesini birlikte inşa edebiliriz. Bizimde çağrımız parlamentoya, komisyona, Cumhurbaşkanına, Özgür Özel, Bahçeliye ve diğer siyasi partilerin aktörlerine, Öcalan’a. Bu barış sürecini bir an önce tesis edin. Bu topraklarda artık gözyaşı ve sokaklarda kan görmek istemiyoruz’’ dedi. 3 Kasım 1192 yılında öldürülen Antep HEP İl Başkanı Abdulsamet Sakık, ölüm yıldönümünde düzenlenen törenle anıldı. Anma törenine Kardeşi DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, Kızı Pınar Tekin Sakık, DEM Parti Antep İl Eş Başkanı Mehmet Fesih Yeşil ve partililer katıldı. Bu toprakları barışın, hukukun ve huzurun ülkesi yapacağız ‘Halen barış ve kardeşlik diyoruz’ diyen Sakık, ‘’Barışa destek verin, el uzatın. Hep birlikte bu topraklarda barışı büyütebilirsek, hepimizin birbirine kenetlendiği, bir Antep ve Türkiye’yi inşa edebiliriz. Biz gerçekten çok zor bir mücadeleden geldik. Bu zorlu mücadele de birçok arkadaşımı kaybettim. Bu topraklarda barışı inşa edeceğiz ve bu toprakları barışın, hukukun ve huzurun ülkesi yapacağız’’ mesajını verdi. Katiller devletin bahçesinden gelerek öldürdüler Sakık, ‘’Kardeşim burada öldürülürken Antep halkı, güvenlik güçleri tanıktı. Ama ölen bir Kürt’tü, onun için herkes sessizdi, devlet sessizdi. O gün bugündür, katilleri arıyoruz ama katilleri tanıyoruz. Biliyoruz, bu topraklarda Kürtlere karşı cinayet işlendiğinde failler bulunmaz, bulunduğu zamanda zaman aşımından aklanırlar’’ ifadelerini kullandı. 20 bin faili meçhul cinayet var Olayın takipçisi olacaklarını sözlerine ekleyen Sakık, ‘’Bu partiyi kurduğumuzda ben de bu kentteydim. Abim ile el ele verdik. ‘Bizim halkımıza karşı bir sorumluluğumuz var. Bir partimiz bir de canımız var’ dedik. Bu can halka ve partiye feda olsun. Abim, bu kararlılığın sonucu katledildi. ‘Kovmak istediler, çek git dediler, ama ‘Ben bu topraklardan geri adım atmam’ dedi. 20 bin faili meçhul cinayet var. Bu cinayetlerin nasıl işlendiğini biliyoruz’’ şeklinde konuştu. Hepimiz, dilimiz, kimliğimiz ve kültürümüzden var olmak istiyoruz Medeni devletlerin geçmişi ile yüzleştiğini kaydeden Sakık, ‘’Diyoruz ki; ‘Ey devlet, bugün barış iklimi var, barış için varız, Bu kadar hayat feda edildi. Abim, kız kardeşim, küçük kardeşim öldürüldü. Buna rağmen bu topraklarda barış istiyoruz, bu topraklarda kan istemiyoruz. Bu topraklarda Kürt’ün, Türk’ün özgürce yaşamasını istiyoruz. Hepimiz, dilimiz, kimliğimiz ve kültürümüzden var olmak istiyoruz. Biz bu topraklara aitiz, bu topraklar evladıyız. Buralara göç edip gelmedik. Bu topraklarda 1000 yıldır yaşıyoruz’’ açıklamasını yaptı. Haber Merkezi

Taklit ve tağşiş, halk sağlığını tehlikeye atıyor

Mon, 03 Nov 25 18:44:20 +0300

Gıda sahteciliğinin, ekonomi üzerinde çok boyutlu etkileri bulunduğunu söyleyen Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep Eski İl Temsilcisi Ergün Uğurluer, ‘’Günümüzde gıda sektörü, artan tüketici beklentileri ve küresel ticaretin getirdiği rekabet ortamı nedeniyle sürekli gelişirken, taklit ve tağşiş olayları da artış gösteriyor. Bu durum, sadece halk sağlığını tehlikeye atmakla kalmıyor, aynı zamanda ekonomiye ve üreticilerin itibarına da zarar veriyor’’ dedi. Tağşişi, gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin, mevzuata veya izin verilen özelliklerine aykırı olarak üretilmesi anlamına geldiğini ifade eden Uğurluer, ‘’Taklit; gıda maddesini ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerini; şekil, bileşim ve nitelikleri itibariyle evsafında olmayan özellikleri haiz gibi göstermek demek. Başka bir deyişle, taklit, örneğin mısır şurubundan yapılan bir karışımın gerçek bal olarak satılması gibi bir gıdayı özelliklerine sahip olmadığı başka bir gıda gibi göstermek demek. Tağşiş ise örneğin dana kıyması olarak satılan kıymaya kanatlı etinin karıştırılması gibi bir gıda ürününün içeriğine başka maddeler katılması veya ürün içeriğinin değiştirilmesi yoluyla hileli satışı’’ hatırlatmasını yaptı. Hemen her gıda ürününde taklit ve tağşişin yapılabilir Hemen her gıda ürününde taklit ve tağşişin yapılabildiğini sözlerine ekleyen Uğurluer, ‘’Taklit ve tağşişin sağlık üzerindeki etkileri oldukça ciddi. Ürünlerin orijinal içeriğinin değiştirilmesi veya düşük kaliteli, zararlı maddelerle zenginleştirilmesi aşağıdaki etkilere yol açabilir. Zehirlenme ve toksik etkiler, alerjik reaksiyonlar, gıda kaynaklı hastalıklar, kronik sağlık sorunları, besin değerinin düşmesi, gıda sahteciliğinin ekonomiye etkisi yaratıyor’’ ifadelerini kullandı. Taklit ürünler uzun vadede kaliteli ürünlere olan güveni azaltıyor Uğurluer, ‘’Taklit ürünlerin piyasada yer alması, marka ve sektör güvenini sarsmakta, uzun vadede kaliteli ürünlere olan güveni azaltıyor. Dürüst üreticilerin pazar payı daralırken, sahte ürün satan firmalar haksız rekabete yol açıyor. Kaliteli ürünlerin uluslararası pazarda temsil edilememesi, ihracatta yaşanan geri çevirmeler ve benzer sorunlar ülke ekonomisine zarar veriyor. Taklit ve tağşiş sonucu ortaya çıkan sağlık sorunları, kamu ve özel sağlık harcamalarında artışa neden oluyor’’ değerlendirmesini yaptı. Uygulamalar, tüketicilere sahte tat ve doku sunarken, gıda kaynaklı hastalık riskini de artırıyor Ürün alırken dikkat edilmesi uyarısında bulunan Uğurluer, ‘’Gerçek sızma zeytinyağı yerine düşük kaliteli yağların karışımı veya tamamen farklı bitkisel yağlar kullanılabilir. Doğal balın yerine bala glikoz veya mısır şurubu gibi malzemeler karıştırılabilir. Süt ürünlerine su, ucuz bitkisel yağlar, nişasta veya örneğin melamin gibi tehlikeli kimyasallar eklenebilir. Değerli et ve balık türlerinin yerine, daha ucuz türlerin etiket değiştirme yöntemiyle satılması veya et ürünlerine standart dışı diğer etlerin veya bitkisel proteinler karıştırılabilir. Kalitesiz ham maddelerin veya raf ömrünü yapay olarak uzatmak için sahte katkı maddeler kullanılabilir. Bu uygulamalar, tüketicilere sahte tat ve doku sunarken, gıda kaynaklı hastalık riskini de artırıyor’’ şeklinde konuştu. Haber Merkezi

İnsanın sağlığı, hayvan ve çevrenin birlikte korunmasıyla mümkün

Mon, 03 Nov 25 18:43:17 +0300

İnsanın sağlığının, hayvan ve çevre sağlığının birlikte korunmasıyla mümkün olduğunu dile getiren Gaziantep Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Meltem Peri, ‘’İnsan sağlığının temeli, ‘Tek sağlık’ yaklaşımının uygulanmasında yatar. Veteriner hekimlik disiplini dışarıda bırakılırsa sağlık güvenliği bütüncül olarak sağlanamaz. Bu durum sadece veteriner hekimler için değil, tüm toplum sağlığı açısından da kaygı verici’’ şeklinde konuştu. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz sağlık krizinin altyapısını oluşturdu Peri, ‘’Çevremize baktığımızda; nüfus artışı, hızlı şehirleşme, ekosistemin ve habitatların tahribatı, yabani hayvanlara yapılan yanlış müdahaleler, yabani hayvan ticareti, biyoterörizm, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği, gıda kıtlığı, yanlış beslenme alışkanlıkları, temiz su kaynaklarının azalması ve kuraklık, çevrenin geri dönüşümsüz atıklarla kirletilmesi, küresel ulaşımın kolaylaşması ile antimikrobiyal maddelere karşı direncin artması gibi başlıca nedenler, bugün karşı karşıya bulunduğumuz sağlık krizinin altyapısını oluşturmuş’’ değerlendirmesinde bulundu. İnsanlarda görülen bulaşıcı hastalıkların yaklaşık yüzde 61’i zoonotik İnsanlarda görülen bulaşıcı hastalıkların yaklaşık yüzde 61’inin zoonotik karakter taşıdığına dikkat çeken Peri, ‘’Yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıkların, örneğin Ebola, HIV/AIDS, influenza ve COVID-19’un da dahil olduğu yaklaşık yüzde 75’i hayvan kaynaklı. Bugüne kadar tanımlanan bin 415 mikroorganizmanın 868’i zoonotik özellik göstermekte olup, bunların yaklaşık üçte biri hayvan-insan bulaşma potansiyeline sahip. Ayrıca, biyoterörizm amacıyla kullanılabilen hastalık etkenlerinin yaklaşık yüzde 80’inin hayvansal kökenli olduğu saptanmış. Yeni ya da yeniden ortaya çıkan bu hastalıklar dünya genelinde hızla yayılmakta ve her yıl milyonlarca insan ile hayvanı etkiliyor’’ tespitini yaptı. Veteriner hekimlik hizmetlerinin temel sağlık hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası Veteriner hekimlik hizmetlerinin temel sağlık hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası olduğunun altını çizen Başkan Peri, ‘’hayvanlardan insanlara bulaşabilen zoonotik hastalıkların kontrolünde, antimikrobiyal dirençle mücadelede ve gıda güvenliğinin sağlanmasında tartışılmaz. Bu bağlamda; bir ülkede sağlık hizmetlerinde aksama olmadan tasarruf edebilmenin tek yolu, bütçede ağırlığın tedavi hizmetlerinden ziyade temel koruyucu sağlık hizmetlerine verilmesidir. “Korunma tedaviden daha etkilidir ve daha ekonomiktir” şiarı doğrultusunda, tek sağlık yaklaşımı sahada hazırlanmalı ve uygulanmalı’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Konkordato alan firmaların sayısı yüzde 72 yükseldi!

Mon, 03 Nov 25 12:53:18 +0300

Batık kredi miktarı 520 milyar liraya dayanırken konkordato alan firmaların sayısı 10 ayda yüzde 72 yükseldi. Nefes'in haberine göre; batık kredi miktarı 24 Ekim 2025 haftasında 519 milyar lirayı aşarken, 2025’in Ocak-Ekim döneminde konkordato geçici mühlet alan şirket sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 72 artışla 2 bin 326’ya yükseldi. Günde ortalama 8 firma için konkordato geçici mühlet kararı veriliyor. Bu yılın ilk 10 ayındaki konkordato sayısı da geçen yılın tamamını aşmış oldu. 2024’ün tamamında konkordato için geçici mühlet kararı verilen dosya sayısı 1.723 olurken, 2018’den bu yana toplam 8 bin 613 dosya için geçici mühlet kararı verildi. Bu yılın ilk 10 ayında 196 şirket için iflas kararı verilirken 2018’den bu yana iflas kararı verilen şirket sayısı ise 803’ü buldu. Geçici mühlet başlangıcından iflas kararı verilme ortalama süresi de bu yıl ocak ayında 417 günken ekim ayında 390 güne geriledi. Konkordato için ret kararı verme süresi ise ekim ayında 436 gün oldu. Bu yılın ilk 9 ayında kapısına kilit vuran esnaf sayısı ise 83 bin 302’ye yükseldi. 2024’ün ilk 9 ayında kapanan şirket, kooperatif gerçek kişi ticari işletme sayısı 31 bin 453 iken, bu yılın aynı döneminde 1.326 adetlik artışla 32 bin 779’a yükseldi. Reel sektör, finansmana erişim zorluğu, üretimde daralma ve rekabet gücünde kayıp gibi ciddi sorunlarla boğuşurken, ödeme zorluğu nedeniyle mahkemeye başvuranlar da çığ gibi büyüyor. Konkordatotakip internet sitesinin verilerine göre, bu yılın ilk 10 ayında 1.351 firma konkordato için kesin mühlet kararı alırken, 1.061 firmanın ise konkordato talebi reddedildi. T24

Kasım ayı kira artış oranı

Mon, 03 Nov 25 12:52:38 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ekim ayı enflasyon oranını aylık yüzde 2,55 yıllık enflasyonu ise yüzde 32,87 olarak açıkladı. Buna göre ev ve dükkan sahiplerinin kasım ayında kiracılara yapabileceği tavan kira artış oranı yüzde 37,15 olarak gerçekleşti. TÜİK ekim ayı enflasyonunu yüzde 2,55 yıllık enflasyonu ise yüzde 32,87 olarak açıkladı. 12 aylık ortalamaya göre belli olan kasım ayı kira artış oranı ise yüzde 37,15 oldu. Kira artış oranı nasıl hesaplanır? Örnek Konut Kirası: 30.000 TL Kira Artış Oranı: Yüzde 37,15 Kasım 2025 Kira Artış Tutarı: 11.145 TL Kasım 2025 Kira Artış Oranı Dahil Zamlı Kira Tutarı: 41.145 TL Açıklanan rakamlara göre kirası 30.000 TL olan bir kiracının Kasım ayında ödeyeceği kira zammı 11 bin 145 TL olarak hesaplandı. Buna göre zamlı kira tutarı ise 41.145 TL olarak gerçekleşecek.t24 Yılın başından bu yana aylık kira artışları Ocak: Yüzde 56,35 Şubat: Yüzde 53,83 Mart: Yüzde 51,26 Nisan: Yüzde 48,73 Mayıs: Yüzde 45,80 Haziran: Yüzde 43,23 Ağustos: Yüzde 41,13 Eylül: Yüzde 39,62 Ekim: Yüzde 38,36 Kasım: Yüzde 37,15

TÜİK yine enflasyonun yarısını yuttu!

Mon, 03 Nov 25 12:51:30 +0300

ENAG'a göre yıllık enflasyon yüzde 60, TÜİK'e göre yüzde 33 Enflasyon rakamları açıklandı. ENAG'a göre göre ekimde enflasyon 3,74 arttı. Yıllık enflasyon ise 60 olarak gerçekleşti. TÜİK'e göre ise enflasyon yüzde 2,55 arttı. Yıllık enflasyon ise 32,87 olarak belirlendi. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ekim ayı enflasyonunu açıkladı. Buna göre Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) aylık bazda yüzde 3,74 arttı. Yıllık enflasyon yüzde 60 olarak gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), merakla beklenen ağustos ayı enflasyon verilerini duyurdu. Açıklanan verilere göre ekim ayında enflasyon yüzde 2,55 olarak hesaplandı. Yıllık enflasyon ise yüzde 32,87 olarak belirlendi. Enflasyon yılın ilk yedi ayında sırasıyla ocakta yüzde 5,03, şubatta yüzde 2,27, martta yüzde 2,46, nisanda yüzde 3, mayısta yüzde 1,53, haziranda yüzde 1,37, temmuzda yüzde 2,06 ağustosta yüzde 2,04 ve eylülde yüzde 3,23 oranında hesaplandı. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), 2025 Ekim ayına ilişkin E-TÜFE verilerini açıkladı. Buna göre ENAGrup Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE), ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 3,23 oranında arttı. Yıllık enflasyon artış oranı ise 65,49 olarak hesaplandı. İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından açıklanan Toptan Eşya Fiyatları İndeksi (TEFE) verilerine göre, toptan fiyatlar 2025 Ekim ayında yüzde 3,31 yıllık ise yüzde 40,84 artış kaydetti. İTO yetkilileri, bu artışın temel olarak gıda, maden ve kimyevi maddelerden kaynaklandığını belirtti. Madde sepetini 3 yıldır yayınlamıyor TÜİK, sonuncusunu 4 Nisan 2022’de yayımladığı madde sepeti fiyat listesini mahkeme kararın rağmen bu ayda da yayımlamadı. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), TÜİK’i bu konuda dava etmiş, Ankara 6. İdare Mahkemesi de 31 Mart 2023 tarihli kararında bilgi edinme hakkı çerçevesinde DİSK’in TÜİK'ten istediği bilgilerin işçi konfederasyonunun görevi gereği elinde bulunması gereken bilgilerden olduğuna hükmetmişti. TÜİK temyiz davasını da kaybetmişti. Fakat aradan geçen 3 yıla rağmen TÜİK madde sepeti fiyat listesi hiçbir enflasyon verisinde açıklamadı. Madde sepeti listesinin yerine harcama grubu istatistikleri yayımlayan TÜİK’e göre endekste kapsanan 143 temel başlıktan 118 başlığın endeksinde artış gerçekleşti. 18 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 7 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. Gıda ve alkolsüz içeceklerde aylık artış TÜFE’nin üzerinde En yüksek ağırlığa sahip 3 ana harcama grubunun yıllık değişimleri; gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 34,87 artış, ulaştırmada yüzde 27,33 artış ve konutta yüzde 50,96 artış olarak gerçekleşti. İlgili ana grupların yıllık değişime olan etkileri ise gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 8,44, ulaştırmada yüzde 4,34 ve konutta yüzde 7,75 oldu. Haber Merkezi

Kentler suç örgütlerinin istilası altında

Mon, 03 Nov 25 12:50:27 +0300

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 59 il merkezli "Çevrim İçi Çocuk Müstehcenliği ve Tacizi, Yasa Dışı Bahis ve Nitelikli Dolandırıcılık" suçlarına yönelik düzenlenen operasyonlarda; 190 şüpheli şahısın tutuklandığını, 111’i hakkında adli kontrol hükümleri uygulandığını duyurdu. İçişleri Bakanı Yerlikaya sosyal medya hesabından söz konusu operasyonların detaylarını şöyle duyurdu: “Siber Suçlarla Mücadele kapsamında 10 gündür süren operasyonlarımızda 539 şüpheliyi yakaladık.” Bu kişiler aracılığıyla işlenebilecek dolandırıcılık, çocuk müstehcenliği, yasa dışı bahis gibi siber suçlardan vatandaşlarımızın maddi ve manevi zarar görmesini engelledik. 59 il merkezli “Çevrim İçi Çocuk Müstehcenliği ve Tacizi, Yasa Dışı Bahis ve Nitelikli Dolandırıcılık,” suçlarına yönelik düzenlenen operasyonlarımızda; 190 şüpheli şahıs tutuklandı. 111’i hakkında adli kontrol hükümleri uygulandı. Diğerlerinin işlemleri devam ediyor. Şüphelilerin; Müstehcen çocuk görüntüsü barındırdıkları, ”Ürün satışı, kiralık bungalov, sigorta ödemesi, evde iş ilanları, sosyal yardım bağış” temalarını kullanarak vatandaşlarımızı dolandırdıkları, Vatandaşlarımızın mobil bankacılık hesaplarına erişim sağlayarak, haksız kazanç elde ettikleri, Yasa dışı bahis ve kumar oynattıkları, pos tefeciliği yaptıkları, Yasa dışı para nakline aracılık ettikleri ve reklamını yaptıkları tespit edildi. EGM Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığımız ve MASAK koordinesinde; İl Emniyet Müdürlükleri Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüklerince yapılan çalışmalar sonucu; Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Batman, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hatay, Hakkari, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karaman, Kars, Kayseri, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Muş, Nevşehir, Ordu, Osmaniye, Rize, Samsun, Sakarya, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ, Trabzon, Uşak, Van, Yozgat ve Zonguldak’ta gerçekleştirilen operasyonlarda yakalanan şüphelilerin Savcılıklarımızca haklarında soruşturma başlatıldı. Operasyonlar sonucu; Yaklaşık 404 milyon TL değerinde 7 adet şirket, 3 adet konut ve 5 adet arsaya el konuldu. Milletimizin yanındayız, sizler için bu suç şebekeleriyle mücadelemizi aralıksız sürdürüyoruz. Lütfen daha dikkatli olalım. Şüphelendiğiniz bir durumda hemen 112 Acil Çağrı Merkezimizi arayın. Biz Gereğini Yapalım."

Her 7 kişiden biri sadaka ile geçiniyor

Mon, 03 Nov 25 18:51:00 +0300

Türkiye halkı dilenemez dilenci durumunda… 65 bin kişi aşevlerinden besleniyor… Son 12 yılda sosyal yardımla geçinen hane sayısı yüzde 63 oranında arttı… Bu rakamlar, insanların üretime hiçbir katkısı olmadan devletin yaptığı doyurmayan, aç da bırakmayan yardımla yaşamını devam ettirdiğini, yoksulluğun giderek katlandığını gösteriyor Türkiye’de gelir dağılımındaki adaletsizlik her geçen gün artarken, vatandaş yoksulluk sarmalında kıvranıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre her 7 kişiden biri sosyal yardım alıyor. Açıklanan verilerde 2012 yılında 2 milyon 171 bin 614 hane düzenli sosyal yardım alırken, 2024’te rakam 3 milyon 537 bin 185’e yükseldi. 2012 yılında Türkiye nüfusu 75 milyon 627 bin 384 kişi iken, 2024 yılı itibarıyla 85 milyon 664 bin 942’ye yükseldi. 12 yılda nüfus yalnızca yüzde 13 artarken, sosyal yardıma muhtaç hane sayısındaki artış yüzde 63 oldu. Toplam nüfusun yüzde 13,6’sı yardıma muhtaç durumda Türkiye’de ortalama hane halkı büyüklüğü yıllara göre değişmekle birlikte Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2012’de 3.8 kişi, 2024’te ise 3.3 kişi olarak kabul ediliyor. 2012’de 2 milyon 171 bin 614 hane ile yaklaşık 8 milyon 251 bin 133 kişi düzenli sosyal yardım alıyordu. Bu, toplam nüfusun yüzde 10.9’una denk geliyor. 2024’te ise 3 milyon 537 bin 185 hane ile yaklaşık 11 milyon 672 bin 710 kişi düzenli sosyal yardıma muhtaç durumda. Bu da toplam nüfusun yüzde 13.6’sına karşılık geliyor. ALO 144 sosyal yardım hattına 2013 yılında 2 milyon 156 bin 564 başvuru Böylece 2024 yılında yaklaşık her 7 kişiden biri düzenli sosyal yardıma muhtaç hale geldi. Düzenli sosyal yardıma ihtiyaç duyan nüfus oranı yüzde 10.9’dan yüzde 13.6’ya çıktı. Bu da 3.4 milyon kişinin düzenli yardım kapsamında olduğunu ortaya koydu. Aylık geliri net asgari ücretin üçte birinden az olan 65 yaş üstü vatandaşlara yapılan 5 bin 390.41 TL tutarındaki yaşlı aylığından 2024 yılında 737 bin 837 kişi yararlandı. Yakacak yardımı 2024 yılında 1 milyon 637 bin 118 haneyi kapsadı. Barınma yardımı 2012’de 16 bin 70 hane iken, 2024’te 21 bin 380 haneye yükseldi. Aşevi yardımından yararlanan kişi sayısı 2013’te 23 bin 650 iken, 2024’te 65 bin 414’e ulaştı. ALO 144 sosyal yardım hattına 2013 yılında 2 milyon 156 bin 564 başvuru yapılırken, 2024’te bu rakam 4 milyon 947 bin 943’e yükseldi. Haber Merkezi

Tekstil sektörü küçülüyor şişiyoruz ve patlayacağız

Mon, 03 Nov 25 12:48:35 +0300

Tekstilden 145 bin 502 ve giyimden de 214 bin 742 kişi kovuldu Karar gazetesi yazarı İbrahim Kahveci, tekstil sektörüne dair verileri aktardığı yazısında fabrikaların kapandığını vurgulayarak Ağustos 2025'te 17 bin kişinin daha işten atıldığını belirtti. Kahveci'nin yazısı şu şekilde: "SGK verilerine göre Tekstil-Giyim sektöründe 2022 yılı başında kayıtlı çalışan sayısı 1 milyon 246 bin kişiydi. Ağustos 2022’den beri bu çalışan sayısı azalıyor. Geçen yıl ağustos ayından beri bu sayı 1 milyonun altına düştü ve bir daha o rakamı göremedik.Temmuzda sektörde çalışan sayısı 902 bin 831 kişiydi. Ağustosta bu sayı 17 bin kişi daha azalarak 885 bin 762 kişiye geriledi. Son bir ayda 6 bin 281 kişi tekstilden ve 10 bin 788 kişi de giyim sektöründen olmak üzere toplamda 17 bin 069 kişi daha işini kaybetti. Böylece Ağustos 2022’den bu yana tekstil-giyim sektöründe kayıtlı çalışan 360 bin 244 kişi işini kaybetmiş oldu. (Tekstilden 145 bin 502 ve giyimden de 214 bin 742 kişi kovulmuş oldu) Bu yıl, aylık bazda en fazla kayıp, mart ayında 17 bin 373 kişi ile yaşanmıştı. Şimdi ikinci büyük işten çıkarma dalgası yaşandı ve son bir ayda 17 bin 069 kişi işten atılmış oldu. Ana soruna tekrar dönelim: Ülkemizde fiyatlar dolar bazında acayip denilecek şekilde artıyor. Buna bağlı olarak ücretler düzeyinde de artışlar oluyor. Daha 4 yıl önce 300-400 dolar arasında seyreden asgari ücret bugün en az 700 dolar olmak zorunda. Ama bu ücret artışını karşılayacak bir değer üretimi gerçekleştiremiyoruz. Ve fabrikalar kapanıyor. Şu sıralar istihdamı genel düzeyde sadece koruyabiliyoruz. Bir artış yok ama ciddi bir azalış da henüz gerçekleşmedi. Bunu inşaat sektörü sayesinde başarıyoruz. Yani kalıcı değil, geçici bir durum. Ayrıca hizmetler sektöründe (tüketime dayalı) ve kamu sektöründe istihdam sağlanıyor. Hiçbiri gelişmeyi-büyümeyi yansıtan istihdam düzeyi değil. O nedenle şişiyoruz ve patlayacağız. Bu kesin." T24

ICEEECS 2025 tamamlandı, 20 farklı ülkeden bilim insanları katıldı

Mon, 03 Nov 25 12:47:44 +0300

Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, uluslararası bilim camiasında adını güçlendirmeye devam ediyor. Uluslararası Balkan Üniversitesi iş birliğiyle 2. Uluslararası Elektrik, Elektronik, Enerji ve Bilgisayar Bilimlerindeki Gelişmeler Konferansı–ICEEECS2025, WOS indeksli 24–25 Ekim tarihlerinde Üsküp’te başarıyla gerçekleştirdi. 20 farklı ülkeden bilim insanlarının katılımıyla düzenlenen konferansta; elektrik, elektronik, enerji, çevre, iletişim ve bilgisayar bilimleri alanlarındaki en güncel araştırmalar paylaşıldı. Bu önemli bilimsel organizasyonla birlikte, Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, bilim, teknoloji ve yeniliğin uluslararası merkezlerinden biri olma hedefini bir kez daha pekiştirmiş oldu. Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (GİBTÜ) ve Uluslararası Balkan Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen 2. Uluslararası Elektrik, Elektronik, Enerji ve Bilgisayar Bilimleri Konferansı (WOS/ICEEECS) Doç. Dr. İpek Atik’in başkanlığında toplandı. Dünya çapından 20 farklı ülkeden akademisyen ve araştırmacıların katıldığı etkinlikte, elektrik, elektronik, enerji ve bilgisayar mühendisliği alanlarında güncel gelişmeler masaya yatırıldı. Disiplinler arası iş birliğinin güçlendirilmesi ve küresel ölçekte yenilikçi çözümlerin paylaşılması konferansın ana hedefleri arasında yer aldı. GİBTÜ’den Doç. Dr. İpek Atik başkanlığında ve Uluslararası Balkan Üniversitesi ortaklığıyla düzenlenen 2. Uluslararası Elektrik, Elektronik, Enerji ve Bilgisayar Bilimlerindeki Gelişmeler Konferansı (WOS), 24–25 Ekim 2025 tarihlerinde gerçekleştirildi. Alanında önde gelen akademisyen ve araştırmacıların katıldığı konferansa, 20 farklı ülkeden bilim insanları katıldı. Elektrik, elektronik, enerji ve bilgisayar mühendisliği alanlarında güncel gelişmelerin ele alındığı etkinlikte, uluslararası bilimsel iş birliğinin güçlendirilmesi hedeflendi. GİBTÜ’nün konferanstaki rolü, üniversitenin araştırma kapasitelerini dünyanın önde gelen akademik ve endüstri paydaşlarıyla daha da pekiştirmek ve Gaziantep ile bölgenin bilim ve teknolojideki görünürlüğünü artırmak amacıyla atılan önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Çeşitli mühendislik disiplinlerinden uzmanları, yenilikçileri ve profesyonelleri bir araya getiren birinci sınıf küresel bir platform olan Uluslararası Elektrik, Elektronik, Enerji ve Bilgisayar Bilimleri Konferansı, disiplinler arası iş birliğini teşvik etmek ve Elektrik Mühendisliği, Elektronik, Enerji Sistemleri, Bilgisayar Bilimleri, Makine Mühendisliği, Mekatronik, Otomasyon ve Biyomedikal Mühendisliği gibi çok çeşitli alanlardaki en son gelişmeleri vurgulamak üzere tasarlandı. 2. Uluslararası Elektrik, Elektronik, Enerji ve Bilgisayar Bilimleri Konferansı (WOS/ICEEECS) Başkanı Doç. Dr. İpek Atik, “21. yüzyılın karmaşıklıklarıyla boğuşurken, teknoloji, otomasyon, sürdürülebilirlik ve sağlık alanlarında en son teknoloji çözümlere olan ihtiyaç her zamankinden daha önemli. ICEEECS2025, WOS indeksli, akademi ve endüstriden düşünce liderleri ve uygulayıcıların dönüştürücü fikir ve teknolojileri keşfetmek üzere bir araya geldiği bir bilgi alışverişi katalizörü görevi görüyor. ICEEECS’te amacımız: Çığır açan araştırma ve yeniliklerin paylaşılacağı dünya standartlarında bir platform sağlamak. Küresel zorlukların üstesinden gelmek için disiplinler arası ortaklıkları teşvik etmek. Sektörlere yön veren gerçek dünya uygulamalarını ve gelişmeleri sergilemek. Yapay Zeka, Yenilenebilir Enerji, Akıllı Sistemler ve Biyomedikal Çözümler gibi gelişmekte olan teknolojileri keşfetmek.” dedi. BİLDİRİLER ÇİFTLİ KÖR HAKEM DEĞERLENDİRMESİNE TABİ TUTULDU Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nin paydaş olarak katılımı, üniversitenin elektrik, elektronik, enerji sistemleri, bilgisayar bilimleri ve ilgili mühendislik alanlarındaki araştırma ve eğitim iş birliklerini güçlendirmeyi hedeflediğini ifade eden Doç. Dr. ipek Atik, şöyle konuştu: “ Konferansın teknik programında davetli konuşmacıların sunumları, paneller, eğitimler, özel oturumlar, postyerler ve düzenli oturumlar yer aldı. Bildiriler çiftli kör hakem değerlendirmesine tabi tutuldu ve tam metin bildiriler uluslararası veritabanlarında yer alacak şekilde yayımlanacak. Özetler ve poster çalışmalar ise ICEEECS2025, WOS indeksli tamamlayıcı bildiri kitabında ISBN numarasıyla basılacak.”

Başbakanın kardeşinin kısa zamanda çok zengin olması hakkında konuşmak istemedi

Sun, 02 Nov 25 16:51:09 +0300

ANAP İl İkinci Başkanı Başbakanın kardeşinin kısa zamanda çok zengin olması hakkında konuşmak istemedi Kadir Deniz ara seçimlerini muhakkak kendilerinin kazanacağını iddia etti SHP ve RP İl Başkanlarından sonra ANAP İl ikinci başkanı Kadir Deniz ara seçimler ve 45 ilde örgütlenmesini tamamlamamış partilerin seçime girmemesi konusunda sorularımızı yanıtladı. Deniz, ara seçimler için: -Galip Deniz Beyin ölümü Antep'te seçim atmosferinin yoğunlaşmasına ve seçimden dolayı bir yatırım programına da neden olabilir. Yatırımların ara seçim nedeniyle finansmanını erken sağlayıp bitirmeye çalışacağız. -Amcanızın zaman zaman partisinden istifa ettiği sıralarda, siz ANAP'a geçmesi için görüşmediniz mi? -Amcamla siyaset konusunda hiçbir şeyimiz olmadı. Baştan beri o tercihini, o yönde ben de ANAP yönünde yaptım. Yalnız MDP zaten çözülen bir parti. Galip Deniz de tek başına çözülen biri değil. İstifası da partisinin tutumu nedeniyle idi. -Kendisiyle yapılan bir söyleşi de iyi ki istifa ettim. Gurup toplantılarındaki sıkıntıdan kurtuldum diyordu. Yani milletvekili olarak ta pek yararlı olduğu söylenemez, değil mi? -MDP’nin yararlı olduğu söylenemez, yalnız Galip Deniz'in değil. -Ara seçimlerde aday olmayı düşünüyor musunuz? -Adaylık henüz gündeme gelmiş değil, ara seçimlerin yakın bir tarihte olacağını da sanmıyorum. Ara seçimler hiç olmayabilir. Boşalan sandalyelerin yüzde 5’i bulması gerekir. Parlamentoda hiçbir gurup seçim hazırlığı içinde değil. -Erken seçim gündeme gelebilir mi? -Erken seçim de olmaz. -Ara seçim olduğu takdirde aday olmayı düşünür müsünüz? -Partiye en yararlı ve seçimi en iyi götürecek adayı her ilde Özal'ın tek seçiciliği belirleyecek. Seçimi en iyi götürecek adayı belirleyenin Özal olması çok doğal. En doğruyu seçeceği kanaatindeyim. -Bu demokratik bir seçim olur mu o zaman? -Parti teşkilatlarının tasvibini alacak tabii. Bir otorite olması gerekir. Bilgisi görgüsü parti teşkilatının çok ötesindedir. -Yani aday olmayacak mısınız? -Olabilirim de olmayabilirim de -1988 seçimlerinde aday olacağınız söyleniyor. -Onda da olabilir de olmayabilirim de. Parti teşkilatında il ikinci başkanı olarak yürüttüğümüz fonksiyon küçümsenecek bir fonksiyon değil. -Sağda su anda dokuz parti oluştu. Mehmet Yazar'ın kuracağı partiyle bu sayı 10 olacak. Ancak 45 ilde örgütlenmesini tamamlamayan partilerin seçime girmemesi düşünülüyor bu konuda sizin görüşünüz nedir? -Girmelerini engelleyici değil aslın da o. Demokraside tek parti iktidarının ülke yararına olduğu şüphe götürmez. Çok partili koalisyonlar ülkeye çok çektirmiştir. Sağda dokuz parti pek ciddiye alınacak bir olay değil. -Bu kadar bölünme solda olsaydı, ANAP iktidarı yine böyle bir düzenlemeye gider miydi? -Tabii, solda aynı gelişmeler yok mu? Solda da SHP var, DSP var. -Başka yok ama -Olabilir, ama seçime daha iki sene var. Onlar da içlerinde bir takım gelişmelere gebe. Halen kaynaşma içindeler. -Ama onlar birleşme sağlayabildiler. -Hayır sağladılar sayılmaz. Kongreleri devam ediyor. Liderlerini tespit edemediler. -Liderler arasında bir çekişme olmadığı söyleniyor. -………… olabilir. -Sağ kesimin akılcı davrandığı kanısı yaygındır. Ortaya bu kadar parti çıkınca artık pek akılcı davranıldığı söylenemez herhalde? -Şimdi bakın sağda dokuz değil 19 parti olsa ANAP dışındaki bütün partilerin toplamı belli bir sağ oyu bölebilecek. -ANAP kurulduğundan beri dört eğilimi birleştirdi deniyordu. Ancak buna rağmen ANAP sağdaki boşluğu dolduramadığı için parti sayısı dokuza yükseldi deniliyor. -Sağda dokuz partiyi taban oluşturmuyor. Tavandan ANAP'ın içinden görev almak isteyip te göreve kavuşamayan üst düzey yöneticilerinin ANAP dışında bir takım alternatifler arayışından kaynaklanmaktadır. -Peki ANAP tabandan mı kurulmuştu? -Şimdi siz sordunuz ANAP dört eğilimi birleştirdi, neden dört eğilimi birleştirdiği halde sağda yeni partiler çıktı dediniz, ANAP dört eğilimden oy almıştır, ama bu eğilimler ANAP içinde birleşmiştir. Bugün dört eğilimden bahsedilemez. Biz misyon ve ideoloji partisi değiliz. -Ben ANAP tabandan mı kuruldu demiştim? -Tabii tabandan kuruldu. Özal ve çevresi Türk devletinin Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecekte ................. öyle kullanmayalım ..................................... Türkiye'nin problemlerini en iyi bilen partiyi kurdu sayın Başbakanımız. Tabanın sesini dinleyerek. 6 Kasım seçimlerinde tüzüğünü iyi oturtamamış partilere halkımız oylarıyla dersini vermiştir. -Ama 6 Kasım seçimleri öncesinde bazı kesimlerin MDP’yi desteklemeleri ve halkın o yönde oy kullanmasını istemelerinin de oylarınızı artırdığı söylenebilir. Tabii ki bir fikirdir ama MDP’nin dışında bir parti de olsa yine en büyük ANAP olurdu. Hatta mahalli seçimlerde ben sağı temsil ediyorum diyen DYP'den daha çok oy aldık inceleyin bakın. Oyumuz her geçen gün artıyor. -Ama yapılan araştırmaların hangisinin doğru olduğunu vatandaşta şaşırdı. Siz bir araştırma yaptırıyorsunuz, önümüzdeki seçimlerde yine iktidarız diyorsunuz, SHP yaptırıyor biz iktidarız diyor, DYP biz iktidarız diyor. -SHP'nin iktidar olması söz konusu değil bir defa. Sebebimde söyleyeyim, belli bir oy yüzdesinin üstüne çıkamamıştır, yine çıkamaz. -Bu defa ANAP iktidarının izlediği politika sayesinde çıkabilir belki. -Mümkün değil ANAP sayesinde oyları azalacaktır. -Ama size oy veren vatandaşlar bile sizden çok şikayetçi. -Biz SHP’nin şikayet edebileceği ve vatandaşı ikna yolunda istismar edebileceği hiçbir konu bırakmayacağız, seçimlere kadar. -Bir eıken seçim olduğunda SHP oyların büyük bir kısmını alırken, ANAP’ın oylarının büyük bir kısmını kaybedeceği söyleniyor. -Onu erken seçim olduğunda görürüz. Biz oyumuzu arttıracağız. SHP'de alabileceği ile kalacak. Bizim halkımız bilinçlidir. Tarihimiz boyunca siyasi tercihini en doğru şekilde yapmıştır. -Geçmiş iktidarlar çok eleştirilirdi. Ancak Anavatan Partisi için, bu kadar aile ve akraba zengin eden parti görülmemişti diyor vatandaşlar. -Bir takım şikayetlerde bulunanlar her devirde olagelmiştir. Muhalefet ruhlu bir insanı iktidar da yapsanız o yine tenkide devam edecektir. -Bunlar yalnızca muhalefetin eleştirileri değil somut olaylar yaşanıyor. Korkut Özal kendisiyle yapılan bir söyleşide ne başbakanın kardeşi olduğum için çıkar sağlamadım, ne de tarikat üyesi değilim diyebiliyor. -Ben o röportajı okudum, sorulara açık ve net cevap vermiş adam. Ticari işimi açıklamam, tarikatçılık da özel meseleni, sormanız gereksiz diyor. -Açık ve net cevap vermemiş -Ama demiyor ki tarikatçıyım, tarikatçıyım demiyor. -Değilim de demiyor -Değilim demesi gerekmez ki ............. bence soruların o şekilde sorulması yanlış. -Neden ağzından cevap almayacak sorular neden sorulsun? -Kişilerle olan konularda soru sormamak gerekir. -Neden, bir başbakanın kardeşinin durumu da vatandaşı ilgilendirir, belli yerdeki kişilere özel sorular da sorulabilir. -O da açıklamayabilir. -Ama saklayacağı bir şey olmasa açık açık söyleyebilir. -Bu konuyu Emin Çölaşan Bey yeterince incelemiş, bizim dışımızda bir konu. -Peki bir ara seçim olduğunda Gaziantep için durum ne olabilir? -Garanti biz alırız.

Belediye ekmeğe zam yaptı

Sun, 02 Nov 25 16:50:33 +0300

Zamsız günümüz geçmeyecek mi? Belediye Başkanı Ömer Arpacıoğlu tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre francala ve pide ekmeğe yapılan zam dünden itibaren uygulanmaya başladı. Pidenin ve francalanın tanesinin fiyatları sabit tutulurken, yumaklar küçüldü. Francalanın 425 gramı yine 60 liradan satılacak. Eskiden francalar 435 gram olarak yapılıyordu. Pidenin tanesi 165 grama indirildi. Yine 20 liradan satılacak. Eskiden bir pide 168 gramdı. Pidenin kilogramı 119.8 liradan 121.4 liraya, francalanın kilosu ise 132 liradan 135 liraya çıkarıldı.

İlimizde 100 kişiden 22’si okuma bilmiyor

Sun, 02 Nov 25 16:50:07 +0300

Biraz ayıp olmuyor mu?.. İl yetkilileri tarafından yapılan yazılı açıklamadan öğrenildiğine göre, ilimizdeki her yüz kişiden 22 si okuma-yazma bilmiyor. Okur-yazar sayısının kesin olarak belirlenmesi ve okur-yazar olmayan kimse kalmayıncaya kadar çalışılması için bugün mahalleler, köyler ve kasabalar gezilerek il çapında okuma – yazma bilmeyenlerin sayımı yapılacak. 14-45 yaş arasındaki yurttaşların okuma-yazma durumlarının belirlenmesinden sonra yeniden okuma-okuma kursları açılacak. Okuma-yazma bilmeyenlerin belirlenmesi işi sabah saat 8 de başlayacak, saat 17' ye kadar aralıksız devam edecek.

Köylü kadınların zamanlan değerlendiriliyor

Sun, 02 Nov 25 16:49:40 +0300

Yeşilce köyünde 17 hanım ev ekonomisi öğrendi Tarım il müdürlüğü tarafından Yeşilce (Büyük Araptar) köyünde açılan ev ekonomisi semineri dün sona erdi. Seminerin sona ermesi nedeniyle bir tören düzenlenerek başarılı hanımlara belgeleri verildi. Törende verilen bilgilerden öğrendiğine göre ev ekonomisi seminerine 17 hanım katıldı ve büyük başarı sağladı. Seminer süresince hanımlara, kışlık hazırlama, reçel yapma, turşu basma, salça yapma gibi önemli konular yaptırılarak öğretildi.

Kredi kartı faciasının sebebi yıllık gecikme faiz oranları…

Sun, 02 Nov 25 16:48:57 +0300

Türkiye’de yıllık enflasyon oranının yüzde 7 olduğunu, fakat bankaların yıllık gecikme faizinin kredi kartı faciaları yaşanmasına neden olduğunu söyleyen Tüketici Hakları Derneği Başkanı Bülent Yılmaz, “Kredi kartına uygulanan faiz, aylık yüzde 8’e denk gelmektedir. Kredi kartı faizlerine bir sınırlama getirilmelidir. Çünkü ülkemizde kredi kartı borcu yüzünden yaşanan olaylar toplumun sosyal dengesini bozmakta, intihar, boşanma ve hacizler artmaktadır” dedi. Enflasyonun üzerindeki faiz vatandaşı sıkıntıya sokuyor "Yıllık gecikme faizinin en azından devletin iç borçlanma faizinin iki katı kadar olması gerekir” diyen Yılmaz, “Bu yönde gecikme faizi oranında sınırlama getirilmesi ile kredi kartı çılgınlığının önüne bir nebze geçilmiş olacaktır. Enflasyon oranının üstünde olan faizler vatandaşları zor duruma sokmaktadır. Kredi kartı dağıtımının bir düzene getirilmesi gerekir” şeklinde konuştu. Krizin nedeni bankalar Bankaların yaşanan tüm felaketlere rağmen yeniden kredi kartı dağıtma çılgınlığına geçtiğini ifade eden Yılmaz, “Bankalar tezgahlar kurarak kredi kartı dağıtıp, vatandaşı tezgaha getirmektedir. Ekonomide ve siyasetteki krizlerin ana sebeplerinden biri bankalardır. Tüketicilere dağıtılan kredi kartlarında sorumluluğun bir kısmını bankalar almalıdır. 500 YTL maaş alan bir kişiye maaşının 4-5 katı tutarında kredi kartı verilmesi ve maaşın iki katı oranının aşılması bankaların sorumluluğundadır” şeklinde açıklamada bulundu. Mümkünse tek kredi kartı kullanın Yılmaz, tüketicilerin mümkün oldukça tek kredi kartı kullanması konusunda uyarıda bulunurken de, "Vatandaş kredi kartı kullanırken özellikle alış verişlere liste ile gitmeli, en uygun fiyatı araştırıp, en düşük gecikme faizi uygulayan bankanın kredi kartlarını kullanmalıdır. Ayrıca alışverişe aç karnına gitmemek gerekir” şeklinde açıklama yaptı.

Devlet, okullarındaki eğitim sistemini bitiriyor

Sun, 02 Nov 25 16:48:25 +0300

Devlet okullarına 20 bin öğretmen ataması ile ortalama 170 bin öğretmen açığının bulunduğunu ve hala ülkede 200 bin öğretmen atamasının iktidar tarafından yapılmadığını, açıkta bırakılan bu öğretmenlerin gizli olarak özel okullara peşkeş çekildiğini ileri süren Türk Eğitim Şen Şube Başkanı Bekir Avan, "İktidar kamu yararını düşünmek yerine, öğretmenleri özel okullara peşkeş çekerek devlet okullarındaki eğitim sistemini bitiriyor. Böylelikle ülkede sosyal devlet anlayışı çöküyor. İktidar toplumuna bu şekilde büyük bir darbe vuruyor" dedi. Öğretmen atamaları günü kurtarmak için yapılıyor “Ülkemizde çok fazla öğretmen açığı bulunmasına rağmen öğretmen atamalarını siyasete mal etmek doğru bir davranış modeli değildir” diyen Avan, “Toplum bu noktada iktidarın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyor. Ülkemizde öğretmen atamaları günü kurtarmak adına yapılmaktadır. Seçim tarihi ve seçim lafları dolaştıkça iktidar yetersiz olan bu çalışmaları yapmaktadır. Atamaların günü kurtarmak adına değil geleceği kurtarmak adına yapılması gerekir” şeklinde konuştu. Toplum eğitim ile yükselir Eğitim konusunda sağlam temeller atılması gerektiğini ifade eden Avan, "Toplum ancak eğitimle yükselir. Eğitim konusunda iktidarın doğru işler yapmasını temenni ediyoruz. Eğitimde var olan olumsuzlukların giderilmesi ve Devlet okullarına daha çok önem verilmesi gerekir” şeklinde açıklamada bulundu.

Gaziantep duman ortalaması en yüksek kentlerin basında geliyor

Sun, 02 Nov 25 16:47:59 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu, Kayseri, Gaziantep, Bursa-Orhangazi, Kütahya ve Ankara'nın duman ortalamasının çok yüksek olduğunu belirledi. Duman ortalamaları incelendiğinde, Ankara'da Cebeci ve Küçükesat semtlerinde hedef sınır değerlerinin aşıldığına dikkat çekildi. Duman ortalamalarında 2005 yılı Kasım ayında, önceki yılın aynı dönemine göre en çok artış görülen yerlerin Kocaeli-Gölcük, Gaziantep, Elazığ, Kocaeli-Körfez ve Bolu olduğu, aynı dönemde Kütahya, Burdur ve Karaman ile Bilecik-Merkez ve Tokat, Sivas ile Bursa-İnegöl'de duman oranları azaldı. TÜİK’in yeni verileri ışığında Kayseri, Kütahya, Bursa-Orhangazi, Erzurum ve Amasya'nın kükürtdioksit açısından havası en kirli yerler olduğu belirlendi. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2005 Kasım ayı verilerine göre, havası en kirli şehirler sıralamasında ilk sırada yer alan Kayseri'de kükürtdioksit (SO2) oranı 145, duman (partiküler madde) oranı ise 142 mikrogram/metreküpe (mg/m3) ulaştı. Havası kirli olan şehirler sıralamasında Kayseri'den sonra gelen Kütahya'nın havasındaki kükürtdioksit oranının 105, bu oranın sıralamada üçüncü sırada yer atan Bursa-Osmangazi ve Erzurum'da da 98'er mikrogram/metreküp olduğu tespit edildi. TÜİK istatistiklerinde ayrıca, kış başlangıcında Amasya’nın havasındaki kükürtdioksit oranı 97, Uşak'ta 93, Konya'da 81, Bursa-Merkez'de 78, Yozgat’ta 76, Kırıkkale'de 73 miligram/metreküp olarak belirlendi. Kükürtdioksit (SO2) ortalamalarında 2004 Kasım ayına göre en çok artış görülen il ve ilçe merkezleri sıralamasında, yüzde 138'lik artış ile Konya, yüzde 62 ile İzmir-Merkez, yüzde 57 ile Bolu, yüzde 50 ile Kocaeli-Körfez ve Samsun-Merkez, yüzde 46'lık artışla Yozgat ilk sıralarda yer aldı. Aynı dönemde Kütahya, Kırıkkale, Erzurum. Bilecik-Merkez ve Balıkesir'de hava kirliliğinde azalma görüldü. TÜİK, Kayseri, Gaziantep, Bursa-Orhangazi, Kütahya ve Ankara'nın duman ortalamasının çok yüksek olduğunu belirledi. Duman ortalamaları incelendiğinde, Ankara'da Cebeci ve Küçükesat semtlerinde hedef sınır değerlerinin aşıldığına dikkat çekildi. Duman ortalamalarında 2005 yılı Kasım ayında, önceki yılın aynı dönemine göre en çok artış görülen yerlerin Kocaeli-Gölcük. Gaziantep, Elazığ, Kocaeli- Körfez ve Bolu olduğu, aynı dönemde Kütahya, Burdur ve Karaman ile Bilecik-Merkez ve Tokat, Sivas ile Bursa-İnegöl'de duman oranlarının azaldı.

Kuşlar korkuttu

Sun, 02 Nov 25 16:47:31 +0300

Kuşların göç zamanı nedeniyle Gaziantep üzerinde geçen kuş grupları, tedirginlik yarattı. Hem korkuttu hem hayran bıraktılar Şehreküstü Mahallesi üzerinden geçen kuş sürüleri, gökyüzünden dans edercesine güzel bir uyum içinde uçarken insanları hayran bırakırken, kuş gribi nedeniyle de korktu yarattı.. Bazı vatandaşlar “İşte bunlar kuş gribini getiren kuşlar” derken gösteri yapan kuşları izlemekten de geri kalmadılar. Göç hastalık getirir mi? Gaziantep, kuş gribi bulunan iller arasına yer alırken, göçlerin yeni hastalıklara neden olup olmayacağı endişesi yaşanmaya başladı.

Sanatla geri kalmışlıktan kurtulabiliriz

Sun, 02 Nov 25 16:47:07 +0300

Sanat, toplumun tüm kesimlerin de ya yılmadıkça ülke geri kalmış kimliğinden uzaklaşamaz” diyen Ressam Emin Güler, “Sanatı küçümsememek gerekir. Yıllardır okullarda sanat dallarının iyi öğretilmemesinden dolayı ülkemizde kalıplaşmış tek yönlü insanlar yetişmiştir” dedi. Sadece bakıyorlar Sanko Sanat Galerisi'nde 40 eserini 16 Şubat tarihine kadar sergileyecek olan Ressam Emin Güler aynı anda eğitmen olduğunu ve Gaziantep’te tablolara verilen değer karşısında sevindiğini ifade etti. Güler. "Fakat tablolara sadece bakılmakla yetiniliyor. Büyük iller dışında diğer illerde tablo alma kültürü yoktur. Ekonominin gelişmesi ve sanatın toplumumuzda yerleşmesi ile bu kültürün de gelişecektir” şeklinde konuştu. Uçar ve Güler’in resim sergisi açıldı Denizli'de çalışan resim öğretmenleri Ruhsar Uçar ve Emin Güler resim sergisi açtılar. Sanko Sanat Galerisi'nde Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı ve Merkez İlçe Şehitkamil Belediye Başkanı Metin Özkarslı tarafından açılışı yapılan sergide yağlıboya tekniği ile yapılmış 80 eser yer alıyor. Ressam Emin Güler, sergi açılışında yaptığı konuşmada, Denizli'de oturmasına karşın, sanatın herkes tarafından paylaşılması gerektiği düşüncesinden hareketle Gaziantep’te sergi açılışı yaptığını belirtti. Sergi, 16 Şubat 2006 tarihine kadar açık kalacak.

Önemli olanın asgari ücretin değil, alım gücünün yükselmesi

Sun, 02 Nov 25 16:39:59 +0300

Milyonlarca çalışanı yakından ilgilendiren asgari ücret maratonu başladı ‘Önemli olanın asgari ücretin yükselmesi değil, alım gücünün yükselmesi’ diyen DİSK Gaziantep Şube Başkanı Ali Güdücü, ‘’Asgari ücret, 30 bin lirada olsa hiçbir şey değişmez ki olmayacağını biliyoruz. 2002 yılında asgari ücretli çalışan 14 çeyrek altın alabiliyordu ama günümüzde bu rakam 2’ye düştü. Yani çalışanın 12 çeyrek altını nereye gitti? Bu durum iyiye değil, kötüye gittiğimizin ve alım gücümüzün ne kadar düştüğünün bir işareti’’ şeklinde konuştu. 2026 çalışanlar ve emekçiler açısından daha zorlu geçecek Gaziantep’te yaşam koşullarının çok zor olduğunu dile getiren Güdücü, ‘’Asgari ücret için şimdiden rakamlar telaffuz edilmeye başlandı. Söylenen rakamlara bakacak olursak, 2026 yılının çalışanlar, emekçiler açısından daha zorlu geçeceğini söyleyebiliriz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan’ın asgari ücreti hükümetin belirlemediği yönündeki açıklaması, işinin ehli olmadığını gösteriyor. Asgari ücreti kim belirliyor?’’ sorusunu sordu. Hayat koşullarına göre asgari ücret en az 50 bin lira olmalı Asgari ücretin en az 50 bin lira olması gerektiğini kaydeden Güdücü, ‘’Ücretlere yüzde 15-20 zam yaptık demekle olmuyor. Ev kirası, elektrik, su faturaları, sağlık, ulaşım gibi temel ihtiyaçlar göz önüne alınarak ücret belirlenmeli. Dolayısıyla günümüz şartlarına ve hayat koşullarına baktığımızda asgari ücretin en az 50 bin lira olması gerekiyor. Çünkü bu paranın 20-25 bin lirası kiraya gidecek. Elektrik, su, ısınma, sağlık, ulaşım, mutfak masrafları derken, liste uzayıp gidiyor’’ ifadelerine yer verdi. İktidarın bir an evvel değişmesi gerekiyor Ülkede iktidar değişiminin şart olduğunu sözlerine ekleyen Güdücü, ‘’Mevcut hükümetin ülkeyi yönetemediğini, ekonomiyi batırdığını toplumun tüm kesimleri görüyor ve kabul ediyor. Memurundan işçisinden, çiftçisinden çalışanından haberdar olmayan iktidarın bir an evvel değişmesi gerekiyor’’ açıklamasını yaptı. 10 aylık sürecinde asgari ücret 9 bin lira eridi Güdücü, ‘’Öyle bir düzen inşa ettiler ki bütün çarkları işçiden alıp patrona vermek üzerine kurdular. Düzenin bütün çarkları yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapıyor. Ücret politikasında, vergi politikası her şeyi işçiden alıp patrona vermek gibi bir yol izleniyor.2025 yılının 10 aylık sürecinde asgari ücret 9 bin lira eridi. Yılın başında yüzde 30 olarak belirlenen asgari ücret resmi enflasyon karşısında bile 15 puan alacaklı duruma geldi’’ değerlendirmesini yaptı. Haber Merkezi

Diğerleri mevsim sonbahar sanattır

Sun, 02 Nov 25 16:38:34 +0300

Cemal Süreyya, “Sonbahar sanat, diğerleri mevsimdir” demiş ya… Sonbaharın çevremizi kuşatan renk cümbüşü bu sözü anlatıyor adeta… Ağaçların yeşilden sarıya, turuncuya, mora, kahverengiye dönen renkleri, ressamın tuvalindeki renkleri kıskandıracak güzellikte… Yere dökülen kurumuş yapraklar, parklarda küçücük esintide trompet gibi başınıza yağan sorarmış yapraklarla sonbahar adeta bir renk şöleni sunuyor.

Kadının özgür yaşadığı, ekolojik tahribatın son bulduğu bir yaşamı inşa edeceğiz

Sun, 02 Nov 25 16:37:48 +0300

Yeşilsu’da bir araya gelen Dem Parti Antep İl Örgütü, demokratik kitle örgütlerinin çağrısı ile 1 Kasım tarihinin Dünya Kobani Dayanışma Günü ilan edildiği hatırlattı DEM PARTİ İstanbul Milletvekili Özgül Saki, ‘’Kobanide tüm ezilen haklara umut olan bir direniş sergilendi. IŞİD’e karşı inanılmaz bir insanlık savaşı verildi. Kobani’de küçük bir kasaba olabilir ama ezilen haklara umut oldu. Tüm halkların eşit ve özgür koşullarda yaşaması mümkün. Bunun örnekleri var. Dolayısıyla yeni dönemde bütün coğrafyada eşit ve özgür yaşamın koşullarını sağlamak için mücadele içinde olacağız. Kadınların özgürce yaşadığı, ekolojik tahribatın son bulduğu bir yaşamı inşa edeceğiz’’ dedi. Kapitalist güçler kendi emperyal hayallerini gerçekleştirmek istiyor Eşbaşkan Mehmet Fesih Yeşil, ‘’ IŞİD’in karanlık zihniyeti, kadınlara, halkların bir arada ortak yaşam iradesine, farklı inançlara düşmanlığı bugün de Ortadoğu’da kendini başka isimlerle eliyle var etmeye çalışıyor. Suriye’de inançları, kimlikleri hedef alarak Kürtlere, Alevilere, Dürzîlere yapılan saldırılar bunun göstergesi. Kapitalist güçlerin desteğiyle gerçekleştirilen bu saldırlar Ortadoğu halklarını birbirine düşürerek, inançları karşı karşıya getirerek kendi emperyal hayallerini gerçekleştirmek istiyor’’ açıklamasını yaptı. Yüksekdağ ve Demirtaş başta olmak üzere tüm Kobani tutsakları serbest bırakılmalı Kobani direnişini savundukları için cezaevlerinde tutsak edilen Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere tüm Kobani tutsaklarının serbest bırakılarak demokratik siyasetin önünün açılması gerektiğini söyleyen Yeşil, ‘’Sürecin daha hızlı işlemesi, demokratik siyasetin, toplumsal barışın inşasının önünün açılması bakımından hayati ve tarihi önemde olan bu çekilme kararı sürecin samimiyetini, barışa ve demokratik çözüme olan inancı bir kez daha ortaya koydu. Sürecin kurumsal zemini açısından önemli adımlar atılmış; Meclis’te, tüm partilerin katılımıyla Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu kurulmuş, toplumsal barışın siyasal zeminini güçlendiren bir irade ortaya konmuş olsa da oluşturulan komisyonun sürecin baş müzakerecisi Öcalan ile şu ana kadar görüşmemiş olması, Kürt halkı ve diğer halklar açısından kabul edilemez’’ ifadelerini kullandı. ‘Abdullah Öcalan’ın, toplumun tüm kesimleriyle sürece dair tartışmalar yürütmesi, fiziksel özgürlüğüne yapılacak yasal düzenlemelerle kavuşması gerekiyor’ diyen Yeşil, ‘’Devlet üzerine düşen hukuki ve yasal düzenlemeleri hayata geçirmeli. Bu anlamda Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin başarıya ulaşması yalnızca Kürt halkının değil; tüm inanç ve kimliklerin, kısacası bütün bölge halklarının başarısı olacak’’ değerlendirmesinde bulundu. Haber Merkezi

Binlerce öğrenci okula aç gidiyor!

Sun, 02 Nov 25 16:36:42 +0300

Devlet çocuklara bir öğün yemeği çok görüyor… Derinleşen yoksulluk okullarda açlık ve susuzluk krizine dönüştü. Uzmanlara göre, binlerce öğrenci yeterli beslenemeden okula gidiyor, çok sayıda okulda temiz su ve hijyen yok. CHP'nin "tüm öğrencilere bir öğün ücretsiz yemek teklifi" TBMM'de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Türkiye'de artan yoksulluk, okul çağındaki çocukların en temel ihtiyaçlarını karşılamasını güçleştiriyor. Kantin fiyatları erişilemez hale gelirken birçok okulda temiz su ve hijyen sorunları sürüyor. Derin Yoksulluk Ağı Kurucusu Hacer Foggo, “Yetersiz beslenen çocuklarda büyüme ve gelişim geriliği görülür; 5 yaş altı bodurluk artar” dedi. Cumhuriyet'in haberine göre, Foggo, destek verdikleri 108 hanenin 91'inin çocuklara her sabah beslenme koymakta zorlandığını, “Ne bulursam onu koyuyorum” yanıtının yaygınlaştığını belirterek, “Bu açlık ve sağlıksız beslenme demek; gıda enflasyonunda birinciyiz” ifadelerini kullandı. Foggo'ya göre bazı okullarda temiz su olmadığı için çocuklar tuvalet çeşmelerinden su içiyor; bu durum hastalıkları artırıyor. Yerel yönetim uygulamaları da tartışılıyor. Beyoğlu Belediyesi devlet okullarına su sebili ve arıtma tesisatı kurarken, Şişli'de kayyım sonrası başlatılan “Bir Öğün Bizden” programı durduruldu, tepkiler üzerine kısmen sürdürüldü. Ulusal ölçekte ise CHP İstanbul Milletvekili Ali Gökçek'in tüm öğrencilere bir öğün ücretsiz yemek teklifi TBMM'de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Gökçek, “Yaklaşık 10 milyon çocuk yoksulluk içinde. Her üç çocuktan biri kahvaltı yapamıyor; kantinde bir tost-ayran-su 100 TL'yi buluyor” dedi ve Meclis'e önerdikleri programın yıllık maliyetini 4,8 milyar dolar olarak açıkladı.t24

Gelir-gider arasındaki makas kapanmayacak şekilde arttı

Sun, 02 Nov 25 16:36:06 +0300

Artan maliyetler karşısında ayakta durmaya çalışan minibüsçü esnaf, akaryakıtın litresine yapılan 3 lira zam ile büyük bir şok yaşadı Gaziantep Minibüsçüler Odası Başkanı Sofu Çolak, ‘’Mazota 3 lira zam gelmesi belimizi iyice büktü. Artık maliyet hesabı yapamaz olduk. Çünkü gelir-gider arasındaki makas kapanmayacak şekilde arttı. Gidişat hiç iyi değil. Zam aldığımız mazot 44 liraydı, şimdi 57,5 liraya yükseldi. Bu şartlarda teker nasıl dönecek. Biniş ücretlerine zam yapılması hem de desteklerin arttırılması kaçınılmaz hale geldi’’ dedi. Bu şekilde teker nasıl dönecek, esnaf evine ekmeği nasıl götürecek? Mazota yapılan zammın esnafın belini büktüğünü ifade eden Çolak, ‘’Sektör olarak zor günler geçiriyoruz, geçirmeye de devam ediyoruz. Dolara ve Euro’ya bağlı olarak parça fiyatları, araçların bakım ücreti, işçilik ve diğer giderler artarken, gelirlerimiz herhangi bir artış söz konusu değil. Yani gelirlerimiz artık giderlerimizi karşılamaz oldu. Bu şekilde teker nasıl dönecek, esnaf evine ekmeğini nasıl götürecek?’’ sorusunu sordu. Hakkımızı alana kadar mücadeleye devam edeceğiz Çolak, ‘’Yılda bir defa zam alıyorsak, 4-5 defa mazota zam geliyor. Bunu anlatmaya çalışıyoruz fakat anlamak istemiyorlar. Dolayısıyla bizler hem zam istiyoruz hem de destekler artırılmalı. Bizler, sabahın 05:00’ten akşam 00:00’a kadar hizmet ediyoruz. Dolayısıyla evimize ekmek götürmek için zam almamız lazım. Zam da bizim en doğal hakkımız. Hakkımızı alana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz’’ mesajını verdi. Büyükşehir belediyesinden hiçbir sonuç alamıyoruz Esnafın gün geçtikçe çıkmaza doğru ilerlediğini sözlerine ekleyen Başkan Çolak, ‘’Ülke genelinde ekonomik kriz her sektör gibi bizim sektörümüzü de olumsuz etkiliyor. Zam aldığımız dönemde mazotun litresi 44 liraydı, aradan yaklaşık 4-5 ay gibi bir zaman geçti. Şimdi mazotun litresi 57,5 lira oldu. Son 4-5 ay içerisinde mazota 13 lira zam geldi. Buna karşılık ücretlerde bir artış olması lazım, ama yok. Zam konusunda büyükşehir belediyesinin kapısını çalıyor, lakin hiçbir sonuç alamıyoruz’’ ifadelerini kullandı. Zor durumda olan esnaf, cebinden mazot almaz Zam konusunda büyükşehir belediyesinin kapısını çalmaya devam edeceklerinin sinyalini veren Çolak, ‘’Esnafımızın mevcut koşullarda çarkını döndüremediğini, çok zor şartlar altında hizmet ettiğini, giderlerimizin çok arttığını büyükşehir belediyesi yetkililerine söyledik, söylemeye de devam edeceğiz. Ancak gelinen noktada hiçbir dönüş yok. Maddi olarak zor durumda olan esnaf, cebinden mazot almaz. Zaten akaryakıt istasyonu, tamirci ve bankalara borçlu. Hiçbir petrolcü vadeli mazot vermiyor’’ şeklinde konuştu. Büyükşehir belediyesi esnafı gözden çıkardı Çolak, ‘’Bizler ne yapacağız. Belediye yetkilerinin biraz empati yapmalarını istiyoruz. Bursa Büyükşehir Belediyesi, toplu taşımaya 3,5 milyar TL destek veriyor ve tüm binişler 35 lira. Kocaeli ise 17 katımız destek alıyor. Biz ise yılda sadece 100 milyon lira destek alıyoruz. Bir ekmeğin bile 12,5 lira olduğu kentimizde serbest binişler 5 lira. Serbest biniş ücreti de tam ücret olsun. Büyükşehir belediyesi esnafı gözden çıkardı’’ eleştirisini yaptı. Haber Merkezi

Sağlık Bakanlığı Antep’e 16 yeni ambulans gönderdi

Sun, 02 Nov 25 16:34:42 +0300

Gaziantep’in acil sağlık hizmetleri filosu güçleniyor. Sağlık Bakanlığı tarafından Gaziantep’e 16 adet tam donanımlı acil yardım ambulansı tahsis edildi. Bu yeni ambulanslar, kent genelinde acil sağlık hizmetlerinin kalitesini yükseltmeyi ve vatandaşlara daha hızlı ulaşmayı hedefliyor. Yeni ambulanslar sayesinde şehir merkezi ve ilçelerdeki acil sağlık hizmetlerinin etkinliği artarken, vakalara müdahale sürelerinin kısalması bekleniyor. Araçlar; ileri teknoloji tıbbi donanımları, hasta taşıma ve müdahale ekipmanlarıyla tam donanımlı şekilde hizmet verecek. İl Sağlık Müdürü Dr. Beytullah Şahin, ambulansların Gaziantep’e kazandırılmasının kentte sunulan acil sağlık hizmetlerini önemli ölçüde güçlendireceğini belirterek: “Gaziantep’in sağlık kapasitesini her alanda artırmak için yoğun şekilde çalışıyoruz. Sağlık Bakanlığımızın hedefi ve desteğiyle yürüttüğümüz girişimler sonucunda, 16 yeni tam donanımlı ambulansı ilimize kazandırmanın gururunu yaşıyoruz. Bu araçlar, vatandaşlarımızın sağlık hizmetine daha hızlı ve güvenli şekilde ulaşmasına katkı sağlayacaktır.” dedi. Dr. Şahin, Gaziantep’in güçlü bir sağlık altyapısına sahip olması için çalışmaların kararlılıkla sürdüğünü vurgulayarak: “Sağlık hizmetlerimizin kalitesini yükseltmek, her vatandaşımıza en kısa sürede ulaşmak temel hedefimizdir. Bu yatırımlar, ekiplerimizin özverili çalışmalarıyla birlikte büyük bir sinerji oluşturacaktır.” ifadelerini kullandı. İl genelinde hizmet verecek olan 16 yeni ambulansın kısa süre içinde göreve başlamasıyla, acil vakalara müdahale hızının artması ve vatandaşların sağlık hizmetine erişiminin kolaylaşması bekleniyor. Haber Merkezi

Montun 750 lira olduğunu duyan vatandaş soluğu tezgah başında aldı

Sun, 02 Nov 25 16:34:06 +0300

Türkiye’nin en büyük sanayi kentleri arasında yer alan Antep’te halkın yaşadığı derin yoksulluk bir kez daha gözler önüne serildi. Kışlık montun 750 lira olduğunu duyan vatandaş, sıraya girdi. Vatandaş kaliteye değil, cebindeki paraya göre alışveriş yapıyor Üretim, sanayi, istihdam şehri olarak anılan Antep’te gelir dağılımındaki adaletsizlik gün geçtikçe artıyor. Hayat pahalılığı karşısında yaşam mücadelesi veren vatandaş artık kaliteye değil, cebindeki paraya göre alışveriş yapmaya başladı. Şehrin en işlek caddesi olan Karagöz-Suburcu Caddesi’nde satılan kışlık montun 750 lira olduğunu duyan vatandaş soluğu tezgah başında aldı. Mağazada 2-3 bin liraya satılan montları alamayanlar, cebine uygun ürünlere yöneliyorlar. Ortaya çıkan bu manzara, yaşanan derin yoksulluğu bir kez daha kanıtladı. Vatandaşın yaşadığı ekonomik kriz gün geçtikçe derinleşiyor Avrupa ödülüne layık görülen, her yıl milyarlarca dolar ihracat yapan Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 559 bin hanenin 225 bininin alt ve en alt seviyede yaşamını sürdürdüğü şehirde, vatandaşın yaşadığı ekonomik kriz gün geçtikçe derinleşiyor. Kredi kartı ile bireysel kredi borcunun tavan yaptığı kentte insanlar, sadece yaşamak için mücadele ediyor. Alım gücü düşmesine bağlı olarak kaliteli bir mont alamayanlar, cebindeki paraya göre ürün almaya başladı. Haber Merkezi

Üretici ile market arasındaki fiyat farkı uçtu: Yüzde 382,9

Sun, 02 Nov 25 16:31:56 +0300

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ekim ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkının yüzde 382,9 ile patateste zirve yaptığını açıkladı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ekim ayına ilişkin üretici ve market fiyatları arasındaki farkları açıkladı. Bayraktar, ekimde üretici ile market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 382,9 patateste görüldüğünü söyledi. Patatesteki fiyat farkını yüzde 284,1 ile kuru soğan, yüzde 242,1 ile marul, yüzde 229,5 ile maydanoz takip etti. Bayraktar, üreticide 5 lira 25 kuruş olan patates markette 25 lira 35 kuruşa, 4 lira 92 kuruş olan kuru soğan 18 lira 90 kuruşa, 17 lira 17 kuruş olan marul 58 lira 73 kuruşa, 5 lira 17 kuruş olan maydanoz 17 lira 2 kuruşa satıldığını belirtti. 36 ürünün 22'sinde fiyat artışı görüldü Ekim ayında markette 36 ürünün 22’sinde fiyat artışı, 14’ünde ise fiyat azalışı görüldüğünü aktaran Bayraktar, fiyatı en fazla artan ürünün yüzde 32,9 ile patates olduğu söyledi. Patatesteki fiyat artışını yüzde 30,3 ile kuru soğan, yüzde 24,4 ile domates, yüzde 12,2 ile yeşil soğan izledi. Markette fiyatı en fazla azalan ürün ise yüzde 21,9 ile yeşil fasulye oldu. Yeşil fasulyedeki fiyat düşüşünü yüzde 16,6 ile limon, yüzde 15,7 ile sivri biber ve yüzde 8,8 ile kuru kayısı takip etti. Üreticide 15 ürünün fiyatı arttı Ekim ayında üreticide 28 ürünün 15’inde fiyat artışı, 10’unda fiyat düşüşü görüldüğünü belirten Bayraktar 3 üründe ise fiyat değişimi olmadığını söyledi. Bayraktar'ın aktardıklarına göre, üreticide en çok fiyat düşüşü yüzde 28,4 ile yeşil fasulyede görüldü. Yeşil fasulyedeki fiyat düşüşünü yüzde 15,2 ile fındık, yüzde 13,8 ile salatalık ve yüzde 13,6 ile kuru incir takip etti. Üreticide en çok fiyat artışı ise yüzde 69,2 ile kabakta görüldü. Kabaktaki fiyat artışını yüzde 50,3 ile domates, yüzde 25 ile Antep fıstığı, yüzde 19,9 ile patates izledi.t24

Salı günü yağmur geliyor

Sun, 02 Nov 25 16:31:00 +0300

Türkiye'de bu hafta ortasına kadar sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerinde seyredecek. Hafta ortasından itibaren ise ülkenin kuzeybatı kesimlerinde ve Doğu Anadolu'nun batısında yağış beklendiği duyuruldu. Yağış beklenen iller arasında İstanbul da var. Türkiye yeni bir hava dalgasına hazırlanıyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, yayımladığı son raporda 30 il için kuvvetli sağanak uyarısı yaptı. Bu hafta hava nasıl olacak? Yağış var mı? Pastırma sıcaklıklarının etkili olduğu günlerin ardından hava bir anda değişecek. Sıcaklıklar mevsim normallerinin altına inecek, yer yer sel ve su baskınları yaşanabilecek. Salı günü itibarıyla Marmara Bölgesi’nin geneli, Batı Karadeniz kıyıları, Çanakkale ve Doğu Anadolu’nun batısında sağanak yağış bekleniyor. Hafta ortasında ise yağış alanı genişleyecek; çarşamba ve perşembe günleri ülkenin kuzey kesimlerinde aralıklarla yağış görülecek. Salı günü yağış beklenen iller Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Kocaeli, Sakarya, Bursa, Çanakkale, Balıkesir, Manisa, Zonguldak, Bartın, Sinop, Kastamonu, Kilis, Gaziantep ve Adıyaman.sputnik

1 milyon 799 bin 172 kişi ehliyetini yenilemedi

Sun, 02 Nov 25 16:30:10 +0300

Eski ehliyetlerin, yeni tip sürücü belgeleriyle değiştirilmesi için verilen süre sona erdi. 2016'dan bu yana 35 milyon 794 bin 515 kişi yeni tip ehliyetini alırken, 1 milyon 799 bin 172 kişi yenileme işlemini yapmadı. Yeni tip sürücü belgeleri, 1 Ocak 2016'da verilmeye başlandı. Eski tip ehliyetlerin yenilenmesi için başlangıçta son tarih 31 Aralık 2020 olarak belirlenmişti. Bu süre, vatandaşların mağduriyet yaşamaması için 4 kez uzatıldı ve bugün sona erdi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, ekim ayı boyunca sosyal medya üzerinden vatandaşlara ehliyetlerini yenilemeleri yönünde çağrıda bulundu.Yerlikaya, paylaşımlarında sürenin bu kez uzatılmayacağını vurgulayarak, "Son güne kalmayın." mesajı vermişti. Bakanlık kaynaklarından edinilen bilgilere göre, çağrıların ardından ekimde 275 bin 608 kişi, bugün ise 40 bin 771 kişi ehliyetini yenilemek üzere başvuruda bulundu. 2016'dan bu yana 35 milyon 794 bin 515 kişi yeni tip ehliyetini alırken, 1 milyon 799 bin 172 kişi yenileme işlemini yapmadı. Bugün mesai bitimiyle eski tip ehliyetlerin geçerliliği sona erdi. Ehliyet yenileme bedeli, B sınıfı sürücü belgelerinde 15 lira yerine 7 bin 438 lira 60 kuruş olacak. T24

Hukuk üstünlüğü endeksinde Türkiye, 10 yılda 38 sıra geriledi

Fri, 31 Oct 25 14:02:34 +0300

Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre, 2015 yılında 80. sırada bulunan Türkiye, her yıl gösterdiği düşüş eğilimi ile 38 sıra kaybederek 2025’te 118. sıraya kadar geriledi. Dünya Adalet Projesi’nin (World Justice Project - WJP) salı günü yayımlanan 2025 Hukukun Üstünlüğü Endeksi verilerine göre 2024'te 117. sırada bulunan Türkiye, bir sıra daha gerileyerek 143 ülke arasında 118. sırada yer aldı. Endekste Türkiye’nin puanı 0,41 olarak ölçüldü ve bu skor Türkiye'nin son on yıldaki en düşük seviyelerinden biri oldu. Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde 15 ülke arasında 14’üncü sırada bulunan Türkiye, üst-orta gelir grubundaki 41 ülke içinde ise 37’nci sırada. Bu değer, Türkiye’nin hem küresel sıralamada hem de bölgesel ve gelir grubu sıralamalarında son sıralarda yer almasına yol açtı. "Yıllar içinde kademeli düşüş gösterdi" Euronews'te yer alan habere göre, 2015’te 0,46 olan Türkiye’nin endeks puanı yıllar içinde kademeli bir düşüş gösterdi. Hukukun üstünlüğü endeksi; hükümetin yetkilerinin sınırlandırılması, yolsuzlukla mücadele, açık yönetim, temel haklar, güvenlik, düzenleyici uygulamalar, medeni ve ceza adaleti gibi sekiz alandaki performansı ölçüyor. World Justice Project’in Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde ülkeler 0 ile 1 arasında bir ölçekte değerlendiriliyor; 1 en güçlü, 0 ise en zayıf hukuk devleti uygulamasını gösteriyor. 'Temel haklar' kategorisinde 134. sırada Endeks verilerine göre Türkiye, son on yılda Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde ciddi bir gerileme yaşadı. 2015 yılında 80. sırada bulunan Türkiye, her yıl gösterdiği düşüş eğilimi ile 38 sıra kaybederek 2025’te 118. sıraya kadar geriledi. 2016'da gerçekleşen 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye, hukuk devleti sıralamasında 19 sıra geriye giderek 99. sıraya gerilemişti. Türkiye aynı zamanda "Temel Haklar" kategorisinde de 143 ülke arasında 134. sırada yer aldı. Bu başlık; ayrımcılığın önlenmesi, yaşam ve güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı, ifade ve inanç özgürlüğü, mahremiyetin korunması, toplanma özgürlüğü ve temel işçi haklarının güvence altında olması gibi göstergeleri kapsıyor. "En çok gerileyen ikinci ülke" Türkiye aynı zamanda hukukun üstünlüğü alanında son bir yılda en çok gerileyen ülkeler arasında ikinci sırada yer aldı. Türkiye’nin puanı 2024-2025 döneminde yüzde 1,9 düşerken, bu oran onu Sırbistan’ın ardından listenin üst sıralarına taşıdı. Macaristan ve Burkina Faso yüzde 2,0, ABD ve Meksika yüzde 2,8, Sudan yüzde 4,4 ve Rusya yüzde 4,9 gerileme ile dikkat çeken diğer ülkeler oldu. Buna karşılık Dominik Cumhuriyeti yüzde 2,1’lik artışla hukukun üstünlüğünde en çok ilerleyen ülke olurken, Senegal, Sierra Leone, Bangladeş, Gabon ve Kuzey Makedonya da yaklaşık yüzde 1,3-1,6 oranında iyileşme kaydetti. Arnavutluk, Sri Lanka, Brezilya, Botsvana ve Tayland gibi ülkelerde de yaklaşık yüzde 1’lik ilerleme yaşanırken, Çin, Polonya, Güney Kore ve Fas gibi ülkelerde daha sınırlı artışlar gözlendi.bianet

Gaziantep FK'den Myenty Abena'ya 2 maç men cezası

Fri, 31 Oct 25 14:01:56 +0300

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) kararları açıklandı. PFDK, Süper Lig'den 7 kulübe çeşitli cezalar verdi. Türkiye Futbol Federasyonu'nun internet sitesi üzerinden Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu kararları açıklandı. TFF'nin açıklamasına göre kurul, Trabzonspor'a taraftarlarının neden olduğu saha olaylarından 220 bin lira para cezası ile kısmi tribün kapama cezası uyguladı. Galatasaray'a taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat gerekçesiyle kısmi tribün kapatma cezası veren kurul, taraftarların neden olduğu saha olayları sebebiyle de sarı-kırmızılı kulübe 220 bin lira para cezası kesti. Kurul, aynı maçta Göztepe'ye de çirkin ve kötü tezahürattan kısmı tribün kapama cezası verdi. TÜMOSAN Konyaspor'a taraftarların neden olduğu saha olayları sebebiyle 220 bin lira para cezası kesen kurul, Kasımpaşa'ya da akreditasyon sisteminin işletilmemesinden dolayı talimatlara aykırılık gerekçesiyle 220 bin lira para cezasının yanı sıra kısmi tribün kapatma cezası uyguladı. Kurul, Beşiktaş'a taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle 520 bin lira para cezasının yanı sıra kısmi tribün kapama cezası kesti. Fenerbahçe'ye taraftarlarının neden olduğu saha olayları sebebiyle 220, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat gerekçesiyle 400 ve merdiven boşluklarının boş bırakılmamasından dolayı da 120 olmak üzere toplamda 740 bin lira para cezası verildi. Ayrıca sarı-lacivertlilere, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat sebebiyle kısmı tribün kapama cezası da uygulandı. Öte yandan kurul, Gaziantep FK'den Myenty Abena'ya ve Zecorner Kayserispor'dan Laszlo Benes'e rakip takım sporcusuna yönelik ciddi faulü nedeniyle 2 maç men cezası da kesti. Cumhuriyet

Eğitimde yeni sınav modeli geliyor

Fri, 31 Oct 25 14:00:32 +0300

İktidar, yıllardır defalarca değiştirdiği sınav sisteminde bir kez daha düzenlemeye hazırlanıyor. Öğrencilerin beceri düzeyleri dijital ortamda izlenecek, yapay zekâ açık uçlu soruları puanlayacak. 2026 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı dün Resmi Gazete'de yayımlandı. Programda eğitime ilişkin hedeflerde en öne çıkan vurgu sınav sistemlerine ilişkin oldu. Programda "ölçme ve değerlendirme sistemi kapsamında öğretmenlerin mesleki yeterliklerinin artırılması, ölçme süreçlerinin dijital ortama taşınması ve öğrencilerin öğrenme çıktılarının bütüncül biçimde değerlendirilmesi" hedeflendi. Buna göre ortaokul ve lise düzeyinde Türkçe, matematik ve fen bilimleri alanlarında çoktan seçmeli ve açık uçlu sorular içeren Okul Tabanlı İzleme uygulanarak öğrencilerin öğrenme çıktıları ile beceri düzeyleri belirlenecek. Ölçme ve değerlendirme sistemi, eğitimin tüm kademelerinde yapılandırılacak. Ayrıca ölçme ve değerlendirmede bilgi ve iletişim teknolojileri aktif olarak kullanılacak. İki yıllık döngüler halinde ve 4, 8 ile 10'uncu sınıf düzeyindeki öğrencilerin öğrenim sürecinde edindikleri bilgi ve becerileri günlük yaşamda kullanabilme yeterliliklerini belirlemeyi ve zihinsel yetkinlik düzeylerini ölçmeyi amaçlayan Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi (ABİDE) araştırması elektronik ortamda e-ABİDE olarak gerçekleştirilecek. Merkezi sınavların değerlendirilmesinde teknolojik gelişmelere uygun yeni yöntemler uygulanacak ve yapay zeka kullanımı ile açık uçlu sorulara ait cevapların puanlanması sağlanacak. Cumhuriyet

Dış ticaret açığı üç ayın zirvesinde

Fri, 31 Oct 25 13:59:49 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan dış ticaret istatistiklerine göre, eylül ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 33,8 artarak 5 milyar 161 milyon dolardan, 6 milyar 903 milyon dolara yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2025 yılı Eylül ayına ilişkin dış ticaret istatistiklerini açıkladı. Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle genel ticaret sistemi kapsamında üretilen geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2025 yılı Eylül ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,8 artarak 22 milyar 576 milyon dolar, ithalat yüzde 8,7 artarak 29 milyar 479 milyon dolar olarak gerçekleşti. Genel ticaret sistemine göre ihracat 2025 yılı Ocak-Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4,1 artarak 200 milyar 578 milyon dolar, ithalat yüzde 5,9 artarak 267 milyar 637 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret açığı Eylül ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 33,8 artarak 5 milyar 161 milyon dolardan, 6 milyar 903 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2024 Eylül ayında yüzde 81,0 iken, 2025 Eylül ayında yüzde 76,6'ya geriledi. Ocak-Eylül döneminde dış ticaret açığı yüzde 11,8 artarak 59 milyar 974 milyon dolardan, 67 milyar 60 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2024 Ocak-Eylül döneminde yüzde 76,3 iken, 2025 yılının aynı döneminde yüzde 74,9'a geriledi.t24

Turizm geliri 9 ayda 50 milyar dolara ulaştı

Fri, 31 Oct 25 13:59:07 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, üçüncü çeyrekte turizm geliri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,9 artarak 24 milyar 257 milyon 815 bin dolar olurken 9 ayda ise 50 milyar dolara ulaştı. Ziyaretçilerden elde edilen gelirin 24 milyar 46 milyon doları doğrudan harcamalardan, 211 milyon doları ise transfer yolculardan geldi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), üçüncü çeyrek turizm istatistiklerini açıkladı. Turizm geliri temmuz, ağustos ve eylül aylarından oluşan üçüncü çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 3,9 artarak 24 milyar 257 milyon 815 bin dolara yükseldi. Ziyaretçilerden elde edilen turizm geliri 24 milyar 46 milyon 779 bin dolar, transfer yolculardan elde edilen turizm geliri ise 211 milyon 37 bin dolar oldu. Ziyaretçilerin turizm gelirinin yüzde 16,1'ini ülkemizi ziyaret eden yurt dışı ikametli vatandaşlar oluşturdu. Bu çeyrekte ziyaretçiler tarafından yapılan harcamaların 15 milyar 975 milyon 385 bin dolarını kişisel harcamalar, 8 milyar 71 milyon 394 bin dolarını ise paket tur harcamaları oluşturdu. Ülkemizden çıkış yapan ziyaretçi sayısı bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 1,9 artarak 23 milyon 639 bin 736 kişi oldu. Ziyaretçilerin yüzde 14,5'ini 3 milyon 438 bin 655 kişi ile yurt dışında ikamet eden vatandaşlar oluşturdu. Gecelik ortalama harcama 100 dolar Bu çeyrekte geceleme yapan ziyaretçilerin gecelik ortalama harcaması yüzde 5,4 artışla 100 dolar oldu. Yurt dışında ikamet eden vatandaşların gecelik ortalama harcaması ise 64 dolar oldu. Bu çeyrekte ziyaretçilerden elde edilen turizm geliri içerisindeki paket tur harcamalarının payı yüzde 33,6, yeme içme harcamalarının payı yüzde 19,9, uluslararası ulaştırma harcamalarının payı ise yüzde 11,1 oldu. Bir önceki yılın aynı dönemine göre sağlık harcamaları yüzde 20,3, konaklama harcamaları yüzde 17,3 ve yeme-içme harcamaları yüzde 14,8 arttı. 9 ayda rekor gelir Turizm gelirleri 9 aylık dönemde yüzde 5,7 artışla 50 milyar 36 milyon dolar oldu. Böylece 9 aylık dönem itibarıyla gelirlerde rekor görüldü. Aynı dönemde ziyaretçi sayısı ise yüzde 1,8 artışla 49 milyon 173 bin 56 olarak gerçekleşti. Gecelik ortalama harcama yüzde 6,8 artarak 103 dolar oldu. T24

Yoksulluk sınırı 92 bin TL'yi, açlık sınırı 28 bin TL'yi aştı

Fri, 31 Oct 25 13:58:18 +0300

Türk-İş her ay düzenli olarak yayımladığı açlık ve yoksulluk sınırına ilişkin verilerin ekim ayı sonuçlarını açıkladı. Buna göre ekimde yoksulluk sınırı 92 bin TL'yi aşarken, açlık sınırı da 28 bin lirayı aştı. Türk-İş "Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması"nın Ekim 2025 sonuçları açıklandı. Araştırmaya göre, ekimde 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden "açlık sınırı" 28 bin 412 lira oldu. Gıda, giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen "yoksulluk sınırı" 92 bin 547 lira olarak hesaplandı. Bekar bir çalışanın "yaşama maliyeti" ise aylık 36 bin 984 lira oldu. Eylülde açlık sınırı 27 bin 970 lira, yoksulluk sınır ise 91 bin 109 lira olarak hesaplanmıştı. Mutfak enflasyonu Ankara'da yaşayan 4 kişilik ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış, bir önceki aya göre yüzde 1,58 oranında gerçekleşti. Son 12 ay itibarıyla değişim oranı yüzde 39,06 olarak hesaplanırken yıllık ortalama artış yüzde 40,22 olarak gerçekleşti. Yılın ilk on ayındaki artış oranı ise yüzde 34,76 oranında oldu.t24

Gazişehir dörtlü turnuvaya katılıyor

Fri, 31 Oct 25 13:57:33 +0300

Gazişehir Gaziantep Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğini yaptığı “Göbeklitepe Tekerlekli Sandalye Basketbol Turnuvası” na katılıyor. Yeni sezon öncesi bu turnuvanın hazırlık anlamında çok iyi oluğunu belirten Menajer Ramazan Taşkın, “Turnuvaya Gazişehir Gaziantep, Şanlıurfa BŞB., İzmir BŞB ve Ankara TSK takımları katılıyor” dedi. Yeni sezon hazırlıklarını Talat Özkarslı Spor Salonunda devam ettiren Gazişehir Gaziantep Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, 22 Kasım 2025 tarihinde başlayacak olan Süper Lig öncesi Şanlıurfa’da hazırlık turnuvasına gidiyor. Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğini yaptığı “Göbeklitepe Tekerlekli Sandalye Basketbol Turnuvası” 04 Kasım 2025 tarihinde başlayıp, 07 Kasım 2025 tarihinde sona erecek. Dörtlü hazırlık turnuvasının takımlar açısından oldukça yararlı olacağını belirten Gazişehir Gaziantep Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı Menajeri Ramazan Taşkın, “Takımların yeni sezon öncesi eksiklerini gidermesi açısından önemli bir turnuva. Bu turnuvayı gerçekleştiren ve bizleri bu turnuvaya davet eden Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesine teşekkür ediyorum. Ankara TSK, İzmir BŞB, Şanlıurfa BŞB ve Gazişehir Gaziantep tekerlekli sandalye basketbol takımlarının katıldığı turnuvası 3 gün sürecek. Burada galip gelmek ya da mağlup olmak çok önemli değil. Önemli olan tüm oyuncuların şans bulması ve 22 Kasım’da başlayacak Süper Lig öncesi hazır olmaları. Tüm takımlara başarılar diliyorum” diye konuştu. Haber Merkezi

Soğuk havalarda, bağışıklık sisteminin zayıfladığı dönemlerde artıyor

Fri, 31 Oct 25 13:56:56 +0300

Gaziantep Şehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmail Aydın, sonbahar ve kış aylarının gelmesiyle birlikte sık görülmeye başlayan zatürre (pnömoni) hastalığına karşı vatandaşları uyardı. Dr. Aydın, zatürrenin akciğer dokusunun iltihaplanması sonucu oluştuğunu belirterek, “Hastalık genellikle bakteriler, virüsler veya nadiren mantarlar nedeniyle ortaya çıkar. Soğuk havalarda, bağışıklık sisteminin zayıfladığı dönemlerde, özellikle yaşlı bireylerde ve kronik hastalığı olan kişilerde daha sık görülür” dedi. Hastalığın belirtileri hakkında da bilgi veren Aydın, “Yüksek ateş, öksürük, balgam, nefes darlığı, göğüs ağrısı ve halsizlik en sık görülen belirtilerdir. Ancak özellikle kronik hastalarda ve yaşlı bireylerde bu bulgular daha ağır seyredebilir” ifadelerini kullandı. Tanı ve Tedavi Süreci Tanı sürecinde akciğer grafisi, kan testleri ve gerektiğinde balgam kültürü ile hastalığın saptandığını belirten Dr. Aydın, tedavide uygun antibiyotikler ve destekleyici ilaçların kullanıldığını söyledi. “Tedavi süresince bol sıvı tüketimi, istirahat ve ilaçların düzenli kullanımı son derece önemlidir. Gerekli durumlarda hastane yatışı yapılabilir.” ifadelerini kullandı. Dr. Aydın, risk grubundaki kişilere yönelik koruyucu önlemlere de dikkat çekerek şunları kaydetti: Risk gruplarına yönelik aşı önerilerinde de bulunan Aydın, “65 yaş üstü bireyler, kronik hastalığı olanlar ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler için zatürre ve grip aşıları önerilmektedir. Ayrıca sigarayı bırakmak, el hijyenine dikkat etmek, kalabalık ortamlardan uzak durmak ve sağlıklı ve dengeli beslenmek de önemli korunma yollarıdır.” dedi. Uzm. Dr. Aydın, vatandaşların belirtileri ciddiye alması gerektiğini vurgulayarak, “Belirtiler kötüleştiğinde veya yeni şikâyetler ortaya çıktığında zaman kaybetmeden bir hekime başvurulmalıdır” ifadelerini kullandı.

Başımızın en büyük belası uyuşturucu

Thu, 30 Oct 25 18:43:11 +0300

Türkiye’nin en büyük sorunları arasında ye alan uyuşturucu madde Antep’i örümcek ağı gibi sarmış durumda. Kullanım yaşının 12’ye kadar gerilediği şehirde, çocuklar her geçen gün bu bataklığa daha fazla saplanıyor Antep’in en eski mahalleleri arasında yer alan Cengiz Topel Mahallesi’nde, internet, sokak lambası, uyuşturucu ve fuhuş gibi sorunu bulunuyor. Ancak en önemli sorun uyuşturucu. Kullanım yaşının 12’ye kadar düştüğü mahallede vatandaş, fuhuştan, internetin olmamasından dert yandı. Çocuklarımız birer birer elimizden kayıp gidiyor ‘Başımızın en büyük belası uyuşturucu’ diyen Cengiz Topel Mahalle Muhtarı Ahmet Gümüş, ‘’Kullanım yaşı 12’ye kadar düştü. Özellikle satıcılar, okula giden çocukları kullanıyorlar. Komşular arıyorlar, bizlerde emniyete bildiriyoruz, geliyorlar, ancak çözüm yok. Çocuklarımız birer birer elimizden kayıp gidiyor’’ dedi. Uyuşturucu kullanan kişilerin sayısı arttığı gibi kullanım yaşı da düşüyor Uyuşturucu konusunda cezaların ağırlaştırılması gerektiğini dile getiren Gümüş, ‘’54 yıldan beri bu mahallede ikamet ediyorum. 10-15 yıl önceki Cengiz Topel mahallesi bu değildi. Uyuşturucu kullanan kişilerin sayısı arttığı gibi kullanım yaşı da düşüyor. Devletimiz, bataklığı kurutayım derken, bu esnada çocuklarımız birer birer kayboluyor. Bu konuda bir an evvel harekete geçilmesini talep ediyoruz’’ çağrısında bulundu. Zina suç olmaktan çıktığından çok rahat hareket ediyorlar Fuhuş konusuna değinen Gümüş, ‘’Bazı sokaklarımızda fuhuş yapıldığına dair telefonlar alıyoruz. Zina suç olmaktan çıktığından çok rahat hareket ediyorlar. Bu da çekirdek aile dediğimiz yapımızı bozuyor. Komşular bildiriyor ancak çözüm odaklı olunması gerekiyor’’ şeklinde konuştu. Sokaklarımız dahil her noktaya internet bağlanmasını talep ediyoruz 21 bin civarında kişinin yaşamını sürdürdüğü Cengiz Topel Mahallesi’nde seçmen sayısının ise 7 bin 100 olduğunu hatırlatan Gümüş, ‘’Mahallemizin en büyük sorunlarından biri Kahramanmaraş depremlerinden beri süregelen bir internet sorunumuz var. Eğitim camiası, internet üzerinden ders verdiğinden internet büyük önem arz ediyor. Bir an önce sokaklarımız dahil her noktaya internetin bağlanmasını talep ediyoruz’’ ifadelerini kullandı. Yaşadığımız alanı, çevremizi temiz tutmalıyız Vatandaşa seslenen Muhtar Gümüş, ‘’Vatandaşımız, çevresini temiz kullanmıyor. Örneğin, bir noktada 4 konteyner var, belediye ekipleri bunları boşaltıyorlar, lakin vatandaş, çöpleri konteynere atmak yerine çevresine atıyor. Kendi kapısının önünü süpürmeyen bir topluluk haline geldik. Dolayısıyla yaşadığımız alanı, çevremizi temiz tutmalıyız’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Babadan kalma yöntemlerle üretim ve pazarlamayı bırakmalıyız

Thu, 30 Oct 25 18:42:00 +0300

‘İki yıldan beri piyasalar sakindi, o yüzden bizlerde teknolojiye ayak uydurmak zorundayız’ diyen Gaziantep Ayakkabıcılar Odası Başkanı Mehmet Emin İnce, ‘’İşletmelerimizi makineleştirmek durumundayız. Babadan kalma yöntemlerle üretim ve pazarlamayı bir tarafa bırakacağız. O yüzden işletmelerimizin birleşmelerini tavsiye ediyoruz’’ şeklinde konuştu. İnce, ‘’Toplam ayakkabı ihracatımızın yüzde 65’ini, 200 metrekare altında bulunan işletmelerimiz tarafından gerçekleştiriliyor. Hedefimizi biliyoruz, üreticilerimizin, perakendecilerimizin ve toptancılarımızın gücüne güç katmak için çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz. Oda veya sektör olarak, sürekli değişen üretim koşullarına ayak uydurma yollarını aramaktayız. Bunları esnafımız ile birlikte en güzel şekilde paylaşarak, yapmış olduğumuz panellerle gerekli alt yapıya ulaşmalarını sağlıyoruz’’ ifadelerine yer verdi. Tüm zorlukları aşmak için büyük bir mücadele verdiklerini sözlerine ekleyen Başkan İnce, ‘’Karşımıza çıkan tüm zorlukları da aşarak yeni fırsatlar yaratmanın yollarını arıyoruz. Bunun yanı sıra markalaşma akşamdan sabaha olmuyor. Markalaşma trenini kaçırdık. Markalaşma konusunda neler yapabilirizin çalışması içerisindeyiz. Tüm paydaşlarımız ile birlikte bu alanda başarılı çalışmalara imza atacağımızı umut ediyoruz’’ açıklamasını yaptı. En az 10 marka çıkarabilecek bir potansiyele ve alt yapıya sahibiz Gaziantep’ten en az 10 ayakkabı markası çıkarabilecek bir potansiyele sahip olduklarını kaydeden İnce, ‘’En az 10 marka çıkarabilecek bir potansiyele ve alt yapıya sahibiz. Bunu da en kısa zamanda başaracağımızı ümit ediyoruz ve markalarımızdan da gurur duymak istiyoruz. O yüzden fuarlar, AVM’ler ve E-ticaret platformları bizim için çok önemli. Fuarlardan internet platformlarına kadar, sürdürülebilirlikten çeşitli iletişimlere kadar tüm paydaşlarımızla işimize ve sektörümüze hizmet sunmaya çalışıyoruz. Olumsuz şartlara rağmen sektörümüzü uluslararası rekabette daha üst sıralara taşımaya gayret gösteriyoruz. Hedeflerimizi biliyoruz, üretmek için çalışıyoruz’’ dedi. İthalat kaynaklı haksız rekabet var Elektrik maliyetlerine değinen İnce, ‘’Şu an daha teknolojik makineleri kullanarak, maliyetlerimizi en aza indirmek için KOSGEB, Kalkınma Ajansı ve Avrupa Birliği’nin desteklerini imalatçılarımıza ve firmalarımıza kullandırmak için oda olarak bir masa kurduk, çalışmalarımız sürüyor. Başta ithalat kaynaklı haksız rekabet olmak üzere karşı karşıya kaldığımız tüm zorlukların farkındayız. Zorlukları da el birliği ile aşmak için sektör temsilcilerimizle bir araya gelmeye özen gösteriyoruz. Ankara ve üst kurumlarla ilişkilerimizi iyi tutuyoruz ve gelecek günler daha aydınlık olacak’’ mesajını verdi. Haber Merkezi

Her yerden zeytin alınmaz

Thu, 30 Oct 25 18:41:24 +0300

Kış mevsiminin yaklaşmasıyla tezgahlarda yerini alan yeşil zeytinler alıcısını bekliyor, ancak fiyatlar cep yakıyor Kış mevsiminde kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi yeşil zeytin görücüye çıktı. Lakin vatandaşın alım gücünün düşmesi satışlara yansıdı. Satışların düştüğünü ifade eden esnaf, zeytin alırken dikkatli olunması konusunda uyarmayı ihmal etmedi. Antalya ürününü getirip Antep zeytini gibi satıyorlar Zeynep Köklü, ‘’Satışlarda zorlanıyoruz. Antalya ürününü getirip Antep zeytini gibi satıyorlar. Antalya’dan getirilen ürün sulak ama bizim buranın zeytini susuz olduğu için daha iyi ama ikisini de aynı fiyata satmaya çalışıyorlar. Aynı olamaz. Çünkü sulu zeytinler çürürken, susuz zeytinler çürümez. Bunu halkımıza anlatıyoruz’’ dedi. İnsanların merhametli olması lazım ‘İnsanların merhameti olması lazım’ diyen Köklü, ‘’Sulu zeytin alanlar gelip yeniden zeytin alıyorlar. Yazık, günahtır insanlar kolay para kazanmıyor. İnsanların dürüst olması gerekiyor. Halkımız eline alıp sıktığında çıkanın yağ olduğunu zannediyor, halbuki o su. Sulandığı için sulu. O yüzden her yerden zeytin alınmaz’’ uyarısında bulundu. Bir günde 500 kilo ürün satarken, şimdi haftada o kadar satılıyor Köklü, ‘’Sattığımız zeytinler kalitelidir, müşterilerimiz çok memnun. Hiçbir şekilde çürüme olmaz. Fiyatlar geçen yıl ile aynı. Şu anda kilogramı 120 lira dolaylarında. Satışlar çok durgun. Geçmiş yıllarda bir günde 500 kilogram ürünü satarken, şimdi ise bir haftada ancak satılıyor’’ şeklinde konuştu. Haber Merkezi

Tarımda finansman istikrarı, üretimde istikrarı beraberinde getirir

Thu, 30 Oct 25 18:31:05 +0300

GTB Başkanı Mehmet Akıncı, Hazine destekli sübvansiyonlu tarım kredilerinde faiz indirim oranlarının yeniden eski seviyelerinde uygulanmaya devam etmesinin, üreticiler açısından son derece olumlu bir gelişme olduğunu belirterek, “Bu karar, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği ve gıda arz güvenliği adına son derece değerli bir adım” dedi. Resmi Gazete’nin 30 Ekim 2024 tarihli sayısında yayımlanan yeni karara göre, Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Katılım aracılığıyla kullandırılan sübvansiyonlu kredilerde faiz desteği oranlarının yeniden önceki seviyelerine çekilmesi, tarım sektöründe memnuniyet yarattı. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan GTB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akıncı, kararın üreticinin finansmana erişimini kolaylaştıracağını ve tarımsal üretimde sürekliliği destekleyeceğini ifade etti. Son dönemlerde üretim girdi maliyetlerinde artış olduğunu belirten Akıncı, “Bu nedenle faiz desteğinin korunması, üreticimizin elini güçlendirecek, üretim motivasyonunu artıracaktır. Bu yaklaşım, ülkemizin tarımsal üretim kapasitesine ve gıda arz güvenliğine doğrudan katkı sağlayacaktır” diye konuştu. Tarımın stratejik bir alan olduğuna işaret eden Akıncı, devletin bu alandaki destekleyici adımlarının gelecek açısından büyük önem taşıdığını dile getirdi. “Üreticimizi koruyan, emeğe değer veren ve üretim zincirini güçlü tutan her düzenleme hem kırsal kalkınma hem de ulusal gıda güvenliği için önemli bir yatırımdır” diyen Akıncı, kararın sektörde memnuniyetle karşılandığını söyledi. Akıncı açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “Tarımda finansman istikrarı, üretimde istikrarı beraberinde getirir. Faiz desteğinin eski seviyelerinde sürdürülmesi, çiftçimizin emeğine ve alın terine verilen değerin en somut göstergesidir. Bu yaklaşım, sadece üretimin sürekliliğini güvence altına almakla kalmaz; aynı zamanda tarım sektörünün planlı ve sürdürülebilir büyümesine, kırsal kalkınmanın desteklenmesine ve ülke ekonomisinin güçlenmesine önemli katkılar sağlar. Üreticimizin güvenle üretime devam etmesi, toplumumuzun gıda güvenliğinin korunması açısından da büyük önem taşımaktadır.”

Bu durum hekimlerimizi üzdü ve kendilerini değersiz hissettiriyor

Thu, 30 Oct 25 18:30:26 +0300

Gaziantep Şehir Hastanesi’nde her ay bir konuda eğitim gören aile hekimlerine, şirket yetkililerinin izni olmadan su bile verilmediği, hatta internet veya prizlerinin dahi kullanılmasına izin verilmediği ileri sürüldü Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı K. Doğan Eroğulları, ‘’Hekimleri değersizleştiren ve ihtiyaçları görmeyen bir anlayış hakim. Çünkü birçok hekim arkadaşımız şeker, tansiyon hastası, hamile olan kadın meslektaşlarımız var. Bu durum hekimlerimizi üzdü ve kendilerini değersiz hissediyor’’ dedi. Rönesans Holding elektrik kullanımına izin vermiyor Eroğulları, ‘’Gaziantep Şehir Hastanesi’nde her ay sabah 09:00’dan akşam 17:00’a kadar hekimler seminer veriliyor. Bu eğitimlere bizlerde katıldık ve eğitim yaklaşık 8 saat sürüyor. Ancak seminere katılan hekimlere çay bile verilmiyor. Ayrıca yetkililer, Rönesans Holding’in elektriğin kullanılmasına izin vermediğini söyledi. Bu hastaneler şehir mi yoksa şirket hastanesi mi diye soruyorduk. Ortaya çıkan tablo bu hastanelerin şirket hastanesini olduğunu bize gösterdi’’ şeklinde konuştu. ‘İdareciler, hekimlerin ihtiyacı olan çay ve su vermek istiyorlarmış ama şirket yetkilileri buna izin vermiyormuş’ diyen Eroğulları, ‘’Yönetici kadrosundaki arkadaşların uygulamadan rahatsız olduğunu biliyorum, bizler konusunda çok iyi niyetleri var. Ortaya çıkan bu tablo şehir hastanelerinin şirket hastanesi olduğunu kanıtladı’’ açıklamasını yaptı. Bu hastanelerin kar amacı güden amacı güden yerler olduğunu anlıyoruz Eroğulları, ‘’Şehir hastanesinde çalışan arkadaşlarımızdan aldığımız bilgiye şirket yetkilisinin izni olan herhangi bir priz, alet-edevatı kullanmak veya oda içerisinde değişiklik yapmak mümkün değilmiş. İnternet konusunda çok ciddi kısıtlamalar var. Bilgi amaçlı olsa bile idarenin izin verdiği şeylerin dışına çıkılamıyormuş. Bu hastanelerin hekimleri ve sağlık emekçilerini değersizleştiren ve kar amacı güden amacı güden yerler olduğunu anlıyoruz’’ ifadelerini kullandı. Haber Merkezi

Corendon Alanyaspor-Gaziantep FK maçını Oğuzhan Aksu yönetecek

Thu, 30 Oct 25 18:29:00 +0300

Trendyol Süper Lig'de 11. hafta maçlarını yönetecek hakemler açıklandı. Ligde 1 Kasım Cumartesi günü oynanacak Galatasaray-Trabzonspor maçında Cihan Aydın, 2 Kasım Pazar günü oynanacak Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde Ali Yılmaz düdük çalacak. Türkiye Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulunun açıklamasına göre, ligde 11. hafta maçlarında görev yapacak hakemler şunlar: Yarın: 20.00 RAMS Başakşehir-Kocaelispor: Batuhan Kolak 1 Kasım Cumartesi: 17.00 Göztepe-Gençlerbirliği: Yasin Kol 20.00 Galatasaray-Trabzonspor: Cihan Aydın 2 Kasım Pazar: 14.30 TÜMOSAN Konyaspor-Samsunspor: Ali Şansalan 17.00 Zecorner Kayserispor-Kasımpaşa: Kadir Sağlam 20.00 Beşiktaş-Fenerbahçe: Ali Yılmaz 3 Kasım Pazartesi: 20.00 ikas Eyüpspor-Hesap.com Antalyaspor: Alper Akarsu 20.00 Corendon Alanyaspor-Gaziantep FK: Oğuzhan Aksu 20.00 Çaykur Rizespor-Mısırlı.com.tr Fatih Karagümrük: Ömer Tolga Güldibi. T24

Az gören bireylerin yaşam kalitesi artacak

Thu, 30 Oct 25 18:28:00 +0300

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi arasında, az gören bireylerin yaşam kalitesini artırmak amacıyla “Az Görme Rehabilitasyon Merkezi” kurulmasına yönelik iş birliği protokolü imzalandı. Hazırlanan protokol kapsamında; görme kaybı yaşayan bireylerin tıbbi tedavi sonrası günlük yaşam becerilerinin geliştirilmesi, mevcut görme seviyelerinin en üst düzeye çıkarılması ve bağımsız yaşam becerilerinin desteklenmesi hedefleniyor. Protokol gereğince, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi rehabilitasyon alanının oluşturulması, eğitimlerin yapılacağı fiziki alanların hazırlanması ve merkezin ihtiyaç duyduğu teknik malzemelerin temininden sorumlu olacak. Gaziantep Üniversitesi ise bilimsel faaliyetlerin yürütülmesi, eğitim materyallerinin hazırlanması, sertifika programları düzenlenmesi ve öğrencilerin merkezde uygulama ve araştırma yapmalarını sağlayacak. Ankara Üniversitesi ise eğitim desteği, teknik malzeme belirleme ve bilimsel içerik hazırlama konularında katkı sunacak. Gaziantep Üniversitesi olarak toplumsal sorumluluk bilinci doğrultusunda her türlü bilimsel ve sosyal projeye destek vermeyi görev bildiklerini belirten GAÜN Rektörü Prof. Dr. Sait Mesut Doğan, “Şehrimize kazandırılacak rehabilitasyon merkezine bilimsel altyapımızı, insan kaynağımızı ve teknik imkanlarımızı sunmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Bu merkez sayesinde görme kaybı yaşayan bireylerimizin günlük yaşamda daha bağımsız, üretken ve özgüvenli hale gelmelerine katkı sağlamayı hedefliyoruz. Büyükşehir Belediyemiz ve Ankara Üniversitemizle yürüttüğümüz bu iş birliğinin hem şehrimize hem de ülkemize örnek olacağına inanıyorum. Şehrimize değer katan her projenin içinde yer almaktan mutluluk duyuyor, katkı sunan herkese teşekkür ediyorum” dedi. Haber Merkezi .

Gençlerin iş tecrübesi kazanması sağlanacak

Thu, 30 Oct 25 18:27:25 +0300

Gaziantep Valiliği koordinesinde, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN), Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (GİBTÜ) ve İŞKUR arasında “Gençlik Programı” sözleşmesi imzalandı. Gaziantep Valiliği’nde düzenlenen imza törenine; Gaziantep Valisi Kemal Çeber, GAÜN Rektörü Prof. Dr. Sait Mesut Doğan, GİBTÜ Rektörü Prof. Dr. Şehmus Demir ve Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü Aytekin Doğan katıldı. Program kapsamında öğrenciler, eğitim süreçlerine katkı sağlayacak çeşitli faaliyetlerde görev alacak. Öğrenciler, bu çalışmalar karşılığında günlük ihtiyaçlarını karşılamalarına destek olacak bir ücret de alacak. Gençlerin iş tecrübesi kazanmasına, istihdam becerilerinin gelişmesine ve toplumsal üretkenliğe katkı sunmasına yönelik olarak hazırlanan bu iş birliğinin, öğrencilerin kişisel ve mesleki gelişimlerine önemli katkılar sağlaması hedefleniyor. Haber Merkezi

İki bronz madalya kazanarak, Avrupa üçüncüsü oldu

Thu, 30 Oct 25 18:26:51 +0300

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Spor Bilimleri Fakültesi öğrencisi Harun Algül, Arnavutluk’un Durres kentinde düzenlenen Gençler ve U23 Avrupa Halter Şampiyonası’nda önemli bir başarıya imza attı. Erkekler U23 60 kilo kategorisinde yarışan Algül, koparmada 114 kilo ve toplamda 251 kiloluk dereceleriyle iki bronz madalya kazanarak, Avrupa üçüncüsü oldu. Haber Merkezi

19 kişi yaşamını yitirmişti, müteahhit halen yakalanamadı

Thu, 30 Oct 25 18:26:20 +0300

Gaziantep'te 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 19 kişinin hayatını kaybettiği Akar Apartmanı davasının 10. duruşmasında müşteki avukatları, sanıkların tutuklanmasını talep etti. Mahkeme, müteahhit Mesut Akar ve şantiye şefi Serdar Çelebi Köse'nin adli kontrolünün devamına karar verdi; duruşmalara katılmamaları halinde derhal tutuklanacakları ihtar edildi. Duruşma 4 Şubat 2026'ya bırakıldı. 6 Şubat depremlerinde Gaziantep'in Nurdağı ilçesinde bulunan Akar Apartmanı'nın yıkılması sonucu 19 kişi yaşamını yitirdi, 7 kişi yaralandı. İslahiye Cumhuriyet Başsavcılığı, müteahhit Mesut Akar, şantiye şefi Serdar Çelebi Köse, yapı denetim şirketi yetkilileri Yahya Gökçil, Celalettin Kurt ve Mehmet Ali Unkun, denetçi Adnan Yıldız ve Ömer Kirik, yardımcı kontrol elemanı Serkan Dökülmez hakkında "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. İslahiye Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 10. duruşmaya, tutuksuz sanık müteahhit Mesut Akar ve taraf avukatları katıldı. Diğer sanıklar duruşmada yer almadı. "Sanıklar tutuklansın" talebi Cumhuriyet savcısı mütalaasında eksik hususların giderilmesini talep etti. Müşteki avukatlarından Abdullah Yalçın, beyanında sanık Serdar Çelebi Köse'nin duruşmaları takip etme zorunluluğu olmasına rağmen katılmadığını, sanık Mesut Akar hakkında ise kuvvetli "kaçma şüphesi" bulunduğunu ifade ederek, her iki sanığın tutuklanmasını veya mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda birden fazla adli kontrol hükmünün uygulanmasını istedi. Tutuksuz sanık Mesut Akar, "Benim kaçma şüphem yoktur, ben duruşmaları takip ediyorum. Beraatimi talep ederim" dedi. Duruşma 4 Şubat'a ertelendi Mahkeme heyeti, sanıkların adli kontrolünün devamına karar verdi. Sanıklar Mesut Akar ve Serdar Çelebi Köse'ye, CMK'nın 109/3-b maddesi uyarınca duruşmaları takip etme zorunluluğu şeklinde adli kontrol uygulanmasına, gelecek celse duruşmaya katılmamaları halinde CMK'nın 112/1 maddesi uyarınca derhal tutuklanacaklarının ihtar edilmesine hükmedildi. Duruşma 4 Şubat 2026'ya ertelendi.

‘İlansız’ 250 milyar liralık ihale yapıldı

Thu, 30 Oct 25 12:15:22 +0300

Kamuya, İhale Yasası hükümlerine tabi olmadan milyarlarca liralık alım devam ediyor Bu yıl için belirlenen 200 milyar liralık ilansız ve teminatsız kamu alımı hedefinin aşılacağı ortaya çıktı. İstisna kapsamındaki alımların payı da yüzde 12.5 olacak. Kamu ihalelerinde şikayet ve yerli lehine avantaj uygulamaları da artıyor. Kamu İhale Kurumu’nun güncel verileri, kamuya hem ilansız hem Kamu İhale Yasası kapsamı dışındaki alımların artarak ve bütün hızıyla sürdüğünü ortaya koydu. Kamu İhale Kurumu’na göre 2024’te ilan yapılmaksızın ve teminat alınmaksızın doğrudan temin yoluyla 250.3 milyar liralık kamu alımı yapıldı. Bu yıl 200 milyar liraya düşürülmesi hedefleniyordu. Ancak hedef tutmadı. Yıl sonunda geçrekleşmenin 250 milyar lira olması bekleniyor. 2026’da bu yolla kamuya 275 milyar lira, 2027’de 300 milyar lira, 2028’de ise 350 milyar liralık alım yapılması öngörülüyor. Bunun yanında, kamu için bazı alımlar da Kamu İhale Yasası kapsamı dışında yapılıyor. İlgili istisnalar Kamu İhale Yasası’nın 3. maddesinde düzenleniyor. AKP döneminde bu maddenin kapsamı genişletildi ve birçok alım Kamu İhale Yasası kapsamının dışına çıkarıldı. İstisnalar kapsamında geçen yıl kamuya 436.1 milyar liralık alım yapıldı. Bu yıl istisnalar kapsamında yapılacak alım tutarının 600 milyar lira olması bekleniyordu. Yıl sonu gerçekleşme tutarının 450 milyar lira olacağı tahmin ediliyor. Gelecek yılki hedef ise 500 milyar lira. 2027 ve 2028 yıllarında da istisnalar kapsamında her yıl için 600 milyar liralık alım yapılması öngörülüyor. İstisna kapsamındaki kamu alımları tutarının toplam kamu ihaleleri tutarına oranı geçen yıl yüzde 17.83 oldu. Bu yıl hedef yüzde 10’a düşürmekti. Ancak bu hedef tutmadı. Yıl sonunda gerçekleşmenin yüzde 12.5 olması bekleniyor. Gelecek yıllardaki hedef ise yüzde 10. Öte yandan şikâyet incelemelerinin toplam ihaleler içindeki payı geçen yıl yüzde 2.96 olarak kaydedildi. Bu yıl sonunda yüzde 4’e çıkması bekleniyor. Yine, yabancı uyruklu kişilerle imzalanan sözleşmelerin tutarının kamu alımlarına oranı geçen yıl 0.92 oldu. Bu yıl sonu itibarıyla 1.5’e çıkacak. Yerli istekliler lehine fiyat avantajı uygulanan ihalelerin toplam ihalelere oranı geçen yıl 41.62’ydi. Bu yıl itibarıyla 50’ye çıkacak. Yerli malı teklif eden istekliler lehine fiyat avantajı uygulanan ihalelerin toplam ihaleleri oranı da geçen yıl 63.66’ydı. Bu yıl ve sonraki yıllarda 50 olacak.cumhuriyet

Yurttaşın enflasyon beklentisi yükseldi!

Thu, 30 Oct 25 12:14:34 +0300

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, eylül ayına ilişkin sektörel enflasyon beklentilerini yayımladı. Piyasa katılımcıları ve hanehalkının enflasyon beklentisi artarken reel sektörün tahmini geriledi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Eylül 2025 “Sektörel Enflasyon Beklentileri” verilerini yayımladı. Rapora göre, ekim ayında 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentileri bir önceki aya kıyasla piyasa katılımcılarında 1,01 puan artarak yüzde 23,26’ya çıktı. Hanehalkı beklentisi 1,40 puan yükselerek yüzde 54,39’a ulaşırken, reel sektör beklentisi 0,50 puan azalarak yüzde 36,30’a geriledi. Sektörel enflasyon beklentileri eylül ayında tüm sektörlerde gerilemişti. Hanehalkı beklentisi bu dönemde 1,08 puan düşüşle yüzde 52,99 seviyesine inmişti. Gelecek 12 ayda enflasyonun düşeceğini öngören hanehalkı oranı, bir önceki aya göre 0,85 puan azalarak yüzde 26,50 olarak gerçekleşti.

Gaziantep FK 3 Kasım’da Alanya deplasmanında

Thu, 30 Oct 25 12:13:48 +0300

Galatasaray ve Trabzonspor ile Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşmaları 11. haftanın en önemli mücadeleleri olarak göze çarpıyor Trendyol Süper Lig'de 11. haftanın perdesi 31 Ekim Cuma Başakşehir-Kocaelispor karşılaşmasıyla açılacak. Tüpraş Stadı'nda oynanacak Beşiktaş-Fenerbahçe derbi mücadelesi, 2 Kasım Pazar günü saat 20.00'de başlayacak. Lider Galatasaray da, 1 Kasım Cumartesi günü saat 20.00'de en yakın takipçisi Trabzonspor ile karşı karşıya gelecek. Türkiye Futbol Federasyonu'nun açıklamasına göre ligde haftanın programı şöyle: 31 Ekim Cuma 20.00 RAMS Başakşehir-Kocaelispor (Başakşehir Fatih Terim) 1 Kasım Cumartesi 17.00 Göztepe-Gençlerbirliği (Gürsel Aksel) 20.00 Galatasaray-Trabzonspor (RAMS Park) 2 Kasım Pazar 14.30 TÜMOSAN Konyaspor-Samsunspor (MEDAŞ Konya Büyükşehir) 17.00 Zecorner Kayserispor-Kasımpaşa (RHG Enertürk Enerji) 20.00 Beşiktaş-Fenerbahçe (Tüpraş) 3 Kasım Pazartesi 20.00 ikas Eyüpspor-Hesap.com Antalyaspor (Stat belli değil) 20.00 Corendon Alanyaspor-Gaziantep FK (Alanya Oba) 20.00 Çaykur Rizespor-Mısırlı.com.tr Fatih Karagümrük (Çaykur Didi)

“Basit Bir Morarma, Hayati Bir Uyarı Olabilir!”

Thu, 30 Oct 25 12:13:12 +0300

Medical Point Gaziantep Hastanesi Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Ali Eser’den Kanama ve Pıhtılaşma Bozuklukları Uyarısı Kanama ve pıhtılaşma bozuklukları, çoğu zaman fark edilmeyen ancak ciddi sonuçlara yol açabilen hastalıklar arasında yer alıyor. Medical Point Gaziantep Hastanesi Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Ali Eser, toplumda sık görülen bu durumlara karşı erken teşhisin önemine dikkat çekti. Doç. Dr. Eser, “Vücutta nedeni açıklanamayan morluklar, uzun süren burun veya diş eti kanamaları, kadınlarda aşırı adet kanamaları gibi belirtiler pıhtılaşma bozukluklarının ilk habercisi olabilir. Bu tür durumlar asla hafife alınmamalıdır.” dedi. Kan pıhtılaşmasının, vücudun kendini koruma mekanizması olduğunu ancak bazı durumlarda bu sistemin aşırı veya yetersiz çalışmasının ciddi sonuçlar doğurduğunu belirten Eser, şu ifadeleri kullandı: “Pıhtılaşma sistemi dengesizleştiğinde, damarlarda istenmeyen pıhtılar oluşabilir. Bu da beyin, kalp veya akciğer gibi hayati organlarda tıkanmalara yol açabilir. Diğer tarafta, yetersiz pıhtılaşma ise kontrolsüz kanamalara neden olur. Her iki durum da hayatı tehdit edebilir.” Doç. Dr. Eser, ailede benzer hastalık öyküsü bulunan bireylerin, sık sık morarma veya uzun süren kanamalar yaşayan kişilerin mutlaka bir hematoloji uzmanına başvurması gerektiğini vurguladı. Son olarak, sağlıklı bir yaşam için düzenli kontrol ve erken tanının önemine değinen Eser, “Basit bir kan testiyle bile birçok kanama veya pıhtılaşma bozukluğu saptanabilir. Erken tanı hayat kurtarır” ifadelerini kullandı. HaberMerkezi

‘Adil yargılanma hakkının ihlali’ için en çok dava açılan ülkelerden biriyiz

Wed, 29 Oct 25 19:14:56 +0300

Adaletin önemine vurgu yapan Av. İbrahim Kaya, adaletin zedelendiği yerde, güvenin, ekonominin ve demokrasinin ayakta kalmasının mümkün olmadığına dikkat çekti Kaya, ‘’Vatandaş hakkını aramaktan korkuyor. Çünkü dava açmak pahalı, süreç uzun. Bu süre, Avrupa ortalamasının neredeyse üç katı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) istatistiklerinde ise Türkiye, ‘adil yargılanma hakkının ihlali’ gerekçesiyle hakkında en çok dava açılan ülkelerden biri konumunda’’ dedi. Dar gelirli vatandaş, yargı önünde hak aramaktan vazgeçebiliyor Türkiye’de yargılama giderlerinin fazla olmasının ve yargılamaların uzun sürmesinin vatandaşın hak arama hürriyeti önündeki en büyük engellerden biri olduğunu söyleyen Kaya, ‘’Dava açarken ödenen harçlar, bilirkişi ücretleri, tebligat masrafları ve avukatlık ücretleri birçok kişi için ciddi bir yük oluşturuyor. Özellikle dar gelirli vatandaşlar, bu yüksek maliyetler nedeniyle haklarını yargı önünde aramaktan vazgeçebiliyor. Adli yardım mekanizmaları bulunsa da, bu sistem her zaman yeterli ve erişilebilir düzeyde değil’’ ifadelerini kullandı. Vatandaş, dava açmak için gerekli harçları ödeyemiyor Mahkemeye erişim hakkının, adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçası olduğunu aktaran Kaya, ‘’Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesi, bu hakkı açık biçimde düzenlemiş. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre, bir ülkenin yargı sistemi, yalnızca teoride değil, pratikte de vatandaşlara gerçek bir başvuru imkânı sunmalı. Ancak Türkiye’de yüksek yargılama giderleri, bu hakkın yalnızca kâğıt üzerinde kalmasına neden oluyor. Vatandaş, dava açmak için gerekli harçları ödeyemediğinde, hakkını arama imkânını kaybediyor. Bu durum, hukuk önünde eşitlik ilkesini zedelemekte ve toplumsal adalet duygusunu zayıflatıyor’’ değerlendirmesini yaptı. Yüksek yargılama giderleri, adaletin erişilebilir olmasını engelliyor Yüksek yargılama giderlerinin, adaletin yalnızca maddi imkânı olanlar için erişilebilir hale gelmesine yol açtığını, böylece hukukun eşitlik ilkesinin zedelendiğini belirten Kaya, adil bir yargı sistemi için yargılama giderlerinin makul seviyeye çekilmesinin ve adli yardım sisteminin güçlendirilmesinin büyük önem taşıdığını vurguladı. Yıllarca süren davalar hak, hukuk ve adalet duygusunu derinden sarsıyor Av. Kaya, ‘’Mahkemelerde yıllarca süren davalar vatandaşın “hak, hukuk ve adalet” duygusunu derinden sarsıyor. Birçok yurttaş artık mahkeme koridorlarına adım atmak istemiyor. Çünkü adalete erişim, ekonomik durumu iyi olmayanlar için neredeyse imkânsız hale geldi. Artan yargılama giderleri vatandaşın en temel anayasal haklarından biri olan adil yargılanma hakkı çatısı altındaki mahkemeye erişim hakkını kısıtlıyor’’ şeklinde konuştu. Yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma hakkı, bir ülkede toplumsal barışın temeli Yargıya erişimdeki eşitsizliğin en çok kadınları ve emekçileri vurduğunu dile getiren Av. İbrahim Kaya, konuşmasını şöyle tamamladı: ‘’Boşanma, nafaka ve şiddet davaları yıllarca sürerken; işten haksız yere çıkarılan bir işçi, dava açmak istediğinde yüksek harçlarla karşılaşıyor. Maddi gücü olmayan, hakkını arayamıyor. Bu da hukukun temel ilkesi olan eşitlik ilkesini fiilen ortadan kaldırıyor. Yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma hakkı, bir ülkede toplumsal barışın temeli.’’ Haber Merkezi

500 bin konutun 13 bin 890’ı Antep’te yapılacak

Wed, 29 Oct 25 19:13:17 +0300

Konutlar devlet güvencesiyle, yüzde 10 peşinat ve 240 ay vadeyle satışa sunulacak… Fiyatlar 1 milyon 800 bin TL’den başlayacak Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesi olan “Yüzyılın Konut Projesi” kapsamında yapılacak 500 bin konutun illere göre dağılımı açıklandı. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Konya en fazla konut inşa edilecek şehirler oldu. Başvurular 10 Kasım–19 Aralık tarihleri arasında alınacak. Antep’in payına 13 bin 890 konut düştü. İllerin nüfus yoğunluğu, barınma talebi ve kira artış oranı dikkate alındı Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi kapsamında hayata geçirilecek 500 bin konutun illere göre dağılımı belli oldu. 81 ilde yapılacak konutlarla birlikte hedef, konut fiyatlarını düşürmek, kira artışlarını frenlemek ve barınma sorununu hafifletmek. Proje kapsamında, her ilin nüfus yoğunluğu, barınma talebi ve kira artış oranları dikkate alınarak konut sayısı belirlendi. En fazla konutun yapılacağı ilk beş şehir İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Konya olarak açıklandı. Projeyle birlikte büyükşehirlerde olduğu kadar Anadolu’daki orta ölçekli kentlerde de konut üretimi artırılacak. Başvurular 10 Kasım–19 Aralık tarihleri arasında Vatandaşlar projeye 10 Kasım–19 Aralık tarihleri arasında başvurabilecek. İnşa ve ihale süreci kasım ayında başlayacak, ilk kuralar ise aralık ayında çekilecek. Projeye, 18 yaşını dolduran, en az 10 yıldır Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve üzerine kayıtlı evi bulunmayan herkes başvurabilecek. Kimler başvurabilecek? Başvuru yapacak vatandaşların; İstanbul için aylık hane geliri en fazla 145 bin TL, diğer iller için ise 127 bin TL olması gerekiyor. Projede şehit yakınları, gaziler, engelliler, emekliler, gençler ve çok çocuklu aileler için özel kontenjanlar ayrıldı: Şehit aileleri, terör ve vazife malulleri ile gaziler: yüzde 5 Engelliler: yüzde 5 Üç ve daha fazla çocuğu bulunan aileler: yüzde 10 Emekliler ve gençler (18-30 yaş): yüzde 20 kontenjan hakkına sahip olacak. Konutlar 2+1 ve 1+1 olacak Konutlar, yatay mimari anlayışıyla, geleneksel dokuya uygun biçimde tasarlanacak. Projede 2+1 ve 1+1 daire tipleri yer alacak. Amaç, modern yaşam standartlarını korurken şehir kültürünü ve komşuluk ilişkilerini güçlendirmek. Satış koşulları ve fiyatlar Konutlar devlet güvencesiyle, yüzde 10 peşinat ve 240 ay vadeyle satışa sunulacak. Fiyatlar 1 milyon 800 bin TL’den başlayacak. İstanbul’da taksitler 7 bin 313 TL’den, diğer illerde ise 6 bin 750 TL’den başlayacak. Vatandaşlar, kira öder gibi ev sahibi olma imkânına kavuşacak. Konutların Teslimi Mart 2027’de Başlayacak Projenin inşaat süreci 2025 yılı sonuna kadar hızla devam edecek. İlk teslimatlar Mart 2027 itibarıyla yapılacak. İllere göre konut dağılımı Proje kapsamında inşa edilecek 500 bin sosyal konutun illere göre dağılımı şöyle: İstanbul’da 100 bin, Ankara’da 30 bin 823, İzmir’de 21 bin 20, Bursa’da 17 bin 225 ve Konya’da 15 bin konut yapılacak. Bazı diğer illerdeki rakamlar ise şu şekilde: Adana: 12.292 Antalya: 13.213 Gaziantep: 13.890 Şanlıurfa: 13.190 Hatay: 12.639 Diyarbakır: 12.165 Kayseri: 7.562 Balıkesir: 7.548 Manisa: 7.229 Kahramanmaraş: 8.195 Kocaeli: 10.340 Malatya: 9.609 Van: 6.803 Tekirdağ: 6.865. t24

Üreticilerimize 9-12 milyon arasında katkı sağlamış olacağız

Wed, 29 Oct 25 19:12:21 +0300

Hayvancılık desteklemeleri açısından önem taşıyan yetiştirici birliklerinin 2025 yılı derecelendirme sonuçları açıklandı. Gaziantep Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği, geçen yıl olduğu gibi bu yılda 1. sınıf üretici örgüt unvanını elde etti Gaziantep Koyun Keçi Yetiştiricileri Birlik Başkanı Osman Türkman, ‘’Gaziantep'te 150-200 bin kuzu-oğlağın destekleme kapsamına gireceğini düşünürsek diğer desteklere ilaveten üreticilerimize 9 ile 12 milyon TL katkı sağlamış oluyoruz’’ şeklinde konuştu. Bakanlık çalışmalarında birliğimiz görüşlerini daha çok ifade edebilecek Türkman, ‘’Üreticilerimiz ve birliğimiz; kuzu-oğlak desteği kapsamında diğer desteklere ilaveten kuzu-oğlak başına 60 TL alacaklar. Ziraat Bankası sübvansiyonlu kredilerinde yüzde 5 ek indirim sağlanacak. Hayvancılık yatırım projelerinde ise ek puan avantajı elde etmiş oluyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığının sektörle ilgili çalışmalarında birliğimiz görüşlerini daha çok ifade edebilecek’’ ifadelerini kullandı. Yapılan değerlendirme ve başvurular sonucunda Gaziantep Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin 1. sınıf üretici örgütü olmaya hak kazandığını söyleyen Türkman, ‘’Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2024 yılında uygulamaya konan üretici örgütlerin ve Kooperatiflerin derecelendirilmesi kapsamında birliğimiz 2024 yılında olduğu gibi 2025 yılında da Gaziantep'te 1. sınıf üretici örgütü olmaya hak kazanan tek kurum oldu. Türkiye’de yaklaşık 13 bin üretici örgütü ve Kooperatif içerisinde 2025 yılında 141 üretici örgütü ve Kooperatif 1. Sınıf Üretici Örgütü kapsamına girdi’’ dedi. Haber Merkezi

Enflasyon hedefi ile resmi harç ve vergi zamları birbiri ile uyuşmuyor

Wed, 29 Oct 25 19:11:36 +0300

2025 acenteler ve müşteriler açısından zorlu bir yıl oldu Her yılın bir önceki yılı arattığını ifade eden Roni Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Rıfat Binici, ‘’Her zaman beklendiğimiz içerisinde bulunduğumuz yılın bir önceki yıldan daha iyi geçmesini yönünde. Ancak 2025 hem acenteler hem de müşteriler açısından zorlu bir yıl oldu’’ ifadelerini kullandı. Zorunlu trafik sigortası, her branş için büyük önem taşıyor Zorunlu trafik sigortasının önemine vurgu yapan Binici, ‘’Zorunlu trafik sigortası, her branş için büyük önem taşıyor. Enflasyonun yükselmesinden ve vatandaşın maddi gücünün zayıflamasından dolayı sigorta sektörün çeşitlilik azaldığı gibi aynı zamanda pazar payımız daralıyor. Kesilen poliçe adet bazında bir gerileme varken, rakamsal bir büyümenin olduğunu söyleyebiliriz. Bunun da nedeni sigorta fiyatlarının açıklanan enflasyonun üzerinde olması’’ açıklamasını yaptı. Önümüzdeki günlerde nelerle karşılaşacağımızı bile bilemiyoruz 2026 yılından umutlu olmadıklarını sözlerine ekleyen Binici, ‘’Ekonominin düzelmesini bekliyoruz, ancak bu konuda çok da umut var değiliz. Çünkü aynı beklentilerle 2025 yılına girmiştik, lakin beklediğimiz gibi olmadı. Önümüzdeki yıla istinaden ise bir ışık göremiyoruz. Hatta önümüzdeki günlerde nelerle karşılaşacağımızı bile bilemiyoruz’’ şeklinde konuştu. Sigorta şirketlerinin çok keyfi hareket etmesi sigorta acentelerini zorluyor Sigorta fiyatlarında artışın devam edeceğine dikkat çeken Binici, ‘’Sigorta şirketlerinin çok keyfi hareket etmesi sigorta acentelerini zorluyor, dolayısıyla bundan da tüketiciler olumsuz etkileniyor. 2025 yılında en fazla karşılaştığımız sorunların başında; zorunlu trafik sigortasının yanında ek branş satılmasının istenmesiydi. Geçen hafta bu şekilde ek branş satılmasını zorunlu kılan şirketler hakkında yasal bir düzenlemenin başlatılacağı açıklandı. Buna rağmen sigorta şirketleri aynı şekilde devam ediyor’’ dedi. Maliyet artışlarının poliçe fiyatlarına yansıyacağını aktaran Binici, ‘’Oto branşında poliçe düzenleniyorsa araç parça fiyatları ve işçilik yükselirse, sigorta şirketleri bunu poliçeye yansıtıyor. Aynı zamanda enflasyon hedefi ile resmi harç ve vergi zamları birbiri ile uyuşmuyor. Örneğin; enflasyon beklentisi yüzde 30 ise, Motorlu Taşıtlar Vergisi’nde yüzde 45 oranında bir artış yaşanması fiyatları yükseltir’’ değerlendirmesini yaptı. Sorunlar düzelmedikçe sektörün düzeleceğini düşünmüyoruz Hasar danışmanlık firmalarından dert yanan Binici, ‘’Hasar danışmanlık şirketlerine yönelik bir denetim söz konusu değil. Özellikle Ankara ve İzmir merkezli avukatlık bürolarının kazalarla ilgili vatandaştan vekâlet talep ediyorlar. Vatandaşın kişisel verilerine bunlar nasıl ulaşıyorlar, anlamış değiliz. Bu konuda da herhangi bir çalışma yok. Yani var olan sorunlar düzelmedikçe sektörün düzeleceğini düşünmüyoruz’’ tespitinde bulundu. Haber Merkezi

Bilimin ışığında yetişen gençler geleceğe yön verme gayretinde

Wed, 29 Oct 25 19:10:13 +0300

Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ), Cumhuriyet’in 102’nci yılı kutlamaları kapsamında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Fen Lisesi iş birliğinde “102 Yıllık Işık: Cumhuriyet ve Gençlik” programını gerçekleştirdi. Cumhuriyet coşkusunun kampüsün her köşesine yayıldığı etkinlik, HKÜ kampüs girişinden başlayan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Bando Takımı eşliğindeki Cumhuriyet Yürüyüşüyle başladı. Yürüyüşün ardından kutlama programı, HKÜ Kongre ve Kültür Merkezi’nde devam etti. Programa, HKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Gül Rengin Küçükerdoğan, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Latife Özaydın, akademik ve idari personel, öğrenciler ile TOBB Fen Lisesi öğretmen ve öğrencileri katıldı. İstiklal Marşı ve Saygı Duruşu ile başlayan programın açılışında konuşan ve Cumhuriyetin, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinin en güçlü simgesi olduğuna vurgu yapan Küçükerdoğan; “Cumhuriyetimizin en kıymetli değerleri olan bilim ve eğitim ideallerini yücelten bir üniversite olarak, Türkiye’nin daha aydınlık yarınlara doğru ilerlemesine katkı sunmaktan gurur duyuyoruz. Hasan Kalyoncu Üniversitesi; araştırmayı, üretmeyi ve paylaşmayı esas alan yapısıyla, bilimin ışığında yetişen gençlerle ülkemizin geleceğine yön verme gayretindedir. Her bir öğrencimizle, Cumhuriyetimizin temellerini güçlendiren bir bilgi, emek ve inanç yolculuğunun parçası olmaktan onur duyuyoruz” dedi. Cumhuriyetin geleceğinin, öğrencilerin ufkunda, sorularında, merakında ve cesaretinde yaşadığını vurgulayan HKÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Özaydın, eğitimcilerin Cumhuriyetin çağdaşlaşma idealini yaşatma sorumluluğuna dikkat çekerek, görevlerinin yalnızca bilgi aktarmak değil; düşünen, sorgulayan, üreten ve evrensel değerlere bağlı gençler yetiştirmek olduğunu ifade etti. Etkinlikler kapsamında gerçekleştirilen programda “Cumhuriyet ve Gençlik” konulu konferansta konuşmacı olarak HKÜ Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Murat Erkoç yer aldı. Erkoç, yaptığı konuşmada Cumhuriyetin sadece bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir aydınlanma ve özgürleşme hareketi olduğunu vurguladı. Programın sonunda HKÜ ve TOBB Fen Lisesi 102 Yıllık Yankı Korosu, TOBB Fen Lisesi Müzik Öğretmeni ve Koro Şefi Zişan Gülhan yönetiminde sahne aldı. Seslendirdikleri eserlerle dinleyicilerden büyük alkış alan koro, duygusal anlar yaşattı.Haber Merkezi

Kayıt dışının önüne geçilecek yetkisiz satışlar engellenecek

Wed, 29 Oct 25 19:08:53 +0300

‘Uzun süredir beklediğimiz, mesleğimizi daha düzenli ve güçlü hale getirecek yasal değişiklik nihayet yürürlüğe girdi’ diyen Kalyon Optik İşletmecisi Optisyen Engür Sena Öztokmak, ‘’Mesleğimiz ne yazık ki zaman zaman yetkisiz satışlar, sahte ürünler ve haksız rekabet gibi nedenlerle zarar gördü. Bu düzenleme sayesinde artık hem biz optisyenler hem de vatandaşlarımız daha güvenli bir sistemin içinde olacağız’’ açıklamasını yaptı. Optisyen sektörünü yakından ilgilendiren ‘Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı KHK’de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ 27 Temmuz tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Göz sağlığının, insanların hayat kalitesini doğrudan etkileyen çok değerli bir konu olduğunu, bu yüzden her optisyenin, mesleğini bilgi, dürüstlük ve sorumlulukla sürdürmesi gerektiğini dile getiren Öztokmak, ‘’Yeni yasa, bu anlayışı destekleyen güçlü bir çerçeve sunuyor. Bizler de bu bilinçle hareket ediyor, her müşterimizin yalnızca estetik açıdan değil, sağlık açısından da en doğru gözlükle buluşması için çalışıyoruz. Vatandaşlarımızın bilinçli tercihler yapmasını, ruhsatlı optik mağazalarından güvenli ürünler almasını her zaman önemsiyoruz. Yeni dönemde meslektaşlarımızın dayanışmasının artacağına, vatandaşlarımızın da daha güvenilir hizmet alacağına inanıyorum’’ ifadelerini kullandı. Yapılan değişikliğin sadece bir yasal düzenleme olarak değil, mesleğin geleceğine atılmış umut verici bir adım olarak gördüğünü dile getiren Öztokmak, ‘’Optisyenlik artık sadece gözlük satmakla sınırlı olmayan, halk sağlığını koruyan, bilinçli bir hizmet alanı haline geliyor. Kayıt dışı çalışmanın önüne geçilmesi, yetkisiz satışların engellenmesi ve mesleki standartların yükselmesi, hem bizler hem de vatandaşlarımız için büyük bir kazanım’’ dedi. Yeni düzenlemenin, optisyen-gözlükçü odalarının ve Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliği’nin yeniden yapılandırılmasını kapsadığını hatırlatan Öztokmak, ‘’Artık her ilde odalar kurulacak, bu odalar kendi yönetim, disiplin ve denetleme kurullarını oluşturacak ve hep birlikte Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliği çatısı altında birleşeceğiz. Bu, mesleğimizin yıllardır ihtiyaç duyduğu birlik ve dayanışmanın yasal zemine oturması anlamına geliyor’’ değerlendirmesini yaptı. Mesleki dayanışma açısından herkesin bu sürece destek vermesi çok değerli Kanunla birlikte oda üyeliğinin mesleki faaliyet için zorunlu hale getirildiğine dikkat çeken Öztokmak, ‘’Mesleğini ciddiyetle yapan, kayıtlı ve denetlenebilir şekilde hizmet veren optisyenler için büyük bir güvence oluşturuyor. Artık özel sektörde çalışan optisyenler ve müessese sahipleri oda üyesi olmadan çalışamayacak. Kamuda çalışanlar için üyelik isteğe bağlı olsa da, mesleki dayanışma açısından herkesin bu sürece destek vermesi çok değerli’’ şeklinde konuştu. Aidat konusunda da geçmişe dönük borç talebi yapılmayacak. Yeni kurulan odalar sadece kuruluş tarihlerinden itibaren aidat alabilecek. Bu da herkesin aynı noktadan, eşit şartlarda başlamasını sağlayacak adil bir sistem anlamına geliyor. Kanun yürürlüğe girdiği için şimdi il bazlı oda kurulumları başlayacak, üyelik kayıtları toplanacak ve genel kurullar yapılacak. Bu sürecin sonunda Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliği resmen faaliyete geçecek. Bizler de mesleğimizi temsil eden güçlü bir yapının parçası olacağız’’ diye konuştu. Haber Merkezi

Kopuşun faturası ağır olacak

Wed, 29 Oct 25 15:36:01 +0300

Adaylık sürecinin durması, Türkiye ekonomisine olumsuz yansıyacak Türkiye, Avrupa Birliği adaylık haritasında tek kırmızı ülke oldu. Uzmanlara göre bu tablo yatırım, dış ticaret ve Gümrük Birliği’nde yeni risklerin kapısını aralıyor. Avrupa Birliği’nin “2025 aktüel durum” başlıklı genişleme raporunda, Türkiye’nin adaylık sürecine ilişkin değerlendirme, Ankara-Brüksel hattında yıllardır süren uzaklaşmayı yeniden gündeme taşıdı. Katılım müzakerelerinin 2005’te başlayıp 2016’da fiilen son bulduğu Türkiye, rapordaki aday ülkeler haritasında kırmızıyla işaretlenen tek ülke olarak yer aldı. “Adaylık süreci durduruldu” notuyla birlikte, “Demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel haklar ve yargı bağımsızlığı alanında ciddi gerilemeler yaşanması nedeniyle başka fasılların açılmasının söz konusu olamayacağı” ifade edildi. AB’nin bu değerlendirmesi, Türkiye’nin Birlik’le ilişkilerinde yalnızca diplomatik değil, ekonomik açıdan da yeni bir tabloya işaret ediyor. Uzmanlara göre Ankara’nın AB’den uzaklaşması, yatırımcı güveninden dış ticaret akışına, Gümrük Birliği’nin geleceğinden finansal hareketliliğe kadar pek çok alanda etkisini gösterebilir. Prof. Serap Durusoy, kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerinde görülen aşınmanın hem iç ekonomik dengelerde hem de dış ekonomik ilişkilerde ciddi bir maliyet yarattığını vurguladı: “Küresel ticaretin tarife savaşlarından etkilendiği bu dönemde, Türkiye’nin en önemli ticari ortağı konumunda bulunan AB’den gelen bu olumsuz değerlendirme, dış ticaret üzerinde negatif bir etki yaratacak. Bu durum, cari fazla verme iddiasındaki ekonomi yönetiminin işini zorlaştıracak. Bu da enflasyonla mücadeleyi daha da zorlaştıracak. Dr. Murat Kubilay ise müzakerelerin iyi gitmeyeceğinin başından belli olduğunu; durumun sığınmacı sorunu, Türkiye demokrasisinde gerileme, AB’de sağın yükselmesi gibi hadiselerle doğrulandığını belirtti ve etkileri şöyle sıraladı: “Piyasa zaten Türkiye’nin böyle AB’nin avantajlarından yararlanamayacağını fiyatlamıştı. Fakat son durumlar, AB üyeliği olmasa da sanayi mallarındaki gümrük birliğine, buna hizmetlerin ve zirai ürünlerin dahil edilmesine olumsuz etki yapabilir. Artık yüzde 50’ye yakın pazar payı olan AB ile ihracat ve ithalatımızı güçlendirecek ilişkilerin kurulması zor. Finansal akımlar anlamında ise üyelik elbette bir artı olacaktı ama uzun zamandır bu konuda olumlu bir beklenti yoktu. Üyelik olmadığı için iş dünyasına belki vize konusunda kolaylık sağlanabilir ama bu, piyasalara ve ülkenin makroekonomik durumunda doğrudan etki edecek ölçekte bir ilerleme olmaz.” cumhuriyet

'Vatandaş ev kirasını ödemek için borç çekiyor'

Wed, 29 Oct 25 15:35:22 +0300

CHP’li Gülcan Kış, Hazine’nin borçlanma politikalarını eleştirerek yurttaşın borç yüküne dikkat çekti. Kış, ekonomik yönetimde şeffaflık eksikliğini ve halkın yaşam koşullarındaki zorlukları vurguladı. CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, Hazine’nin borçlanma stratejisini eleştirerek, yurttaşın borç yüküyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Kış, Hazine’nin 2025’in ilk yedi ayında 1 trilyon 700 milyar lira borçlandığını ve bunun 807 milyar lirasının fazla borçlanma olduğunu hatırlattı. Kış, Hazine’nin fazla borçlanmayı “nakit rezervi” olarak açıklamasına tepki gösterdi: Hazine kasasında 321 milyar lira tutarken, vatandaşın cebinde tek kuruş kalmadı. Ortalama kredi kartı borcu 120 bin liraya ulaşmış durumda. Asgari ücret 22 bin lira, emekli maaşı 14 bin lira. Artık bankalar ‘kira kredisi’ vermeye başladı; vatandaş ev kirasını ödemek için bile bankalardan borç çekiyor. Halk borçla yaşarken, Hazine borçla zenginleşiyor. Kış, Hazine’nin borçlanmayı “strateji” adı altında meşrulaştırmasının faiz lobilerine hizmet ettiğini ve ekonomik yönetimde şeffaflık eksikliği bulunduğunu vurguladı. Kış, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in tasarruf çağrılarına dikkat çekerek, “Vatandaşa sabır, memura tasarruf, emekliye kırıntı, ama Hazine’ye gelince sınırsız borçlanma. Şimşek’in modeli halkı değil, piyasa aktörlerini koruyor. Rasyonellik dedikleri şey; üretimi değil, faizi büyütmek olmuş” dedi. Kış sözlerini şöyle sürdürdü: Ekonomiyi borçla değil, güvenle yönetirsiniz. Şeffaflık yoksa, bütçe rakam değil, yüktür. Hazine’nin ‘nakit tamponu’ bahanesiyle yaptığı fazla borçlanma, halkın cebinden alınan paranın faiz lobisine aktarılmasıdır. Bu, milletin geleceğine vurulmuş bir zincirdir. Kış, Hazine’nin yanıtlarının ekonomik krizin boyutunu ortaya koyduğunu belirterek, “Bakanlık rakamlarla yüzleşmekten kaçıyor. Bu da Türkiye’nin ekonomi yönetiminde geldiği noktanın en açık göstergesidir. Hazine’nin eli kasada, gözü faizde. Biz halkın cebinden alınan her kuruşun hesabını sormaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. cumhuriyet

Çifte vatandaşlara zorunlu askerlik şartı kaldırılıyor

Wed, 29 Oct 25 15:34:49 +0300

Yeni düzenleme ile yurt dışı borçlanma ile emekli olan gurbetçi vatandaşlar Türkiye’de hem çalışıp hem de emekli aylığını alabilecek. Çifte vatandaşlığı olanlara ise zorunlu askerlik şartı kaldırılacak. Türkiye Gazetesi'nin haberine göre; yurt dışında borçlanma yoluyla emekli olan vatandaşların yaşadığı mağduriyetler gideriliyor. Yeni düzenleme ile tam zamanlı çalışma hakkı ile emekli maaşlarında kesintinin önüne geçilecek. Ayrıca çifte vatandaşlara zorunlu askerlik şartı kaldırılıyor.t24

Süper Lig'de 10 haftada 8 takım teknik direktör değiştirdi

Wed, 29 Oct 25 15:34:07 +0300

En erken teknik adam değişikliğine giden kulüp Gaziantep FK oldu Trendyol Süper Lig'de geride kalan 10 haftanın ardından 18 takımdan 8'inde teknik direktör değişikliği yaşandı. Süper Lig'de sezonun ilk 10 haftası geride kalırken istediğini bulamayan Gaziantep FK, Beşiktaş, Fenerbahçe, RAMS Başakşehir, ikas Eyüpspor, Zecorner Kayserispor, Hesap.com Antalyaspor ve Gençlerbirliği teknik direktör değişikliğine gitti. Bu sezon en erken teknik adam değişikliğine giden kulüp Gaziantep FK oldu. Sezona İsmet Taşdemir yönetiminde giren Gaziantep FK, 3. haftada Burak Yılmaz'ı göreve getirdi. Beşiktaş ve Fenerbahçe erkencilerden Beşiktaş ve Fenerbahçe, birer gün arayla teknik direktörleri ile yollarını ayırdı. Sezona Norveçli teknik adam Ole Gunnar Solskjaer yönetiminde başlayan Beşiktaş, Avrupa kupası elemelerinde istediği sonuçları alamadı. Portekizli çalıştırıcı Jose Mourinho yönetiminde yeni sezona giren Fenerbahçe ise hem Süper Lig hem de Avrupa kupaları elemelerinde beklentilerin altında kaldı. Solskjaer'in yerine Beşiktaş'ın başında daha önce şampiyonluk yaşayan Sergen Yalçın getirildi. Fenerbahçe'nin başına ise İtalyan çalıştırıcı Domenico Tedesco geçti. Sarı-lacivertliler, yeni teknik direktörünün liderliğinde ligde 4 galibiyet, 3 beraberlik alırken, UEFA Avrupa Ligi'nde 2 galibiyet ve 1 yenilgi yaşadı. Başakşehir de değişikliğe gitti Süper Lig'deki dördüncü teknik direktör değişikliğini RAMS Başakşehir yaptı. Geçen sezon ligi 5. sırada bitirerek UEFA Konferans Ligi'nde eleme oynama hakkı elde eden turuncu-lacivertliler, 2 tur geçmesine rağmen play-off'ta Romanya ekibi Craiova'ya elendi. Avrupa'ya veda eden Başakşehir, Süper Lig'deki 2 müsabakada da beraberlik yaşayınca teknik direktör Çağdaş Atan ile karşılıklı anlaşılarak yollarını ayırdı. Atan'ın yerine son olarak Almanya'nın Borussia Dortmund takımını çalıştıran eski milli futbolcu Nuri Şahin getirildi. Şahin yönetimindeki turuncu-lacivertliler, ligde çıktığı 7 müsabakada 2'şer galibiyet ile beraberlik ve 3 mağlubiyet yaşadı. Selçuk Şahin ile Markus Gisdol, görevlerinde 4 aydan fazla kalamadı Sezon başında ikas Eyüpspor'a gelen Selçuk Şahin ile Kayserispor'un başına geçen Markus Gisdol, takımlarında 4 aydan fazla görev alamadı. Emre Belözoğlu'nun Antalyaspor macerası 267 gün sürdü Geçen sezonun yarısında Antalyaspor'un başına geçen Emre Belözoğlu ile 267 gün sonra yollar ayrıldı. Belözoğlu'nun ardından takımın başına Erol Bulut getirildi. Son değişiklik Gençlerbirliği'nden Süper Lig takımları arasındaki son teknik adam değişikliğini Gençlerbirliği yaşadı. Başkent temsilcisi, dün teknik direktör Hüseyin Eroğlu ile yollarını ayırdı. Gençlerbirliği, Eroğlu'nun ardından takımın başına Volkan Demirel'i getirdi.t24

On Hotels Alanya Belediyespor’u 3-2 mağlup etti

Wed, 29 Oct 25 15:33:13 +0300

SMS Grup Efeler Ligi'nde mücadele eden Gaziantep Gençlik Spor Kulübü (GSK), ligin ikinci haftasında sahasında ağırladığı On Hotels Alanya Belediyespor’u 3-2 mağlup ederek ligdeki ilk galibiyetini elde etti. Şahinbey Spor Salonu’nda oynanan karşılaşma büyük bir heyecana sahne oldu. Baştan sona çekişmeli geçen maçı Gaziantep Valisi Kemal Çeber, AK Parti Gaziantep Milletvekili Bünyamin Bozgeyik ve Gençlik ve Spor İl Müdürü Numan Nafiz Şahin protokol tribününden takip etti. Setlerde Büyük Mücadele Maça iyi başlayan konuk ekip ilk seti 25-17 kazanarak öne geçti. Ancak ikinci sette dengeyi bulan Gaziantep GSK, 25-22’lik skorla durumu eşitledi. Üçüncü sette de üstünlüğünü koruyan kırmızı-siyahlılar, aynı skorla 25-22 kazanarak 2-1 öne geçti. Dördüncü sette Alanya Belediyespor’un üstünlüğü vardı; konuk ekip bu seti 25-15 kazanarak maçı tie-break setine taşıdı. Final setinde ise sahada yalnızca Gaziantep GSK vardı. Tribünlerin desteğini arkasına alan ev sahibi ekip, 15-11’lik skorla seti ve maçı kazanarak salondan 3-2 galip ayrıldı. Bozgeyik: “Gazianteplileri Takımımıza Sahip Çıkmaya Davet Ediyorum” Maçın ardından değerlendirmelerde bulunan AK Parti Gaziantep Milletvekili Bünyamin Bozgeyik, galibiyetin şehir adına büyük anlam taşıdığını belirterek, “Efeler Ligi’nde ilk galibiyetimizi aldık. Bu galibiyet sadece bir spor başarısı değil, Gaziantep’in spora verdiği değerin bir göstergesi. Takımımızın mücadelesiyle gurur duyuyoruz. Bundan sonraki maçlarda da tüm Gazianteplileri bu güzel salonu doldurmaya davet ediyorum.” dedi. Şahin: “Dar bütçeyle, büyük yürekle başarıyoruz” Gençlik ve Spor İl Müdürü Numan Nafiz Şahin ise duygularını şu sözlerle paylaştı: “Efeler Ligi çok kıymetli bir lig. Gaziantep olarak bu lige değer kattığımıza inanıyoruz. En dar bütçeyle, genç ve milli oyunculara şans vererek mücadele ediyoruz. Bu galibiyet, inançla nelerin başarılabileceğini gösterdi. Tribünlerde daha fazla seyirci görmek istiyoruz. Çünkü bu takım, bu şehir için oynuyor. Herkesin bu emeğe sahip çıkmasını bekliyoruz.” Bağcı: “Bu Galibiyet Takım Ruhunun Eseri” Gaziantep GSK Antrenörü Ali Bağcı ise galibiyeti şu sözlerle değerlendirdi: “Alanya gibi güçlü bir takımı yenmek bizim için gurur verici. Lige geç başlamamıza rağmen mücadeleyi bırakmadık. Oyuncularım sahada yüreklerini koydu. Bu galibiyet moral ve motivasyon açısından çok değerli. Gaziantep halkını tribünlere davet ediyoruz.” Haber Merkezi

Kredi kartı faciasının sebebi yıllık gecikme faiz oranları…

Wed, 29 Oct 25 12:29:50 +0300

Devlet, okullarındaki eğitim sistemini bitiriyor

Wed, 29 Oct 25 12:29:17 +0300

Gaziantep duman ortalaması en yüksek kentlerin basında geliyor

Wed, 29 Oct 25 12:28:47 +0300

Kuşlar korkuttu

Wed, 29 Oct 25 12:28:21 +0300

Sanatla geri kalmışlıktan kurtulabiliriz

Wed, 29 Oct 25 12:27:52 +0300

Başbakanın kardeşinin kısa zamanda çok zengin olması hakkında konuşmak istemedi

Wed, 29 Oct 25 12:27:09 +0300

Zamsız günümüz geçmeyecek mi?

Wed, 29 Oct 25 12:26:18 +0300

Belediye ekmeğe zam yaptı Belediye Başkanı Ömer Arpacıoğlu tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre francala ve pide ekmeğe yapılan zam dünden itibaren uygulanmaya başladı. Pidenin ve francalanın tanesinin fiyatları sabit tutulurken, yumaklar küçüldü. Francalanın 425 gramı yine 60 liradan satılacak. Eskiden francalar 435 gram olarak yapılıyordu. Pidenin tanesi 165 grama indirildi. Yine 20 liradan satılacak. Eskiden bir pide 168 gramdı. Pidenin kilogramı 119.8 liradan 121.4 liraya, francalanın kilosu ise 132 liradan 135 liraya çıkarıldı.

İlimizde 100 kişiden 22’si okuma bilmiyor

Wed, 29 Oct 25 12:25:45 +0300

Köylü kadınların zamanlan değerlendiriliyor

Wed, 29 Oct 25 12:25:17 +0300

Cumhuriyetin 102. Yaşı kutlu olsun

Tue, 28 Oct 25 22:06:00 +0300

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 102. yıldönümü tüm yurtta törenlerle kutlanıyor. Büyük Önder Atatürk’ün 29 Ekim 1923’te TBMM’de cumhuriyeti ilan etmesinin üzerinden 102 yıl geçti. Yalnızca saltanatın sonu değil; Türkiye halkının kendi kaderine el koyduğu tarih olan 29 Ekim 1923 Mustafa Kemal Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü, yalnızca bir ilke değil, bugün bizlere yön veren tarihsel bir çağrıdır. Cumhuriyet, laiklik temelinde yükselmiş; yurttaşları kulluktan kurtarıp özgürlüğün sahibi yurttaşlar yapmıştır.

Kız çocukları, çocuk yaşta evlilik, şiddet ve istismarın hedefi haline getiriliyor

Tue, 28 Oct 25 22:05:31 +0300

Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde bir haftadır kayıp olan 16 yaşındaki Hasret Akkuzu’nun cansız bedeni su kuyusunda bulunurken, 16 yaşındaki başka bir kız çocuğu karın ağrısı şikayetiyle hastanede doğum yaptı Eğitim Sen Gaziantep Şubesi Kadın Meclisi, yaptığı açıklamada, ‘Yaşanan bu iki olay, ülkemizde çocukların nasıl bir güvensizlik ortamında yaşadığını bir kez daha gösterdi’ ifadelerini kullandı. Gerici ideolojik hedefler çocukların yaşamını tehdit ediyor Eğitim Sen Gaziantep Şubesi Kadın Sekreteri Gülfidan Özpolat, ‘’Eğitimden uzaklaşan her çocuk, özellikle de kız çocukları, çocuk yaşta zorla evlilik, şiddet ve istismarın hedefi haline getiriliyor. Eğitim politikalarının çocukların gelişimi, güvenliği ve geleceği için değil; piyasa çıkarları ve gerici ideolojik hedefler doğrultusunda şekillendirilmesi, doğrudan doğruya çocukların yaşamını tehdit eden sonuçların ortaya çıkmasına neden oluyor’’ dedi. Yaşamları tehdit altında Bu olayların sadece bireysel bir trajedi değil, ülkemizde eğitimden sosyal politikaya, çocuk koruma sisteminden toplumsal cinsiyet eşitliğine kadar her alanda içten içe çürüyen ve çöken bir toplumsal ve siyasal düzenin sonucu olduğunu dile getiren Özpolat, ‘’İki kız çocuğu da son dönemde benzer biçimde yaşamını yitiren, istismara maruz kalan, çocuk yaşta doğum yapan diğer kız çocukları gibi örgün eğitim dışında kalmış, açık lise öğrencisi. Bu durum, çocukların örgün eğitim sürecinden koparıldığında nasıl savunmasız, güvencesiz ve yalnız kaldıklarının, yaşamlarının nasıl tehdit altında olduğunun en somut göstergesi’’ açıklamasını yaptı. Piyasacı, dinci, gerici, cinsiyetçi eğitim politikaları çocukları korumasız bıraktı Son yıllarda iktidar eliyle yürütülen politikalarla zorunlu eğitimin fiilen kısaltılmasının, çocuk yaşta “açık liseye yönlendirme uygulamaları, karma eğitim ile çelişen uygulamalar ve yoksul çocukların okuldan koparılmasının, çocukların eğitim hakkını olduğu kadar, yaşam hakkını da doğrudan tehdit eder hale geldiğini sözlerine ekleyen Özpolat, ‘’Devletin asli görevi, her çocuğun kamusal ve güvenli okullarda, nitelikli öğretmenler eşliğinde eğitim almasını sağlıyor. Ancak yıllardır uygulanan piyasacı, dinci, gerici, cinsiyetçi eğitim politikaları; laikliği, bilimi ve toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alarak, çocukları korumasız bıraktı’’ şeklinde konuştu. Özpolat, ‘’Eğitim, çocukları yaşamdan, toplumdan ve eşitlikten koparan değil; onları güçlendiren, koruyan, özgürleştiren bir süreç olmalı. Kamusal, bilimsel, laik, cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitim; yalnızca bir pedagojik tercih değil, “çocukların yaşam hakkını korumanın en temel güvencesidir”. Katledilen, 16 yaşında doğum yapan her kız çocuğu, bu ülkenin eğitim sistemine ve sosyal politikasına yöneltilmiş bir “suç duyurusudur”. Bu nedenle asıl sorumlular sadece failler değil, bu düzeni yaratan ve doğrudan çocukların yaşam hakkını tehdit eder hale gelen politikalar’’ değerlendirmesinde bulundu. Haber Merkezi

Artık bilimsel ve mesleki gerçeklikler önemsenmeli

Tue, 28 Oct 25 22:04:43 +0300

Önceki akşam Balıkesir’e bağlı Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki deprem, ülkemizdeki deprem gerçeğini bir kez daha hatırlattı İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Burkay Güçyetmez, ‘’Bilimsel ve mesleki gerçeklikler artık önemsenmeli. Artık ülke olarak samimi olmalıyız. Kararlı olmalıyız. Tüm uyarılarımız çabalarımız bizim yalnızca mesleki değil, aynı zamanda insani ve vicdani bir sorumluluğumuz’’ dedi. Mevcut yapı stokunun envanteri çıkarılmalı Depremin ülkemizin önemli bir gerçeği olduğunu kaydeden Güçyetmez, ‘’Depreme hazırlıklı olmak güvenli yapı stoku ile başlar. Mevcut yapı stokunun envanterinin çıkarılması, mevcut durum tespit edilerek acilen güçlendirilmesi veya yenilenmesi gereken binalar belirlenerek bir plan doğrultusunda yapı stokunun depreme dirençli hale getirilmesi ivedilikle sağlanmalı’’ ifadelerini kullandı. Gerekli altyapıların sağlanması çok önemli ve hayati konular Güçyetmez, ‘’Deprem toplanma alanlarının belirlenmesi ve de korunması, iklim koşullarına göre belirlenecek gelecek senaryoları üzerinden gerekli hazırlıkların yapılması, iletişimin farklı kanallarla kesintisiz sağlanması için gerekli altyapıların sağlanması çok önemli ve hayati konular’’ şeklinde konuştu. Var olanlar eksiklikleri tespit edilmeli ve de acilen yenilenmeli Unutulan, görmezden gelinen, ihmal edilen, bilime rağmen kabul edilmeyen tüm konuların ivedilikle hatırlanması, ele alınması ve hukuki eksiklikler giderilmesi gerektiğini dile getiren Güçyetmez, yapı üretim sürecinin tüm aşamalarının uygun şekilde işlemesini sağlayacak kanunların ve yönetmeliklerin bir an evvel çıkarılması, var olanların eksiklikleri tespit edilmesi ve de acilen yenilenmesi çağrısını yineledi. Ülkemizin yerleşim politikaları fiziki planlaması hazırlanmalı Şube Başkanı Güçyetmez, ‘’Ülkemizin yerleşim politikalarının fiziki planlamasının hazırlanması, afet etkilerine dayanıklı yapım sistemlerinin olması gereken stratejisinin geliştirilmesi ve ilgili tüm kanun ile yönetmeliklerin afet risklerini azaltmaya odaklı olarak gereği gibi uygulanması bizi sağlıklı ve güvenli yaşam mekanlarına sahip olma amacına ancak ulaştıracak’’ açıklamasını yaptı. Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde meydana gelen ve çevre illerde de hissedilen depremden etkilenen tüm yurttaşlara geçmiş olsun dileklerini ileten Güçyetmez, afetin, bir doğa olayının kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlar olduğunu ve doğanın kendi kurallarının her zaman işleyeceğini, önemli olanın yaşanacak doğa olaylarını afete dönüştürmeyecek yapıların üretilmesi ve sağlıklı bir çevrenin yaratılması ifadelerini kullandı. Haber Merkezi

Geçtiğimiz yılın kaybı telafi edilmeli

Tue, 28 Oct 25 22:02:33 +0300

Tez-Koop İş Sendikası Gaziantep Şube Başkanı Bilal Öztokmak, ‘’Geçmiş yılın enflasyonunun altında belirlenen tutar, yılın yarısında kendi belirlediği adını hedeflenen enflasyon koyduğu oranın bile altında kaldı. İşçi sınıfı bu tutumundan dolayı hükümetten alacaklı, önce geçtiğimiz yılın kaybı telafi edilmeli, sonrasında 2026 yılının hesabına girilmeli’’ dedi. Emeğinin çalışmasının karşılığında geçimini sağlayacak güvenceli bir yapı isteniyor 2026 yılında hükümetin asgari ücretteki tercihini aynı şekilde kullanması halinde toplumla arasındaki oluşan kırılma derinleşeceğini sözlerine ekleyen Öztokmak, ‘’Türk-İş konfederasyonumuzun aldığı karar son derece yerindedir, sonrasında Hak-İş konfederasyonu da davet edilmesi halinde bu komisyona katılmayacağını açıkladı ki bu da son derece önemli. Eğer hükümet bu tavrından vazgeçip işçinin kendisi ve ailesinin geçim şartlarına göre akılcı bilimsel ve uzlaşıyı önceleyen bir yapı oluşturmazsa işçi temsilcileri olmaksızın, işveren kesimi birlikte asgari ücreti belirleyecek, zaten fiiliyatta olan şey yıllardır böyle. Bir yurttaş olarak da bunu arzu etmiyoruz, ancak çalışma bakanının işçi konfederasyonlarının bu komisyonla alakalı sıkıntılarını anlamış değilim minvalinde ki açıklaması hayal kırıklığı oldu. Hâlbuki talep gayet açıktır, işçinin ve ailesini açlığa mahkûm etmeyecek, emeğinin çalışmasının karşılığında geçimini sağlayacak güvenceli bir yapı istiyor’’ açıklamasını yaptı. Her platformda dile getirmek, toplumsal duyarlılık oluşturmak zorundayız ‘Hükümetin tercihine karşılık sendika konfederasyonlarının ise sadece komisyona katılmayıp sergileyecekleri pasif direniş yeterli değil’ diyen Öztokmak, ‘’Asgari ücret politik bir konu değil, milyonlarca insanın ve çocuklarının günümüzün ve geleceğinin belirlenmesi. Ülkemiz insanlarının onurlu bir yaşam ile açlık arasında ki yol ayrımının adı. Her türlü günlük suni politik gündemlerin dışında halkın tek gerçek gündemidir. İşçi konfederasyonları halkın gündemini örgütlemeli ve yegâne gündem olmasını sağlayacak yöntemler uygulamalı. Bu yönde tarihi bir sorumluluk altındadır, yoksa salt masadan çekilerek emek sınıfının çıkarları korunamaz. Müzakere olmuyorsa uzlaşı olmuyorsa bu konuda etkili mücadele programları oluşturarak bunu halka açıklamak zorundadırlar. Emek sınıfı ve toplum bu konuda konfederasyonlardan açıklama beklemektedir. Bizler sorumluluğumuz gereği bunu her platformda dile getirmek, toplumsal duyarlılık oluşturmak zorundayız’’ mesajını verdi. Haber Merkezi

“Antep’in sorunları masada değil, sokakta görülür”

Tue, 28 Oct 25 22:00:26 +0300

CHP Gaziantep Eski İl Başkanı Neşet Uçar, partililere ve örgüt yöneticilerine dikkat çeken bir çağrıda bulundu ‘Her Cuma bir mahallede olmalı, halkın sofrasına, derdine, sokağına gitmeliyiz’ diyen Uçar, örgütü sahaya davet etti. ‘’Gaziantep’in sorunları masalarda değil, sokakta görülür. Bu kentin sesi atölyelerde, pazar yerlerinde, kahvehanelerde ve evlerde duyulur. Biz halktan kopmayız, biz halka gideriz’’ dedi. CHP Genel Başkan Özgür Özel’in Türkiye genelinde sürdürdüğü halk buluşmalarına atıfta bulunarak, benzer bir çalışmanın Gaziantep’te de başlatılması gerektiğini vurguladı. ‘’Gaziantep örgütü, her Cuma günü farklı bir mahallede esnafı, kadınları, gençleri ve emekçileri ziyaret etmeleri gerekiyor. Kadın kollarımız ev ev gezecek, gençlik kollarımız sokaklarda halkla buluşacak, il ve ilçe başkanlarımız esnafla, emekçiyle bir araya gelecek. Günün sonunda mahallenin kalbinde küçük ama güçlü bir miting düzenleyerek halkımıza sesleneceğiz’’ açıklamasında bulundu. Halk bizi dinlesin ama daha önemlisi biz halkı dinleyelim Ziyaretlerin sadece bir saha çalışması değil, aynı zamanda Genel Başkan Özgür Özel’in Gaziantep’te gerçekleştireceği büyük mitinge hazırlık olacağına dikkat çeken Uçar, kentin sorunlarının masada değil, sahada görüleceğini söyledi. Şehrin gerçek gündeminin halkın içinde anlaşılabileceğini ifade eden Uçar, ‘’Gaziantep’in sorunları masalarda değil, sokakta görülür. Bu kentin sesi atölyelerde, pazar yerlerinde, kahvehanelerde ve evlerde duyulur. Biz halktan kopmayız, biz halka gideriz. Halk bizi dinlesin ama daha önemlisi biz halkı dinleyelim’’ diye konuştu. Gaziantep’te yeniden umudu yeşerteceğiz CHP’nin sahaya yeniden inerek yurttaşların yaşadığı ekonomik ve sosyal sıkıntıları doğrudan dinleyeceğini, partinin asıl gücünün halktan geldiğini aktaran Başkan Uçar, büyük mitinge giden yolun mahallelerden geçtiğini ifade etti. ‘’CHP’nin Gaziantep’teki yeni saha planı yalnızca örgütsel değil, aynı zamanda bir dayanışma hareketi. Bu çalışma, büyük Gaziantep mitingine giden yolun ilk adımı. Her hafta bir mahallede olmalıyız, hiçbir kapı çalınmadan, hiçbir el sıkılmadan kalmayacak. Örgütümüzün enerjisiyle, kararlılığıyla bu süreci omuzlayacağız. Gaziantep’te yeniden umudu yeşerteceğiz. Çünkü biz yaparız. Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz. Bu ülkenin umudu hâlâ Cumhuriyet Halk Partisi’nde’’ mesajını verdi. Haber Merkezi

Burak Yılmaz yönetiminde ilk mağlubiyet 0-4

Tue, 28 Oct 25 17:06:36 +0300

Fenerbahçe, Süper Lig’in 10. haftasında Gaziantep FK'yı deplasmanda 4-0 mağlup etti. Sarı-lacivertliler, henüz 5. dakikada En-Nesyri ile öne geçti. Dakikalar 21'i gösterdiğinde Faslı golcü tekrar sahneye çıktı skoru ve 2-0'a getirdi. Karşılaşmanın üçüncü golü oyuna sonradan giren Talisca'dan geldi ve 81. dakikada fark 3'e çıktı. Gaziantep FK'da 86. dakikada Abena gördüğü kırmızı kartla takımını 10 kişi bıraktı. Maçta son sözü ise 88. dakikada Anderson Talisca söyledi. Bu sonuçla birlikte Fenerbahçe, puanını 22 yaptı ve zirveyi 6 puan geriden takibini sürdürdü. Burak Yılmaz'ın öğrencileri ise 17 puanda kaldı. Sarı-lacivertliler gelecek hafta Beşiktaş ile deplasmanda karşılaşacak. Gaziantep FK, Alanyaspor'a konuk olacak.

Kendi çiftçimizi korumadığımız sürece ithalata bağımlı hale geleceğiz

Mon, 27 Oct 25 20:59:16 +0300

Buğdayın maliyeti 10 lira ise devlet 12 lira veya daha yüksek fiyattan alım garantisi vermeli Ziraat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Yusuf Yılmaz, yaptığı açıklamada, ‘’Kendi çiftçimizi korumadığımız sürece ithalata bağımlı hale geleceğiz’’ uyarısında bulundu Çiftçinin para kazanacağı şekilde alım taahhüdü verilmesi gerekiyor Çiftçilerin zor durumda olduğunu dile getiren Yılmaz, ‘’Çiftçinin para kazanacağı şekilde alım taahhüdü verilmesi gerekiyor. Örneğin; buğdayın maliyeti 10 lira ise devletin 12 lira veya daha yüksek fiyattan alım garantisi vermeli. Kendi çiftçimizi korumadığımız sürece ithalata bağımlı hale geleceğiz. Gaziantep, un ve makarna üretiminde Türkiye’nin ilk sırasında dünyanın ise sayılı şehirleri arasında yer alıyor. Dolayısıyla buğday rekoltesi az olduğunda ithalat yapıp, işleyip, mamul haline getirip ihraç ediyoruz. Ama ülkemizdeki çiftçinin ürettiği buğday ile ithal edilen buğday aynı tutmamalıyız’’ ifadelerine yer verdi. Dikilmeyen ve ekilmeyen tarım arazilerinin kalmaması sağlanmalı Girdi maliyetlerinin çiftçinin belini büktüğünü söyleyen Yılmaz, ‘’Kuraklık nedeniyle çiftçiler, bu yıl hasat yapamadı, dolayısıyla giderlerin karşılığını alamadı. Elinde ne kadar para varsa gübre, ilaç ve mazot alacak olan çiftçi yine aynısını yaşar mıyım, hayal kırıklığına uğrar mıyım endişesi ve korkusu yaşıyor. O yüzden Tarım ve Orman Bakanlığı, mazot ve gübre destekleme ödemelerini öne çekerek, hesaplara yatırmalı. Dikilmeyen ve ekilmeyen tarım arazilerinin kalmaması sağlanmalı’’ şeklinde konuştu. Günümüz konjonktüründe mümkün görünmüyor Gübre ve akaryakıtta dışa bağımlı olduğumuzdan fiyatının düşmesinin zor olduğunu söyleyen Yılmaz, ‘’Enflasyonu sabit tuttuğumuzda veya düşürdüğümüzde girdi maliyetleri de buna bağlı olarak düşecek. Lakin günümüz konjonktüründe bu mümkün görünmüyor. En azından çiftçi, maliyetlerin üzerinde satış yaparsa yüksek girdilerden en az şekilde etkilenir’’ açıklamasını yaptı. Tarım ve Orman Bakanlığı ödemeleri bir an önce yapmalı Büyükşehir Belediyesi’nin mazot desteğine değinen Yılmaz, ‘’Tarım ve Orman Bakanlığı, yüzde 50 hibeli mazot ve gübre desteğinde bulunuyor, ama ödemeler bir sonraki yıl hesaplara yattığından enflasyon ve artan maliyetlerden dolayı yüzde 50’yi karşılamıyor. Büyükşehir Belediyesi şehirdeki 46 bin çiftçiye 5 milyon 116 bin litre mazot desteği veriyor. Bu destek hububat ekimi öncesinde çok önem arz ediyor. Buna bağlı olarak ise Tarım ve Orman Bakanlığı’da ödemeleri bir an önce yapmalı’’ dedi. Zirai ilaç bayilerine faizsiz kredi imkanı sunulmalı ‘Çiftçilerin ekonomisinin kötü olmasından zirai ilaç ve gübre bayileri çok olumsuz etkileniyor’ diyen Yılmaz, ‘’Zirai ilaç ve gübre bayileri, hasada vadeli satış yapıyorlar. Ama çiftçi hasattan istediğini alamayınca bu defa da bayilerin ödemesini yapamıyor. Bunun sonucu olarak ilaç bayileri de zor durumda. Dolayısıyla zirai ilaç bayilerine faizsiz kredi imkanı sunulmalı’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Çözüm olarak görülen uygulamalar, artık birer rant kapısına dönüşmüş durumda

Mon, 27 Oct 25 20:58:17 +0300

Ekonomik krizin gün geçtikçe etkisini arttırdığı Antep’te firmalar konkordato ilan etmeye devam ediyor Mali Müşavir Eren Ovayolu, ‘’Ekonomide, hukukta, hatta sosyal düzenin bazı alanlarında “çözüm” olarak görülen uygulamalar, artık birer rant kapısına dönüşmüş durumda’’ dedi. Bir sistemin, amacından sapmaya başladığında artık o sistem toplumun değil, çıkar gruplarının hizmetine gireceğine dikkat çeken Ovayolu, son dönemde ülkemizde böyle bir tablo ile karşı karşıya olunduğunun altını çizdi. Mevzuatın boşluklarının fırsata çevrilmesi “iş modeli” haline getirildi ‘’Rant kelimesi yalnızca para kazanmak anlamına gelmiyor; bazen zaman kazanmak, hesap vermemek, sorumluluktan kaçmak da bir rant. Birçok kişi, sistemin açıklarını kullanarak bu tür rantların peşine düşüyor. Gerçek emek veren, üretmeye çalışan, borcunu ödemeye gayret eden insanlar mücadele ederken, bazıları yalnızca mevzuatın boşluklarını fırsata çevirmeyi “iş modeli” haline getirdi’’ ifadelerini kullandı. Sistemin bazı noktaları kişisel çıkara dönüştürüldüğünde, dürüst olan cezalandırılır, hile yapan ödüllendirilir ‘Gaziantep’in üretim gücü, emeği ve alın teri bu tür kolaycılıklara kurban edilmemeli’ diyen Ovayolu, ‘’Konkordato bir ‘Çözüm yolu’ değil, dürüst işletmelere verilmiş bir ‘İkinci şans’ olmalı. Gerçek ekonomiyi ayakta tutacak olan da dürüstlük, denetim ve güven. Oysa bu tür kolaycı yaklaşımlar, sadece birkaç kişinin değil, tüm toplumun geleceğini çürütüyor. Bir ülkenin ekonomisi adalet, güven ve emek üzerine kurulur. Ancak sistemin bazı noktaları kişisel çıkara dönüştürüldüğünde, dürüst olan cezalandırılır, hile yapan ödüllendirilir. İşte en tehlikeli çürüme bu’’ değerlendirmesini yaptı. Konkordato bir fabrikanın çöküşü, bir mahallenin geçim kapısının kapanması demek Konkordato kelimesinin sık duyulmaya başlandığını sözlerine ekleyen Mali Müşavir Ovayolu, ‘’Bir dönem nadiren karşılaştığımız bu süreç, bugün ne yazık ki bölge ekonomisinde yaygın bir ‘Çıkış kapısı’ haline geldi. Gaziantep’te bazı firmalar, borçlarını ödemek yerine konkordato ilan ederek zamanı lehine çevirmeye çalışıyor. Hatta bazen aynı işletmeler, isim değiştirip yeniden faaliyete başlıyor. Bu durum, hem tedarik zincirini hem de küçük esnafı derinden sarsıyor. Oysa Gaziantep gibi üretim gücü yüksek bir şehirde, bu tür uygulamalar zincirleme etki yaratıyor. Bir fabrikanın konkordato ilanı, ona mal satan on küçük işletmenin de sarsılması anlamına geliyor. Kısacası, bir fabrikanın çöküşü, bir mahallenin geçim kapısının kapanması demek’’ şeklinde konuştu. Şeffaflık ve hesap verebilirlik olmazsa, konkordato sadece bir kaçış planı olmaya devam edecek Ovayolu, ‘’Artık rant kapısı haline gelen her uygulama, sadece ekonomik bir sorun değil; etik bir yıkım. Çünkü insanlar artık çabalamak yerine nasıl yırtarım? sorusuna yanıt arıyor. Devletin ve toplumun görevi, bu zihniyeti ödüllendiren düzeni değil, emeği koruyan adaleti yeniden inşa etmek. Gerçek reform, yasaları artırmakla değil; vicdanı ve sorumluluğu yeniden hatırlatmakla olur. Bir toplumda rant arayanlar değil, değer üretenler kazanıyorsa; işte o zaman düzen gerçekten işler. Bu nedenle hem yerel yönetimlerin hem ticaret odalarının hem de ilgili kurumların bu süreci daha sıkı denetlemesi gerekiyor. Şeffaflık ve hesap verebilirlik olmazsa, konkordato sadece bir kaçış planı olmaya devam edecek’’ değerlendirmesini yaptı. Haber Merkezi

Protesto edilen senette yaşanan artış endişe verici boyutlarda

Mon, 27 Oct 25 20:57:12 +0300

Kentte 9 aylık dönemde 5 bin 232 senet protesto edildi Ekonomik krizin her geçen gün arttığı Antep’te protesto edilen senette yaşanan artış korkutmaya devam ediyor. Ülkemizin ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük sanayi ve metropol şehirleri arasında yer alan Antep’te, ekonomik krizin etkilerini artarak sürüyor. Konkordato ilanlarının arttığı, küçük esnafın ve firmaların kepenk kapatmayı sürdürdüğü kentte, bu yılın ocak-eylül döneminde 5 bin 232 senet protesto edildi. Ülke genelinde 216 bin senet protesto edildi Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi, 2025 yılının 9 aylık döneminde protesto edilen senet istatistiklerini paylaştı. Ortaya çıkan tablo, ekonomik krizin geldiği boyutu bir kez daha gözler önüne serdi. 2024 yılının 9 aylık döneminde 172 bin 659 senedin protesto edildiği ülkemizde, bu rakam 216 bin senet protesto edildi. Protesto edilen senet sayısının ilerleyen zamanlarda artmasından endişe ediliyor Antep’teki istatistiklere bakıldığında ülke genelinde olduğu gibi bir artışın olduğu göze çarpıyor. Geçen yılın ilk 9 ayında 4 bin 161 senedin protesto edildiği kentte 2025 yılının ilk 9 ayında bu sayı bin 71 artarak 5 bin 232’ye yükseldi. Protesto edilen senet sayısının ilerleyen zamanlarda artmasından endişe ediliyor. Antep, protesto edilen senette bölgede ilk sırada bulunuyor En fazla senedin protesto edildiği illere bakıldığında listenin başında 38 bin 182 ile İstanbul yer alırken, ikinci sırada 18 bin 602 ile Konya, üçüncü sırada 17 bin 873le Ankara, dördüncü sırada 13 bin 471 ile İzmir, beşinci sırada 10 bin 873 ile Antalya, altıncı sırada 10 bin 459 ile Bursa, yedinci sırada 5 bin 232 ile Gaziantep, sekizinci sırada 4 bin 618 ile Kayseri, dokuzuncu sırada 4 bin 176 ile Manisa ve onuncu sırada ise 4 bin 121 ile Adana izliyor. Ayrıca Antep, protesto edilen senette bölgede ilk sırada bulunuyor. Haber Merkezi

Sürecin durdurulması çalışanların hakkını gasp eden keyfî bir tutum

Mon, 27 Oct 25 20:55:00 +0300

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Gaziantep Şubesi, İl Sağlık Müdürlüğü personel maaş promosyon ihalesinin iptal edilmesine tepki gösterdi Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin haklarını savunmak için sürecin yakından takipçisi olacaklarını bildiren Şube sekreteri Turan Dinler, ‘’Sürecin yazılı bir gerekçe olmadan, şeffaflıktan uzak bir biçimde durdurulması, çalışanların hakkını gasp eden keyfî bir tutum’’ diye konuştu. Sağlık emekçileri arasında büyük bir belirsizlik ve tepki yarattı Dün yapılması planlanan Gaziantep İl Sağlık Müdürlüğü personel maaş promosyon ihalesinin, Sağlık Bakanlığı’ndan gelen sözlü talimat üzerine müdürlük yetkililerince iptal edildiğini söyleyen Dinler, ‘’Yaptığımız görüşmelerde, Gaziantep İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri, ihalenin iptaline ilişkin Sağlık Bakanlığı’ndan yazılı bir talimat gelmediğini, ancak sözlü talimat doğrultusunda iptal işleminin gerçekleştirildiğini tarafımıza iletti. Bu durum, idari teamüllere ve yasal süreçlere aykırı bir uygulama olup, sağlık emekçileri arasında büyük bir belirsizlik ve tepki yarattı’’ ifadelerine yer verdi. Promosyon gelirleri sağlık ve sosyal hizmet emekçileri için önemli bir destek niteliğinde Promosyon gelirlerinin, artan yaşam maliyetleri ve ekonomik zorluklar karşısında sağlık ve sosyal hizmet emekçileri için önemli bir destek niteliğinde olduğuna dikkat çeken Dinler, ancak, sürecin yazılı bir gerekçe olmadan, şeffaflıktan uzak bir biçimde durdurulmasının, çalışanların hakkını gasp eden keyfî bir tutum olduğunu söyleyerek eleştirdi. Promosyon ihalesinin iptal gerekçesi kamuoyuna açıklanmalı Dinler, ‘’SES Gaziantep Şubesi olarak; promosyon ihalesinin iptal gerekçesinin kamuoyuna açık, yazılı ve resmî olarak açıklanmasını, sürecin adil, şeffaf ve katılımcı bir biçimde yeniden başlatılmasını, çalışanların herhangi bir hak kaybına uğramaması için gerekli önlemlerin alınmasını talep ediyoruz. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin haklarını savunmak için sürecin yakından takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz’’ açıklamasını yaptı. Haber Merkezi

Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 28,6

Mon, 27 Oct 25 15:50:31 +0300

Gerçek işsizlik açıklanan işsizliğin çok üzerinde! Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 28,6 DİSK-AR, işsizlik verilerini açıkladı. TÜİK verilerine göre dar tanımlı işsizlik düşük kalsa da gerçek işsizlik hızla artıyor. Fark özellikle kadın işsizliğinde belirgin şekilde yükseldi. TÜİK’in Eylül 2025 Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçları yayımlandı. Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 8,6, geniş tanımlı işsizlik oranı (âtıl işgücü) ise yüzde 28,6 olarak açıklandı. Türkiye genelinde 15 yaş ve üzeri dar tanımlı işsiz sayısı 3 milyon 75 bin olarak belirlendi. DİSK-AR verilerine göre, geniş tanımlı işsiz sayısı 11 milyon 705 bine ulaştı. Dar tanımlı işsizlik sınırlı görünse de, geniş tanımlı işsizlikte artış devam ediyor. Eylül 2023’te 8 milyon 435 bin olan geniş tanımlı işsiz sayısı Eylül 2025 itibarıyla 11 milyon 705 bine yükseldi. Zamana bağlı eksik istihdam edenlerin sayısı 3 milyon 119 binden 3 milyon 327 bine çıktı. Potansiyel işgücü de 4 milyon 256 binden 5 milyon 303 bine yükseldi. Eylül 2025 itibarıyla Türkiye’de 5,3 milyon kişi, çalışmak istemesine rağmen iş bulamıyor. TÜİK verilerine göre kadın işsizliği erkek işsizliğinin oldukça üzerinde seyrediyor. Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik erkeklerde yüzde 7,4, kadınlarda yüzde 11,1; geniş tanımlı işsizlik erkeklerde yüzde 22,7, kadınlarda yüzde 38,3 olarak kaydedildi. Geniş tanımlı kadın işsizliği ile erkek işsizliği arasında 15,6 puanlık fark bulunuyor. DİSK-AR raporuna göre, TÜİK’in resmi dar tanımlı işsizlerinin çoğu işsizlik ödeneğinden yararlanamıyor. Raporda, "İşsizlik ödeneğinden yararlanma koşullarının ağır olması ve işsizlik sigortası kaynaklarının amacı dışında kullanılması sebebiyle işsizlerin büyük çoğunluğu işsizlik ödeneğinden yararlanamıyor" denildi. Eylül 2025’te işsizlik ödeneği alabilenlerin sayısı 485 bin 419 kişi ile sınırlı kaldı; işsizlerin yüzde 84’ü ödenekten yoksun kaldı. cumhuriyet

Çalışanların yüzde 2’si asgari ücretin 7,5 katı kazanıyor

Mon, 27 Oct 25 15:47:51 +0300

Türkiye'de 4/a (SSK) kapsamında sigortalı çalışanların sayısı 17 milyona ulaşıyor. Bunlardan sadece 358 bin kişi asgari ücretin 7,5 katı veya daha fazla kazanıyor. Toplam çalışanların yüzde 2,1'ini oluşturuyorlar. Asgari ücretle çalışanların sayısı ise 6,8 milyon kişiyi buluyor. Prime esas kazançta üst sınır 2017 yılına kadar asgari ücretin 6,5 katı idi. 2017 yılında asgari ücretin 7,5 katına çıkartıldı. TBMM gündeminde bulunan kanun teklifi ile asgari ücretin 9 katına çıkartılacak. Habertürk'ten Ahmet Kıvanç'ın haberine göre; kanun teklifinin TBMM Plan Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri sırasında İYİ Parti Milletvekili Erhan Usta, prime esas kazançta üst sınır koymanın sebebini sorarak, “Üst sınırsız olsun, kaçtan yatırıyorsa yatırsın yatırmak isteyen adam. Bunun mantığı ne?” dedi. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkan Yardımcısı İsmail Ertüzün, üst sınır olmadığında işverenin de çalışanın da kısa vadede aleyhine olduğunu, çünkü daha yüksek prim ödemek zorunda kaldıklarını vurguladı. Ertüzün, “Çok yüksek, sınırsız bir sistem içerisinde bağlayacağınız emekli aylığı da vereceğiniz kısa vadeli sigorta kapsamındaki ödenekler de çok yüksek oluyor” diye konuştu. Genel ücret ortalaması dikkate alındığında prime esas kazanç için üst sınırının asgari ücretin 7,5 – 9 katı olmasının makul göründüğünü söyledi. Ertüzün’ün komisyonda verdiği bilgiye göre, halen asgari ücretin 7,5 katı üzerinden prim ödeyenlerin sayısı 358 bin kişi. Asgari ücret üzerinden prim ödeyenlerin oranı yüzde 40, asgari ücretin 2 katına kadar olanların oranı yüzde 72,5. t24

Güvenli bir doğum sürecine hazırlamayı hedefleyen değerli bir uygulama

Mon, 27 Oct 25 15:46:39 +0300

Gaziantep Üniversitesi Hastanesi’nde anne ve bebek sağlığını desteklemek amacıyla Gebe Okulu hizmete açıldı. GAÜN Hastanesi bünyesinde hizmet verecek olan Gebe Okulu, anne adaylarının gebelik sürecini bilinçli, güvenli ve sağlıklı şekilde geçirmelerini desteklemek amacıyla işleyiş gösterecek. Açılış töreninde Hastane Başhekimi Prof. Dr. Oğuzhan Saygılı, Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Bahadır Demir, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Furkan Çetin, Hastane Başmüdürü Mustafa Kalkan ve Gebe Okulu Koordinatörü Rengin Behzetoğlu yer aldı. Törende konuşan Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Bahadır Demir, açılışın yalnızca bir eğitim biriminin başlangıcı değil, aynı zamanda anne ve bebek sağlığını önceleyen önemli bir adım olduğunu ifade etti. Demir, “Gebe okulları, Sağlık Bakanlığımızın Anne Dostu Sağlık Kuruluşları vizyonu doğrultusunda, gebelik sürecinin her aşamasında anne adaylarını bilgilendirmeyi, desteklemeyi ve güvenli bir doğum sürecine hazırlamayı hedefleyen değerli bir uygulamadır. Sağlıklı nesillerin temeli bilinçli annelikle atılır. Bu nedenle hastanemiz yalnızca tedavi hizmeti sunmakla kalmayıp, koruyucu ve eğitimsel çalışmalarıyla da toplum sağlığına katkı sunmayı görev bilmektedir” dedi. Demir, gebe okulunda kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının, ebeler, hemşireler, psikologlar, diyetisyenler ve fizyoterapistlerin anne adaylarına rehberlik edeceğini belirterek, “Eğitimlerde doğum öncesi hazırlık, doğum süreci, doğum sonrası bakım, emzirme, beslenme, egzersiz ve ruhsal destek gibi konular ele alınacak. Böylece anne adaylarının kaygıları azalacak, doğum deneyimleri daha bilinçli ve huzurlu hale gelecektir” diye konuştu. Gebe Okulu Sorumlu Hekimi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Furkan Çetin ise programın amacının gebeliği yalnızca tıbbi bir süreç olarak değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönleriyle bir bütün olarak ele almak olduğunu belirtti. Çetin, “Eğitimlerimiz multidisipliner bir anlayışla yürütülüyor. Uzman hekimlerimizin yanı sıra diyetisyen, fizyoterapist ve klinik psikologlarımız da sürece aktif katkı sunuyor. Anne adaylarımız gebelik sürecinde ihtiyaç duyabilecekleri tüm profesyonel desteği tek bir çatı altında alabiliyor” ifadelerini kullandı. Program kapsamında; gebelikte sağlıklı beslenme, doğuma hazırlıkta nefes ve gevşeme egzersizleri, doğru duruş ve hareket eğitimi, normal doğum bilinci, doğum ağrısı ile baş etme yöntemleri, lohusalık, emzirme, yenidoğan bakımı ve psikolojik destek gibi konularda eğitimler verilecek. Ücretsiz olarak sunulacak Gebe Okulu eğitimlerine, dileyen tüm anne adayları kayıt yaptırarak katılabilecek. GAÜN Hastanesi, anne ve bebek sağlığını önceleyen yaklaşımıyla, bölge halkına yönelik eğitici ve koruyucu sağlık hizmetlerini güçlendirmeyi sürdürüyor.

1.9 milyon ehliyet sahibi için son hafta

Mon, 27 Oct 25 14:47:30 +0300

Eski tip sürücü belgesi kullanan 1 milyon 904 bin 280 kişi, 31 Ekim'e kadar yenileme işlemi yapmazsa ehliyetleri geçersiz hale gelecek Eski tip ehliyetlerin 1 Ocak 2016'dan itibaren verilmeye başlanan yeni tip sürücü belgeleriyle değiştirilmesi için tanınan süre 31 Ekim 2025'te sona eriyor. Bugüne kadar 35 milyon 583 bin 584 ehliyet yenileme başvurusu yapıldı ancak 1 milyon 904 bin 280 kişi hala eski sürücü belgesini kullanmaya devam ediyor. Eski tip sürücü belgesi kullanan kişilerin, 31 Ekim'e kadar yenileme işlemi yapmaması durumunda ehliyetleri geçersiz sayılacak. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, eski tip sürücü belgelerinin yeni tip belgelerle değiştirilmesi sürecine ilişkin şu açıklamayı yaptı: "31 Ekim yaklaşıyor, sürenin uzatılmayacağını bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu tarihten sonra eski tip sürücü belgeleri kullanılamayacak ve eski tip sürücü belgesini yenilemek isteyen vatandaşlarımız, indirimli harç değerli kağıt ve hizmet bedelinden yararlanamayacaktır. Vatandaşlarımıza sesleniyorum; lütfen nüfus müdürlüklerimizden randevumuzu alalım, eski belgelerimizi yenileyelim." Ehliyet yenileme ücreti 7 bin 438 lira olacak eski sürücü belgelerinin yenilenmesi için 31 Ekim 2025'e kadar yalnızca 15 lira ödenmesi gerekirken, 1 Kasım itibarıyla bu ücret B sınıfı sürücü belgesi için 7 bin 438 liraya yükselecek. Kasım itibarıyla A, A1, A2, F sınıfı eski tip sürücü belgesi olanlar, harç, değerli kağıt ve vakıf hizmet bedeli dahil toplam 3 bin 643 lira 10 kuruş, B1, BE, C1, C1E, C, CE, D1, D1E, D, DE, G, M sınıfı eski tip sürücü belgesi olanların da 11 bin 235 lira 60 kuruş yatırmaları gerekecek.sputnik

2025’in ilk 6 ayında en az 477 bin hayvanın yaşam hakkı ihlâl edildi

Mon, 27 Oct 25 14:46:40 +0300

Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nin raporuna göre, yılın ilk 6 ayında hepsi köpek olmak üzere en az 13 hayvan cinsel şiddete maruz kaldı. Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) Türkiye’de 2025 yılının ilk 6 ayını kapsayan hayvan hakkı ihlalleri raporunu yayımladı. Yalnızca haber sitelerinde yayımlanan haberlerin dahil edildiği araştırmada, en az 477 bin 952 hayvanın yaşam hakkının ihlâl edildiği belirlendi. Bunun yanı sıra en az 194 kovan arı ve 94 ton 660 kilogram deniz canlısının da yaşam hakkının elinden alındığı kaydedildi. Yaşam hakkının yanı sıra işkence, araçla ezme, zehirleme, dövüş, yasa dışı avcılık gibi kategorilerle hayvanların pek çok farklı yolla öldürüldüğü veya acıya maruz bırakıldığına dikkat çekildi. Rapora göre ilk 6 ayda en az 318 hayvan işkence ve acı verici muameleye maruz kaldı. 56 kovan arı zehirlendi Yasal yolla yapılan avcılığın ve ticaretin de hayvan hakkı ihlali olduğunun altını çizen HAKİM ekibi, raporun biçimi gereği sadece yasa dışı avcılığı ve ticareti değerlendirmeye aldıklarını belirtti. Nesli tehlike altında olan yaban keçisinin yanı sıra kınalı keklik, sincap ve ördek gibi en az 4 bin 625 hayvan ve 114 ton 688 kilogram deniz canlısının yasa dışı yollarla avlandığı saptandı. Araştırmada maymun, yılan, sakallı ejder, tarantula, köpek ve buzağı gibi pek çok türden en az 5 bin 852 hayvanın yasaya aykırı şekilde ticaretinin yapıldığı belirlendi. Kaza yoluyla en az 220, araçla ezme sonucu en az 10 ve ateşli silahla vurma nedeniyle en az 42 hayvanın hakkının ihlal edildiği kaydedildi. Ayrıca en az 237 hayvanın ve 56 kovan arının da zehirlendiği tespit edildi. Bu yılın ilk 6 ayında medyaya yansıyan haberlerde hepsi köpek olmak üzere en az 13 hayvanın cinsel şiddete maruz kaldığı belirlendi. Hayvan dövüşleri artıyor Raporda bazı hayvan hakkı ihlallerinin dönemsel olarak arttığına dikkat çekildi. Örneğin balık, köpekbalığı, yunus ve caretta caretta ölümlerindeki göze çarpan artışın, iklim krizi ve deniz kirliliği ile trafiği bakımından denetimsizliğin artmasından kaynaklandığı düşünülüyor. Bunun yanı sıra Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durumun da etkisiyle bahis gibi suçların işlenme oranının artmasıyla birlikte horoz dövüşü haberlerinin de arttığı tahmin ediliyor. Raporda horoz, köpek, deve, boğa gibi en az 3 bin 938 hayvanın dövüştürüldüğü kaydedildi. Bunların bazıları yasa dışı bahislerin yapıldığı ortamlarda, diğerleriyse belediyelerin düzenlediği festivallerde gerçekleşti. HAKİM’in medya ihlal raporunda Hayvanları Koruma Kanunu’nda 2024’te yapılan ve “Katliam Yasası” olarak bilinen değişikliğin etkilerine de yer verildi.bianet

26 kişi yaşamını yitirmişti, müteahhit ben değilim dedi

Mon, 27 Oct 25 14:45:31 +0300

Gaziantep'te 6 Şubat depremlerinde yıkılarak 26 kişinin hayatını kaybettiği Kavak Apartmanı davasının 13. duruşmasında, sanık Ökkeş Kavak binanın müteahhidi olmadığını belirterek, beraatını istedi. 6 Şubat depremlerinde, Gaziantep'in Nurdağı ilçesinde bulunan Kavak Apartmanı'nın bir kısmı yıkıldı ve 26 kişi yaşamını yitirdi. İslahiye Cumhuriyet Başsavcılığı, deprem döneminde AK Partili Nurdağı Belediye Başkanı ve müteahhit Ökkeş Kavak, yapı sorumlusu Mustafa Türkmen, şantiye şefi Serdar Çelebi Köse, uygulama denetçisi Mine Seçkin Sever, kontrol elemanı Ömer Faruk Özkaplan ve Fatma Doğan hakkında, "taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan dava açtı. İslahiye Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 13. duruşmasına, başka bir deprem davasından tutuklu bulunan sanık Ökkeş Kavak cezaevinden SEGBİS aracılığıyla katılırken, taraf avukatları salonda hazır bulundu. "Suçsuzum, beraatime karar verilmesini talep ederim" Sanık Ökkeş Kavak, savunmasında, Kavak Apartmanı'nın müteahhidi olmadığını, binanın asıl yapımcısının C.O. olduğunu ileri sürdü. Ruhsatı güvene dayalı olarak imzaladığını ve binada 15 yıl oturduğunu belirten Kavak, herhangi bir hak ediş almadığını söyledi. "Bu bina depremde yıkılmadı, sadece birinci kat zemin katın üzerine çöktü. Suçsuzum, beraatime karar verilmesini talep ederim" diyen Kavak, mahkemece ODTÜ veya İTÜ'den rapor alınmasını istedi. Sanık Ökkeş Kavak'ın avukatları, dosya hakkında farklı bir heyet tarafından bilirkişi raporu alınmasını ve müvekkillerinin beraatine karar verilmesini talep etti. Duruşma 4 Şubat'a ertelendi Mahkeme heyeti, sanıkların adli kontrollerinin devamına karar verdi. Sanık Kavak'ın avukatlarının talebi doğrultusunda, muhtar Cevdet Mintaz'ın tanık olarak ifadesinin alınması için gerekli işlemlerin yapılmasına hükmeden mahkeme, davayı 4 Şubat 2026'ya erteledi.t24

Kalıcı yaz saatinin kazananı enerji şirketleri

Mon, 27 Oct 25 14:44:19 +0300

CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, kış saati uygulamasına geçilmesi çağrısında bulundu. Avrupa’da her yıl 26 Ekim’de kış saati uygulamasının başladığını belirten Öztürkmen, Türkiye’de ise 2016 yılında Resmî Gazete’de yer alan Cumhurbaşkanlığı kararı ile gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla bütün yurtta uygulanan mevcut ileri saat uygulamasının yani yaz saatinin kalıcı hale getirildiğini hatırlattı. Kış saati uygulamasına geri dönülmesi gerektiğini dile getiren Hasan Öztürkmen, ‘’Özellikle ikili eğitim yapan okullarımızda çocuklarımız güneş doğmadan, uykusunu yeterince almadan ve günün en soğuk saatlerinde eğitim-öğretim görmek için yollara düşüyor. Aynı şekilde akşam okul çıkış saatlerinde karanlığa kalmaktadırlar’’ dedi. Öztürkmen’in açıklamasından öne çıkanlar: Avrupa ülkeleri bugün kış saati uygulamasına geçti. Türkiye’de ise 2016 yılında Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla, gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla “yaz saati” uygulamasının kalıcı hale getirildi. Kış saati uygulamasının kaldırılması ile ilgili karar, Danıştay tarafından hukuki dayanağı olmadığı gerekçesi ile durdurulmuştu. Danıştay kararı olmasına rağmen 2017'de alınan kararla yaz-kış saati uygulaması ülkemizde kaldırıldı. Tasarruf gerekçesiyle başlatılan bu uygulamanın yıllardır fayda sağlamadığı çok net. Hem enerji tasarrufunu arttıracak hem de toplumsal yaşamı bir bütün olarak daha iyi etkileyecek, gün ışığından etkin şekilde yararlanma üzerine düzenlemeler yapılmalı kış saati uygulamasına geri dönülmeli. Sabahın kör karanlığında çocuklarımızı tehlikeye atmak, trafik kazalarını artıran bu sistem, yalnızca öğrencilere değil, tüm çalışan kesime de zulüm haline gelmiştir. AKP hükümeti, yıllardır halkın taleplerine ve bilimsel verilere kulak tıkayarak bu yanlış uygulamada ısrar ediyor. ‘Tasarruf’ gerekçesiyle hayata geçirilen uygulama 9. yılına girerken öğrenciler başta olmak üzere milyonlarca vatandaş mağdur oluyor. “Uygulama sayesinde büyük ve kesin ölçüde elektrik enerjisi tasarrufu sağlandı” diyebilir miyiz? Aksine, bütün araştırmalar enerji israfına işaret ediyor. Kalıcı yaz saati uygulaması ile özel sektörde faaliyet gösteren enerji şirketleri ek kazançlar sağlamıştır. Özel elektrik şirketleri, bu uygulamanın asıl kazananıdır. Özellikle batı illerimizde, güneşin geç doğacağı gerçeği ile birlikte, elektrik tüketiminin yoğun olduğu bölgelerin de batıda yer aldığı düşünüldüğünde; alınan karar, özellikle hanelerin elektrik faturasını artırıyor. Vatandaş kaybederken, elektrik şirketleri kazanıyor.”

Vatandaşın 521 milyonunu dolandırdılar

Mon, 27 Oct 25 14:43:04 +0300

Diyarbakır merkezli 11 ilde düzenlenen dolandırıcılık operasyonunda, sahte sosyal medya hesapları kullanarak bungalov ev kiralama vaadiyle kurdukları çağrı merkezi üzerinden ülke geneli 216 kişiyi dolandırdıkları belirlenen 26 şüpheli gözaltına alındı. Şüphelilerin banka ve kripto para hesaplarında 521 milyon 334 bin 200 lira işlem hacmi tespit edildi. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 6 aydır yürütülen teknik ve fiziki takip çalışmaları sonucunda sahte sosyal medya hesapları kullanarak bungalov ev kiralama vaadiyle kurdukları çağrı merkezi üzerinden ülke geneli 216 kişinin dolandırıldığı tespit edildi. Tespit edilen şüphelilerin yakalanmalarına yönelik Diyarbakır merkezli Adana, Ankara, Edirne, Gaziantep, Iğdır, Kayseri, Mardin, Mersin, Bursa ve Antalya’da düzenlenen eş zamanlı operasyonda 26 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı. Şüphelilerle ilgili yapılan incelemede banka ve kripto para hesaplarında 521 milyon 334 bin 200 lira işlem hacmi olduğu tespit edildi. Emniyetteki sorgu işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden 22’si çıkarıldıkları Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklanırken, 4'ü ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. cumhuriyet

Yeni trafik cezaları geçici olarak askıya alındı

Mon, 27 Oct 25 14:42:00 +0300

Trafikteki bir dizi ihlale ağır para cezası ve yaptırımlar getiren yasa tasarısı geçici olarak askıya alındı. Trafik cezalarının artırılmasına yönelik düzenlemeleri içeren kanun teklifinin geçtiğimiz hafta TBMM'de görüşülmesi bekleniyordu. NTV'nin aktardığına göre; düzenlemenin bütçe görüşmeleri sonrasında yeniden gündeme geleceği düşünülüyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, trafikte yeni döneme ilişkin açıklamalarda bulunmuştu. Tasarıya göre, 30 kilometre hız limitli okul ve hastane önlerinde 76 kilometre hızla gidenlerin 30, 86'yla gidenlerin 60, 96'yla gidenlerin 90 gün boyunca ehliyetleri iptal olacaktı. Tasarıda yer alan düzenlemelerin bir bölümü şöyleydi: * Trafik cezalarına yapılacak yeni düzenleme ile birlikte, bir yıl içerisinde 5 kez hız ihlali yapan sürücüler psikiyatri uzmanına yönlendirilecek. * Yeni kanun teklifine göre, yerleşim yeri olan yerlerde makas atmanın cezası 90 bin TL ve 60 gün ehliyet iptali olacak. * Tek yönlü yollarda ters yönde gitmenin cezası 10 bin TL, bölünmüş yolda ters yöne girmeye 20 bin TL ve şehir dışı otoyollarda ters yönde gitmeye 90 bin TL para cezası ve 60 gün ehliyete el koyma uygulanacak. * Düğün ve benzeri konvoylarda yol kapama cezası 90 bin TL ve 60 gün ehliyete el koyulma olacak. * Köprü, tünel ve viyadüklerde yapılan yol kapamalara ise 180 bin TL ve 120 gün ehliyete el koyma ve trafikten men uygulanacak. * Geçiş üstünlüğü olan ambulans ve itfaiye gibi araçlara yol vermeme cezası 46 bin TL olacak ve 30 gün trafikten men ve ehliyet iptali uygulanacak. * Yeni kanun teklifine göre, 5 yılda 2 kere ambulans ve itfaiye araçlarına yol vermeyenlerin ehliyetleri iptal edilecek. cumhuriyet

Aktif 152 hakemin bahis oynadığı tespit edildi

Mon, 27 Oct 25 14:40:40 +0300

TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, gündem yaratan açıklamalarda bulunuyor. Hakemlerin bahis oynadığını belirten Hacıosmanoğlu, "Profesyonel liglerde 571 aktif hakemin 371'inin bahis hesabı var. 152'si aktif olarak bahis oynuyor" dedi. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, TFF Hasan Doğan Milli Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri'nde basın toplantısı düzenliyor. İbrahim Hacıosmanoğlu'nun açıklamaları şöyle: “Bugün sizlerle Türk futbolunun değişime ihtiyacı olduğu, ahlaklı çalışmalar neticesinde bazı doneler vereceğim. "7 üst klasman hakem, 15 üst klasman yardımcı hakem, 36 klasman hakem, 94 klasman yardımcı hakem. Bunların içinde 10 hakemin 10 binin üzerinde bahis oynadığı, bir hakemin tek başına 18.227 kez oynadığı, 42 hakemin ayrı ayrı 1000'in üzerinde futbol müsabakasında bahis oynadığı, bazı hakemlerin tek bir seferlik maç oynadığı tespit edilmiştir." "İnsanlarla iyi geçinip koltukta kalma derdimiz yok. Türk futbolunun içinde ne pislik varsa temizlemek görevimiz. Cenab-ı Allah müsaade ettiği süre içerisinde bunları yapacağız." "Çalışmaları FIFA ve UEFA ile paylaştık. Talimatlar açık olmasına rağmen hakem arkadaşlarımızın kendi adlarına hesap açıp bahis oynaması bizi de üzmüştür." "Gerekli işlemleri bugünden itibaren başlatıp kısa süre içerisinde disiplin kuruluna sevk edip talimatlara göre gerekli cezaları alacaklar. 6222 sayılı yasaya göre 5 yıllık bir sınırlama var. Bizim talimatlarda da 5 yıllık zaman aşımı var. 5 yıllık süre içerisine giren rakamlar bu saydıklarım." "Biz hakemlerle başladık ama ben ve yönetim kurulu arkadaşlarım dahil kendimizi de kontrol ediyoruz. Bunun da sonuçlarını yakın zamanda paylaşırız. Türk futbol ailesiyle ilgili de çalışmalarımız sürüyor. Biz TFF olarak nasıl kendi kapımızın önünü temizliyorsak Türk futbol ailesinin üstüne düşen görev de kendileriyle başlayıp futbolcuları dahil tüm unsurlarıyla kontrol edip paylaşmaları. Aksi durumda çalışmalarımızı güzide devlet kurumlarımızla yapıp paylaşacağız." "Güzide kulüplerimize çağrıda bulunuyorum. Biz hakemlerle başladık ama ben ve yönetim kurulu arkadaşlarım dahil, bu çalışmayı yaptığımız ilgili devlet kurumlarıyla kendimizi de kontrol ediyoruz. Bunun da sonuçlarını yakın zamanda paylaşırız. Türk futbol ailesiyle ilgili de çalışmalarımız sürüyor. Biz TFF olarak nasıl kendi kapımızın önünü temizliyorsak, Türk futbol ailesinin üstüne düşen görev de kendileriyle başlayıp futbolcuları dahil tüm unsurlarıyla kontrol edip paylaşmaları. Aksi durumda çalışmalarımızı güzide devlet kurumlarımızla yapıp paylaşacağız." "Soru talepleri geldi. Sorulacak bir soru, verilecek bir cevap yok. Bunlar kamuoyuna yeter. Titizlikle bu konu üzerinde duracağız. Herkesin desteğini bekliyoruz." t24

“Hasta hakları, sağlık hizmetlerinin en temel unsurlarından biridir”

Mon, 27 Oct 25 14:39:23 +0300

Gaziantep Üniversitesi Hastanesi’nde 26 Ekim Hasta Hakları Günü dolayısıyla “Hasta Hakları Günü” etkinliği düzenlendi. Etkinlik, Hasta Hakları Birimi’nde gerçekleştirildi. Düzenlenen etkinlikte Hastane Başhekimi Prof. Dr. Oğuzhan Saygılı, Hastane Başmüdürü Mustafa Kalkan, Hastane Müdürü Yılmaz Murat Çaycı, Hastane Müdür Yardımcısı Dilek Kıreker, Hasta Hakları Birimi çalışanları; birime başvuran hasta ve yakınları bir araya geldi. Etkinlikte hasta haklarına ilişkin bilgilendirici broşürler dağıtıldı. Etkinlik kapsamında Başhekim Prof. Dr. Oğuzhan Saygılı, birime başvuran hastaların şikâyet, talep ve isteklerini dinledi. Hasta Hakları Birimi çalışanlarıyla birlikte hastanede yatarak tedavi gören hastaları da ziyaret eden Başhekim, hastalarla yakından ilgilenerek onların memnuniyet düzeyini değerlendirdi. Klinik ziyaretlerinde hastaların mevcut durumları hakkında bilgi alınarak tedavi süreçlerine ilişkin geri bildirimler toplandı. Başhekim Prof. Dr. Oğuzhan Saygılı, günün anlam ve önemine ilişkin yaptığı açıklamada, “Hasta hakları, sağlık hizmetlerinin en temel unsurlarından biridir. Amacımız: Her hastanın saygı, güven ve memnuniyet çerçevesinde hizmet almasını sağlamaktır. Hasta haklarına gösterilen özen, sağlık hizmetlerinin kalitesini doğrudan etkiler. Bizler de bu bilinçle hareket ediyoruz” ifadelerini kullandı. Hasta Hakları Günü dolayısıyla düzenlenen etkinlikte, hasta memnuniyetinin artırılması ve bu konuda farkındalık oluşturulması hedeflendi. Haber Merkezi

Hizmetli açığı okulları hijyenik yerler olmaktan uzaklaştırdı!..

Mon, 27 Oct 25 12:22:32 +0300

Çocuklarımızın sağlığı Allah’a emanet!.. Eğitim-öğretimin en önemli sorunlarının başında, halen derslik, öğretmen ve hizmetli açığı olduğunu söyleyen Eğitim Sen Şube Başkanı Mehmet Bozgeyik, Gaziantep’te 4 bin derslik, 2 bin öğretmen 3 bin de hizmetli ve memur açığı olduğunu söyledi. Hizmetli olmadığı için okullar temizlenemedi Hizmetli açığının, okulları fiziksel ve hijyen açıdan olumsuz etkilediğini, pek çok okulun koridorlarında tozların uçuştuğunu ve öğrencilerin lavabolara giremediğini söyleyen Bozgeyik, bu kadar uzun tatilin ardından öğrencilerin yine temizlenmemiş okullarda eğitim- öğrenim göreceklerini vurguladı. Hizmetli sayısı her geçen yıl azalıyor Hizmetli ve memur açığının 10 yıldır derinleşerek devam ettiğini söyleyen Bozgeyik, “İlimizde de 3 bine yakın hizmetli açığı var. Hizmetli memur açığı öteden beri artarak devam eden bir sorun. Bu durum okulların, fiziksel ve hijyen koşullarını çok olumsuz etkiliyor. Okullarımız hijyenik açıdan öğretimi aksatacak düzeye gelmiştir. Okulların pek çoğunda öğrenciler uygun olmayan koşullar da eğitim öğretim görmek zorunda kalmıştır” dedi. 6-7 Hizmetlinin olması gereken okullarda bir tek hizmetli var 6-7 Hizmetlinin olması gerektiği okullarda bazen bir hizmetli bulunduğuna, bunların da diğer personel eksikliklerinden dolayı amacı dışındaki işlerde kullanıldığına dikkat çeken Bozgeyik, “Hizmetli eksiğinin olduğu bazı okullarda da çocuklar sınıf temizliğini yapmak zorunda kalıyor. Var olan hizmetliler de okullarda normal görevlerinin dışında kalorifer yakma, şoförlük, gece bekçiliği veya idarecilerin özel işlerini yaptırdıkları insanlar durumuna gelmiştir. Çocuklarımız sağlıksız koşullarda eğitimlerini sürdürürken, hükümet, okullardaki temizlik işlerinin özelleştirilmesiyle ilgili çalışmalar yürütmektedir” diye konuştu. 4 Bin derslik 2 bin de öğretmen açığı var İlimizde halen 4 bin derslik ve 2 bin civarında da branş öğretmeni açığı olduğunu açıklayan Bozgeyik sözlerine şöyle devam etti: “Türkçe, yabancı dil, resim, müzik, iş eğitimi olmak üzere 2 bin civarında öğretmen açığı var. 4 Bine yakında derslik açığı var. Hal böyle iken halen eğitimin sorunları göz ardı ediliyor. Acil şekilde bütçeden eğime ayrılan pay artırılmalı. Oysa ülkemizde bütçeden eğitime ayılan pay giderek düşüyor. Üstelik bütçeden eğitime ayrılan payın içinde, okulların bakım onarımından personel giderine kadar pek çok kalem var. Bütçeden eğitime ayrılan pay eğitimin yaralarını sarmayı bırakın okulların, onarım ve bakımlarına yetmiyor. Ondan sonra da okullar, bakım ve onarım konusunda yerel yönetimlere muhtaç ediliyor” şeklinde açıklama yaptı. Eğitimin sorunlarını çözme niyetleri yok Hükümetin eğitim öğretimin sorunlarını masaya yatırıp çözmek yerine kamusal anlamda eğitimin özelleştirilmesini teşvik ettiğini söyleyen Bozgeyik, “Kamusal kaynakların önemli bir kısmı özelleştirmeye ayrılıyor. AKP Hükümeti döneminde özel okullara ayrılan pay fazlalaştırılıyor. Türkiye genelinde Milli Eğitim Bakanlığı son 10 yıldır hizmetli, memur istihdamıyla ilgili hiçbir çalışma yürütmedi. Hükümet, çocukların sağlıksız koşullarda eğitim öğretim görmelerini sağlamak için çalışma yapması gerekirken okullardaki temizlik işlerinin özelleştirilmesiyle ilgili çalışmalar yürütmektedir” diye konuştu.

İtalyan iş adamların Gaziantep’e ilgisi sürüyor

Mon, 27 Oct 25 12:21:52 +0300

Türkiye ile ticari ve ekonomik ilişkileri geliştirmeye önem veren İtalya'nın, Gaziantep'e yatırım ilgisinin devam ettiği belirtildi. Yeni bir İtalyan heyeti 3 Şubat'ta Gaziantep'e gelecek. İtalya'nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili başkanlığındaki heyette, Ekonomi ve Ticaret Müşaviri Andrea Canepari, İzmir Konsolosu Michele Tommasi, İstanbul'daki Ticaret Ofisi Müdürü Roberto Luongo ve Ankara'daki İtalyan Kültür Enstitüsü Müdürü Angela Tangiangu da yer alacak. Heyet üyeleri, Ticaret Odası, Sanayi Odası ye Gaziantep Avrupa İş Geliştirme Merkezi ziyaretinin yanı sıra Gaziantep Üniversitesi rektörüyle de görüşerek, üniversitede İtalyan dili bölümü oluşturulması imkanlarını değerlendirecek. GTO Genel Sekreteri Mesut Ölçal İtalyan heyetle görüşmelerinde işadamları arasındaki ilişkilerin nasıl geliştirileceği konusundaki çabalarını ve önümüzdeki dönemde hedefledikleri projeleri anlatacaklarını söyledi. Büyükelçi Marsili'ye bir rapor sunacaklarını belirten Mesut Ölçal, raporda, ilişkilerin yalnızca ekonomi alanında kalmaması gerektiğini, kültürel bağlamda işbirliği ve AB projelerinden yararlanma konusunda da karşılıklı çalışmalar yapılmasını öngördüklerini söyledi. Milano Ticaret Odası ile yapılan anlaşma gereğince GTO bünyesinde İtalyan Ticaret Masası kurduklarını ifade eden Ölçal, "Gaziantepli işadamlarında, İtalyanlar ile nasıl iş yapabileceği konusun da büyük ilgi var. İtalya Masası, onları muhatapları ile bir araya getiriyor" dedi. Gaziantep'te özellikle lojistik, plastik, makina sanayi, gıda, tekstil, ayakkabı sektörlerin de İtalyanlarla ortak işbirliği ve yatırım için büyük avantaj sunduğunu ifade eden Ölçal, şunları kaydetti: "İtalya'nın konuya çok sıcak baktığını biliyoruz. İtalyan Dış Ticareti Geliştirme Teşkilatı özellikle Türkiye'de yatırım yapacak veya ikili işbirliğine gidecek İtalyan vatandaşlarına iyi boyutlar da parasal destek veriyor. İşadamlarımızın birlikte çalışma düşüncesiyle bunlardan da istifade etmesi gerekiyor." İtalyan işadamlarıyla ilişkilerin ne zaman yatırıma dönüşeceği sorusuna karşılık Ölçal, şunları söyledi: "Bölgemiz, siyaset ve komşularla ilişkiler açısından biraz kritik bir noktada gözüküyor. O açıdan birtakım çekimserlikler var. Bu konuda hükümetin gerekli önemi göstermesi, yönlendirici olması gerekiyor. Bunları aştığımız zaman, burada herhangi bir konuda sorun olacağını sanmıyorum. İtalyanların, Türkiye'de yatırım yapma amaçları hem Türkiye-AB arasında işbirliği imkanlarının artırılması hem de 3. ülkelere yönelik- çalışmaların birlikte yapılması. Gaziantep, bunun için en elverişli yer." İtalya ile ilişkilerin geliştirilmesini çok önemsediklerini vurgulayan Ölçal, İtalya’ya davet edilen Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkunun 8-9 Mart'ta bu ülkeye yapacağı gezide GTO olarak yer alacaklarını kaydetti.

Doğalgaz kesintisi sanayiyi felce uğrattı

Mon, 27 Oct 25 12:21:06 +0300

Organize Sanayi Bölgesi’nde dün sabahtan itibaren doğalgazın kesildiği açıklandı. Birçok fabrikanın çalıştığı organize sanayi bölgesinde hiçbir haber verilmeden doğalgazın kesilmesine tepki gösterilerek, sanayicinin tedbir alma fırsatı bile bulamadığı ifade edildi. 700 Tesisten 70’inin doğalgaz kullandığı OSB’ye, yapılan girişimler üzerine öğleden sonra yeniden doğalgaz verilmeye başlandığı bildirildi. Yetkililer, “Ancak bu durum ne kadar devam eder bilmiyoruz” şeklinde açıklamada bulundu. Sıkıntılı bekleyiş sürüyor Organize Sanayi Bölgesi yetkilileri. BOTAŞ'tan gece organize sanayi bölgesinde doğalgazın kesileceğine ilişkin yazı aldıklarını belirterek, "700 sanayicinin 70'i doğalgaz kullanıyordu. Perişanız" dedi, BOTAŞ'tan gelen yazıda doğalgazın kesilmesinin nedeni ve kesintinin ne kadar süreceği konusunda bir bilgi bulunmadığı kaydedilirken. "Sabah 10.00'da keseceğiz diye yazı aldık. Sonra saat 13.00'e ertelendi. Bakanlık düzeyinde yapılan girişimlerin ardından akşam saatlerine doğru durum yeniden normale döndü. Ancak bu durumun kalıcımı geçici mi olduğu yolunda kesin bir bilgi verilmedi ’ şeklinde açıklama yapıldı. Sanayicilerin hepsi sıkıntıda GSO Başkanı Nejat Koçer, kesintiyle birlikte sanayicinin sıkıntıya düştüğünü belirterek, şunları kaydetti: "Daha düne kadar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızın, bu konuda sıkıntı olmadığını ifade eden açıklamaları vardı. Buralar üretim tesisleri. Herhangi bir tedbir almaksızın sabahleyin doğalgaz kesilmesi olmaz. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bunun altında yatan sebepleri bilmiyoruz. Ancak, çok acil ve çok süratli çözümlenmesi lazım. Geçerli bir mazereti olabilir, hava şartlarından kaynaklanabilir. Ama, nedir problem, kesinti ne kadar sürecek bizi aydınlatmalarını istiyoruz. Bu tesisler bugünden yarına enerji değiştiremez ki. Sanayicilerin hepsi sıkıntı da. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına ulaşma ya çalıştım, ama şu ana kadar görüşemedim." Saatte 220 metreküp doğalgaz kullanılıyor Doğalgaz kesintisinin sanayide iş akış sürecini olumsuz etkileyeceğine, maliyet yükü getireceğine işaret eden Koçer, "Üretimde bir aksama kısmen olacak. Allah'tan doğalgaz kullanan fabrika sayımız şu anda üst noktada değil" dedi. Doğalgazın kesilip kesilmediğini tam bilmediklerini, boruların içinde kalanların geliyor olabileceğini kaydeden OSB yetkilileri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Gülere ulaşamadıklarını, BOTAŞ yetkililerinden de sağlıklı bir yanıt alamadığını belirtti. OSB'ye henüz 3 ay ön ce doğalgaz verildiğini hatırlatılarak, OSB'deki 700 sanayicinin 70'iniri doğalgaz aldığını ve bunların saatte 220 metreküp doğalgaz kullandığını, diğer sanayicilerin de doğalgaza geçme hazırlığı içinde olduğunu ifade edildi. Kesinti önceden haber verilmedi Yetkililer, kesintinin önceden haber verilmemesini eleştirerek, şöyle dedi: "Tedbir alma imkanımız olmadı. Çok sıkıntıdayız, perişanız. Bu çok vahim bir durum. Ne kesintinin nedeni, ne de süresi konusunda bir şey söyleyen var. Kesilirse perişan oluruz. Binlerce işçi sokağa dökülür. Çünkü, doğalgaz ile kızgın yağ üretiyoruz. Onunla da makinalarımızı çalıştırıyoruz. Gaz olmayınca makinalar duracak. Üretimde büyük aksamalar olacak. Firmaların zararının ne olacağını kelimelere, rakamlara dökmenin imkanı yok." Konuyla ilgili olarak akşam saatlerine doğru Sabah’ın sorularını yanıtlayan OSB yetkilileri, bölgeye yeniden doğalgaz verilmeye başlanmasıyla sıkıntının giderildiğini açıkladı.

Kuş gribinde Türkiye için göç yolu riski var

Mon, 27 Oct 25 12:20:36 +0300

Gaziantep-Kilis Tabip Odası, Sağlık Müdürlüğü ve Gaziantep Üniversitesi’nin, sağlık çalışanlarına yönelik olarak düzenlediği “Kuş gribi" eğitim seminerinde, hastalığın hafife alınamayacak kadar ciddi olduğu vurgulandı. Gaziantep Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Namıduru, 20 yüzyılda Asya'da ve İspanya'da çıkan çeşitli grip salgınlarında ölen insan sayısının 1. Dünya Savaşı'nda ölen insanların sayısı kadar olduğunu hatırlatarak, “Kuş gribinin insan insana geçmesi konusunda hala şüpheler var ve böyle bir durumda ülkemizde çok kötü sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye kuşların göç yolu üzerinde bulunduğu için önemli bir risk bölgesidir" dedi. Kuş gribi virüsü domuzdan değişim göstermekte İnsanlarda ortaya çıkan büyük grip salgınları ile birlikte bu hastalığın virüsünün de hayvanlarda görülmeye başlandığı ve insanlardaki grip sağlığı ile birlikte aynı hastalığın hayvanlarda çıktığı bilinmektedir” diyen Namıduru, “Virüsünün şekil değiştirerek hem insanda hem de hayvanda görülen bu gribin domuzda değişim gösterdiği bilimsel bulgular sonu ortaya çıkmaktadır' şeklinde konuştu. Kuş gribi hayvanlarla içli dışlı olan kişilerde daha çok görülüyor Kuş gribi vakalarının genellikle Uzakdoğu ülkelerinde ortaya çıktığını vurgulayan Namıduru, “Bunun başlıca sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte, kuş gribinin en çok bu bölgelerde çıkması, insanların hayvanlarla içli dışlı olmasından kaynaklanmaktadır "şeklinde açıklama yaptı. Bazı insanlar kuş gribini belirtileri göstermeden atlatmaktalar Dünyada kuş gribinden ölen insan sayısının. Dünya Sağlık Örgü tünün yaptığı araştırmada 200 olarak belirlendiğini ve bunun bir standart istatistik bilgisinin olmadığını söylerken de, “Hastalık, hayvanlardan insana geçmesi ile birlikte 10 gün içinde kendini soğuk algınlığı ve grip hastalığı belirtilerine benzer şekilde gösteri yor ve kuş gribinde en önemli faktör yüksek ateş. Bu hastalık en fazla 30 gün içinde hastayı öldürmekle beraber bu hastalığa karşı iki çeşit tedavi şekli bulunmaktadır. Fakat kuş gribini in sanlara bulaştığında bazı insanlar etkilenmeyip bu insanların atlattığı görüşleri bulunmaktadır. Sağlık merkezlerine kuş gribi hastalığı ile gelen hastaların tümü zaten çok ağır vaka olarak gelmektedir” dedi.

Tarımda kuraklık riski ortadan kalktı

Mon, 27 Oct 25 12:20:09 +0300

Ziraat Odası Başkanı Zihni Kepkep, geciken yağışların Ocak ayında gelmesi ile birlikte tarımda kuraklık riskinin ortadan kalktığını söyledi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan illerde, Kasım ve Aralık aylarında yağışların çok yetersiz olduğunu Ocak ayındaki yağışların ise kuraklık endişesi içerisinde olan çiftçileri sevindirdiğini ifade etti. Hububat-bakliyat ekili alanların tamamen suya doyduğuna dikkati çeken Kepkep. "Kasım ve Aralık aylarının kurak gitmesi, çiftçileri endişelendirdi. Ancak, bu aylarda geciken yağışların Ocak ayında gelmesi ile birlikte, bölge çiftçisi rahat bir nefes aldı. Su anda, bölgede ekili alanlarda hiçbir olumsuz durum yok. Yağış miktarı yeterli, toprak suya doymuş durumda, hava sıcaklıktan da tarım için olumlu bir noktada bulunuyor" diye, konuştu. Bölgede, belirli günlerde görülen don ve yağan karın da ekili alanlara doping etkisi yaptığını belirten Kepkep, "belirli günlerde görülen don, ekili alanlardaki tarım zararlısı haşerelerin ölmesi bakımından olumlu oldu. Son günlerde bölgeye yağan kar da toprağın kabarıp, bitkiler için daha uygun bir ortam sağlaması bakımından son dere ce önemli" dedi. Kar yağışının yüksek kesimlerde 1 metreye kadar çıktığına işaret eden Kepkep, şöyle konuştu: "Güneydoğu Anadolu Bölge sinde, uzun zamandan beri yeterli kar yağışının olmadığını görüyoruz. Kar, ekili tarım alanları için çok yararlı olmasının yanında, yeraltı su kaynaklarının beslenmesi bakımından da son derece önemli. Ocak ayında, bölgeye yeterli, miktarda kar yağışının olması, yüksek kesimlerde kar kalınlığının bir metreye kadar çıkması, yeraltı su kaynaklarının beslenmesi bakımından olumlu. Hasat dönemine kadar gerek yağış gerekse iklim şartlarında olumsuz bir durum olmaması durumunda, bölgemizde tarımsal üretim bakımından hiç bir sorun yaşanmayacağını düşünüyorum." Kepkep. Türk tarımının istenilen seviyeye gelebilmesi için iklime bağımlı üretimden kurtarılıp başta sulama olmak üzere her atanda modern üretime geçilmesinin gerekli olduğunu da sözlerine ekledi.

İlk etapta 960 konut teslim edilecek

Mon, 27 Oct 25 12:19:42 +0300

Şehitkamil Belediyesi’nin toplu konut hamlesindeki önemli projesi olan Seyrantepe Toplu Konutları hızla yükseliyor. İlk etapta 960 konutun üyelere teslim edileceği belirtiliyor. Toplu konut alanındaki çalışmalar hızla devam ederken, ikinci etabın da kısa sürede başlayacağı belirtildi. Şehitkamil Belediyesi Başkan Yardımcısı İbrahim Akalın, Başak konaklarında 300 daireyi yoğun bir gayret sonucu üyelere teslim ettikten sonra Seyrantepe konutlarına hız verdiklerini söyledi. Toplu konut alanındaki seri bir çalışma gerçekleştirildiğine ve blokların hızla yükseldiğine dikkat çeken Akalın, şunları söyledi: “Şehitkamil Belediyesi olarak toplu konut alanında önemli projelerin altına imza atıyoruz. Seyrantepe Toplu Konutları da bu projelerimizin önemli parçalarından birisidir. Seyrantepe konut alanındaki bloklar hızla yükseliyor. Kısa zamanda 960 konutu üyelerimize teslim etmeyi amaçlıyoruz’ dedi. Vatandaşların kira öder gibi ev sahibi olmanın mutluluğunu yaşayacağına da dikkat çeken Akalın, şunları söyledi: “Şehitkamil Belediyesi olarak başak konaklarında yarım aldığımız inşaatları tamamlayarak vatandaşlarımızı da büyük maliyetlerden kurtardık. Şimdi ise Seyrantepe konutlarını da söz verilen tarihte halkımıza temsil edeceğiz. Öte yandan Belediyemizin kentsel dönüşüm kap samındaki çalışmaları da tüm hızıyla devam ediyor.” Akalın, konutların son sistem ve teknolojiye uygun olarak yapıldığını da sözlerine ekledi.

Bayram törenleri istasyon caddesinde yapılacak

Mon, 27 Oct 25 12:18:38 +0300

Hürriyet caddesi de bulvar oluyor Kaldırımlar daraltılarak düzenleniyor Şehir içi trafiğinin düzenli olması için çalışmalar çeşitli yönlerde devam ediyor. Trafik Müdürlüğü ekiplerinin şehir içinde ve ana yollarda yaptıkları devamlı denetimlerin yanı sıra Belediye Fen işleri Müdürlüğü de şehir içinde bazı düzenlemelere girdi. Suburcu – istasyon caddesinin Alleben köprüsüne kadar olan bölümünün gidişli, gelişli çift yol yapılmasından sonra, bu yolun tam karşısındaki Hürriyet caddesinde de düzenlemelere başlandı. Yol tam ortasından ikiye bölünerek burası da gidiş gelişli olacak. Bunu sağlamak amacıyla kaldırımlar daraltılıp, yol genişletiliyor. Hürriyet caddesinin gidişli gelişli düzenlenmesinden sonra bayram törenleri istasyon meydanı ve istasyon caddesine alınacak.

Sıra “Şapka Devrimine” dil uzatmaya mı geldi?

Mon, 27 Oct 25 12:18:10 +0300

İrtica hortlatılmak mı isteniyor? Son aylarda irticanın hortlatılmak istenmesi yolundaki davranışlar dikkat çekmeye başladı. Cuma hutbesinde bilgisiz bir imamın “Başı açık gezen kadınlar namuslu değildir. Kadınlarını başı açık gezdirenler Cehenneme gideceklerdir” diye vaaz etmesi camide bulunan birçok aydın müminin canını sıkmış, reaksiyon gösterilmesine neden olmuştu. Mehmet Paşa camiindeki olay sözlü olarak Vali Abdülkadir Aksu ve Cumhuriyet Savcılığına kadar intikal ettirilerek, camide görevli olmayan bir kişinin yaptığı konuşma uyarıya sebep olmuştu. Bu cuma hutbesi sonrasında da Şıhcan semtindeki Şıh Bican camiinde namaz sonrası buna benzer bir başka olay yaşandı. Şevket Aydın adlı yurttaş cuma namazı çıkışında camiin imamı tarafından uyarılarak “Fötr şapka giymeyin. Bunlar gavur icadıdır” demiş. Sıranın “Şapka Devrimine” geldiği dikkatleri çekiyor. Fes'in bir Balkan ülkesi giyeceği olduğunu ne yazık ki cahil imamlarımız bilmiyorlar. Terliğin (takke) ise bir Yunan giysisi olduğunu artık çok cahil olanların dahi bilmesi gerekir. Zira karikatürlerde bile Yunanlılar hep püsküllü terlikli (takkeli) olarak gösterilir. Bilgisiz kişiler din kisvesi adı altında ilticayı yeniden hortlatmak mı istiyor acaba? İlgililerin dikkatlerine sunulur.

Çelenk parası ile 2 ambulans alındı

Mon, 27 Oct 25 12:17:39 +0300

Sevgi ve takdir topladılar Sağlık Hizmetleri Vakfı çelenklerine ilgi her geçen gün artıyor. Bir aylık süre içinde Sağlık Hizmetleri Vakfının çelenklerinden 500 bin lira gelir sağlandı. Sağlık Hizmetleri Vakfının yaptırdığı çelenkler uzun bir süreden beri Belediye Şehir Tiyatrosunda sergileniyor. Vakıf yöneticileri, vatandaşların çelenklere büyük ilgi gösterdiğini belirterek, düğün, nişan ve nikahlara çelenk gönderen vatandaşların hem adının yazılıp gönderilmesinden, hem de çelenge verilen paranın sağlık hizmetlerine harcanmasından büyük bir memnunluk duyduklarını belirtiyorlar. Aydın vatandaşların gösteriş yerine, Sağlık hizmetlerine katkıda bulunmayı tercih ettikleri söyleniyor. İlgililer, çelenklerden elde edilen parayla bir ay kadar önce alınan iki ambulansın borcunun ödeneceğini, bundan sonraki çelenk gelirleriyle de Karşıyaka mahallesinde trafik hastanesi yapımı ve yoksul yurttaşların muayene ve tedavileri için harcanacağını bildirdiler. Sağlık Hizmetleri Vakfı Başkanı Dr. İhsan Karslıgil, vatandaşların düğün, nişan davetiyelerine de Sağlık Vakfı çelenkleri gönderilmesi konusunda not koymaları halinde, çelenk gönderme alışkanlığının daha iyi yaygınlaşacağını söyledi.

Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar Af’fa taraftar olmadığını söyledi

Mon, 27 Oct 25 12:17:08 +0300

Parlamento seçimlerinin yapıldığı günlerden beri, af konusu tartışıldı durdu. Sonunda da infaz yasasında yapılan değişiklikle konu kapandı. “Af mı”, yoksa “infaz Yasası değişikliği mi?” diye tartışılan günlerde, ANAP Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar, Meclis kulisinde kendisini dinleyenleri şaşkına çeviren açıklamalar yapıyordu. Çünkü, Ünal Yaşar bir hukukçuydu. Ünal Yaşar, kuliste yaptığı konuşmada, affın hiç bir zaman yarar sağlamadığını savunurken birden bire, “Elimde olsa Anayasa’ya af çıkarmak yasaktır diye bir madde koyarım” dedi. Çevresindekileri şaşkınlığa uğratan Yaşar, ilerlemiş ülkelerin hiç birinde böylesine sık sık af çıkarılmadığını da belirterek, Türkiye’yi bir anda ilerlemiş ülkeler safına çıkarı verdi.

İlçe ve köylerde ekinler için tehlike yok

Mon, 27 Oct 25 12:16:42 +0300

Önceki gün öğleden sonra ODTÜ, sahasına sağanak halinde yağış düştü. Ordu caddesinde kaldırım yağış alırken caddeye yağmur düşmedi. Baharla birlikte görülen bu tür tabiat olayları halkın ilgisini topladı. Meteoroloji Müdürlüğü yetkililerinden edinilen bilgiye göre dün rasat çevresine 1.4 kilogram yağış düştü. Şehir merkezinde ve diğer semtlerde ise yağış görülmedi. Bazı semtlerde ise serpeledi, yeri dahi ıslatmadı. Meteoroloji yetkilileri Nizip'teki rasatlarda dün 2.1 kilogram yağış tespit ettiklerini, bu yılın mevsimlik toplam yağışının 328.6, geçen yılın toplam yağışının ise 300.1 olduğunu bildirdiler. Araban ilçesindeki rasat merkezindeki belirlemelere göre haftalık toplam yağış 18.5 kilogram oldu. Mevsimlik yağış miktarı 350 kilogramı bulurken, geçen yıl aynı süre içinde 3302 kilogram toplam yağış düşmüştü. Köylerde ve ilçelerde ekinler için şimdilik bir tehlikenin bulunmadığı, gelecek günlerde yağış olmaması halinde tehlike olabileceği ifade edildi.

Başmüdür: “Çok kimse başvurmasın diye bu maddeyi koyduklarını söyledi”

Mon, 27 Oct 25 12:15:55 +0300

Memur olmak için sakın 20 yaşını geçirmeyin Başmüdür: “Çok kimse başvurmasın diye bu maddeyi koyduklarını söyledi” İmtihan gününü sorduğumuz PTT memuru “Siz vatandaş değilsiniz... Size söylemem” dedi. PTT'nin açacağı sınava başvuracak adaylarda yaş sınırı aranması vatandaşları çileden çıkardı. PTT’ye bayan santral memuru olmak için başvuracak adayların 18 yaşından küçük 20 yaşından büyük olmamaları ve lise mezunu olmalarını şart koşuyor. Teknisyen, tesisat ve şoför adayları için de askerliğini yapmış, tesisatçılara 25 yaşından, teknisyenlerin 27 yaşından gün almamış olmaları gerekiyor. Alınacak eleman sayısının 123 civarında olduğu, sınavların ise 6 ve 13 Nisan tarihlerinde yapılacağı açıklandı. Sınavlar için başvuru 31 Mart akşamında sona erecek. Yeni alınacak elemanlar Elbistan ve Şanlıurfa'da görev yapacaklar. Sınavlara başvurmak isteyen adaylar yaş sınırını öğrendiklerinde çok şaşırdıklarını, devlet dairelerinin açtığı sınavda belli bir yaşa kadar tüm vatandaşların şansını denemesi için olanak verilmesi gerektiğini söylediler. Gazetemize başvuran yurttaşlar “Bu uygulamanın nedenini anlayamadık. Daha önceden sınav açılacağını haber alsak, mahkemeye başvurup yaşımızı küçültürdük. Zaten devlet daireleri böyle yapmaya devam ederse, mahkemelerin önünde yaşını küçültmek isteyenler uzun bir kuyruk oluşturacak. Devlet dairesinin açtığı sınava girmek isteyen ve dört- beş yıldan beri iş arayıp bulamayanların günahı nedir? Devletin vatandaşa tanıdığı iş imkanı neden engelleniyor” diye yakınıyorlar. PTT Başmüdürü Nevzat Macit sınav için başvuruların çok olması halinde çalışmanın güçleştiğini ve izdiham olduğunu, bu nedenle yaş konusunda bir sınır koyduklarını söyledi. PTT önünde asılan ilanda sınav tarihlerinin belli olmaması üzerine, personel müdürlüğünü telefonla arayarak sınav tarihini sorduğumuz bir görevli, sınav tarihini bir vatandaşa söyleyebileceğini, ancak gazeteden aradığımız için bize söyleyemeyeceğini belirtiyordu. Görevliden sınav tarihini ancak bir vatandaş olarak sorup öğrenebildik.

Trafik polisleri birdenbire neden böyle kibarlaştı?

Mon, 27 Oct 25 12:15:16 +0300

Trafik Müdürü ile bir konuşma: Trafik polisleri birdenbire neden böyle kibarlaştı? “Ulan” yerine “Bey, beyefendi” diye hitap eden Trafik polisleri halkı şaşırtmaya başladı Son aylarda ilimizde görev yapan trafik polislerinin halka “Normal” davranmaya başlamasının, vatandaşlar da şaşkınlık uyandırması yanında “Acaba neden değiştiler, yoksa şehrimize yeni trafik polisleri mi geldi?” sorularını beraberinde getirdi. Vatandaşlar her gittikleri yerde horlanıp azarlanmaya alıştıklarını belirterek, artık bir devlet memurunun kendilerine normal davranmasını şaşkınlıkla karşıladıklarını belirtiyorlar. Gazetemiz yazan Adil Dai ile birlikte Trafik Şube Müdürü Mehmet Akıskalı ile görüşerek, trafikteki bu yenileşme ve şehrimizin trafik sorununun çözümlenmesi konusunda ne gibi çalışmalar yapıldığını öğrendik. Akıskalı, trafik polislerini sık sık toplayarak vatandaşa sert ve hakaret dolu davranış yerine, kibar davranmanın önemini anlattıklarını ve onları bu açıdan eğittiklerini söyledi. Vatandaşa iyi davranmayan trafik polislerinin kendilerine bildirilmesi halinde o memuru takibe aldıklarını bildirdi. Gaziantep'in trafiğini rahatlatmak için bir takım çalışmalar içine girdiklerini belirten Akıskalı, Gaziantep'in araç yönünden çok sıkışık olduğunu, bunu önlemek için Turizm Parkını açtıklarını ve burayı üç katlı bir otopark haline getirmeyi düşündüklerini söyledi. Yine doğumevi kavşağında da bir park yeri yaptırarak faaliyete soktuklarını bildirdi. Adliye arkasında otobüslere tahsisli yolun bir altındaki paralel sokağın Gaziler caddesiyle birleştirileceğini, böylece Maarif caddesinden Gaziler caddesine gitmek isteyen bir aracın, Elmacı Pazarından dolaşmasının önleneceğini açıkladı. Trafik Şube müdürü Akıskalı Karşıyaka köprüsünün tehlike arz ettiğini, bu köprünün genişletileceğini veya bir üst geçit yapılacağım, yine Maanoğlu köprüsüne de bir alt geçit yapılmasının planlandığını söyledi. Bu çalışmalar için bakanlıktan 204 milyon liralık ödenek istendiğini, bütün kavşaklara ışık ve yeşil dalga sistemi koyacaklarını bildirdi. Yeşil dalga sistemiyle örneğin, Doğumevi önünden çıkan bir aracın Balıklı ve Maarif kavşaklarında yeşil ışıkla karşılaşacaklarını böylece trafik akışının düzenli olmasının sağlanacağım bildirdi. Akıskalı, Bayramların yapıldığı Hürriyet caddesinde de bir takım düzenlemelere gideceklerini, bayramların istasyon meydanına kaydırılacağın, böylece askeri araçların geliş-gidişlerinin şehir dışına kaydırılarak, şehir trafiğinin aksamasının önleneceğini söyledi. Hürriyet caddesinin geniş yaya kaldırımlarının daraltılarak yolun genişletileceği, toptancılar ve yenihalin şehir dışına çıkararak, kamyonların şehir trafiğini aksatmasının önleneceği ifade edildi.

Dülük piknik alanına giriş ücreti artırıldı

Mon, 27 Oct 25 12:14:42 +0300

Bu yüzden sahreciler Burç ormanına gitmeye başladı Havaların ısınmasıyla birlikte piknik alanlarını akın akın sahreciler doldurmaya başladı. Dülük piknik alanında özellikle cumartesi ve pazar günleri yer bulunmazken son günlerde gidenlerde büyük bir azalma görülmeye başladı. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz sahreciler Dülük piknik alanına girişin pahalılandığını, arabaya ayrı ücret, içinde bulunanlara da ayrı ücret alınmaya başlandığını söyledi. Eskiden sadece arabalar için ücret talep ediliyor, içinde bulunanlardan alınmıyordu, deniliyor. Burç orman alanının tercih nedenlerinden birisinin de çok geniş bir alanı kapladığı, yurttaşların istedikleri yerde rahatlıkla piknik yapabildiği gösteriliyor. Dülük piknik alanına giriş için yurttaşlardan 50, taksilerden 200, kamyonlardan 400 lira alınıyordu. Şimdi ikiye katlandı.

Tarım Kredi Kooperatifleri hizmet binası açılacak

Mon, 27 Oct 25 12:14:11 +0300

Tarım Kredi Kooperatifleri Gaziantep Bölge Birliğinin yeni hizmet binası 26 mart cuma günü açılacak. Depo teşhir mağazası, büro ve lojmandan oluşan dört katlı binanın, 1070 metrekare alana kurulduğu ve 116 milyon 945 bin liraya mal olduğu bildirildi.

Hacıbaba Sağlık ocağı açıldı

Mon, 27 Oct 25 12:13:46 +0300

Hacıbaba mahallesinin sağlık sorununun çözümlenmesi için Gaziantep Sağlık Eğitim Vakfının da katkılarıyla Sağlık Müdürlüğü tarafından bir sağlık ocağı açıldı. Hacıbaba sağlık ocağında bir doktorla bir hemşire hizmet görüyor. Şehrin diğer kenar semtlerinde de sağlık ocakları açılması için çalışmalar sürüyor.

“Türkiye’de kadın olarak çalışmak zor değil, aksine kolay...”

Mon, 27 Oct 25 12:12:58 +0300

Amerikalı bir kadın gazetecinin Türkiye izlenimleri Türkiye’nin dışarıda tanıtılması için çok para harcaması gerektiğini, oysa Türkiye’nin bu konuda elini cebine atmadığını söyledi bayan gazeteci. Gaziantep Rotary Kulübün davetlisi olarak şehrimize gelen Amerikalı bayan gazeteci Ann Taboroff'un konuşması ilgiyle izlendi. Ann Taboroff'un konuşmacı olarak katıldığı Ticaret ye Sanayi Odası salonundaki konferansa, vali Abdülkadir Aksu, Belediye Başkanı Ömer Arpacıoğlu yanında, daire müdürleri, iş adamları ve Rotaryenler katıldılar. Konferansta bir konuşma yapan Gaziantep Rotary Kulüp Başkanı Aykut Tuzcu, Rotary Kulübün değişik ülke insanları arasında tanışıklığı artırmak amacına uygun olarak Amerikalı bayan gazetecinin davet edildiğini belirterek, Ann Taboroff'un kısa özgeçmişini anlattı. Değişik ülke insanlarının birbirlerini tanıma imkanı olursa dünya barışının daha kolay sağlanacağına inandığını belirten Tuzcu, Rotary Kulübün tamamen bağımsız ve amacı topluma hizmet olan bir dernek olduğunu, bir işin topluma yaradığı oranda değer kazanacağını savunduklarını söyledi. Dört buçuk yıldan beri Türkiye'de bulunan, bir bankanın halkla ilişkiler müdürlüğünü de yapan Amerikalı bayan gazeteci Ann Taboroff'ta Amerika gibi bir ülkeyi bırakıp ta neden Türkiye'de yasamayı tercih ettiği konusunda kendisine sürekli sorular sorulduğunu belirterek. «Türkiye'de kadın olarak çalışmak zor değil aksine kolay. Çünkü Türkler kadına büyük değer verip saygı gösteriyorlar. Türkiye bana büyük şans tanıdı. Buradaki yaşamın bir parçası olduğumu hissediyorum” dedi. Türklerin burada yaşayan yabancıları tuhaf karşıladıklarını ve eleştirine tahammülleri olmadığını, kendisinin şu andaki ortamı eleştirdiğinde “Sen yabancısın bizi eleştirmeye ne hakkın var. Sen 12 Eylül öncesini bilmiyorsun” diyerek, saldırgan bir tepki içine girdiklerini belirtti. Tahoroff kısa konuşmasından sonra kendisine yöneltilen soruları içtenlikle cevapladı. Türk basını hakkındaki görüşleri sorulduğunda, Türkiye'de gazeteciliğin pek ciddi olmadığını, haberlerin yüzde 50 sinin gerçekleri yansıtmadığım belirtirken, bu durumu Türkiye'de gazetecilerin az kazanmasına, asıl eğitim görmüş kişilerin bir iki yıl sonra başka bir işe geçmesine, bu nedenle gazeteciliği bilmeyen kişilerin yapmasına bağladı. Basın kartı almak istediğinde kendisine Türkiye hakkında iyi şeyler yazdın mı diye sorulduğunu belirten Taboroff, Türkiye’nin dışarda pek iyi bir imaj sahibi olmadığını vurgularken, devlet sanatçısı Yıldız Kenter'in Londra'da “Ben Anadolu” adlı oyunu İngilizce olarak sergilediği gece orada bulunan Başbakan Turgut Özal'ın bir resepsiyona katılarak oyunu izlemeye gelmemesini eleştirdi, olayı “Bu çok garip” diye niteledi. Dört buçuk yıldan beri Türkiye'de bulunması nedeniyle güzel bir Türkçe konuşan Taboroff, dışarıda Türkiye'nin iyi tanıtılması için çok para harcanıp reklam yapılması gerektiğini, oysa Türkiye'nin şimdiye kadar elini cebine atmadığını söyledi. Tahoroff, Türkiye'ye geleceği zaman haritada yerini bile bilmediğini belirtti. Amerikan eğitim sisteminde de çarpıklıklar olduğunu söyledi. Taboroff’un Türklerin eleştiriye açık olmadığı yolundaki sözleri bazı izleyenlerce yanlış olarak değerlendirilerek, kendisine Amerika'da ki zenci-beyaz çatışması gündeme getirildiğin de Amerikalı olarak hoşnut olup olmayacağı soruldu. Tahoroff, Amerika'daki zenci-beyaz, Almanya'daki Türk-Alman çatışmasının eğitim ve kültür seviyesinden kaynaklandığını, ancak kendisinin zenci-beyaz ayrımı gütmediğini söyledi. Zencilerle beyazların aynı lokantada yemek yiyebileceklerini belirten Taboroff, hemen ekledi “Tabii parası varsa” 6 Kasım seçimleri öncesinde Turgut Sunalp'ın seçim gezisi sırasında da Gaziantep'e gelip çok kısa bir süre kaldığını belirten Taboroff, Gaziantep'in hızla büyüyen bir şehir olduğunu, her tarafta yeni apartmanlar yükseldiğini söyledi. Taboroff'a Gaziantep Rotary Kulübünün bir flaması verildi. Taboroff aynı gün şehrimizden ayrıldı.

Bu yıl da köylerimiz susuzluktan kavrulacak

Mon, 27 Oct 25 12:12:25 +0300

İki aydır şehrimize bir damla yağmur düşmüyor Meteoroloji Müdürlüğü yetkililerinden edinilen bilgiye göre son iki aydır şehrimize bir damla yağış düşmedi. Mevsimin aynı şekilde kurak gitmesi ürünü etkileyerek verimin çok düşük olacağı vurgulanıyor. Erken bir kanaate varılmamakla birlikte nisan ayında düşecek yağışların da verimi artırabileceği, çiftçinin yüzünü güldürebileceği söyleniyor. Yapılan rasatlara göre yine yağış yok. Toplam yağış miktarı 378 kilogramda donmuş vaziyette. Şehrimizde günün en yüksek sıcaklığı 17 derece, gecenin en düşük sıcaklığı ise 3 derece civarında oldu.

6500 kitabın sergileneceği bir kitap fuarı açılacak

Mon, 27 Oct 25 12:11:48 +0300

Bayrak şehidimiz Şahinbey için de 27 Mart günü bir mevlit okutulacak Gaziantep Kültürünü, Folklörünü ve Musikisini Araştırma ve Yasatma Demeği kuruldu. Demek ilk olarak 21 mart cuma günü belediye şehir tiyatrosunda 6500 kitabın sergileneceği bir kitap fuarı açacak. 27 mart Şahin Bey'in ölüm yıldönümünde de Eyüboğlu camiinde bir mevlit okutulacak. Dernek kurucu üyelerinden Dr. Ahmet Korkut Tahaoğlu'nun da nisan ayı içinde İbni Sina ile ilgili bir konferans vereceği açıklandı.

Zeugma Müzesi ziyaretçi sayısında rekora ulaştı

Sun, 26 Oct 25 19:17:39 +0300

Dünyaca ünlü "Çingene Kızı" mozaiği başta olmak üzere birçok önemli esere ev sahipliği yapan Zeugma Mozaik Müzesi, açıldığı günden bu yana en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştı Gaziantep'te dünyaca ünlü "Çingene Kızı" mozaiği başta olmak üzere birçok önemli esere ev sahipliği yapan Zeugma Mozaik Müzesi, açıldığı günden bu yana en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştı. Kültür ve Turizm Bakanlığınca, tarihi İpek Yolu üzerinde 2011 yılında 30 bin metrekarelik alanda açılan Zeugma Mozaik Müzesi, Gaziantep'e gelen yerli ve yabancı ziyaretçilerin uğradığı alanların başında geliyor. "Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü"ne sahip müzede başta "Çingene Kızı" mozaiği olmak üzere "Mars heykeli", Roma dönemine ait çeşmeler ve Fırat Nehri kenarındaki villalarda kurtarma kazıları sırasında çıkarılan eşsiz mozaikler sergileniyor. Ramazan Bayramı'nda 23 bin 654 ziyaretçi ile 3 günlük, 17 Mayıs'ta 8 bin 167 ziyaretçiyle günlük en yüksek ziyaretçi sayısına ulaşarak çifte rekor kıran Zeugma, yılbaşından bu yana 482 bin 436 ziyaretçiyle 2024'te 466 bin olan yıllık ziyaretçi sayısını geride bırakarak rekor tazeledi. Gaziantep Müze Müdürü Özgür Çomak, Kültür ve Turizm Bakanlığının çağdaş müzecilik anlayışıyla yaptığı ilk müzelerden biri olan Zeugma'nın açıldığı günden bu yana çok yoğun ilgi gördüğünü söyledi. Yıl sonunda da çok rahat 500 binli rakamların üzerine çıkacağız Müzenin ziyaretçi rekoru kırdığını dile getiren Çomak, "Açıldığı günden bu yana şu an 3,5 milyon rakamını geçtik. 2024 yılında 466 bin ziyaretçiyle tüm zamanların en yüksek ziyaretçi sayısına ulaşmıştık. Kendi rekorumuzu egale ettik. Yıl sonunda da çok rahat 500 binli rakamların üzerine çıkacağız" diye konuştu. Zeugma'nın bölge turizmine de katkı sağladığına dikkati çekerek, Gaziantep'in "gastronomi şehri" olmasının yanında "kültür ve turizm şehri" olduğunu vurguladı. Çomak "Aynı zamanda müzeler şehri olan Gaziantep, benliğini, kimliğini, geçmişini ziyaretçilere müzeleriyle anlatıyor." ifadelerini kullandı. Özellikle Avrupa ve Asya ülkelerinden ziyaretçi gruplarının da müzeyi ziyaret ettiğine değinen Çomak, ziyaretçi sayısının önemli bir kısmını ise Güneydoğu Anadolu turlarına katılanların oluşturduğuna işaret etti. Ülkemize kültür ve turizm anlamında çok büyük katkılar sunuyor Ziyaretçi sayılarının salgın ve deprem dönemleri haricinde her yıl artış gösterdiğinin altını çizen Çomak, şunları söyledi: "6 Şubat 2023 depremlerinde ziyaretçi düşüşleri oldu. Müzemizde herhangi bir hasar oluşmadı ancak tedbir amaçlı 74 gün kapalı tuttuk. Buna rağmen o yıl 200 binli rakamlara ulaşmıştık. Depremlerden sonra bu çok önemli bir rakamdı ama 2024 ve 2025 yılı bize gösteriyor ki 2026 yılı, bu yılın da üstüne koyarak çok yoğun bir ziyaretçi ağırlayacak. Gelen herkes aslında Gaziantep'e, ülkemize kültür ve turizm anlamında çok büyük katkılar sunuyor. Ziyaretçi yoğunluğuna tabii Bakanlığımızın çok önemli tanıtımları da katkı sağlıyor." Zeugma'nın da gezilerin vazgeçilmez noktalarından biri oldu Tur rehberi Yasin Eyüpoğlu, eylül, ekim, kasım aylarında gerçekleşen Güneydoğu Anadolu turlarına ilginin bu yıl çok daha fazla olduğunu, Zeugma'nın da gezilerin vazgeçilmez noktalarından biri olduğunu anlattı. Ayşe Parlak ise Tekirdağ'dan Güneydoğu Anadolu turu için bölgeye geldiklerini ve Zeugma'yı çok beğendiğini söyledi. Hüseyin Çabuk da Gaziantep'e gezi amacıyla geldiğini belirterek, "Zeugma Mozaik Müzesi, muhteşem bir müze. Daha önce bu bölgede birkaç müze gezmiştim fakat burayı ayrıca güzel buldum çünkü mozaikler çok güzel ve gayet güzel saklanmış. Çingene Kızı'nı merak ediyordum, onu da görmüş oldum. Geldiğimiz için çok memnunuz." ifadelerini kullandı. cumhuriyet

Taş dolu tarlalar ekilmediği için üretim büyük zarar görüyor

Sun, 26 Oct 25 19:16:00 +0300

Şahinbey’de toplulaştırma sonucunda yapılan yeni parselasyon ile birlikte sınır taşları tarlaların ortasında kaldı. Bu durum çiftçilerin tarlasını ekmesine engel oluyor Şahinbey Ziraat Odası Başkanı Ali Çolak, ‘’Kocaman taşların olduğu tarlalar ekilmediği için üretim büyük zarar görüyor. Aynı zamanda haşereler, taşların arasında gizlenerek ürünlere zarar veriyorlar. Dolayısıyla bu taşların bir an evvel kaldırılmasını istiyoruz’’ şeklinde konuştu. Toplulaştırma masa başında değil, saha da yapılmalı Toplulaştırmanın başarılı olmadığını sözlerine ekleyen Çolak, ‘’Hiçbir çiftçimiz, toplulaştırmadan memnun değil. Toplulaştırmanın masa başında değil, saha da yapılması gerektiğini her zaman dile getirdik. Ancak masa başında yapılan toplulaştırmadan hiçbir üretici memnun değil. Bizlerden hiçbir şekilde toprağın kalitesi sorulmadı. Toprakların kalitesini ancak köylerde yaşayanlar bilir. İyi ve kötü toprakları birbirine karıştırdılar. Bunun sonucu mahkemelik olanlar var. Dolayısıyla toplulaştırmanın saha da yapılarak yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyoruz’’ açıklamasında bulundu. Yeni parselasyon yapılınca kocaman taşlar çiftçinin tarlasının içerisinde kaldı Mezralar dahil olmak üzere Şahinbey’de, 17-18 köyde toplulaştırma çalışmalarının devam ettiğini vurgulayan Çolak, ‘’Toplulaştırma sorunların çözülmesi ve küçük arazilerin birleştirilerek büyük arazilere çevrileceğini beklerken, büyük arazilerimiz birkaç parçaya bölündü. Dolayısıyla yeni parselasyon yapılınca kocaman taşlar çiftçinin tarlasının içerisinde kaldı’’ dedi. Taşları çiftçilerin kaldırması mümkün değil Çolak, ‘’Birçok köy ve mezramızda sınır taşları çiftçinin tarlasının içerisinde kalmış durumda. Anlaşılan taşeron firma aracılığıyla sınırdaki taşların kaldırılacağı söylendi. Ama halen herhangi bir çalışma söz konusu değil. Kocaman taşları çiftçilerin kaldırmasının mümkünatı yok. Üreticiler, tarlasını gitmek için taşların bulunduğu sınırı dolaşmak zorunda kalıyor’’ ifadelerini kullandı. Bir metre ekilmedik tarım arazisi kalmayacaksa çağrımıza kulak versinler Tarım ve Orman Bakanlığı ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne seslenen Çolak, ‘’700-800 civarında çiftçimiz mağdur durumda. Bir an evvel ödenek çıkartılıp hububat ekimi öncesinde arazilerin ortasındaki taşların temizlenip başka bir noktaya taşınması lazım. Tertemiz bir şekilde tarlalar, üreticilerimize teslim edilmeli. Bir metre ekilmedik tarım arazisi kalmayacaksa bu çağrımıza kulak versinler’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Yoksulluğun nedeni gelir ve yargı adaletsizliği ile hukuksuzluk!

Sun, 26 Oct 25 19:15:02 +0300

Büro Emekçileri Sendikası Gaziantep Şube Başkanı İsmet Karatay, ‘’Yaşadığımız asıl yoksulluğun sebebinin başta gelir adaletsizliği olmak üzere, yargı adaletsizliği ve hukuksuzlukların inatla devam ettirilmesi. Bunun için iktidara, açıkladığı ve sürekli revize ettiği bu hayali ekonomik programlardan önce, hukukun üstünlüğüne uyması ve demokratik değerleri güvence altına alacak düzenlemeleri hayata geçirmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz’’ dedi. Emekçiler ve ufak tefek yatırım sahibi olan hane halkı suçlu olarak ilan edildi Açıklanan orta vadeli programda, esas itibarıyla düşük ücret politikasına devam edileceği, kamusal hizmetlerde alt yapı yatırımlarının kısıtlanacağı ve kamu kaynaklarının üretim ekonomisine değil; ranta, faize aktarılacağının beyan edildiğini ifade eden Karatay, ‘’İktidarın TÜİK ve yandaş sendikalar eliyle bizleri yoksulluğa mahkûm etmesi yetmiyormuş gibi, bizler aynı zamanda iktidarın üretim ve istihdam yaratmaktan uzak ekonomik programı yüzünden bir türlü tutturulamayan ve yüksek seyreden enflasyonun suçlusu olarak biz emekçiler ve ufak tefek yatırım sahibi olan hane halkı suçlu olarak ilan edildi’’ ifadelerini kullandı. Yoksulluğun derinleşmesi iktidarın umurunda değil Yoksulluğun derinleşmesinin iktidarın umurunda olmadığını dile getiren Karatay, ‘’Hiçbir oldu bittiyi kabul etmeyeceğiz. Yoksulluğun bu kadar derinleştiği bir süreçte iktidarla yandaş sendikalar arasında orta oyununa dönen toplu sözleşme masasında, iktidar mensuplarının sarayın arka kapılarında ikna edilen yandaş sendikalar ve hakem heyeti vasıtasıyla Merkez Bankası’nın 14 Ağustos’ta açıkladığı 2026 için yüzde 16, 2027 için yüzde 9 enflasyon hedefleri oranında zamma boyun eğen iktidar aparatı sendikaları buradan bir kez daha kınıyoruz’’ açıklamasını yaptı. Mülakat haksızlığına son verilmeli Şube Başkanı Karatay, ‘’2026 yılı bütçesinin tartışılmaya başladığı süreçte bütçeden emekçilere daha fazla kaynak ayrılmasına, kalıcı kazanımların elde edilmesi için grev hakkı içeren bir sendika yasası düzenlemesinin yapılmasını, Hakem Heyetinin olmadığı ve tarafların eşit temsiliyetini sağlayan yeni bir toplu sözleşme masasının kurulması yönünde mücadele edeceğimizi, mülakat haksızlığına son verilmesini istiyoruz. 3600 ek gösterge düzenlemesinin bir an önce yapılasını ve bütün ek ödemelerin temel ücrete yansıtılmasını, işyerlerimize kreş ve bebek bakım odalarının açılmasını, 5510 Sayılı Kanunun yarattığı mağduriyetlerin ortadan kaldırılmasını ve emeklilikte kamusal emekliliğin esas alınmasını talep ediyoruz’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Birçok vatandaş ay sonunu getiremez oldu

Sun, 26 Oct 25 19:14:09 +0300

Belediyeyi Sendikası Gaziantep Şubesi 13. Olağan Genel Kurulu Üyelerin yoğun katılımı ile yapıldı. Tek liste ile gidilen seçimde Şube Başkanı Ahmet Gökalp, güven tazeledi. Belediyeyi Sendikası Gaziantep Şubesi 13. Olağan Genel Kurulu Üyelerin yoğun katılımıyla Divan Otelde yapıldı. Divan Başkanlığını Belediye İş Sendikası Örgütlenme Daire Başkanı Murat Yurdakul’un yaptığı genel kurulda divan katipleri Malatya Şube Başkanı Osman Nuri Solmazgül, Mersin Şube Başkanı Naim Kaya, Adana Şube Başkanı Aytekin Aybar, Adıyaman Şube Başkanı Mehmet Akif Atlıhan oldu. Tek liste ile gidilen genel kurulda mevcut başkan Ahmet Gökalp, yeniden başkanlığa seçildi. Genel kurulda konuşan Belediye İş Sendikası Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Gökalp, birlik ve beraberliğe vurgu yaptı. ‘’Belediye İş Sendikası Gaziantep Şubesi olarak, bizler çok büyük bir aileyiz. Bu ailemiz ise gün geçtikçe büyüyor, büyütmeye de devam edeceğiz. Üyelerimizin özlük, sosyal ve ekonomik haklarının iyileştirilmesi için çalışmamızı sürdüreceğiz’’ dedi. Tüm üyelere teşekkür eden Gökalp, genel kurulun bir şenlik havasında geçtiğinin altını çizdi. ‘’Ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılar sonucunda çok zorlu süreçten geçiyoruz, görünüşe göre de geçmeye devam edeceğiz. Alım gücümüz düştü, paramız enflasyon karşısında eridi. Birçok vatandaş ay sonunu getiremez oldu. Bu zorlu günlerin bir an evvel atlatılması gerekiyor’’ şeklinde konuştu. Örgüt ne kadar güçlü olursa bizim de sesimiz o kadar gür çıkar Üyeler için çalışmaya devam edeceklerini sözlerine ekleyen Gökalp, ‘’Şube olarak geçmişte olduğu gibi bugünde yarında üyelerimizin yanında olduk, olmayı da sürdüreceğiz. Belediye İş Sendikası, gücünü örgütlülüğünden alır. Örgüt ne kadar güçlü olursa bizim de sesimiz o kadar gür çıkar. Tabii üyelerimizde hiçbir zaman bizleri yalnız bırakmadı. Bundan dolayı da kendilerine ayrı ayrı teşekkür ederiz. Yeni dönemde şubemizin bayrağını daha üst noktalara dikeceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın’’ mesajını verdi. Haber Merkezi

Masa başında yapılan randevu planları hizmet kalitesini olumsuz etkileyecek

Sun, 26 Oct 25 19:13:14 +0300

Aile Hekimliği Derneği Başkanı Dr. Gökhan Erdoğan, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan yeni bir düzenleme ile aile hekimlerinin onayı alınmaksızın tüm aile hekimlerine otomatik randevu planları oluşturulmasına tepki gösterdi ‘Aile hekimi randevu planını kendi belirler’ diyen Erdoğan, uygulamanın, aile hekimliği sisteminin ruhuna ve sahadaki gerçekliğe uygun olmadığını vurguladı. ‘’ Sahada yürütülen birinci basamak sağlık hizmetlerinin planlı, etkin ve sürdürülebilir şekilde devam edebilmesi için bu yetkinin hekimde olması büyük önem taşır. Bakanlık tarafından masa başında atanan randevu planları, hem iş akışını hem de hizmetin kalitesini olumsuz etkileyecek’’ uyarısında bulundu. Hangi saatlerde muayene, aşılama, izlem ya da tarama yapılacağına hekim karar vermeli Randevu cetvelinin hekimin kendi inisiyatifiyle hazırlanması gerektiğine dikkat çeken Erdoğan, ‘’Bir aile hekimi olarak vurgulamak isterim ki; randevu cetveli hekimin kendi inisiyatifiyle hazırlanmalı. Hekim, görev yaptığı bölgenin sosyoekonomik yapısını, nüfus özelliklerini ve hizmet önceliklerini en iyi bilen kişi. Bu nedenle hangi saatlerde muayene, hangi saatlerde aşılama, izlem ya da tarama yapılacağına hekimin kendisi karar vermeli’’ ifadelerini kullandı. Randevu planı sahayı bilen hekimin kararıyla şekillenmeli Aile hekimleri olarak vatandaşlara en nitelikli ve ulaşılabilir hizmeti sunmak istediklerini, bunun yolunun ise hekimlerin kendi çalışma düzenlerini belirleme hakkına saygı gösterilmesinden geçtiğini kaydeden Erdoğan, ‘’Randevu planı sahayı bilen hekimin kararıyla şekillenmeli. Ancak bugün aile hekimlerinin temel sorunu yalnızca randevu planı değil. Birinci basamağın gerçek sorunları, yıllardır çözüm bekleyen özlük hakları, ekonomik yetersizlikler ve aile sağlığı merkezlerinin fiziki koşulları’’ açıklamasını yaptı. Aile hekimlerinin özlük hakları, gelir güvencesi ve çalışma koşulları iyileştirilmeli Erdoğan, ‘’Biz aile hekimleri, vatandaşın sağlığı için görev yapıyoruz; enerjimizi bina sorunlarına veya idari yükümlülüklere değil, koruyucu sağlık hizmetlerine harcamak istiyoruz. Bu nedenle taleplerimiz açık. Randevu planı hekimin inisiyatifinde olmalı. Aile sağlığı merkezlerinin fiziki koşulları kamu tarafından sağlanmalı ve işletme giderleri kamu bütçesinden karşılanmalı. Aile hekimlerinin özlük hakları, gelir güvencesi ve çalışma koşulları iyileştirilmeli. Sağlık sisteminin temel taşı olan aile hekimliği, ancak hekimin emeğine, yetkisine ve insani çalışma koşullarına saygı gösterilerek güçlenebilir’’ tespitinde bulundu. Haber Merkezi

Fenerbahçe, Gaziantep deplasmanında

Sun, 26 Oct 25 19:12:02 +0300

Fenerbahçe, Trendyol Süper Lig'in 10. haftasında yarın Gaziantep FK ile deplasmanda karşılaşacak. Gaziantep Stadı'nda oynanacak müsabaka, saat 20.00'de başlayacak. Atilla Karaoğlan'ın yöneteceği karşılaşmada Ceyhun Sesigüzel ve Serkan Çimen, yardımcı hakem olarak görev yapacak. Ligde son oynadığı Fatih Karagümrük mücadelesini 2-1 kazanan sarı-lacivertliler, hafta arasında UEFA Avrupa Ligi'nde konuk ettiği Alman ekibi Stuttgart'ı da 1-0'lık skorla geçmeyi başardı. 9 hafta sonunda 19 puan toplayan Tedesco'nun öğrencileri, lider Galatasaray'ın 6 puan gerisinde üçüncü sırada. İlk kez sakat oyuncu yok Fenerbahçe, bu sezon ilk kez sakat oyuncusu olmadan bir mücadeleye çıkacak. Uzun süredir sahalardan uzak kalan kaptan Mert Hakan Yandaş, takıma dahil oldu. Sakatlığını atlattıktan sonra Suttgart mücadelesinin son bölümünde süre alan Jhon Duran'ın, Gaziantep FK deplasmanında da maça yedek kulübesinde başlaması bekleniyor. Teknik direktör Tedesco'nun, yarın Duran'a Stuttgart maçına göre daha fazla süre vermeyi planladığı öğrenildi. Kadro dışı bırakılan İrfan Can Kahveci ve Cenk Tosun ise yarınki maçta yok. Skriniar 11'e dönüyor Samsunspor deplasmanında gördüğü sarı kart nedeniyle cezalı duruma düşen Milan Skriniar, Fatih Karagümrük mücadelesinde takımını yalnız bırakmıştı. Cezasını tamamlayan Slovak savunma oyuncusunun Gaziantep FK karşısında ilk 11'de sahaya çıkması bekleniyor.t24

8,5 milyonu aşkın yeni dosya icra dairelerinde!

Sun, 26 Oct 25 19:10:59 +0300

2025'in başından bu yana 8,5 milyonu aşkın yeni dosya icra dairelerinde işleme alındı. Bankaların takibe aldığı borç bakiyesi 515 milyar liraya yükseldi. BirGün'ün haberine göre; UYAP verileri, mahkemelerdeki icra-iflas dosyası sayısı 25 milyona dayandığını ortaya koydu. Her gün ortalama 30 bin yeni dosya yurt genelinde icra dairelerinde işleme alınıyor. UYAP verilerine göre 25 Ekim itibarıyla icra dairelerindeki icra ve iflas dosya sayısı 24 milyon 773 bin 38 oldu. Bu sayı geçen yılın 25 Ekim tarihinde 22 milyon 992 bin 248’di. Yılın başından bu yana dairelere gelen dosya sayısı 8 milyon 510 bin 402 oldu. Ekim ayında bu sayı 117 bin 550 arttı. Her gün binlerce dosya dairelere geldi. Güncel 25 Ekim verilerine göre cumartesi günü dahi 5 bin 751 yeni icra ve iflas dosyası dairelere geldi. 24 Ekim Cuma günü gelen dosya sayısı 29 bin 553’tü. Takibe alınan vatandaş sayısında artış Güncel BDDK verilerine göre 17 Ekim ile biten haftada bankaların takipteki alacakları bir önceki haftaya göre 6 milyar 463 milyon lira arttı. Takipteki borç bakiyesi 515 milyar 73 milyon liraya çıktı. Takipteki alacakların 378 milyar 954 milyon lirasına özel karşılık ayrıldı. Takipteki borç bakiyesi, bu yılın ilk haftasında 293 milyar 695 milyon liraydı.t24

Bir dilim baklava 738 lira

Fri, 24 Oct 25 16:52:50 +0300

İstanbul'da bir tatlıcının internet sitesinde bir havuç dilimini 738 liraya, 4 dilim baklavayı ise 576 liradan satması sosyal medyanın gündemine oturdu. Bir tatlıcının internet sitesindeki baklava fiyatı sosyal medyada gündem oldu. Çok sayıda kullanıcı bir havuç diliminin 738 liraya, 4 dilim baklavanın ise 576 liraya satılmasına tepki gösterdi. Fiyatlardaki indirim de tepki çekti Türkiye'nin en sevilen tatlıları arasında birinci sırada oturan baklava fiyatlarındaki artış devam ederken, sosyal medyada ise bir dilim baklavanın fiyatı ortalığı karıştırdı. Türkiye Gazetesi'nin haberine göre, İstanbul'da bir tatlıcının internet sitesindeki satış fiyatlarına göre bir dilim havuç dilimi 'indirimli' olarak 738 liraya, 4 dilim baklava da yine 'indirimli' olarak 576 liraya satılıyor. Fiyat listesine göre, bir dilim fıstıklı tel kadayıf 558 lira, üç dilim fıstıklı kuru baklava ise 648 lira. Fıstıklı baklavanın kilo fiyatının 2 bin 880 lira, midye baklavanın kilosunun satış fiyatının ise 3 bin 780 lira olduğu dikkat çekti. Fıstıklı dürümün bir kilosu ise 4 bin 140 lira.sputnik

Üniversite mezunları en çok ABD’ye gitmeyi tercih etti

Fri, 24 Oct 25 16:52:05 +0300

Türkiye'de geçen yıl yükseköğretim mezunlarının beyin göçü oranı yüzde 2 olurken, mezunlar en çok ABD'ye gitmeyi tercih etti. Türkiye İstatistik Kurumu, geçen yıla ilişkin yükseköğretim beyin göçü istatistiklerini açıkladı. Buna göre, yükseköğretim mezunlarının beyin göçü oranı 2024'te bir önceki yıla göre değişmeyerek yüzde 2 oldu. Bu oran kadınlarda yüzde 1,6, erkeklerde ise yüzde 2,4 olarak kayıtlara geçti. Devlet üniversitesi mezunlarında beyin göçü oranı 2023'te yüzde 1,7 iken, 2024'te değişmeyerek aynı kaldı. Vakıf üniversitesi mezunlarında beyin göçü oranı ise 2023'te yüzde 4,5 iken, 2024'te yüzde 4,3'e geriledi. Vakıf üniversitesi mezunları arasında 2024'te en yüksek beyin göçü oranı, yüzde 8,3 ile tam burslu eğitim alanlarda gözlemlenirken, bunu yüzde 3,7 ile kısmi burslu eğitim alanlar ve yüzde 3,6 ile ücretli eğitim alanlar izledi. En yüksek beyin göçü oranına sahip eğitim ve öğretim alanı, yüzde 6,7 ile bilişim ve iletişim teknolojileri oldu. Bu alanı, yüzde 4,4 ile mühendislik, imalat ve inşaat, yüzde 2,7 ile doğa bilimleri, matematik ve istatistik takip etti. Mezunların beyin göçü oranları incelendiğinde ise en yüksek beyin göçü oranına sahip lisans programı yüzde 15 ile moleküler biyoloji ve genetik olarak kayıtlara geçti. Bu bölümü, yüzde 10,8 ile işletme mühendisliği, yüzde 9,6 ile elektronik mühendisliği, yüzde 9,5 ile matematik mühendisliği ve yüzde 9,4 ile biyomühendislik izledi. Öğrenim diline göre mezunların beyin göçü oranları incelendiğinde, Fransızca eğitim alan mezunlar yüzde 9,9 ile en yüksek beyin göçü oranına sahip oldu. Fransızcayı, yüzde 6,2 ile İngilizce, yüzde 5,9 ile Almanca ve yüzde 4,7 ile Rusça takip etti. Bir lisans programını tamamlayanların göç etmeyi en çok tercih ettikleri ülke yüzde 19,6 ile ABD oldu. ABD'yi, yüzde 19,4 ile Almanya, yüzde 11,3 ile Birleşik Krallık, yüzde 7 ile Hollanda ve yüzde 5,2 ile Kanada izledi. ABD'ye göç eden mezunlar içinde en büyük paya sahip lisans programı, elektrik-elektronik mühendisliği olurken, Almanya, Birleşik Krallık ve Hollanda'yı en fazla bilgisayar mühendisliği bölümünden mezun olanlar tercih etti. Kanada'ya göç etmeyi tercih eden mezunlar arasında ise en fazla paya sahip olan lisans programı işletme oldu.t24

Türkiye’de gençlerin yarısı işgücünün dışında, kadınlarda istihdam oranı yüzde 28

Fri, 24 Oct 25 16:51:30 +0300

İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından yürütülen “Türkiye’de NEET Gençler: Profil ve İyi Olma Hali Araştırması”'na göre, Türkiye’de 18–29 yaş aralığındaki gençlerin yalnızca yüzde 46’sı bir işte çalışıyor. Çalışmayan gençleri yüzde 60'ı ise iş deneyimine sahip değil. Erkeklerin yaklaşık üçte ikisi (yüzde 63) istihdamdayken, kadınlarda bu oran yüzde 28’e düşüyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından yürütülen ve TÜBİTAK 2519 – COST Çalışma Grubu Destek Programı tarafından desteklenen “Türkiye’de NEET Gençler: Profil ve İyi Olma Hali Araştırması”, Türkiye’de 18–29 yaş aralığındaki gençlerin işgücüne katılımı, yaşam koşulları ve gelecek algısına dair çarpıcı bulgular ortaya koydu. Projenin niteliksel aşamasında Nisan–Temmuz 2024 tarihleri arasında İstanbul, Adana ve Mersin’de 96 derinlemesine mülakat ve iki odak grup görüşmesiyle toplam 108 gencin öyküsü dinlendi. Nicel saha ise 10 Mayıs–2 Haziran 2025 tarihleri arasında Fraktal Araştırma tarafından 29 ilde 2 bin 403 hane ile gerçekleştirildi. Araştırma, gençlerin “maddi durum”, “eğitim”, “sağlık ve psikososyal iyi oluş”, “aile”, “siyasal, sivil katılım, güven ve faillik” gibi çok boyutlu alanlarda iyi olma halini inceledi. Gençlerin yarısı işgücüne dahil değil Bulgulara göre, Türkiye’de 18–29 yaş aralığındaki gençlerin yalnızca yüzde 46’sı bir işte çalışıyor. Geri kalan yarısı ise işgücüne dahil değil. Bu tablo, genç işgücü piyasasının ikiye bölündüğünü ve önemli bir kısmının üretim sürecinin dışında kaldığını gösteriyor. Toplumsal cinsiyet bu farkı en belirgin biçimde etkileyen değişkenlerden biri. Erkeklerin yaklaşık üçte ikisi (yüzde 63) istihdamdayken, kadınlarda bu oran yüzde 28’e düşüyor. Lojistik regresyon analizine göre, erkeklerin istihdamda olma olasılığı kadınlara kıyasla 3,17 kat daha yüksek (p<0.001). Araştırmacılar bu farkın bireysel tercihlerden ziyade toplumsal cinsiyet rolleri, bakım sorumlulukları ve iş piyasasındaki cinsiyetçi yapının birleşik etkisiyle oluştuğunu belirtiyor. Çalışmayan gençlerin yüzde 60’ı hiç iş deneyimi yaşamamış Çalışmayan gençlerin büyük bir kısmı daha önce hiçbir işte çalışmadığını söyledi. Bu oran genel toplamda yüzde 60, kadınlarda yüzde 72, erkeklerde ise yüzde 46. Gençlerin üçte biri (yüzde 35) aktif olarak iş ararken, üçte ikisi ya iş aramayı bırakmış ya da bekleme durumunda. “İş bulmak zor” veya “uygun iş yok” diyenlerin oranı yüzde 64. “Herhangi bir nedenle iş arayacak olsanız, iş bulmanız kolay olur mu?” sorusuna yalnızca yüzde 18 “kolay” yanıtını verirken, yüzde 49 “zor”, yüzde 33 ise “imkânsız” dedi. Kadınlarda bu karamsarlık daha da belirgin: %87’si iş bulmanın zor olduğunu düşünüyor. Araştırma, bu umutsuzluğun özellikle düşük gelirli gençlerde “öğrenilmiş çaresizlik” duygusuna dönüştüğünü ve gençlerin çoğunun iş arama sürecinde kurumsal bir desteğe erişemediğini gösteriyor. Bu durum, işsizliğin bireyselleşmesine ve gençlerin “şans” ya da “tanıdık” üzerinden çözüm arayışına yönelmesine yol açıyor. Her üç gençten ikisi yurt dışına gitmek istiyor Araştırma, gençler arasında yurt dışına yerleşme arzusunun yaygınlığını da ortaya koydu. Katılımcıların yüzde 67,8’i yurt dışına gitmek isteme nedenini “daha iyi iş olanakları” olarak belirtti. yüzde 36’sı Türkiye’de geleceğini göremediğini, yüzde 28,9’u “ülkenin kötüye gittiğini düşündüğü için”, yüzde 24,3’ü “daha iyi eğitim olanakları” arayışıyla, yüzde 22,5’i “daha fazla kişisel özgürlük isteğiyle”, yüzde 6’sı ise “düşünce özgürlüğü eksikliği nedeniyle” göç etmek istediğini söyledi. Araştırmacılar, bu bulguların göç arzusunun yalnızca ekonomik gerekçelerle değil, yaşam kalitesi, ifade özgürlüğü ve sistemsel adalet algısıyla da bağlantılı olduğunu gösterdiğini vurguluyor. Gençlerin üçte biri eğitimin “hayata hazırlamadığını” düşünüyor Gençlerin yalnızca yüzde 38,7’si aldığı eğitimin kendisini “hayata hazırladığını” düşünüyor. yüzde 32’si bu görüşe katılmıyor, yüzde 25,6’sı ise kararsız. Benzer biçimde, yüzde 36,2 “bu eğitim sayesinde iyi bir iş bulabileceğine” inanırken, yüzde 36,4 bu görüşü reddediyor. Araştırma, gençler arasında “eğitim–istihdam bağlantısı”na dair ciddi bir güvensizlik olduğunu; eğitimin artık istihdama giden güvenli bir yol olarak görülmediğini ortaya koyuyor.t24

KDV dâhil bir paket sigaradaki vergi 65,44 liradan 66,6 liraya çıktı

Fri, 24 Oct 25 16:49:58 +0300

Cumhurbaşkanlığı kararıyla sigara ve cep telefonlarında ÖTV oranları yeniden düzenlendi. Tütün ürünlerinde vergi oranı yüzde 45 olurken, cep telefonlarında yüzde 25 ila yüzde 50 arasında değişen yeni oranlar belirlendi. Cumhurbaşkanlığı kararıyla tütün ürünleri ve cep telefonlarında Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranları yeniden düzenlendi. Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, tütün içeren sigaralar ve diğer mamul tütün ürünlerinde ÖTV oranı yüzde 45 olarak belirlendi. Asgari maktu vergi tutarı 1,9750 TL, maktu vergi tutarı ise 16,0000 TL oldu. Telsiz (cep) telefonları için de ÖTV matrahı yeniden düzenlendi. Oranlar şöyle: * 4.500 TL ve altı için vergi oranı yüzde 25, * 4.500 – 9.000 TL arası için yüzde 40, * 9.000 TL üzeri için ise yüzde 50 olarak uygulanacak. Sigaraya zam bekleniyor Yeni düzenlemeye göre bir paket sigaradaki her dal için 1,975 TL asgari maktu vergi alınacak. Ayrıca maktu vergi 16 liraya yükseltildi. Böylece KDV dâhil bir paket sigaradaki toplam vergi tutarı 65,44 liradan 66,6 liraya çıktı. Bu artışın sigara fiyatlarına ortalama 1 TL civarında yansımasını bekliyor.t24

Kayıt dışı çalışanın bu kadar arttığı bir dönem yaşamadık

Thu, 23 Oct 25 19:14:42 +0300

Ekonomik krizin yanı sıra maliyet artışları sonrasında 2025 yılından umduğunu bulamayan buzdolabı ve çamaşır makinesi esnafı tüm umutlarını 2026 yılına bağladı Gaziantep Buzdolabı ve Çamaşır Makinesi Odası Başkanı Metin Ulu, ‘’Kayıt dışı sorunu her sektör gibi bizim sektörümüzün de en büyük sorunu ve bu sorun büyüyerek devam ediyor. Bu süreçte maliyetlerin yüksek olmasının altından kalkmayanlar, oda ve maliye kaydını sildirip kayıt dışı çalışmaya devam etti. Bugüne kadar kayıt dışı çalışanın bu kadar arttığı başka bir dönem yaşamadık, görmedik. Ancak oda olarak elimizden geldiği kadarıyla esnafımızın hakkını korumak, haksız rekabete engel olmak için çalışıyoruz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın’’ açıklamasını yaptı. 2025 yılı beklediğimiz gibi olmadı 2025 yılını değerlendiren Ulu, ‘’Uzun zamandan beri devam eden bir ekonomik sıkıntı söz konusu. Bu sıkıntı vatandaşı dolayısıyla da bizi etkiledi. Çünkü vatandaş da para olmalı bozulan eşyasını yaptırsın bizlerde para kazanalım. Ancak 2025 yılı beklediğimiz gibi olmadı. Umarım, 2026 yılı esnafımızın yüzünü güldürür ama duruma bakacak olursak hiç de öyle görünmüyor’’ şeklinde konuştu. Her sene bir önceki seneden daha kötü geçiyor ‘Her yıl bir önceki yıldan daha kötü geçiyor’ diyen Ulu, ‘’Atalarımız boşuna dememişler, ‘Gelen gideni aratır’ diye. Gerçekten de doğru bir söz. Her sene bir önceki seneden daha kötü geçiyor, bu gidişle de devam edecek gibi görünüyor. 2024 yılı 2023 yılından kötü geçmişti. O yüzden tüm umutlarımızı bu yıla bağlamıştık. Lakin, ekonomik kriz daha da derinleşti. Bu da sektörümüzü olumsuz etkiledi. İstediğimiz işi yapamamakla birlikte birçok esnafımız kepenklerini indirmek zorunda kaldı’’ dedi. Öngöremediğimiz maliyet artışları tüm kazancımızı alıp götürürdü Esnafın zorlu süreçten geçmeye devam ettiğini sözlerine ekleyen Başkan Ulu, ‘’Maliyet artışları tahmin edemediğimiz şekilde yükseliş gösterdi. Dükkan kiraları semtten semte değişmekle birlikte cep yakar duruma geldi. İşçilik giderleri yine öyle. Sigorta primlerini söylemeye bile gerek yok. Her şey yıl içerisinde birkaç defa zamlanırken, bizler ise sadece bir defaya mahsus tarife çıkartıyoruz. Lakin öngöremediğimiz maliyet artışları tüm kazancımızı alıp götürürdü’’ ifadelerini kullandı. Yetkililer, sesimizi duysun, çağrımıza kulak versin Sektörün yeniden canlanması için can suyu kredisi çağrısını yineleyen Gaziantep Buzdolabı ve Çamaşır Makinesi Odası Başkanı Metin Ulu, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Can suyu kredisi verilmesi gerektiğini her zaman dile getiriyoruz, her platformda da söylemeyi sürdüreceğiz. Ama hiç kimse bu ülkenin sigortası ve bel kemiği olan küçük esnafın sesini duymuyor. Bu durum esnafımızı çok üzüyor. Zorlu günleri atlatabilmek, ayakta kalmak ve çarkımızı döndürmek için kredi talebimizi bir kez daha dile getiriyoruz. Yetkililer, sesimizi duysun, çağrımıza kulak versin.’’ Haber Merkezi

Kış soğuğunda battaniye ve yorgan ile ısınacağız

Thu, 23 Oct 25 19:13:05 +0300

Tüm İşçi Emeklileri Dul ve Yetimleri Derneği Gaziantep Şube Başkanı Ali Osman Özer, ‘’Emeklilerin korkulu rüyası kış geldi kapıya dayandı. Doğalgaz faturaları cep yakacak, kömürün tonu 10 bin lira, emekli maaşı ise 16 bin 881 TL. Dolayısıyla binlerce emeklimiz bu kışı nasıl geçireceğini kara kara düşünmeye başladı. Görünen o ki battaniye ve yorgan ile ısınacağız. O yüzden maddi durumu iyi olmayan emeklilerimize belediyelerin el uzatması çağrısında bulunuyoruz’’ şeklinde konuştu. İnsanca yaşamak milyonlarca emeklinin en doğal hakkı Açlık sınırı ile emekli maaşı arasında ki farkın 11 bin lirayı aştığını söyleyen Özer, ‘’Türk-İş Konfederasyonu verilerine göre ülkemizde açlık sınırı 27 bin lira, yoksulluk sınırı ise 90 bin lirayı aştı. Emekli maaşları ise 17 bin lira bile değil. Çarşı-pazar fiyatları el yakıyor. Pazara çıkamıyoruz. Emeklinin hakkı yoksulluk değil, eşitlik. İnsanca yaşamak milyonlarca emeklinin en doğal hakkı. Bunun için mücadelemizi sürdüreceğiz, mücadelen vazgeçmeyeceğiz’’ dedi. Kök maaşlarına derhal iyileştirme yapılması gerekiyor Emeklilere acilen seyyanen artış yapılması çağrısında bulunan Özer, kök maaşlarına derhal iyileştirme yapılması gerektiğinin altını çizdi. ‘’Emeklilere acilen seyyanen artış yapılmalı. Kök maaşlara derhal iyileştirme yapılması zorunlu. Bağ-Kur ve işçi emeklilerinin taban maaşları yetersiz. Bugün itibarıyla taban kök maaş 11 bin TL – 17 bin TL aralığında. Ortalama emekli maaşı ise 17 bin-18 bin TL seviyesinde. Emekliler açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. Mevcut emekli aylıkları temel ihtiyaçları karşılamaktan uzak’’ ifadelerini kullandı. Adil maaş bağlanmasını sağlayacak kapsamlıbir yasal düzenleme acilen yapılmalı Emekli maaşı ile asgari ücret arasındaki makasın açıldığını kaydeden Özer, ‘’2000 yılında taban emekli maaşı asgari ücretin 2 ila 2,5 katı iken, bugün emekli maaşı asgari ücretin yarısına düştü. Emekli maaşları reel olarak yüzde 250 oranında eridi. Prim ödeme gün sayısı ve çalışma koşullarına göre adil maaş bağlanmasını sağlayacak kapsamlı bir yasal düzenleme acilen yapılmalı. TÜİK ve emekli maaşlarına haciz konulması konulu davaların genel merkezimizce takibi devam ediliyor’’ açıklamasını yaptı. Katsayı temelli adil ve çağdaş bir Sosyal Güvenlik Yasası hayata geçirilmeli İntibak yasası ve yeni bir sosyal güvenlik düzenlemesinin zorunlu olduğunu sözlerine ekleyen Özer, ‘’Emekli aylık bağlamaları ve artışlarının gösterge ve katsayı sistemine göre belirlenmesi hem şeffaf hem de hakkaniyetli bir düzen sağlar. Bu sistem, emeklilik gelirlerinin ülke ekonomisindeki büyümeye ve refah payına paralel olarak artmasını mümkün kılar. Emekli aylıklarının belirlenmesinde hizmet, prim, gösterge ve katsayı temelli adil ve çağdaş bir Sosyal Güvenlik Yasasının yeniden düzenlenerek hayata geçirilmesi, hem sosyal güvenlik sisteminin geleceğini güvence altına alacak hem de emeklilerin insanca yaşam hakkını koruyacak’’ değerlendirmesini yaptı. Haber Merkezi

Osman Tuzcu’yu saygıyla andık

Thu, 23 Oct 25 19:11:50 +0300

Sabah Gazetesi ve Gaziyurt Matbaası’nın kurucusu Osman Tuzcu’yu vefatının 30. Yılında mezarı başında andık. Antep basınına kalemiyle uzun yıllar hizmet eden ve bölgede matbaacılığın gelişmesine büyük katkı sağlayan Osman Tuzcu 1995 yılında aramızda ayrılmıştı.

Firmaların bu desteklerden en etkin biçimde yararlanmasını hedefliyoruz

Thu, 23 Oct 25 19:09:41 +0300

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü ile Gaziantep Sanayi Odası (GSO) iş birliğinde, yatırımcılara yönelik “Teşvik Mevzuatı Tanıtım ve Bilgilendirme Toplantısı” yapıldı. Toplantıya, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü İmalat-1 Daire Başkanı Zeynep Kaplan, GSO Genel Sekreteri Yusuf İzzettin İymen, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Emre Sağ, kurum yetkilileri ve firma temsilcisi katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan GSO Genel Sekreteri Yusuf İzzettin İymen, yeni yatırım teşvik sisteminin sanayiciler için büyük fırsatlar sunduğunu vurgulayarak, "Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ile iş birliği içinde düzenlediğimiz bu toplantıyla, 30 Mayıs 2025 tarihinde yürürlüğe giren yeni teşvik mevzuatının kapsamını üyelerimize tanıtmayı ve firmalarımızın bu desteklerden en etkin biçimde yararlanmasını sağlamayı hedefliyoruz" diye konuştu. Küresel ekonomik şartların değiştiğine, üretim süreçlerinin dijital dönüşüm ve yeşil üretim gibi yeni standartlarla şekillendiğine dikkati çeken İymen, “Rekabetin her geçen gün daha da zorlaştığı bu dönemde, sanayicilerimizin teşvik mekanizmalarını etkin kullanarak üretimlerini güçlendirmeleri büyük önem taşıyor. Gaziantep, tarih boyunca üretimin, ticaretin ve girişimciliğin merkezi olmuştur. Bugün de ihracatta 10 milyar doları aşan katkısıyla Türkiye’nin en güçlü sanayi şehirlerinden biridir. Yeni teşvik sistemiyle birlikte, şehrimizin daha yenilikçi, yüksek katma değerli ve sürdürülebilir yatırımlara yönelmesini arzuluyoruz" ifadelerini kullandı. Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü İmalat-1 Daire Başkanı Zeynep Kaplan da konuşmasında yeni yatırım teşvik sisteminin üretim, ihracat ve istihdam odaklı bir yapıya dönüştürüldüğünü belirterek, “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak Türkiye’nin üretim kapasitesini güçlendirmeyi, yatırım ortamını daha cazip hale getirmeyi ve bölgesel kalkınmayı desteklemeyi hedefliyoruz. Yeni teşvik sistemiyle birlikte, yatırımcılara daha hızlı, şeffaf ve sonuç odaklı bir süreç sunuyoruz. Özellikle yüksek katma değerli, teknoloji odaklı ve ihracata dönük yatırımların desteklenmesi önceliğimiz olacak. Gaziantep gibi üretim gücü yüksek şehirlerimizin bu sistemden en etkin şekilde yararlanmasını istiyoruz” dedi. Yapılan konuşmaların ardından, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Emre Sağ, yatırım teşvik sistemindeki yenilikler, başvuru süreçleri ve destek unsurları gibi birçok konuda detaylı bilgilerin yer aldığı sunum gerçekleştirdi. Haber Merkezi

Kazancımızın yüzde 50’sini vergi olarak ödüyoruz

Thu, 23 Oct 25 19:09:07 +0300

Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 631 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi komisyonda kabul edildi Vergi kanunun komisyonda kabul edilmesiyle diş hekimlerinin alınan harç ücretleri de arttırıldı. ağız ve diş sağlığı muayenehaneleri ve ağız ve diş sağlığı polikliniklerinden alınan 20 bin TL’lik harç ücreti büyükşehirlerde 40 bin TL’ye, ağız ve diş sağlığı merkezleri ve ağız ve diş sağlığı hastanelerinden alınan harç ücreti ise 40 bin TL’den 80 bin TL’ye yükseltildi. Vergilerin çıkması kabul edilemez Gaziantep Diş Hekimleri Odası Başkanı Dt. Dr. Yücel Özbaş, ‘’Özelde çalışan diş hekimleri, SGK ve maliyeye yük olmadan vatandaşa hizmet veriyor. Yani hem SGK ve maliyenin yükü hafifliyor. Kazancımızın yüzde 50’sini vergi olarak ödüyoruz. Bunun üzerine vergilerin çıkması kabul edilemez’’ şeklinde konuştu. Alınan harç ve bedeller artıkbir “haraç” algısı yaratıyor Devletin, özel sağlık kuruluşlarından bu şekilde yeni kalemlerle gelir yaratmaya çalışmasının sosyal devlet anlayışıyla ve adil vergi sisteminin temel ilkeleriyle bağdaşmadığını sözlerine ekleyen Özbaş, ‘’Dişhekimleri; yalnızca sağlık hizmeti sunan değil, aynı zamanda istihdam sağlayan, kira, personel, malzeme ve vergi giderlerini düzenli biçimde karşılayan üretken bir meslek grubu. Devletin bu emeği desteklemesi gerekirken, yeni harçlarla cezalandırması kabul edilemez. Vergi, devletin kamu hizmetlerini finanse etmek için topladığı meşru bir kaynak. Ancak aynı hizmet alanına ilişkin, mükerrer biçimde alınan harç ve bedeller artık bir “haraç” algısı yaratıyor’’ ifadelerini kullandı. ‘Ekonomik yönetimin sorumluluğu, bütçe açığını yurttaşa yıkmayı değil, israfı önlemek, adil ve üretimi destekleyen bir mali sistem kurmayı gerektirir’ diyen Özbaş, ‘’ Söz konusu tutarlar her yıl Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan Yeniden Değerleme Oranına göre artırılacak. Teklif’in gerekçesinde, mevcut durumda harca tabi olmayan ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşları ile ağız ve diş sağlığı hizmeti sunulan özel sağlık kuruluşlarına ait belgelerden yıllık harç alınması için bu düzenlemenin teklif edildiği belirtiliyor. Ancak, bilinmektedir ki, sağlık kuruluşlarına düzenlenen bu belgelerden Sağlık Bakanlığı ücret alıyor’’ dedi. Adil, öngörülebilir ve sürdürülebilir bir mali sistem inşa edilmesini talep ediyoruz Özbaş, ‘’663 sayılı KHK’nın 57. maddesinde, 24 Temmuz 2025 tarihinde yapılan değişiklikle, “Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca düzenlenecek veya onaylanacak her türlü ruhsatlandırma, ürün üretim ve satış izin belgesi ve mesul müdürlük belgesi ile permi ve sertifikalar üzerinden iki milyon Türk lirasını geçmemek üzere Bakanlıkça belirlenecek tarifelere göre ücret alınır” kuralı getirilmiş. Aynı belgeden ilk düzenlenmede ayrı, her yıl da ayrıca ücret alınması; hele de bu ücretin dişhekiminin geliriyle ilişkisiz şekilde maktu ve çok yüksek belirlenmiş olması haksız ve adaletsiz. Bu haksız düzenlemeden derhal vazgeçilmesini, sağlık emekçilerinin ekonomik olarak nefes almasını sağlayacak politikaların hayata geçirilmesini, sosyal adaletin temini için, vergi ve harç politikalarının yeniden gözden geçirilmesini; adil, öngörülebilir ve sürdürülebilir bir mali sistem inşa edilmesini talep ediyoruz’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

2026 da 2025 gibi geçerse çoğu esnafımız kepenk kapatabilir

Thu, 23 Oct 25 19:08:03 +0300

35 yıllık sektör hayatımda en kötü sezonumuzdan birini geçirdik Gaziantep Çiçekçiler Odası Başkanı Cuma Çelik, ‘’Önümüzde 24 Kasım Öğretmenler günü, Şubat ayında sevgililer günü sonrasında Anneler günü derken yeni bir sezona kavuşacağız. Hedefimiz ve beklentimiz yüksek. Ama 2026 yılı da 2025 gibi geçerse çoğu esnafımız kepenk kapatabilir’’ uyarısında bulundu. 2025 yılının sektör açısından kötü geçtiğini ifade eden Çelik, ‘’Çiçekçilik sektörü sadece Gaziantep değil, Türkiye genelinde durağan bir sezon geçirdi. Halkın alım gücünün gerilemesi satışlara yansıdı. 35 yıllık sektör hayatımda en kötü sezonumuzdan birini geçirdik diyebiliriz. 2026 yılının nasıl geçeceği kış mevsiminden ortaya çıkar’’ dedi. Her çiçekçi bir kişi çıkarmaya başladı Çiçek ürünlerinin kış mevsiminde pahalandığını ifade eden Çelik, ‘’Üretici, yaz mevsiminde havanın sıcaklığı ile ürünü üretirken, kış mevsiminde ise üretimi soba, kalorifer, doğalgaz ve sera ortamında yani ısıtma sistemi ile yaptığından fiyatlar yükseliyor. Bu yıl çiçek türlerinde yüzde 50 oranında bir artış bekliyoruz. Bu şekilde devam ettiği takdirde sektörün, önümüzdeki yıl yüzde 20 oranında küçüleceğini düşünüyoruz. Çünkü istihdam azalmaya başladı. Her çiçekçi bir kişi çıkarmaya başladı. Şoförsüz çalışan birçok esnaf bulunuyor. Giderlerimiz artıyor. İlerleyen zamanlarda aile şirketine döneceğiz’’ açıklamasını yaptı. Sektörün Ticaret İl Müdürlüğü tarafından denetlenmesini istiyoruz Dükkan kiralarına değinen Çelik, ‘’Öncelikle depozitonun kaldırılması ve bir sınırlama getirilmesi gerekiyor. gerekiyor. Çünkü esnaf dükkan kiralayacağı zaman önden 3 aylık depozito veriyor. Esnaf, 20 bin liraya dükkan kiralasa, 60 bin lira eksiden başlıyor. Bunun yanı sıra iş yeri kira artışlarında bakanlığımızın çalışmalar yapıp, belirlenen rakam üzerine çıkıldığında anında müdahale edilmesi gerekiyor. Hatta semt semt kira bedelleri çıkartılabilir. Sektörümüzün ilgili kurumlar ve özellikle Ticaret İl Müdürlüğü tarafından denetlenmesini istiyoruz’’ çağrısında bulundu. Küfemiz dolu, üzerine bir yük daha binmesini istemiyoruz Elektrik maliyetlerinin esnafın belini büktüğünü sözlerine ekleyen Çelik, yüksek gelen elek faturalarından dert yandı. ‘’Geçen ay işletmemize 17 bin dolaylarında elektrik faturası geldi. Doğuda yer aldığımız için ürüne ulaşım zor. Aldığımız ürünü aynı gün satamadığımız gibi sınırlı sayıda getiremiyor ki her zaman bulunsun diye. O yüzden muhafaza için soğuk hava kullanıyoruz. Kullandığımız soğuk havaların elektrik ile aydınlatma maliyetlerimiz çok yüksek. Daha zam gelirse yükün altında ezilecek gibi olacağız. Küfemiz dolu, üzerine bir yük daha binmesini istemiyoruz’’ değerlendirmesini yaptı. Haber Merkezi

Adil paylaşım yerine çalışanların emeğinin değersizleştirildiği bir tablo

Thu, 23 Oct 25 19:06:56 +0300

Hep-Sen Gaziantep Şube Başkanı Ayşe Kılınç, Sağlık Bakanlığı’nın 100 bin TL’lik promosyon anlaşması ile çalışanların hakkının yine görmezden gelindiğini belirtti Yıllardır artan iş yükü, ekonomik zorluklar ve yetersiz özlük haklarıyla mücadele eden sağlık emekçilerinin Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı 100 bin TL’lik promosyon anlaşması büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını belirten Kılınç, ‘’Anlaşma, çalışanların beklentilerinin çok altında kalmış; kamu kaynaklarının adil paylaşımı yerine yine çalışanların emeğinin değersizleştirildiği bir tablo ortaya çıktı. Ekonomik koşulların ağırlaştığı, enflasyonun yükseldiği ve alım gücünün hızla düştüğü bir dönemde 100 bin TL’lik banka promosyonu, sağlık çalışanlarının emeğini karşılamaktan uzak. Aynı dönemde birçok kamu kurumunun ve belediyenin çok daha yüksek tutarlarda promosyon anlaşmaları yapmış olması, sağlık çalışanlarının neden yine “ikinci plana itildiği” sorusunu akıllara getiriyor’’ açıklamasında bulundu. Adaletsiz uygulamalar ile çalışanlar sürekli mağdur ediliyor Sağlık sisteminin bel kemiğini oluşturan hekimlerin, hemşirelerin, teknikerlerin ve idari personelin, pandemi döneminde olduğu gibi bugün de büyük bir özveriyle görevini sürdürdüğüne dikkat çeken Kılınç, ancak ne yazık ki alınan ekonomik kararların, bu emeğin karşılığını vermediğini aksine adaletsiz uygulamalar ile çalışanların sürekli mağdur edildiğinin altını çizdi. Çalışanların alın teri, masa başı pazarlıklarda yok sayıldı Sağlık emekçilerinin toplu sözleşme de olduğu gibi promosyonda mağduriyet yaşadıklarını sözlerine ekleyen Başkan Kılınç, ‘’Geçmişteki toplu sözleşme süreçlerinde de benzer şekilde çalışanların beklentilerinin karşılanmadığı, adil bir ücret artışı sağlanmadığı hatırlarda. Bugün promosyon anlaşmasında da aynı anlayışın devam ettiği görülüyor. Çalışanların alın teri, masa başı pazarlıklarda yok sayılmış; emek, bir kez daha değersizleştirildi’’ değerlendirmesinde bulundu. Sağlık çalışanları, sadece alkışlarla değil, hak ettikleri ekonomik ve sosyal değerle onurlandırılmalı Yaşanan durumun sadece ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda motivasyon ve adalet duygusunun zedelenmesi anlamına geldiğini vurgulayan Kılınç, ‘’Hakkaniyetin olmadığı bir sistemde, verimlilikten ve hizmet kalitesinden söz etmek mümkün değil. Sağlık emekçilerinin haklarını savunma kararlılığıyla hareket eden Hep-Sen bu adaletsizliğe sessiz kalmayacaktır. Her platformda çalışanların hakkını koruma mücadelesini sürdürecek; promosyon anlaşmasının yeniden gözden geçirilmesi için gerekli tüm girişimleri yapacağız. Sendika olarak şeffaflık, adalet ve çalışanların refahını önceleyen bir yaklaşım talep ediyoruz. Sağlık çalışanları, sadece alkışlarla değil, hak ettikleri ekonomik ve sosyal değerle onurlandırılmalı’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Merkez Bankası politika faizini yüzde 40,5'ten yüzde 39,5 düşürdü

Thu, 23 Oct 25 19:06:06 +0300

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, politika faizini 100 baz puan indirerek, yüzde 40,5'ten yüzde 39,5'e düşürdü. Kurul ayrıca, gecelik vadede borç verme faiz oranını yüzde 43,5’ten yüzde 42,5’e, gecelik vadede borçlanma faiz oranını da yüzde 39’dan yüzde 38’e indirdi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan başkanlığında bugün toplandı. Para Politikası Kurulu, 2025 yılına ilişkin yedinci faiz kararını açıkladı. Kurul politika faizini 100 baz puan indirerek, yüzde 40,5'ten yüzde 39,5'e düşürdü.t24

Yaprak toplama mesaisi başladı

Thu, 23 Oct 25 19:05:32 +0300

Antep’te son baharın gelmesiyle birlikte temizlik işçilerinin yaprak toplama mesaisi başladı. İşçiler, sokaklarda ve caddelerde yaprakları temizlemek için yoğun bir mesai harcıyor. Sonbaharın gelmesiyle beraber her yer sarı ve turuncu renge büründü Şehir merkezi, sonbaharın gelmesiyle beraber sarı ve turuncu renge büründü. Ağaçtan düşen yapraklar, renk cümbüşü oluşturuyor. Temizlik işçileri ise, sararıp düşen yaprakları toplamak için sabahın erken saatinde mesaiye başlıyor. Yaprakların temizlenmesiyle çevre tertemiz bir görünüme kavuşuyor. Vatandaş, ‘’Bu sene sonbahar erken geldi gibi. Parklarda ve caddelerde yaprak dökümlerini görüyoruz. Belediye ekipleri de yoğun bir şekilde bunları temizliyorlar. Ama güzel bir görüntü ortaya çıkıyor. Bizler bu görüntüden şikayetçi değiliz, ama etrafında temiz olması lazım’’ dedi. Haber Merkezi

"1 yetişkin işçiye 30 bin TL vermek yerine 2 çocuk işçi çalıştırıyorlar"

Thu, 23 Oct 25 11:56:41 +0300

İSİG Meclisi Ankara Temsilcisi Kansu Yıldırım, 1 haftada üç çocuğun iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesini ve çocuk işçiliğini açığa çıkaran nedenleri değerlendirdi. Son bir haftada üç çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. 16 yaşındaki Mustafa Eti çalıştığı fabrikada ısınmaya çalışırken yanarak, 15 yaşındaki Erol Yavuz ve 16 yaşındaki Ruhi Çıracı ise çalıştıkları atölyede üzerlerine kereste düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Çocukların başta yaşam hakkı olmak üzere eğitim, sağlık ve sosyal yaşam gibi temel haklarını da ihlal eden çocuk işçiliği aslında birçok konu başlığının hem nedeni hem de sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Güncel ve resmi verilerle ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan ve ailesinden alınma riski bulunan çocuk sayısı 2025'in ilk 6 ayında 171 bin 895’e yükseldi. OECD’ye göre Türkiye’de ‘şiddetli yoksulluk’ içinde yaşayan en az 6 buçuk milyon çocuk bulunuyor. Her beş çocuktan biri yeterli beslenemiyor. Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2024 yılına ilişkin AB gelir ve yaşam koşulları istatistiklerine göre Türkiye’de yoksulluk riski bulunan toplam genç nüfus 2 milyon 870 bin. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Ankara Temsilcisi Kansu Yıldırım çocuk iş cinayetlerinin temelinde yatan nedenleri ve bu tablonun nasıl açığa çıktığını bianet’e anlattı. Yoksulluk bir mekanizma ile açığa çıkıyor “Çocuk iş cinayetlerinin arkasındaki en temel neden çocuk yoksulluğunun artışına bağlı olarak işçileşmedir. Çocuk yoksulluğuna neden olan en temel faktör ise iktidarın benimsediği ekonomik büyüme modelidir. Kısacası çocuk iş cinayetleri, çocuk yoksulluğu ile sermaye birikim rejimi arasında neden-sonuç bağları bulunur.” Yıldırım, derin yoksulluğu yaygınlaştıranın sadece “kötü ekonomi politikaları” olmadığına, yoksulluğun bir mekanizma ile açığa çıktığına işaret etti. “Çocukları yoksullaştırarak, okul hayatından kopararak, çocukluklarını çalarak işgücü piyasasına fırlatan, Türkiye kapitalizminin agresif büyüme stratejisidir. Özetle, çocuk emeğini yasallaştırarak, şirket iflaslarının ve finansman sorunlarının arttığı bir dönemde emek yoğun sektörlerin işçilik maliyetlerini düşürme, kobileri ayakta tutma yöntemidir. Örneğin bir organize sanayi bölgesinde çalışan patron yetişkin 1 işçiye 30 bin TL vermek yerine, bu paraya 2 çocuk işçi çalıştırmakta, daha az paraya daha uzun süre çalıştırarak kâr oranını artırmaktadır.” "Agresif büyüme temposu çocuğu işçileştiriyor" İSİG Meclisi verilerine göre son 12 yılda en az 800'ü aşkın çocuk işçinin çalışırken hayatını kaybetti. Yıldırım ve bu duruma yol açan nedenleri de şöyle özetledi: “Ölümlerin nedeni işyerlerinde İSG tedbirlerinin alınmamasından fazlasıdır. Türkiye’nin agresif büyüme temposu, daha çok çocuğu en güvencesiz şekilde işçileştiriyor. 2023-2024 döneminde 612 bin çocuk zorunlu eğitim dışında kalırken, kayıtlı ve kayıt dışı sektörlerin hepsini topladığımızda çocuk işçi sayısı 2 milyonu buluyor.” "Çocuğun savunmasızlığı ile sömürülmesi arasında ilişki var" Devletin bu tabloyu engellemek yerine resmi bir politikaya dönüştürdüğünü savunan Yıldırım, “Çocuk emeğinin gerek öğrenci-işçi, gerek işçi statüsünde birikim rejiminin parçasına dönüştürülmesinde üç adet resmi belge var; Kalkınma Planı, Orta Vadeli Programlar ve Ulusal İstihdam Stratejisi. Bunların tümü hem idari hem de hukuki boyutlarda çocuk emeğini sisteme daha çok adapte eder niteliktedir.” şeklinde konuştu. Çoğu işyerinde çocukların hakkını aradığı zaman şiddete maruz kaldığını da belirten Yıldırım “Antalya’da genç işçi Vedat’ın yaşadıkları karşımızdadır. Maaşını istediği için iş yerinde üç gün depoya kilitleyip işkence görmüştü. Çocukların savunmasız oluşuyla çocuk emeğinin daha vahşi biçimde sömürülmesi arasında köklü bir ilişki bulunuyor.” ifadelerini kullandı. Türkiye’de çocuk işçiliği yasası 4857 sayılı İş Kanunu’nun 71 inci maddesine göre, 18 yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçiler bakımından yasak olan işler ile 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış genç işçilerin çalışmasına izin verilecek işler, 14 yaşını bitirmiş ve ilköğretimini tamamlamış çocukların çalıştırılabilecekleri hafif işler ve çalışma koşullarına ilişkin usul ve esasları aşağıdaki şekilde belirlenmiştir. Genç işçi: 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişidir, Çocuk işçi: 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişidir. Çocuk hakları savunucuları yasada çocuk ve genç işçi tanımlamalarının ayrı ayrı yapılmasının, bunun yaş ile eşleştirilmesinin boşluk oluşturduğu ve çocukları korumadığı eleştirisinde birleşiyor. Bianet

"Türkiye 38 OECD üyesi ülke arasında enflasyon birincisi oldu"

Thu, 23 Oct 25 11:55:52 +0300

TEPAV son para politikası değerlendirmesinde, Türkiye’de enflasyonun OECD ülkeleri arasında Arjantin'i de geçerek en yüksek orana ulaştığını ve fiyat artışlarının kalıcı riskler taşıdığını belirledi. Kuruluş Merkez Bankası'na faiz indirimini pas geçme tavsiyesinde bulundu. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) ekim 2025 tarihli para politikası değerlendirme notuna göre, Türkiye, eylül ayında aylık bazda G20’de, yıllık bazda ise OECD içinde en yüksek enflasyona sahip ülke konumuna yükseldi. Erdoğan son kabine toplantısı sonrasında yaptığı basın toplantısında "Dünyanın içinden geçtiği fırtınalı dönemde, Türkiye liyakatli kadroların riyasetindedir, emin ve ehil ellerde güvendedir." demişti. Hükümet açıklamasından sonra yayımlanan TEPAV raporu, mevsimsellikten arındırılmış aylık enflasyonun temmuzdan bu yana yüzde 2,6 civarında seyrettiğini, bu durumun fiyat artışlarının ekonomiye yerleşmeye başladığını gösterdiğini belirtti. TEPAV hakkında Kendisini “kar amacı gütmeyen, partizan olmayan araştırma kuruluşu” olarak tanımlayan TEPAV yayımladığı para politikası değerlendirmeleri vb. çözümlemelerinde demokratik yönetişim ilkelerine, hukukun üstünlüğüne, şeffaflığa vurgu yapıyor. Bir raporunda “adil ve hızlı çalışan bir yargı sistemi oluşturmak, hukukun üstünlüğünü sağlamak ve demokratik değerlere saygı göstermek” gibi unsurların ekonomik sorunların çözümünde kritik önemde olduğunu" ifade ediyor. Önde gelen yöneticileri arasında iktisatçılar Güven Sak, İsmail Arslan, ilahiyatçı Hilmi Demir, şehir plancısı A. Burak Büyükcivelek, endüstri mühendisi Sibel Güven de var. Enflasyon beklentileri bozuldu Forbes Türkiye'nin özetlediği değerlendirmesinde TEPAV, enflasyonun düşüş eğilimine girmediğini ve beklentilerin çıpalanamadığını vurguladı. Kurumun çözümlemesine göre, 2026 için resmi enflasyon artış hedefi yüzde 16 olmasına karşın, piyasa beklentisi yüzde 22,1’e çıktı. TEPAV raporu, bu farkın ekonomi programına duyulan güvenin sınırlılığını gösterdiğini dile getiriyor. Fiyatlama davranışı bozuldu, riskler arttı TEPAV, kamunun belirlediği mal ve hizmetlerde tek seferlik yüksek fiyat artışlarının enflasyonu beslediğini, bütçe açığının yüksek seyrini koruduğunu ve bu durumun fiyatlama davranışlarını bozduğunu bildirdi. Kurum ayrıca iç pazardaki daralmanın ihracatçıyı zorladığını, Çin rekabetinin baskısının arttığını ve makroekonomik istikrarın korunması için politika güvenilirliğinin yeniden tesis edilmesi gerektiğini kaydetti. Politika faizini sabit tutma önerisi TEPAV Para Politikası Çalışma Grubu, mevcut para politikasının korunması gerektiğini belirterek, haftalık repo faizinin yüzde 40,5’te sabit tutulmasını önerdi. Raporda, “Enflasyonun kalıcı biçimde düşürülebilmesi için kapsamlı bir ekonomik programın bir an önce hayata geçirilmesi gerek[tiği]" de tavsiye edildi. "Reform ve hukuk olmadan kalıcı istikrar sağlanamaz" “Ne Yapmalı?” başlığı altında, TEPAV kalıcı istikrarın ancak hukukun üstünlüğü, adil ve hızlı yargı sistemi ile sağlanabileceğini vurguladı. Raporda, kurumların bağımsızlığı, vergi ve kamu harcamalarının yeniden yapılandırılması, eğitimin niteliği ve yeşil dönüşüm gibi yapısal alanlarda ilerleme sağlanmadan kalıcı enflasyon düşüşünün mümkün olmayacağı ifade edildi.bianet

Yoksulluk paçalarımızdan akıyor

Thu, 23 Oct 25 11:52:39 +0300

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçe verileri “yoksulluk gerçeğini” ortaya koydu Milyonlarca kişinin hanesine giren gelir brüt asgari ücretin üçte birinden az olduğu için genel sağlık sigortası primleri devlet tarafından karşılanıyor. Bu kişiler ancak bu şekilde sağlık hizmetinden yararlanabiliyor. İhtiyaç sahibi milyonlarca haneye de elektrik tüketim desteği veriliyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçe verilerine göre, elektrik tüketim desteğinden yararlanan ihtiyaç sahibi hane sayısı geçen yıl 3.1 milyondu. Bu yıl ise bu destekten yararlanması planlanan hane sayısının 4.1 milyon olması planlanıyordu. Bütçeye göre yıl sonu gerçekleşme tahmini ise 2.8 milyon hane. Gelecek yıl 2.4 milyon, 2027’de 2.3 milyon ve 2028’de de 2.2 milyon hanenin bu destekten yararlanması hedefleniyor. Hanedeki kişi başı gelir brüt asgari ücretin üçte birinden düşük ise genel sağlık sigortası primleri devlet tarafından karşılanıyor. Örneğin şu anda brüt asgari ücret aylık 26 bin 5 lira, 50 kuruş. Üçte biri de 8 bin 668,5 lira yapıyor. Hanedeki kişi başı gelir 8 bin 668,5 liranın altında ise bu kişilerin genel sağlık sigortası primlerini devlet ödüyor. Bu kişiler ancak bu şekilde sağlık hizmetinden yararlanabiliyorlar. Bakanlığın bütçe verilerine göre, genel sağlık sigortası primi devlet tarafından karşılanan kişi sayısı geçen yıl 9.4 milyondu. Bu yıl 9.7 milyon kişinin primlerinin devlet tarafından karşılanması planlanıyordu. Yıl sonu için gerçekleşme tahmini ise 8.2 milyon kişi olarak belirlendi. Gelecek yıl 8.1 milyon, 2027’de 7.7 milyon, 2028’de de 7.4 milyon kişinin genel sağlık sigortası primlerinin devlet tarafından karşılanması öngörülüyor. İhtiyaç sahibi asker ailelerine yönelik yardım programı uygulanıyor. Bu programdan yararlanan kişi sayısı geçen yıl 39 bin 713’tü. Bu yıl 37 bin olması planlanıyor. Gelecek yıl ise hedef 32 bin kişi. 2027’de 25 bine, 2028’de de 22 bin kişiye düşmesi öngörülüyor. Aylık bağlanan yaşlı sayısı geçen yıl 805 bin 554’tü. Bu yıl 805 bin olması öngörülüyor. Gelecek yıl için hedef yaklaşık 800 bin. 3 BİN LİRA YARDIM! Bakanlığın bütçe verilerinde hane başı ortalama aylık sosyal yardım tutarlarına da yer verildi. Rakamların düşüklüğü dikkat çekti. Geçen yıl 3 bin 88 lira olan ortalama aylık sosyal yardım tutarının bu yıl sonunda 4 bin 100 lira olması bekleniyor. Gelecek yıl için hedef 5 bin 50 lira. 2027’de 5 bin 900 lira, 2028’de de 6 bin 900 lira olması hedefleniyor. Cumhuriyet

Gaziantep FK-Fenerbahçe maçı pazartesi oynanacak

Thu, 23 Oct 25 11:51:03 +0300

Trendyol Süper Lig'de 10. hafta 24 Ekim Cuma günü oynanacak tek maçla başlayacak. Haftanın açılış mücadelesinde Fatih Karagümrük, sahasında Kayserispor ile karşılaşacak. Atatürk Olimpiyat Stadı'nda oynanacak maç, saat 20.00'de başlayacak. Türkiye Futbol Federasyonu'nun açıklamasına göre ligde 10. haftanın programı şöyle: 24 Ekim Cuma 20.00 Fatih Karagümrük-Kayserispor (Atatürk Olimpiyat) 25 Ekim Cumartesi 17.00 Kocaelispor-Alanyaspor (Kocaeli) 20.00 Trabzonspor-Eyüpspor (Papara Park) 26 Ekim Pazar 14.30 Antalyaspor-RAMS Başakşehir (Corendon Airlines Park Antalya) 17.00 Galatasaray-Göztepe (RAMS Park) 17.00 Gençlerbirliği-Konyaspor (Eryaman) 20.00 Kasımpaşa-Beşiktaş (Recep Tayyip Erdoğan) 27 Ekim Pazartesi 20.00 Samsunspor-Çaykur Rizespor (Samsun Yeni 19 Mayıs) 20.00 Gaziantep FK-Fenerbahçe (Gaziantep). T24

Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi kazancı 22 milyon euroyu geçti!

Thu, 23 Oct 25 11:50:24 +0300

Şampiyonlar Ligi’nin 3. haftasında Galatasaray, Norveç ekibi Bodo/Glimt’i 3-1 yenerken, kasasını da doldurmayı başardı. Lig aşamasına katılım karşılığında 18,62 milyon euro başlangıç primi alan Galatasaray, Frankfurt mağlubiyetinden eli boş dönse de evinde oynadığı iki maçta galibiyet primini kaptı. Bodo/Glimt karşısındaki galibiyetle 2 milyon 100 bin euro daha kazanan Galatasaray, Liverpool zaferinden elde ettiği gelirle birlikte toplamda 4 milyon 200 bin euro prim elde etti. Sarı kırmızılı ekip, lig aşamasında toplam gelirini 22 milyon 800 bin euroya (yaklaşık 1,1 milyar TL) yükseltti.t24

Tapudan notere, kiradan istisnalara vergi sisteminde değişikliğe gidiliyor

Thu, 23 Oct 25 11:49:49 +0300

Yeni vergi düzenlemesi Komisyon’da kabul edildi: Tapudan notere, kiradan istisnalara vergi sisteminde değişikliğe gidiliyor Vergi oranlarında düzenleme, KDV'de istisnalarının daraltılması, gayrimenkul ve tapu işlemlerinde vergi değişiklikleri, kayıt dışı ekonomiyle mücadele ve kamu gelirlerinin artırılması ile bütçe dengesinde düzenlemeleri içeren 36 maddelik kanun teklifi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edildi. Plan ve Bütçe Komisyonu, AKP Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplandı. Komisyonda bugün, AKP’nin geçtiğimiz Cuma günü TBMM’ye sunduğu "Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 631 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" görüşüldü. 36 maddeden oluşan kanun teklifi, kayıt dışılıkla mücadele, vergi adaletinin sağlanması ve vergi dışı alanların kapsama alınmasını öngörüyor. Düzenlemeyle, bir takvim yılı içinde elde edilen mesken kira gelirlerine yönelik genel istisna kaldırılacak. Bu istisna yalnızca kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından emekli, maluliyet, dul ve yetim aylığı alanlar için yeniden düzenlenecek. Düzenlemede, krediyle alınan konutlarda kiraya verilen gayrimenkuller için ödenen faizlerin gider olarak indirilmesine ilişkin vergi avantajındaki farklılık azaltılacak. Kredili ve kredisiz alımlar arasında vergi yükünün eşitlenmesi amaçlanıyor. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılacak düzenlemeyle, dördüncü geçici vergi döneminin yeniden sisteme dahil edilmesiyle, geçici vergi mükellefiyeti bulunan mükelleflerin kazançlarının 3,6,9 ve 12 aylık dönemlerde tespit edilmesi ve yılın son çeyreğine ait geçici vergi beyannamesinin alınması düzenlenecek. Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılacak bir diğer değişiklikle, portföyünün sürekli en az yüzde 51’i Borsa İstanbul hisse senetlerinden oluşan fonların bir yıllık elde tutma istisnası ile ilgili istisnanın; portföyünün en az yüzde 51’i BIST hisse senetlerinden oluşan ve özellikleri belirtilen bazı serbest fonlarda uygulanmaması düzenlenecek. Düzenlemeyle, TEFAS’ta işlem görmeyen, sadece nitelikli yatırımcılara satılan ve portföy sınırlaması olmayan bazı fonların istisna kullanımı engellenecek. Tapuda beyan edilen alım-satım bedelinin denetimi ve cezanın artırılması Düzenlemede, büyükşehirlerde il özel idareleri yerine kurulan yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarının adına kayıtlı taşıtların motorlu taşıtlar vergisinden istisna edilmesi sağlanacak. Harçlar Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle, gayrimenkul alım-satımlarında beyan edilen bedel emlak vergisi değerinden az olmamak üzere tapu harcı hesaplanıyor, gerçeği yansıtmayan beyanlarda aradaki fark için uygulanacak vergi zıyaı cezası mevcut yüzde 25’ten bir kat arttırılacak. Sıfır ve ikinci el araç işlemlerinde nispi noter harcı alınacak Teklifte yer alan düzenlemeyle, noterlerde yapılan sıfır araçların ilk tescili ve ikinci el araç satış/devri işlemlerinden, satış bedeli üzerinden ve asgari maktu harçtan az olmamak üzere nispi noter harcı alınacak. Özel sağlık kuruluşları, veteriner, kıymetli maden işletmelerinden yeni yıllık harçlar alınacak Düzenlemede, ayakta teşhis-tedavi yapan özel sağlık kuruluşları, ağız-diş klinikleri, veteriner muayenehaneleri, hayvan hastaneleri, kıymetli maden faaliyet izin belgeleri, ikinci el motorlu taşıt ve taşınmaz ticareti yetki belgeleri ile ticari havacılık ruhsatları gibi belgeler için yıllık harç getirilerek, bazı ruhsat harçları yıllıklaştırılacak. (MADDE 10) Vakıf yükseköğretim kurumlarında ücret belirleme esasları düzenleniyor 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle, vakıf üniversitelerindeki öğrenci ücretlerinin belirlenmesinde, mütevelli heyetin yetkisi korunuyor ancak ücretlerin güncellenmesine ilişkin esaslar cari yıl haziran ayı yıllık üretici fiyat endeksi artışı ile cari yıl haziran ayı yıllık tüketici fiyat endeksi artışı ortalaması da dikkate alınarak YÖK esaslarına göre belirlenecek. Düzenlemeyle noter tescilli ikinci el araç satış/devri işlemlerinde mevcut harç istisnası kaldırılacak. Düzenlemede, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarının mülkiyetindeki taşınmazların satışının KDV’den istisna edilmesi amaçlanıyor. UEFA organizasyonları için KDV istisnaları getiriliyor Düzenlemeyle, 2026 Avrupa Ligi Finali, 2027 Konferans Ligi Finali ve 2032 Avrupa Şampiyonası kapsamında UEFA ve yurt dışından gelecek katılımcılara ilişkin teslim ve hizmetler KDV, gelir ve kurumlar vergisinden geçici istisna edilecek. İstisna kapsamındaki yüklenilen KDV’nin indirim, iadesine imkan sağlanacak. Bireysel Emeklilik Sistemi’nde (BES) devlet katkısı oranının mali hedefler doğrultusunda belirlenmesine yönelik 'Cumhurbaşkanı'na bu oranı yüzde ellisine kadar arttırmaya ve sıfıra kadar indirmeye' yetki verilecek. Hazine net borç kullanım tutarı artırılacak Kamu Finansmam ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunu’na eklenen geçici maddeyle, 2023 Kahramanmaraş merkezli deprem harcamaları ve 2025 gelir yönlü bütçe gelişmeleri nedeniyle ortaya çıkan ilave finansman ihtiyacı ile Hazine nakit rezervinin belli bir seviyede tutulabilmesi amacıyla bütçe kanunu ile belirlenen net borç kullanım tutarı artırılacak. Düzenlemeyle, borçlanma tutarlarının artırılması, kendi nam ve hesabına çalışanların primlerini süresinde ödemeyip sonradan toplu ödeyerek canlandırmaları durumunda, durdurulan sürelerin ihya prim oranının daha yüksek tutulması, 5434 sayılı Kanun kapsamındakiler de dahil borçlanma prim oranları yüzde 45’e çıkarılacak. 5510 sayılı Kanun’un 81. maddesi kapsamındaki uzun vadeli sigorta kolları prim oranlarında artış yapılacak. Ayrıca düzenlemeyle, genç girişimcilere verilen bir yıllık prim desteği de kaldırılacak. Düzenlemeyle, Prime esas kazanç üst sınırı asgari ücretin 7,5 katından 9 katına çıkarılacak. SGK’dan gelir veya aylık alanlardan, kendi veya hak sahibinin sigortalılığı nedeniyle prim ve gecikme cezaları olanların bu borçlarının, bağlanan gelir/aylıklardan yüzde 25’i geçmeyecek şekilde kesilerek tahsil edilmesine imkan tanınacak. Kamu üniversite hastanelerine ek bütçe desteği ve terkin edilen tutarlar Düzenlemede, götürü bedel sözleşmeleri kapsamında 2025 sözleşme tutarından aşağıda kalan tahakkuk tutarları için üniversite hastanelerinin 2026’daki alacaklarından mahsup edilmesi yerine, terkin edilen bu tutarların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesinden karşılanacak. Kurumlar Vergisi Kanunu geçici 2'inci maddesindeki dernek ve vakıflarca elde edilen kesinti suretiyle vergilendirilmiş kira, menkul kıymet, faiz gelirleri ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı uygulama birimlerindeki döner sermaye gelirleri nedeniyle iktisadi işletme sayılmama düzenlemesinin uygulama süresi 31 Aralık 2035 tarihine kadar uzatılacak. Kentsel Dönüşüm Başkanlığına malvarlığını ve taşınmazlarını teminat göstererek sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait bankalardan iç borçlanma yapabilecek. T24

Ürünlerimizin markalaşması kültürel bir mesele

Thu, 23 Oct 25 11:49:07 +0300

Zeytin hasadı başladı Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Akıncı, Gaziantep ve çevresinde zeytin hasadının başladığını duyurdu. Akıncı, zeytinin yalnızca tarımsal değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da Gaziantep için kritik bir ürün olduğunu vurgulayarak, fıstıktan sonra bölge ekonomisine en fazla katma değer sağlayan tarımsal ürünün zeytin olduğunu ifade etti. Akıncı, zeytinin Gaziantep ve bölge tarımındaki önemine dikkat çekerek, “Şehrimizde Antep fıstığından sonra en fazla üretimi yapılan zeytin hem çiftçimizin geçim kaynağı hem de bölge ekonomisinin can damarlarından biridir” dedi. Türkiye genelindeki zeytin üretimine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akıncı, “Türkiye, sofralık ve yağlık zeytin üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri konumunda. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) verilerine göre geçen yıl ülkemizde toplam 3 milyon 600 bin ton zeytin üretildi. Bunun 750 bin tonu sofralık, 2 milyon 850 bin tonu ise yağlık zeytin olarak gerçekleşti. Zeytinyağı üretimi yaklaşık 475 bin ton civarındaydı. Bu rakamlar, Türkiye’nin hem iç tüketimde hem de ihracatta ne kadar stratejik bir konumda olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı. Bu yıl Türkiye genelinde zeytin üretiminde bazı bölgelerde rekolte farklılıkları yaşanabileceğini belirten Akıncı, “İklim ve üretim koşullarına bağlı olarak Ege ve Akdeniz bölgelerinde kısmi rekolte düşüşleri öngörülüyor. Ancak üreticilerimiz hasada hazır ve kaliteyi koruma konusunda son derece bilinçli hareket ediyor” diye konuştu. Gaziantep özelinde de değerlendirmelerde bulunan Akıncı, “Soğuk hava, don ve iklim değişiklikleri zeytin üretimini etkileyen en önemli faktörler arasında yer alıyor. Geçtiğimiz kış döneminde yeterli yağış alınamaması ve özellikle aşırı sıcaklık ile don olayları üretimi etkiledi” dedi. Gaziantep’in zeytin üretiminde markalaşma ve ürün kalitesinin korunmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Akıncı, “Gaziantep zeytini, kendine has aroması ve yüksek yağ kalitesiyle öne çıkan bir üründür. Bu değerin korunması için üretimden tüketime kadar tüm zincirde titizlikle hareket edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. Taklit ve tağşişe karşı farkındalığın artırılması gerektiğini dile getiren Akıncı, “Ürünlerimizin markalaşması sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir meseledir. Gerçek zeytinyağının değeri korunursa hem üreticimiz kazanır hem de tüketicimiz sofralarına güvenle kaliteli ürünü taşır” diye konuştu.

“Türkiye’de kadın olarak çalışmak zor değil, aksine kolay...”

Thu, 23 Oct 25 10:47:57 +0300

Bu yıl da köylerimiz susuzluktan kavrulacak

Thu, 23 Oct 25 10:47:25 +0300

Vali teşekkür etti

Thu, 23 Oct 25 10:46:57 +0300

Şehrimizde Olağan üstü Hal uygulamasının dün saat 17 den itibaren sona ermesi dolayısıyla Olağanüstü Hal Uygulaması sorumlusu ve başkanı Vali Abdülkadir Aksu bir bildiri yayınladı. Olağanüstü Hal Uygulaması süresince güvenlik görevlilerine yardımlarından dolayı yurttaşlara teşekkür etti. Olağanüstü Hal uygulamasının kalkması dolayısıyla yayınlanan 4 numaralı bildiri şöyle: “Sayın Gaziantepli vatandaşlarımın Olağanüstü Hal uygulaması esnasında gösterdiği hassasiyeti, Olağanüstü Hal uygulaması kalktıktan sonra da göstereceğinden hiç şüphem yoktur. Devlet ve millet düşmanlarına tekrar imkan tanımak, ülkemizi eski buhranlı günlere yeniden getirmemek için, cansiperane görev yapmakta olan güvenlik kuvvetlerine bundan böyle de yardımcı olacakları inancımı belirtirken, vatandaşlarıma teşekkür eder, sağlık ve huzur dolu günler temenni ederim.”

Olağanüstü Hal yönelimi Gaziantep'ten de bugün kalktı

Thu, 23 Oct 25 10:46:18 +0300

Normal yönetime döndük Bir süreden beri devam etmekte olan Olağanüstü Hal yönetimi bugün altı ille birlikte şehrimizde de kalkıyor. Böylece ilimiz de normal yönetime dönmüş olacak. Daha önce de bildirdiğimiz gibi Milli Güvenlik Kurulu tarafından alınan karar hükümete bildirilmişti. Bakanlar Kurulu da alınan tavsiye kararı doğrultusunda Gaziantep, Adıyaman, Artvin, Bursa, Erzurum ve Malatya illerinden Olağanüstü Hal durumunun kaldırılması için TBMM başkanlığına iletti. Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen durum Bakanlar Kurulunun aldığı karar doğrultusunda olumlu olarak çıktı. 19 Mart Çarşamba günü saat 17’den (bugün) itibaren altı ilde Olağanüstü Hal durumu kalkarak normal yönetime dönülecek

Belediye işçilerine yüzde 30 zam yapıldı

Thu, 23 Oct 25 10:45:48 +0300

Belediye - Belediye-İş Sendikası arasındaki Toplu sözleşme görüşmeleri bitti Gaziantep Belediyesi ile Belediye-İş Sendikası arasında 34 gündür devam eden toplu sözleşme görüşmeleri olumlu bir şekilde sonuçlandı. Belediye işçilerine birinci yıl yüzde 30, ikinci yıl artı yüzde 30 zam yapılacak. Aylığı 60 bin liradan aşağı olan işçilere ayrıca günde 250 lira fazla verilecek. Toplu sözleşme sonuçlarıyla ilgili olarak sendika başkanı Mahmut Karakaş tarafından yapılan açıklama şöyle: “Sosyal haklarla birlikte düşük ücretli olanlar yüzde 55, normal ücretliler yüzde 40 nispetinde birinci yıl için zam aldılar. Gelecek yılda ayrıca yüzde 30 zam yapılacaktır. Bu yolda anlaşma sağlanarak imzalandı. Haftalık çalışma süresi 40 saat olarak belirlendi. Ücreti günlük 2000 liradan aşağı olanlara ayrıca günde 250 lira ödenecek. İzin parası izne çıkan işçilere 25 bin lira olarak verilecek. Yakacak yardımı ağustos ayında 52 bin lira olarak verilecek. Şoförlere çalıştığı günlerde 175 lira ayrıca pirim ödenecek. Tahsile devam eden çocuklara bir defa yılda 3500 lira kırtasiye parası verilecek. Ölüm yardımı 25 bin lira, doğum yardımı 20 bin lira, evlenme yardımı ise 35 bin lira olarak belirlendi. İş kazası sonunda ölen işçiye 100 bin lira ödenecek. Çocuk yardımı birinci yıl 800, ikinci yıl 850 lira, ailelere ise 1000 lira. Zehirleyici işte çalışanlara günde 250 gram paket süt verilecektir.”

Belediye Park ve Bahçeler Müdürlüğü 28500 fidan dikti

Thu, 23 Oct 25 10:45:18 +0300

Şehit Karayılan mahallesindeki Etiler parkı da bu yıl halka açılacak 1 Mart’tan bu yana Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından 41 bin adet fidan dikildiği, resmi daire ve okullara da 7500 adet fidanın ücretsiz dağıtıldığı açıklandı. Park ve Bahçeler ve Fuar Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, Küçük Sanayi Sitesi civarı, Burç kavşağı, belediyeye ait D5 ve D6 su depoları olmak üzere toplam 76 dönüm alan ağaçlandırılarak, 28 bin 500 adet iğne yapraklı fidan dikildiği belirtildi. 3100 metrekarelik Kırkayak parkının üçüncü kısım inşaatıyla Şehit Karayılan mahallesinde bulunan 4600 metrekarelik Etiler parkının bu yıl tamamlanarak hizmete açılacağı bildirildi. Yeni yanılan Huzurevi binası bahçesine 9 bin tane fidanın Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından dikildiği, çevre orman fidanlarından temin edilen 100 bin adet fidanın 55 bininde gelecek yıllarda ekilmek üzere repikaj ve plastik torbalara alındığı açıklandı. Nizip caddesi, Şehreküstü ve Mezarlık kavşağında toplam 550 metrekarelik alanın çimlendirilerek çeşitli süs bitkileri dikildiği belirtildi. 100 Yıl Kültür Parkı proje çalışmalarının sürdüğü, mülkiyeti belediyeye geçmiş alanlarda, hazırlanan avam projeye göre yeşil alan çalışmalarına başlandığı açıklandı.

Geçen yıl patlayan su saatleri hala onarılamadı

Thu, 23 Oct 25 10:44:47 +0300

Bir saatlik su tüketimi 240 metreküpten 3000 metreküpe ulaştı Münire - Kemal Kınoğlu ilkokulundaki öğrencilerin velileri, geçen yıl soğuktan patlayan su saatlerinin henüz yapılmadığını, bu nedenle çok su tüketildiğini söylediler. Belediye Başkanı Arpacıoğlu’da, geçen yıl don yüzünden 30 bin saatin patladığını, bunlardan 25 bininin onarıldığını bildirdi. Arpacıoğlu saatlerin patlak olması nedeniyle su kullanımının arttığı belirtirken, geçen temmuz ayında şehrimizdeki 1 saatlik su tüketiminin 240 metreküp iken bu sene tüketimin 3000 metreküpe çıktığını söyledi. Geçen yıl patlayan su saatlerinden 5 bininin de onarılması için çalışmalar yapıldığı açıklandı.

Şubat ayı fiyat artışı yüzde iki oldu

Thu, 23 Oct 25 10:44:20 +0300

En fazla artış yüzde 81 ile kuru fasulye ve zeytinyağında meydana geldi Şehrimizde şubat ayı perakende satış fiyatları yüzde 2 oldu. Bu yıl içinde en fazla fiyat artışı yüzde 81 ile kum fasulye ve zeytin yağında, yüzde 69 oranında dayanıklı tüketim mallarında, yüzde 62 oranında da giyim eşyalarında gözlendi. Gıda maddelerinde yüzde 41, konut giderleri ile ilgili harcamalarda yüzde 9 artış görüldü.

Amerikalı bayan gazeteci Türkler’i anlatacak

Thu, 23 Oct 25 10:43:55 +0300

Gaziantep Rotary Kulübü tarafından şehrimize davet edilen Amerikalı gazeteci Arm Taboroff bugün saat 14 de Ticaret ve Sanayi Odası toplantı salonunda bir konuşma yapacak. Ann Tohoroff konuşmasında Türkiye ve Türkler’i nasıl tanıdığını dite getirecek.

Bakkallar pazar günü saat 13.00’te kapanacak

Thu, 23 Oct 25 10:43:25 +0300

Bakkallar demeği yönetim kurulu tarafından yapılan açıklamadan öğrenildiğine göre bundan sonra bakkallar pazar günleri saat 13 ten sonra çalışamayacak. Bakkallar derneği yöneticileri tarafından yapılacak denetimlerde çalıştıkları görülenler veya vatandaşlar tarafından çalıştığı şikayet edilenler hakkında yasal işlem yapılarak ağır para cezasına çarptırılacaklar. Açıklamada bakkalların da dinlenmeye hakları bulunduğu, biri dinlenirken, diğerinin çalışarak buna mani olmasına imkan verilmeyeceği bildirildi.

Şimdiye kadar 8.5 milyarlık fıstık alındı

Thu, 23 Oct 25 10:42:48 +0300

Almanya-İspanya ve İsviçre’ye bin ton Antep fıstığı ihraç edildi Güneydoğu Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri tarafından alınan 5200 ton fıstıktan 1000 tonunun Amerika, İspanya, Almanya ve İsviçre'ye ihraç edildiği bildirildi. 4 şubat tarihinde fıstık satan ve parasının 10 gün içinde verileceği söylenen bir vatandasın, halen parasını alamadığı yolundaki şikayetini ilettiğimiz Birlik Genel Müdürü Kürşad Solak, birlik tarafından 8.5 milyar liralık fıstık alındığını, bunun 7.5 milyarının ödendiğini, kalan 1 milyar lira borcun da önümüzdeki hafta içinde ödeneceğini söyledi. Baş fiyatın 1650 liraya çıkarılmasından sonra tüm fıstığın 20 ocak - 4 şubat tarihleri arasında alındığını belirten Solak, borcun dört milyar lirasının 10-15 günlük, 1 milyar lirasının 20 gün ile 1 aylık vadelerle ödendiğini, 2 milyarının ise günlük ödemelerle alındığını söyledi. Birlikten alacağı olan kişilerin bu konuda gerçeği yansıtmadıklarını savunan Kürşad Solak, Güneydoğu'nun borcunu en kısa sürede ödeyen birlik olduğunu vurguladı. Bir milyarlık borcun önümüzdeki hafta içinde ödenmesi için Ankara'ya gideceğini bildirdi. Halen Gaziantep merkez olmak üzere Şanlıurfa ve Nizip'te Antep Fıstığı alımlarına devam edildiği belirtilerek, bu alımlar için bir ay vade konduğunu şimdiye kadar alman 5200 ton fıstıktan 1000 tonunun ihraç edildiği ve yeni bağlantılar kurulmaya çalışıldığı bildirildi. İhracatta Amerika'nın ağırlığını koruduğu açıklandı. Birlik Genel Müdürü 2-3 bin ton Antep Fıstığı almayı planladıklarını bildirdi. Fıstık alımlarında ödeme güçlüğü çekmediklerini söyledi.

50 yıllık ağaçlar göz kırpmadan kökünden kesildi

Thu, 23 Oct 25 10:42:18 +0300

Kadınlar yalvardı ama işe yaramadı Gaziantep lisesinden Kırkayak parkının önüne kadar yol boyunca dizili bulunan ağaçların kesildiği gün, kabloların tahrip olması sonucu Atatürk Bulvarında bulunan binaların telefonları da kesildi. Ağaçlar dayanamayıp kesilirken evlerinin önündeki ağaçların kesilmemesi için dışarı çıkarak rica eden hanımların yalvarmaları, çabaları boşa gitti. Yarım asırlık ağaçların hangi akıllı belediyecilik anlayışı ile kesildiği vatandaşlar tarafından merak konusu olurken hangi mantığa hizmet edildiği ve kararın neden alındığını park ve bahçeler müdürlüğü ilgilileri şöyle açıkladılar. “Belediye encümeninden ağaçların kesilmesi için karar alındı. Ağaçlar çürüdüğü ve tehlike arz ettiği gerekçesi ile park ve bahçeler müdürlüğünün emri ile kesildi.” Park ve bahçeler Müdürlüğü bu açıklamayı yaparken vatandaşlar bu dut ağaçlarının geçen yıl budandığını ve yapraklarının caddeye çok güzel bir görünüm verdiğini belirterek bu olayı yapanları kınadıklarını söylediler.

Doğalgaz kesintisi sanayiyi felce uğrattı

Thu, 23 Oct 25 10:41:25 +0300

Kuş gribinde Türkiye için göç yolu riski var

Thu, 23 Oct 25 10:40:56 +0300

Tarımda kuraklık riski ortadan kalktı

Thu, 23 Oct 25 10:40:27 +0300

İlk etapta 960 konut teslim edilecek

Thu, 23 Oct 25 10:39:58 +0300

Önemli olan bataklığı kurutmak sinekleri öldürmek çözüm değil

Thu, 23 Oct 25 10:39:16 +0300

Hırsızlık, gasp, fuhuş, sokak çocukları sorununu ortadan kaldırmanın yolunun halkın gelir seviyesini artırıp, işsizliği sonlandırmak olduğunu söyleyen Tek Gıda İş Sendikası Şube Başkanı İzzet Özcan, “Önemli olan sinekleri öldürmek değil, bataklığı kurutmaktır. Bataklığı kurutmadığımız sürece sinekleri yok etmenin bir anlamı yok. Sokak çocukları sorunu başta olmak üzere sosyal sorunları çözmenin ilk ve temel adımı işsizliği bitirip halkın gelir seviyesini artırmaktır. Aksi çalışmalar günübirlik ve anlık çözümlerdir. Yarayı bir günlüğüne pansuman etmek yerine onu kurutacak ilaçları vermek lazım. Yokluğun ve yoksulluğun da ilacı bellidir. Eşit gelir dağılımı ve insanca yaşama koşulları” dedi. Yokluğun ve yoksulluğun ilacı, eşit gelir bölüşümü İşsizliğin sonuçları olarak sokağa dökülen çocukların birkaç tanesini alıp giydirmek ve doyurmanın çözüm olmayacağını hatırlatan Özcan, ‘İşsizliğin ortaya çıktığı yerde başlayan sorunlardan birkaç tanesini alarak sorunu çözmek mümkün değil. İnsanların işi yok, eğitimi yok, sanatı yoksa, çocuklarına bakamıyor. Sokak çocuğu, hırsızlık, gasp, kapkaç sorununu çözmek, çözmek belki uzun vadeli bir iş, asgariye indirmek istiyorlarsa çocukların ailelerinin yanında geçinebileceği ortamı sağlamaları gerekir. Ancak bu konuda yapılan bir çalışma olmadığı gibi Türkiye Cumhuriyeti sosyal devlet ilkesinden her geçen gün uzaklaşıyor” diye konuştu. Devlet baba olmalı Devletin sosyal barışı uygulaması için sosyal devlet ilkesinden ödün vermemesi gerektiğini, oysa yapılan özelleştirmelerle en ciddi kurumlan özel sektöre peşkeş çekerek mevcut işi olan insanları da zor durumda bıraktığını söyleyen Özcan, “Devlet her şeyden önce baba olup tüm halkına eşit haklar sağlamak zorunda. Oysa son yıllarda Tekel'de içinde olmak üzere halkın ve devletin çıkarı için üretken kurumlan haraç mezat birilerine sattı. Hükümet gelirlerin azlığından, söz ediyor. Bir taraftan kurumlar vergisini ve gelir vergisini düşürüyor. Diğer taraftan yıllardır bağıra bağıra söylediğimiz kayıt dışı ekonomiye karşı duyarsız kalıyor. Kar eden kurumları da satıyor. Bu nasıl bir yaklaşım, devlet bir kararı uygulamaya koyarken toplumun çıkarını düşünmeli. Çoğunluğa göre karar alıp uygulamalı, ülkemizde tam tersi bir süreç işliyor" şeklinde açıklama yaptı.

Bilirkişilik saltanatı sona eriyor

Thu, 23 Oct 25 10:38:48 +0300

Baro Başkanı Aziz Canatar, özellikle Kamulaştırma Yasasındaki yeni düzenlemelerle bilirkişilik saltanatının sona erdiği görüşünü dile getirdi. Canatar bilirkişilik kurumunun, davaya bakan hakimin, davayla ilgili olarak teknik bilgi edinmesi gereksiniminden ortaya çıktığını, ancak, geçmişten günümüze özellikle kamulaştırma davalarında bilirkişilik görevinin kötüye kullanıldığını öne sürdü. Bilirkişinin verdiği raporun, mahkemeyi bağlar hale geldiğini, kıymet takdiri yapılırken çok yüksek değerler biçildiğini ve devletin bu nedenle mülk sahiplerine yüksek paralar ödediğini kaydeden Canatar bu durumun bilirkişilik saltanatını doğurduğunu, keşifler sırasında tartışmaların yaşandığını, bilirkişilerin sıkıntıya girdiğini dava sahiplerinin de bilirkişileri etkilemeye çalıştığını anlattı. Canatar, yasalardaki yeni düzenlemelerle olayın olduğu gibi anlatıldığını ve kararın hakime bırakıldığını, böylece sıkıntının büyük oranda aşıldığını, daha objektif kararların alındığını belirtti. "Bilirkişilik saltanatı özellikle kamulaştırma işlemlerinde vardı, bu saltanat yeni Kamulaştırma Yasası ile sona erdi" diyen Canatar, teknik konularda bilirkişiye başvurulmasının zorunlu olduğunu, ancak hukuki konuların hakim tarafından araştırılarak karar verilmesi gerektiğini, hukuki konularda bilirkişiye başvurmanın yanlış olduğunu bildirdi.

“İşsizlik ve yoksulluğa çözüm rafa mı kalktı?

Thu, 23 Oct 25 10:38:18 +0300

Ülkenin en büyük sorununun işsizlik ve yoksulluk olduğunu, hükümetin ilk göreve geldiği günlerde işsizliğe çözüm üreteceğini ifade etmesine rağmen şu ana kadar hiçbir olumlu adım atmadığını hatırlatın DİSK Bölge Başkanı Muzaffer Subaşı, “Ülkenin halen en önemli sorunu işsizlik ve yoksulluk. İşsizlik ve yoksulluğa çözüm bulacağını söyleyen AKP iktidarı şu ana kadar bir tek olumlu adım atmadı. Yoksa hükümet, işsizlik ve yoksullukla mücadele etmek yerine işsizlik ve yoksulluk sorununu rafa mı kaldırdı?” dedi. Her ay işten çıkarmalar yaşanıyor Hükümetin iddia ettiği gibi istihdamın yüzde 1 bile artmadığını, aksine işsizlerin sayısına her ay yenilerinin eklendiğini söyleyen Subaşı sözlerine şöyle devam etti: “Hükümet, şu ana kadar işsizlik sorununun çözümüne yönelik ciddi adımlar atamadı. Ama birileri çıkıp bir yerlerde işsizliğin yüzde 1, bir diğeri çıkıp yüzde 1.5 azaldığını söylüyor. İstihdam artmadığı gibi işçiler mevcut işlerini kaybetmeye devam ediyor. Öncelikle, işten atılmalar durdurulmalı, daha sonra da yeni istihdam alanları yaratılarak, işsizlere iş imkanı sağlanmalı” diye konuştu. Sendikalı işçiden rahatsız oluyorlar İşverenin örgütlülüğü yok etmek ve çalışanın hayat standardını ipotek altına almak için sendikalı işçileri istemediğini, bazen sendikalı olmanın bile işten çıkarma nedeni olduğunu söyleyen Subaşı, “Sendikalı olduğu gerekçesi ile işçilerin işveren tarafından keyfi olarak işten atılmasına tanık oluyoruz. Özellikle sendikalı işçilerin işten atılma kaygıları ortadan kalkmalıdır. Örgütlü toplum olmak demokratik, bilinçli sorgulayan toplum demektir. Oysa işveren sendikalı işçiden rahatsız oluyor. Demek ki insani koşullarda işçi çalıştırmak istemiyor. Dayatmalarının insanı koşullardan uzak olduğunu biliyor ve endişesi artıyor" şeklinde açıklama yaptı. Ekonomik iyileşmenin tek ölçütü istihdamdır İhracat rakamlarının artmasının ekonomik iyileşme göstergesi olmayacağını, ekonomik iyileşmenin en büyük ölçütünün üretim olması gerektiğini, oysa işsizliğin artmasının da üretim olmadığını gösterdiğini belirten Subaşı, “İşten çıkarmalar, yatırım ve üretim olmadığının en büyük göstergesidir. Çünkü yatırım olan bir ülkede işten çıkarma değil aksine istihdamda artma olur. Oysa ülkemizde ve kentimizde işsizlik her geçen gün artıyor" şeklinde konuştu.

Yaşam krediye, ev takside bağlandı

Thu, 23 Oct 25 10:37:46 +0300

Emlakçılar, hareketlilik konusunda farklı kredilerle konut alındığı konusunda aynı düşünüyorlar Banka kredilerinin cazip hale gelmesinin konut satışlarında hareketlilik yarattığı, orta sınıfın oturduğu 35 milyarlık dairelerin değerlerinin bir anda 45-50 milyara fırladığı açıklandı. Her semtin emlakçısı hareketlilik konusunda farklı yorumlar yaparken, ortak düşünceleri kredi imkanının konut satışlarını cazip hale getirdiği yönünde. Müşteri sırada bekliyor 5 Yıla yakındır aynı yerde emlakçılık yapan Yılmaz Görgün, Kavaklık Mahallesi’ndeki evlerin parka yakın olması, güvenli bir bölge olmasın dan dolayı orta sınıfa hitap ettiğini, Kavaklıkta olan yoğun talepten olayı müşterilerin sırada beklediğini söyledi. Konut alanların yüzde 80’inin banka kredisi kullandığını, kredi kullanırken de kira öder gibi ev sahibi olmayı amaçladıklarını söyleyen Görgün, “Piyasada nakit hareket hiç yok. Konut alanların asgari yüzde 80’i banka kredisi kullanıyor. Sade konut için değil, genel anlamda piyasada kredi kullanma oranı yüksek” dedi. Faiz oranı düşerken gayrimenkul fiyatları arttı Konut satışlarının en büyük nedeninin bankaların konut kredisini cazip hale getirmesi olduğunu söyleyen Görgün, “Konut satışlarının artması ve hareketlilik yaşanmasının tek nedeni, banka kredilerinin faiz oranlarının düşmesi. Fakat bu şartlarda alıcı çok şanslı değil, çünkü düşük krediyle almasına rağmen alacağı gayrimenkulün fiyatı değerinin üzerinde arttı. Kredilerin düşmesiyle birlikte 35 milyarlık daireler, 45-50 milyara çıktı” diye konuştu. En çok ilgi gören iki oda bir salon Emlak sektöründeki hareketliliğin emlakçı sayısını da artırdığını hatırlatan Görgün, artık sertifikası olma yanların emlakçılık yapamayacağını belirtirken, “Piyasada satacak ev yok. En çok ilgi gören 2 oda bir salon. İbrahimli’de, Sarıgüllük’te daireler 110- 125 milyar civarında. Ancak belli bir kesimin gücü yetiyor. Orta sınıf genelde Kavaklık, Binevler, Karataş'tan tercih ediyor. Buralardan da özellikle tercih ettikleri iki oda bir salon. O nedenli küçük evler çok ilgi görüyor ve buralarda neredeyse satılık daire yok. Müşteri sırada bekliyor” şeklinde açıklama yaptı.

Brezilya, Irak’a Gaziantep üzerinden mal gönderecek

Thu, 23 Oct 25 10:37:02 +0300

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Brezilya ziyareti sırasında, Brezilya şirketlerinin ürünlerinin Irak’a nakliyatı için Ürdün’de kurduğu koordinasyon merkezini Türkiye’ye kaydırma ve Gaziantep’te depolar kiralamayı planladığı öğrenildi. Koordinasyon merkezi Türkiye’ye kaydırılacak Abdullah Gül ün temasları sırasında, Brezilya İhracatı Teşvik Ajansı’nın (APEX) Irak ve Ortadoğu’ya yönelik yatırımları için Ürdün'de kurduğu koordinasyon merkezinin Türkiye'ye kaydırılması konusunun ele alındığı açıklandı. Öncelikle Gaziantep düşünülüyor Brezilya Cumhurbaşkanı Lula Da' Silva'nın, Ürdün'deki bombalı saldırıların ardından Türkiye’yi merkez haline getirme kararı aldıklarını Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e iletti. Silva ve yetkililer, öncelikle Gaziantep, ikinci olarak da Şanlıurfa’yı düşündüklerini bildirdi. Mal stoklanması için depolar kiralanacak Görüşmeler sırasında Gaziantep’te depolar tutmaya hazırlanan Brezilya şirketlerinin ürünlerinin Irak’a nakliyatının da Türkiye tarafından yapılmasının planlandığı kaydedildi.

Gaziantep-Şanlıurfa karayolunun 38 kilometrelik bölümü yenilendi

Thu, 23 Oct 25 10:36:32 +0300

Gaziantep-Şanlıurfa karayolun da yürütülen yenileme çalışmaları kapsamında 38 kilometrelik kesiminde asfalt çalışmalarının tamamlandığı bildirildi. Karayolları 5. Bölge Müdürü Mahmut Çelikcan Gaziantep-Şanlıurfa karayolunun Gaziantep- Nizip İlçesi arasında kalan 38 kilometrelik kesimde asfalt yenileme çalışmalarının tamamlandığını söyledi. Gaziantep-Nizip kesiminin uzun yıllardır asfaltının yenilenmediğine dikkati çeken Çelikcan, şöyle konuştu: "Mevcut yol beton asfaltla kaplanmıştı. Ancak, ekonomik ömrünü uzun süredir doldurmuştu. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle yolun asfaltlanma işleri hep ertelendi. Geçen yılın ilk yansında bu kesimdeki 38 kilometrelik bölümün asfaltlanması için proje hazırlayıp ihalesini gerçekleştirdik. İhaleyi kazanan ilgili firma 38 kilometrelik kesimin asfaltını tamamlayıp bize teslim etti. Bu kesimdeki yolun tamamı trafiğe açıldı." Çelikcan, Gaziantep-Nizip kesiminde kalan 38 kilometrelik kesimin asfaltlanması için 9 milyon YTL harcama yapıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gaziantep-Şanlıurfa karayolu toplam 140 kilometre uzunluğunda. Bu kesimin bir bölümü bizim sınırlarımızda bir bölümü de Diyarbakır Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü hudutlarında kalıyor. Diyarbakır hudutlarında kalan kesimin asfaltlanma çalışmaları geçen yılın ortalarında tamamlanmıştı. Bizim sınırlarımızda kalan kesimde ise ödenek yetersizliği nedeniyle yolu geç bitirmek zorunda kaldık. Toplam 140 kilometrelik kesimin tümü böylece asfaltı yenilenerek hizmete açıldı. Ayrıca, yolun yan taraflarına gidiş gelişli birer emniyet şeride de yaparak yol trafiğinin rahat ve emniyetli yapılmasını da sağlamış olduk.”

Ayakkabıcılar Avrupa pazarına açılmak istiyor

Thu, 23 Oct 25 10:36:05 +0300

Türkiye’de ayakkabı sektörünün merkezlerinden olan Gaziantep'te sanayici, Avrupa pazarlarına açılarak ihracatını artırmak istiyor. Ayakkabıcılar Odası Başkanı İbrahim Buğur, Türkiye'de ayakkabı sanayine hakim olan illerden birisi olan Gaziantep'te 500 civarında imalatçı ve 600’ün üzerinde mağaza bulunduğunu belirtti. Dünya piyasalarında rekabet edecek kaliteye sahip olduklarını ifade eden Buğur, Gaziantep'teki ayakkabıcıların ekonomik ve pazar bulma sorunları yüzünden şu anda yüzde 20-30 kapasiteyle çalıştığını, tam kapasite çalışılması durumunda günlük 30-40 bin çift ayakkabı üretilebileceğini kaydetti. Buğur, geçen yıllara göre iç piyasada satışların düşük olduğunu belirterek, "Şu anda esnaf ve imalatçı kesim çalışmıyor. Piyasa durgun. Kar gözetmiyor. İşçisini sokağa bırakmamak için yüzde 20-30 kapasiteyle çalışıyor. Zararına ^çalışıyor" dedi. Ekonomideki "gelişmenin henüz esnafa tam yansımadığını kaydeden Buğur piyasanın canlandırılması gerektiğini vurgulayarak. "Piyasa hareketli olursa Türkiye'nin her tarafına her gün ayakkabı satarız" diye konuştu. Ayakkabı sektöründe çok önemli bir yere sahip olan Gaziantep'in bu yönünü dış pazarlarda tanıtmak ve ihracatını artırmak için çalışmalar yapacaklarını anlatan İbrahim Buğur, Avrupa ülkelerinin çok büyük ihracat potansiyeline sahip olduğunu vurguladı. Buğur Ayakkabıcılar Sitesindeki 330 imalatçının 1-2 bin kişiyi istihdam ettiğini belirterek, şöyle konuştu: "Avrupa pazarlarına açılmak istiyoruz. Bu pazarlara açılsak ihracat yapabilsek buradaki esnaf yüzde 20-30 kapasite yerine yüzde 100 kapasiteyle çalışır. İstihdamı da 6-7 bine çıkar. Ancak küçük esnafın sermayesi yetersiz. Direkt olarak AB ülkeleriyle bağlantımız zayıf kalıyor." Tanıtıma ağırlık vereceklerini aktaran Buğur, fuarlarda daha fazla yer alacaklarını. Gaziantep'te 26 Ocak’ta açılacak Ayakkabı Saraciye ve Yan Sanayi Fuarının (GAPSHOES) ardından İstanbul ve yurtdışında düzenlenecek fuarlara da katılacaklarını söyledi. İbrahim Buğur, fuarların iç piyasanın hareketlenmesi ve yurt dışı iş bağlantıları kurmaları için önemini vurgulayarak, "Dışarıya açılma, ürettiğimizi satma yolunda ne gerekiyorsa yapacağız" dedi.

Menfezler tıkanınca her köşe başı bir gölet oldu

Thu, 23 Oct 25 10:35:37 +0300

Belediyelerin menfezlere bakım yapmadığı, tıkanan menfezlerin suları çekmediği belirtilirken, gölet haline gelen yollar da vatandaşların haklı tepkisine neden oluyor. Göl haline gelen caddede su kaldırım boyuna çıktı Kent merkezinde bile yolun karşısına geçmek için bazı yerlerde neredeyse dizine kadar suya batmak zorunda kalan vatandaşlar, “Marka kent dedikleri il 5 santimetrelik karın erimesiyle gölet haline geliyor. Kimi çıkıp Gaziantep’in. AB’ye en hazır il olduğunu söylüyor, kimisi de çıkıp hiçbir alt yapı sorunu kalmadığını belirtiyor. Oysa Gaziantep'in kenar mahalleleri köy yollarından daha kötü kent merkezi de gördüğünüz gibi cadde ve kaldırım birbirinden ayrılamaz bir durum da küçük göletlerden oluşuyor" dedi. Belediyeler alt yapı sorunu kalmadığını düşünüp çalışmıyor Belediyelerin de marka şehir Gaziantep rüzgarına kendini kaptırıp, bu kentin alt yapı sorununun bulunmadığını düşünüp çalışma ihtiyacı hissetmediğini belirten vatandaşlar, “Birileri Gaziantep'i övdükçe bu kentin hiçbir sorunu bulunmadığını söyledikçe belediyeler de esas görevlerini yapmamaya başladı. Onlar inandı ki Gaziantep’in hiçbir sorunu yok bir de marka. Onlar da belediyecilik yapma gibi bir vizyonları olmadığını düşünüp başladılar sivil toplum örgütlerinin görevlerini üstlen meye. Tiyatro topluluğu kurup, amatör heyecanla reklam için olmadık şişirmeler yapmaya, zaman bolluğundan 'ihtiyar meclisi kurup, ihtiyarları bir tas çorba için ayaklarına getirme ye okul bahçesinden çalıp meydan açma gibi ilginç ve gereksiz hobilerle zaman doldurmaya başladı" diye konuştu.

En az 21 yıl ceza alması gerekiyor

Wed, 22 Oct 25 17:51:12 +0300

AKP'li müteahhit Yunus Kaya'ya iyi hal indirimiyle verilen 13 yıl hapis cezasına itiraz edildi İslahiye Cumhuriyet Başsavcılığı, 6 Şubat depremlerinde 67 kişinin hayatını kaybettiği Yunus Kaya Apartmanı davasında AKP'li müteahhit Yunus Kaya'ya iyi hal indirimiyle verilen 13 yıl 9 ay hapis cezasına itiraz etti. İstinaf mahkemesine yapılan itirazda, sanığın birden fazla deprem dosyasında sanık olduğu, yargılama sürecinde pişmanlık göstermediği ve daha önce kaçma girişiminde bulunduğu belirtilerek, iyi hal indiriminin uygulanmaması ve cezanın en az 21 yıl olarak belirlenmesi gerektiği belirtildi. Depremde yakınını kaybeden Uğur Kalkan, savcının itirazıyla "bir nebze" umutlandıklarını belirterek, "Bu kadar insanın hayatını kaybettiği bir ortamda; bizlerin tek isteği adalet. Adalete olan inancımızı kaybetmek istemiyoruz. Sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz" dedi. 6 Şubat depremlerinde, Gaziantep'in Nurdağı ilçesi Kurudere-1 Mahallesi'nde bulunan Yunus Kaya Apartmanı'nın yıkılması sonucu, 3 aylık bebeğin de arasında bulunduğu 67 kişi hayatını kaybetti, 19 kişi ise yaralandı. İslahiye Ağır Ceza Mahkemesi'nde 8 Ekim'de görülen karar duruşmasında AKP'li müteahhit Yunus Kaya'ya "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan iyi hal indirimiyle 13 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Mimari proje müellifi Veysi Tekin ise aynı suçtan 6 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası aldı ve yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulandı. Yunus Kaya'yı Mersin'de sakladığı gerekçesiyle yargılanan Murat Kaya ise "suçluyu kayırma" suçundan 5 ay hapis cezası aldı; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi. Başsavcılık, yerel mahkemenin verdiği karara itiraz ederek dosyayı istinaf mahkemesine taşıdı. İtirazda, sanık Yunus Kaya'nın birden fazla deprem dosyasında sanık olduğu, yargılama sürecinde pişmanlık göstermediği ve daha önce kaçma girişiminde bulunduğu gerekçesiyle "iyi hal" indiriminin uygulanmaması gerektiği vurgulandı. Ayrıca, sanığın temel cezasının eksik olduğu, cezanın en az 21 yıl olarak belirlenmesi gerektiği ve müteahhitlik belgesinin geri alınma süresinin 1 yıldan 3 yıla çıkarılması gerektiği ifade edildi. Mimari proje müellifi Veysi Tekin hakkında ise, temel cezasının eksik belirlendiği, bilinçli taksir artırımının yeterince uygulanmadığı ve "iyi hal" indiriminin dosya esasına uygun olmadığı belirtildi. Ayrıca, sanığın birden fazla deprem dosyasında sanık olduğu, pişmanlık göstermediği ve mimarlık belgesinin geri alınma süresinin 1 yıldan 3 yıla çıkarılması gerektiği kaydedildi. İtirazda, sanık Murat Kaya'ya "suçluyu kayırma" suçundan verilen 5 aylık hapis cezasının eksik olduğu vurgulandı. Dosya kapsamında, Murat Kaya'nın sanık Yunus Kaya'nın saklanmasına ve kaçmasına yardımcı olduğunun tespit edildiği, cezanın alt sınırdan belirlenmesinin hukuka aykırı olduğu kaydedildi. Ayrıca, sanığın duruşmadaki tutumunda pişmanlık göstermemesi gerekçe gösterilerek "iyi hal" indiriminin uygulanmaması gerektiği ifade edildi. Başsavcılık, "Usul ve esas yönünden hukuka aykırı bulunan kararın kaldırılması" talebinde bulundu. Yunus Kaya Apartmanı'nda yakınını kaybeden ve Şahinbey Belediye Meclisi'nin eski meclis üyesi CHP'li Uğur Kalkan, süreci şöyle değerlendirdi: "Geçtiğimiz günlerde mahkemenin verdiği karar bizleri bir kez daha üzmüştü. 67 kişinin hayatını kaybettiği bir tabloda verilen cezaları bizler de çok az bulduk. Davayı ilk günden bu yana takip ediyorum. Bugün İslahiye'deki cumhuriyet savcısının istinaf başvurusunu görünce bir nebze de olsa umutlandım. Bu kadar insanın hayatını kaybettiği bir ortamda; bizlerin tek isteği adalet. Adalete olan inancımızı kaybetmek istemiyoruz. Sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz." NE OLMUŞTU? 6 Şubat depremlerinde, Nurdağı Belediyesi'nin AKP'li Meclis Üyesi ve müteahhidi Yunus Kaya'nın yaptığı Yaşam Konutları, Yunus Kaya Apartmanı ve CCK Apartmanı yıkıldı, yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Depremin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nurdağı'na giderek incelemelerde bulundu. Ziyaret sırasında Erdoğan'ın önünü kesen Ünal Yıldırım adlı yurttaş, "Sayın Cumhurbaşkanım, burada CCK Konutları diye bir müteahhit iş yaptı. Yaptığı konutların hepsi yerle bir oldu. En büyük zararı ilçemize CCK'den Yunus Kaya verdi. Bu kişi henüz yakalanamadı" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da vatandaşa, "Savcılık gerekeni yapıyor" diye yanıt verdi. Hakkında yakalama kararı bulunan Yunus Kaya, 23 Şubat 2023'te yurt dışına kaçmaya çalışırken Mersin'de yakalanarak gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Soruşturma kapsamında, Yunus Kaya'nın Mersin'in Erdemli ilçesinde akrabası Murat Kaya'nın yanında saklandığı, halen Kırıkkale Vali Yardımcısı olan eski Nurdağı Kaymakamı Seyfullah Ordueri tarafından Mersin'in Erdemli ilçesine getirildiği tespit edildi.

Toplumun ruhsal, ekonomik ve sosyal dokusunu yansıtan bir halk sağlığı sorunu

Wed, 22 Oct 25 17:48:00 +0300

Ekonomik krizin gün geçtikçe zorlaştığı, gelir dağılımındaki adaletsizliğin had safhaya ulaştığı Antep’te intiharların ardı arkası kesilmiyor. Eylül ayında en az 4 kişinin intihar ettiği kentte, dün ise Ümmü Gülsüm Erkek Öğrenci Yurdu’nda kalan bir öğrenci, 11. kattan atlayarak intihar etti İntiharın yalnızca bireysel bir karar değil, toplumun ruhsal, ekonomik ve sosyal dokusunu da yansıtan karmaşık bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyleyen Psikolog Zeynep Yengil, ‘’İntiharın önlenmesi, yalnızca sağlık profesyonellerinin değil, hepimizin sorumluluğu. Her birimiz, çevremizdeki birinin sessiz çığlığını fark edebilir, yargılamadan dinleyebilir, destek olmayı seçebiliriz. Unutulmamalıdır ki, umutsuzluk bulaşıcı olduğu kadar, umut da bulaşır. Her samimi temas, her iyi niyetli dinleyiş, bir hayatı yeniden hayata döndürebilir’’ açıklamasını yaptı. Mahallelerde, okullarda ve üniversitelerde duygusal destek alanları oluşturulmalı Gaziantep’te hızlı kentleşme, ekonomik belirsizlik, işsizlik ve yoğun çalışma temposunun, bireylerin psikolojik dayanıklılığını zorlayan önemli faktörler arasında yer aldığını dile getiren Yengil, ‘’Gençlerin gelecek kaygısı, ebeveynlerin geçim baskısı ve toplumsal olarak güçlü görünme zorunluluğu, duyguların bastırılmasına yol açabiliyor. Bu nedenle yerel düzeyde yapılacak en etkili önlem; mahallelerde, okullarda ve üniversitelerde duygusal destek alanlarının oluşturulması. Belediyelerin ve yerel sivil toplum kuruluşlarının psiko-eğitim programlarını artırması, ailelere yönelik farkındalık atölyelerinin düzenlenmesi, risk altındaki bireylerin erken dönemde yönlendirilmesini kolaylaştıracak’’ dedi. Psikolojik açıdan bakıldığında intihar davranışı çoğu zaman tek bir nedene dayanmaz İntiharın son yıllarda özellikle genç yaş gruplarında artış göstermesinin, bu konunun artık sadece kriz anlarında değil, gündelik yaşamın bir parçası olarak konuşulması gerektiğini gösterdiğini kaydeden Yengil, ‘’Psikolojik açıdan bakıldığında intihar davranışı çoğu zaman tek bir nedene dayanmaz. Kişinin duygusal yükleri, yaşadığı stres, geçmiş travmaları, ilişkilerindeki çatışmalar ve içinde bulunduğu çevresel koşullar birbirine eklenerek dayanılmaz bir ağırlığa dönüşebilir’’ ifadelerini kullandı. İnsan ilişkilerinde küçük bir temas, büyük bir umudu tetikleyebilir Birçok insanın, intiharı düşündüğünde aslında ölmek değil, acısını dindirmek istediğini fakat o anda aklın önüne geçen yoğun umutsuzluk ve tükenmişlik duygusunun, kişiye başka bir çıkış yolu bırakmadığını vurgulayan Yengil, bu nedenle duyguların bastırılmadan ifade edilebildiği, yargılanmadan dinlenilen her ortamın koruyucu bir alan olduğunu belirtti. ‘’Kendini kötü hissediyor gibisin, konuşmak ister misin?” demek bile çoğu zaman bir fark yaratır. İnsan ilişkilerinde küçük bir temas, büyük bir umudu tetikleyebilir’’ dedi. Aileler, arkadaşlar ve öğretmenler belirtileri fark ettiğinde sessiz kalmamalı Uyarı işaretlerini fark etmenin hayati önem taşıdığını vurgulayan Yengil, ‘’Kişinin hayattan keyif almamaya başlaması, içine kapanması, “artık kimseye yük olmak istemiyorum” gibi ifadeler kullanması, uyku ve iştah düzeninde değişiklikler ya da birdenbire beklenmedik bir rahatlama göstermesi, riskin arttığına işaret edebilir. Aileler, arkadaşlar ve öğretmenler bu belirtileri fark ettiğinde sessiz kalmamalı; kişiyi yargılamadan dinlemeli ve bir uzmandan destek alınmasını sağlamalı. Çünkü en tehlikeli an, çoğu zaman kişinin yalnız kaldığı, umudun tamamen azaldığı an’’ değerlendirmesini yaptı. Psikolog Zeynep Yengil, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Koruyucu faktörler arasında kişinin kendini değerli hissettiği ilişkiler, yaşamda anlam ve amaç duygusunun varlığı, duygularını ifade edebilme becerisi ve destek alabileceği güvenli sosyal çevre bulunur. Ruh sağlığı hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, okul ve üniversitelerde psikolojik danışmanlık birimlerinin güçlendirilmesi, gençlere duygusal dayanıklılık ve stresle başa çıkma becerilerinin kazandırılması uzun vadede intihar riskini azaltır. Bu süreç, yalnızca terapötik müdahaleyle değil; toplumun genelinde “yardım istemenin zayıflık değil, cesaret” olduğu bilincinin yaygınlaşmasıyla mümkün.’’ Haber Merkezi

MESEM’ler, çocukları ihmal ve istismar riskine açık hale getiriyor

Wed, 22 Oct 25 17:46:04 +0300

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin verilerine göre; 2013’ten 2024’e kadar 713 çocuk çalışırken, 9 çocuk MESEM kapsamında çalışırken öldü Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı K. Doğan Eroğulları, ‘’MESEM’lere kayıt yaptıracak öğrencilerden istenen koşullar içinde ‘Öğrencinin herhangi bir sağlık sorununun bulunmaması” maddesi yer alıyor. Eğitim ortamının yerini işyeri ile değiştiren, sınıfsal eşitsizlikleri derinleştiren, çocukları ihmal ve istismar riskine açık hale getiren MESEM’ler en yakın zamanda kaldırılmalı, çocuk işçiliğiyle mücadele kararlı biçimde sürdürülmeli, çocuk işçiliğinin tamamen yasaklanması sağlanmalı’’ çağrısında bulundu. Bir çocuk kendi yaş dönemine özgü sağlıklı bir yapıya sahip olsa bile bedensel, ruhsal ve zihinsel açılardan gelişimini tamamlamadığını ve devletlerin, çocukların yetenek ve yaratıcılığının olağan gelişimi için gerekli asgari koşulları sağlamakla yükümlü olduklarını hatırlatan Eroğulları, ‘’Ergenlik dönemi soyut muhakemede bulunabilme, dikkatin etkili kullanımı, dürtü kontrolü, risk analizi gibi işlevlerin nörobiyolojik olarak yeterince gelişmediği ancak ödül ve motivasyonla ilişkili bölgelerin oldukça aktif olduğu bir dönem. Bu durum onların riskli durumları algılamalarında, dikkat ve beceri gerektiren durumlarda zorlanmalarına, ayrıca düşünmeden hareket etmelerine yol açmakta ve dolayısıyla işyerlerinde kaza geçirme risklerini artırıyor’’ değerlendirmesini yaptı. MESEM’lere kaydolan çocukların büyük çoğunluğun orta ve dar gelirli ailelerden geliyor MESEM’lere kaydolan çocukların büyük çoğunluğunun orta ve dar gelirli ailelerden geldiğine dikkat çeken Eroğulları, ‘’Sosyoekonomik düzey düştükçe çocukların bilişsel gelişim açısından daha geriden geldiği düşünüldüğünde, akranlarını yakalayabilmeleri için özel çabaya gereksinim duyan çocukların, işyeri ortamında bu farkı kapatabilmeleri mümkün görünmüyor. 3308 sayılı kanunda ‘Tehlikeli ve çok tehlikeli işler veya özellik arz eden mesleklere alınacak çırakların öğrenim ve yaş durumu, ilgili kuruluşların görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir’ hükmü yer alıyor. Çocukların değil ‘Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde’, bunların dışındaki işlerde bile çalıştırılmaması gerekir. Çünkü bütün işyerlerinde belli ölçülerde her türlü risk var. Çocuklar için riskin olmadığı bir işyerinden söz edilemez’’ ifadelerine yer verdi. Çocukların akıl ve bilime dayalı eğitim olanaklarına kavuşması sağlanmalı Eroğulları, ‘’ILO belgelerinde ‘Çocuk işçiliği’, çoğu kez çocukları çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini ve saygınlıklarını eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimleri açısından zararlı işler olarak tanımlanır. Bu tanımlar kapsamında çocuk işçiliğinin çocukları köleleştireceği ailelerinden ve eğitimlerinden koparacağı, onları ciddi tehlikelerle, hastalıklarla karşı karşıya bırakacağı aşikar. Çocukların örgün eğitim dışına çıkmasına neden olan bütün, bireysel, toplumsal ve ekonomik sorunlar ortadan kaldırılmalı, herkesin eşit ve özgürce, akıl ve bilime dayalı eğitim olanaklarına kavuşması sağlanmalı’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Vatandaş ikinci el konuta rağbet göstermeye başladı

Wed, 22 Oct 25 17:45:11 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu Eylül ayı konut satış istatistiklerine göre Antep’te sıfır daire fiyatlarının tavan yapması sonucunda vatandaş ikinci el konuta rağbet göstermeye başladı. İpotekli konut satışlarındaki artış korkutmaya devam ediyor Türkiye’nin yanı sıra bölgenin metropol şehirleri arasında yer alan ve sanayi şehri olarak bilinen Antep’te, inşaat maliyetlerindeki yaşanan artış sonrasında sıfır daire fiyatlarının yükselmesi vatandaşı ikinci el konuta yönlendirdi. İlk ve ikinci el konut arasında fiyat bakımından yüzde 50 oranında bir fark olduğu görülürken, ipotekli konut satışlarındaki artış da korkutmaya devam ediyor. Eylül ayında 4 bin 65 konut satıldı 2,5 milyon kişinin yaşamını sürdürdüğü şehirde, geçen yılın eylül ayında bin 290’ı ilk el, 2 bin 725’i ikinci el olmak üzere 4 bin 15 konutun satılırken, bu yılın aynı ayında bin 130’u ilk el, 2 bin 935’i ikinci el olmak üzere toplamda 4 bin 65 konut el değiştirdi. İpotekli konut satışı incelendiğinde yüzde 54 oranında bir artışın olduğu görüldü. 2024 yılının Eylül ayında 339 bin ipotekli konut satışının yapıldığı kentte, 2025 yılının eylül ayında bu rakam 523 bine yükseldi. Antep, en fazla konutun satıldığı iller arasında En fazla konutun satıldığı illere bakıldığında ilk sırada 24 bin 119 konut satışıyla İstanbul bulunuyor. İkinci sırada 13 bin 417 ile Ankara, üçüncü sırada 8 bin 544 ile İzmir, dördüncü sırada 5 bin 184 ile Mersin, beşinci sırada 5 bin 146 ile Bursa, altıncı sırada 4 bin 65 ile Gaziantep, yedinci sırada 4 bin 48 ile Konya, sekizinci sırada 3 bin 774 ile Tekirdağ, dokuzuncu sırada 3 bin 358 ile Balıkesir ve onuncu sırada ise 3 bin 296 ile Adana geliyor. Haber Merkezi

Antep, mutfağı ile sınırladı zorluyor

Wed, 22 Oct 25 13:22:00 +0300

Dünyanın en iyi 30 yemek şehri belli oldu…. Türkiye adına gurur verici sonuçlardan biri, Gaziantep’in 18’inci sıraya yerleşmesi oldu UNESCO’nun "Yaratıcı Şehirler Ağı"nda yer alan Antep, yüzyıllardır süregelen kebap, baklava ve Antep fıstığı kültürünü modern yorumlarla birleştirerek dünya sahnesinde fark yarattı. TasteAtlas ekibi, Antep mutfağını "otantik, köklü ve yenilikçi" olarak tanımladı. Şehrin gastronomik mirası, sadece Türkiye’nin değil; tüm dünyanın ilgisini çeken bir lezzet rotası haline geldi. Gaziantep’in ardından İstanbul, 24’üncü sırada yer alarak Türkiye’nin gastronomi gücünü ikiye katladı. Metropol, sokak lezzetlerinden fine dining restoranlara, balık ekmekten mezelere uzanan zengin mutfak yelpazesiyle öne çıktı. TasteAtlas’ın kapsamlı araştırması, 17 bini aşkın şehir arasından dünyanın en lezzetli mutfaklarını belirledi. On binlerce değerlendirmeyle şekillenen listeye Türkiye’den iki şehir damgasını vurdu. Kültürel zenginliği ve özgün lezzetleriyle dikkat çeken şehirler, dünya gastronomisinde adeta zirve yarışı başlattı. İngiltere’nin köklü gazetelerinden Daily Mail, seyahat ve gastronomi platformu Taste Atlas'ın verilerine dayandırdığı haberle dünya mutfak sahnesindeki en iyi 100 şehiri açıkladı. Türkiye, iki şehriyle ilk 30’a girerek dünya gastronomi liginde güçlü bir yer edindi. Gastronomi turizminin yükselişine dikkat çeken bu kapsamlı araştırma, yarım milyona yakın değerlendirme sonucunda belirlendi. Araştırmanın birincisi, "pizza ve makarnanın başkenti" olarak bilinen Napoli oldu. İtalya, listeye damgasını vurarak ilk sıralarda Milano, Bologna ve Floransa gibi şehirlerle güçlü bir şekilde temsil edildi. 17 binden fazla şehrin mutfak kültürü, yerel lezzetleri ve gastronomik çeşitliliğiyle yarıştığı listede, sonuç sadece bir tat sıralaması olmaktan öte, adeta dünya gastronomisinin güncel haritasını ortaya koydu. Şehirlerin yemek çeşitliliği, kültürel mirası, yöresel özgünlüğü ve kullanıcı puanları dikkate alınarak hazırlanan listenin ilk sıralarına Avrupa kentleri damga vurdu. Listenin zirvesine, pizza ve makarnanın başkenti sayılan İtalya’nın Napoli kenti yerleşti. Onu yine İtalya’dan Milano, Bologna ve Floransa izledi. İlk 10’da ayrıca Mumbai (Hindistan), Roma, Paris, Viyana, Torino ve Osaka (Japonya) gibi dünya metropolleri kendilerine yer buldu. Listenin Türkiye açısından en dikkat çekici yönü ise, iki şehrimizin ilk 25 arasına girmesi oldu. Türkiye, iki şehriyle ilk 25’e girerek dünya gastronomi liginde güçlü bir yer edindi. Taste Atlas değerlendirmesinde, “Bir şehrin mutfağı sadece yemeklerinden değil, tarihinden, kültüründen ve insanından da izler taşır” ifadeleriyle gastronomik zenginliğin kültürel bir miras olduğu vurgulandı. Türkiye adına gurur verici sonuçlardan biri, Gaziantep’in 18’inci sıraya yerleşmesi oldu. Kendine özgü mutfağı, UNESCO tescilli lezzetleri ve geleneksel tatlarıyla öne çıkan bu kadim kent, yüzyıllardır süregelen kebap, baklava ve Antep fıstığı kültürünü modern yorumlarla birleştirerek dünya sahnesinde fark yarattı. UNESCO’nun 'Yaratıcı Şehirler Ağı'nda yer alan Gaziantep mutfağı, TasteAtlas ekibi tarafından 'otantik, köklü ve yenilikçi' olarak tanımlandı. Şehrin gastronomi mirası, sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın ilgisini çeken bir lezzet rotası haline geldi. Gaziantep’in ardından İstanbul, 24’üncü sırada yer alarak Türkiye’nin gastronomi gücünü ikiye katladı. Metropol, sokak lezzetlerinden fine dining restoranlara, balık ekmekten mezelere uzanan zengin mutfak yelpazesiyle öne çıktı. Çok kültürlü gastronomi dokusu ve kozmopolit yapısı, İstanbul’un mutfağının zenginliğini belirleyen temel unsurlar oldu. TasteAtlas, bu kozmopolit yapıya vurgu yaparak, 'Bir şehrin mutfağı, tarihinin ve insanının izlerini taşır' ifadelerini kullandı. Gaziantep’in geleneksel lezzetleri ve İstanbul’un çok kültürlü mutfağı, ülkenin zengin gastronomi kimliğini uluslararası platformda bir kez daha gözler önüne serdi.t24

Bütçenin gelir kalemlerinde en büyük artış gelir vergisi kaleminde

Wed, 22 Oct 25 13:21:21 +0300

2026 yılı bütçe taslağı açıklandı. Taslağa göre 2026 yılında bütçe giderlerinin 18 trilyon 929 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 16 trilyon 216 milyar olarak açıklandı. Bütçenin gelir kalemlerinde en büyük artış gelir vergisi kaleminde oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından 2026 yılı merkezi bütçe taslağı hazırlandı. Bütçe taslağına göre yılında bütçe giderlerinin 18 trilyon 929 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 16 trilyon 216 milyar olması bekleniyor. Geçtiğimiz yıl 2025 yılı bütçe taslağından giderler 14 trilyon 731 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 12 trilyon 800 milyar lira olarak öngörülmüştü. Geçen yıla oranla yeni bütçe taslağında giderlerde 4 trilyon 198 milyar, gelirlerde 3 trilyon 800 milyar artış öngörüldü. Bütçe gelirlerinin alt kalemleri şu şekilde: Gelir Vergisi 3 trilyon 517 milyar lira, Kurumlar Vergisi 1 trilyon 613 milyar lira, Özel Tüketim Vergisi 2 trilyon 532 milyar lira, Katma Değer Vergisi 3 trilyon 993 milyar lira, Diğer Vergi Gelirleri 2 trilyon 128 milyar lira, Vergi Dışı Gelirler ise 2 trilyon 433 milyar liradır. Vergilerde en önemli artış gelir vergisinde 2026 yılı bütçe taslağının gelir kalemlerinde geçen yıla oranla en önemli artış oranı gelir vergisinde bekleniyor. 2025 bütçe taslağında 2 trilyon 130 milyar lira olarak görülen gelir vergisi gelirinin 2026 yılında 3 trilyon 517 milyar olması bekleniyor. Bu artışta gelir vergisine yönelik yeni alınan önlemlerin etkili olması bekleniyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek geçen hafta yaptığı açıklamada “Yüksek gelir grubundan olan bazı mesleklerin, düşük gelir beyan ettiğinin tespit edildiğini” açıklamıştı.

Dışarıdan alınan yiyecekler çocukların sağlığını riske atıyor

Wed, 22 Oct 25 13:20:23 +0300

Gaziantep’te son günlerde artan gıda zehirlenmesi vakaları, özellikle okul çağındaki çocukları tehdit ediyor. Beslenme çantalarındaki uygun saklanmayan gıdalar, kantin ürünleri ve dışarıdan alınan yiyecekler, çocukların sağlığını riske atıyor. Çocuklarda gıda zehirlenmesinin ciddiye alınması gerektiğini vurgulayan Medical Point Gaziantep Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. M. Erkan Altuncu, aileleri dikkatli olmaları konusunda uyardı: “Gıda zehirlenmesi; bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı ve ateş gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu belirtiler basit bir rahatsızlık gibi düşünülmemeli. Özellikle küçük yaş gruplarında sıvı kaybı çok hızlı gelişir ve bu durum hayati tehlike oluşturabilir.” Dr. Altuncu, çocukların okula götürdüğü gıdaların uygun koşullarda saklanmaması durumunda ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti: “Özellikle yoğurt, süt, tavuk gibi çabuk bozulan gıdalar sıcak havalarda çok daha risklidir. Soğuk zinciri kırılan ürünlerde bakteri üretimi başlar. Veliler, beslenme çantasına koydukları yiyecekleri dikkatle seçmeli, tercihen soğuk tutan çantalar kullanmalı.” Ayrıca okul kantinlerinin de hijyen açısından düzenli denetlenmesi gerektiğini belirten Altuncu, sağlıklı gıda erişiminin çocuk sağlığı açısından kritik önemde olduğunu söyledi. Gıda zehirlenmesi şüphesi durumunda şu adımlar öneriliyor: Çocuk bol sıvı almalı, Evde geçen hafif semptomlar bile ciddiye alınmalı, En kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı. Uzm. Dr. M. Erkan Altuncu, “Basit görünen bir mide rahatsızlığı, aslında ciddi bir enfeksiyonun habercisi olabilir. Tanı ve tedavi mutlaka bir hekim tarafından yapılmalıdır,” diyerek aileleri dikkatli olmaya çağırdı.

Sanayicilerimiz her türlü zorluğa rağmen üretim, ihracat ve istihdamdan vazgeçmiyor

Wed, 22 Oct 25 13:19:36 +0300

GSO Ekim Ayı Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Adil Sani Konukoğlu başkanlığında, Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, Meclis ve Meslek Komite Üyelerinin katılımıyla yapıldı. Toplantıda, Gaziantep sanayisinin mevcut durumu, komite üyelerinin dile getirdiği sektörel sorunlar, ihracat performansı, ekonomik gelişmeler ve yürütülen projeler ele alınarak değerlendirmelerde bulunuldu. Toplantının açılış konuşmasını yapan GSO Meclis Başkanı Adil Sani Konukoğlu, Gaziantepli sanayicilerin güçlükler karşısında büyük bir dirençle çalışmaya devam ettiğini belirterek, “Türkiye’nin en güçlü üretim merkezlerinden biri olan Gaziantep’te, sanayicilerimiz her türlü zorluğa rağmen üretim, ihracat ve istihdamdan vazgeçmiyor. Bizim gücümüz, birliğimizden, girişimciliğimizden, yenilikçiliğimizden ve çalışkanlığımızdan geliyor. Bundan sonra da mücadelemizi sürdürecek, ülkemizin kalkınması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu. GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi de konuşmasında, ‘’Banka kredi maliyetleri ve finansmana erişim konusu çözülmedikçe sanayi, üretim, ihracat ve bunlara bağlı olarak istihdamın sürdürülebilirliği risk altındadır. Sanayimizde, özellikle tekstil sektörü başta olmak üzere üretim kapasitelerinde önemli düşüşler söz konusudur. Finansmana ulaşamayan sanayicilerimiz bu süreçte öz kaynaklarıyla mücadelesini sürdürmektedir. Bu kaynakların da azalırken işletme giderlerinin devam etmesi, artan maliyetler ve daralan piyasa koşulları göz önünde bulundurulduğunda finansman konusu bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır. Bu doğrultuda, Merkez Bankası politika faizini düşürmeye devam etmektedir. Geçtiğimiz ay politika faizi yüzde 43’ten 250 baz puan indirimle yüzde 40,50'ye düşürülmüştür. İş dünyası olarak bu indirimlerin gecikme olmadan ticari kredilere yansımasını beklediğimizi bir kez daha ifade ediyorum’’ dedi. Ekonomi yönetiminin geleceğe dair açıklamalarına dikkati çeken Ünverdi, “Sıkılaştırmanın devam edeceği, döviz kurunda düşük kur politikasının sürdürüleceği belirtilmemiştir. Konkordato konusunda istismarların önüne geçmek için çalışma yürütüldüğü de ifade edilmiştir. Şehrimizde de bu yönde abartılı çıkan listelere yönelik geçtiğimiz hafta bir açıklama yaptık ve gerçek rakamları kamuoyu ile paylaştık. Alacakların güvence altına alındıktan sonra iflas erteleme kararı verilmesi gerektiğinin altını çizdik. Bu gelişmeler ışığında, 2026 yılının da zor geçeceğini şimdiden öngörmek mümkündür. Dezenflasyon sürecinin devam ediyor olması ekonomimiz adına umut verici konuların başında gelmektedir. Bizler de ülkemiz ekonomik koşulların iyileşmesi için şartlar ne olursa olsun çalışmaya, üretmeye, ihracata ve istihdama devam edeceğiz’’ şeklinde konuştu. Gaziantep’in Suriye’nin yeniden yapılanma sürecine üretim ve ticaret hacmi ile en büyük katkıyı verebilecek kent konumunda olduğunu dile getiren Ünverdi, ‘’Bu süreçte Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu, Sayın Valimiz ve kent protokolümüzün katılımıyla Suriye’ye üst düzey ziyaretlerde bulunulmuştur. Firmalarımızın Suriye’de başta altyapı, inşaat, gıda ve tekstil gibi birçok alanda çalışma yapabilmesi için Gaziantep Sanayi Odamız tarafından ikili görüşmeler yapılmıştır. Geçiş sürecinde olan Suriye’de güvenlik ve istikrarın devam etmesi birinci önceliktir. Gaziantep bu süreçte ikili ticaretin ve diplomatik ilişkilerin geliştirilmesinde etkin rol üstlenmektedir. Gaziantep Sanayi Odası olarak öncelikli beklentimiz iki ülke arasında özel bir ekonomik bölgenin kurulmasıdır. Suriye’nin yeniden yapılanması çerçevesinde; yeni yatırımlara, yeni istihdam alanlarına ihtiyaç duyması iki ülke arasında kurulacak özel bir ekonomik bölge ile çok kolay koordine edilecek ve yönlendirilebilecektir’’ diye konuştu. Gaziantep’in ekonomik verileri hakkında da meclis üyelerine bilgiler veren Ünverdi, ‘’Şehrimiz en fazla ihracat gerçekleştiren iller arasında 2025 yılı Eylül ayında da 6. sıradaki yerini korudu. İhracatımız geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,5 oranında arttı. En çok ihracatın yapıldığı ülkelerin başında Irak ve ABD yer aldı. İhracatın sektörlere göre dağılımına bakıldığında ise ilk sırada yüzde 35,7 ile tekstil ürünleri, ikinci sırada yüzde 34,5 ile tarımsal sanayi ve hububat ürünleri, 3. Sırada ise yüzde 12,6 ile kimya ve plastik ürünleri bulunuyor. İhracat yaptığımız toplam ülke sayısı 182’dir” dedi. Konuşmaların ardından, Asko Glob All Marketing firmasının, TOBB öncülüğünde hazırlanan Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi arasında yer almasından dolayı, GSO Meclis Üyesi Sami Konukoğlu’na plaket takdiminde bulunuldu. Ayrıca, Sistem Global Yönetici Ortağı Cengiz Aydemir, GSO ve ASELSAN iş birliğinde Gaziantep’te yapılacak yatırımla, savunma sanayi ve sivil alanda kullanılan “Slip Ring-Kayar Bilezik” üretimi konusunun yatırım aşamaları hakkında meclis üyelerine bilgiler vererek, sürecin yatırımcılar açısından nasıl ilerlediğine dair sunum gerçekleştirdi. Gaziantep sanayisinin rekabet gücünü artıracak projeler, mesleki eğitim ve nitelikli iş gücü çalışmaları ile yeni dönem hedeflerinin de değerlendirildiği GSO Ekim Ayı Meclis Toplantısı, meclis ve meslek komite üyelerinin görüş ve önerilerini dile getirmelerinin ardından sona erdi. Haber Merkezi

Tedavi sürecinde hasta psikolojik ve sosyal açıdan da desteklenmeli

Wed, 22 Oct 25 13:17:31 +0300

Gaziantep Üniversitesi ve SANKO Üniversitesi iş birliğiyle “Meme Kanserinde Bütüncül Yaklaşım: Erken Tanı, Semptom Yönetimi ve Cerrahi Sonrası Bakım” başlıklı panel düzenlendi. GAÜN Hastanesi oditoryumunda gerçekleştirilen panelin açılış konuşmasını yapan GAÜN Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk Şen, meme kanserinin yalnızca tıbbi bir sorun olmadığını, aynı zamanda sosyal, psikolojik ve ekonomik açıdan toplumu etkileyen önemli bir sağlık problemi olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Şen; erken tanının hayat kurtardığını, toplum temelli tarama programlarının etkinliği ve bireylerin kendi sağlık sorumluluklarını üstlenmelerinin önemini dile getirdi. Ayrıca tedavi sürecindeki bireylerin yalnızca biyolojik değil, psikolojik ve sosyal açıdan da desteklenmesi gerektiğini belirtti. Panelin oturum başkanlıklarını SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nimet Ovayolu ile GAÜN Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Hemşirelik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nurgül Özdemir üstlendi. Panel kapsamında, GAÜN Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz Esin Tekcan Şanlı güncel tarama programlarını; GAÜN Ebelik Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Seher Durğut kendi kendine meme muayenesinin önemini; SANKO Üniversitesi Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Ebru Karaaslan cerrahi sonrası güncel hemşirelik uygulamalarını; GAÜN Ayaktan Kemoterapi Ünitesi Sorumlu Hemşiresi Özlem Uzunöz ise kemoterapi alan meme kanseri hastalarında semptom yönetimini anlattı. Düzenleme kurulunda Prof. Dr. Nimet Ovayolu, Prof. Dr. Özlem Ovayolu, Prof. Dr. İlkay Güner, Dr. Öğr. Üyesi Sibel Serçe, Dr. Öğr. Üyesi Sema Aytaç, Öğr. Gör. Dr. Aysun Özdemir, Arş. Gör. Dr. Tuğba Albayram, Arş. Gör. Dr. Sema Konateke ve Arş. Gör. Zahide Güler Ezer yer aldı. Meme Kanserinde Bütüncül Yaklaşım: Erken Tanı, Semptom Yönetimi ve Cerrahi Sonrası Bakım konulu panele çok sayıda hemşirelik öğrencisi ve sağlık çalışanı katılım sağladı. Panel, katılımcılara klinik uygulamalarda güncel bilgiler sunmayı, hasta bakımını güçlendirmeyi ve meme kanseri tanısı alan bireylerin yaşam kalitesini artıracak yaklaşımları paylaşmayı amaçladı. Haber Merkezi

Ağrı kontrol altına alınarak hastaların yaşam kalitesinin artırılması amaçlanıyor

Wed, 22 Oct 25 13:16:56 +0300

Gaziantep Şehir Hastanesi Algoloji Kliniği, yaşam kalitesini düşüren her türlü kronik ağrının tanı ve tedavisinde hastalarına bilimsel, teknolojik ve multidisipliner bir yaklaşım sunuyor. “Algoloji”, kelime anlamı olarak “ağrı bilimi” demektir. Bu tıp dalı, ağrının yalnızca bir belirti değil, başlı başına bir hastalık olduğunu kabul eder ve ağrıyı kontrol altına alarak hastaların yaşam kalitesini artırmayı amaçlar. Gaziantep Şehir Hastanesi Algoloji Kliniğinde en sık tedavi edilen ağrılı hastalıklar arasında kronik bel ve boyun ağrıları, kas-iskelet sistemi kaynaklı ağrılar, kanser ağrıları, migren ve trigeminal nevralji gibi dirençli baş ve yüz ağrıları, ameliyat veya travma sonrası iyileşmeyen ağrılar ile zona (herpes zoster) sonrası gelişen ağrılar yer almaktadır. Bu ağrılı durumlar, bireylerin hem fiziksel hem de psikolojik sağlığını etkilediği için klinikte her hastaya kişiye özel ve bütüncül bir tedavi planı uygulanmaktadır. Bilimsel ve Teknolojik Tedavi Yaklaşımları Klinikte ağrı tedavileri, hastanın ağrısının nedenine ve türüne göre planlanmakta; en güvenli ve etkili sonuçlar için ileri teknolojik yöntemler kullanılmaktadır. • Floroskopi (C-Kollu Skopi): Ameliyathane koşullarında gerçekleştirilen girişimsel ağrı tedavilerinde iğne yerleşimi radyolojik görüntüleme altında yapılmakta, bu sayede işlemin doğruluğu ve güvenliği artırılmaktadır. • Ultrasonografi Eşliğinde Uygulamalar: Poliklinik koşullarında sinir, kas ve tendon dokuları detaylı olarak görüntülenerek radyasyonsuz ve konforlu tedavi imkânı sunulmaktadır. • Radyofrekans Tedavisi: Özel iğneler aracılığıyla ağrıyı ileten sinir uçlarının kontrollü ısı ve elektrik enerjisiyle devre dışı bırakılması sağlanarak uzun süreli ağrı kontrolü elde edilmektedir. Kanser Ağrılarında Özel Uygulamalar Klinikte kanser hastalarının ağrılarının hafifletilmesi amacıyla epidural veya intratekal kateter uygulamaları yapılmakta, uygun hastalarda ise nörolitik blok (sinir yakma) tedavileri uygulanmaktadır. Bu yöntemler sayesinde hastaların ağrısız bir yaşam sürmeleri, ilaç kullanımının azalması ve günlük aktivitelerini daha rahat gerçekleştirebilmeleri hedeflenmektedir. Gaziantep Şehir Hastanesi Algoloji Kliniği, alanında uzman hekim kadrosu ve ileri teknolojiye sahip donanımıyla, bölge halkına güvenli, etkili ve hasta odaklı ağrı tedavileri sunmaya devam ediyor. Haber Merkezi

Oylum Höyük’te Hitit izleri…

Tue, 21 Oct 25 18:27:55 +0300

Anadolu arkeolojisi açısından yalnızca yerel değil, uluslararası öneme sahip bir bulgu… Kilis’teki Oylum Höyük kazılarında, binlerce yıllık bir sır daha açığa çıktı. Arkeologlar, Hititçe ve Akkadça çivi yazılı dört tablet ile Hititli yöneticilere ait mühür baskıları keşfetti. Uzmanlara göre bulgular, Oylum Höyük’ün M.Ö. 14-13. yüzyıllarda bölgesel bir yönetim merkezi olduğunu kanıtlıyor. Uzmanlar, tabletlerin çözülmesiyle birlikte Hititlerin bölgedeki yönetim ağı, ticari ilişkileri ve toplumsal yapısı hakkında yeni bilgilere ulaşılabileceğini belirtiyor. Edebi metinler ve ekonomik belgeler bulundu Kazılarda bulunan tabletlerin içerikleri, kazı ekibinde yer alan Hititolog Doç. Dr. Metin Alparslan tarafından incelendi. Bulgulara göre, Hititçe tabletler edebi metinler, Akkadça tabletler ise ekonomik ve imar faaliyetlerine ilişkin kayıtlar içeriyor. Engin, “Belgelerin çıkarıldığı yapı kalıntısının, Hititli yöneticilere ait avlulu ve anıtsal bir yapı olduğu anlaşıldı,” diyerek yapının idari işlevine dikkat çekti. Geç Tunç Çağı’na ait tabakalara ulaşıldı Gaziantep Üniversitesi’nden Prof. Dr. Atilla Engin başkanlığında yürütülen Oylum Höyük kazılarında, yeni bir arkeolojik hazine bulundu. Kazı ekibi, iki Hititçe ve iki Akkadça olmak üzere toplam dört çivi yazılı tablet ile beş adet kilden mühür baskısını ortaya çıkardı. Prof. Dr. Engin, “Geleceğe Miras Projesi” kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kilis Valiliği’nin destek verdiği 2025 yılı çalışmalarında Geç Tunç Çağı’na ait tabakalara ulaştıklarını açıkladı. Hititlerin yönetim merkezi Oylum Höyük müydü? Prof. Dr. Engin, geçmiş kazılarda da kral mühür baskıları ve bir Hitit tableti bulduklarını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: “Bu yılki buluntular, yapının bir yangın sonucu tahrip olduğunu, ancak aynı zamanda Oylum Höyük’ün M.Ö. 14-13. yüzyıllarda Hitit hakimiyetinde önemli bir siyasi ve ekonomik merkez olduğunu kanıtlıyor.” Kazı ekibi, önümüzdeki yıllarda yapının tamamını açığa çıkarmayı ve daha fazla yazılı belgeye ulaşmayı hedefliyor. Arkeologlar için yeni bir dönüm noktası Bu son keşif, Anadolu arkeolojisi açısından yalnızca yerel değil, uluslararası öneme sahip bir bulgu olarak değerlendiriliyor. Uzmanlar, tabletlerin çözülmesiyle birlikte Hititlerin bölgedeki yönetim ağı, ticari ilişkileri ve toplumsal yapısı hakkında yeni bilgilere ulaşılabileceğini belirtiyor. Sputnik/haber merkezi

Kentte her 3 kişiye bir araç düşüyor

Tue, 21 Oct 25 18:24:05 +0300

Türkiye’nin en büyük metropol şehirleri arasında yer alan Antep’te trafiğe kayıtlı araç sayısındaki yükseliş sürüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre kentte her 3 kişiye bir araç düşüyor. Eylülde araç sayısı 756 bin 868’e çıktı Türkiye İstatistik Kurumu, eylül ayı motorlu kara taşıtları istatistiklerini kamuoyuna duyurdu. 2,5 milyon kişinin yaşadığı Antep’te trafiğe kayıtlı araç sayısındaki yükseliş otopark başta olmak üzere birçok sorununun artarak devam etmesini sağlıyor. Temmuz ayında 753 bin 397 olan araç sayısı, eylülde 756 bin 868’e çıktı. Şehir trafiğindeki 756 bin 868 aracın 318 bin 267’sini otomobil, 13 bin 638’ini minibüs, 4 bin 835’ini otobüs, 120 bin 651’ini kamyonet, 25 bin 679’unu kamyon, 222 bin 439’unu motosiklet, bin 620’sini özel amaçlı araçlar ile 49 bin 739’unu traktör meydana getirdi. Eylül ayında 25 bin 903 aracın devrinin yapıldığı tespit edildi. devri yapılan araçların; 15 bin 41’ini otomobil, 490’ını minibüs, 53’ünü otobüs, 4 bin 518’ini kamyonet, 715’ini kamyon, 4 bin 310’unu motosiklet, 39’unu özel amaçlı araçlar ile 737’sini ise traktör oluşturdu. Antep, araç sayısında ülke genelinde ilk 10’da yer alıyor Ülke genelinde en fazla araca sahip illere bakıldığında listenin başında 6 milyon 136 bin 920 ile İstanbul yer alıyor. İkinci sırada 2 milyon 949 bin 309 ile Ankara, üçüncü sırada 2 milyon 60 bin 740 ile İzmir, dördüncü sırada 1 milyon 653 bin 683 ile Antalya, beşinci sırada 1 milyon 311 bin 285 ile Bursa, altıncı sırada 941 bin 136 ile Adana, yedinci sırada 868 bin 836 ile Mersin, sekizinci sırada 756 bin 868 ile Gaziantep izliyor. Haber Merkezi

Su, üretim dengemizin korunması açısından hayati öneme sahip

Tue, 21 Oct 25 18:23:01 +0300

Gaziantep Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Akıncı, artan sıcaklıklar ve azalan yağışların tarımsal üretim üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, su kaynaklarının korunması ve verimli kullanılmasının ülke ekonomisi için kritik öneme sahip olduğunu vurguladı. Akıncı, suyun sadece bir doğal kaynak değil, aynı zamanda üretimin, istihdamın ve gıda güvenliğinin temelini oluşturduğunu söyledi. Türkiye genelinde ve özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan kuraklığın artık dönemsel bir sorun olarak değil, kalıcı bir gerçeklik olarak ele alınması gerektiğini belirten Akıncı, “İklim değişikliği artık kapımızda değil, evimizin içinde. Yağış rejimleri değişti, sıcaklıklar yükseldi, su kaynakları giderek azalıyor. Bu tablo, artık ‘doğal bir döngü’ değil, yapısal bir dönüşümün göstergesi. Bu nedenle suyun etkin yönetimi, üretim dengemizin korunması açısından hayati önem taşıyor” dedi. Gaziantep’in hem tarımsal üretim hem de sanayi açısından suya bağımlı olduğuna dikkat çeken Akıncı, “Fırat Havzası’ndaki her damla su, sadece tarımı değil; sanayiyi, ihracatı ve istihdamı da besliyor. Ancak barajlardaki düşen su seviyesi ve yeraltı sularının aşırı kullanımı tarımsal üretim üzerinde baskı oluşturuyor” ifadelerini kullandı. Suyun planlı ve verimli kullanılmasının artık bir zorunluluk olduğunu kaydeden Akıncı, modern sulama sistemlerine geçişin hızlandırılması gerektiğini söyledi. Damla ve yağmurlama sulama yöntemleriyle su kayıplarının azaltılabileceğini aktaran Akıncı, “Suyun her damlası, üretim ve gelecek için hayati bir değer. Bu nedenle suyu planlı ve verimli kullanmak artık bir seçenek değil, zorunluluk. Nitekim Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 2025 Su Yılı Raporu’na göre, Türkiye genelinde yağışlar uzun yıllar ortalamasının yüzde 26, geçen yılın aynı dönemine göre ise yüzde 29 altında gerçekleşti. Bu veriler, ülkemizin son 52 yılın en kurak dönemini yaşadığını ortaya koyuyor” dedi. Suyun stratejik bir değer olduğuna işaret eden Akıncı, devlet kurumları, yerel yönetimler, sanayi kuruluşları ve çiftçilerin ortak sorumlulukla hareket etmesi gerektiğini dile getirdi. Akıncı, “Suyu sadece tüketilecek bir kaynak olarak değil, korunması gereken bir değer olarak görmek zorundayız. Çünkü her damla, üretimin, emeğin ve geleceğin teminatıdır” diye konuştu. Haber Merkezi

Ekonomiyi yönetemeyen iktidar, çareyi vatandaşın sırtına binmekte buldu

Tue, 21 Oct 25 18:22:16 +0300

Ağır ekonomik kriz altında inim inim inleyen vatandaş ve esnafa, yeni vergilerin yolu göründü. AKP’li milletvekillerinin TBMM’ye sunduğu ve bu hafta görüşülecek 36 maddelik yeni torba yasa teklifi kuyumcudan veterinere, özel hastaneden havacılık şirketlerine kadar birçok meslek grubu ve işletmeyi yakından ilgilendiriyor Ekonomiyi yönetemeyen iktidarın, çareyi yine vatandaşın sırtına binmekte bulduğunu kaydeden CHP Gaziantep Milletvekili Av. Hasan Öztürkmen, vatandaşın vergisinin faize gittiğinin altını çizdi. ‘’Vatandaş bu yılın ilk dokuz ayında yaklaşık 8 trilyon Lira vergi ödedi. Ücretlilerden alınan verginin, toplam gelir vergisi içindeki payı yüzde 90'ı aştı. Yani yük yine, sabit gelirlinin omuzuna bindi’’ şeklinde konuştu. Birçok izin ve yetki belgesi, artık her yıl yenilenecek Öztürkmen, ‘’Yeni torba yasa teklifiyle, kuyumcudan veterinere, özel hastaneden havacılık şirketlerine kadar birçok meslek grubu ve işletmeye yıllık harç ödeme zorunluluğu gelecek. Bu kapsamda daha önce yalnızca ruhsat alınırken bir defaya mahsus ödenen birçok izin ve yetki belgesi, artık her yıl yenilenecek. Askerlik borçlanma maliyetleri yükselecek. Araç satışı yapılırken de artık nispi noter harcı ödenecek. Yasa teklifiyle birlikte sıfır araçların ilk tescil işlemlerinde ve ikinci el satışlarında noterler tarafından satış bedeli üzerinden binde 2 oranında harç alınacak. Asgari tutar ise 1000 TL olacak’’ ifadelerini kullandı. İşletmeler maliyetlerini yine vatandaşa yansıtacak Yeni düzenlemeye göre, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ve nüfusu 30 bini aşan ilçelerde harçların bir kat artırımlı uygulanacağına dikkat çeken Öztürkmen, ‘’Örneğin; nüfusu 1 milyona yakın Şahinbey ve Şehitkamil’de faaliyet gösteren bir kuyumcu ile nüfusu sadece 30 binin biraz üzerinde olan Araban, Oğuzeli, Nurdağı gibi ilçelerdeki kuyumcular aynı rakamı yani 60 bin lirayı ödeyecek. Özel sağlık kuruluşları, veteriner muayenehaneleri, ve çok sayıda işletme, yıllık harç kapsamına alınacak. Bu işletmeler maliyetlerini yine vatandaşa yansıtacak’’ şeklinde konuştu. Devlet işletmelerden vergi alamayınca, kazançlarına bakmadan hepsinden harç almaya kalkıyor ‘Devlet işletmelerden vergi alamayınca, kazançlarına bakmadan hepsinden harç almaya kalkıyor’ diyen Öztürkmen, ‘’Ankara’nın Çankaya ilçesindeki, İstanbul’un Kadıköy ilçesindeki bir işletme ile Gaziantep’in Nurdağı ilçesindeki bir işletme her yıl aynı harcı ödeyecek. Bu yaklaşım, zaten adaletsiz olan vergi sistemini daha da bozacak. Küçük ve orta ölçekteki esnafı zora sokacak’’ uyarısında bulundu. Bütçede faiz giderlerinin 2 trilyon 741,7 milyar TL olacağı öngörüldü 2025 yılı ilk 9 ayında bütçe açığının 1 trilyon 217 milyar liraya ulaştığını, hükümetin, 12 aylık kaynağı 9 ayda bitirdiğini, şimdi önümüze 2026 için makyajlı bir tablo koyduklarını belirten Öztürkmen, ‘’2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Teklifi, 17 Ekim Cuma günü TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Önümüzdeki günlerde Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülecek. Bütçede faiz giderlerinin 2 trilyon 741,7 milyar TL olacağı öngörüldü. Deprem için ayrılanın dört katı. Sağlık hizmetlerine ayrılan bütçeden daha fazla. Bütün eğitim kurumlarımıza aktarılan paraya eşdeğer’’ değerlendirmesinde bulundu. Yıllardır bu tablo değişmiyor CHP Gaziantep Milletvekili Öztürkmen, ‘’2026 yılı bütçesinde tarım için 888 milyar TL kaynak ayrıldı ve bunun 168 milyar TL’sinin doğrudan tarımsal destek programlarına tahsis edildi. Tarım Kanunu’nun 21. maddesine göre çiftçilere milli gelirin yüzde 1’i oranında tarımsal destek verilmesi gerekiyor. 2026 yılı için Gayrisafi Yurt İçi Hasıla 77,3 trilyon lira olarak öngörülüyor. Yasal olarak bunun yüzde 1’i, yani en az 773 milyar lira çiftçiye destek olarak verilmeliydi. Ama iktidar, yalnızca 168 milyar lira ayırmış. Yıllardır bu tablo değişmiyor. Tarım Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 2006'dan bu yana yüzde birlik rakama hiç ulaşılmadı’’ diye konuştu. Bütçenin gelir hedefinde yük yine vatandaşın omuzunda 2025 yılında her 100 liralık verginin 18 lirasının faize gittiğine dikkat çeken Öztürmen, ‘’Bütçe geliri hedeflerinde 3 trilyon 993,4 milyar TL ile Katma Değer Vergisi (KDV) ve 2 trilyon 531,5 milyar TL ile Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) öne çıktı. Bütçenin gelir hedefinde yük yine vatandaşın omuzunda’’ dedi. Haber Merkezi

Son 50 yılda görmediğimiz zirai don ve kuraklık yaşadık

Tue, 21 Oct 25 18:20:21 +0300

Şahinbey Ziraat Odası Başkanlığında bir araya gelen Antep’teki Ziraat Odası Başkanları, çiftçinin son durumunu anlattı. Son 50-60 yılın en kurak döneminin yaşandığına vurgu yapan Ziraat Odaları Başkanları, sulama projelerinin bir an önce tamamlanıp hayata geçirilmesi çağrısında bulundu. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde hububat ekimine başlandığını ifade eden Şahinbey Ziraat Odası Başkanı Ali Çolak, ‘’Şu anda tarlalarda hazırlıklarımız devam ediyor. Ancak bu süreçte çiftçilerin yüksek girdilerden kaynaklı olarak sıkıntı yaşadığını görüyoruz. Bu sene son 50 yılda görmediğimiz zirai don ve kuraklığı yaşadık. Dolayısıyla sezonu zarar ile kapattı. Ceplerinde paraları olmadığı gibi, gübre, ilaç, petrol ve bankalara olan borçlarını ödeyemediler. Bundan dolayı bir sonraki yılın mart ve nisan aylarında ödenen mazot ve gübre destekleme ödemelerinin şimdiden hesaplara yatırılmalı’’ ifadelerini kullandı. 100 yıllık Antep fıstığı ağaçları kuruma tehlikesi ile karşı karşıya Girdi maliyetlerinin pahalılığından dert yanan Çolak, gübrenin tonunun 25 ile 30 bin lira arasında değişkenlik gösterdiğinin altını çizerken, ‘’1- 2 kilogram buğday veya arpa satarsak bir kilogram gübre alabiliyoruz. Akaryakıt fiyatlarının yüksekliğinden dolayı petrole gidileceği kalmadı. Çiftçi köyde tutmamız gerekiyor diye söyleniyor, ama kalması için bir nedeni olmalı. Her yıl bir önceki yıldan daha kurak geçiyor. 100 yıllık Antep fıstığı ağaçları kuru tehlikesi ile karşı karşıya. Fırat akıyor, çiftçi bakıyor. Fırat’ın suyu topraklarımızla buluşmadığı müddetçe çiftçi köyde kalmaz, tarlaları da ekecek kimse bulamayız’’ uyarısında bulundu. Sulama projelerinin tamamlanıp hayata geçmesini talep ediyoruz Karkamış Ziraat Odası Başkanı İdris Bozkurt, ‘’Son 60-70 yılın kurak Ekim ayını geçiriyoruz. P1 ve P2 sulama projelerimizin bir an önce hayata geçirilmesini istiyoruz. Çünkü fıstık ağaçlarımızı kuruma noktasına geldi. Bu ağaçlar sulanmaz ise kuruyacak. Fırat yanı başımızda akıyor, ama biz bakıyoruz. Dolayısıyla sulama projelerinin tamamlanıp hayata geçmesini talep ediyoruz’’ şeklinde konuştu. Pamuğun kilogram fiyatı 43 liraya yükseltilmeli Pamuk hasadına başlanıldığını hatırlayan Bozkurt, ‘’Pamukta her sene dinlediğimiz şarkıyı ne yazık ki bu sene de dinliyoruz. Adana Çukobirlik, pamuğun kilogram fiyatını 23 lira olarak açıkladı, ama 17 liradan para aldık. Bu sene kilogramı 31 lira olarak duyuruldu, fakat 26 liradan ödeme yapıldı. Geçen yıl akaryakıtın litresi 23 liraydı, şimdi ise 56 lira. Bu şekilde pamuk çiftçisi bir daha ekim yapar mı? Köylerde 59 olan çiftçi yaş ortalaması 70’e yükselir. O yüzden pamuğun kilogram fiyatı güncellenip 43 liraya yükseltilmesi gerekiyor’’ çağrısında bulundu. Bir ülke tarım ile kalkınır, o yüzden tarıma yatırım yapılmalı P2 sulama projesinin ihalesinin yapıldığını sözlerine ekleyen Nizip Ziraat Odası Başkanı Sıddık Durmaz, ‘’P3 sulama projesi ile beraber Nizip ve Karkamış’ta sulanmayacak arazi kalmayacak. Bu projelerin hızlı şekilde bitirilmesini istiyoruz. Bunun yanı sıra Antep fıstığında ithalat modası çıktı. Bu çiftçinin moralini de bozdu. Çünkü artık her sene ithal olacak korkusu başladı. Geçen yıl fiyatlar çok düşük iken sahip çıkanı görmedik. Çiftçinin elinden 230 liraya aldıkları fıstığı 600 liraya sattılar. İthalat doğru bir şey. Eli nasırlı çiftçilerimizin alın terine dokunmasınlar. Bir ülke tarım ile kalkınır, o yüzden tarıma yatırım yapılmalı’’ açıklamasını yaptı. Yüksek olan girdilerin düşürülmesini talep ediyoruz Yavuzeli Ziraat Odası Başkanı Bekir Sakar, ‘’Son 50-60 yılın en kurak sezonunu yaşadık. Bunun yanı sıra zirai don olayı yaşandı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanımız ve Genel Başkan Yardımcımız, il-il, ilçe-ilçe, köy-köy dolaşıp zira dondan zarar gören çiftçileri tespit edip Tarım ve Orman Bakanlığımıza bildirdi. Bakanlık, zira dondan zarar gören çiftçilerin hesaplarına ödemeyi gerçekleştirdi. Ayrıca yüksek olan girdilerin düşürülmesini talep ediyoruz’’ dedi. Haber Merkezi

Kadın emeği en ağır koşullarda sömürülüyor

Tue, 21 Oct 25 16:13:56 +0300

Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, BİRTEK-SEN’in raporunu meclis gündemine taşıdı Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN), 19 Ekim 2025’te Şanlıurfa’da yaptığı basın toplantısında “Güneydoğu Tekstil Sektöründe Kadın Emeği ve Sendikal Algı Raporu”nu kamuoyuna sundu. Emek Partisi (EMEP) Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, raporu Meclis gündemine taşıdı. Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan’a yazılı soru önergesi veren Karaca, raporu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna da iletti. Karaca, “Uluslararası tekstil tekelleri Türkiye’yi ‘sendikasız işçi cenneti’ olarak görüyor. Kadın emeği en ağır koşullarda sömürülüyor. Bakanlığın bu köle düzenine karşı planı nedir?” diye sordu.” “Bu raporun her satırı bir direniş kaydıdır” BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen de “Fabrikalarda örgütlenmeye çalışan kadınlar yalnız değildir. Bu raporun her satırı bir direniş kaydıdır. Adaletin ve eşitliğin sağlanacağı bir düzen, ancak örgütlü işçilerin mücadelesiyle mümkündür”dedi. BİRTEK-SEN’in saha çalışması, kadın emeğinin görünmez kılındığı, haklarının sistematik biçimde gasp edildiği bir tabloyu açığa çıkarıyor. Sendika, raporu “bir araştırmadan öte, kadın işçilerin direniş belleği” olarak tanımlıyor. Depremin etkilediği Adıyaman, Urfa, Malatya ve Adana illerinde 116 kadın işçiyle yapılan görüşmelere dayanan rapor, bölgedeki kadın emeği sömürüsünü çarpıcı biçimde gözler önüne serdi. Kadın işçilerin büyük bölümü asgari ücret ya da altında gelir elde ediyor; hiçbir katılımcının maaşı 30 bin TL’yi aşmıyor. Türk-İş verilerine göre bir kişinin yaşama maliyeti 33 bin 587 TL. Fabrikaların çoğunda 10–12 saatlik mesailer normal, sipariş dönemlerinde ise 18 hatta 36 saate kadar uzuyor. Urfa’da Levi’s’e üretim yapan kadınlar, “Bir günü aşan vardiyalarda çalışıyoruz” diyor. Bir kadın işçi şöyle anlatıyor: “Sabah 8’de başladık, gece 4’e kadar çalıştık. Eve gidip uyuyorsun, sabah yine aynı. Ne zaman yemek, ne zaman hayat?” Kadınların yüzde 95,7’si, ürettikleri markaların ürünlerini satın alamadığını söylüyor. Zara, Levi’s, Bershka gibi küresel markalara üretim yapan işçiler, “Kendi emeğimizin ürününe bile erişemiyoruz” diyor. Bir işçi, “Zara’nın güneş desenli bir kotunu yaparken çok beğenmiştim. Paramı biriktirdim ama Türkiye’de satılmadığını öğrendim.” sözleriyle bu çelişkiyi özetliyor. Tacize karşı şikâyet mekanizmaları işlemiyor Kadınların %42,2’si işyerinde tacize maruz kaldığını belirtiyor; ancak yarısından fazlası şikâyetçi olamıyor. Kadınlar “işini kaybetme korkusu” nedeniyle sessiz kalıyor. Bir işçi, “Ustabaşına söylesek ‘sen yanlış anlamışsındır’ diyorlar” diyerek çaresizliği anlatıyor. Regl izni ve tuvalet hakkı ‘zincire’ bağlı Kadınların %92,2’si regl döneminde zorlandığını, %74’ü tuvalet kullanımının sınırlandırıldığını söylüyor. BİRTEK-SEN Urfa Temsilcisi Funda Bakış, “Kadınlar regl olduklarını söylemeye utanıyorlar. Tuvalet izni alabilmek için zincir gibi izin istemek zorundalar.” dedi. ‘Deprem oldu, dışarı çıkmamıza izin vermediler’ Rapora göre iş güvenliği önlemleri büyük ölçüde kâğıt üzerinde. Kadınların %66,1’i işyerinde kaza yaşandığını belirtirken, %44,6’sı “depreme veya sele karşı hiçbir önlem yok” diyor. Bir kadın işçi, artçı sarsıntılar sırasında bile içeride tutulduklarını anlattı: “Deprem oldu, dışarı çıkmak istedik. ‘Bir şey yok’ deyip bırakmadılar.” Kadınların %97,2’si, denetimlerin ardından hiçbir iyileşme olmadığını söylüyor. “Fabrikalara denetim geleceği önceden bildiriliyor, kişisel koruyucu ekipmanlar sadece o gün takılıyor.” ifadeleri, sistemin çürümüşlüğünü gözler önüne seriyor. Kadınların %62’si gece 22.00’den sonra işten çıkıyor. Ancak yalnızca %14,3’ü evinin kapısına kadar bırakılıyor. Urfa’dan bir işçi: “Bazen gece 3’te çıkıyoruz. Servis beni karanlık bir kavşakta bırakıyor. Korkuyorum ama mecburum.”Kadınların sadece %27,7’si çalıştıkları yerde kreş olduğunu belirtiyor. İşverenlerin, 150 kadın sınırını aşmamak için kadın istihdamını bilerek sınırladığı da raporda yer alıyor. Kadınların %51,7’si sendikasız. Sendika üyesi olanlar da baskı ve işten atılma korkusu altında. Bir işçi şöyle diyor: “Sendikaya güvensem bile patron öğrenirse işten atar.” Yine de birçok kadın, “Sendikalı olmak hak aramanın tek yolu” diyor.bianet

Yılın ilk yağmuru toprakla buluştu

Tue, 21 Oct 25 12:33:04 +0300

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 21 Ekim Salı gününe ilişkin hava durumu raporunu yayımladı. Rapora göre; Ege, Akdeniz, İç Anadolu'nun güneyi, Doğu Karadeniz kıyıları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun doğusu ile Gaziantep, Kilis çevrelerinin yağışlı geçeceği, kuzeydoğu kesimlerinin yükseklerinde ise karla karışık yağmurun görüleceği tahmin ediliyor. Güney Ege kıyıları ile Siirt, Bitlis ve Şırnak çevrelerinde görülecek yağışların yerel kuvvetli olması bekleniyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından yapılan son değerlendirmelere göre; yurt genelinin parçalı, yer yer çok bulutlu, Ege, (Mersin hariç) Akdeniz, İç Anadolu'nun güneyi, Doğu Karadeniz kıyıları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun doğusu ile Gaziantep, Kilis çevrelerinin yağışlı geçeceği, yağışların güney ve batı kesimlerde yer yer gök gürültülü olmak üzere sağanak, kuzeydoğu kesimlerde ise yağmur, yükseklerinde karla karışık yağmur şeklinde görüleceği tahmin ediliyor. Güney Ege kıyıları ile Siirt, Bitlis ve Şırnak çevrelerinde görülecek yağışların yerel kuvvetli olması bekleniyor. Gece ve sabah saatlerinde Batı ve Orta Karadeniz'in iç kesimlerinde pus ve yer yer sis görüleceği tahmin ediliyor. Parçalı ve çok bulutlu, bölgenin doğusu ile Gaziantep ve Kilis çevrelerinin aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. GAZİANTEP 13°C, 23°C Aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı. Cumhuriyet

Aşı, toplum sağlığı açısından hayati öneme sahip

Tue, 21 Oct 25 12:32:25 +0300

Çocuk yaşta aşılama yoksul ve göçmen bölgelerde düşüşe geçiyor, bağışıklık riske giriyor Prof. Dr. Küçükosmanoğlu, “Covid19 aşıları sırasında yaşanan tartışmalar, çocukluk çağı aşılarına yönelik algıyı da olumsuz etkiliyor. Bazı kesimlerin yaydığı yanlış ve yanıltıcı bilgiler toplum üzerinde etkili olabiliyor” dedi. Türkiye’nin birçok kentinde yoksul ve dezavantajlı mahallelerde yaşayan çocuklar, temel aşılara erişemiyor. Özellikle göçmen çocukların bir kısmı tamamen aşısız durumda. Aile hekimliği sistemi üzerinden yürütülen aşılama hizmetleri bu bölgelerde ya yetersiz kalıyor ya da hiç ulaşılamıyor. Uzmanlar, düşen aşılama oranlarının sadece bu çocukları değil, tüm toplumu tehdit eden bir halk sağlığı sorununa dönüştüğüne dikkat çekiyor. Cumhuriyet’e konuşan İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, Türkiye’nin en başarılı olduğu sağlık konularından birinin aşılama olduğunu belirterek “Bu konuda geçmişten gelen güçlü bir altyapımız ve teşkilatımız var, aşılama hizmetlerine büyük önem verilir. Ücretsiz aşı hizmeti, oldukça kapsamlı bir hizmettir. Ancak son yıllarda birkaç nedenle bu alanda önemli aksamalar yaşanıyor” dedi. Bu aksamalardan birinin özellikle göçmen çocukların hem kayıt süreçleriyle ilgili hem de aşı takvimlerine ulaşımıyla ilgili yaşanan sorunlar olduğuna değinen Küçükosmanoğlu, “Covid19 aşıları sırasında yaşanan tartışmaların, çocukluk çağı aşılarına yönelik algıyı da olumsuz etkilediğini görüyoruz. Bazı kesimlerin aşılarla ilgili yaydığı yanlış ve yanıltıcı bilgiler toplum üzerinde etkili olabiliyor” diye konuştu. Bir diğer önemli sorunun göçmen ve yoksul aileler gibi dezavantajlı kesimlerden gelen çocukların aşıya erişememesi olduğunu ifade eden Küçükosmanoğlu, “Nitekim geçtiğimiz yıllarda, özellikle iki yıl önce, kızamık vakalarında ciddi bir artış yaşanmıştı; bu da aşılamadaki aksamanın somut bir göstergesi. Çocuklar açısından aşılar hem kendi sağlıkları hem de toplum sağlığı açısından hayati öneme sahiptir. Aşıların belirli oranlarda uygulanması, toplum bağışıklığını sağlamak için kritik rol oynar. Bu nedenle, özellikle dezavantajlı gruplara ulaşmak için özel çaba gösterilmesi gerekiyor” dedi. cumhuriyet

Son iki yılda 200 firma kapandı, 15 bin kişi işsiz kaldı

Tue, 21 Oct 25 12:31:42 +0300

Altın ve mücevher sektörü zorda Takı Üreticileri ve İhracatçıları Derneği Başkanı Mustafa Kamar, altın ithalatındaki kota nedeniyle sektörün büyük zorluk yaşadığını anlattı. Kamar, altındaki erişim zorluğunun fiyatları tetiklediğini ve küresel piyasalarda 130 bin dolar olan altın fiyatının Türkiye'de 140 bin dolara ulaştığını anlattı. Kamar, "Son iki yılda kapanan mücevher üreticisi ve ihracatçısı 200’ü geçti, yaklaşık 15 bin kişi işsiz kaldı. Sektörde 40 bin çalışan, 6 bin firma var. Her yerde işçi çıkarma var. Sene sonunda çok daha kötü olacak” ifadelerini kullandı. TÜİD Başkanı Mustafa Kamar, İstanbul Kuyumcukent'te yaklaşık 300 sektör temsilcisiyle birlikte gerçekleştirdiği toplantıda, altın ithalatına getirilen kotanın üretim ve ihracatı sekteye uğrattığını söyledi. Altın temininde yaşanan zorlukların piyasada fiyatları yükselttiğini belirten Kamar, dünya genelinde 130 bin dolar seviyesinde olan altının Türkiye'de 140 bin dolara çıktığını ifade etti. Ekonomim'de yer alan habere göre; Kamar, altın fiyatlarındaki artışın sektörde ciddi bir dengesizlik yarattığını vurguladı. Küresel piyasalardaki fiyatlarla Türkiye arasındaki farkın rekor seviyelere ulaştığını dile getiren Kamar, bunun sektörün uluslararası rekabet gücünü zayıflattığını belirtti. “Her kota kendi zenginini yaratıyor” Altın ithalatındaki kısıtlamaların bazı firmalara avantaj sağladığını öne süren Mustafa Kamar, bu durumun sektörde haksız rekabete neden olduğunu kaydetti. Kamar, “Bu uygulamayı kötüye kullanan firmalar belli. Devletin bu konuda adım atması gerekiyor. Tüm sektör aynı şekilde cezalandırılmamalı” dedi. Kapanan dükkanlar istihdam kaybına neden oldu Kota uygulaması nedeniyle İstanbul’da yaklaşık 200 kuyumcunun faaliyetlerine son verdiğini aktaran Kamar, bu durumun yaklaşık 10 bin kişilik istihdam kaybına yol açtığını söyledi. Kapanan işletmelerin büyük bir kısmının faaliyetlerine başka ülkelerde devam ettiğini belirtti. İhracatta büyük kayıp yaşandı Mustafa Kamar, altın ithalatındaki kısıtlamaların Türkiye'nin ihracat potansiyelini de olumsuz etkilediğini ifade etti. Türkiye’nin bir dönem küresel pazarda yüzde 10'luk bir paya ulaştığını hatırlatan Kamar, “Bugün 6 milyar dolar seviyesinde olan ihracatımız, kota olmasaydı 23 milyar dolara çıkabilirdi” şeklinde konuştu. t24

Antep ile birlikte 50 ildeki FETÖ operasyonlarında 154 kişi tutuklandı

Tue, 21 Oct 25 12:30:56 +0300

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, FETÖ'ye yönelik 50 ilde son 1 ayda düzenlenen operasyonlarda 286 kişinin gözaltına alındığını, 154 şüphelinin tutuklandığını duyurdu. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda FETÖ'ye yönelik operasyonlara ilişkin detayları aktardı. Bakan Yerlikaya, şu ifadeleri kullandı: 50 ilde FETÖ’ye yönelik son 1 aydır polisimiz tarafından devam eden operasyonlarımızda; 286 şüpheliyi yakaladık. 154'ü tutuklandı. 79'u hakkında adli kontrol hükümleri uygulandı. Diğerlerinin işlemleri devam ediyor. Cumhuriyet Başsavcılıklarımız ile EGM TEM Daire Başkanlığımız, KOM ve İstihbarat Başkanlıklarımız koordinesinde İl Emniyet Müdürleri TEM ve KOM Şube Müdürlüklerimizce yapılan çalışmalar sonucu; Adana, Afyonkarahisar, Aksaray, Ankara, Antalya, Aydın, Batman, Bingöl, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Düzce, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kars, Kayseri, Kırıkkale, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Sakarya, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ, Tokat, Trabzon ve Zonguldak'ta düzenlenen operasyonlarda yakalanan şüpheliler; terör örgütünün 'güncel yapılanması, finans yapılanması, askeri mahrem yapılanması ve mahrem yapılanması' içerisinde faaliyet yürütmek, örgütün kripto haberleşme programı ByLock kullanıcısı olmak, ankesörlü telefonlarla örgüt içerisinde sorumlu şahıslarla irtibatta bulunmak suçlarından aranıyordu. Operasyonlarda, FETÖ soruşturmaları kapsamında ifade ve teşhislerde adları geçen, haklarında kesinleşmiş hapis cezası ve aranma kaydı olanlar da yakalandı.t24

Kar yolları teslim aldı

Tue, 21 Oct 25 10:42:02 +0300

Türkiye genelinde etkili olan kar yağışı Gaziantep’te de hayatı olumsuz etkiliyor Kardan dolayı ana arterler başta olmak üzere kentin önemli bir kısmında yolların kapandığı, trafik akışının güçlükle sağlandığı belirtilirken, büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyelerinin yol açma çalışmaları konusunda yetersiz kaldığı vurgulandı. Karın kendiliğinden erimesini bekliyorlar Geçmiş yıllara oranla kar temizleme çalışmalarının yok denecek kadar az olduğunu söyleyen vatandaşlar, “iki gündür kar yağıyor, belediyeler ne tuzlama nede yol açma çalışması yapıyor. Anlamıyoruz bunlar karın durmasını ve kendiliğinden erimesini mi bekliyor? Toplu taşıma araçlarının seyri sefer yaptığı ana arterlerde yol temizleme çalışması olmadığı gibi en fazla insanların dolaştığı yollarda tuzlama çalışması da yok. Karda yürümek zorunda kalanlar her an bir yerlerini kırma endişesi yaşarken, araçlarla gidenler birinci viteste bile korkarak ilerliyor. Kar ve buzdan hareket edemeyen araçlar, arkalarında kilometrelerce kuyruklar oluşmasına neden oluyor. Bu şekilde kar ve donsuz günlerde 10-15 dakika süren yollar bir saati aşıyor, trafik seyrinin yavaşlaması hayatı olumsuz etkiledi” diye konuştu. Köy mahallelerin hali içler acısı Şehir içindeki yollarda kar temizleme çalışmalarının olmamasından dolayı bu kadar mağduriyet çeken vatandaşlar, köy statüsünden çıkıp büyükşehir belediyesine bağlanan mahallelerin ise çok daha kötü durumda olduğunu belirtirken, “Köy statüsünden mahalleye geçen köy mahallelere şu ana kadar bir tek hizmet gitmedi. Köy Hizmetleri kapandığı için buralara hizmet götürecek tek birim büyükşehir belediyesi. Büyükşehir belediyesi de araçları olmadığı bahanesiyle buraya şu ana kadar bir tek hizmet götürmedi. Çamur içinde olan yollar, karsız günlerde bile çamurdan geçilmiyordu, şimdi halini varın siz hesap edin” dedi. Kar yağışı ve yoğun sis, havayolu ulaşımını da olumsuz etkiledi Kar yağışı ve yoğun sis nedeniyle Türk Hava Yolları (THY) ve Onur Air'in Gaziantep ile İstanbul uçak seferleri karşılıklı olarak iptal edildi. Yetkililer, havaalanı pistinin uçak kalkış ve inişine elverişli olduğunu, erteleme kararlarının Gaziantep ve İstanbul'da yaşanan elverişsiz hava koşulları nedeniyle alındığını söylediler. 3 Bin 58 köy yolu ulaşıma kapandı Soğuk hava ve kar yağışı yurt genelinde yaşamı olumsuz etkiliyor. 9 ilde 3058 köy yolu ulaşıma kapalı bulunuyor. Yetkililer kar yağışı ve buzlanmaya karşı sürücüleri uyardı. Soğuk hava ve kar yağışı yurt genelinde yaşamı olumsuz etkili yor. Van, Hakkari, Ağrı, Kayseri, Sivas, Eskişehir, Diyarbakır, Bilecik ve Kırıkkale'de 3058 köy yolu ulaşıma kapalı bulunuyor. Kar nedeniyle Van'da 220, Hakkari'de 100. Ağrı’da ise 506 köy yolu ulaşıma kapandı. İl Özel Müdürlüğü Karla Mücadele ekipleri, söz konu su köylerde yol açma çalışmalarını sürdürüyor. Karayolları Bölge Müdürlüğü yetkilileri de Yüksekova-Dağlıca, Yüksekova-Şemdinli-Alan ile Hakkari-Çukurca ayrım 9. Bölge Hududu yollarında ulaşımın sağlanamadığını, yol açma çalışmalarının aralıksız sürdürüldüğünü kaydettiler. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü yetkilileri ise Van ve Hakkari'de zaman zaman kar yağışı beklendiğini dün gece eksi 14 derece olan hava sıcaklığının bulutlanma nedeniyle bugün eksi 8 dereceye yükseldiğini belirttiler. Gece saatlerinde karayollarında buzlanma oluşacağına dikkati çeken yetkililer, sürücüleri uyardılar.

Kız çocuklarının sayısı artıyor

Tue, 21 Oct 25 10:41:31 +0300

Sokakta çalışan çocuklar arasında kız çocuklarının sayısı giderek artıyor. Kız çocukları bir şey sattırmak için değil, dilenmesi için kullanılıyor. Gaziantep Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı Aybüken Yıldırım, Avrupa ülkelerine göre ülkemizde ve ilimizde çocuk suçlu sayısının artış gösterdiğini belirtirken, "Sokakta çalışan çocukların sokak çocuğu olma riski çok fazladır. Sokakta yaşayan çocuklarda suç işleme eğilimi görülüyor ve bu son yıllarda bu sayı giderek artıyor. Bu çocuklar arasında erkek çocuklar daha çok hırsızlık yaparken kız çocukları cinsel yönden kullanılıyor" dedi. Gaziantep'te sokak çocukları konusunda çalışmaların yetersiz kaldığını söyleyen Yıldırım, "Sokak çocukları konusunda Baro olarak geniş çaplı bir çalışma yapacağız. Bu konuda ne kadar erken çalışma yapılırsa o kadar çocuk sokaktan ve riskten kurtulmuş olur. Özellikle sokakta çalışmak ve yaşamak zorunda olan bu çocukların ailelerine ulaşılması ve risk altında olan çocukların rehabilite edilmesi, sokakta çalışmak ve yaşamak zorunda olan çocuklara meslek kazandırılması gerekir. Ayrıca suç işleyen çocuklara nasıl davranılması gerektiği ve onları neler yapılacağı konusundaki uygulamalarda da ciddi anlamda eksiklik var. Özellikle çocukların geleceği açısından sokakta suç işleyen çocuklara psikolog ve sosyolog desteği verilmelidir” şeklinde konuştu.

Cezalar yüzde 9.8 artırıldı, ancak denetimler azaldı

Tue, 21 Oct 25 10:41:02 +0300

Sağlıksız gıda üretimi yapan veya satanlara 2006 yılı için verilecek cezaların yüzde 9.8 artırıldığını, ancak şu anda tüm ağırlıklarını kuş gribi konusundaki bilgilendirmelere ayırdıkları için denetimlerin azaldığını söyleyen Tarım İl Müdürü İbrahim Yılmaz, “Tarım Bakanlığının, 5179 Sayılı Gıda Kanunu gereği her yıl para cezaları artırılıyor. 2006 yılında, sağlıksız gıda üretimi yapan veya satanlara verilen para cezaları yüzde 9,8 artırıldı. Ancak şu anda tüm enerjimizi, halkımızı kuş gribine karşı bilgilendirmeye ayırdığımız için denetimler oldukça azaldı” dedi. Kuş gribinden korunmayı anlatan 5 bin broşür dağıtıldı Kuş gribi hastalığı konusunda halkın bilinçlenmesinin çok önemli olduğunu söyleyen Yılmaz, il genelinde 5 bine yakın broşür dağıtıldığını söyledi. Köyler, ilçeler başta olmak üzere kanatlı hayvanların olduğu her alanda bilgilendirme çalışmalarının devam ettiğini söyleyen Yılmaz, ara verilen denetimlere yeniden ağırlık verilebileceğine işaret ederken, “2006’da sağlıksız gıda satanlara verilen en düşük para cezası 220 YTL en yükseği ise 24 bin 419 YTL oldu. En yüksek peşin para cezası, gıda üretimi yapan firmalara veriliyor. İnsan sağlığını tehlikeye düşüren firmalara 24 bin 419 YTL'ye kadar peşin para cezası verilebiliyor, ayrıca bu firmalar hakkında, halkın genel sağlığını tehlikeye düşürdükleri gerekçesiyle Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunuyoruz. 224 YTL ile 6 bin 104 YTL arasındaki peşin para cezasını biz veriyoruz. Bu rakamların üstündeki para cezalarını ise ilgili mahkemeler veriyor” diye konuştu. Yılmaz, şu anda öncelikli konularının kuş gribi konusunda halkı bilgilendirmek olduğunu, ancak önümüzdeki günlerde yeniden denetime ağırlık vereceklerini sözlerine ekledi.

Eğitim-Sen 11’inci yaş gününü kutladı

Tue, 21 Oct 25 10:40:34 +0300

Eğitim-Sen’in kuruluş yıl dönümü nedeniyle bir kokteyl düzenlendi. Eğitim Sen üyelerinin yanı sıra KESK’e bağlı diğer sendikaların temsilcilerinin de katıldığı kokteylde konuşan Eğitim Sen Şube Başkanı Mehmet Bozgeyik, “Eğitim ve bilim emekçilerinin sesi Eğitim- Sen 11 yaşında. Eğitim Sen, 11 yıllık tarihinde demokrasi mücadelesinin öznesi olmuş, anti-demokratik yasalara, toplum üzerindeki baskılara, her türlü ayrımcılığa, baskılara karşı mücadele etmiş, sendikal mücadelenin önündeki her türlü yasal engelin ortadan kalktığı, farklı kimlik ve kültürlerin kendilerini özgürce ifade edildiği, kamusal alanda tüm kesimlerin temsil edildiği demokratik bir Türkiye yaratılması için mücadele etmiştir” dedi. “Eğitim Sen sokakların sesi olarak bugünlere taşınmıştır” ‘'Eğitim ve bilim emekçilerinin tarihi, güzel bir gelecek, insanca yaşam ve demokratik bir Türkiye için yürütülen mücadelenin tarihidir'’ diyen Bozgeyik, "11 Yıllık mücadele geleceğe taşınacak bir çok değeri yaratırken, aynı zamanda geçmişten alınan değerlerin bugüne taşınmasını da sağlamıştır. 11 Yıllık Eğitim Sen tarihi, eğitim ve bilim emekçilerinin yüz yıllık mücadele tarihine yaslanmış, TÖS, TÖB-DER. Eğit-Der, Eğitim-İş, Eğit-Sen sürecinden aldığı gelenek üzerinden inşa edilmiştir. Türkiye’de yeşeren güzel bir gelecek umudunun 12 Eylül karanlığı altında bastırıldığı, neoliberal politikaların uygulama alanlarını genişletmek için tüm demokratik kitle örgütlerinin ve sendikaların kapatıldığı yılların ardından, Eğitim-Sen eğitim ve bilim emekçilerinin bu karanlığı yırtan fiili mücadelesi sonucunda sokaklarda inşa edilmiş, sokakların sesi olarak bugünlere taşınmıştır” diye konuştu.

Esnaf hedeflediği satışı yapamadı

Tue, 21 Oct 25 10:40:06 +0300

Sobadan mangala, maşadan kebap şişine kadar metali işleyip satan eski hal esnafı, kışın yarısı olmasına rağmen kış için hazırladıkları ürünleri satamadıklarını söyledi. Satışların her geçen yıl daha düşük kar marjıyla gerçekleştiğini söyleyen Aslan Hancıoğlu, “Çocukluğumdan beri sobacılık yaparım, 30-40 yıldır da kendi işyerim var. Ama son bir iki yıldır olduğu kadar hiç satışların kötü olduğu dönemi yaşamadık. Burada 10 YTL’ye soba satıyoruz, akşama kadar onlarca kadın gelip fiyatını soruyor, ancak almadan gidiyor. Bu yıl soba satışlarından zaten çok fazla bir beklentimiz yoktu. Fakat, şiş, mangal, maşa, boru ve benzeri ürünlerde de satış çok az. Siftahsız kapattığımız günler oluyor. Vatandaş en ucuz ürünü bile pahalı buluyor, çünkü alım gücü yok” diye konuştu. Esnaf 40 yıldır yaptığı işi bırakmak zorunda kalıyor Esnafın hedeflediği satışı gerçekleştiremediğini, satış yapanların da en düşük kar marjıyla ya da sermayesine satış yaparak kısmi bir hareketlilik sağ lamaya çalıştığını söyleyen Hancıoğlu, “İnsanlar 40 yıldır yaptıkları meslekleri terk eder duruma geldi. Çalıştığı süreç içinde Bağ-Kur primi ödeyip de emekli olabilenler, emekli maaşları da olduğu için biraz rahat. Ancak sosyal güvencesi ol mayanlar ve eskisi gibi mesleğinden geçimini sağlamak isteyenlerin ise işi çok zor. Sadece ben değil, diğer arkadaşlarım da satış yapamamaktan satış yapsa bile maaliyetine satış yapmaktan rahatsız. Bu şartlarda pek çok meslek sahibi 40 yıldır yaptığı işten para kazanamaz ve neredeyse işini terk etmek durumda kaldı” dedi.

Köylerde okuma-yazma oranı yüzde 86, şehirde ise 74...

Tue, 21 Oct 25 10:39:12 +0300

Muhtarlar ya çalışmalı ya da gitmeli... Vali Aksu, bu olayı yüz kızartıcı bulduğunu saklamadı Vali Abdülkadir Aksu dün saat 14 de Belediye Tiyatro salonun da şehir merkezindeki mahalle muhtarlarıyla bir toplantı yaptı. Toplantıya Belediye Başkanı Ömer Arpacıoğlu ile Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Müdürü Turgut Akan'da katıldı. Önce mahalle muhtarlarının dilek ve şikayetlerini dinleyen Vali Aksu, daha sonra görevini yerine tam olarak getirmeyen muhtarlara öfkelenerek zorla muhtar yapılmadıklarını, istemeyenin derhal işi yapacaklara terk edebileceklerini söyledi. Her muhtarın mahallesindeki okur-yazar sayısını, kimlerin oturduğunu, kimlerin sivil savunma kurslarından geçmediğini bilmesi gerektiğini söyleyen Vali Aksu: “Kimseyi zorla muhtar yapmadılar. Mademki isteyerek muhtarlık vazifesini üstlendiniz, kapı kapı gezerek mahallenizde okuma yazma bilmeyenleri teker teker tespit edeceksiniz. Okuma-yazma seferberliğimiz okuma bilmeyen tek kişi kalmayıncaya kadar devam edecektir. Köylerimizde bu işi başardık. Köyler de okuma-yazma bilenlerin oranı yüzde 86’dır. Şehir merkezinde ise bu oran yüzde 74 tür. Bu muhtarlarımızın ilgisizliğini gösteriyor” dedi. Belediye Başkanı Arpacıoğlu’da mahalle muhtarlarından mahallelerinin sorunlarını dinleyerek tespitler yaptı. İmkanlar oranında gerekenin yapılacağını söyledi.

Huzurevi için teşekkür mektupları geliyor

Tue, 21 Oct 25 10:38:21 +0300

Halk, Gaziantep Huzurevinin kısa zamanda örnek bir yer olarak açılmasını istiyor Gaziantep’e bir Huzur Evi kazandıranlara ve burasının faaliyete geçirilmesi için ilgililerin devamlı dikkatlerini çeken SABAH Gazetesine halkımız teşekkürlerini mektupla ve telefonla bildiriyorlar. Son olarak da eski idare kurulunun çalışmadığını, yenisinin seçilmesi gerektiğini yazmamızın üzerine yine teşekkür telefonları ve mektupları almaya başladık. Ancak Gaziantepliler yeni seçilen bu idare kurulunun çok çalışmasını ve en kısa bir zamanda Gaziantep Huzur Evinin örnek bir şekilde açılışa hazırlanmasını beklemektedir. Dün de Mehmet Dokuzoğlu ve Muhittin Uman isimli okurlarımızdan şu mektubu aldık. Aynen yayınlıyoruz: “Şehrimizin sorunlarını dile getiren kıymetli abimiz sayın Osman TUZCU SABAH Gazetesi sahibi Değerli uyarı yazılarınızla Gaziantep içinde yapılan Huzur Evinin faaliyete geçmesi için yeni yönetim kurulunun kurulmasını sağladığınız için size ve bu görevi üstlenen değerli Dr. Mehmet Kutlar, Süheyla Tahaoğlu, Meral Dai, Şemsi Ayata ve Dr. A. Hurşit Battal hemşerilerimize içten gelen sevgi ve teşekkürlerimizi sunarız. Ahmet Dokuzoğlu - Muhittin Uman”

50 yıllık ağaçlar acımasızca kökünden kesiliyor

Tue, 21 Oct 25 09:59:20 +0300

Ağaç katilleri mi?... İnsan katili olur da ağaç katili olmaz mı? Atatürk Bulvarı’nda Akyol ilkokulunun karşısında bulunan kaldırımdaki ağaçlar hiç acınmadan kökünden kesiliyor. Hangi amaçla kesildiği bilinmeyen ağaçların kimi memnun edeceği vatandaşlar tarafından merak konusu oluyor. Bu kaldırımlarda bulunan ağaçların o caddeyle yaşıt olduğunu söyleyen yurttaşlar bu ağaçların en az 50 yıllık olduğunu söylüyorlar. Daha çok ağaç dikmek dururken böyle bir şey yapılması caddeden geçen vatandaşlarca tepki ile karşılanıyor. Belediyenin araba ve birçok işçi ile yaptığı bu marifeti, yapılması istenen hizmetler de göstermesi yine caddeden geçenlerce söyleniyor.

Su kesintilerinden kurtulamayacak mıyız?

Tue, 21 Oct 25 09:58:48 +0300

18 Mart salı günü sular kesilecek Belediye Başkanı Ömer Arpacıoğlu tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre 18 mart salı günü şehirde sular 24 saat kesilecek. Suların kesilmesine gerekçe olarak TEK'in terfi pompalarında bakım yapacağı gösteriliyor. Tüm semtlere suyun kesildiği gün 2-3 saat aralıklı olarak su verilecek. Vatandaşların yine de tedbirli olması isteniyor. Vatandaşlar sık sık görülen su kesilmeleri ve arızalardan bıktıklarını bildirerek, “Su kesilmelerinden kurtulamayacak mıyız?” diyorlar.

Sarf edilen milyonlar bir işe yaramadı

Tue, 21 Oct 25 09:58:17 +0300

Yıllardır boş duran binanın Ziraat Fakültesi olarak hizmet vermesi isteniyor Kilis ilçesine 7 kilometre mesafede MKE tarafından uzun yıllar önce binası tamamlanan, içine konulacak makina bulunmadığı için öylece kalan şişeleme fabrikası yerinin Ziraat Fakültesi olarak tahsis edilmesi isteniyor. Gazetemizi ziyaret eden yurttaşlar, çocuklarını yüksek okul ve fakültelerde okutmakta güçlük çektiklerini, beş öğrenciden ancak birisinin yüksek okula girebildiğini, yüzbinlerce gencin üniversite kapılarında beklediğini söylediler. Vatandaşlar: “Elimizde her türlü imkan var. Yağ var, un var, şeker var, bunlardan yararlanıp helva yapacak kişiyi bulamıyoruz. Derdimizi milletvekillerimize, bakanımıza ulaştırın. Bu işte ilk kıvılcım valilikten gelmelidir. Hazır ODTÜ Gaziantep Kampüsü de var. Buraya bağlanabilir. Yeni kurulacak Ziraat Fakültesi. Tarım için her türlü ortam da hazır, Zeytin var, bağ var, tarla tarımının her çeşidi yapılıyor. Ormanlık alan da Kilis'in hemen yanında. Daha ne islerler? Bu işin üzerine ciddi olarak gidilmesini Gaziantep'i seven herkesten bekliyor, istiyoruz.”

Sevgili Genel Başkanımız Özgür Özel’e Veli Ağbaba hayırlı olsun

Mon, 20 Oct 25 20:10:38 +0300

CHP’den istifa ettiğini açıklayan eski il başkanı Hayri Sucu, “Genel merkez ve özellikle Veli Ağbaba’nın baskılarıyla gerçekleşen oyunlar, Gaziantep’te partimize yapılmış ağır bir ihanettir” dedi. Gaziantep’te parti adına hiçbir şey kalmaya “Vakkas Acar’ın seçimi kazanmasını bu baskılara bağlayanları ve Reis Reisoğlu’nu daha yukarıya taşıma çabasını şiddetle kınıyorum” diyen Hayri Sucu, Bu anlayışla devam ederseniz Gaziantep’te parti adına hiçbir şey kalmayacak. Yıllarını bu bu davaya vermiş, insanlar paramparça edildi. Artık bu partide benim için yer kalmamıştır. Bugün itibariyle Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa ediyorum. Sevgili Genel Başkanımız Özgür Özel’e Veli Ağbaba hayırlı olsun” ifadelerini kullandı. Haber Merkezi

Antep ve bölgede kadın, hazır giyim sektörünün sömürü aracı

Mon, 20 Oct 25 20:07:14 +0300

BİRTEK-SEN’in yürüttüğü araştırma, Türkiye’nin küresel tekstil pazarında ucuz ve güvencesiz emekle rekabet ettiğini, bu yükün en ağır biçimde kadınların omzunda olduğunu ortaya koydu. Dünyaca ünlü markalara üretim yapan Güneydoğu’daki tekstil fabrikalarında binlerce kadın işçi düşük ücret, uzun mesai, taciz ve sendikasızlıkla karşı karşıya. Yasalar kâğıt üstünde var ama sahada yok Türkiye’nin tekstil sektörü ihracatta liderliğini korurken, üretimin merkezinde yer alan kadın işçiler sömürünün en ağır yükünü taşıyor. Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) tarafından yayımlanan “Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Tekstil Sektöründe Kadın Emeği ve Sendikal Algı Raporu” bu tabloyu sahadan gözlemlere ortaya koydu. Rapor 2025 Mart–Haziran döneminde; 116 yüz yüze anket ve 9 derinlemesine görüşme ve uzman katkılarıyla Güneydoğu’da tekstil fabrikalarındaki kadınların yaşamını mercek altına alıyor. Görüşmeler, Şanlıurfa, Malatya, Adıyaman, Adana ve Gaziantep’te fabrika işçileriyle yapıldı. 36 saate varan vardiyalar, keyfi maaş kesintileri, taciz ve mobbing vakaları Rapor Adana, Malatya, Adıyaman, Gaziantep ve Şanlıurfa illerinde 116 kadın işçiyle yapılan anket ve görüşmelere dayanıyor. Günde 10-12, bazen 36 saate varan vardiyalar, keyfi maaş kesintileri, taciz ve mobbing vakaları, yetersiz iş güvenliği önlemlerine dikkat çekiliyor. Kadınların yüzde 62.2’si fazla mesaiye zorlanıyor, yüzde 44.7’si mesaiye kalmayı reddettiklerinde baskıya maruz kaldıklarını, yüzde 40’ı tehdit edildiğini, yüzde 14.9’u ise hakarete uğradığını belirtiyor. İşçiler yaşam maliyetinin çok altında gelirle geçinmeye çalışıyor. Yüzde 95.7’si ürettikleri markalı giysileri satın alamadığını söylüyor. İşverende “kadınlar daha itaatkâr ve sendikalaşmaz” anlayışı hakim Araştırmaya göre kadın emeği, ucuz işgücü politikalarının merkezinde. Bölgedeki birçok fabrika İŞKUR aracılığıyla genç kadınları işe alıyor, ancak evlilik ve çocuk sonrası kadınlar hızla işten kopuyor. Doğum ve emzirme/ süt izni, kreş ve güvenli ulaşım gibi temel haklar sadece kâğıt üzerinde. Kadınlar ev içi bakım yükümlülükleriyle fabrika baskısı arasında ezilirken bir işçi şu sözle yaşadıklarını özetliyor: “Ne patrona yarandım ne aileme.” Bir başka işçi, ped değiştirmesi gerektiğini belirttiğinde ‘biraz daha tut’ yanıtıyla karşılaştığını aktarıyor. Ayrıca işverenlerin “kadınlar daha itaatkâr ve sendikalaşmaz” anlayışı, kadınların en kırılgan halkaya dönüşmesine neden oluyor. Kadınların yüzde 62’si zorla fazla mesaiye kalıyor Rapor, Türkiye’nin Avrupa’nın 3., dünyanın ise 7. büyük tekstil tedarikçisi olduğunu ve bu konumun ucuz, örgütsüz ve güvencesiz kadın emeği sayesinde sağlandığını belirterek kadınların büyük bir kısmının sigortasız veya eksik sigortalı çalıştırıldığına dikkat çekiyor. Fazla mesai ve uzun çalışma saatleri ise kadınların yaşamını alt üst etmiş görünüyor. Görüşülen kadınların %62’si zorla fazla mesaiye kalıyor, %54,5’i asgari ücret veya altında maaş alıyor. Mesaiye kalmadıysan ertesi gün daha fazla üretim isteniyor Bir kadın işçi yaşadığı fazla mesai baskısının evliliğini etkilediğini şöyle anlatıyor:"O kadar çok mesaiye kalıyordum ki.. Hep kötü anne ve eş oldum. Ne patrona yarandım ne aileme. En sonunda boşanmak zorunda kaldım. Çocuklarım benimle görüşmeyi bile istemiyor” Malatya’dan işçi Adile ise, *Sabah 8’de başladık, gece 4’e kadar çalıştık. Servisle eve gidiyorsun, uyuyorsun, tekrar aynı döngü. Ne zaman yemek, ne zaman hayat?" diye soruyor. çŞu çarpıcı sözler de Gaziantep’ten Beyhan’a ait: “Mesaiye kalmadıysan ertesi gün daha fazla üretim isteniyor. Hatta bir kadının yüzüne kumaş fırlatıldı, ‘dün (mesaiye) kalmadın, bugün çıkamayacaksın’ diyerek." Bazen işçiler fabrika üretiminden sonra kendilerine temizlik yaptırıldığını da söylüyor. Şanlıurfa’dan Cemile, “Fazla mesaiye kalmazsan bedelini ödüyorsun. Bandı bıraktırıp temizliğe gönderiyorlar bazen. Ya da ütü gibi en ağır işlere gönderiyorlar. Dersini almazsan da işten kovuyorlar.” Çocuklarımı sabah görmeden çıkıyorum akşam geldiğimde uyumuş oluyorlar Fazla mesai her ne kadar “gönüllü” olsa da işçiler fazla mesaiye kalmak istemediklerinde türlü hakaretlere maruz kaldığını aktarıyor: “Üretim hızına yetişemezsen fazla mesaiye kalmadığın için, hemen ‘tembelsin’ yaftası yapıştırılıyor. Sonra da çıkış veriliyor. Yani fazla mesaiye kalmamak bile bir ‘yetersizlik’ bahanesi olabiliyor." diyor Şanlıurfa’dan Fidan. Bircan ise, “Mesainin sonunda artık elimi kapatamıyorum sinir sıkıştığı için. Eve gittiğim zaman dinlenemiyorum. İşe gitmek için uyandığımda hala önceki günden ağrılarım devam ediyor.” diyor. Malatya’dan Adile ve Fatma’nın şu sözleri oldukça çarpıcı: “Çocuklarımı sabah görmeden çıkıyorum, akşam geldiğimde uyumuş oluyorlar.” “Geçen gün kızımın saçlarının uzadığını fark ettim. Uzun zamandır görememişim, karşıma alıp saçını örme zamanım olmamış.” Kadın işçilerin yüzde 95,7’si kendi ürettikleri ürünü satın alamıyor TÜİK verileri ve saha gözlemleri ışığında rapor, 40 yaş üstü kadınların sektörde neredeyse tamamen dışlandığını vurguluyor. Fabrikalar, “itaatkâr ve hızlı çalıştığı” varsayılan genç kadın işçileri özellikle tercih ediyor. Raporda; ünlü markaların bölgede fabrikalara üretim yaptırdığı belirtilirken aynı markaya üretim yapan iki fabrika arasında ücret farkı %50’ye kadar çıkabildiği vurgulanıyor. Anket çalışmasına göre kadın işçilerin %95,7’si kendi ürettikleri ürünü satın alamıyor. Bir kadın işçi, ““Bir markanın güneş desenli bir kotu vardı. O kadar beğenmiştim ki kalitesini yaparken sürekli okşuyordum. Paramı biriktirip satın almaya karar verdim. Ancak Türkiye’de satışı yoktu.” diyor. Kadınların %62’si gece 22.00’den sonra işten çıkıyor. Ancak yalnızca %14,3’ü evine kadar servisle ulaşabiliyor. Çoğu organize sanayi bölgelerinde karanlıkta yürümek ya da sabaha kadar fabrikada beklemek zorunda kalıyor. Müdür ‘Taksiyle git’ dedi. Param yoktu *“Saat gece 2'de çıktım. Servis beni organize sanayide indirdi. Oradan evime kadar tek başıma yürüdüm. Güvende hissetmediğimi şoföre söyledim, ‘Sen erkek gibi kadınsın zaten, sana bir şey olmaz’ dedi.” (Kadın işçi, Malatya) *“Gece vardiyasından sonra servis gelmedi. Müdür ‘Taksiyle git’ dedi. Param yoktu. Üç saat fabrikada bekledim, sabah mesaisiyle birlikte döndüm.” (Beyhan,Gaziantep) Kadınların %42,2’si tacize maruz kaldığını belirtiyor. Ancak bu vakaların yalnızca %45,8’i şikayet ediliyor. Kadınların sessiz kalma nedenleri arasında damgalanma korkusu (%33,7), işten atılma korkusu (%24,2) ve şikayet merci eksikliği (%8,4) öne çıkıyor. Bir kadın işçi, “Kimseyle konuşmamaya çalışıyorum. Bir şey paylaşırsam dedikodu olur, kulağı amire gider diye korkuyorum.” diyor. BİRTEK-SEN Malatya temsilcisi Halime Sancak bu durumu şöyle özetliyor: “Tekstilde işe başlamak için herhangi bir tecrübeye gerek yok. Genç kadınlar İŞ-KUR aracılığyla hemen işe alınıyor. Zaten bütün fabrikalardaki koşullar aynı. Birini bıraksan başka birisinde işe başlayabilirsin. Genç kadınları yönetmek daha kolay. Sömürüldüğünü, ayrımcılığa uğradığını bile bilmiyor. Hatta kimi zaman yaşadıklarının taciz olduğunu bile ayırt edemiyor. Bazen ustabaşları bu genç kadınlara sarılıyor, dokunuyor. Kadınlar rahatsız oluyor ve bunun rahatsız edici davranış olduğunu anlamıyor”bianet

Antep CHP içinde bağnaz bir 'tarikata' dönüşmüş yapı var

Mon, 20 Oct 25 20:05:24 +0300

Önceki gün gerçekleşen CHP Gaziantep 39. İl Kongresi sonrasında açıklama yapan İl Başkan Adayı Karaca Bozgeyik, sert açıklamalarda bulundu… Kongre sonucuna tepki gösteren eski il başkanlarından Hayri Sucu ise dün partisinden istifa etti ‘Gaziantep CHP içinde adını burada söylemeyeceğim kendisi dışarıda gölgesi burada bir 'kuklacı' var’ diyen Bozgeyik, ‘’Gaziantep CHP içinde bağnaz bir 'tarikata' dönüşmüş yapılar var. Bu küçük 'tarikatların' taleplerine boyun eğseydik seçimi kazanabilirdik. Gaziantep CHP içinde dış mahreçli bir milletvekili olarak 'aktör' Veli Ağbaba ve ekip arkadaşlarının bir tiyatrosu vardı’’ şeklinde konuştu. Genel merkez; önümüzdeki sürecin partimize zarar vereceğini duysun Bozgeyik, ‘’Figüranlar rolüne büründürdüğü ilçe başkanları ile çirkin kirli ve sol sosyal demokratlara hiç yakışmayacak bir oyun sergilediler. Bütün Gaziantep'in gözü önünde sergilenen bu oyunu CHP genel merkezimizin duyması için söylüyorum; önümüzdeki sürecin partimize zarar vereceğini duysunlar. Çünkü benim genel merkezde ya da başka yerlerde bunları anlatacağım 'dostlarım' yok. CHP Nurdağı ilçe başkanı Fatih Dinç ise cesaretin, duruşun ve vicdanın bu partinin umudu ve geleceği’’ açıklamasını yaptı. İl Başkanı seçilen Vakkas Acar’ı tebrik eden Bozgeyik, kendisi ile hiçbir sorunu bulunmadığını sözlerine eklerken, ‘’Etrafını saran kirli yapının beklentilerini karşılarken umarım zorlanmaz kolaylıklar dilerim. Gençler, kadınlar ve bu partiye emek vermiş dostlarım var. O yoldaşlara şunu söylemek isterim; demokrasi mücadelesinden bir milim geri adım atmak yok. Hem parti içi hem de Türkiye demokrasisi mücadelesinden’’ şeklinde konuştu. Tuzak kuran, 'pastadan pay kapmak' için pusuda bekleyenlerin beklentilerini göremedik Seçimde mücadele veren arkadaşlarına teşekkür eden Bozgeyik, ‘’Önceki gün yapılan seçimler neticesinde seçimi ben ve arkadaşlarım kaybettik. Bu mücadelemize omuz veren bütün arkadaşlarımın emeğine yüreğine sağlık. Biz kimsenin adayı değildik. Biz birleştirici barıştırıcı bir yaklaşımla meselenin Karaca Bozgeyik'in il başkanlığını kazanma meselesi olmadığını anlatmaya çalıştık. Bunu anlatmakta önemli ölçüde başardık. Başaramadığımız nokta şu; kongre kazanmak için tuzak kuran, 'pastadan pay kapmak' için pusuda bekleyenlerin beklentilerini göremedik’’ ifadelerini kullandı. Söylenecek çok söz olduğunu kaydeden Bozgeyik bitmediğini ve bitmeyeceğini belirtirken, o kavganın yeryüzü eşitliğin, dostluğun, adaletin, demokrasinin yüzü oluncaya dek mücadele edeceğinin altını kalın harflerle çizdi. Haber Merkezi

Yatırım aracı dövizden altına kaydı

Mon, 20 Oct 25 20:04:13 +0300

2026 yılından çok da umutlu olmadıklarını dile getiren Durdu Döviz Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Cihan Sancılı, yatırım aracının dövizden altına kaydığının altını çizdi. ‘’Sektörün geleceğini çok parlak görmüyoruz. Çünkü faizler kademeli olarak düşürülüyor ancak bunun piyasalara yansımalarını görmüyoruz’’ dedi. Bankaların faizleri düşürmemesi başlı başına bir handikap Merkez Bankası’nın faiz indirme politikasının henüz piyasalara yansımadığına dikkat çeken Sancılı, ‘’Piyasaların aynı şekilde devam etmesi paraların halen bankalarda olduğunun bir göstergesi. Dolayısıyla büyük bir faiz indirimi olmadığı müddetçe ise paraların piyasaya çıkacağını düşünmüyoruz. Ayrıca bankaların faizleri düşürmemesi başlı başına bir handikap. Kredi faiz oranlarında çok da değişen bir şey yok’’ şeklinde konuştu. Tek çiçek ile bahar gelmez, onu da biliyoruz 2025 yılında dolar, Euro ve altın fiyatlarının yükseliş yaşandığını hatırlatan Sancılı, ‘’Altın fiyatları yüzde 50, gümüş fiyatları ise yüzde 75 oranında artış ile yılı tamamlayacağız gibi görünüyor. Ama aynı şeyi döviz için söyleyemeyiz. Çünkü döviz piyasası ciddi olarak baskılandı. Dolayısıyla dövizin her şeyin gerisinde kaldığını söyleyebiliriz. Tek çiçek ile bahar gelmez, onu da biliyoruz’’ ifadelerini kullandı. Paraların bankalarda olması yıl içerisinde nakit sıkıntı yaşatıyor Tekstil ve halı başta olmak üzere birçok sektörde sıkıntı yaşandığını söyleyen Sancılı, ‘’Organize sanayi bölgesi içerisinde faaliyet göstermemiz hasebiyle ekonomik anlamda konulara vakıf durumdayız. Durumların çok da iç açıcı olmadığını görüyoruz, zaman zaman da konuşuyoruz. Bunun yanı sıra paraların bankalarda olması yıl içerisinde nakit sıkıntı yaşatıyor’’ diye konuştu. Enflasyon ile mücadelede çok da başarılı olunduğunu düşünmüyoruz Sancılı, ‘’Enflasyon rakamlarını sürekli olarak revize ediyorlar, güncelliyorlar. Lakin enflasyon ile mücadelede çok da başarılı olunduğunu düşünmüyoruz. Çünkü hepimiz nihai bir tüketici olduğumuz için sebze, meyve ve diğer ürünlerin fiyatlarını görüyoruz. Akaryakıt fiyatlarında artış yaşandığında A’dan Z’ye tüm ürünler etkileniyor. Enflasyonla mücadelede politikaları değiştirirlerse önümüzdeki yıl başarılı olunabilir’’ önerisinde bulundu. Önümüzdeki yıldan çok da umutlu değiliz Sektörel bazda işlerde bir artışın yaşandığını sözlerine ekleyen Sancılı, ‘’Kuyum sektöründe bir hareketlilik söz konusu. Altına talep olduğundan satışlarımız alışlarımızdan fazla. Dolar ve Euro’ya artık yatırım aracı gözüyle bakılmıyor. Sadece ödemesi döviz ile olanlar döviz alıyor, onun dışında alım yok. Önümüzdeki yıldan çok da umutlu değiliz’’ değerlendirmesini yaptı.

Ekonomik krizin faturasının veteriner hekimlere çıkarılması kabul edilemez

Mon, 20 Oct 25 20:02:57 +0300

Bu hafta vergi istisnalarının kaldırılması ve vergi dışında kalanların vergi kapsamına alınmasına yönelik yasa teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülecek. Yasa teklifi kapsamında veteriner muayenehanelerinden 10 bin TL, polikliniklerden 20 bin ve hayvan hastanelerinden 40 bin TL harç alınması öngörülüyor. Yeni torba yasa ile Veteriner hekimlere yapılan haksızlıklara bir yenisinin daha eklendiğini ifade eden Gaziantep Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Meltem Peri, ‘’Yaşanan ekonomik krizin faturasının, devlete hiçbir yük getirmeyen; aksine istihdam yaratan, vergi, kira ve personel giderlerini karşılayan, halk sağlığına yaptıkları katkılarla kamu hizmeti görevini üstlenen veteriner hekimlere çıkarılması kabul edilemez bir haksızlık. Büyükşehirlerde ve nüfusu 30 binin üzerindeki ilçelerde bu tutarlar iki katı olarak uygulanacak’’ ifadelerini kullandı. Düzenlemenin 1 Ocak 2026 tarihinde yürürlüğe girmesi planlanıyor Düzenlemenin 1 Ocak 2026 tarihinde yürürlüğe girmesinin planlandığını söyleyen Peri, ‘’Bir veteriner hekim, işyeri açarken ruhsat veren Tarım ve Orman Bakanlığı’na tüm harç ve bedelleri zaten ödüyor. Buna ek olarak, E-reçete, İTS ve ATS gibi sistemlerin getirdiği bürokratik yükler, e-ticarette yasadışı veteriner tıbbi ürün satışları ve kamudaki istihdam eksikliği nedeniyle artan klinik sayısı, meslektaşlarımızı zaten sürdürülemez koşullara sürüklüyor. Şimdi de her yıl alınması öngörülen bu yeni harç düzenlemesi, mükerrer bir yükümlülük oluşturarak kamuoyunda doğal olarak bir “haraç” algısı yaratıyor’’ şeklinde konuştu. Aynı hizmet için alınan mükerrer ücretler, artık açıkça adalet duygusunu zedeliyor Veteriner Hekimlere destek olunması ve engellerin kaldırılması çağrısında bulunan Başkan Peri, ‘’Kamu otoritesinin görevi, insan ve hayvan sağlığını korumak için özveriyle çalışan veteriner hekimleri cezalandırmak değil; onların mesleklerini sürdürebilmesini kolaylaştırmak ve uzun süredir bekleyen mevzuat düzenlemelerini tamamlamak. Devlet, vergi yükünü adil biçimde dağıtarak çalışanlara ve üretenlere destek olmalı; harçlar yerine kazanç üzerinden adil bir vergi sistemi kurmalı. Aynı hizmet için alınan mükerrer ücretler, artık açıkça adalet duygusunu zedeliyor’’ açıklamasını yaptı. Adaletli ekonomik politikaların hayata geçirilmesini talep ediyoruz Sağlık sınıfında görülmeyen ve sürekli negatif ayrımcılığa tabi tutulan veteriner hekimler olarak, tamamen haksız olan bu düzenlemeden ivedilikle vazgeçilmesini talep ettiklerini kaydeden Peri, ‘’Hayvancılığın sürdürülebilmesi için büyük özveriyle çalışan, hayvan ve halk sağlığına önemli katkılar sunan; devletin sigorta ve destek sistemlerinden yararlanmadığı hâlde hazinenin yükünü hafifleten veteriner hekimlere destek verilmeli. Zaman kaybetmeden, tüm çalışanların nefes almasını sağlayacak adaletli ekonomik politikaların hayata geçirilmesini ve sosyal devletin gereği olan düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Her zaman kadınları ön plana çıkarmaya çalışıyoruz

Mon, 20 Oct 25 20:01:38 +0300

Tilkiler Köyü Eğitim Kültür Sağlık ve Dayanışma Derneği Eğitim Kültür ve Kadın Komisyonu Sorumlusu Av. Gizem Ede, ‘’Kadınlar, bizim için önemli bir rol model. Gelecek nesillerin yetişmesinde en büyük rolü annelerimiz üstleniyor. Dernek olarak her zaman kadınları ön plana çıkartmaya çalışıyoruz’’ dedi. Tilkiler Köyü Eğitim Kültür Sağlık ve Dayanışma Derneği tarafından kadınlara yönelik Rumkale-Halfeti turu düzenlendi. Toplumda kadınlara yeteri kadar değer verilmiyor Toplumda kadınlara yeteri kadar değer verilmediğinin altını kalın harflerle çizen Ede, ‘’Toplumda yeteri kadar değer verilmediği için bu yönde çalışmalar yapıyoruz. Bunun yanı sıra yer yıl eğitime katkı gecesi düzenliyoruz. Bu derneğimizin gelenekselleşmiş bir etkinliği. Önemli gecede derneğimizden bursa almış, mezun olmuş ve mesleğine başlamış bir kişi konuşma yapıyor’’ ifadelerine yer verdi. Kadının yer aldığı her alana dokunuyoruz, dokunacağız Etkinliklerle aidiyet duygusu oluşturmaya çalıştıklarını kaydeden Ede, ‘’Kültür alanında birçok çalışmamız mevcut. Köylerimize taziye evleri yapıyoruz, okul projemizin startını vereceğiz. Sağlık alanında çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Örneğin; kadınlar KETEM taramalarından geçiyor. Kadının yer aldığı her alana dokunuyoruz, dokunacağız. Bunun için elimizden geleni yapıyoruz’’ açıklamasını yaptı. Ede, ‘’Dernek olarak kadınlara yönelik Rumkale-Halfeti gezisi düzenledik. Geçen yıllarda gezimize 100 kadın katılırken, bu yıl ki gezimize 270 kadın katılım sağladı. Birlik ve beraberliğimiz pekişti, çok olumlu dönüşler aldık. Bu tür etkinliklerin artarak devam etmesi ve yeni turistik yerler gezmek isteniyor. Bizler de bunun için elimizden geleni yapacağız’’ şeklinde konuştu. Haber Merkezi

"Eğitimde eşitsizlik derinleşiyor çocuk işçiliği meşrulaştırılıyor”

Mon, 20 Oct 25 14:47:52 +0300

"Eğitimde yol alıyoruz masalı çöktü, çocuk işçiliği hızla artıyor" TÜİK ve MEB verilerini inceleyen Eğitim-İş, "Zorunlu eğitim kâğıt üzerinde varlığını sürdürürken, gerçekte çocuklar ucuz işgücü pazarına mahkûm ediliyor." açıklamasını yaptı. Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) eğitim süresinin azaldığını, okul terkinin arttığını ve çocuk işçiliğinin önünün açıldığını vurgulayarak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) verilerine dayalı bir açıklama yayınladı. Şu tespitler önce çıktı: - Muhtemel Eğitim Süresi (MES) – yani okula başlayan bir çocuğun mevcut okullaşma oranları sabit kalırsa eğitimde geçirmesi beklenen süre – 2022 yılında 18,2 yıl iken, 2023’te 17,9’a, 2024’te ise 17,2 yıla gerilemiştir. - MES 2024’te 11,9 yıla düşerek 12 yıllık zorunlu eğitimin altına düşmüştür. - 2022-2023 döneminde 442 bin, 2023-2024 döneminde 612 bin çocuk zorunlu eğitim dışında kalmıştır. - Çocuk işçi sayısı 2022’de 619 bin, 2023’te 759 bin, 2024’te ise 869 bine yükselmiştir. Çocuklar okulda kalacak kadar korunamıyor Türkiye’de MES, çocukların gerçekten mezun olup olmadığını ya da nitelikli öğrenim görüp görmediğini ölçmüyor yalnızca eğitim kurumunda kayıtlı kalma süresini tahmin ediyor. Daha yüksek sayılar bazen eğitim sisteminin daha uzun sürmesinden, bazen de öğrencilerin sınıf tekrarına zorlanmasından kaynaklanabiliyor. Bu nedenle açıklamada “Uzun eğitim süresi tek başına başarı değil; tersine, tekrarlar ve okulda kalma sorunlarıyla da ilgili olabilir. Bu göstergenin düşüşü, yalnızca okul dışında kalan çocukların arttığını değil, aynı zamanda çocuk işçiliğinin patladığını da kanıtlıyor. Kısacası, çocuklar ya hiç okula gitmiyor, ya da okulda kalacak kadar korunamıyor.” denildi. Zorunlu eğitim kağıt üzerinde kaldı Eğitim-İş açıklamada artan yoksulluk, derinleşen ekonomik kriz ve iktidarın yanlış politikaları nedeniyle çocukların eğitimden kopmak zorunda kaldığına da dikkat çekerek “Zorunlu eğitim kâğıt üzerinde varlığını sürdürürken, gerçekte yol çocuklar ucuz işgücü pazarına mahkûm ediliyor. Böylece en temel hakları olan eğitim ellerinden alınıyor. Bu tablo, “eğitimde yol alıyoruz” masalının çöktüğünü gösteriyor.” ifadelerini kullandı. Ortaya çıkan bu tablonun normalleştirilmemesi gerektiği de belirtilen açıklama “Çocukların yeniden okula dönmesi, çocuk işçiliğinin engellenmesi, eşit, laik ve kamusal eğitimin güçlendirilmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz. eğitim haktır, pazarlık konusu yapılamaz.” sözleriyle sonlandırıldı. bianet

Fahiş fiyat, stokçuluk ve haksız ticari uygulamalara 2,1 milyar ceza kesildi

Mon, 20 Oct 25 14:47:03 +0300

Ticaret Bakanlığı, 2025’in ilk 9 ayında 427 bin firma ve 26,9 milyon ürünü denetledi Ticaret Bakanlığı, 2025 yılının ilk 9 ayında (Ocak–Eylül) fahiş fiyat, stokçuluk ve haksız ticari uygulamalara yönelik piyasa denetimlerinin sonuçlarını açıkladı. Bakanlık verilerine göre, 426 binden fazla firma ve 26,9 milyon ürün denetlenirken, toplam 2 milyar 100 milyon TL idari para cezası uygulandı. En fazla ceza haksız ticari uygulamalara Bakanlığın iç denetim raporuna göre, 2025'in ilk 9 ayında yürütülen kontroller kapsamında otomotiv, emlak, kuyum, gıda ve elektronik sektörleri dahil olmak üzere 94 bini aşkın işletme incelendi. Bu denetimlerde 4 binden fazla kişi ve firmaya toplam 773 milyon TL ceza kesildi. • Haksız ticari uygulama ve ödeme süreleri: 290,1 milyon TL • Fahiş fiyat uygulamaları: 254,5 milyon TL • Kuyum sektörü: 108,6 milyon TL • Emlak sektörü: 86,4 milyon TL • Otomoiv sektörü: 88,6 milyon TL • Elektronik ileti ve çalışma saatleri denetimleri: 34,7 milyon TL Tüketici ve ürün güvenliği alanında 492 milyon TL ceza Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü tarafından yılın ilk 9 ayında 25.462 gerçek ve tüzel kişi denetlendi. Mevzuata aykırılık tespit edilen 1.650 kişi ve firmaya toplam 491.839.017 TL idari para cezası kesildi. Bu cezaların dağılımı denetim alanlarına göre şöyle gerçekleşti: • Tüketici sözleşmeleri (Ön ödemeli konut, abonelik, mesafeli satış, taksitli satış, paket tur, devre tatil vb.): 266.597.681 TL • Reklam ve haksız ticari uygulamalar: 188.716.434 TL • Ürün güvenliği ve piyasa gözetimi denetimleri: 36.524.902 TL En fazla denetim İstanbul'da Ticaret İl Müdürlükleri aracılığıyla 2025 yılının ilk 9 ayında 306.756 firma denetlenirken, aykırılık tespit edilen 66.447 firmaya toplam 833.814.709 TL idari para cezası uygulandı. Denetimlerin en yoğun olduğu ve ürün bazında en çok cezanın kesildiği iller de açıklandı: • İstanbul: 7.711.150 ürün denetlenirken, 155.152 ürün için 562.287.915 TL idari para cezası kesildi. • Ankara: 4.519.643 ürün denetlendi. • Antalya: 3.953.429 ürün denetlendi. Rekabet Kurumu'ndan 7,6 milyar TL ceza Ticaret Bakanlığı açıklamasında, Rekabet Kurumu'nun da 2025'in ilk 9 ayında 191 firmaya 7,6 milyar TL idari para cezası uyguladığını duyurdu. Geçen yıl bu rakam 7,7 milyar TL olarak kaydedilmişti. Cezaların ağırlıklı olarak gıda, sigorta, finans, inşaat ve kimya sektörlerinde yoğunlaştığı belirtildi. T24

22 yaşındaki hastaya böbrek nakli yapıldı

Mon, 20 Oct 25 14:44:49 +0300

Gaziantep Şehir Hastanesi, bölgenin organ nakli alanındaki öncü merkezlerinden biri olmaya devam ediyor. Hastanede gerçekleştirilen böbrek nakilleri, deneyimli hekim kadrosu ve multidisipliner ekip çalışmasıyla başarıyla sürdürülüyor. 2022 yılından beri yetmezliği olan Osmaniyeli 22 yaşındaki hasta, tedavi için Gaziantep Şehir Hastanesi Nefroloji Kliniği’ne başvurdu. Hastanın değerlendirmeleri tetkik ve tahlilleri Nefroloji Uzmanı Dr. Şayeste Akkan Eren tarafından yapılarak böbrek nakli için uygun olduğu saptandıktan sonra, Organ Nakil Kliniği’ne yönlendirildi. Organ Nakil Kliniği’nden Doç. Dr. Ercan Korkut ve ekibi tarafından gerçekleştirilen operasyon başarıyla tamamlandı. Doç. Dr. Ercan Korkut, yapılan nakillerin birçok birimin ortak çalışmasıyla yürütüldüğünü belirterek, “Organ nakillerimiz; Nefroloji Kliniği, Organ Nakil Koordinatörlüğü, Ameliyathane, Genel Cerrahi Yoğun Bakım ve Organ Nakli Servisi ile arka planda görev alan tüm ekiplerin multidisipliner iş birliğiyle devam ediyor. Tüm ekibimize emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Biz organ nakli ekibi olarak, nakillerin kadavradan yapılmasını ve bu vesileyle organ bağışının önemine dikkat çekmek istiyoruz.” ifadelerini kullandı. Ameliyat sonrası sürecini paylaşan hasta ise, “Osmaniye’den geliyoruz, Gaziantep Şehir Hastanesi’ni tercih ettik. Çok şükür ameliyatım başarılı geçti. Ercan hocamız, servis hemşirelerimiz ve tüm ekip her aşamada bizimle ilgilendi. Hastane çok temiz, özel hastanelerden farkı yok. Herkesten Allah razı olsun.” dedi. Gaziantep Şehir Hastanesi, sadece Gaziantep’e değil; çevre illere de hizmet veren güçlü sağlık altyapısıyla organ nakli operasyonlarını başarıyla sürdürmeye, organ bağışı konusunda farkındalık oluşturmaya ve hastalara umut olmaya devam ediyor.

CHP genel merkezi Antep’i gözden çıkardı

Sun, 19 Oct 25 20:11:12 +0300

Genel merkez ve Veli Ağbaba baskısı aşılamadı… CHP ilçe kongrelerinin tamamlanmasının ardından 39. İl Kongresi Şato Restoranda yapıldı. İki adayın yarıştığı seçimde Vakkas Acar, 347 oy ile CHP’nin yeni il başkanı olurken, tabanın desteğiyle aday olan Karaca Bozgeyik 228 oy aldı. Seçim sürecinde olduğu gibi seçime de ‘İthal aday’ damga vurdu. CHP Gaziantep Eski Milletvekilleri Yaşar Ağyüz ve Bayram Yılmazkaya’dan CHP eski İl Başkanı Hayri Sucu’ya kadar birçok kişi, Vakkas Acar’ın aday olmasını eleştirdi. Antep, Veli Ağbaba’nın babasının çiftliği mi? CHP Gaziantep Eski İl Başkanı Hayri Sucu, ‘’İl Başkanı çıkarılırken, Parti Meclis Üyesi Hikmet Erbilgin, beni davet etti görüştük. Kimin aday olabileceğini söyledi. ‘Ben olurum’ cevabını verdim, genel merkez istemez, ‘Vakkas Acar’ olsun dedi. Öyle bir şey olmaz dedim. Gaziantep, Veli Ağbaba’nın babasının çiftliği mi?’’ sorusunu sordu. Bu Antep’i size vermeyeceğiz ‘Sizin iradeniz Veli Ağbaba’nın elinde mi, böyle bir şey olabilir mi?’ Sucu, ‘’İl Başkanı çıkarılırken, Parti Meclis Üyesi Hikmet Erbilgin, beni davet etti görüştük. Kimin aday olabileceğini söyledi. ‘Ben olurum’ cevabını verdim, genel merkez istemez dedi. Eski genel başkanı Hayri Sucu’yu istemez, Özgür Özel’de mi istemez. Genel merkez değil, Veli Ağbaba istemiyor. Vakkas Acar, listesindeki isimleri bile söyleyemez. Sizin iradeniz Veli Ağbaba’nın elinde mi, böyle bir şey olabilir mi?. İlçe başkanlarına baskı yapılıyor. Kim iradesini teslim eder? Bu Antep’i size vermeyeceğiz. Vakkas başkan, git memleketinde Kurultay Delegesi ol da seni göreyim’’ dedi. Yabancı aday transferini ilk defa görüyoruz CHP Gaziantep Eski Milletvekili Yaşar Ağyüz, ‘’Konsey kararı gibi isim açıklıyorlar. Bunu 12 Eylül’de gördük. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’de demokrasi ve Cumhuriyete sahip çıkma mücadelesi verirken, parti içi demokrasiyi yok etmeye hakkımız var mı? Konsey üyeleri ile vitrine çıkıp, mikrofon karşısında el kaldırarak bu işler olmuyor. İl ve ilçe başkanları, kendi başarısızlıklarını örtbas etmek için çıkardılar. Futbol kulüplerinde yabancı oyuncu transferini gördük, yabancı antrenör transferi de gördük. Fakat yabancı aday transferini ilk defa görüyoruz’’ ifadelerini kullandı. Kurtarıcı arıyoruz dışarıdan biz futbol kulübü değiliz ‘Örgütü bilen sorunları bilen arkadaşlarımız var. Bu insanların önünü neden kesiyorsunuz’ diyen Ağyüz, ‘’Kurtarıcı arıyoruz dışarıdan. Biz futbol kulübü değiliz. ‘Gel yabancı antrenör bizi kurtar. Yapamadık bu işi sen yap’ diyorlar. Nerede görülmüş böyle bir anlayış’’ ifadelerini kullandı. Bu seçim 28 kurultay delegesi götürme seçimi değil CHP Gaziantep Önceki Dönem Milletvekili Bayram Yılmazkaya, ‘’Hiçbir il başkanı, görevi bırakırken yaşadığı ilin dışından başka birisini aday yapmadı. İlk defa burada oluyor. Herkesin aday olma hakkı var ama bu seçim 28 kurultay delegesi götürme seçimi değil. Türkiye’nin 6’ncı büyük ilinde yaşıyoruz. Binlerce sanayi ve emekçinin olduğu bir ilde yaşıyoruz. Bu seçimde Gaziantep’in önüne vizyonumuz ve misyonumuz yüksek şekilde çıkmalıyız’’ değerlendirmesinde bulundu. Birilerinin ve Reisoğlu’nun adayı var. Kimse kimseyi kandırmasın Partiyi, yollarını, köylerini bilmeyen bir yapı ile başarılı olamayacağını kaydeden Yılmazkaya, ‘’Vakkas Acar’ın buradan aday olması doğru değil. Kaç defa söyledik, başka birini çıkaralım dedik. Fakat olmaz dediler. Şimdi genel merkezin adayı diyorlar, genel merkez benim. Birilerinin ve Reisoğlu’nun adayı var. Kimse kimseyi kandırmasın’’ diye konuştu. CHP’den istifa edip AK Parti’ye katılan Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz’ı eleştiren CHP Parti Meclisi Üyesi Ali Abbas Ertürk, ‘’Bugün sizin oyunuzu alan, alın terinizi çalan, kendi açığını kapatmak için Tayyip Erdoğan’ın yanına topuklayan, size ihanet eden kişiyi de sizlerin vicdanına havale ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi, birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak, et ve tırnak gibi olacak’’ dedi. Ülkede demokrasinin çok kesintiye uğradığını söyleyen Ertürk, ‘’Bu ülkede haksızlık ve hukuksuzluk yapıldı. Ama biz eskiden demokrasiyi generallere karşı korumak zorunda kalıyorduk, bugün Erdoğan’ın talimatlı hakim ve savcıların karşı korumak zorunda kalıyoruz. Ülkenin geldiği en acı nokta bu. Biz milletin iradesini, sandıktan çıkan sivil siyasetçilere karşı korumak zorunda kalıyoruz. Yoksa bu ülke çok bedel ödedi’’ şeklinde konuştu. Delegelere baskı kurdunuz CHP Gaziantep İl Başkan Adayı Karaca Bozgeyik, ‘’Delegeleri aradınız, ‘Seni ben yazdım, hatırım yok mu, benim işyerimde çalışıyorsunuz’ dediniz. O delegelere baskı kurdunuz. Seçimi kaybedebiliriz ama tarih sizi affetmeyecek. Ey tarih ‘Bu ilçe başkanlarının yaptıklarını karakaplı defterine yaz’. Tarihi cesurlar yazacak. Bembeyaz bir sayfa açmaya geliyoruz. CHP’ni köyler, mahalle, sokaklar ve meydanlarla buluşturacağız. Köy yollarının tozunu yutmaya, sokak nefes aldıracağız’’ diye konuştu. Bembeyaz bir sayfa açacaklarını vurgulayan Bozgeyik, ‘’Gülen yüzümüz, samimiyetimiz evlere çay içmeye geleceğiz. Tutulmamış hiçbir söz kalmayacak, verilmedik hiçbir hesap kalmayacak. Şehrin sokaklarını CHP siyaseti ile buluşturacağız. Çocuklarla, gençlerle, kadınlarla yeni bir Gaziantep geleceği kurmaya geleceğiz. Koltuklarda oturmaya değil, gönüllere taht kuracağız’’ ifadelerine yer verdi. Halka sarılacak bir siyaset anlayışını görünür kılacağız CHP İl Başkanı Reis Reisoğlu’na yüklenen Bozgeyik, ‘’İl binası ve altına da düğün salonu yaptıracaktınız. Şunu bilin ki birçok partilimiz ne kızını evlendirebildi ne de oğlunu. Neden; il binası ve altına düğün salonu yaptırmanızı bekledi. Sabah fabrikaya gidecek işçilere simit dağıtacaktınız. Bir defa dağıttınız. İl başkanlığı dönemimizde işçilerle yan yana koltuklarda fabrikalara gideceğiz. Gaziantep’te geçmiş kongreler üzerinden bir hesaplaşma yapılıyor. Bu parti, geçmiş kongrelerin hesaplaşmalarını bırakıp, geleceğe yürüyecek bir siyaset anlayışını, mahallelerden, köylerden sokaklardan yeşertmesi gerekiyor, bunu da hep beraber yapmalıyız. Siyaset, yukarıya baklava ve fıstık taşınarak yapılmayacak. Halka sarılacak bir siyaset anlayışını görünür kılacağız’’ değerlendirmesinde bulundu. İçimizde ayrışmalar ve kavgalar var CHP Gaziantep İl Başkan Adayı Vakkas Acar, ise şunları söyledi: ‘’Saklamaya, gizlemeye gerek yok, hepimiz biliyoruz. Ben inkar edecek değilim. Ne yazık ki partimizin sorunları var. Görmezden gelemeyiz, yok sayamayız, bu bizim gerçeğimiz. Olmamız gereken oy oranının çok altındayız. İçimizde ayrışmalar ve kavgalar var. Hepimizin şikayet ettiği disiplinsizlikler var. Halkımızın helal oylarıyla partimizin kazandığı, iki belediye başkanlığı elimizden alındı. İşimiz zor, kolay değil. Önümüzde dikenli yollar var. Parti içi sorunları çözmek, azaltmak ya da ortadan kaldırmak zorundayız. Bunun farkında ve bilincindeyim.’’

Gaziantep FK evinde 3 golle sevindi

Sun, 19 Oct 25 19:25:56 +0300

Süper Lig'in 9. haftasında Gaziantep FK sahasında Antalyaspor'u 3-2 mağlup etti. Ev sahibi ekibe galibiyeti getiren golleri Drissa Camara, Kacper Kozlowski ve Mohamed Bayo kaydetti. Antalyaspor'un golleri ise son dakikalarda Bachir Gueye'den (2) geldi. Trendyol Süper Lig'in 9. haftasında Gaziantep FK sahasında Antalyaspor ile karşı karşıya geldi. Mücadeleye güzel ve atak bir oyunla başlayan Gaziantep FK 4. dakikada Drissa Camara'nın golüyle 1-0 öne geçti. Gelen gol sonrası baskısını arttıran Gaziantep FK 17. dakikada Kacper Kozlowski ile farkı ikiye çıkardı. Her geçen dakika oyunun kontrolünü iyice eline alan Kırmızı-siyahlılar 31. dakikada Mohamed Bayo'nun golüyle skoru 3-0'a getirdi ve ilk yarı bu skorla sona erdi. Antalyaspor 84. dakikada Bachir Gueye ile farkı ikiye indirdi ve 86. dakikada Bachir Gueye ile skoru 3-2'ye getirse de sonucu değiştiremedi ve Gaziantep FK mücadeleden 3-2 galip ayrıldı. Gaziantep FK bu galibiyetle puanını 17'ye yükseltirken, Antalyaspor ise 10 puanda kaldı. Ligin gelecek haftasında Gaziantep FK, evinde Fenerbahçe'yi konuk edecek. Antalyaspor ise Başakşehir deplasmanına gidecek. İLK 11'LER Gaziantep FK: Burak, Perez, Arda, Tayyip, Rodrigues, Camara, Melih, Kozlowski, Maxim, Lungoyi, Bayo Antalyaspor: Julian, Bünyamin, Giannetti, Dzhikiya, Paal, Soner, Safuri, Ballet, Abdülkadir, Storm, Cvancara

Tarımda üretimin sürdürülebilirliği, üreticinin emeğinin karşılığını almasıyla mümkün

Sun, 19 Oct 25 18:34:40 +0300

‘’Çiftçilerimiz, gıda zincirinin ilk halkasını oluşturan en kritik aktörler. Üreticilerin emeğinin karşılığını alması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, destekleme politikalarının güçlendirilmesi ve genç nüfusun tarıma teşviki, sektörün geleceği açısından hayati öneme sahip” Çiftçisi üretmeyen ülkelerin açlık ve yetersiz beslenme sorunu yaşamasının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Karkamış Ziraat Odası Başkanı İdris Bozkurt, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğinin, üreticinin emeğinin karşılığını almasıyla mümkün olduğuna dikkat çekti. Genç nüfus tarıma teşvikinin sektörün geleceği için hayati öneme sahip Genç nüfusun tarıma teşvikinin sektörün geleceği için hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Bozkurt, ‘’Çiftçilerimiz, gıda zincirinin ilk halkasını oluşturan en kritik aktörler. Üreticilerin emeğinin karşılığını alması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, destekleme politikalarının güçlendirilmesi ve genç nüfusun tarıma teşviki, sektörün geleceği açısından hayati öneme sahip. Tarımsal gelirlerin istikrara kavuşması, hem kırsal yaşamın sürdürülebilirliğini hem de ülke ekonomisinin direncini artıracak’’ şeklinde konuştu. Tarımsal üretim ulusal güvenlik ve toplumsal istikrar meselesi Tarımsal üretimin üstü açık bir fabrika gibi iklim şartlarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu, bu sene yaşanan doğal afetlerin birçok ürünü büyük ölçüde etkiledi ve sektördeki koşulları ağırlaştırdığını belirten Başkan Bozkurt, ‘’2025 yılı, ülke tarımı açısından tam anlamıyla bir doğal afet yılı oldu. Çiftçilerimiz verilecek desteklerle ayakta kalacak, gelecek yılki üretimini planlayabilecek. Tarım sektörü, bir ülkenin ekonomik bağımsızlığının ve gıda güvencesinin temel dayanağıdır. Üretimin sürekliliği, doğal kaynakların korunması ve kırsal kalkınmanın güçlendirilmesiyle mümkün. Tarımsal üretim sadece ekonomik bir faaliyet değil, aynı zamanda ulusal güvenlik ve toplumsal istikrar meselesi’’ değerlendirmesini yaptı. Dünya çapında tüketicilere sunulan tüm gıdanın yüzde 19’unun israf ediliyor Dünya çapında tüketicilere sunulan tüm gıdanın yüzde 19’unun israf edildiğini sözlerine ekleyen Bozkurt, ‘’Gıdaların yüzde 13’ü hasat ve lojistik aşamasında kaybediliyor. Çöpe atılan gıda aynı zamanda su kaynaklarının da kaybıdır. Gıda israfının önlenmesi sürdürülebilir bir gelecek için kritik önem taşıyor. Ülkemizde günde 12 milyon ekmeğin çöpe gitmesinin ve dünyada üretilen gıdanın yüzde 30’unun henüz rafa çıkmadan kaybolması büyük bir sorun. Gıdayı israf edecek lüksümüz yok’’ ifadelerini kullandı. Sağlıklı beslenmenin sağlanması gibi çok yönlü bir yaklaşımın benimsenmesi gerekiyor Bozkurt, ‘’Açlıkla mücadele için gıda sistemlerinin dönüştürülmesi ve güçlendirilmesi, eşitsizliklerin ele alınması ve herkes için uygun fiyatlı ve erişilebilir sağlıklı beslenmenin sağlanması gibi çok yönlü bir yaklaşımın benimsenmesi gerekiyor. Dünyada gıda güvenliği ancak devletlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının ve tüm diğer aktörlerin de aktif katılım ve diyaloğuyla mümkün olabilir. Üretilen gıdanın dengeli dağıtılması, gıda kayıp ve israfın en aza indirilmesi de büyük önem taşıyor’’ dedi. Haber Merkezi

İktidarın sürekli yaz saati uygulaması toplum sağlığını olumsuz etkiliyor

Sun, 19 Oct 25 18:32:55 +0300

Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Parlakçı, ‘’Siyasi iktidarı sürekli yaz saati uygulamasından vazgeçmeye çağırıyor; okullara gidiş ve geliş saatlerinin sağlıklı, güvenli ve verimli bir eğitim-öğretim sürecine uygun şekilde düzenlenmesi için, okulların tam güne geçmesi yönünde gerekli çalışmaların bir an önce başlatılmasını talep ediyoruz’’ dedi. Yargı kararına rağmen sürdürülmesi kabul edilemez İktidarın toplumsal yaşam ve eğitim alanındaki dayatmacı tavrının, öğrenciler ve toplum sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratan son örneğinin kış saati uygulaması olduğunu dile getiren Parlakçı, ‘’Türk Tabipleri Birliği’nin kamuoyuyla paylaştığı açıklamada da ayrıntılı biçimde ifade edildiği üzere, biyolojik saatimizi altüst eden ve toplum sağlığını olumsuz etkileyen bu uygulamanın, yargı kararıyla hukuksuzluğu tespit edilmesine rağmen sürdürülmesi kabul edilemez’’ ifadelerini kullandı. Veli, öğrenci ve öğretmenler ciddi sıkıntılar yaşıyor Sabit saat uygulamasında, kış aylarında çocukların daha gün aydınlanmadan, karanlıkta okula gitmek zorunda kaldığını sözlerine ekleyen Parlakçı, ‘’Gaziantep’te ikili eğitim yapan okullarda eğitimin sabah 06.50 - 07.10 saatlerinde başlamasından kaynaklı olarak, veliler, öğrenciler ve öğretmenler ciddi sıkıntılar yaşıyor. Velilerle yaptığımız görüşmelerde; çocuklarını sabah 05.00’te uyandırmak zorunda kaldıklarını, çocukların okuldan soğuduklarını, karanlıkta okula giden çocuklarından endişe duyduklarını ve kendilerinin çocuklarını okula götürmek zorunda kaldıklarını dile getirdiler’’ açıklamasını yaptı. Öğlenci hava kararınca okuldan çıkıyor Parlakçı, ‘’Erken saatte uyanmak zorunda olan öğrencilerin yaş aralığı da düşünüldüğünde, bu durumun okula uyumlarını ve akademik başarılarını olumsuz etkilediği; dolayısıyla tüm eğitim sistemini zora sokan bir yönü bulunduğu açıkça görülmektedir. Öğretmenlerle yaptığımız görüşmelerde de öğrencilerin ilk derslerde uykulu oldukları, kahvaltı yapamamalarından kaynaklı olarak ders veriminin düştüğü belirtilmiş. Aynı şekilde, öğlenci devrenin karanlıkta okuldan çıkması nedeniyle güvenlik, eve geç kalma gibi pek çok sorun yaşanıyor’’ değerlendirmesinde bulundu. Bilimsel verilere dayanmak yerine uyarıları görmezden geliyorlar Psikologların, erken ya da geç saatte başlayan derslerin öğrencilerin fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimleri açısından uygun olmadığı görüşünde olduğunu belirten Parlakçı, ‘’İktidar, bilimsel verilere dayanmak yerine tüm bu uyarıları görmezden gelerek uygulamaya devam ediyor. Düzeltilmesi mümkün ve hiçbir faydası olmayan bu uygulamanın; veli, öğrenci, okul yöneticileri ve biz öğretmenlere yaşattığı sorunlar göz önüne alındığında, sürdürülmesi anlamsız ve maliyetli hale geldi’’ dedi. Haber Merkezi

Birçok esnaf, kahvehanesini devrediyor

Sun, 19 Oct 25 18:29:57 +0300

Gelir gider arasındaki makasın açılması sonucunda yüksek maliyetlerin altından kalkamayan kahveci esnafı, iş yerlerini devretmeye başladı Gaziantep Kahveciler Odası Başkanı Mustafa İsabeşe, ‘’Maliyetler altından kalkmak artık zorlaştı. Dolayısıyla birçok esnaf, kahvehanesini devrediyor. Son 20 günlük sürede 20 kahvehanenin el değiştirdiğini söyleyebiliriz. Bu gidişle de bu rakam daha da artacak gibi görünüyor’’ dedi. Gelir-gider arasındaki makas gün geçtikçe artıyor Esnafın zor şartlar altında ayakta kalma mücadelesi verdiğini sözlerine ekleyen İsabeşe, ‘’Her sektör gibi bizlerde zorlu bir dönemden ve süreçten geçiyoruz. Herkes gibi bizlerde ekonomik sıkıntıdan etkileniyoruz. Maliyetlerimiz yükseliyor. Gelir-gider arasındaki makas gün geçtikçe artıyor. Giderlerimiz artarken gelirlerimiz aynı oranda artış göstermiyor. Dolayısıyla her ay zarar eden esnaf, çareyi ya kepenk kapatmada ya da devretmede buluyor. Kepenk kapatan çok fazla kahvehane yok ama devreden sayısı azımsanmayacak kadar var’’ açıklamasını yaptı. İnsanlar kahvehaneye gelmeyi bıraktı Ekonomik krizden olumsuz şekilde etkilenmeye devam ettiklerini kaydeden İsabeşe, ‘’Bir zamanlar, kahvehaneler vatandaşın uğrak noktalarından biriydi. Zaman geçirmek için ya sohbet ederlerdi ya da oyun oynarlardı. Lakin bu durum pandemi ile birlikte tersine döndü. Artık insanlar gelmeyi bıraktı. Bunda ekonomik krizin etkisini de göz ardı etmemek gerekiyor. Çünkü bir bardak çay 12,5 lira. Ekmek 12,5 lira. Kişi bir bardak çay içeceğime evime ekmek alırım diye düşünüyor’’ ifadelerini kullandı. Girdi maliyetlerine gelen zammı ürünlere yansıtamıyoruz Maliyetlerin çok yükseldiğini sözlerine ekleyen İsabeşe, ‘’Dolar, Euro ve altının yükselmesi birçok ürününde zamlanması anlamına geliyor. Son bir yıl içerisinde çay fiyatlarının yanı sıra sıcak ve soğuk meşrubat fiyatlarında inanılmaz şekilde artış yaşandı. Ancak bunları maliyetlere yansıtamıyoruz. Zaten satışlarımız çok az, bir de bu zamları yansıttığımız da o zaman hiç satış yapamayız’’ şeklinde konuştu. Can suyu kredisi verilmeli Sektörün yeniden canlanması can suyu kredisi verilmesi talebinde bulunan İsabeşe, ‘’Zorlu günleri elbette atlatacağız ama bunun için desteğe ihtiyacımız var. Her zaman dile getirdiğimiz gibi esnafımızın yeniden canlanması için faizsiz, uzun vadeli kredi verilmesini istiyoruz. Hiç olmazsa bu kredi sayesinde esnafımız çevreye olan borçlarını öder, rahat bir nefes alır. Bunun yanı sıra yüksek olan sigorta primlerinin bir an önce düşürülmesi lazım. Çünkü birçok esnafın aylık 8 bin lirayı ödeme gücü yok. Unutulmasın küçük esnaf, bu ülkenin hem bel kemiği hem de sigortası’’ değerlendirmesinde bulundu. Haber Merkezi

En büyük pay tarım arazilerinin...

Sun, 19 Oct 25 18:27:14 +0300

Milyarlarca liralık taşınmaz satışı planlanıyor! Bütçeye, 2026'da taşınmaz satışlarından 18,2 milyar lira gelir öngörüldüğü açıklandı. Taşınmaz gelirlerinde en büyük payın 9,7 milyar lirayla aralarında 2B taşınmazları ile Hazine'ye ait tarım arazilerinin satış gelirlerinin de yer aldığı "Diğer taşınmaz satış gelirleri"nden olması planlanıyor. Hükümet, gelecek yıl aralarında lojman, sosyal tesis ve arazilerin de bulunduğu taşınmazlardan yaklaşık 31,1 milyar lira gelir elde etmeyi hedefliyor. AKP iktidarı ekonomiyi toparlayabilmek için kamu arazilerini de fabrikaları satmaktan da geri durmuyor. 2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi verilerinden derlenilen bilgiye göre gelecek yıl taşınmazlardan, satış ve kiralama olmak üzere iki farklı kalemde gelir elde edilecek. Bu kapsamda, 12 milyar 947 milyon 138 bin lirası taşınmaz kiraları, 18 milyar 175 milyon 109 bin lirası taşınmaz satışlarından olmak üzere 31 milyar 122 milyon 247 bin lira gelir sağlanması bekleniyor. Gelecek yıl taşınmaz satışları kapsamında en fazla gelir 9 milyar 730 milyon 474 bin lirayla aralarında 2B taşınmazları ile Hazine'ye ait tarım arazilerinin satış gelirlerinin de yer aldığı "Diğer taşınmaz satış gelirleri"nden elde edilmesi planlanıyor. Arazi satışlarından bu dönemde 7 milyar 443 milyon 204 bin liralık gelir hedefleniyor. Taşınmaz satış gelirleri kapsamında, lojman satışlarından 896 milyon 399 bin lira, arsa satışlarından ise 105 milyon 32 bin liralık gelir öngörülüyor. Gelecek yıl beklenen 12 milyar 947 milyon 138 bin liralık taşınmaz kira gelirlerinin 2 milyar 743 milyon 655 bin lirasının lojman kiralarından sağlanması hedefleniyor. Taşınmaz kira gelirleri kapsamında diğer önemli gelir kalemi de ecrimisil olacak. Ecrimisil gelirlerinden 7 milyar 16 milyon 476 bin lira kaynak bekleniyor. Sosyal tesis kira gelirlerinden 104 bin lira, diğer taşınmaz kira gelirlerinden de 3 milyar 186 milyon 903 bin liralık gelir sağlanacağı tahmin ediliyor. Cumhuriyet

Çölyak hastası öğrencilere glutensiz gıda ve ekmek verilecek

Sun, 19 Oct 25 18:26:11 +0300

Kantinci esnafı, Gaziantep Kantinciler Odası tarafından düzenlenen Geleneksel Esnaf Buluşması programında bir araya geldi. Kantinciler Odası Başkanı Şıho Kelleci, ‘’Bu yıl 1’incisini düzenlediğimiz geleneksel esnaf buluşması programımız ilerleyen yıllarda da devam ettireceğiz. Biz kocaman ve büyük bir aileyiz. Çocuklar bizim geleceğimiz. Onlara daha nasıl iyi bir şekilde hizmet edebiliriz diye çalışmalar yapıyoruz’’ ifadelerini kullandı. Büyükşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı Gazi Kördeve, ‘’Okullarda toplam 480 çölyak hastası öğrencimiz bulunuyor. Glutensiz kafemiz bulunuyor. Bu tesiste üretilen glutensiz gıdalar ve ekmeklerimizi çölyak hastası öğrencilere ücretsiz olarak dağıtılacak’’ şeklinde konuştu. Kantincilik mesleğinin çok kıymetli olduğunu vurgulayan Kördeve, ‘’Çocuklarımız öğretmenlere ve sizlere emanet. Bugüne kadar kantin esnafı ile ilgili hiç olumsuz bir şey duymadık. Bu da esnafımızın işine ne kadar önem gösterdiğini ortaya koyuyor. Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi ve Gaziantep Kantinciler Odası ile çölyak hastası çocuklarımıza yönelik bir çalışmamız var’’ dedi. Şahinbey İlçe Milli Eğitim Müdürü Eyüp Güneş, ‘’Şahinbey ilçemizde 254 okulumuzda kantin var. Öğrencilerimizin uygun fiyatla, temiz ve hijyenik ortamda beslenmeleri bizim için çok önemli ve kıymetli’’ diye konuştu. Gaziantep Kantinciler Odası Başkan Adayı Muhammed Çeçen, ‘’Hepimizin ortak derdi, işimizi daha iyi yapmak, alın terimizin karşılığını almak ve mesleğimizi hak ettiği değere taşımak. Bende bu amaçla Kantinciler Esnaf Odamızın başkanlığına aday olduğumu belirtmek isterim. Bu kararı alırken en büyük motivasyonum sizlerin desteği ve güveni. Esnafımızla birlikte daha güçlü daha birlik ve daha etkin bir oda oluşturacağımıza yürekten inanıyorum’’ açıklamasını yaptı. Haber Merkezi

Gaziantep’te madde bağımlılığı Türkiye ortalamasının üzerinde

Sun, 19 Oct 25 14:43:09 +0300

Alkol ve madde bağımlılığının suç oranlarını önemli ölçüde artırdığını ifade eden Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Haluk Savaş, kentimizde işlenen uyuşturucu madde suçlarının diğer suçlara oranının, Türkiye ortalamasının üzerinde ve yaklaşık 2 katı olduğunu açıkladı. Uyuşturucu suç işletiyor Adli psikiyatrik açıdan inceledikleri hastaların tanı dağılımları ve sosyo demografik özelliklerinin, suç tipleriyle ilişkilendirildiğinde alkol ve uyuşturucu madde kullanımının bireyi suç işlemeye iten en önemli etkenlerden biri olduğunu tespit ettiklerini açıklayan Savaş, “Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Polikliniği’ne gönderilen adli olguların geriye dönük incelenmesinde, alkol madde kullanım oranları yüksek bulunmuştur. Özellikle Türkiye'de uyuşturucu madde kullanarak, satarak ve satın alarak işlenen suçların diğer tüm suçlara oranı yüzde 2.54, bu oran Gaziantep için yüzde 4.96. Gaziantep'te madde suçlarının diğer tüm suçlara oranı Türkiye genelinin yaklaşık 2 katı. Bunun yanında madde bağımlılığı tanısı konan olgularda geçmişte işledikleri suç sayısının yüksek olduğu saptanmıştır” dedi. Gaziantep diğer illerden öncelikli olarak ele alınmalı Gaziantep’te ve bölgede suç işleme davranışının azaltılabilmesi için alkol ve madde bağımlılığının tanınması, tanıtılması ve tedavisine önem verilmesi gerektiğini yineleyen Savaş, “Bağımlılık düzeyinde madde kullanımının, kötüye kullanım ya da kullanıma göre açık bir biçimde daha çok suç öyküsüyle birlikte görülmüş olması suç davranışının azalması açısından madde bağımlılığının tanınması ve tedavisinin önemli olduğunu bir kez daha düşündürtmüştür. Bunun yanında, madde kullanımı suçunun ildeki yaygınlığı ve kliniğimize adli nedenlerle sık başvurulması sebebiyle Gaziantep’te madde kullanımına yönelik önlemlerin diğer merkezlere oranla daha öncelikli olarak ele alınmasının gerekli olduğu düşünülebilir” diye konuştu. Esrar kullananlar çoğunlukta Savaş, “Madde bağımlılığının değerlendirilmesi amacıyla gönderilen 96 hastadaki madde kullanımının dağılımı incelendiğinde yüzde 63.5’inin esrar, yüzde 47.9'unun eroin, yüzde 17.7'sinin ilaç, yüzde 55.2’sinin sigara, yüzde 44.8’inin alkol kullandıkları saptanmıştır. Bu olgulardan alınan öykülere göre, geçmişte işledikleri suç türlerinin dağılımına bakıldığında, yüzde 60.4’ü madde bulun durma, yüzde 19.8'i hırsızlık, yüzde 8.2’si fiziksel saldırı, yüzde 5.2'si öldürme girişimi gibi nedenlerle hüküm giydikleri görülmüştür. Olguların yüzde 11.5'inde ek tanı olarak antisosyal kişilik bozukluğunun olduğu görülmüştür. Doksan altı madde olgusunun geçmiş adli öyküleri ile eğitim düzeyleri arasındaki ilişki incelendiğinde, adli öyküsü olanların yüzde 85'inin eğitim düzeyinin ilkokul mezunu ve okuryazar olmayanlardan oluştuğu saptanmıştır” şeklinde açıklama yaptı. Madde bağımlılarının yüzde 85”i ilkokul mezunu Çalışmanın 96 kişi üzerinde yapıldığını ve daha önce Gaziantep için bu tür bir çalışma yapılmadığını söyleyen Savaş, bilgilerimize göre Gaziantep'te daha önce yapılmış adli psikiyatrik olguların değerlendirilmesine ilişkin bir çalışma bulunmamaktadır. Madde suçları kapsamında sıklıkla gündeme gelen Gaziantep için bu tür bir inceleme özellikle önem taşımaktadır. Psikiyatri kliniğine madde bağımlılığı yönünden değerlendirilmeleri amacıyla gönderilen 96 olgunun geçmiş adli öyküleri ile eğitim düzeyleri arasındaki ilişki incelendiğinde, adli öyküsü olan olguların yüzde 85'inin ilkokul mezunu ve okuryazar olmayanlardan oluştuğu gözlenmiştir” diye konuştu.

Sanko tekstil AR-GE fabrikası kuruyor

Sun, 19 Oct 25 14:42:39 +0300

Sanko Holding, Gaziantep Üniversitesi içinde 2 milyon dolarlık yatırım la bir tekstil AR-GE fabrikası kuruyor. Gaziantep Üniversitesinin Şehitkamil İlçesindeki ana yerleşkesinde bin 100 metrekarelik alanda inşa çalışmaları devam eden fabrika, Mayıs ayına kadar tamamlanarak faaliyete geçecek. Üniversitede tekstil mühendisliği okuyan öğrencilerin derslerinde gördüklerini uygulama fırsatı bulacağı ve AR-GE yapabileceği fabrikada, satış amaçlı üretim de yapılacak ve sanayide bulunan işletmelere AR-GE hizmeti verilecek. Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu. Gaziantep Üniversitesine ait bin 100 metrekarelik alanda kurdukları fabrika binasının üstünü 28 Ocak'ta kapatacaklarını belirterek, fabrikayı sezona ulaştırmak istediklerini söyledi. Konukoğlu, şunları kaydetti: "Biz fabrikayı kuracağız, üniversiteye teslim edeceğiz. Fabrikanın içinde iplik, örgü, opinent makinaları olacak. Biz makinaları da üniversiteye hibe edeceğiz. Fabrikanın dönmesi için ilk pamuğunu, hammaddesini de veririz. Ara ara takviye de ederiz. Bizim gayemiz, üniversitede ki talebelerin iyi bir tekstilci olarak yetişmesi. Onun için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz." Fabrikayı Mayıs ayına kadar tamamlayacaklarını vurgulayan Konukoğlu, fabrikanın maliyetinin bina yatırımı ve makinalarla birlikte 1.5-2 milyon dolar olduğunu bildirdi. Fabrikadaki üretimin öğrencilerin yetişmesine yönelik olacağını, ancak isterlerse satış amaçlı üretim de yapabileceklerini ifade eden Konukoğlu, ayrıca gerek Gaziantep gerekse çevre illerdeki sanayii işletmelerin ücret karşılığında AR-GE çalışması yaptıra bileceğini söyledi. Konukoğlu, "Fabrikada mesela renkli melanjlar, değişik tür iplikler yapıp piyasada satışa çıkarabilirler. Ama, kapasite olarak küçük bir fabrika, burası AR-GE fabrikası olduğu için genelde çocukların yetişmesine yönelik olacak" dedi. AR-GE desteğiyle sanayicinin katma değerli ürün üreterek rekabet gücünü artırmada önemli bir avantaj sağlayacağın vurgulayan Konukoğlu, tekstil sektörünün nitelikli eleman ihtiyacını da karşılayacaklarına işaret etti. Konukoğlu, sektörde nitelikli eleman bulmada zorluk çekildiğini ifade ederken, İzmir'de Ege Üniversitesi bünye sinde kurulan benzer bir fabrikada bugüne kadar çok iyi mühendisler yetiştiğini kaydetti. Sanko Holding Başkanı Konukoğlu, üniversite-sanayi işbirliğinin önemine işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı: "Gaziantep Üniversitesinde şu andaki rektör arkadaştan memnunuz. İyi bir diyalogumuz var. Kendisi çabalıyor, bizler de çabalıyoruz. Derler ki (el eli yıkar, el de döner yüzü yıkar). Üniversite sanayiye ne kadar yakın olursa, sanayi de o kadar üniversiteye yakın olur. İlk adımı rektör attı, ondan sonra biz devamını getirdik. Biz elbirliği yapalım bu çocuklar yetişsin. Çünkü, yetişen çocuk bana lazım. O bakımdan biz, bu fabrika projesini ele aldık. Yoksa, biz üniversitede tekstil bölümünü daha evvel yaptırmıştık. Ama, fabrikası yoktu. Şimdi bir AR-GE fabrikası olacak."

İşsizlik çözümlenmezse toplum zarar görür

Sun, 19 Oct 25 14:42:04 +0300

Halkın izlediği televizyonlarda, okuduğu gazetelerde ekonominin iyiye gittiği ve Türkiye halkının refah içinde olduğu dayatmasının yapıldığını, oysa halkın ekonomisinin her geçer gün kötüye gittiğini söyleyen DİSK’e bağlı Genel İş Sendikası Bölge Başkanı Nihat Bencan, “Halkın yaşam standardı her geçen gün düşüyor, işçi ve memur işinden çıkarılmamak için her türlü kötü koşullara katlanıyor. Esnaf ve çiftçi nasıl ayakta kalabileceğinin hesabını yapıyor, iş bulamayanlar zaten ne yapacağını şaşırmış durumda” dedi. İşsizlik, hırsızlık ve fuhuşu doğuruyor Yaşam standardının her geçen gün düşüp, işsizliğin arttığını, işsizlik ve açlığın artmasına paralel olarak pek çok sosyal problemin gündeme geldiğini belirten Bencan, “Sosyal yaralara neden olan sorunlar konuşulması gerekirken bir tek sonuçlar konuşuluyor. İşsizliğe paralel olarak yaşam standardı her geçen gün düşüyor ve bu düşüş paralelinde sosyal dejenerasyonu getiriyor. Hırsızlık, fuhuş bugün en çok konuşulan sorunların başında geliyor. Bunun kökeni işsizlik ve cehalet değil midir?" diye konuştu. Gerçekler niye halktan gizleniyor? Bencan, "Ülkenin ve toplumun en önemli sorunu işsizlik, O zaman neden işsizliğin önlenmesi öncelikli sorun olarak ele alınmıyor ve kabul edilmiyor? En önemli sorun olan işsizliğin önlenmesi gerekirken Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamları bile ciddiye alınmıyor. Sanki AKP, işsizliği ve ekonomik sorunları çözmüş gibi bir hava yaratılıyor. Oysa işsizliğin ve yoksulluğun arttığı asla bizim kendi söylemlerimiz değil, DİE’nin rakamlarıdır. Bir taraftan ekonominin düze çıktığı söylemleri yayılmaya çalışılıyor, diğer taraftan DİE, işsizliğin arttığını somut rakamlarla ortaya koyuyor” diye konuştu. Yaşama geçmedi kağıtlarda kaldı AB uyum süreci konusunun çok konuşulduğu ülkemizde, insanların AB ülkelerindeki insanların yaşam standardına çıkarılması yönünde bir çalışma yapılmadığını, mevcut iyileştirme ve yasaların da sadece kağıt üzerinde kaldığını söyleyen Bencan, “AB’ye girme isteği ve bu konuda yapılan çalışma isteği olumlu, ancak AB’ye gir menin bedeli, ülkede yaşanan ekonomik krizlerin de özverisi çalışandan bekleniyor. Biz bu tür bir politikaya baştan beri karşı çıkıyoruz. Çünkü bu ülkede yaklaşık 20 milyon çalışan insan var. Bunların he men hepsi, değil AB standardında yaşamak, neredeyse üçüncü dünya ülkeleri düzeyinde yaşıyor. Hükümet ülkenin AB’ye alınabilmesi için yasal düzenleneler ve iyileştirmeler yapıyor. Fakat ülke halkının üçüncü dünya hayat standartlarında yaşaması için baskı yapıyor. Önce insanınızı girmek istediğiniz birliğin insanları gibi yaşatın, en azından gayret gösterin ve inandırıcı olun. Eğer insanlarınıza insanca bir yaşam sunarsanız kağıt üzerindeki sorunları zaten halledersiniz” şeklinde açıklama yaptı.

4 Gün kar, soğuk ve fırtına

Sun, 19 Oct 25 14:41:35 +0300

Günlerdir beklenen soğuk ve kar yağışlı hava, dün geceden itibaren etkisini göstermeye başladı. Tüm Türkiye önümüzdeki dört günü kar yağışı altında geçirecek. Meteoroloji yetkililerinden alınan bilgilere göre Gaziantep 4 gün yoğun kar yağışı altında olacak. Hava sıcaklığı ülke genelinde 10 derece düşecek. Önümüzdeki üç günde en düşük hava sıcaklıkları İstanbul’da -3, Ankara’da - 10, İzmir’de 1, Antalya’da 4. Adana’da 3, Erzurum’da -20, Samsun’da -5, Diyarbakır’da -8 derece olacak.

Ülfet sermayesizlikten perişan duruma geldi

Sun, 19 Oct 25 14:40:55 +0300

2 yıldan beri yüzde 20 kapasite ile çalışan fabrika, sermayesinin 4 milyara çıkarılması düşünülüyor Nizip Ülfet yağ fabrikasının özel sektöre devredildiği yolundaki haberlerin gerçek olmadığı söylendi. Ülfet Genel Müdürü Turhan Altan, 31 Mart’ta toplanacak genel kurulun yalnızca Ülfet sermayesini 4 milyara çıkarma kararı alacağını söyledi. Altan, Ülfet'in sermaye azlığı nedeniyle iki yıldan beri faaliyetlerini yapamaz hale geldiğini, sermayenin 1981 yılında 100 milyon olarak belirlenirken de yetersiz kalacağının bilindiğini ifade etti. Fabrika ve kapasitenin çok büyük olmasına karşın, nakit para bulunmadığı için sürekli faizli kredilerin kullanıldığı ve Ziraat Bankasına borçlanıldığı belirtildi. Şirketin işlemesi için, sermaye artırımı kanaatine varıldığı, ancak bu düşüncenin her zaman ileri bir tarihe ertelenmesi sonucu borçların daha da kabardığı söylendi. Turhan Altan, sermayenin dört milyara çıkarılmasının da yeterli olmayacağını, şirketin sigorta, banka ve işçilere olan borçlarının ödenmesinden sonra kalan paranın ancak işletmenin sermayesine yeteceğini bildirdi. Makinaların yenilenmesi için ayrıca tesis yenileme kredisi alınacağını söyledi. Ülfet tesislerinin bölgede önemli bir yer tuttuğuna da değinen Altan Ülfet'in yarı devlet kuruluşu olmasının ve bölgede kamu hizmeti görmesinin, hizmetin devamlı olmasını gerektirdiğini, Ülfet sayesinde zeytin ve yağ alımlarında üreticinin ezilmesinin önlendiğini belirtti. Faaliyetlerini ayçiçek yağı, ham zeytinyağı ve sabun olarak sürdürdüklerini bildiren Genel müdür, iki yıldan beri yüzde 20-25 oranında kapasiteyle çalışıldığını söyledi. Faaliyetlerinin iç piyasaya dönük olduğunu ancak, Ürdün, Suriye, İran, Irak, Pakistan ve Çin'den talepler geldiğini bildirdi. Taleplerin sevindirici olduğunu vurgulayarak, sermaye artırımından sonra ihracatın düşünüldüğünü ifade etti.

200 işçi çalıştıran fabrika bu halde bırakılmamalı

Sun, 19 Oct 25 14:40:27 +0300

Sermayesi 4 milyara çıkarılacak olan Ülfet tesislerinde 200 civarında işçi çalışıyor. İşçilerle birlikte bakmak zorunda oldukları ailelerinin sayısı ise 2 bine ulaşıyor. Bu kadar insana ekmek kapısı sağlayan Ülfet'in yalnızca kâr zarar yönü yanında sosyal yanı da ağırlık taşıyor. Tesislerde yılda 6 bin ton rafine yağ, değirmen ve un fabrikasın da ise 15 bin ton üretim yapılıyor. Prina tesisleri yıllık 12 bin ton kapasiteyle, sabun fabrikası ile dolum tesislerinin de 6 şar bin ton kapasiteyle çalıştığı belirtiliyor. Sermayesinin yüzde 50’si Ziraat Bankası'na ait olan Ülfet'e yüzde 21 oranında Çukobirlik, yüzde 19.5 oranında da Güneydoğu Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ortak bulunuyor. Geri kalan hissenin de Vakıflar Bankası ve bazı özel kişilere ait olduğu açıklandı. Ülfet Genel Müdürü, şu anda sermayenin 4 milyara çıkarılmasıyla yalnızca tesislerin tam kapasiteyle çalışır hale gelmesinin amaçlandığını, ilerde kâr elde etmek için özel sektöre ayrılan payın artırılmasının düşünülebileceğini söyledi.

Şehir yabancı dilenci kadınların istilasına uğradı

Sun, 19 Oct 25 14:40:01 +0300

Yaşlı dilencilerin yanında yardımcıları var Son birkaç gün için de şehrimiz yabancı kadın dilencilerin işgaline uğradı adeta. Yaşlıların yanında yardımcı bir kız veya erkek çocuğu olduğu halde dileniyor. Güzlükle yürü yor ve konuşuyor pozisyonlarında. Bazıları ise kaldırımın bir köşesine ilişiyor, önüne bir de tas koyarak dileniyor. Genç kadınlar ise kucaklarında bir çocuk, herkesin duygusunu istismar ederek dileniyor. Yeni geldikleri, her hallerinden belli oluyor. Eski dilenciler özellikle kadınlara sakız gibi yapışarak para almadan bırakmıyordu.

Rotary Kulübün davetlisi olarak Amerikalı bir hanım gazeteci şehrimize geliyor

Sun, 19 Oct 25 14:39:32 +0300

Uluslararası ilişkiler uzmanı, Amerikalı bayan gazeteci Ann Taboroff, Rotary Kulübün davetlisi olarak Gaziantep’e geliyor. Ann Taboroff, 18 mart salı günü saat 14. 00'te Rotary Kulüp tarafından Ticaret Odasında düzenlenen “Amerikalı bayan gazeteci gözüyle Türkler ve Türkiye” konulu toplantıda konuşacak. Amerikalı bayan gazetecinin konuşmasını, isteyen yurttaşlar davetiyesiz olarak izleyebilecekler. Gazeteci Taborof, Ticaret Odasındaki toplantıdan sonra Gaziantep’in tarihi ve turistik yerlerini de gezecek. Ekonomist Prof. Erdoğan Alkin'i konuşmacı olarak Gaziantep'e davet eden Rotary Kulüp Kitap Fuarı açarak, Fotoğraflarla Gaziantep Savunması sergisi düzenleyerek ve ayrıca Kültür Müdürlüğü ile işbirliği yaparak hazırladığı Gaziantep'i tanıtıcı kitap ve broşürlerle kentimizin sosyal ve kültürel hayatına katkıda bulunmuştu.

Güzelbey ve Kocalar’ın görevine son verildi

Sun, 19 Oct 25 14:39:02 +0300

Bir süre önce zimmetlerine 147 milyon lira para geçirmek iddiasıyla tutuklanarak mahkeme önüne çıkarılan Ticaret ve Sanayi Odası muhasebe müdürü Dikmen Güzelbey ile veznedarı İzzet Kocalar’ın görevine son verildiği açıklandı. Ticaret ve Sanayi Odası yönetim kurulunun zimmet olayının ortaya çıkarılmasından iki oturum sonra 3.1. 1986 tarihinde aldığı kararıla Güzelbey ve Kocalar'ın resmen görevden alındığı belirtildi.

Abdulkadir Çay, Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü'ne atandı

Sat, 18 Oct 25 16:00:19 +0300

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan atama kararına göre, Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü görevine Abdulkadir Çay getirildi. Abdulkadir Çay, Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü'ne atandı Daha önce çeşitli medya ve düşünce kuruluşlarında görev alan Çay, 2013’ten bu yana SETA Vakfı’nda Genel Müdür olarak görev yapıyordu. Yeni atama, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında duyuruldu. Abdulkadir Çay kimdir? Abdulkadir Çay, 2000 yılında Sakarya Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu ve aynı yıl Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde yüksek lisansa başladı. 25 farklı ülkede 60’tan fazla dış ticaret çalışmasına katılan Çay, lise yıllarından itibaren sivil toplum çalışmalarında yer aldı. 2013’ten bu yana SETA Vakfı’nda Genel Müdür olarak görev yapan Çay, Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü'ne atandı. Sputnik

Ehliyetini yenilemeyen 7 bin TL ödeyecek

Sat, 18 Oct 25 15:59:45 +0300

Eski tip sürücü belgelerini henüz yenilemeyenler için son tarih yaklaşıyor. 31 Ekim 2025’e kadar başvuru yapmayanların ehliyetleri geçerliliğini yitirecek. Yenileme ücreti şu anda 15 TL, ancak bu tarihten sonra 7 bin 438 TL’ye kadar yükselecek. Başvurular nüfus müdürlüklerinden yapılacak. İçişleri Bakanlığı, eski tip ehliyet sahiplerine kritik bir hatırlatma yaptı. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, eski tip sürücü belgeleri 1 Kasım 2025 itibarıyla geçerliliğini yitirecek. Vatandaşların 31 Ekim 2025’e kadar başvuruda bulunmaları gerekiyor. Bu tarihe kadar ehliyetini yenilemeyenlerin belgeleri resmen geçersiz sayılacak ve araç kullanmaları halinde cezai işlem uygulanabilecek. Yenileme ücreti 15 TL, sonrası 7 bin 438 TL İçişleri Bakanlığı, şu anda devam eden yenileme sürecinde eski tip ehliyetlerin sadece 15 TL karşılığında değiştirilebildiğini hatırlattı. Ancak süre dolduktan sonra bu ücretler ciddi oranda artacak: B sınıfı sürücü belgesi yenileme bedeli 7 bin 438 lira 60 kuruş olacak. A, A1, A2 ve F sınıfı belgeler için 3 bin 643 lira, B1, BE, C1, CIE, C, CE, DI, DIE, D, DE, G ve M sınıfları için ise 11 bin 235 lira ödenecek. Bu nedenle vatandaşların 31 Ekim 2025’e kadar işlemlerini tamamlamaları isteniyor. Ehliyet yenileme başvurusu nasıl yapılır? Ehliyet yenileme işlemleri için üç farklı kanal üzerinden randevu alınabiliyor: Alo 199 Çağrı Merkezi, NVİ mobil uygulaması, nvi.gov.tr adresi. Başvurular yalnızca nüfus müdürlükleri üzerinden gerçekleştiriliyor. Yeni tip sürücü belgeleri, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanıyor ve PTT aracılığıyla vatandaşların adreslerine gönderiliyor. Ehliyet yenilemede gerekli belgeler Ehliyet yenilemek isteyen vatandaşların başvuru sırasında aşağıdaki belgeleri ibraz etmeleri gerekiyor: Eski sürücü belgesi, Yetkili sağlık kuruluşundan alınmış sürücü sağlık raporu, Son 6 ay içinde çekilmiş biyometrik fotoğraf, MERNİS sisteminde kayıtlı açık adres bilgisi, 15 TL’lik yenileme bedelinin ödendiğine dair makbuz. Sputnik

Kamu personeline gelecek yıl 4,9 trilyon lira ödeme yapılacak

Sat, 18 Oct 25 15:58:49 +0300

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri personeline gelecek yıl 4,9 trilyon lira nakdi ödeme planlanıyor. 2026 bütçesinden personel giderleri için en büyük pay 1 trilyon 435 milyar 648 bin lirayla Milli Eğitim Bakanlığı'na ayrıldı. Sağlık Bakanlığı, 863,6 milyar lirayla ikinci sırada yer aldı. 2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nden derlenen bilgiye göre, kurumlara ayrılan 18 trilyon 928 milyar 815 milyon 484 bin liralık bütçenin yüzde 25,9'u personel giderleri için kullanılacak. En fazla pay Milli Eğitim Bakanlığı'na Bu kapsamda Milli Eğitim Bakanlığı, personel giderleri için 1 trilyon 435 milyar 648 milyon lira ile bütçeden en fazla payı aldı. Sağlık Bakanlığı personeli için ise 863 milyar 557 milyon liraya yakın ödenek aktarılacak. Emniyet Genel Müdürlüğü 412 milyar 250 milyon lirayla üçüncü sırada bulunurken Milli Savunma Bakanlığına 395 milyar 725 milyon lira ayrıldı. Jandarma Genel Komutanlığı personel giderleri gelecek yıl yaklaşık 287 milyar 90 milyon lira, Adalet Bakanlığı personel giderleri 245 milyar 799 milyon lira, Diyanet İşleri Başkanlığı personel giderleri 148 milyar 800 milyon lira olarak belirlendi. Tarım ve Orman Bakanlığı personel giderleri için 72 milyar 881 milyon lira, İçişleri Bakanlığı personel giderleri için 70 milyar 142 milyon lira, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı personel giderleri için 73 milyar 473 milyon lira ayrıldı. Özel bütçeli idareler Özel bütçeli kurumların personeline gelecek yıl 594 milyar 804 milyon lira ödeme öngörülüyor. Buraya dahil olan yüksek öğretim kurumları personeli için 427 milyar 449 milyon lira aktarılacak. Özel bütçeli kurumlardan personel ödemesi için en yüksek kaynak 37 milyar lirayla Karayolları Genel Müdürlüğüne verilecek. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne 37,8 milyar lira ayrıldı. Orman Genel Müdürlüğü personeli için ise 30,6 milyar lira aktarımı yapılacak. Düzenleyici ve denetleyici kurumların personeli için 13 milyar 641 milyon lira ödeme öngörüldü. Bu kategoride Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 3 milyar lirayla ilk, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) 2,8 milyar lirayla ikinci sırayı aldı. Ödeneklerin ekonomik sınıflandırılmasına göre, bütçeden personel giderleri için toplam 4,9 trilyon lira, sosyal güvenlik devlet primi gideri için ise 599,7 milyar lira ayrıldı. T24

Muayenehane, emlakçı ve galericiden harç alınacak

Sat, 18 Oct 25 15:58:01 +0300

Muayenehane, emlakçı ve galericiden 20 bin TL, kuyumcudan 30 bin TL harç alınacak: Büyükşehirlerde bir kat artırım olacak Harca tabi olmayan bazı mesleklerde faaliyet gösterenlerden yeni yıldan itibaren her yıl harç alınacak. Harç tutarı kuyumcularda 30 bin TL, galerici ve emlakçıda 20 bin TL, muayenehanede 20 bin TL olacak. Büyükşehirlerde bu harçlar bir kat artırımlı uygulanacak. Habertürk'ten Ahmet Kıvanç'ın haberine göre; TBMM’ye sunulan vergi kanunları ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinde birçok meslek için yıllık harç öngörüldü. Ticaret yetki belgeleri için alınacak harçlar: Kuyum ticareti ile iştigal edilebilmesi için şubeler dahil kuyum işletmeleri adına düzenlenen yetki belgeleri 30.000 TL İkinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal edilebilmesi için şubeler dahil işletme adına düzenlenen yetki belgeleri 20.000 TL Taşınmaz ticaretiyle iştigal edilebilmesi için şubeler dahil işletme ve sözleşmeli işletmeler adına düzenlenen yetki belgeleri 20.000 TL Ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarına ait ruhsatnameler: Muayenehane uygunluk belgesi 20.000 TL Özel poliklinik ruhsatnamesi 30.000 TL Özel tıp merkezi ruhsatnamesi 50.000 TL Ağız ve diş sağlığı hizmeti sunulan özel sağlık kuruluşlarına ait ruhsatnameler: Ağız ve diş sağlığı muayenehanelerinden 20.000 TL Ağız ve diş sağlığı polikliniklerinden 30.000 TL Ağız ve diş sağlığı merkezlerinden 40.000 TL Ağız ve diş sağlığı hastanelerinden 40.000 TL Büyükşehirlerde artırımlı olacak Buraya kadar sayılan harçlar büyükşehir belediyesi olan illerde, bir önceki takvim yılının son günü itibarıyla nüfusu 30.000’i geçmeyen ilçeleri hariç olmak üzere bir kat artırımlı uygulanacak. T24

CHP’li Öztürkmen: PTT’nin en kıymetli 50 arazisi yağmalanıyor

Fri, 17 Oct 25 15:59:44 +0300

CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, PTT'ye ait toplam 326 bin metrekarelik 50 arsanın satışa çıkarılmasıyla ilgili Meclis araştırması açılmasını istedi. Öztürkmen, “PTT bir kamu kurumudur. Dolayısıyla varlıkları da kamuya aittir, yani halkın malıdır. Adeta yağma ettikleri kurumların dev zararlarını milli varlıkları satarak kapatmaya kalkmak bu millete ihanettir” dedi. CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, PTT'ye ait toplam 326 bin metrekarelik 50 arsanın satışa çıkarıldığı iddiasını TBMM gündemine taşıdı. Konuyla ilgili araştırma önergesi veren Öztürkmen, PTT'nin varlıklarının kamuya ait olduğunu belirterek, "Adeta yağma ettikleri kurumların dev zararlarını milli varlıkları satarak kapatmaya kalkmak bu millete ihanettir” dedi. CHP'li Öztürkmen'in CHP'li 20 milletvekilinin imzasıyla TBMM'ye sunduğu araştırma önergesinde şu ifadeler yer aldı: “Varlık Fonu yönetimindeki PTT (T.C. Posta ve Telgraf Teşkilatı) birçok kamu iktisadi kuruluşunun kaderini paylaşıyor. PTT 184 yıllık tarihinin en hazin dönemini yaşıyor. PTT 2019 yılında 1 milyar 218 milyon TL zarar açıklamıştı. Resmi raporlara göre zarar her yıl artarak devam etti. 2020'de 741 milyon TL, 2021'de 387 milyon TL, 2022'de 259 milyon TL, 2023'de 2 milyar 388 milyon TL, 2024'de ise 3 milyar 600 milyon TL zarar açıklandı. Son 6 yıldaki toplam zarar 8 milyar TL'yi aştı. PTT'de zarar tablosu kurumun ne kadar kötü yönetildiğini gözler önüne seriyor. Liyakatsiz yöneticiler eliyle Türkiye'nin en köklü kurumlarından biri can çekişiyor. Sadece kurumu batırmakla kalmadılar, PTT'ye ait en kıymetli gayrimenkulleri yok pahasına satıyorlar. 20’ye yakın ilde bulunan toplam 326 bin metrekarelik 50 arsa ve arazi satışa çıkartıldı. Şehirlerin en kıymetli bölgelerinde bulunan bu gayrimenkuller için toplam 2.2 milyar TL gibi bir tahmini bedel öngörülmüş. Yani PTT’nin en kıymetli arazileri yağma ediliyor! ''PTT NASIL BU HALE GELDİ?'' PTT bir kamu kurumudur. Dolayısıyla varlıkları da kamuya aittir, yani halkın malıdır. Adeta yağma ettikleri kurumların dev zararlarını milli varlıkları satarak kapatmaya kalkmak bu millete ihanettir. Çocuklarımızın geleceğinden çalmak demektir. Peki, PTT nasıl bu hale geldi? Bunun önemli örneklerinden bir tanesini belgeleriyle tekrar hatırlatıyorum. Gaziantep AKP İl Başkanlığı Whatsapp grubunda paylaşılan 9 Ocak 2025 tarihli mesajda PTT'ye alınacak personel için AKP yönetim kurulu üyelerinden birer isim isteniyordu. Eğer gelen isimler alınacak personel sayısından fazla olursa kura çekileceği belirtiliyordu. Gruptaki yazışmayı kamuoyuna açıkladım ancak aradan 8 ay geçmesine rağmen, bu açık usulsüzlükle ilgili hiçbir adım atılmadı. Görüyorsunuz, yüzbinlerce liyakatli gencimiz iş kuyruklarında beklerken, PTT'ye alınacak personel AKP gruplarında belirleniyor! İşte PTT böyle yönetildi. Daha doğrusu böyle batırıldı! Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamu varlıklarını peşkeş çekmek anlamına gelen özelleştirmelerin tam gaz gideceğini bütçe raporunda ilan etmişti. Kalan son milli varlıklarımız da tek tek satılıyor. 184 yaşındaki milli kuruluşumuz PTT’nin içinde bulunduğu durumdan kurtarılması, borç batağından çıkartılıp yeniden verimli hale getirilmesi ve kuruluşa ait milli varlıkların satışının durdurulması ulusal bir görevdir.” cumhuriyet

Her 6 şiddet vakasından biri ölümle sonuçlandı!

Fri, 17 Oct 25 15:59:02 +0300

Çocuklar en yakınlarındaki tarafından istismar ediliyor Acıbadem Üniversitesi ve İMDAT'ın son araştırmasına göre çocuk istismarındaki vakaların çoğu çocuğun en yakınındaki kişiler tarafından gerçekleştirilirken, her 6 şiddet vakasından 1’i ölümle sonuçlandı. Ayrıca istismarın en sık 'evde' yaşandığı tespit edildi. BirGün'ün haberine göre; Acıbadem Üniversitesi Suç ve Şiddetle Mücadele Merkezi ile Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği’nin (İMDAT) 2020–2024 yılları arasında gerçekleştirdiği araştırmada 864 çocuk istismarı vakası incelendi. Araştırmayı yöneten Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Polat, vakaların yüzde 83,1’inde mağdurun kız çocukları olduğunu belirterek, "Toplumsal cinsiyet rolleri, sessizlik kültürü ve utanma duygusu kız çocuklarını görünmez hale getiriyor" dedi. Vakaların çoğu 'evde' Araştırmaya göre, vakaların yüzde 71’inin cinsel, yüzde 19,5’inin fiziksel, yüzde 9,5’inin ise her iki tür istismarı içeriyor. İstismarın failleri arasında ilk sırada yüzde 27,1 ile babalar yer aldı. Bunu yabancılar (yüzde 15,9), komşular (yüzde 9,5), üvey babalar (yüzde 8,6), akrabalar (yüzde 6,2), öğretmenler (yüzde 3,6) ve anneler (yüzde 2,9) izledi. İstismarın en sık gerçekleştiği yer ise yüzde 37,8 ile çocuğun yaşadığı ev oldu. Sokak (yüzde 17,5), okul (yüzde 9,5), iş yeri (yüzde 8,9), araç (yüzde 3,2) ve yurtlar (yüzde 2,3) diğer öne çıkan mekanlar arasında yer aldı. Bulguları değerlendiren Prof. Dr. Polat, "Ev, çocuğun güven duygusunun temellendiği yer olmalı. Oysa veriler, güvenli alanın ihlal edildiğini gösteriyor" ifadelerini kullandı. Her 6 vakadan biri ölümle sonuçlandı Adli sürecin de değerlendirildiği araştırmada, 864 vakanın yüzde 77’sinde hukuki işlem başlatıldığı, yüzde 46,5’inde ise faillerin tutuklandığı bildirildi. Mağdurların yüzde 84’ü hayatta kalırken, yüzde 16’sı şiddet sonucu yaşamını yitirdi. "Bu oranlar, çocuğa yönelik şiddetin ölümcül bir toplum sorunu olduğunu açıkça gösteriyor" diyen Prof. Dr. Polat, çocuğun korunmasında ilk sorumluluğun ailede olduğunu vurguladı. Uzmanından uyarılar Prof. Dr. Oğuz Polat, çocukların kendilerini ifade edebilmeleri için ailelerin açık ve empatik bir iletişim kurması gerektiğini belirtti. Çocuklara beden sınırları, hayır deme hakkı ve iyi-kötü dokunuş ayrımının yaşlarına uygun şekilde anlatılması gerektiğini vurguladı. Araştırmada dijital ortamdaki risklere de dikkat çekildi. Siber zorbalık, online taciz ve pedofiliye karşı çocukların bilinçlendirilmesi gerektiğini belirten Polat, ebeveynlerin çocukların çevrimiçi hesaplarını denetlemesi ve dijital içerikleri birlikte keşfetmesinin önemine değindi. Polat, şu öneriler de bulundu: • Aileler, çocuklarıyla teknolojisiz zamanlar geçirerek duygusal farkındalıklarını artırmalı. • Çocuklara dijital kültür, haklar ve güvenlik kuralları basit ve anlaşılır bir dille anlatılmalı. • Ebeveynler, çocukların çevrimiçi hesaplarını güvenlik ayarlarıyla korumalı, şifre paylaşımını engellemeli. • Okullar, siber zorbalık konusunda farkındalık yaratmalı ve öğrenciler, öğretmenler, veliler arasında ortak bir anlayış geliştirmeli. • Sosyal medyada çocukların kişisel bilgileri paylaşılmamalı. • Çocukların dijital medya okuryazarlığı geliştirilmeli. T24

"Her 4 çocuğumuzdan biri yoksul her 5 çocuğumuzdan biri aç!"

Thu, 16 Oct 25 19:18:17 +0300

16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ… “Okullarda bir öğün yemek su” talebiyle açıklama yapan Öğrenci Veli Derneği, çocukların yardım nesnesi değil hak sahibi olduğuna vurgu yaptı Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre, yaklaşık 733 milyon insan açlıkla mücadele ediyor. 2,8 milyardan fazla insan sağlıklı beslenemiyor. Beş yaş altı çocukların yaklaşık yüzde 22’si yaşına göre çok kısa boylu, yüzde 7’sinin de boyuna göre kilosu çok düşük durumdadır. Bu veriler tüm bireylerin sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişim hakkına sahip olmadığını, küresel boyutta gıda sistemlerinin kırılgan bir yapıda olduğunu ve dayanışmaya ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. "Okul yemeği okul terki döngüsünü kırabilir" Türkiye'de çocuklar açısından ortaya çıkan tablo ise Öğrenci Veli Derneği'nin (Veli-Der) “Okullarda bir öğün yemek su” talebiyle yaptığı basın açıklamasıyla ortaya konuldu. Her çocuğun ücretsiz, sağlıklı ve besleyici bir öğün okul yemeğine erişim hakkını savunduklarını belirten Veli-Der bu hakkın kamusal bir politika olarak hayata geçirilmesi ve bütçeden kaynak ayrılması talebini dile getirdi. Yoksulluk, okul terklerinin en önemli nedenlerinden biri Beslenmenin eğitim hakkının temeli olduğuna ve her çocuğun sağlıklı beslenme hakkına sahip olduğuna dikkat çeken Veli-Der açıklamasına şöyle devam etti: “Anayasamız, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları bildirgeleri; çocukların yeterli ve dengeli beslenmesini devletin güvencesine bırakmıştır. Ancak bugün Türkiye’de her 4 çocuktan biri yoksul, her 5 çocuktan biri açlıkla karşı karşıyadır. Yoksulluk, okul terklerinin en önemli nedenlerinden biridir. Okuldan kopan her çocuk, erken yaşta işçiliğe, çocuk evliliğine, istismara ve sömürüye açık hale gelmektedir. Okul yemeği programı, bu döngüyü kıracak en etkili kamusal politikadır. Okulda ücretsiz, sağlıklı bir öğün alan çocuk; okula devam eder, başarır, güçlenir, kendine güven duyar ve geleceğini kurar.” "Lütuf değil kamusal yükümlülük" Beslenme kadar, temiz içilebilir suya erişim de kamusal bir hak olduğuna dikkat çeken dernek, her okulda arıtma ve filtreleme sistemlerinin bulunması gerektiğine çocukların kolayca ulaşabileceği içme suyu noktaları oluşturulmasının önemine de değindi. Yoksulluk kader değil kamusal politika tercihi olduğuna ve derin yoksulluk yaşayan çocukların yardım nesnesi değil hak sahibi olduğuna vurgu yapıldı. Açıklamada, “Devletin görevi, bu hakları lütuf olarak değil, kamusal bir yükümlülük olarak yerine getirmektir. Okul yemeği uygulaması, sosyal devlet ilkesinin en somut göstergesidir. Bir yardım değil, bir hak; bir masraf değil, geleceğe yapılan en değerli yatırımdır.” ifadeleri kullanıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı “Beslenme Genel Müdürlüğü” kurulmalı Sorunların tespit edildiği açıklamada çözüme ilişkin talepler de sıralandı: - Derin yoksulluktan kaynaklı çocuklarımızda görülen gelişim gerilikleri için MEB, sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının okullarımızda sağlık taraması yaparak acil müdahale programları hazırlamalı, - Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı “Beslenme Genel Müdürlüğü” kurulmalı - Bu müdürlük illerde de yapılandırılmalı; gıda mühendisleri, diyetisyenler, hekimler, aşçılar ve mutfak personelleri güvenceli biçimde istihdam edilmelidir. - Okullarda yemekhane alanları oluşturulmalı, fiziki mekânı uygun olmayan bölgelerde merkezi kamusal mutfaklar kurulmalıdır. - Okul yemeği hizmeti taşerona devredilmemeli, kamu eliyle ve kamu kaynaklarıyla yürütülmelidir. - Her okulda temiz içme suyu altyapısı zorunlu hale getirilmelidir. - Bütçe görüşmelerinde okul yemeği ve temiz içilebilir su hakkı ayrı bir bütçe kalemi olarak ele alınmalı; bu haklar için yeterli kamu kaynağı ayrılmalıdır. - Okul yemeği bütçeye bir yük değil, Türkiye’nin bugününe ve geleceğine yapılan en güçlü yatırımdır. - Okul yemeği programlarında ekolojik üretim, küçük üreticiler ve kooperatifler desteklenmelidir. - Programlar demokratik denetime açık olmalı; okul aile birlikleri, sendikalar, meslek örgütleri ve sivil toplumun katılımıyla yürütülmelidir. - Sağlıklı beslenme ve su hakkı eğitim müfredatına entegre edilmeli; çocuklara, öğretmenlere ve velilere yönelik farkındalık çalışmaları yapılmalıdır. 16 Ekim Dünya Gıda Günü nedir? Dünya Gıda Günü Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün kuruluşunu anımsamak amacıyla her yıl 16 Ekim tarihinde kutlanan bir gündür. Dünya genelinde açlık ve gıda güvenliği gibi konularda farkındalık oluşturmayı amaçlayan Dünya Gıda Programı, Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu tarafından da kutlanmaktadır. T24

Sermayeyi doyuran değil çocukları aç bırakmayan politikalara ihtiyaç var

Thu, 16 Oct 25 19:16:31 +0300

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilciliği, iklim değişikliği, yanlış su yönetimi ve doğal kaynakların tahribatının, hem üretimi hem de gıdanın sürdürülebilirliğini tehdit ettiğine dikkat çekti TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Gamze Atar, “Bugün atılacak her adım, yarının çocuklarının tabağını; çiftçinin tarlasını; toplumun sağlığını belirleyecek. Güvenilir gıdaya ulaşmak bir ayrıcalık değil, herkesin temel hakkıdır ve bunu sağlamak için sermayeyi doyuran değil çocukları aç bırakmayan küresel politikalara ihtiyaç var’’ diye konuştu. Zeytinlik, mera ve ormanların maden şirketlerine açılması, su ve gıda güvenliğini ortadan kaldırdı Gamze Atar Kayabaşı, ‘’Tarım, sadece toprakla değil, su ile de doğrudan ilişkili. Zeytinliklerin, meraların, ormanların enerji ve maden şirketlerine açılması, sadece ekosistemi değil, aynı zamanda geleceğimizin su ve gıda güvencesini de ortadan kaldırıyor’’ şeklinde konuştu. Gıda enflasyonunu sadece iklim koşullarına bağlamak, sorumluluktan kaçmaktır 2026’ya girerken yaşanan zorlu iklim koşulları, zirai don, kuraklık ve aşırı sıcaklıkların, tarım üretiminde büyük kayıplara yol açtığını sözlerine ekleyen Kayabaşı, ancak bu durumun, yalnızca doğaya değil, yanlış politik tercihlere de bağlanması gerektiğinin altını çizdi. ‘’Gıda enflasyonunu sadece iklim koşullarına bağlamak, sorumluluktan kaçmaktır. Beslenme, özellikle çocuklar için sadece bir ihtiyaç değil, geleceğin sağlıklı nesillerini belirleyen temel bir hak. Bugün birçok çocuk yetersiz ve dengesiz beslenme nedeniyle hem fiziksel hem de zihinsel olarak geri kalma riskiyle karşı karşıya’’ uyarısında bulundu. Üretim maliyetlerini düşürmek ve yerli üretimi teşvik etmek öncelikli hedefler olmalı Kayabaşı, ‘’Okul yemeği programları sadece sosyal bir destek değil, kamusal bir zorunluluktur. Devlet, çocukların sağlıklı beslenmesini güvence altına almalı, her okulda nitelikli yemek hizmeti sunmalı, her çocuğa bir öğün ücretsiz yemek uygulaması tüm okullarda başlatılmalı. Kamu yararına olmayan gıda sistemi, ne üreticiyi korur ne de tüketiciyi doyurur. Çözüm; üretimden yana, üreticiyi destekleyen, kamu yararını önceleyen politikalar. Tarımsal girdilerde dışa bağımlılığı azaltmak, üretim maliyetlerini düşürmek ve yerli üretimi teşvik etmek öncelikli hedefler olmalı’’ ifadelerini kullandı. Bakanlık denetçi sayısı artırılmalı, teknik personel atamaları gecikmeden yapılmalı Gıda güvenliği için denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi çağrısında bulunan Kayabaşı, ‘’Bugün hala üretim izni beyana dayalı yapılıyor. Gıda sektöründe merdiven altı üretim yaygın şekilde devam ediyor. Gıda işletmelerinin yalnızca kayıt altına alınması değil, aktif ve yaygın denetimlerle kontrol edilmesi şart. Bakanlık denetçi sayısı artırılmalı, teknik personel atamaları gecikmeden yapılmalı’’ dedi. Sermayeyi doyuran değil çocukları aç bırakmayan küresel politikalara ihtiyaç var Dünya Gıda Günü’nün, sadece açlığı değil, aynı zamanda eşitsizliği, adaletsizliği ve uygulanan yanlış politikaları da göz önüne serdiğini belirten TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Gamze Atar Kayabaşı, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Gıda egemenliği; sadece üretmek değil, adilce bölüşmek demek. Bu nedenle hem küresel ölçekte hem yerel düzeyde ortak çözümler üretilmeli; doğayı, üretimi ve insanı merkezine alan bir dönüşüm başlamalı. Bugün atılacak her adım, yarının çocuklarının tabağını; çiftçinin tarlasını; toplumun sağlığını belirleyecek. Güvenilir gıdaya ulaşmak bir ayrıcalık değil, herkesin temel hakkıdır ve bunu sağlamak için sermayeyi doyuran değil çocukları aç bırakmayan küresel politikalara ihtiyaç var’’ Haber Merkezi

Esnafın yüzde 20’si işyerini kapattı

Thu, 16 Oct 25 19:15:34 +0300

Ekonomik krizin gün geçtikçe etkisi artırdığı Antep’te, maliyetlerin altında kalkmayan galericiler, kepenklerini indirmeye başladı Çarkların zor şartlar altında döndüğünü sözlerine ekleyen Gaziantep Oto Center Derneği Eski Başkanı Doğan Aslan, ‘’Bulunduğumuz çarşıda esnafın yüzde 20’si işyerini kapattı. Bunun yanı sıra heveslenip işyeri açanlarda var. Bizim iş, toplum nazarında kolay ve yapılacak bir iş olarak görülüyor. Özellikle genç arkadaşlarımız bu işe çok hevesli. Birkaç kişiyi bir araya gelip araç alıp tezgaha koyuyorlar. Ama bu şartlarda nereye kadar dayanabilirler bilemiyorum’’ tespitinde bulundu. Merkez Bankası’nın faiz indirimleri kredilere yansımadı Merkez Bankası’nın faiz indirimlerinin kredilere yansımadığını kaydeden Aslan, ‘’Merkez Bankası, faizleri indiriyor, ama şu ana kadar piyasalara yansıyan bir şey yok. Şu anda araç kredilerinde faiz oranı yüzde 3,5-4 arasında değişiyor. Piyasaların yeniden canlanması ve hareketlenmesi için araç kredi faiz oranlarının yüzde 2’nin altına düşmesi lazım. Geçmiş yıllarda araç kredileri yüzde 0,69’a kadar düştü. Bu oranla kredi kullanım uzun vadede ödemek koşuluyla ev ve araç alabildiler. Ama yüzde 3,5-4 faiz oranları ile kullanılan krediyi ödemek çok zor’’ açıklamasını yaptı. Ekonomi uzmanlarının, 2026 yılından da çok bir şey beklemeyin şeklinde açıklamaları var İkinci el araçların fiyatlarına değinen Aslan, ‘’Yıl içerisinde sıfır araçlarda fiyat artışları vergiden kaynaklı olarak yüzde 30-50 arasında yükselirken, ikinci el araçların fiyatları ise yüzde 10-20 arasında zamlandı. Günümüz ekonomik şartlarında, 2026 yılını nasıl gördüğümüzü konuşmak, doğmamış çocuğa don biçmeye benzer. Çünkü, ekonomi yöneticileri, 2023 yılında şartlar düzelecek dediler, 2024 yılında refaha kavuşacağız dediler. Ekonomi uzmanlarının, 2026 yılından da çok bir şey beklemeyin şeklinde açıklamaları var. Esnafın bu şekilde nereye kadar dayanacağını bilemiyoruz’’ ifadelerine yer verdi. Büyük araç filo şirketlerinin sektöre giriş yaptığını söyleyen Aslan, ‘’Büyük şirketler ihale düzenleyerek piyasa araçlarını ciddi komisyon karşılığında halka pazarlıyorlar. Bunun yanı sıra direkt olarak kendileri al-sat yapıyor. Bayilerin tümü, 1990 ve 2000’li yıllarda ikinci el araç takasa geldiğinde, aracı galericiye gönderirler, fiyat belirlenir, belirlenen fiyatı bayi kabul ederdi. Bayi sıfır araçtan kazanırdı, ikinci el araç satan esnafın, 10-15 veya 30 gün ödeme zamanı vardı. Bu süre zarfında aracını biniciye satar para kazanırdı. Günümüzde bu imkan kalmadı. Bayiler, kendilerinden sıfır kilometre araç alınmasa bile eski aracınızı satın alıp tezgahlarına koyup satıyorlar. Yani galericilik yapıyorlar’’ dedi. Gelir-gider arasındaki makas açıldı Gelir-gider arasındaki makasın açıldığına dikkat çeken Aslan, ‘’Önceki yıllarda idareli davrandığın sürece tasarruf yapabiliyordun. Fakat şimdi tam tersi bir durum yaşanıyor. Büyük araç filolarının sektöre girmesi birçok şeyi değiştirdi. Çünkü bu firmalarda binlerce araç var. Dolayısıyla bu işten ciddi kazançlar elde ediyorlar’’ değerlendirmesinde bulundu. Haber Merkezi

Tasarruf gerekçesiyle başlatılan uygulama yıllardır fayda sağlamıyor

Thu, 16 Oct 25 19:02:08 +0300

Ülkemizde kış saati uygulaması, 14 Mart 2016 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlükten kaldırıldı. 7 Eylül 2016'da Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren karar sonrasında saatlerin geri alınması uygulaması 30 Ekim 2016 itibariyle tamamen sona erdi İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Burkay Güçyetmez, ‘’Öğrencilerimizi daha fazla karanlığa mahkûm etmeyin bu yanlıştan artık dönün. Eğer bu yanlıştan dönülmezse 2025 yılında da Türkiye'de saatler geri alınmayacak, kış saati uygulamasına geçilmeyecek’’ dedi. Öğrenciler, öğretmenler, emekçiler gün ağarmadan karanlıkta güne başlamak istemiyor Her yıl Avrupa'da 26 Ekim'de kış saati uygulaması başladığını hatırlatan Güçyetmez, ‘’Tasarruf gerekçesiyle başlatılan bu uygulamanın yıllardır fayda sağlamadığı çok net. Hem enerji tasarrufunu arttıracak hem de toplumsal yaşamı bir bütün olarak daha iyi etkileyecek, gün ışığından etkin şekilde yararlanma üzerine düzenlemeler yapılmalı. Kış saati uygulamasına geri dönülmeli öğrencilerin, öğretmenlerin, velilerin istemediği çok zorlandığı bu çağ dışı uygulama son bulmalı. Öğrenciler, öğretmenler, emekçiler bu yıl da yine gün ağarmadan karanlıkta güne başlamak istemiyor’’ şeklinde konuştu. Eğer yanlıştan dönülmezse 2025 yılında da Türkiye'de saatlerin geri alınmayacağını ve kış saati uygulamasına geçilmeyeceğine dikkat çeken Güçyetmez, ‘’Sabit saat uygulamasının geçerli olduğu ülkemizde öğrencilerin karanlıkta okula gidip yine karanlıkta evlerine dönmeleri güvenlik yönünden oluşturacağı risklerle birlikte ayrıca öğrencilerin derslerindeki verimlilikleri ve de gelişimleri yönünden olumsuzluklar da devam edecek’’ ifadelerini kullandı. 2016 yılında Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile kaldırıldı Güçyetmez, ‘’Türkiye'de 2016 yılında Resmî Gazete ‘de yer alan Cumhurbaşkanlığı kararında, gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla bütün yurtta uygulanan mevcut ileri saat uygulamasının yani yaz saatinin kalıcı olması kararlaştırılmıştı. Kış saati uygulaması elektrik dağıtım bölgelerinin, üretim, iletim, dağıtım ve işletim olarak özel şirketlere devrinin, yani özelleştirmelerin hız kazandırıldığı 2016 yılında Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile kaldırıldı’’ hatırlatmasını yaptı. Danıştay tarafından kararın hukuki dayanağı olmadığına karar verildiği ve bu uygulamanın durdurulduğunu sözlerine ekleyen Güçyetmez, ‘’Danıştay kararı olmasına rağmen 2017'de alınan kararla yaz-kış saati uygulaması ülkemizde kaldırıldı. Bu durum, özellikle Avrupa ile olan saat farkının 1 saat artmasına neden olmakta. Yani Türkiye ile Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkeler arasındaki fark 2 saate çıkmakta. Bu yıl Avrupa ülkeleri, 26 Ekim’i 27 Ekim’e bağlayan gece saat 04.00’te saatlerini 1 saat geri alacak’’ dedi. Haber Merkezi

Finansmanlarda 20 puana kadar faiz veya kâr payı desteği verilecek

Thu, 16 Oct 25 19:00:27 +0300

GSO ev sahipliğinde, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) tarafından KOBİ’lerin üretim kapasitelerini artırmaya, verimliliklerini geliştirmeye ve rekabet güçlerini yükseltmeye yönelik olarak sunulan yeni destek programlarının tanıtıldığı “KOSGEB Destekleri Bilgilendirme Programı” düzenlendi. Risklerin arttığı bir dönemden geçiyoruz Programın açılışında konuşan GSO Yönetim Kurulu Üyesi Bora Tezel, ‘’Tüm dünyada belirsizlikler ve buna bağlı olarak risklerin arttığı bir dönemden geçiyoruz. Bu süreçte firmalarımızın daha rekabetçi olabilmeleri, dirençlerini artırmaları, yeniliklere adaptasyon ve pazar paylarını büyütebilmeleri kritik önem taşıyor. Bu doğrultuda; üreticilerimizin ve girişimcilerimizin en büyük ihtiyacı haline gelen, finansmana erişim ve maliyetler konusunda KOSGEB tarafından verilen destekler, işletmelerimizin bu süreçleri tamamlamasına önemli katkılarda bulunuyor’’ dedi. İşletme başına 50 milyon TL’ye kadar destek imkânı Programda sunum yapan KOSGEB Gaziantep İl Müdürü Muhammed Paksoy, açıklanan destek programlarının KOBİ’lerin büyüme hedeflerine önemli katkı sağlayacağını ifade ederek şu bilgileri paylaştı: “KOBİ’lerimizin dayanıklılığını, üretim gücünü ve verimliliğini artırmak amacıyla ‘Kapasite Geliştirme Destek Programı’ ve ‘Girişimci Destek Programı’nın 3. çağrısına çıkılmış bulunuyoruz. Ayrıca, ‘Küresel Rekabetçilik Destek Programı’ da halen devam ediyor. Bu programlar kapsamında işletmelerimizin makine-teçhizat, yazılım, personel, hizmet alımı ve işletme sermayesi gibi ihtiyaçları için finansman desteği sağlanacak. Kapasite Geliştirme Destek Programı’nda kredi üst limiti 20 milyon TL’ye kadar olup, 36 aya kadar vadeli finansmanlarda 20 puana kadar faiz veya kâr payı desteği verilecektir. Küresel Rekabetçilik Destek Programı kapsamında ise işletme başına 50 milyon TL’ye kadar destek imkânı bulunmaktadır. Bu programlarla KOBİ’lerimizin üretim kapasitelerini artırmalarını, istihdam sağlamalarını ve küresel pazarlarda daha güçlü hale gelmelerini hedefliyoruz” şeklinde konuştu. Tezel, ‘’Kapasite Geliştirme Destek Programı’ndan faydalanacak firmalarımızın, Gaziantep Model Fabrika’dan Yalın Olgunluk Değerlendirme Analizi (YODA) Raporu’nu Alması Gerekmektedir. Ayrıca, firmalarımızın rekabet gücünü artırması için yalın üretimin yanı sıra, dijitalleşme alanında da çalışmalar yaparak işletmelerini dijitalleştirmeleri büyük önem taşımakta olup, KOSGEB tarafından KOBİ dijital dönüşüm destek programı devam etmektedir. Firmalarımızın sunulan imkanları; sürdürülebilirlik, değişim ve dönüşüm için muhakkak değerlendirmeleri gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz” ifadelerini kullandı. Haber Merkezi

“Esnaf Sofrası Sonbahar Festivali” 29 Ekim’de başlıyor

Thu, 16 Oct 25 18:59:14 +0300

Gaziantep Lokantacılar, Kebapçılar, Pastacılar, Tatlıcılar, Baklavacılar ve Kafeteryacılar Esnaf ve Sanatkârları Odası tarafından düzenlenen “Esnaf Sofrası Sonbahar Festivali”, 29 Ekim-2 Kasım 2025 tarihleri arasında Festival Parkı’nda yapılacak. Beş gün sürecek festivalde, Gaziantep’in köklü mutfak kültürü, usta ellerin emeği ve esnaf dayanışmasının bereketi bir araya gelecek. Yöresel tatların tanıtılacağı, konserlerin ve çeşitli etkinliklerin yer alacağı festivalde ziyaretçiler, Gaziantep mutfağının zenginliğini yerinde deneyimleme fırsatı bulacak. Gaziantep Lokantacılar, Kebapçılar, Pastacılar, Tatlıcılar, Baklavacılar ve Kafeteryacılar Esnaf ve Sanatkârları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Katmerci, festivalin amacını şu sözlerle ifade etti: “Gaziantep mutfağı, sadece lezzetleriyle değil, aynı zamanda dayanışma ve emeğin simgesiyle de dünyada örnek bir değerdir. Biz de bu festivalle hem Cumhuriyetimizin 102. yılını kutluyoruz hem de Gaziantep esnafının üretkenliğini, misafirperverliğini ve ahilik ruhunu halkımızla buluşturuyoruz.” Festival boyunca Konserler, yöresel lezzet tanıtımları, gastronomi gösterileri ve çeşitli sürpriz etkinlikler, yarışmalar ve hediyeler gerçekleştirilecek. Haber Merkezi

Her 3 öğrenciden 1'i zorbalıkla karşı karşıya

Thu, 16 Oct 25 18:58:42 +0300

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de akran zorbalığı artıyor. Rakamlara bakıldığında her 3 çocuktan 1'i hem zorba hem mağdur konumda. Zorbalığa uğrayan çocukların yüzde 60'ı ise yaşadıkları karşısında 'sessiz' kalmayı seçiyor. Türkiye'de çocuklar ve gençler arasında 'akran zorbalığı' giderek artıyor. Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği (İMDAT) ile Acıbadem Üniversitesi Suç ve Şiddetle Mücadele Merkezi'nin (ASUMA), 500 erkek lise öğrencisiyle 'akran zorbalığına' dair yaptığı araştırmaya göre, öğrencilerin yüzde 58'i zorbalık sürecine bir şekilde dahil oluyor. Neredeyse her üç öğrenciden biri hem zorba hem mağdur konumunda, her beş öğrenciden neredeyse ikisi doğrudan mağduriyet yaşıyor. Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Polat, araştırmanın sonuçlarını Sputnik Türkiye'ye değerlendirdi. Her 3 öğrenciden 1'i zorbalıkla yüzleşmek zorunda kalıyor İmdat.org verilerine göre, Türkiye'de çocuk ve gençler arasında akran zorbalığının ciddi bir artış gösterdiğinin altını çizen Prof. Dr. Oğuz Polat, "Platformun 2024 raporuna göre başvuruların yaklaşık yüzde 38’i okulda veya çevrimiçi ortamda yaşanan zorbalıklarla ilgili. Yapılan saha araştırmalarında ise her 3 öğrenciden 1’inin bir şekilde akran zorbalığına maruz kaldığı ya da tanık olduğu belirtiliyor" dedi. Zorbalığa uğrayan çocukların yüzde 60'ı 'susuyor' Prof. Dr. Polat'ın dikkat çektiği en önemli noktalardan biri de, zorbalığa uğrayan çocukların yüzde 60'ı bu durumu kimseyle paylaşmaması. Diğer bir nokta ise 'zorbalığa uğrayan çocuğun zorba' olması. Araştırma sonuçlarına göre bazı çocuklar hem zorba hem de mağdur rolünde. “Her üç öğrenciden biri hem zorba hem de mağdur konumunda" diyen Prof. Dr. Polat, "Bu çocuklar genellikle önce zorbalığa uğruyor, ardından kendilerini korumak veya gruba ait olmak için benzer davranışlara yöneliyorlar. Bu durum “öğrenilmiş zorbalık döngüsü” olarak tanımlanıyor. Ayrıca araştırma, zorbalığın yalnızca mağdur çocuklar üzerinde değil, zorbalık yapan çocuklar üzerinde de uzun vadeli psikolojik etkiler yarattığını ortaya koyuyor; bu çocuklarda öfke kontrol sorunları ve empati eksikliği öne çıkıyor." diye anlattı. En çok hangi 'zorbalık' çocukları ve gençleri tehdit ediyor Akran zorbalığı en çok hangi şekillerde kendini gösteriyor sorusunu ise Prof. Dr. Polat şöyle yanıtlıyor: "Türkiye’de fiziksel zorbalık hala yaygın olsa da, psikolojik ve dijital zorbalık giderek artıyor. Özellikle alay etme, dışlama, sosyal medya üzerinden aşağılama veya dedikodu yayma gibi davranışlar son yıllarda öne çıkıyor. Kız öğrencilerde sözel ve sosyal dışlama daha fazla görülürken, erkeklerde fiziksel zorbalık oranı daha yüksek. Kız çocukları arasında zorbalık biçimi genellikle fiziksel değil, sosyal dışlama, manipülasyon ve dedikodu şeklinde ortaya çıkıyor. Sosyal medya kullanımının artmasıyla birlikte bu tür zorbalıklar daha görünür hale geldi. Uzmanlar, kız çocuklarının ilişkisel güç kullanımı yoluyla zarar vermeyi öğrenmesinin, toplumda “dolaylı saldırganlığın” artmasına işaret ettiğini belirtiyor. Araştırmada, yüz yüze zorbalığın siber zorbalığa kıyasla ruh sağlığı üzerinde daha yıkıcı sonuçlar doğurduğunu belirten Prof. Dr. Oğuz Polat, “Bulgular, geleneksel yani yüz yüze zorbalığın, siber zorbalığa göre ruh sağlığı üzerinde daha yıkıcı etkiler yarattığını ortaya koydu. Yüz yüze zorbalığın fiziksel yakınlık ve doğrudan etkileşim içermesi, mağdurların kendilerini daha savunmasız hissetmesine yol açıyor” diye konuştu. Akran zorbalığı en çok hangi yaş grubunda yaşanıyor? Prof. Dr. Polat akran zorbalığının en sık ilkokulun son dönemleri ile ortaokul yıllarında yani 9-14 yaş grubu arasında görüldüğüne dikkat çekerken, "Bu yaş aralığında çocuklar sosyal ilişkilerde daha aktif olmaya başlıyor, grup içi statü ve güç dengeleri ön plana çıkıyor. Lise döneminde ise özellikle çevrimiçi zorbalık biçiminde devam edebiliyor" diye anlattı. Çevrimiçi zorbalık son 3 yılda yüzde 45 arttı Peki sosyal medya ve oyunlar çocuklarda zorbalığı daha da artırıyor mu? Özellikle son dönemde ‘şiddete’ başvuran kişilerin toplumda daha popüler olduğunu görüyoruz. Bu da çocuklar arasında zorbalığı tetikleyen bir durum mu? Prof. Dr. Polat buna 'evet' yanıtını verirken sözlerini şöyle sürdürdü: "İmdat.org verilerine göre çevrimiçi zorbalık son 3 yılda yüzde 45 oranında artış gösterdi. Sosyal medya, çocuklar için hem kimlik hem güç alanı haline geldiği için, “beğeni” veya “takipçi” kazanmak uğruna aşağılayıcı davranışlar yaygınlaşabiliyor. Şiddetin medya ve dijital platformlarda “güç göstergesi” olarak sunulması da çocuklarda bu davranışların meşru görülmesine neden olabiliyor." Zorbalığı önlemek için ne yapmak gerekiyor? Zorbalığın önlenmesi için 'zorbalığa karşı açık bir politika belirlenmesi' gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Polat, "Öğretmenlerin farkındalık eğitimleri alması ve çocuklara güvenli paylaşım alanları sunulması önemli. Aileler ise çocuklarının duygusal değişimlerini gözlemlemeli, “neden” yerine “nasıl hissediyorsun?” gibi empatik iletişim kurmalıdır. Düzenli veli-öğretmen iletişimi ve rehberlik desteği de zorbalığın önlenmesinde kritik rol oynar. Zorbalığa maruz kalan çocuklarda anksiyete, depresyon, okuldan uzaklaşmave özgüven kaybı sık görülür. Uzun vadede sosyal ilişkilerden kaçınma, öfke sorunları ve hatta intihar düşüncelerine varan sonuçlar oluşabiliyor. Toplumsal ölçekte ise empati yoksunluğu ve şiddetin normalleşmesi gibi ciddi etkiler gözleniyor." diye konuştu. sputnik

Özel sektörün dış borcunda 3,7 milyar dolarlık artış

Thu, 16 Oct 25 18:57:57 +0300

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) verilerine göre, özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu ağustos ayında bir önceki ay sonuna göre 3,7 milyar dolar artarak 202,5 milyar dolar oldu. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Ağustos 2025 özel sektörün yurt dışından sağladığı kredi borcu istatistiklerini yayımladı. Verilere göre, özel sektörün yurt dışı kredi borcu Ağustos sonunda bir önceki aya kıyasla 3,7 milyar dolar artarak 202,5 milyar dolara çıktı. Vadeye göre bakıldığında, uzun vadeli borç 4,3 milyar dolar artışla 192,4 milyar dolar olurken, kısa vadeli borç (ticari krediler hariç) 0,6 milyar dolar azalarak 10,1 milyar dolara geriledi. Finansal kuruluşların toplam borcu Ağustos'ta 2 milyar dolar, finansal olmayan kuruluşların borcu ise 1,7 milyar dolar artış kaydetti. Uzun vadede finansal kuruluşların borçları 2,6 milyar dolar, finansal olmayan kuruluşların borçları 1,7 milyar dolar yükseldi. Kısa vadede ise her iki kesimde de düşüş görüldü. En fazla borçlanma payı dolarda Döviz kompozisyonuna göre, yurt dışı borçlanmada en yüksek payın ABD dolarında olduğu belirlendi. Uzun vadeli borçların yüzde 57,8'i dolar, yüzde 32,5'i euro, yüzde 2,1'i Türk lirası ve yüzde 7,7'si diğer döviz cinslerinden oluştu. Kısa vadeli borçlarda ise Türk lirasının payı yüzde 48,3 ile öne çıktı. Ağustos sonu itibarıyla özel sektörün 1 yıl içinde ödemesi gereken yurt dışı borç miktarı 62,7 milyar dolar olarak hesaplandı. Bu tutarın 40,3 milyar doları bankalara, 17,2 milyar doları finansal olmayan kuruluşlara, 5,2 milyar doları ise bankacılık dışı finansal kuruluşlara ait. T24

Kredi kartı borçları ödenemedi borç sarmalı gittikçe derinleşti!

Thu, 16 Oct 25 18:57:24 +0300

Vatandaş temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Eylül 2025 verilerine göre; vatandaşların geçim sıkıntısı arttı. Araştırmaya katılanların %18,3’ü Eylül ayında tüm fatura ve aidatlarını ödeyemedi. Ayrıca araştırma sonuçlarına göre katılımcıların %61'i elektrik, yüzde 52,7'si su, yüzde 44,5'inin doğalgaz fatura ödemeleri aksadı. Vatandaşların yüzde 31,4'ü temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığını söyledi. İPA her ay yayımladığı İstanbul Barometresi araştırmasının Eylül 2025 sayısı, ekonomik krizin derinleştiğine işaret etti. Katılımcıların yüzde 37,8’i Türkiye ekonomisinin kötüleşeceğini, yalnızca yüzde 21,9’u iyileşeceğini düşündüğünü belirtti. Kendi ekonomik durumunun iyileşeceğini düşünenlerin oranı da yüzde 26,1 ile sınırlı kaldı. Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 40’ı kredi kartı borcunun yalnızca asgarisini ödeyebildi. Tüm borcunu ödeyebilenlerin oranı bir ayda yüzde 47,6’dan yüzde 40,6’ya düştü. Alt gelir grubundaki katılımcıların yüzde 11,3’ü hiçbir ödeme yapamadığını bildirdi. İPA uzmanları bu eğilimin, hanede borç sarmalının derinleştiğini ve gelirlerin krediye bağımlı hale geldiğini vurguladı. Temel ihtiyaçlar karşılanamadı Katılımcıların yüzde 53,9’u “geçinmekte zorlandığını”, yüzde 31,4’ü ise artık temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığını söyledi. Bu oran bir önceki ay yüzde 22,1 seviyesindeydi. Raporda, “Eylül ayı itibarıyla İstanbul’da her üç kişiden biri temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor” tespiti yapıldı. Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 49,5’i hanesinde yeterli gıdaya ulaşamama endişesi yaşadı. “Sıklıkla endişe duydum” diyenlerin oranı ise yüzde 17,9’a çıktı. Gıda harcamaları, İstanbul’daki yaşam maliyetinin en hızlı artan kalemi olmaya devam ediyor. Fatura krizi Eylül ayında katılımcıların yüzde 18,3’ü tüm fatura ve aidatlarını ödeyemediğini bildirdi. En çok aksayan ödemeler arasında: Elektrik faturası (yüzde 61) Su faturası (yüzde 52,7) Doğalgaz faturası (yüzde 44,5) yer aldı. Halkın gündemi ekonomi, adalet ve güvenlik İPA’nın gündem araştırmalarına göre eylül ayında İstanbul’da halkın öncelikli gündemi ekonomi, adalet ve toplumsal güvenlik oldu. İPA'dan yapılan değerlendirmede, "İstanbulluların ekonomik dayanıklılığı hızla zayıflıyor. Gelir-gider dengesinin bozulması, yaşam maliyetindeki artış ve borçluluk, sosyal refah üzerinde ciddi baskı yaratıyor" ifadeleri kullanıldı. T24

1,61 milyar TL otomatik ödenecek

Thu, 16 Oct 25 18:56:16 +0300

Elektrik kesintisi tazminatları doğrudan faturalara yansıtılacak Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun kararıyla yıllık ve uzun süreli elektrik kesintilerinden kaynaklanan 1,61 milyar TL tutarındaki tazminat, herhangi bir başvuru gerekmeksizin hak sahiplerinin faturalarına yansıtılarak ödenecek. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), tüketicilerin elektrik kesintilerinden doğan haklarının korunması adına önemli bir adım attı. EPDK tarafından yapılan açıklamaya göre, 02.10.2025 tarihli ve 13829 sayılı Kurul Kararı ile Elektrik Piyasasında Dağıtım ve Perakende Satış Faaliyetlerine İlişkin Kalite Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik kabul edilerek, Resmî Gazete’de yayımlanmak üzere Cumhurbaşkanlığı’na gönderildi. Yeni düzenlemeyle birlikte, yıllık kesintiler, uzun süreli kesintiler ve ticari kalite işlemlerindeki eksiklikler nedeniyle oluşan tazminatlar artık doğrudan tüketicilerin faturalarından düşülerek ödenecek. Bu kapsamda, düzenlemenin yürürlüğe girmesi ile elektrik dağıtım ve tedarik şirketlerinin kullanıcılara ödemesi gereken toplamda 1 milyar 610 milyon TL’lik tazminat, herhangi bir başvuru gerekmeksizin hak sahiplerinin faturalarına yansıtılacak. Yeni sistem sayesinde tüketiciler faturalarında; tazminatın türü, toplam tazminat tutarı, faturada mahsuplaşılan miktar ve varsa sonraki aylarda mahsuplaşacak tutar gibi bilgilere ulaşabilecek.t24

Türkiye’de hava kalitesi iyi il yok

Thu, 16 Oct 25 18:55:40 +0300

Geçen yıl 62 binden fazla insan hava kirliliğinden öldü Yapılan hesaplamalara göre Türkiye'de 2023 ve 2024'te, ince partikül madde PM2.5 kirliliği nedeniyle sırasıyla 63 bin 851 ve 62 bin 644 erken ölüm meydana geldi. Bu, 30 yaş üstü nüfusta tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 13'ünün hava kirliliğine atfedilebileceği anlamına geldi. 2024'te hava kalitesi iyi il yok Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP), kuruluşunun 10. yılında Türkiye'nin hava kirliliği gerçeğini yeniden gündeme taşıyor. 2016'dan bu yana düzenli olarak yayınlanan Türkiye'nin hava kirliliği karnesi Kara Rapor'un yedincisi, Kara Rapor 2025 İstanbul'da düzenlenen basın toplantısında açıklandı. Kara Rapor 2025'e göre Türkiye'de partikül madde PM2.5 hava kirliliğinin ekonomik karşılığı bir yılda yaklaşık 138 milyar dolar. Bu, Türkiye'nin 2024 yılı gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 10'una eşit. Uzmanların, Türkiye'nin hava kirliliğiyle mücadelesinin son 10 yıllık tarihini ve geleceğini değerlendirdiği etkinliğin açılış konuşmasını yapan Temiz Hava Hakkı Platformu Yürütme Kurulu Üyesi ve Türk Tabipleri Birliği THHP Temsilcisi Prof. Dr. Gamze Varol, 10 yıl önce, farklı alanlarda uzmanlaşmış sağlık meslek örgütleri, çevre ve iklim örgütleri ortak bir amaç etrafında bir araya geldiğini söyleyerek şöyle konuştu: "Herkes için temiz hava! Şu bilgi ve inançla yola çıktık: Temiz hava, sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez ve temel bir insan hakkı. Kurulduğu günden bu yana Temiz Hava Hakkı Platformu hekimlerden mühendislere, akademisyenlerden çevre aktivistlerine kadar çok farklı sesin buluştuğu ortak bir zemin, güçlü bir sivil toplum ağı haline geldi. Bu zeminde bilim ile toplumsal talepleri birleştirerek daha adil ve sağlıklı bir gelecek için mücadele ediyoruz. Hepimizin sağlığını ve geleceğini yaşamsal düzeyde geliştirecek politikalar için tam 10 yıldır çalışıyoruz; aynı doğrultuda çalışmayı sürdüreceğiz. Bu vesileyle platforma katkı sunan, destek veren her kuruma, her bireye teşekkür ediyoruz." THHP Koordinatörü Deniz Gümüşel ise şöyle konuştu: "Her yıl olduğu gibi bu yıl da Kara Rapor'da, Türkiye'deki hava kalitesiyle ilgilisi sorunları ve somut çözüm önerilerini ortaya koyduk. Özetle diyebiliriz ki kağıt üzerinde Avrupa Birliği (AB) standartlarına yakın ancak sağlıklı havaya uzağız. Türkiye'de hava kalitesinin, politikaların ve uygulamaların 10 yıllık seyrini gözler önüne serdiğimiz Kara Rapor 2025'te bir ilki de gerçekleştirdik: Hava kirliliğinin neden olduğu erken ölümlerin Türkiye ekonomisine etkisini hesapladık. Soluduğumuz havadaki en tehlikeli maddelerden biri olan PM2.5'in yarattığı kirlilik, 2024 gayri safi yurt içi hasılasının 10'da biri kadar mali yük oluşturuyor. Bu tablo, sorunun sadece sağlıkla sınırlı kalmadığını, ekonomik refahı da sarstığını açıkça gösteriyor. Bu çalışmayla karar vericilere politika kararlarında göz önünde tutmaları gereken çok önemli bir bilgi sunuyoruz: Hava kirliliğinin ekonomik bedeli. Konunun uzmanı analistler bu çalışmada, İstatistiksel Yaşam Değeri'ni (Value of Statistical Life - VSL) temel aldı. İstatistiksel Yaşam Değeri, bir insanın hayatının "parayla ölçülmesi' anlamına gelmez; toplumun ölüm riskini azaltmak için ne kadar harcamaya razı olduğunu gösterir." GSYH'nin yüzde 10'u havaya karışıyor Kara Rapor 2025'e göre Türkiye'de partikül madde PM2.5 hava kirliliğinin ekonomik karşılığı bir yılda yaklaşık 138 milyar dolar. Bu, Türkiye'nin 2024 yılı gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 10'una eşit. 2024'te hava kalitesi iyi il yok Kara Rapor'a göre 2024'te hiçbir ilin yıllık ortalama hava kalitesi Dünya Sağlık Örgütü'nün önerdiği kılavuz değerlere göre temiz değil. Osmaniye, Iğdır ve Malatya partikül madde kirliliği en yüksek ilk üç il oldu. Kirliliğin en önemli kaynaklarından biri trafik olarak ortaya çıktı. En kirli ilk 10 ile bakıldığında bu illerin Akdeniz bölgesinin doğusunda ve güneydoğu Anadolu'da yoğunlaştığı gözlendi. Sanayinin ve termik santrallerin olduğu bölgeler olan Bursa Kestel, Osmaniye ve Şırnak'ta halk, 250 günün üzerinde yani yılın yüzde 70'inde sağlıksız havaya maruz kaldı. Osmaniye halkı, 2024 yılı boyunca ortalamada 83,60 µg/m3 partikül madde soludu. Bu, DSÖ'nün önerdiği en yüksek kirlilik düzeyinin 5 katından, Türkiye'de yasal sınırın 2 katından fazla. İstanbul'da, Sultangazi bölgesinde de Cebeci taş ocakları nedeniyle ilçe halkı yılın 263 günü kirli hava soludu. Ankara ve İstanbul'da 2024'te hava kirliliği "hassas" düzeyde seyretti. İzmir'de ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı hava kalitesi izleme istasyonlarından bu yıl da yeterli veri alınamadı. Bu nedenle İzmir'in havası kapsamlı biçimde değerlendirilemedi. Kara Rapor 2025'te yapılan 10 yıllık değerlendirmeye göre özellikle doğal gaz kullanımına geçen bölgelerde (ör. Edirne-Keşan) hava kalitesinde belirgin iyileşmeler görülürken Ankara Keçiören, Antalya ve Şanlıurfa gibi hızla büyüyen kentlerde hava kalitesi düştü. 10 yıllık değerlendirmenin en önemli çıktısı Türkiye'de hava kirliliğinin halen düzenli ve yeterli ölçülmediği oldu. PM2.5: Her 10 erken ölümün birinden sorumlu İnce partikül madde PM2.5 kirliliğinin, dünyada toplam hastalıkların yüzde 8'inden ve yılda 7,8 milyon erken ölümden sorumlu olduğunun, özellikle solunum ve dolaşım sistemi hastalıklarına yol açtığının belirtildiği Kara Rapor 2025'te şu veriler dikkat çekiyor: KOAH'a bağlı ölümlerin yüzde 41,3'ü, iskemik kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin yüzde 27,7'si, inme kaynaklı ölümlerin yüzde 27,4'ü, akciğer kanserine bağlı ölümlerin yüzde 18,6'sı, diyabete bağlı ölümlerin yüzde 17'si PM2.5 kirliliğinin sonucu. Kirlilik, kronik böbrek hastalığı, nörolojik hastalıklar, erken doğum ve ruh sağlığı sorunları gibi riskleri de artırıyor. "Yapılan hesaplamalara göre Türkiye'de 2023 ve 2024'te, ince partikül madde PM2.5 kirliliği nedeniyle sırasıyla 63 bin 851 ve 62 bin 644 erken ölüm meydana geldi. Bu, 30 yaş üstü nüfusta tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 13'ünün hava kirliliğine atfedilebileceği anlamına geliyor" vurgusu yapan Temiz Hava Hakkı Platformu Yürütme Kurulu Üyesi ve Çevre İçin Hekimler Derneği THHP Temsilcisi Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan sözlerini, "Eğer PM2.5 düzeyi DSÖ'nün önerdiği yıllık ortalama 5 µg/m³ seviyesine indirilebilseydi yılda 60 binin üzerinde ölüm önlenebilirdi" diye sürdürdü. 2024'te hava kirliliğine bağlı ölüm oranının en yüksek olduğu il Osmaniye (yüzde 33,8) olurken, toplam ölümlerin sayısal olarak en fazla görüldüğü iller İstanbul, İzmir, Bursa ve Ankara oldu. PM2.5 hava kirliliği, Türkiye'deki en önemli önlenebilir ölüm nedenlerinden biri. Partikül madde kirliliği demans riskini artırıyor PM2.5 kirliliğine uzun süreli maruz kalma, demans (bunama) riskini önemli oranda artırıyor. PM2.5 düzeyi yıllık ortalamada her 5 mikrogram/m³ arttığında demans riski yaklaşık yüzde 8 yükseliyor. Cambridge Üniversitesi'nden bilim insanlarının yaptığı küresel araştırmaya göre azot dioksit ve özellikle araç egzozlarında ve orman yangınlarında ortaya çıkan siyah karbon da demans riskini yükselten diğer kirleticiler. Orman yangınları zehirliyor Orman yangınlarından kaynaklanan PM2.5 kirliliğinin sağlık üzerindeki etkileri çok ağır. 32 Avrupa ülkesinden 541 milyon kişiyi kapsayan güncel bir araştırmada, orman yangınlarına bağlı PM2.5 maruziyetinin diğer kaynaklardan gelen PM2.5'e göre çok daha fazla ölüme yol açtığı gösterildi. Ölümlerin başlıca nedeni, solunum sistemi hastalıkları. Küresel ölçekte, 2000–2016 yılları arasında 749 bölgeyi kapsayan veriler üzerinden yapılan başka bir araştırma ise, tüm nedenlere bağlı 65,6 milyon ölümün 406 bin 720'sinin (yüzde 0,62) orman yangınlarına bağlı PM2.5 maruziyetinin akut etkilerine atfedilebileceğini ortaya koydu. Çocuklar iklim değişiminin en öncelikli kurbanları İklim değişikliğinin yol açtığı yüksek sıcaklıklar, besin güvencesizliği, bulaşıcı hastalıklar hava kirliliği, çocuklarda erken doğum, solunum yolu hastalıkları, yetersiz beslenme, ishal ve enfeksiyon riskini artırıyor. Orman yangınlarından kaynaklanan PM2.5 maruziyeti çocuklarda solunum semptomları için acil servis başvuru riskini 10 kat artırıyor. Bu kapsamda, çocukların sağlıklı bir çevrede büyüme hakkına dikkat çekmek amacıyla 25 Ekim Cumartesi günü İstanbul'da "Çocuklar İçin Temiz Hava Sempozyumu" düzenlenecek. Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Gümüşel de PM2.5 kirliliğinin sağlık açısından çok riskli olmasına rağmen Türkiye'de mevzuatta henüz yer almadığı için platform olarak bir kampanya başlattıklarını duyurdu: "Yeni başlattığımız 'Hedef Temiz Hava!' imza kampanyası ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına sesleniyor, PM2.5 için soluduğumuz havadaki PM2.5 kirliliğine yönelik yasal bir sınır değer belirlenmesini talep ediyoruz." Ozon deliğinden ozon zehirlenmesine Raporda, hava kirliliğinin başka bir boyutunun, ozon kirliğinin de altı çiziliyor. Temiz Hava Hakkı Platformu Yürütme Kurulu Üyesi THHP Temsilcisi Prof. Dr. Melike Yavuz, "Atmosferin üst katmanlarında yaşamı koruyan ozon, yer seviyesinde zararlı bir kirleticiye dönüşüyor; gökyüzünde kalkan iken yeryüzünde zehir oluyor. Solunum yollarında tahriş, iltihaplanma ve akciğer fonksiyonlarında azalma gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Özellikle çocuklar, yaşlılar, açık havada çalışanlar ve kronik hastalıkları olanlar ozona karşı daha hassas" açıklamasında bulundu. Kısa süreli maruziyetler öksürük, nefes darlığı ve astım ataklarına yol açarken uzun süreli maruziyetler akciğer gelişimini yavaşlatabilir, kalp-damar ve solunum sistemi hastalıklarını artırabilir. Uzun süreli ozon maruziyeti dünya genelinde yaklaşık 490 bin KOAH ölümünden sorumlu. Son 10 yılda ozona bağlı KOAH ölümlerinde yüzde 20'ye yakın artış kaydedildi. DSÖ, ozon için 8 saatlik ortalama sınırı 100 µg/m³ olarak belirlerken Türkiye'de bu değer 120 µg/m³. Özellikle yaz aylarında ozonun yakından izlenmesi, riskli gruplar için erken uyarı sistemlerinin kurulması ve sınır değerlerin uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmesi gerekiyor. Mevzuatta iyileştirmeler yapıldı ancak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının hava kalitesini izleyen altyapı son 10 yılda genişlemiş olsa da veri kalitesi ve sürekliliği zayıfladı. 380 ölçüm istasyonundan yalnızca bir kısmı yönetmelikte öngörülen düzeyde (yüzde 90 ve üzeri) veri üretebiliyor. 2022'den sonra veri kalitesi, 2017 seviyelerine geriledi; PM2.5 ölçümleri ise hala yetersiz seviyede. "Türkiye'de hava kalitesi mevzuatı, son 10 yılda Avrupa Birliği (AB) çevre müktesebatına uyum amacıyla önemli değişimler geçirdi. Temel kirleticiler için AB sınır değerlerine kağıt üzerinde ulaşıldı fakat Dünya Sağlık Örgütü'nün küresel düzeyde insan sağlığının korunması için belirlediği kılavuz değerlere ulaşmak için ulusal bir vizyona ve plana ihtiyaç var" diyen THHP Hava Kalitesi Uzmanı Dr. Ozan Devrim Yay, "En önemli eksiklik ise PM2.5 için hala bağlayıcı ulusal limit bulunmaması. Yine enerji ve sanayi tesisleri için çok çeşitli "kirletme istisnaları' tanımlanması nedeniyle bu tesislerin bulunduğu bölgeler "kirlilik cennetleri'ne dönüşüyor. Özetle uygulama ve denetim mekanizmaları, mevzuatın gerisinde kaldı. Özellikle şehirlerde artan trafik, sanayi ve ısınmadan kaynaklananı emisyonlar nedeniyle limit değerler aşılıyor. Birçok ilde Temiz Hava Eylem Planı hazırlanmış olsa da bunlar etkin şekilde uygulanmıyor" mesajını verdi. Hedef, mevzuatın uygulanması Türkiye'nin hava kalitesi yönetiminde odak, AB'nin 2030 için öngördüğü yeni sıkı limitlere ve DSÖ kılavuzuna yasal uyumun planlaması, mevzuatın gerçekten uygulanması ve halk sağlığının korunması olmalı. Bu amaçla PM2.5 için bağlayıcı bir limit değer konması, izlemede altyapının ve veri kalitesinin geliştirilmesi, denetimlerin etkili yaptırımlarla desteklenmesi gerek. Kara Rapor 2025'te THHP, Türkiye'de hava kirliliğinin ve buna bağlı sağlık sorunlarının ve mali yükün azaltması için atılması gereken yedi adımı şöyle sıralıyor: Ekonomik Etki Analizleri Politikaya Girdi Olmalı: PM2.5 kirliliğine bağlı ölüm ve hastalıkların ekonomik maliyeti düzenli olarak hesaplanmalı ve kirlilik önleme politikaları kamu yatırım planlarına entegre edilmeli. Sağlık ve çevre politikalarında maliyet-etkinlik değerlendirmeleri yapılmalı; hava kirliliğiyle mücadeleye ayrılan kaynaklar artırılmalı. Ulusal Hava Kalitesi İzleme Sistemi Güçlendirilmeli: Veri sürekliliği ve kalitesi; PM2.5 ölçümü yapabilen istasyon sayısı artırılmalı. Veriler Şeffaf ve Kamuya Açık Olmalı: Hava kalitesi verileri anlık ve geçmiş dönem karşılaştırmalı olarak kamuya açık hale getirilmeli. Düzenli denetim ve yaptırımlar olmalı. PM2.5 İçin Ulusal Limit Değeri Belirlenmeli: DSÖ'nün önerdiği yıllık ortalama 5 µg/m³ hedef alınarak mevzuat hazırlanmalı, geçiş takvimi oluşturulmalı. Kirletici Kaynaklar Azaltılmalı: Fosil yakıt kullanımı kademeli olarak sonlandırılmalı. Temiz enerjiye geçiş teşvik edilmeli. Denetimler sıklaştırılmalı, emisyon sınırları daha katı hale getirilmeli. Motorlu taşıt bağımlılığı azaltılmalı. Hava Kirliliği ile Mücadele Sağlık Politikalarına Entegre Edilmeli: PM2.5 ve ozon gibi kirleticilere bağlı hastalık yükünün azaltılması, ulusal sağlık stratejilerine entegre edilmeli. İklim Krizi ve Çocuk Sağlığı Odaklı Programlar: Çocukları aşırı sıcak, hava kirliliği ve iklim kaynaklı afetlerden korumaya yönelik sağlık, eğitim ve sosyal politika entegrasyonu sağlanmalı. T24

Şaşılık çok farklı şekillerde görülebilir

Thu, 16 Oct 25 18:54:47 +0300

Gaziantep Özel Hatem Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Burak Bilgin, günümüzde sık görülen göz rahatsızlıklarından biri olan şaşılık hakkında bilgi vererek, hastalığın nedenleri ve tedavi yöntemleriyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Bilgin, şaşılığı “Gözlerin birbiriyle olan paralelliğinin bozulması” olarak tanımlayarak, “Şaşılık çok farklı şekillerde görülebilir. Bu bozulmalar yan bakışlarda, düz bakışlarda veya primer pozisyon dediğimiz normal bakışlarda ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda sürekli fark edilirken, bazı olgularda ise ara sıra ortaya çıkabilir” dedi. Tedavi kişiye özel planlanıyor Şaşılığın tedavisinde, hastalığın türü ve nedenine göre farklı yaklaşımlar uygulandığını belirten Prof. Dr. Bilgin, “Genel olarak şaşılıkta gözlerin birbiriyle uyumunu artırmaya yönelik tedaviler tercih ediyoruz. Özellikle çocuk yaş grubunda yüksek göz numaralarına veya hipermetropiye bağlı içe kaymalar görülebiliyor. Bu durumlarda gözlük tedavisiyle oldukça başarılı sonuçlar elde edebiliyoruz” diye konuştu. Bazı hasta gruplarında cerrahi müdahalenin gerekebildiğini ifade eden Prof. Dr. Bilgin, “Ameliyatla şaşılığı düzeltebiliyoruz. Erişkinlerde ise göz kaslarını hareket ettiren sinirlerle ilgili sorunlara bağlı gelişen paralitik şaşılık vakalarında botoks enjeksiyonları fayda sağlayabiliyor. Hastalığın türü, süresi, doğuştan mı yoksa sonradan mı ortaya çıktığı gibi etkenleri belirledikten sonra her hastaya özel bir tedavi planı oluşturuyoruz” dedi. Prof. Dr. Bilgin, şaşılığın sadece estetik bir problem olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayarak, erken teşhisin kalıcı görme sorunlarının önüne geçilmesinde büyük önem taşıdığını sözlerine ekledi. Haber Merkezi

Gaziantepspor'da işler iyice karıştı!..

Thu, 16 Oct 25 11:08:19 +0300

Gaziantepspor uzun bir aradan sonra üç adayla kongre yapacak... Celal Doğan başkanlığındaki yönetimin, Gaziantepspor yönetiminden çekilmek istiyoruz diye kongre kararı almasının ardından, mevcut yönetimde yer alan ve Futbol Şube Sorumlusu olan İbrahim Kızıl’ın başkanlığa aday olduğunu açıklaması, “Celal Doğan ve ekibi Gaziantepspor’u bırakmak istemiyor” iddiasında olanları haklı çıkardı. Başkan adaylarından Ahmet Yılmaz’ın, Gaziantepspor’un maç gelirlerine 5 milyon dolarlık temlik konulduğu ve bir bankadan 2 milyon dolar kredi kullanıldığı şeklindeki açıklaması ise büyük yankı uyandırdı. Cesur Özkeleş de dün düzenlediği basın toplantısında, Celal Doğan’dan seçimlere müdahale etmekten kaçınmasını istedi. İbrahim Kızıl emanetçi Geçtiğimiz hafta ilk toplantısını yapan ancak çoğunluk sağlanamadığı için 23 Ocak tarihine ertelenen Gaziantepspor kongresinde yarışacak adaylardan Ahmet Yılmaz, “Herkes İbrahim Kızıl’ın emanetçi olduğunu biliyor. Onun aday olması Celal Doğan ve ekibinin Gaziantepspor'u bırakmak istemediğini ortaya koyuyor. İbrahim Kızıl Şanlıurfalı. Kendisini Celal Doğan yönetim kuruluna aldı. Bu Gaziantepspor sevdası nereden geliyor? Madem bu kadar Gaziantep sevdalısı neden seçimlerde Şanlıurfa yerine Gaziantep’ten aday olmadı” diye konuştu. Kulüp Divan Başkanı Asım Atmaz’ın yanında çalışıyor Ahmet Yılmaz, önceki gün adaylığını açıklamak ve yönetim listesini vermek için noterle birlikte kulübe gittiğinde Asım Atmaz'ın yanında çalışan Kulüp Divan Kurulu Başkanı Nedret Kitapçı’nın görevinin başında bulunmadığını belirtirken, “Normalde saat 18.00'e kadar görevinin başında oturması gerekir. Çünkü ortada bir kongre süreci var ve insanlar gelip aday oluyor, listesini bildiriyor. Ama Asım Atmaz’ın yanında çalıştığı için orada oturmaya bile gerek görmüyor. Sonuçta avukatım kanalıyla listeyi bulunduğu yere ilettik” dedi. Yönetime aldığımız insanları tehdit ediyorlar Gaziantepspor'un yıllardan beri ilk kez demokratik bir kongre yapma şansına kavuştuğunu, ancak yönetim listesine aldığı kişilere yönelik baskı ve tehditler bulunduğunu vurgulayan Ahmet Yılmaz, “Yönetime aldığım insanlar tehdit ediliyor. Madem, kimsenin aday olmasını istemiyorlardı, neden biz bırakmak istiyoruz diye kongre kararı aldılar? Kulübü bırakmak istemediklerine göre herhalde orada çok tatlı şeyler var” diye açıklamada bulundu. Ahmet Yılmaz, kulüp tüzüğüne göre başkan adaylarının en geç kongreye üç gün kala başvurmasını şart koştuğunu, bu nedenle dün başvuruda bulunan İbrahim Kızıl’ın adaylığının yasal olmaması gerektiğini vurgularken de. "Celal Doğan ayrılıyor, yerine İbrahim Kızıl aday oluyor. O zaman bu nasıl bırakma anlamadım. Ben ve Özkeleş’in adaylık başvurusu zamanında yapıldı. Ama İbrahim Kızıl’ın aday olmaması lazım" diye konuştu.

Kuş gribi, Türkiye'ye karşı açılmış biyolojik bir savaş

Thu, 16 Oct 25 11:07:46 +0300

Asım Güzelbey’in komplo teorisi: Kuş gribi, Türkiye'ye karşı açılmış biyolojik bir savaş Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, kuş gribi olarak da bilinen hastalığın Türkiye'de bugün ortaya çıkmadığını belirterek, "Türkiye'nin gelişmesini, büyümesini engellemek isteyen bir takım çevreler kuş gribi meselesini ortaya çıkardı. Bunun Türkiye'ye karşı açılmış biyolojik savaş olduğunu düşünüyorum" dedi. Güzelbey, 30 yıllık hekim olduğunu ve güncel olayları çok yakından takip ettiğini, bugün kuş gribi dedikleri salgın hastalığın Ermenistan'da, Azerbaycan’da, İran'da ve Kafkaslar da var olduğuna inandığını söyledi. "Türkiye, turizmde rezervasyon almaya başladığı aylarda, böyle bir olayın patlak vermesini manidar buluyorum" diye konuşan Güzelbey şunları söyledi: "Bu kadar sansasyon yapılan olayda ölen sayısı dört. Acaba gripten, enfeksiyondan kaç insanımız öldü. Gribin ar kasından birçok hastalık gelir ve öldürücü etkisi vardır. Ben hemen hemen her gün tavuk yiyorum. Vatandaşların da bu konuda rahat olmalarını istiyorum. Çünkü bu hastalık tavuğun dışkısından bulaşıyor, pişmiş tavuktan, kaynamış yumurtadan bulaşmıyor. Kuş gribi Türkiye'de bugün olan bir hastalık da değil. Bu hastalık Ermenistan'da Azerbaycan'da Kafkaslar'da da var." Türkiye'nin gelişmesini, büyümesini engellemek isteyen bir takım çevrelerin kuş gribi olayını çıkardıklarına inandığını kaydeden Güzelbey, "Türkiye'yi vuracak iki sektör var. Bunların biri turizm, diğeri de tekstil. Göç eden kuşlar ne gariptir ki, ne Ermenistan'a ne de İran'a uğramıyor, Ağrı'ya, Iğdır'a ve Manyas'a uğrayıp virüsü bırakıyor. Bunun izahı nasıl yapılacak" diye konuştu. Artık savaşların tankla, topla ve tüfekle yapılmadığını, nükleer ve biyolojik silahlarla yapıldığını ileri süren Güzelbey. sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu açık şekilde gizli güçlerin oyunudur. Böyle bir virüs bunlar tarafından ülkemize bırakılmıştır. Artık bilindiği üzere savaşlar tankla, topla ve silahla kazanılmıyor. Savaşlar nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlarla yapılıyor. Ben bunun Türkiye'ye karşı açılmış biyolojik bir savaş olduğunu düşünüyorum. Türkiye çok dikkatli olmalı ve oyuna gelmemeli. Diğer ülkelerde kuş gribi vakaları vardır, ancak bu ülkeler bunu açıklamıyorlar. Biz ise açıklanmaya zorlanıyoruz. "Güzelbey, hasta olmayan tavukların itlafına karşı olduğunu, bugüne kadar 1 milyon kanatlı hayvanın itlaf edildiğini, çok sayıda insanın işsiz kaldığını, Türkiye'nin ekonomisine darbe vurulduğunu sözlerine ekledi.

Yoğun kar yağışı yaşamı olumsuz etkiliyor

Thu, 16 Oct 25 11:07:13 +0300

Uçak seferleri iptal edildi Yurt genelinde dün geceden itibaren yoğunlaşan kar yağışı ve soğuk hava, yaşamı olumsuz etkiliyor. Gaziantep'te önceki gün akşam saatlerinde başlayıp sabah saatlerine kadar devam eden yoğun kar yağışı ve yoğun sis nedeniyle, görüş mesafesinin 300 metrenin altına düşmesi nedeniyle uçak seferlerinin iptal edildiği bildirildi. Gaziantep'e bugün THY'nin iki, Onur Air in de İstanbul'dan iki seferi bulunuyordu.

Uluslararası Irak Fuarı 7-11 Haziran’da Gaziantep'te yapılacak

Thu, 16 Oct 25 11:06:38 +0300

Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Irak ile olan ticaret hacmini, üç yıllık vadede 10 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde düzenlenen. Uluslararası Irak Fuarının 7-11 Haziran 2006 tarihin de Gaziantep'te gerçekleştirilmesini öngören protokolün imza törenine katıldı. Irak Ticaret Bakanlığı Dış Ekonomik İlişkiler ve Fuarlar İdaresi Genel Müdürü Muhanad Ahmad Saleh ve Forum Fuarcılık ve Geliştirme AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Bilgin Aygül arasında imzalanan protokol, Irak Fuarının tarihi, yeri ve temel ilkelerini belirliyor. Protokolün imza töreninde konuşan Bakan Tüzmen, Uluslararası Irak Fuarının, 7-11 Haziran 2006 tarihlerinde Gaziantep’te yapılacağını açıkladı. "Geçtiğimiz yıllarda en büyük katılımcı ülke olarak binlerce metrekarelik alanlarda yüzlerce firma ve 300-400 kişilik ticaret heyetleri ile iştirak ettiğimiz Uluslararası Irak Fuarını, biz gidemediğimiz için bize getiriyoruz" diyen Tüzmen, Irak Ticaret Bakanlığının mevcut koşullar nedeniyle söz konusu fuarı ilk kez bir başka ülkede gerçekleştirme kararı aldığını ve bu organizasyon için de tercihini Türkiye lehine kullandığını belirtti. Uluslararası Irak Fuarının, sayıları binlerle ifade eden katılımcı firmalarıyla dünyanın seçkin fuarlarından biri olduğunu kaydeden Bakan Tüzmen, "Fuar süresince Gaziantep'te enerji, sağlık, tarım, sanayi ve altyapı sektörlerinde 'Bussiness Partner Iraq' konulu, Irak ile ticaret ve iş birliği imkanlarının değerlendirileceği bir iş forumu da düzenlenecektir. Gerek fuara gerekse bu iş forumuna komşu ülkeler başta olmak üzere birçok ülkeden binlerce ziyaretçinin katılmasını bekliyoruz" dedi.

Eğitim sisteminden dolayı okumuyoruz

Thu, 16 Oct 25 11:05:58 +0300

Ülkemizde son yıllarda okuma alışkanlığının giderek azaldığını, özellikle öğrencilerin kitap ve gazete okumadığını vurgulayan Eğitim Sen Şube Başkanı Mehmet Bozgeyik, ”Burada en önemli faktör, Milli Eğitim’deki sınav sisteminin öğrencileri var olan dersler dışında başka bir alana yönlendirememesi ve sürekli olarak sınavı nasıl kazanırız düşüncesine itmesidir. Oysa bir öğrencinin eğitim dönemi süresince ders kitapları dışında en az 10 tane kitap okuması gerekir” dedi. Gençler arasında kitap okuma alışkanlığı yok Ülkemizde eğitim sorunlarının artması ile birlikte özellikle gençler arasında kitap okuma alışkanlığının yok denecek seviyelere gerilediğini vurgulayan Bozgeyik,"Gaziantep’teki kütüphaneler ve okullardaki kitaplıklar yeterince kullanılmıyor. Oysa toplumun çağdaşlaşması için okumak çok önemli” dedi. Öğrencinin en az ders kitapları dışında 10 kitap okuması gerekir Bozgeyik, “Topluma yeniden okuma alışkanlığı kazandırılması yolunda ciddi adımlar atılması gerektiğini vurguladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Okuma alışkanlığının yeniden kazanılabilmesi için öğretmenlerin öğrencileri ders dışında kitap ve gazete okumaya yönlendirmesi gerekir. Ayrıca bir eğitim sezonunda öğrencinin ders kitapları dışında en az 10 tane kitap okuması gerekir. Milli Eğitim ve belediyelerin ortaklaşa çalışarak, toplumun okuma alışkanlığı kazanması için katkıda bulunması, mahallelerde okuma yerleri ve kütüphaneleri artırarak okum alışkanlığının topluma kazandırılmasını sağlayıcı etkinlikler düzenlenmelidir” şeklinde konuştu.

Devlet Hastaneleri hizmet veremeyecek hale geldi

Thu, 16 Oct 25 11:05:26 +0300

CHP Gaziantep Milletvekili Abdülkadir Ateş, başta, SSK ve Bağ-Kur olmak üzere, kamu kurumlarından alacaklarının silinmesi anlamına gelen düzenleme nedeniyle mali kriz içine giren devlet hastanelerinin (başta araştırma ve eğitim hastaneleri olmak üzere, Sağlık Bakanlığına bağlı tüm hastaneler) hizmet veremeyecek duruma geldiğini söyledi. Devlet kendi eliyle Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerin çalışmasını engelliyor Ateş, 2006 Yılı Merkez Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 31. maddesine Genel Kurul’da son anda yapılan eklemeyle; “Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ile 18/6/1992 ve 3816 sayılı Kanun kapsamında bulunanlar için Sağlık Bakanlığına bağlı tüm sağlık kurum ve kuruluşlarından 31/12/2005 tarihine kadar alınan tedavi hizmetlerinden bedeli ödenmemiş olanların tamamı, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle terkin edildiğini belirtirken, "Silinen borcun toplam tutarı bilinmemektedir. Ama daha önce SSK hastanesi olarak çalışan hastanelerin bile on trilyonlarca alacağı olduğu bilinmektedir. Kamu hastanelerinin tüm alacakları silinirken, özel sağlık kuruluşlarının ve özel vakıf üniversitelerine olan borçlar ödenmekte; devlet kendi eliyle Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerin çalışmasını engelleyip, özel sağlık kuruluşlarını e özel vakıf üniversitelerini kamu kaynaklarıyla desteklemektedir” şeklinde açıklama yaptı. Devlet hastaneleri borçlarını nasıl ödeyecek? Ciddi kaynak sıkıntısı çeken devlet hastanelerinin, bu uygulamadan sonra, milyonlarca kişinin yararlandığı SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı mensupları ile yeşil kart sahiplerine, yine alacaklarının silineceği korkusuyla nasıl hizmet vereceğini soran Ateş, “Bundan daha ivedi olanı, devlet hastaneleri borçlarını nasıl ödeyecek, temel sağlık hizmetlerini nasıl verebileceklerdir? 2006 Mali Yılı Bütçe Kanunu’na, son gün sabaha karşı Genel Kurulda sessiz sedasız eklenen iki paragrafla AKP Hükümeti, Türki ye’de insanlarımız yeterli sağlık hizmeti sunumu görevini yalnızca özel sektör sağlık kurumlarına devretme gibi bir amaç mı gütmektedir ki, özel sektör sağlık kuruluşlarını destekleyip halkımızın kendi hastanelerini göz ardı etmektedir? Bu vahim durumun ve arkasındaki gizli amacın ortaya çıkması amacıyla TBMM Başkanlığı’na üç yazılı soru önergesi verdim” diye konuştu. Başesgioğlu, Recep Akdağ ve Kemal Unakıtan’ın yanıtlaması için üç önerge verdi 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun “Tahsil Edilmeyecek Alacaklar” başlıklı 31. maddesinin (c) bendi ile; “Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ile 18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanun kapsamında bulunanlar için Sağlık Bakanlığına bağlı tüm sağlık kurum ve kuruluşlardan 31/12/2005 tarihine kadar alınan tedavi hizmetlerinden bedeli ödenmemiş olanların tamamının, kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle terkin edildiğine dikkat çeken Ateş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından cevaplandırılması maçıyla TBMM Başkanlığı’na önerge verdi. Abdülkadir Ateş, “Bu hüküm uyarınca. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve Bağ-Kur Genel Müdürlüğü’nün Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelere ne kadar borcu silinmiştir? Aynı kurumlardan, 2005 yılında hangi özel sağlık kuruluşu ile hangi özel vakıf üniversitelerine, ne kadar ödeme yapılmıştır? Bu kurumların özel sağlık kuruluşlarına ve özel vakıf üniversitelerine 2005 yılından kalmış borcu kalmış mıdır? Varsa, kimlere ve ne kadardır?" diye sordu. CHP Gaziantep Milletvekili Abdülkadir Ateş, “Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ile 18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanun kapsamında bulunanlar için Sağlık Bakanlığına bağlı tüm sağlık kurum ve kuruluşlardan 31/12/2005 tarihine kadar alınan tedavi hizmetlerinden bedeli ödenmemiş olanların tamamının, kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle terkin edileceğine dikkat çekti. Ateş, “Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ’ın bu hüküm uyarınca Bakanlığını ilgili kurumlardan tahsil edemeyeceği alacak miktarın ne kadar olduğunu, uygulamanın Bakanlıkça yararlı bulunup bulunmadığı ve Sağlık Bakanlığının alacakları silindiği için hizmet vermekte zorlanan ve mali güçlük içine düşen bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarının mali kaynak gereksinimi için ne tür çözümler düşündüğünü yazılı olarak yanıtlamasını istedi. CHP Milletvekili Ateş, aynı kanunun düzenleyici işlemleri yapmaya Maliyi Bakanlığı’nı yetkili kıldığını vurgularken. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, “Bu hüküm uyarınca terkin edilen alacak tutarının ne kadar olduğu uygulamanın gerekçesinin ne olduğu, yasa kapsamında Emekli Sandığı’nın bulunup bulunmadığı, varsa, ne kadar borcunun silindiği konusun da Unakıtan tarafından yanıtlanmak üzere soru önergesi verdi. Ateş önergesinde ayrıca. “Tüm kamu hastanelerinin diğer kamu kuruluşlarından alacaklarını silinirken, 2005 yılında hangi özel sağlık kuruluşu ile hangi özel vakıf üniversitelerine ve ne kadar ödeme yapılmıştır? Emekli Sandığı’nın ve diğer kamu kuruluşlarının özel sağlık kuruluşlarına ve özel vakıf üniversitelerine borcu kalmış mıdır? Varsa kime ve ne kadardır? Alacakları silindiği için hizmet vermekte zorlanan ve mali güçlük içine, düşen kamu hastanelerinin mali kaynak gereksinimi için Maliye Bakanlığı ne yapmayı düşünmektedir?” diye sordu.

Hayvancılık bitti

Thu, 16 Oct 25 11:04:50 +0300

Canlı hayvan üretiminin ve ihracatının önemli merkezlerinden olan Gaziantep'te canlı hayvan ihracatının 300 milyon dolardan 5 milyon doların altına düştüğünü, Canlı hayvan İhracatçıları Birliği Başkanı Rüştü Yıldız, hayvan neslinin bu gidişle tükeneceğini söyledi. Hayvancılık politikasının olmaması hayvanı bitirdi Ülkemizde tarım ve hayvancılık politikasının yeterince ciddiye alınmadığını ve bu durumun hem üreticinin hem de ülkenin zararına gerçekleştiğini söyleyen Yıldız, “Planlı bir hayvancılık politikasının olmaması hem üreticilere, hem ülke halkına, hem de Gaziantepliye çok büyük kötülük oldu. 1984'te ithalat serbest, ihracatta ise koyun başına 15 dolar fon konuldu. Bu durum ihracatı cazip olmak tan çıkardı. Bu olumsuz süreci Irak Savaşı ve onun ardından konulan ambargo izleyince hayvancılık giderek kan kay betti ve bugün için de sıfırlandı” dedi. Koyun ve sığırın da soyu tükenecek İhracat olmamasının canlı hayvan üretimini bitirme noktasına getirdiğini, bugün için bile bir iki hayvanın damızlığının bulunmadığını, tedbir alınmazsa bölgemize özgü olan koyun ve sığırın da soyunun tükeneceğini belirten Yıldız, “İhracat olmayan bir ülkede üretim olmaz. Üretim olmayan bir ülkenin de gelişmesi mümkün değildir. Ülkemiz için son derece önemli olan manda soyu tükeniyor, Suriye kapısı açılmayınca üretim olmaz. 1974’lü yıllarda 74 milyon koyun vardı, 35 milyona düştü. 18 Milyon sığır vardı, 10 milyona düştü. 12 Milyon keçi vardı, 6 milyona düştü. Mandanın ise soyu bitiyor" diye konuştu.

Ara seçime Gaziantep’te dahil oldu

Thu, 16 Oct 25 11:04:00 +0300

ANAP’lılar: “Denizlerin mirasına Deniz konar” SHP’liler: “Adayı SHP'nin yetkili kurulları belirler” Gaziantep Milletvekili Galip Deniz'in ölümü üzerine şehrimizde de ara seçim havası esmeye başladı. Parti yöneticileri henüz çok erken, hele bir seçim tarihi açıklansın derken, gönlünden milletvekilliği kopan partililerin dili durmuyor. Galip Deniz'den boşalan milletvekilliğine ANAP'tan Galip Deniz'in yeğeni Kadir Deniz’in aday olacağı yolundaki söylentiler yaygınlaşıyor. 1988 seçimlerinde milletvekili adayı olması düşünülen Kadir Deniz için bir partili “Denizlerin mirasına yine Denizler konacaktır” diyor. SHP'den milletvekili adayı olacağı söylenen İbrahim Hortoğlu ara seçimlerde aday olmayı düşünmediğini belirterek, milletvekili adayını SHP’nin yetkili kurulları ile günün koşullarının belirleyeceğini söyledi. Hortoğlu, kimsenin kendi başına adayım diyemeyeceğini, SHP'nin yetkili kurulları kimi belirlerse onu destekleyeceklerini bildirdi. Eski belediye başkanlarından Esat Kaya Turgay da milletvekili adaylığı konusundaki söylentileri “Görev verilirse olur. Böyle bir şey bizim söylememizle olmaz” diye değerlendirdi. ANAP’lılar ise, seçim tarihi açıklandıktan sonra diğer partilerin adaylarını açıklamalarını bekleyerek, kendi adaylarını ona göre belirlemeyi planladıklarını belirtiyorlardı. Partililerin çoğu Kadir Deniz’in amcasının koltuğuna oturacağı görüşünde birleşerek şimdilik bir şey açıklamanın çok erken olduğunu da söylüyorlar. Ancak Galip Deniz'in ölümüyle ANAP, SHP ve DYP'nin kulislerinde ara seçimlerin başrolü oynadığı da inkar edilmiyor.

Et fiyatları neden her semte göre değişiyor?

Thu, 16 Oct 25 11:03:25 +0300

Bu şehirde kaç belediye var?.. Vatandaşlar ilgililerden soruyor. Her semte göre koyun etinin fiyatı niçin değişiyor? Fiyatların değişik olduğu yerlerde ayrı belediyeler mi var? Vatandaşlar tarafından gazetemize iletilen bilgilere göre Eyüpoğlu mahallesinde koyun kıyma etin kilosu 1300 liradan, Şehreküstü'de bir markette 1400 liradan, Akyol ve Öğretmenevleri semtlerinde ise aynı etin kilosu 1600 liradan satılıyor. Vatandaşlar belediyenin ete rayiç verememesi karşısında denetlemelerde mi yapamaz diyorlar.

Yıl sonuna kadar ilimizde elektriksiz köy kalmayacak

Thu, 16 Oct 25 11:01:48 +0300

596 köyden 587’sinde elektrik var Merkeze bağlı Karayusuflu köyü de dün düzenlenen törenle elektriğe kavuştu. Şartele basan Vali Aksu, yıl sonuna kadar ilimizde elektriksiz köy kalmayacağını söyledi. İlimizdeki 596 köyden 587’incisine de dün elektrik verildi. Elektriksiz 9 köyde çalışmaların devam ettiği TEK Kahraman-Gazi İl Müdürü Cemil Bozkurt tarafından İfade edildi. 587. köyün elektriğe kavuşturulması törenlerine Vali Aksu, Belediye Başkanı Arpacıoğlu daire müdürlerinden bazıları ve köylü yurttaşlar katıldı. Köylüler elektriğe kavuşmanın sevinciyle konuklarını kurban keserek ağırladılar.

Emeklilerin şikayetleri bitmiyor

Thu, 16 Oct 25 11:01:17 +0300

Hizmetler tüm devlet bankalarına yayılmadıkça şikayetlerin dinmeyeceği söyleniyor Şehrimizdeki emekli memur ve işçilerin sorunlarına bir türlü ciddi çözümler getirilemiyor. Maaş dağıtımları sırasında meydana gelen aksaklıklar alınan önlemlerle giderildi, şikayetler durdu. Emekli memur ve işçiler şimdi de çeklerinin kırdırılması sırasında meydana gelen aksaklıklardan, gel gitlerden yakınıyorlar. Bu arada vergi iadelerinin ödenmesi sırasında meydana gelen sıkışıklığın da giderilmesi için tedbirler alınması isteniyor. Gazetemize dertlerini ve sorunlarını ileten emekliler hizmetlerin tüm devlet bankalarına dağıtılmaması halinde bu sıkıntıların sona ermeyeceğini söylediler. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz Ziraat Bankası yetkilileri de yer bulmakta çok güçlük çektiklerini, dar ve sıkışık yerlerde istenilen verimi alamadıklarını, emeklilerin şikayetlerinde haklı olduklarını söylediler. Mevzii çözümlerin istenileni getirmeyeceğini bu işin genel müdürlük ve bakanlık seviyesinde ele alınması ve gerçek çözümler getirilmesi gerektiğini bildirdiler.

Gaziantep’te ilk defa Rahim Kanseri taraması yapılıyor

Thu, 16 Oct 25 11:00:46 +0300

35 yaşın üzerindeki kadınların Doğum Kliniğine başvurması istendi Gaziantep Devlet Hastanesi Doğum Kliniğin de 35 yaşın üzerindeki kadınlarda rahim kanseri taraması yapılacak. Doğum kliniğinde görevli Dr. Güler Bağbozan, Dr. Orhan Ergin tarafından yapılacak taramanın patolojik tetkiklerinin Dr. Coşkun Özseral tarafından yapılacağı bildirildi. Devlet hastanesinde yapılamayan patolojik tetkiklerin Ankara veya İstanbul'a gönderileceği söylendi. Bir ay sürecek rahim ağzı ve rahim içi kanser taramalarının, Gaziantep'te ilk defa yapıldığı, önümüzdeki hafta başlayacak taramanın bir ay süreceği bildirildi. Böyle bir araştırmaya neden gerek duyulduğunu sorduğumuzda Dr. Güler Bağbozan, Gaziantep'teki kadınlarda patolojik bir bulguya diğer şehirlere göre daha çok rastlandığını, bu nedenle tarama yapmaya gerek duyduklarını söyledi. Özellikle 40 yaşın üzerindeki kadınlarda yanılan taramanın, Gaziantep'te erken evlilikler yoğun olduğu için 35 yaş esas alınarak yapılacağı bildirildi. Bir ay süresince düzenli adet kanaması olan 35 yaşın üzerindeki kadınların doğum kliniğine başvurarak rahim kanseri taraması yaptırabilecekleri söylendi. Adet kanamalarında düzensizlik olan kadın hastaların ise normal olarak poliklinikte tedavi edilecekleri bildirildi.

“Üçüncü Dünya” gurubunun Faruk Balık'ı aday göstereceği söyleniyor

Thu, 16 Oct 25 11:00:00 +0300

SHP’de yoğun mücadele Mahmut Düşün adaylıktan çekilerek Hoşafoğlu'nu desteklemeye karar verdi SHP'de ilçe başkan ve yönetimini eline geçirmek isteyenlerin yoğun mücadeleye giriştikleri bildiriliyor. İlçe Başkanı Hurşit Elçi başkanlığa aday olup olmayacağı konusunda sessiz kalırken, Mahmut Düşün'ün, Hakkı Hoşafoğlu'nu desteklemek amacıyla ilçe başkanlığına aday olmayacağı söylendi. Düşün ve Hoşafoğlu’nun anlaşmasını Zihni Kutlar'ın organize ettiği, eski CHP’lilerden Yusuf Öztürkmen, Esat Kaya Turgay, Şevket Demircioğlu ve Ruhi Karadağ'ın da Hoşafoğlu'nu desteklemek için bir araya geldikleri, eskiden beri parti içinde birbirleriyle anlaşamayan bu insanların, ilçe yönetimini ele geçirmek için hafta sonların da topluca köylere giderek delegelerden Hakkı Hoşafoğlu'nun desteklenmesini istedikleri söyleniyor. Mahmut Düşün'e bağlı olarak eski CHP il başkanı Asım Meriç ile eski milletvekili Mehmet Özmen'in de Hoşafoğlu'nu desteklemeleri bekleniyor. Parti çevreleri, SHP içinde önderliğini Düztepe eski muhtarların da “Körbey” lakabıyla tanınan Mehmet Şarklı'nın yaptığı “Üçüncü Dünyacılar” gurubunun da ilçe başkanlığı için yeni bir arayışa girdiklerini, Üçüncü Dünyacıların adayının ise SHP belediye meclis üyesi Faruk Balık olabileceği söyleniyor. Üçüncü Dünyacıların amacının, başka bir aday gösterecek gibi çalışarak sonradan güçlü olan bir tarafla anlaşmak istedikleri belirtiliyor. SHP içindeki Hoşafoğlu taraftarları ile Mustafa Yılmaz taraftarları arasındaki çekişmenin genel merkezde ki Cezmi Kartay gurubu ile sendikacılar gurubu çekişmesinin bir uzantısı olduğu vurgulanırken, Hoşafoğlu taraftarlarının amacının ilçe yönetimini ele geçirerek kurultayda Cezmi Kartay gurubunun görevde kalması için oy kullanmak olduğu söylendi. İlçe başkanlığına aday olacağı söylenen Mustafa Yılmaz, Zihni Kutlar'ın organizasyonu ile kendisine karşı bir birlik oluşturulmaya çalışıldığı yolundaki haber üzerine, sorumuzu yanıtlarken, “Zihni Kutlar'ın dedikleri doğru olsaydı şu anda SHP'dekilerin yarısı MDP'de olurdu. Zihni Kutlar'ın desteğini alsam kendimden şüphe ederdim. 6 Kasım seçimleriyle Kutlar'ın gerçek yüzü ortaya çıkmıştır. Kapı kapı dolaşarak halkın MDP’yi desteklemesini istemesi, Kutlar'ın politik hayatının en büyük hatası olmuştur” dedi. Mustafa Yılmaz belli çevrelerden değil, delegelerden fikir alarak aday olacağını söyledi.

Huzurevi yeni yönetim kurulundan acele başarı bekleniyor

Thu, 16 Oct 25 10:59:25 +0300

Gaziantep Huzurevi Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Dr. Mehmet Kutlar huzur evinin hizmete girebilmesi için, vatandaşlardan maddi destek beklediklerini söyledi. İnşaat tamamlandığı halde Gaziantep Huzur evinin hizmete açılmaması, vatandaşlar arasında üzüntü yaratıyordu. Vatandaşlar Huzurevinin bir an önce hizmet verebilmesi için derneğin iyi bir yönetime kavuşması gerektiğini belirtiyorlardı. Geçtiğimiz günlerde olağanüstü kongrene giden Huzurevi Yaptırma ve Yaşatma Derneği yeni yönetim kurulunu seçti. Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kutlar, 330 milyona mal olan Huzurevi binasının 5 dönüm arazi üzerine kurulduğunu toplam 10-15 dönüm olan arazinin ise 8 bin civarında çam ve fidan dikilerek yeşillendirilmeye çalışıldığını söyledi. Dr. Mehmet Kutlar, 1975 yılında kurulan Gaziantep Huzurevi Yaptırma ve Yasatma Demeği üyelerinden Kemal Bayram, Ali Nadi Ünler, Cemil Özbal, Ali Bilen, Ali Güzel, Bekir Aksoy, Necip Teymur ve Necmi Bayram'ın vefat ettiğini, bu nedenle dernek kurucularının yeni yönetim kurulunu seçerek, huzurevini bir an önce faaliyete geçirmek için çalışmalar yaptığını söyledi. Huzurevi binasına bakanlıkça 9 milyon değerinde yatak gönderildiğini belirten Kutlar, bunun yeterli olmadığını, huzurevinin eksiklerinin giderilerek hizmete açılması için vatandaşların maddi yardımının gerektiğini vurguladı. Yeni yönetim kurulu üyeliklerine başarılı hanımların seçilmesi büyük memnunluk yarattı.

DSP politikadaki bu inancı yıkacağını söylüyor

Thu, 16 Oct 25 10:58:53 +0300

Ya bir çuval para ya bir çuval yalan Demokratik Sol Parti (DSP) Gaziantep İl Başkanı Cabir Tekin yazılı bir açıklama yaparak seçilmek için parayla milletvekilliği kapmaya çalışanları kınadı. DSP'nin tabandan geldiğini, böyle bir amacının bulunmadığını, kangren olan sorunları çözmek için iktidar olmak istediklerini vurgulayan Tekin özetle şunları söyledi: “Politikada ya bir çuval paran, yahut yalanın olacak deyimlerini yıkacağız. Hayali üye, tapulu delege partimizde bulunmayacak. Eski siyasi alışkanlıklar, cambazvari çalışmalara partimizde yer vermeyeceğiz. Hükümetin kötü icraatından doğan alternatifle hükümet değişikliğinde yer kapmak için eski ben bilirimci seçkinler A-B partisinde yer kapma yarışına şimdiden girişmişlerdir. Vatandaşı sadece oy atarak, kendini oy aracı olarak kullandırtmayacağız.”

Bitmez tükenmez silah varmış

Thu, 16 Oct 25 10:58:22 +0300

Vali Abdülkadir Aksu tarafından yapılan açıklamadan öğrenildiğine göre, ruhsatsız silahların teslimine halâ devam ediliyor. Şimdiye kadar teslim edilenlerin dışında jandarma görev ve sorumluluk alanında 5 mavzer, 3 kalaşnikof, 41 tabanca 1391 av tüfeği, 940 mermi, 3 savunma el bombası, 2 kama, 4 dinamit lokumu ve fitili teslim edildi. Emniyet görev sahasında ise 2 mavzer, 3 uzun namlulu tüfek, 46 tabanca, 184 av tüfeği, 1789 mermi, 90 şarjör teslim alındı. Silah ve patlayıcı maddeler tarla ve boş arazilere atılarak güvenlik görevlilerine alınması için ihbar ediliyor.

Çaya Kahveye Belediye zam yaptı

Thu, 16 Oct 25 10:57:49 +0300

18 Şubat 1986 tarihin de alınan encümen kararıyla zamlanan yeni çay ve kahve fiyatları uygulanmaya başlandı. Yeni zamlara göre birinci sınıf kahvehanelerde çay 40, kahve 100 lira oldu. İkinci sınıf kahvelerde 35 lira olan çay, üçüncü sınıf kahvelerde 30 liradan satılıyor. Kahve ikinci sınıf kahvehanelerde 90, üçüncü sınıflarda ise 80 liradan satılacak. Oyun seans ücretlerine yapılan zamlarla bir seans, birinci sınıf kahvehanelerde 40, ikinci sınıf kahvehanelerde 35 lira olurken, okey seansı birinci sınıf kahvehanelerde 75, ikinci sınıf kahvehanelerde 60 lira oldu. Tömbeki ücreti birinci sınıf kahvehanelerde 250, ikinci sınıf kahvehanelerde 225 lira olarak belirlendi.

Antep’te change araç operasyonu

Thu, 16 Oct 25 10:56:54 +0300

Bakan Ali Yerlikaya, Ankara merkezli 10 ilde düzenlenen "change araç" şebekelerine yönelik operasyonlarda 35 şüphelinin yakalandığını bildirdi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, operasyonların, cumhuriyet başsavcılıkları ile Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı koordinasyonunda, il emniyet müdürlükleri asayiş şube müdürlüklerince yapılan çalışmalar sonucu düzenlendiğini belirtti. "Change araç" şebekelerine yönelik geçen hafta düzenlenen operasyonlarda 35 şüphelinin yakalandığını, bunlardan 10'unun tutuklandığını ve diğerlerinin işlemlerinin devam ettiğini aktaran Yerlikaya, "2025 yılının 9 ayında 19 ilde 'change araç' şebekelerine yönelik düzenlenen operasyonlarda ise 495 vatandaşı mağdur ettiği tespit edilen toplam 407 şüpheliden 160'ı tutuklandı ve 104'ü hakkında adli kontrol hükümleri uygulandı" bilgilerini verdi. Paylaşımında operasyonlara ilişkin görüntülere de yer veren Yerlikaya, şunları kaydetti: "Afyonkarahisar, Amasya, Ankara, Antalya, Balıkesir, Çorum, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Tokat'ta düzenlenen operasyonlarda yakalanan şüphelilerin, çeşitli marka-model 495 aracı change yaparak vatandaşlarımızı mağdur ettikleri tespit edildi. Vatandaşlarımızı mağdur eden bu suç şebekelerinin belini kırdık. Bir daha milletimizi dolandırmamaları için bunları takip ediyoruz, her an enselerindeyiz. Mücadelemiz kararlılıkla devam ediyor. Emeği geçenleri tebrik ediyorum." Cumhuriyet

9 Ayda 1,1 milyon konut satıldı

Thu, 16 Oct 25 10:55:39 +0300

İpotekli konut satışları 21 bin 266 olarak gerçekleşti Türkiye genelinde konut satışları eylülde bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6,9 oranında artarak 150 bin 657 oldu. En fazla konut satışı, 24 bin 119 ile İstanbul'da, en az konut satışı ise 70 ile Ardahan'da gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Eylül 2025 dönemine ilişkinKonut Satış İstatistiklerini yayımladı. Buna göre; Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre konut satışları yüzde 6,9 oranında artarak 150 bin 657 oldu. Konut satış sayısının en fazla olduğu iller sırasıyla 24 bin 119 ile İstanbul, 13 bin 417 ile Ankara ve 8 bin 544 ile İzmir olurken, en az olduğu iller sırasıyla 70 ile Ardahan, 117 ile Bayburt ve 142 ile Tunceli olarak gerçekleşti. Konut satışları Ocak-Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 19,2 oranında artarak 1 milyon 128 bin 727 olarak gerçekleşti. Türkiye genelinde ipotekli konut satışları Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 34,4 oranında artarak 21 bin 266 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 14,1 olarak gerçekleşti. Ocak-Eylül döneminde gerçekleşen ipotekli konut satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 76,0 oranında artarak 162 bin 493 oldu. Eylül ayında 4 bin 978; Ocak-Eylül döneminde ise 38 bin 571 ipotekli konut satışı, ilk el olarak gerçekleşti. Türkiye genelinde diğer konut satışları Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,4 oranında artarak 129 bin 391 oldu. Toplam konut satışları içinde diğer satışların payı yüzde 85,9 olarak gerçekleşti. Ocak-Eylül döneminde gerçekleşen diğer konut satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 13,0 oranında artarak 966 bin 234 oldu. İlk el konut satış sayısı 47 bin 117 olarak gerçekleşti Türkiye genelinde ilk el konut satış sayısı Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %5,0 oranında artarak 47 bin 117 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk el konut satışının payı %31,3 oldu. İlk el konut satışları Ocak-Eylül döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %13,9 oranında artarak 342 bin 641 olarak gerçekleşti. Türkiye genelinde ikinci el konut satış sayısı Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %7,8 oranında artarak 103 bin 540 oldu. Toplam konut satışları içinde ikinci el konut satışının payı %68,7 oldu. İkinci el konut satışları Ocak-Eylül döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %21,6 oranında artarak 786 bin 86 olarak gerçekleşti. T24

Bir sigara grubuna zam geldi: En ucuz sigara 95 TL oldu

Thu, 16 Oct 25 10:54:22 +0300

Türkiye Tekel Bayileri Platform Başkanı Özgür Aybaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda "Sigaraya zam geldi, hayırlı olsun memlekete! Fiyatlar 100 ila 105 TL arasına yükseldi. En ucuz sigara ise artık 95 TL oldu" ifadelerini kullandı. Söz konusu firmanın pazardaki en popüler sigaralarında fiyatlar yaklaşık 5 lira yükselirken, rakip firmaların da bu hafta bitmeden yeni fiyatlarını dağıtıcılara duyurması beklendiği iddia edildi. Firmanın ürettiği en ucuz sigara 95 liraya yükselirken, pazarda en fazla talep gören ürünleri ise 100 ve 105 TL'den satışa sunulacak.t24

AKP milletvekillerinin imzası ile milli parklar da talan edilecek

Thu, 16 Oct 25 10:53:13 +0300

30 maddeden oluşan Milli Parklar Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, komisyonda kabul edildi. Milli parklar içerisinde uygun görülen alanların turizme kazandırılması için imar planı dahilinde konaklama tesisi ve otel yapılabilecek. Teklifle Çevre Kanunu'nda değişikliğe gidiliyor. Buna göre, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne 175 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kapsamında verilmiş olan görevler nedeniyle doğal çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik ile bu çeşitliliği barındıran ekosistemin korunması; biyolojik çeşitliliği koruma ve kullanım esaslarının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınarak belirlenmesi; sulak alanların doğal yapılarının ve ekolojik dengelerinin korunması; biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliğinin sağlanması bakımından nesli tehdit veya tehlike altında olanlar ile nadir bitki ve hayvan türlerinin korunmasına ilişkin denetim yönünden Genel Müdürlük yetkili kılınıyor. Bu hususlar kapsamında idari yaptırım uygulama yetkisi de Genel Müdürlüğe veriliyor. Yapılacak denetimlerle ilgili harcamalarda kullanılmak üzere Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü bütçesine gereken ödenek konulacak. Bu hüküm uyarınca uygulanacak idari yaptırımlara karşı açılacak davalar Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne karşı açılacak. Teklifle Milli Parklar Kanunu'nda yapılan değişikliğe göre, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün kamu tüzel kişiliğini haiz özel bütçeli bağlı kuruluş olarak yapılandırılması nedeniyle Kanun genelinde yer alan "bakanlık", "genel müdürlük", "alan kılavuzu" ile "av ve doğa koruma memuru" ibareleri yasaya ekleniyor. "Alan kılavuzu", korunan alanlarda ziyaretçi yönetimi için, alan sınırları dahilinde ve yakın çevresinde yaşayan yöre insanları arasından Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce verilen eğitimi tamamlayarak kimlik almaya hak kazanmış kişi şeklinde tanımlanıyor. Teklifte, "av ve doğa koruma memuru" ise "Bu Kanun ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü görev ve yetkilerinin düzenlendiği diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde, mevzuata aykırılık oluşturan fiillerin takibi, biyolojik çeşitliliğin korunması, av ve yaban hayvanlarının bakımı, gözlenmesi ve sayımına yönelik gerekli işleri yapmak ve denetim faaliyetleri ile diğer faaliyetleri yürütmek üzere Genel Müdürlükçe çıkarılacak yönetmelikle belirlenen usul ve esaslar doğrultusunda eğitilen ve görevlendirilen Genel Müdürlük personeli" olarak tanımlanıyor. Tanımlarda, Bakanlık Tarım ve Orman Bakanlığı, Genel Müdürlük ise Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü olarak yer alıyor. Korunan alanlara milli parklar için geçerli olan plan hazırlama süreci uygulanacak Teklifle, milli park dışındaki korunan alanlar için de milli parklar için geçerli olan plan hazırlama sürecinin uygulanması öngörülüyor. Milli Parklar Kanunu hükümlerine göre milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanı olarak belirlenen yerlerin özellik ve nitelikleri göz önünde tutularak, koruma ve kullanma amaçlarını gerçekleştirmek üzere, kuruluş, geliştirme ve işletilmelerini kapsayan uzun devreli gelişme planı, gelişme planı ve yönetim planı, ilgili bakanlıkların görüşleri alınarak Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce hazırlanacak veya hazırlattırılacak ve yürürlüğe konacak. Planları uyarınca iskan ve yapılaşmaya konu olacak yerler için, imar mevzuatına göre imar planları, milli park ve tabiat parkı gelişme planı hüküm ve kararlarına uygun olarak hazırlanacak veya hazırlattırılarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının onayı ile yürürlüğe konulacak. Milli Parklar Kanunu kapsamına giren yerlerdeki Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri ile Turizm Merkezlerinde, turizm yatırımlarına ilişkin plan kararları Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün olumlu görüşü alınarak Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca sonuçlandırılacak. Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanlarının planlarına ilişkin usul ve esaslar Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecek. Otel ve tesis yapılabilecek Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri ile Turizm Merkezleri dışında kalan milli parklar ve tabiat parklarında kamu yararı olmak şartıyla ve plan dahilinde, turistik amaçlı bina ve tesisler yapmak üzere gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri lehine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının görüşü alınarak Tarım ve Orman Bakanlığınca izin verilebilecek. Bu izin üzerine gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri lehine tesis edilecek intifa hakkı süresi 49 yılı geçemeyecek, bu süre sonunda bütün tesisler eksiksiz olarak Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün tasarrufuna geçecek. Ancak işletmesinin başarılı olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığınca belgelenen hak sahiplerinin intifa hakkı, Tarım ve Orman Bakanlığınca tesisin rayiç değeri üzerinden belirlenecek bedelle 99 seneye kadar uzatılabilecek. Bu durumda Genel Müdürlüğe devir işlemi bu uzatma sonunda yapılacak. Korunan alanın yönetimi için gerekli olan ve sadece korunan alana hizmet veren tesislere yönelik olarak verilecek izinlerden bedel alınmayacak. Ancak milli park ve tabiat parklarında, planlarına uygun olması, kamu yararı ve zaruret olması halinde, ulaşım, elektrik iletim ve nakil hattı, petrol ve doğal gaz iletim hattı, trafo, haberleşme, su, termal su, atık su, altyapı ve bunlarla ilgili yapı ve tesislerin yapılması maksadıyla gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri lehine bedeli mukabilinde Tarım ve Orman Bakanlığınca izin verilebilecek, verilen izinler amacı dışında kullanılamayacak ve uygulamalar Milli Parklar Kanunu hükümlerine göre denetlenecek. İçme suyu temini açısından yapımı aciliyet gösteren ve kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arz eden tesisler için uzun devreli gelişme planı veya gelişme planı şartı aranmayacak. İlgili kurumların görüşleri alındıktan sonra yapılan tesisler uzun devreli gelişme planlarına veya gelişme planlarına işlenecek. Verilecek olan izinlerle ilgili usul ve esaslar Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek. Tescil yasağı kapsamındaki yapılar Kamu kurum ve kuruluşlarına verilecek izinler ile gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerine verilecek izinler saklı kalmak kaydıyla, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları ve tabiatı koruma alanlarındaki planların gerektirdiği her türlü hizmet ve faaliyetler ile koruma, yönetim, işletme, tanıtım, sportif, eğlenme ve dinlenme hizmetleri için gerekli her türlü altyapı, üstyapı ve diğer tesisler Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce yapılacak, yaptırılacak, yönetilecek, işletilecek ya da işlettirilebilecek. Korunan alan olarak belirlenen yerler için planlarına uygun olarak gerekli projeler Genel Müdürlükçe hazırlanacak ya da hazırlattırılacak. Bu hüküm kapsamındaki yapı ve tesislerin yapılaşma koşullarına ait usul ve esaslar Genel Müdürlükçe çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek. Milli Parklar Kanunu'na göre tescil yasağı kapsamında olan yapı ve tesislere hiçbir kayıt ve şart aranmadan doğrudan doğruya Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce el konulacak. Milli Parklar Kanunu kapsamında el konulan bütün yapı ve tesisler, inşa aşamasında olanlar da dahil olmak üzere, hiçbir karar alınmasına lüzum kalmaksızın, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından derhal yıkılacak veya ihtiyaç görüldüğü takdirde değerlendirilecek. Av ve doğa koruma memurları ile saha bekçilerine ilişkin düzenleme Teklifle, Milli Parklar Kanunu kapsamındaki korunan alanlardaki koruma hizmeti ile suçların takibinin orman muhafaza memurları yanında bu alanın yönetiminden sorumlu olmak üzere Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce görevlendirilmiş olan av ve doğa koruma memurları ile saha bekçileri tarafından da sağlanabilmesi amaçlanıyor. Düzenlemeye göre, Kanun kapsamına giren alanların kaynak değerlerinin korunarak kullanılmasına imkan sağlamak amacıyla uzun devreli gelişim planlarına uygun olarak yapılan ziyaretçi yönetim planlarının etkin bir şekilde uygulanması ve korunan alanlara gelen ziyaretçilerin doğru bilgilendirilmesi bakımından ve korunan alan yönetiminden olumsuz etkilenen yöre insanının kayıplarının en aza indirilmesine imkan sağlanmak üzere, korunan alan sınırları dahilinde ve yakın çevresinde yaşayan yöre insanının alan kılavuzu olarak yetiştirilmeleri konusunda Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde gerekli çalışmaları yapacak. Eğitime alınacak alan kılavuzu adaylarının seçimi, eğitimleri, eğitim sonunda başarılı olanların görevlendirilmeleri ve çalışmalarına ilişkin esas ve usuller ile av ve doğa koruma memurları, saha bekçileri ve orman muhafaza memurlarının çalışma usul ve esasları Genel Müdürlükçe çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü döner sermayeli işletmeler kurabilecek Milli Parklar Kanunu'na tabi alanlardan elde edilecek gelirler, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü döner sermayesine gelir kaydedilecek. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, ihtiyaç duyduğu hallerde ve lüzum gördüğü yerlerde görev ve hizmetleriyle ilgili döner sermayeli işletmeler kurabilecek. Döner sermaye işletmesine tahsis edilen sermaye miktarını 5 katına kadar artırmaya Cumhurbaşkanı yetkili olacak. İşletmelerin faaliyet alanları, gelirleri, giderleri ve denetimi ile diğer hususlar Hazine ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Genel Müdürlükçe çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecek. Teklifle Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün kamu tüzel kişiliğini haiz özel bütçeli bağlı kuruluş olarak yapılandırılması nedeniyle gelirleri de düzenleniyor. Tabii ekosistem değerini bozanlara hapis ve para cezası Milli parklarda, tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değerini bozanlara, yaban hayatı tahrip edenlere, bu sahaların özelliklerinin kaybolmasına veya değiştirilmesine sebep olan veya olabilecek her türlü müdahaleler ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve benzeri çevre sorunları yaratanlara, tabii dengeyi bozacak her türlü orman ürünleri üretimi, avlanma ve otlatma yapanlara, onaylanmış planlarda belirtilen yapı ve tesisler dışında yapı ve tesis kuranlara ve işletenlere veya bu alanlarda var olan yerleşim sahaları dışında iskan yapanlara, kamu idareleri, kamu kurum ve kuruluşları ve Hazineye ait taşınmaz mallar ile devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki mevcut açıklıkların ve var olan ağaçların, bitki örtüsünün yanması, her ne sebeple olursa olsun kesilmesi, sökülmesi, boğulması, budanması sonunda oluşacak açıklıkların ve arazinin çeşitli şekillerde düzeltilmesi suretiyle elde edilecek sahaların işgali, kullanılması, bu yerlere her türlü yapı ve tesis yapılması, bu yapı ve tesislerin tapuya tescilini yapanlara fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde, bir yıldan 3 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezası verilecek. Milli parklara gelen ziyaretçilere uygulanacak ücreti, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü belirleyecek. Giriş ücretini ödemeden giriş yaptığı tespit edilenlere Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından giriş ücretinin 14 katı tutarında idari para cezası verilecek. Tahsil edilen idari para cezalarının yüzde 25'i Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne, yüzde 75'i genel bütçeye gelir kaydedilecek. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün faaliyetleri harçlar ile tapu ve kadastro işlemlerinden kaynaklanan döner sermaye hizmet bedellerinden muaf olacak. Sözleşmelerin tarafı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü olacak Milli Parklar Kanunu kapsamında kalan orman vasıflı olanlar dahil Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünce işlemleri yürütülen ve bedelleri tahsil edilen turizm izinleri Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne devrediliyor. Genel ve özel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde, mesleğe özel yarışma sınavına tabi tutularak girilen ve belirli bir yetiştirme programı sonrası yeterliklerini alarak kurumlarında müfettiş, denetçi, denetmen ve kontrolör kadrolarında bulunanlar Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünde müfettiş kadrolarına atanabilecek. Bu kapsamda müfettiş olarak atanacakların sayısı 10'u geçemeyecek. Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünce işlemleri yürütülen ve bedelleri tahsil edilen turizm izinleri, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne devredilecek. Sözleşme hükümlerinin yürütülmesine ilişkin işlemler 1 Ocak 2026'dan itibaren Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak. Daha önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca üst hakkı tesis edilen taşınmazlara ait sözleşmelerin tarafı 1 Ocak 2026'dan itibaren sözleşmeler yenilenmeksizin Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü olacak. Özel bütçeli idareler arasına dahil edilen Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün daha önce faaliyet gösteren döner sermaye işletmelerine ait önceki yıllara ait yıl sonu karları Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne aktarılacak. Kanun teklifiyle, Kara Avcılığı Kanunu'nda yer alan tanımlarda değişikliğe gidiliyor. "Çevre ve Orman Bakanlığı" ibaresi, "Tarım ve Orman Bakanlığı" ile "özel avlaklar", "devlet avlağı", "örnek avlak" ve "Avlanma izin ücreti" bentlerinde yer alan "Çevre ve Orman Bakanlığı" ibaresi "Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü" ile değiştiriliyor. Saha bekçiliğinde sözleşmeli personelin de çalıştırılabilmesine imkan sağlanıyor. Tanımlardaki, "Av koruma memurları" ifadesi "Av ve doğa koruma memuru" şeklinde değiştiriliyor ve tanımlamada düzenlemeye gidiliyor. Av komisyonlarına temsilci veren idarelerde değişiklik yapılıyor. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne ilişkin uyum düzenlemesi yapılıyor. Avlama ve avlanma izin ücretleri Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce tespit edilecek Buna göre, av ve yaban hayatı yönetimi ile avlanma planlarına göre yapılacak avlanmalar için av hayvanlarının türlerine, ağırlıklarına ve trofelerine (yaban hayvanın boynuz, diş, post ve benzeri hatıra değeri taşıyan parçaları) göre alınacak avlama ve avlanma izin ücretleri Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce tespit edilecek. Avlama ve avlanma izin ücretleri perakendeci tarafından satın alınan ateşli, ateşsiz, yivli, yivsiz av tüfekleri ile mermi, fişek, barut, saçma, çekirdek, kapsül ve kovanların alış bedeli üzerinden hesaplanan yüzde 2 oranındaki katılım payı, alıma ilişkin faturanın düzenlendiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar perakendeci tarafından Genel Müdürlük Döner Sermayeli İşletmesine bildirilecek ve aynı süre içinde bu İşletmenin hesabına ödenecek. Genel Müdürlükçe talep edilmesi halinde ithalatçı, imalatçı ve toptancılar tarafından perakendecilere yapılan satışa ilişkin bilgi ve belgeler gecikmeksizin Genel Müdürlüğe iletilecek. Katılım payının süresinde bildirilmediğinin veya eksik bildirildiğinin tespiti halinde bildirilmeyen veya eksik bildirilen katılım payının bir ay içinde ödenmesi gerektiği Genel Müdürlük Döner Sermayeli İşletmesince ilgiliye tebliğ edilecek. Bu durumda, süresinde bildirilmeyen veya eksik bildirilen katılım payı, payın bildirilmesi gereken son günden yazının tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un ilgili maddesi dikkate alınarak hesaplanan faizle birlikte ödenecek. Bu hükmün uygulamasına ilişkin usul ve esaslar, Hazine ve Maliye Bakanlığının olumlu görüşü alınarak Genel Müdürlükçe belirlenecek. Orman muhafaza ile av ve doğa koruma memurlarına yönelik düzenlemeler Düzenlemeyle, avcılığın kontrolü, av hayvanlarının korunması, av yasaklarının takibi ve Kanun kapsamında üretim yapan yerlerin denetimi, Doğa Koruma ve Milli Parklar ile Orman Genel müdürlüklerince yapılacak. Teklifle görevli olan orman muhafaza memurları da genel kolluk ile av yasaklarının takibi ile av ve doğa koruma memurları gibi Kanun'da belirtilen yasaklara aykırı hareket edenleri avlanmadan menetmeye, haklarında tutanak düzenlemeye, yasaklanan fiillerin konusunu oluşturan veya bu fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen canlı veya cansız hayvanlar ve bunların türevleri ile avlanmada kullanması veya avlaklarda, pazar yeri ve ticarethanelerde bulundurulması yasak olan eşya ve vasıtalara el koymaya ve bu amaçla yakalamaya görevli ve yetkili olacak. Canlı av hayvanları hemen, yaralı olanlar ise tedavi edildikten sonra doğaya salınacak veya Türkiye'nin uluslararası sözleşmelerdeki taahhütleri de dikkate alınarak Genel Müdürlükçe gerekli işlem yapılacak. Av koruma ve kontrollerinde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü görevlilerine veya güvenlik güçlerine gönüllü destek sağlamak üzere Genel Müdürlükçe belirlenecek kişilere fahri av müfettişliği görev ve ünvanı verilebilecek. Avcılar, talep halinde orman muhafaza memurlarına, av ve doğa koruma memurlarına, saha bekçilerine, polis ve jandarma ile köy ve kır bekçilerine, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyelerine avlanma belge ve izinleri ile avladıkları hayvanları ibraz etmek zorunda olacak. Orman muhafaza memurları, av ve doğa koruma memurları ve saha bekçilerinden Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce lüzum görülecek olanlara, Cumhurbaşkanınca belirlenen silahlar demirbaş olarak verilecek. Kanun'a aykırılık oluşturan fiillerin ihbarında ve talep halinde takibinde, köy ve kır bekçileri, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyelerinin, orman muhafaza, av ve doğa koruma memurları ile saha bekçilerine yardım etmeleri mecburi olacak. Av ve doğa koruma memurlarının görevlerini yaparken ilgili bakanlıkların görüşü alınarak, rengi ve biçimi Genel Müdürlükçe tespit edilen resmi kıyafet giymeleri zorunlu olacak. Resmi kıyafetler, silah, telsiz ve diğer teçhizat ile araç ve gereçler Genel Müdürlükçe verilecek. İdari para cezaları Kanun teklifiyle Kanun'un izinsiz ve yasak yerlerde avlanmaya yönelik hükmünde yer alan idari para cezalarında artışa gidiliyor. Buna göre, Merkez Av Komisyonunca avlanmanın yasaklandığı avlaklarda avlananlara verilen idari para cezası tutarı 200 liradan 10 bin liraya, özel kanunlarla avlanmanın yasaklandığı sahalar ile "yaban hayatı koruma sahası", "yaban hayatı geliştirme sahası" ve "üretme istasyonu" olarak tanımlanan saha ve istasyonlarda avlananlara kesilen idari para cezası tutarı ise 350 liradan 15 bin liraya yükseltilecek. Kanun'a göre alınması gereken avcılık belgesini almadan avlananlara 10 bin lira, avlanma izni olmadan ve avlaklarda izin almadan avlananlara ise 5 bin lira idari para cezası verilecek. Bu hükümde yer alan fiillerin 5 yıl içinde tekrarı halinde ise ceza 3 katı olarak uygulanacak. Kanun teklifiyle avcılık belgesi iptal edilen kişilerin yasa dışı avcılığa yönelmesinin engellenmesi hedefleniyor. Buna göre, Kara Avcılığı Kanunu'nda belirtilen idari yaptırıma konu fiilleri tekrar eden avcılık belgesi sahipleri, öngörülen şartları sağlamaları koşuluyla yeniden avcılık belgesi alabilecek. Hüküm kapsamında avcılık belgesi iptal edilenler tarafından 2 yıllık sürenin bitiminde avcılık belgesi alınabilmesi için başvuruda bulunulması halinde, bu düzenleme kapsamında verilen idari para cezalarının ve tazminatın tahsil edilmiş olması ile belirtilen şartların tekrar sağlanması zorunlu olacak. Belge yenilendikten sonra söz konusu fiillerin tekrarlanması halinde, avcılık belgeleri iptal edilecek ve kendilerine bir daha avcılık belgesi verilmeyecek. İdari para cezasını gerektiren fiillerin tekrarını gerçekleştirdiği için avcılık belgesi iptal edilenlere Kanun kapsamında verilen idari para cezaları ile hükmolunan tazminatın tahsil edilmiş olması, son ihlalin gerçekleşmesinden sonra söz konusu cezaya ilişkin fiillerin tekrarlanmaması, avcılık belgesi için gereken şartların sağlanması ile 5 yıl içinde başvuru yapması halinde yeniden avcılık belgesi verilebilecek. Avlanma ücretleri ve katılım payına ilişkin hüküm kapsamında ödenmemiş olan katılım payları, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'a göre takip edilmesi için Genel Müdürlük Döner Sermaye İşletmesi tarafından ilgili vergi dairesine intikal ettirilecek, tahsil edilen tutarın yüzde 50'si genel bütçeye gelir kaydedilecek. Uyum düzenlemeleri Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün 175 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kamu tüzel kişiliğini haiz özel bütçeli bağlı kuruluş olarak yapılandırılması ile av ve yaban hayatının korunması, yönetimi, geliştirilmesi, işletilmesi ve işlettirilmesini sağlama görevlerinin verilmesine uygun olarak ilgili yasalarda Genel Müdürlüğün faaliyet alanına giren konulara yönelik uyum düzenlemesine gidiliyor ve kurum isimlerinde değişiklik yapılıyor. Milli Parklar Kanunu'nda yapılan değişikliğe göre, milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanı sınırları içinde kalan yerlerdeki gerçek ve tüzel kişilere ait taşınmaz mallar ile her türlü tesisler, onaylı uygulama imar planına göre hazırlanacak projelerin gerçekleşmesi için gerekli görüldüğünde Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre Genel Müdürlükçe kamulaştırma yapılacak. Teklifle 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de değişikliğe gidiliyor. Buna göre, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü taşra teşkilatındaki bölge müdürlerinin mali ve özlük hakları bağlı kuruluşlardaki emsalleri ile eşitleniyor. T24

Bayram adaylıktan çekildi, Bozgeyik’i destekleyecek

Thu, 16 Oct 25 10:51:47 +0300

CHP Gaziantep İl Başkanlığı seçimleri öncesinde dikkat çekici bir gelişme yaşandı. İl başkanlığına adaylığını açıklayan Dr. Av. Cengiz Bayram, yaptığı yazılı açıklamayla adaylıktan çekilerek Karaca Bozgeyik ile güçlerini birleştirme kararı aldıklarını duyurdu. Bayram, açıklamasında parti içinde son dönemde yaşanan adaletsizliklere dikkat çekerek, “CHP Gaziantep’te partimizde yaşanan adaletsizliklerden tüm partililerimiz rahatsızdır” ifadelerini kullandı. İlçe başkanlarının tarafsız kalma kararına rağmen bazı yöneticilerin “dayatma aday” olarak nitelendirdiği isme destek vermesini eleştiren Bayram, bunun etik olmadığını vurguladı. Bayram açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Gaziantep kurtuluş mücadelesi vermiş, bağımsızlığı her şeyden önde tutan gazi bir şehirdir. Bu dayatmayı kabul etmemiz mümkün değildir. ‘Partide adalet olmazsa ülkede adalet olmaz’ ilkesiyle yola çıkan bir aday olarak bu duruma kayıtsız kalamazdım.” Dr. Av. Cengiz Bayram, bu gelişmelerin ardından CHP Gaziantep İl Başkan Adayı Karaca Bozgeyik ile güçlerini birleştirdiklerini belirterek, “19 Ekim Pazar günü yapılacak il başkanlığı seçiminde birlik ve beraberlik içinde faaliyetlerimizi beraber yürüteceğiz. Kazanan Gaziantep CHP olacaktır, kazanan demokrasimiz olacaktır.” ifadelerini kullandı. Açıklamasını “Hayırlı, uğurlu olması dileğiyle saygılarımla” sözleriyle tamamlayan Bayram, CHP Gaziantep teşkilatında yeni bir birlik mesajı verdi.

Kadın cinayetlerinin faili, yalnızca erkekler değil ona dokunmayan, kollayan erkek devlet sistemi

Wed, 15 Oct 25 18:13:00 +0300

Gaziantep Demokratik Kadın Platformu, bir yıl önce öldürülen Rojin Kabaiş, için Balıklı Meydanı’nda bir araya geldi. Çeşitli sloganlar atan kadınlar, faiilerin bulunması çağrısını yineledi Sinem Erener, ‘’Bu ülkede kadın cinayetlerinin faili yalnızca sokaktaki erkek değil, sokaktaki erkek ile ona dokunmayan, onu kollayan ve ona zemin hazırlayan erkek devlet sistemi. Cezasızlık artık ihmal değil, iktidarın projesi, erkek‑egemen düzenin kurumsal pratiği’’ dedi. ‘Rojîn Kabaiş için adalet isteğimiz, tüm kadınlar için yaşam hakkı talebimizin somut biçimi’ diyen Erener, cezasızlığı tanımadıklarını, sessizliği kırdıklarını ve adalet için yürüdüklerini sözlerine ekledi. ‘’Rojîn’in bedeninden alınan örneklerde iki farklı erkeğe ait DNA’nın tespit edilmiş olması, “intihar” tezinin baştan beri bilinçli ve kaba bir yönlendirme olduğunu açık biçimde gösteriyor. Ancak bu bulgular 12 ay boyunca gizlenmiş; raporlar eksik düzenlenmiş; deliller yok sayılmış; tanıklar baskı altına alınmış; süreci yürüten yetkililer suskun kaldı. Bu, bireysel bir ihmal değil, kurumsal bir strateji’’ açıklamasını yaptı. Rojîn Kabaiş’in yaşadığı yalnızca bir “vakâ” değil, bu düzenin karanlık özü Rojîn Kabaiş’in yaşadığının yalnızca bir “vakâ” değil, bu düzenin karanlık özü olduğunu vurgulayan Erener, ‘’Her kayıp kadın, her susturulan tanık, her çarpıtılan delil bu karanlığın bir parçası. Her “şüpheli ölüm”ün faili yalnızca o olayın içindekiler değil, delilleri karartan kurumlar, soruşturmayı sulandıran savcılıklar, jadın cinayetlerini “toplumsal vaka” haline getiren medya, kadınları korumayı adeta suç haline getiren politik yapı bileşenleri’’ ifadelerine yer verdi. Kadınları katleden yapıya dönüşmesinin hesabının sorulmasını talep ediyoruz Erener, ‘’Gaziantep Demokratik Kadın Platformu olarak, Rojîn Kabaiş ölümünü aydınlatacak bağımsız, şeffaf, tarafsız ve kadın hukukçuların izleyebileceği bir soruşturma yürütülmesini, ATK ve diğer kurumlar nezdinde delillerin saklanması, raporların çarpıtılması ve geciktirilmesi nedeniyle sorumlular hakkında derhal soruşturma açılmasını, Rojîn’in bedeninde tespit edilen DNA’ların kimlere ait olduğunun kamuoyuyla derhal paylaşılmasını, kadın cinayetlerinde “şüpheli ölüm” örtbasına son verilerek, tüm kadınların öldürülme biçimlerinin tam, tarafsız ve etkin soruşturulmasını, soruşturma sürecine ailelerin, kadın örgütlerinin ve bağımsız gözlemcilerin dahil edilmesini, bu olay vesilesiyle, kadınları koruması gereken devletin kadınları katleden yapıya dönüşmesinin hesabının sorulmasını talep ediyoruz’’ dedi. Haber Merkezi

Demokrasi, pusuya düşürülüyor İl delegesi bu tuzağa düşmeyecek

Wed, 15 Oct 25 18:14:08 +0300

CHP Gaziantep İl Başkan Adayı Karaca Bozgeyik, geçtiğimiz yerel seçimler öncesinde yönetimiyle birlikte istifa ederek partinin büyük yara almasına neden olan il başkanı Reis Reisoğlu’na, “Sen, 102 yıllık bir partinin Gaziantep’te düştüğü durumun baş sorumlususun. Bu sorumluluğun hesabını vermeden sırf kendini kurtarmak için desteklediğin bir il başkan adayının kolunu ilçe başkanlarına baskı yaparak, onlarla birlikte kaldırarak neyin mesajını veriyorsun” diye yüklendi İl Başkan Adayı Vakkas Acar ile birlikte poz veren ilçe başkanları ve il başkanı Reis Reisoğlu’na yüklenen Bozgeyik, ‘’Gaziantep’te bir kişiyi seçtirmek için parti içi demokrasiyi bıçaklıyorsunuz, parti içi ayrıştırmaya neden oluyorsunuz. Bu bir cinayet suçudur. Demokrasi, parti içinde pusuya ve tuzağa düşürüldü. Bu tuzaktan il delegasyonu partimizi kurtaracak. Cinayete yeltenenler, tüzük suçu işliyorlar ve Gaziantep’e ihanet ediyorlar. Bu ihanetin bedelini örgüt ödetir. Gençlerin geleceğine ve kadınların özgürlük mücadelesine ihanet etmeyin. Bu pazar yapılacak kongre sadece bir il başkanlığı seçimi değil, aynı zamanda demokrasi mücadelesi’’ açıklamasında bulundu. Gaziantep’te artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak Açıklamasında mevcut İl Başkanı Reis Reisoğlu’nu sert sözlerle eleştiren Bozgeyik, ‘’Biz il başkanı seçmiyoruz, il başkanlığı seçiyoruz. İl başkanlığı, köyleriyle, mahalleleriyle, ilçeleriyle bir bütün ve o bütün içerisinde siyaset üretmemiz gerekiyor. CHP İl Başkanlığının ayda bir Büyükşehir Belediyesi’nin uygulamaları ile ilgili bir basın açıklaması yaptığını duydunuz mu, gördünüz mü, katıldınız mı? Demek ki senin iki yıldan beri yaptığın uygulamaların devamını o arkadaşımız yapacak, yani susacak. Sen, 102 yıllık bir partinin Gaziantep’te düştüğü durumun baş sorumlususun. Bu sorumluluğun hesabını vermeden sırf kendini kurtarmak için desteklediğin bir il başkan adayının kolunu ilçe başkanlarına baskı yaparak, onlarla birlikte kaldırarak neyin mesajını veriyorsun. Gaziantep’te artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. CHP’yi gençlerle, kadınlarla buluşturacağız’’ değerlendirmesinde bulundu. Vakkas Acar, genel merkezin adayıymış algısı yaratılıyor Vakkas Acar’ın genel merkezin adayıymış gibi gösterilerek algı yaratıldığını, örgütün iradesine, vicdanına ve aklına ipotek konulmaya çalışıldığını sözlerine ekleyen Bozgeyik, ‘’Bırakın parti, örgüt İl başkanını ve yönetimini seçsin, iradesine ipotek koymayın, akıllarının ve vicdanlarının harekete geçmesine ipotek koymayın. Bırakın Cumhuriyet Halk Partisi örgütü, kendi kadrolarını kendi içerisinden seçerek örgütün idaresi tecelli ettirilsin. Delegelere şunu söylemek istiyorum; ‘Kendi iradenizi, hiç kimsenin kullanmasına izin vermeyin. Sizin iradeniz, aklınız ve vicdanınız Gaziantep’in gelecek 5 yılını belirleyecek’’. Tüm delegelerden ve il örgütünden beklentimiz bu’’ şeklinde konuştu. Öyle bir fotoğrafın verilmesi Gaziantep CHP’li diğer adaylara saygısızlık İlçe Başkanlarının hiçbir adayın basın açıklamasına katılmayacaklarını yönünde karar aldıklarını kaydeden Bozgeyik, Vakkas Acarla verilen fotoğrafa sert tepki verdi. ‘’Pazartesi günü verilen fotoğraf, hem Gaziantep il örgütünün hem de Gaziantep halkının vicdanını yaraladı. Seçimi, biz kazandık havasına soktular. Aslında el kaldırma ve kol kola girme yaklaşık 2 yıldan il ve ilçe yönetimlerinin nasıl çalıştığının bir göstergesi. Bir uyum gibi gösteriliyor, ama parti içi demokrasiyi yaralayan, Gaziantep’in geleceğini tehlikeye atan bir fotoğraf. Bu fotoğrafı unutturacağız. Çünkü öyle bir fotoğrafın verilmesi Gaziantep CHP il örgütü ikiye, üçe ayırmak demek, diğer adaylara saygısızlık. Bir ilçe başkanı tercih yapabilir, saygı duyuyoruz, ama kamuoyunda seçimi kazandık algısı yaratmak Gaziantep İl delegasyonunun iradesine ipotek koymaya çalışmaktır. Eminim ki delegelerin aklı ve vicdanı fotoğrafa gereğini yapacak’’ değerlendirmesini yaptı. Haber Merkezi

Yesemek segmenti Antep’e zarar verecek

Wed, 15 Oct 25 18:11:00 +0300

Yesemek segmentinin Gaziantep’e zarar vereceğini kaydeden Jeoloji Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Mehmet Emin Yılmaz, ‘’Yesemek ve Sakçagözü segmenti kırılacak. Bu depremlerin ne zaman olacağını söyleyemeyiz. Depreme dirençli kentler inşa edelim. Bu işlerin alt yapısı, mühendislik disiplinleri, jeoloji mühendisinin yapacağı zemin etüdü, inşaat mühendisinin yapacağı statik proje betonarmeye çok dikkat edilmesi gerekiyor’’ şeklinde konuştu. Ülkede deprem beklediğimiz hiçbir yer yok ‘Ülkede deprem beklediğimiz hiçbir yer yok’ Yılmaz, ‘’İstanbul, Bursa, Balıkesir Sındırlı, Elazığ, Malatya, Bingöl, Ankara, Bolu, İzmir, Antalya ve Bodrumda deprem oluyor. Bu bölgede deprem olmaz diyeceğimiz hiçbir yer yok. Bunu bilerek depreme dirençli kentler inşa edeceğiz’’ dedi. Bu ülkede deprem olduğu bilinmeli ona göre binalar yapılmalı Yılmaz, ‘’Deprem şu bölgede şu büyüklükte olacak. Bunları bilmemizin bize ne faydası var? İstanbul’da 7 büyüklüğünde deprem olacağını söylüyorlar. Peki, 7 büyüklüğünde depremin olması neyi değiştirecek? Hiçbir şeyi değiştirmiyor. Çünkü İstanbul’da kentsel dönüşüme girmesi gereken birçok bina var, eski usul devam ediyorlar. 7 büyüklüğündeki deprem İstanbul’a zarar verecek. Bu ülkede deprem olduğu bilinmeli ona göre binalar yapılmalı. Japonya’da 7 veya 8 büyüklüğünde deprem olduğuna evden dışarı çıkmıyor. Çünkü bu ülkede dışarı çıkmak daha güvensizdir. Çünkü yaptıkları binalara güveniyorlar. Ülkemizde ise en ufak sarsıntıda herkes dışarıya çıkıyor. Niye yaptığımız binalara güvenilmiyor’’ değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’nin fay hattı haritası kıpkırmızı Türkiye’nin fay hattı haritasının kıpkırmızı olduğunu söyleyen Yılmaz, ‘’En büyük fay hattı, Kuzey Anadolu Fay hattı. Bingöl ve Hakkari’den başlar, İstanbul’a kadar ulaşır. Bunun yanı sıra Doğu Anadolu Fay hattı var. Bu fay hatlarının içerisinde çeşitli segmentler bulunuyor. Dolayısıyla Türkiye, bir deprem ülkesi. Bunu inkar edemeyiz, kabul etmemiz gerekiyor’’ ifadelerini kullandı. Düzgün bir zemin etüdü, mimari ile birlikte statik proje ve betonarme yapıldığında hiçbir problemin yaşanmayacağını kaydeden Yılmaz, ‘’Doğayla savaşılmayacak. Çünkü doğaya karşı savaşı kazanamazsın. Sel yatağına ev yapamazsın, yapmaman lazım. Ya da vadinin en sulak olduğu birinci sınıf tarım arazilerine ev yapılmamalı. Çünkü bu tarım arazileri yaşamın idamesi için ürünlerin üretildiği bir alan. Dağ yamaçlarına ev yapılabilir. İmarlar buna göre yapılmalı’’ açıklamasında bulundu. Haber Merkezi

Antep OSB, elektik tüketiminde ilk sırada

Wed, 15 Oct 25 18:08:17 +0300

Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) Eylül Organize Sanayi Bölgelerinin elektrik tüketim istatistiklerini kamuoyuna duyurdu. İstatistiklere göre Antep OSB’de elektik tüketimi arttı. Elektrik tüketiminde ki artış, üretimin devam ettiğini gösterdi. Türkiye’nin en büyük Organize Sanayi Bölgeleri arasında yer alan Antep OSB’de, temmuz ayında başlayan elektrik tüketimindeki yükseliş, eylül ayında da sürdü. Geride bıraktığımız 8 ayda elektrik tüketiminde, ülke genelindeki OSB’lere birinciliği kaptırmayan Antep OSB, bu başarısını, geçen ayda devam ettirdi. Ağustos ayında yüzde 10,29 elektrik tüketiminin olduğu OSB’de bu oran eylül ayında yüzde 10,55 oldu. Eylül ayında toplamda elektriğin yüzde 41, 72’si 10 OSB’de tüketildi. Antep OSB, 10,55 elektrik tüketimi ile ilk sırada bulunuyor. Sonrasında ise yüzde 6,57 ile Osmaniye, yüzde 3,86 ile Adana Hacı Sabancı, yüzde 3,66 ile Çerkezköy, yüzde 3,25 ile Bursa, yüzde 3,13 Manisa, yüzde 2,95 ile Konya, yüzde 2,67 ile Eskişehir, yüzde 2, 59 ile Kayseri ve yüzde 2,49 ile İskenderun geliyor. Ülke genelinde Eylül elektrik tüketimi bir önceki aya göre yüzde 1,88 oranında artış gösterirken, 2024 yılının aynı ayına göre ise yüzde 5 yükseldi. Ocak-eylül döneminde elektrik tüketimi geçen yılın ocak-eylül dönemine göre yüzde 2,58 arttı. Yine Eylül ayında, bir önceki aya göre elektrikte en çok tüketim artışı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanırken, geçen yılın eylül ayında göre en çok tüketim artışı Akdeniz Bölgesi’nde oldu. 2025’in 9 aylık döneminde, 2024’ün 9 aylık dönemine göre en çok elektrik tüketim artışı da İç Anadolu Bölgesi’nde gerçekleşti. Haber Merkezi

Engelleri aşmak, empati ve bilinçle mümkün

Wed, 15 Oct 25 18:07:45 +0300

Körleri Eğitim ve Kalkındırma Derneği Gaziantep Şubesi tarafından Beyaz Bastonun Işığında Farkındalık ve Güvenlik Günü kapsamında etkinlik düzenlendi Körleri Eğitim ve Kalkındırma Derneği Gaziantep Şube Başkanı Mehmet Yıldırım, ‘’Bu özel gün vesilesiyle, Körleri Eğitim ve Kalkındırma Derneği Gaziantep Şubesi olarak bir kez daha toplumun tüm kesimlerine çağrıda bulunuyor; engelleri aşmanın, empati ve bilinçle mümkün olabileceğini vurguluyoruz’’ dedi. Beyaz baston bağımsızlığın, özgürlüğün ve güvenli yaşam hakkının sembolü ‘’15 Ekim Dünya Beyaz Baston Görme Engelliler ve Güvenlik Günü, görme engelli bireylerin toplumsal yaşamda karşılaştıkları zorluklara dikkat çekmek ve onların yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl dünya genelinde kutlanmaktadır. Beyaz baston, bir görme engelli için yalnızca bir yön bulma aracı değil; aynı zamanda bağımsızlığın, özgürlüğün ve güvenli yaşam hakkının sembolü’’ açıklamasını yaptı. Beyaz baston bir bireyin karanlıkta attığı adımları aydınlatan sessiz bir ışık, Beyaz bastonun bir bireyin karanlıkta attığı adımları aydınlatan sessiz bir ışık, topluma ise sorumluluklarını hatırlatan güçlü bir simge olduğunu ancak ne yazık ki, görme engelli bireylerin günlük yaşamda hâlâ birçok fiziksel ve sosyal engelle karşılaştığını dile getiren Yıldırım, düzensiz kaldırımların, yetersiz sesli sinyal sistemlerin, toplu taşıma araçlarındaki duyarsızlıklar ve istihdam alanındaki sınırlılıkların bu bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkilediğine dikkat çekti. Bu sürece katkı sunması gerekiyor ‘Bugün, sadece sorunları dile getirmek değil; çözüm yollarını da birlikte tartışmanın ve uygulamanın günüdür’ diyen Yıldırım, ‘’Yerel yönetimlerden özel sektöre, eğitim kurumlarından bireylere kadar herkesin bu sürece katkı sunması gerekiyor. Engelli dostu şehirlerin inşası, erişilebilir kamu alanları, sesli yönlendirme sistemlerinin yaygınlaştırılması ve istihdam fırsatlarının artırılması, görme engelli vatandaşlarımızın topluma tam katılımını sağlayacak en önemli adımlar’’ ifadelerini kullandı. Engellerin kaldırıldığı bir toplum için çalışmaya devam edeceğiz Başkan Yıldırım, ‘’Körleri Eğitim ve Kalkındırma Derneği Gaziantep Şubesi olarak, her bireyin eşit haklara sahip olduğu, engellerin kaldırıldığı bir toplum için çalışmaya devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Unutulmamalıdır ki, beyaz baston sadece bir baston değil; insan onuruna yakışır bir yaşamın, güvenli bir geleceğin ve toplumsal dayanışmanın sembolü. Bugün vesilesiyle tüm vatandaşlarımızı, görme engelli bireylerin yaşamlarına duyarlılıkla yaklaşmaya, farkındalıklarını artırmaya ve beyaz bastonun anlamını yüreklerinde hissetmeye davet ediyoruz. Çünkü bir toplum, en zayıf halkasının ne kadar güçlü olduğuyla ölçülür; bizler de dayanışmayla güçleniriz’’ mesajını verdi. Haber Merkezi

14-21 Mart arasında net rezerv 11 milyar dolar düştü

Wed, 15 Oct 25 15:31:31 +0300

Bakan Şimşek yanıtladı: 14-21 Mart arasında net rezerv 11 milyar dolar düştü CHP’li Ümit Özlale, TBMM Başkanlığı’na Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde CHP’nin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltı sürecinin ekonomik maliyetini sordu. "İmamoğlu'na yönelik operasyon finansal göstergelerde sert bozulmalara yol açtı" Özlale önergesinde “İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, iç kamuoyunda büyük bir demokratik gerilim yaratmış; uluslararası basında, Türkiye’ye dair siyasi risk algısını olağanüstü derecede artırmıştır. Bu gelişme yatırımcı güvenini sarsmış; başta döviz piyasası ve Borsa İstanbul olmak üzere tüm finansal göstergelerde sert bozulmalar yol açmıştır. Türk Lirası 19 Mart’tan itibaren tarihi değer kayıpları yaşarken, Merkez Bankası’nın döviz müdahaleleriyle rezervlerde rekor düzeyde bir erime yaşanmıştır” değerlendirmesini yaptı. Önergede, “14-21 Mart dönemine ilişkin toplam rezerv kaybı ne kadardır ve bu kaybın temel nedenleri nelerdir?” sorusu yöneltildi. Önergede ayrıca, “Bu müdahaleler, mevcut ekonomik program kapsamında öngörülen stratejilerle uyumlu mudur?” sorusu soruldu. "Önemli bir bölümü yurtdışı yerleşikler kaynaklı gerçekleşti" Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Özlale'nin soru önergesine verdiği yanıtta, 4-21 Mart haftası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 171,1 milyar dolar brüt rezervinin 163,1 milyar dolara; 73,9 milyar dolar net rezervinin de 62,1 milyar dolara düştüğünü açıkladı. Bakan Şimşek, "Belirtilen dönemde piyasada görülen döviz talebinin ifade edilen orandaki önemli bir bölümü yurtdışı yerleşikler kaynaklı gerçekleşmiş, geri kalan kısım ise yurt içi yerleşik bireylerin ve kurumların döviz talebinden kaynaklanmıştır" dedi. Şimşek'in soru önergesine verdiği yanıt şöyle: "Sayın Prof. Dr. Ümit ÖZLALE, öncelikle şahsıma yönelik olarak Bakanlığımıza sunduğunuz yazılı soru önergeniz için teşekkür ederim. Ekonomi programımızın temel önceliği fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Bu kapsamda para ve maliye politikaları eşgüdüm içerisinde uygulanmaktadır. Bu doğrultuda, son dönem gelişmelerinin enflasyon görünümü açısından oluşturabileceği riskler değerlendirilerek, sıkı parasal duruşu destekleyici tedbirler alınmıştır. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışları uygulanan programın başarısını teyit etmektedir. Türkiye, 2024 yılı içerisinde 3 büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından notu iki kademe artırılan tek ülke olmuştur. Dalgalı döviz kuru rejiminde kurlar serbest piyasa koşullarında arz ve talep dengesine göre belirlenmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) nominal ya da reel bir kur hedefi bulunmamaktadır. Döviz arz ve talebini belirleyen temel unsurlar uygulanan para ve maliye politikaları, cari denge ve sermaye hareketleri ile ekonomik güven ve beklentilerdir. TCMB rezervlerine ilişkin bilgiler "https://evds2.tcmb.gov.tr/" internet adresinde yayımlanmakta ve kamuoyuyla paylaşılmaktadır. 14 Mart tarihi itibarıyla sırasıyla 171,1 milyar ABD doları ve 73,9 milyar ABD doları düzeyinde bulunan brüt ve net rezervler 21 Mart tarihi itibarıyla 163,1 milyar ABD doları ve 62,1 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir. Belirtilen dönemde piyasada görülen döviz talebinin ifade edilen orandaki önemli bir bölümü yurtdışı yerleşikler kaynaklı gerçekleşmiş, geri kalan kısım ise yurt içi yerleşik bireylerin ve kurumların döviz talebinden kaynaklanmıştır. Diğer taraftan, finansal piyasalardaki gelişmeler yakından takip edilmekte, piyasaların sağlıklı işleyişi için ilgili kurumlarımızca gerekli çalışmalar titizlikle yürütülmektedir. Uyguladığımız ekonomi programıyla ekonomimizin artan dayanıklılığını ve finansal istikrarı korumak için gerekli adımlar atılmaya devam edilecektir. Soru önergesinde bahsi geçen diğer hususlar Cumhurbaşkanı Yardımcılığı uhdesindedir." "Köprülerin işletme hakkı satışından beklenen özelleştirme geliri bu tutarın ancak yarısı!" CHP'li Özlale, konuyla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "11 Milyar doların ne anlama geldiğini şöyle ifade edelim: Hükümetin önümüzdeki dönemde köprülerin işletme hakkı satışından beklediği özelleştirme geliri bu tutarın ancak yarısı!" ifadelerini kullandı. Özlale'nin paylaşımı şöyle: "Sayın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ( @memetsimsek ) , Meclis’e sunduğum soru önergesine verdiği yanıtta cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 14-21 Mart haftası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın net rezervinin yaklaşık 11 milyar dolar eridiğini açıkladı. Kamu vicdanını zedeleyen bu kararın bedeli ölçülemez ama bu operasyonun sadece Merkez Bankası rezervlerine etkisi bile 11 Milyar dolar. 11 Milyar doların ne anlama geldiğini şöyle ifade edelim: Hükümetin önümüzdeki dönemde köprülerin işletme hakkı satışından beklediği özelleştirme geliri bu tutarın ancak yarısı!" t24

Devlet, hazır giyim ve tekstili gözden çıkardı

Wed, 15 Oct 25 15:30:45 +0300

6 ay sonra üretim duracak Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, "Devlet, hazır giyim ve tekstili gözden çıkardı. İş öyle bir noktaya gidiyor ki üretici bulmakta sıkıntı çekeceğiz. Bizi bekleyen en büyük felaket bu. 6 ay sonra üretim duruyor" dedi. Artaş Holding, perakende sektöründe geçen 30 yılı, sektörün önde gelen isimlerinin katılım gösterdiği “Perakendede 30 Yıl” etkinliği ile kutladı. Etkinlik kapsamında LC Waikiki Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük, Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı ve Artaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Çetinsaya, Alkaş & HAN Spaces Başkanı Avi Alkaş’ın moderatörlüğünde düzenlenen panel ile hikayelerini ve sektöre yönelik tespitlerini paylaştı. Ekonomim'den Yener Karadeniz'in haberine göre, Etkinlikte konuşan Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı da Kiğılı markasının 1960’lı yıllardan günümüze uzanan yolculuğunu anlattı. Konuşmasında son dönemde yaşanan gelişmelere de değinen Kiğılı, şunları söyledi: “AVM’ler olmazsa büyüyemeyiz. Kimi arkadaşım AVM’lere greve gitti, dükkanlarını kapattılar. Ben kapanmaması için kavga verdim, mücadele ettim. Ben hem perakendeci arkadaşlarım hem de AVM’lerin yanındayım. Bugün 70 vilayette 200’ün üstünde Kiğılı mağazası var. Devlet, hazır giyim ve tekstili gözden çıkardı. İş öyle bir noktaya gidiyor ki üretici bulmakta sıkıntı çekeceğiz. Bizi bekleyen en büyük felaket bu. 6 ay sonra üretim duruyor. Anadolu’da fabrikalar kapanıyor. Üretim Mısır’a kayıyor. Çok sık bir araya gelmemiz lazım. Bizi bekleyen büyük bir tehlike var. Üretim olmazsa malı nasıl yerine koyacağız. Bugün burada söylüyorum, sıkıntılar başlıyor." “Enflasyon ve faizi düşüremeyiz, maliyetleri kontrol etmemiz lazım” Etkinlikte LC Waikiki Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük de yer aldı. Bugün kendi işleri iyi olsa ve büyümeye devam etseler de sektörde işlerin çok iyi olmadığını belirten Vahap Küçük, “Zor bir dönemden geçiyoruz ama önemli olan etki alanımızda daha iyi ne yapabilirize odaklanmak. Enflasyonu, faizi indirme imkânınız yok ama işlerimizi nasıl daha iyi hale getirebilir, maliyetleri nasıl daha iyi yönetebilirize odaklanmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. T24

Altında rekor devam ediyor

Wed, 15 Oct 25 15:30:05 +0300

ABD - Çin ticaret gerilimi, ABD’de hükümetin 15 gündür kapalı olması ve FED’den faiz indirimi beklentileri güvenli liman talebini artırıyor. Kapalıçarşı’da gram altın 5 bin 825 TL, çeyrek 9 bin 510 TL'den işlem gördü. Altın fiyatlarındaki yükseliş serisi 15 Ekim 2025’te de devam etti. Küresel piyasalarda ons altın TSİ 06.00 itibarıyla 4.187 doları görerek yeni zirve yaptı. Gram altın fiyatı da 5.628 TL ile tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Sabah saatlerinde Kapalıçarşı’da gram altının satış fiyatı 5.825 TL, çeyrek altının satış fiyatı ise 9.510 TL olarak gerçekleşti. Son fiyatlamalarla birlikte ons altın, ekim ayının ilk yarısında %8,40 getiri sağladı. ABD - Çin gerilimi Türkiye Gazetesi'nde yer alan habere göre, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının yeniden kızışması, güvenli liman talebini desteklemeyi sürdürüyor. Son olarak Güney Koreli bir nakliye firmasının ABD birimlerine Çin tarafından yaptırım uygulanması, gerilimi tırmandırarak küresel piyasalarda sert fiyatlamalara yol açtı. FED'den faiz indirimi beklentisi ABD’de hükümetin 15 gündür kapalı olması ve bu konuda somut bir ilerleme sağlanamaması belirsizliği artırıyor. Dolar endeksindeki zayıf görünüm ve FED’den bu yıl iki faiz indirimi beklentisi, faiz getirisi olmayan altının fırsat maliyetini düşürerek fiyatları destekliyor. "Direnç aşıldı" Ekonomist Tuncay Turşucu, ons altında teknik seviyelere dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Ons fiyatında 4 bin 81 dolarda bulunan simetrik direnç de aşıldı. Bir sonraki simetrik hedef 4.327 dolarda bulunuyor. Burada dolar endeksinin seyri de kritik. DXY’de yukarı yönlü hareketlilik altın fiyatları üzerinde baskı oluşturabilir.” Bank of America ve Societe Generale, ons altının 2026 sonuna kadar 5.000 doları görebileceğini öngörüyor. T24

Potansiyel iş bağlantısı kurularak yeni ihracat kanallarına erişim imkânı elde edildi

Wed, 15 Oct 25 15:29:32 +0300

GSO heyeti ‘’K 2025 Düsseldorf Plastik ve Kauçuk Fuarı’’na katıldı Gaziantep Sanayi Odası tarafından yürütülen kümelenme projesi kapsamında Gaziantep Kimya Plastik İhracat Takımı, dünyanın en büyük plastik ve kauçuk endüstrisi fuarı olan ‘’K 2025 Düsseldorf Plastik ve Kauçuk Fuarı’’na katılım sağlayarak, uluslararası iş birliklerini geliştirme ve ihracat ağını genişletme yönünde önemli temaslarda bulundu. Gaziantep’ten 21 firma ve 36 küme üyesinin yer aldığı heyet, fuar süresince sektörün öncü firmalarıyla bir araya gelerek plastik ve kauçuk endüstrisindeki son teknolojik gelişmeleri, yenilikçi üretim yöntemlerini ve küresel pazar trendlerini yakından inceledi. Katılımcılar, yenilenebilir malzeme kullanımı, geri dönüşüm teknolojileri ve çevre dostu üretim çözümleri gibi alanlarda dünya genelindeki en güncel uygulamaları yerinde görme fırsatı buldu. Gerçekleştirilen temaslarda, Türk kimya ve plastik sektörünün güçlü üretim kapasitesi, kalite standartları ve yenilikçi yapısı tanıtılarak, Gaziantepli firmaların uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü artırmaya yönelik önemli adımlar atıldı. Katılımcı firmalar, fuar süresince birçok potansiyel iş bağlantısı kurarak yeni ihracat kanallarına erişim imkânı elde etti. GSO temsilcileri, fuarda stant açan Gaziantepli firmaları ziyaret ederek başarılı bir fuar geçirmeleri noktasında temennilerde bulundu. Program kapsamında, GSO Genel Sekreter Yardımcısı M. Sermest Çapan ve firma temsilcileri, Köln Ticaret ve Sanayi Odasını da ziyaret etti. Ziyarette Almanya’daki ticaret ortamı, iş kurma süreçleri, ortak yatırım fırsatları ve karşılıklı iş birliği olanakları üzerine görüş alışverişinde bulunuldu. Heyet, programın son durağında T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu’nu ziyaret ederek Başkonsolos Ali İhsan İzbul ve Düsseldorf Ticaret Ataşesi Pınar Aslan ile bir araya geldi. Görüşmede, Türk firmalarının Almanya’daki ticari faaliyetleri, yurt dışı yatırım süreçleri, fuar ve tanıtım organizasyonlarının desteklenmesi gibi konular ele alındı. Gaziantep Sanayi Odası, yürüttüğü ihracat odaklı projeler, kümelenme çalışmaları ve uluslararası tanıtım faaliyetleriyle kent sanayisinin küresel rekabet gücünü artırmaya devam ediyor. GSO, Gaziantep’in sadece Türkiye’nin üretim üssü değil, aynı zamanda dünya pazarlarında söz sahibi bir sanayi kenti haline gelmesi hedefiyle çalışmalarını sürdürüyor. UR-GE NEDİR? UR-GE Projesi, 5973 sayılı karar çerçevesinde Ticaret Bakanlığı tarafından uygulanan “Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkında Genelge” doğrultusunda, iş birliği kuruluşlarının kümelenme ve proje odaklı ihracat faaliyetlerini desteklemektedir. %75 oranında devlet desteği sağlanan UR-GE projeleri; firmalara 3 yıl boyunca tanıtım, eğitim, danışmanlık, yurt dışı pazarlama, alım heyeti organizasyonları gibi birçok başlıkta katkı sunmaktadır. Haber Merkezi

Savaş politikaları ülkedeki tüm demokratik uygulamaları rafa kaldırdı

Tue, 14 Oct 25 19:46:11 +0300

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, Kanun Hükmünde Kararnamelerle görevlerinden ihraç edilen kamu emekçilerini işlerine iade edilmesi talebiyle Diyarbakır’dan başlattığı ‘Adalet, Eşitlik ve İşimizi Geri Almak İçin Yürüyoruz’ yürüyüşüne Antep’te devam etti. Yeşilsu’da bir araya gelen KESK’liler, ‘Hak, hukuk, adalet’ gibi sloganlar atarak, Balıklı Meydanı’na kadar yürüyüp basın açıklaması yaptı KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, ‘’Bir ülkede savaş politikalarında ısrar eden bir iktidar varsa o ülkede demokratik tüm uygulamalar rafa kaldırılır, halklar antidemokratik uygulamalarla baş başa bırakılır. Demokrasinin olmadığı yerde emek mücadelesi görünmez olur, emeğin değeri düşürülür ve mücadelesi dağıtılır. Bunun sonuçları tam da ülkemizde yaşadığımız sonuçlar’’ şeklinde konuştu. İşyerlerinde baskı, mobbing, hukuksuzca sürgünler boy göstermeye başladı Bir ülkede başlayan hukuksuzluğun her tarafa sirayet ettiğini ifade eden Koçak, ‘’Ona karşı direniş ve tutum alma çok daha büyük bir mücadele ile gerçekleşiyor. İşyerlerinde baskı, mobbing, hukuksuzca sürgünler boy göstermeye başladı. Bugün daha da büyüyerek devam ediyor. Bu ülkede muhalif insanların çocukları üniversiteleri bitirdikleri halde kamu da göreve başlayamıyor. Çünkü KHK hukuksuzluğunun akabinde mülakat denilen bir skandalı getirdiler. Seçim dönemlerinde mülakatın ne anlama geldiğini açıkça itiraf ettiler’’ ifadelerini kullandı. Muhalif olan bütün belediyeler, kayyım tehdidi ile baş başa kaldı Koçak, ‘’Ayten Çeri, arkadaşımız Antep halkının gittiği hastanelerde, yıllarca emek vermiş bir sağlık emekçisiydi. Hiçbir hukuki süreç olmadan, hiçbir hukuksal gerekçesi ortaya konulamadan, 9 yıllık ihraç süreci içerisinde hayatını kaybeden arkadaşlarımızdan biri oldu. KHK’lar, hukuksuzluk, adaletsizlik, sadece kamu emekçilerine bu KHK hukuksuzluğu. Başlayan hukuksuzluk süreci belediyelere atanan kayyımlarla devam etti. 2016 yılı itibariyle Kürt illerine atanan kayyım kültürü ülkenin dört bir yanına yayılmış durumda. Muhalif olan bütün belediyeler, kayyım tehdidi ile baş başa kaldı’’ açıklamasını yaptı. Ülkenin yeraltı kaynakları bu iktidar tarafından her gün uluslararası şirketlere peşkeş çekiliyor Alevilerin, Kürtlerin, Arapların, AKP’li olmayan Türkmenlerin, Çerkezlerin geleceklerini göremez hale getirildiğini vurgulayan Koçak, ‘’Kamu da kapılar bizlere kapatılmış. Demokratik uygulamaların ortadan kalkması, demokrasinin rafa kaldırılması bununla da bitmiyor. Demokrasi yoksa bir ülkede hiçbir şey hakkın bizimle devam edeceğine dair bir güvence yok. Nerede mi gördük, Samandağ ve Adıyaman’da insanların tapulu arazilerine el koyan bir iktidar var. Bu ülkenin yeraltı kaynakları bu iktidar tarafından her gün uluslararası şirketlere peşkeş çekiliyor. Bir yerde dur demek zorundayız’’ dedi. 300 kamu emekçisi bu süreçte hayatını kaybetti 9 yıl önce başlayan KHK zulmünün sürdüğünü sözlerine ekleyen Eş Genel Başkanı Koçak, ‘’Bundan 9 yıl önce başlayan KHK zulmü, halen devam ediyor. KESK’li 4 bin 800 arkadaşımızın ihraç edilmiş olduğu KHK süreci zulmünde, bu ülkede 150 binden fazla kamu emekçisi görevlerinden ihraç edildi. Dönemin Adalet Bakanı ‘Kurunun yanında yaşında yandığını biliyoruz. Yapacak bir şey yok’ demişti. Onun açısından kurunun yanında yanan yaşlar olarak görünenlerin her biri birer hayattı. 300 kamu emekçisi bu süreçte hayatını kaybetti’’ değerlendirmesinde bulundu. Haber Merkezi

Cezaevlerindeki tutukluların üçte ikisi uyuşturucudan yatıyor

Tue, 14 Oct 25 19:08:00 +0300

Antep, uyuşturucuya başlama yaşı ve uyuşturucu kullanımının en yüksek olduğu illerin başında geliyor. Kentin Hacıbaba, Boyno, Karşıyaka, Düztepe ve Vatan Mahallesi gibi bölgelerinde yoğun bir uyuşturucu kullanımı ve ticareti yapılıyor Kentin en büyük sorununun uyuşturucu sonrasında ise hırsızlık geldiğini belirten Gaziantep Baro Başkanı Av. Bülent Duran, ‘’Korkunç derece de uyuşturucuya erişim var. Cezaevlerindeki tutukluların üçte ikisi uyuşturucu. Ya kullanıyor ya da satıyor. Bir şekilde uyuşturucu kenti sarmış ve ablukaya almış durumda. Bu çok tehlikeli bir durumda’’ dedi. Hırsızlık, açlığın ve yoksulluğun olduğunu gösteriyor Duran, ‘’Uyuşturucunun olduğu yerde gelecek kaybolur. Şu anda gençlerin geleceği kayboluyor. Hırsızlık ise; açlığın ve yoksulluğun olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu açıdan kaygılıyız. Emniyet, yargılama makamları ve bizlerin en büyük sorumluluğu gençleri korumak adına suçlarla mücadele etme konusunda gerekli yükümlülüğü sağlamak’’ şeklinde konuştu. Adalete erişimin var olduğunu söylemek çok güç Adalete erişim konusunda sıkıntı yaşandığını söyleyen Duran, ‘’Adalete erişimin var olduğunu söylemek çok güç. Her geçen gün suç işleme oranı mahkemelerin yükü, ihtilaflar çok daha fazla artıyor. İş yükünün biriktiği bir adalet mekanizması ile karşı karşıyayız. Bunlar soruşturmaların ve kovuşturmaların en kısa sürede bitmesini ve adaletin sağlanmasını uzatıyor. Yargı makamlarının görevi Anayasa’nın 36. maddesine göre ihtilafın en kısa sürede çözülüp toplumsal barışı sağlamak. Ama ülkemizde bunu sağlayamıyoruz’’ ifadelerine yer verdi. Adalete erişim hakkı tam olarak sağlanamıyor ‘Suç işleme oranı çok fazla, yaşamdaki krizden ve sorunlardan kaynaklı olarak, boşanmasından alacak-verecek meselesine kadar birçok problemler karşı karşıyayız’ diyen Duran, ‘’Yargılama makamları, gelinen nokta itibariyle bu iş yükünün altında adalete erişim hakkını tam olarak sağlayamıyor. İnsanların adalete erişimi hakkı sadece mahkemelere intikal etmekle ilgili bir olay değil. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hukuki anlamda güvenliğini sağlamakla ilgili yükümlülükleri var. Kişiler, hukuki anlamda haklarını, ödevlerini ve ne istediklerini bilmemeleri durumunda hukuka aykırı bir işlemin tarafı olabiliyorlar, yanlış yapabiliyor ve suç işleyebiliyorlar’’ tespitini yaptı. Vatandaş dava açmak istediğinde dava açabilmesine yardımcı olmak lazım Vatandaşın avukata kolay şekilde erişebilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Av. Duran, ‘’Hukuk devleti olarak bunu sağlamamız gerekiyor. Ayrıca vatandaş dava açmak istediğinde dava açabilmesine yardımcı olmak lazım. Yani herhangi bir ekonomik yaptırım olmadan kişi dava hakkımı kullanacağım dediğinde yargılama ve adalet makamlarının harekete geçip davası görmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra adil bir karar veriliyor mu veya süreç işliyor mu, dediğimiz adalet erişimin çok zor olduğunu söyleyebiliriz. Adalete erişim konusunda çok ciddi kaygılarımız bulunuyor’ dedi. Haber Merkezi

Antep’in hakkını yandaşlara peşkeş çekmeye son verin!

Tue, 14 Oct 25 19:07:03 +0300

Türkiye’nin en borçlu belediyeleri arasında yer alan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, halkın evine ekmek götüremediği, çocukların yatağa aç girdiği bir dönemde Maarif Vakfı yöneticilerinin 780 bin TL’lik otel faturasını ödemesi tepkilere neden oldu Ekonomik krizin tavan yaptığı günümüzde yaptığı harcamalarla tartışmaların odağında yer alan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, yine skandal bir harcamaya imza attı. Büyükşehir Belediyesinin25 Şubat 2025’te “Sivil Toplum Kuruluşları Lisansüstü Eğitim Zirvesi İçin Konaklama Hizmeti Alımı” açıklamasıyla Team Global Şirketi’ne 780 bin TL ödediği ortaya çıktı. Paraları halk için kullanın Yandaş vakıf ve derneklere parasal açıdan destek olunmasına tepki gösteren CHP Şahinbey Belediyesi Önceki Dönem Meclis Üyesi Uğur Kalkan, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’e; ‘’Gaziantep’in ve hemşerilerimizin hakkını yandaşlara peşkeş çekmeye son verin. Bu paraları da halk için kullanın’’ çağrısında bulundu. Bir vakfın, halen belediyelerin bütçelerine de göz dikmesi düşündürücü bir durum Kalkan, ‘’Bu yıl içinde Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla Türkiye Maarif Vakfı’na 6,7 Milyar Lira bütçe ayrıldı. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bu kadar düşünceliyse okula aç gidip, okuldan aç dönen öğrencilerin derdine düşsün. Bu kadar büyük bütçe ayrılan bir vakfın, halen belediyelerin bütçelerine de göz dikmesi düşündürücü bir durum’’ ifadelerini kullandı. Belediye zorla cevap verdi ‘AKP’li Gaziantep Büyükşehir Belediyesi 780 bin+KDV ile bir doğrudan temin ihalesi yaptı’ diyen Kalkan, ‘’Söz konusu vakfın neresi olduğunu sordum, değerlendirdiklerini söylediler. Cevap gecikince bir daha sordum. Şube Müdürü’nün dahili numarasını yollamışlar aramamı istemişler. Ben de bu saçma sapan sözde cevaba karşın Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na başvuruda bulundum. Başvurum kabul edilerek, belediyenin sorularıma cevap vermesi istendi. Bunun üzerine belediye cevap verdi ve vakfın Maarif Vakfı olduğu ortaya çıktı’’ şeklinde konuştu. Maarif Vakfı’na zaten milyarlarca lira kaynak aktarımı yapılıyor Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin ülkenin en borçlu belediyeleri arasında yer aldığını dile getiren Kalkan, ‘’Maarif Vakfı’na zaten milyarlarca lira kaynak aktarımı yapılıyor. Daha belediyelerin kaynak aktarımına neden ihtiyaç duyuyor acaba? Belediye Başkanı ve diğer yetkililer kendi ceplerinden olsa bu harcamaları yaparlar mı hiç zannetmiyorum. Gaziantep’in ve hemşerilerimizin hakkını yandaşlara peşkeş çekmeye son verin. Bu paraları da halk için kullanın’’ dedi. Haber Merkezi

Kamu emekçileri, kriz ortamında hayatta kalma mücadelesi veriyor

Tue, 14 Oct 25 19:04:55 +0300

Eğitim İş tarafından kamu emekçilerinin emeklilik dönemine yönelik yaptığı araştırma sonucunun raporu yayınlandı. 8 sayfadan oluşan raporda, kamu emekçilerin hem sosyal hem de ekonomik açından yaşadığı hak kayıplarına dikkat çekildi Gelir eşitsizliğine ve emekçilere yaşatılan hak kayıplarına karşı mücadeleye devam sinyali veren Eğitim İş Sendikası Gaziantep Şube Başkanı Ali Arpat, ‘’Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin faturası büyük oranda emekçilere ödetilmekte, özellikle emekliler çalışırken aldıkları maaşın nerdeyse yarı yarıya azalmasıyla kriz ortamında hayatta kalma mücadelesi veriyor’’ dedi. Kalıcı ve yapısal bir gelir eşitsizliği doğurdu Arpat, ‘’Emekliler için son derece zorlaşan yaşam şartlarına 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile ortaya çıkan devlet memurlarının sosyal güvenlik hakları açısından tehlikeli ve adaletsiz durum eklendi. Bu değişiklik ile kamu görevlileri, 1.10.2008 öncesinde göreve başlayanlar (ve 1.10.2008 sonrasında göreve başlayanlar olmak üzere ikiye ayrıldı. Bu tarihsel kırılma, aynı statüde, aynı işi yapan, aynı yükümlülüklere sahip kamu görevlileri arasında kalıcı ve yapısal bir gelir eşitsizliği doğurdu’’ ifadelerine yer verdi. 15 yıl fazla çalışma durumu imkansıza yakın Emekli maaşının belirlenmesinde en büyü en büyük etkiye sahip olan aylık bağlama oranının 2008 yılındaki değişiklik ile yüzde 50’ye gerilemesi sonucunda 2008 öncesine göre maaşta düşüşü ortaya koyduğunu dile getiren Arpat, ‘’2008 öncesinde aylık bağlama oranına 25 yıl aşan her yıl için yüzde 1 eklenirken, 2008 sonrasında 25 yılı aşan her yıl için yüzde 2 eklendi. Buna göre 2008 öncesi göreve başlayan ve 30 yıl çalışan emeklinin aylık bağlama oranı yüzde 80’e kadar çıkarken, 2008 sonrası için bu oran yüzde 60 olabiliyor. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de ortalama yaşam beklentisi 77 yıl olduğuna göre 15 yıl fazla çalışma durumu imkansıza yakın’’ ifadelerine yer verdi. 5510 Sayılı Kanun kamu görevlileri yönünden yeniden yapılandırılmalı 5510 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle, aynı işi yapan kamu görevlileri arasında ‘Eşit işe eşit emeklilik’ ilkesinin bozulduğunu kaydeden Başkan Arpat, bu durumun hem sosyal devlet anlayışına hem de Anayasa’nın eşitlik ve sosyal güvenlik hükümlerine aykırı olduğunun altını kalın harflerle çizdi. ‘’5434 ve 5510 arasındaki farkların giderilmesini, ek ödemelerin prime esas kazanca dahil edilmesini, emekli ikramiyesi ve iştirakçilik haklarının yeniden düzenlenmesini, eşit statüde çalışan memurlar arasında kalıcı gelir farklarının ortadan kaldırılmasını ve 5510 sayılı kanunun kamu görevlileri yönünden yeniden yapılandırılmasını talep ediyoruz’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Eleman sorunu ayyuka çıktı

Tue, 14 Oct 25 19:02:58 +0300

Türkiye’nin en büyük şehirleri arasında yer alan Antep’te eleman sorunu iyice ayyuka çıktı. Baklavacısından kebapçısına, dönercisinden lokantacısına, elektrikçisinden tatlıcına kadar tüm sektörlerde ara eleman sorunu yaşanıyor. 4+4+4 eğitim sisteminin hayata geçmesiyle birlikte bakırcısından pidecisine, kasabından tamir ustasına, dondurmacısından ciğercisine, ayakkabı ve terlikçisinden tekstilcisine kadar birçok sektörde ara eleman diye tabir edilen ancak günümüzde ‘Aranan eleman’ ihtiyacı gözle görülür hale geldi. Hatta bazı esnafın ara eleman sorunu nedeniyle kepenk kapattığı söyleniyor. Kentin birçok noktasında işyerlerinin üzerinde ara eleman ihtiyacı olduğunu gösteren yazılar asılı. Bir dükkanda, ‘Okula gitmeyen çırak’, ‘Bay-bayan komi aranıyor’ yazarken, başka bir işletmede ise; ‘Bayan eleman aranıyor’ yazıyor. Bu yazıları eleman ihtiyacının ne kadar olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bu şekilde nereye kadar gidecek hep beraber yaşayıp göreceğiz Esnaf, ‘’Eğitim sisteminin değişmesiyle beraber ara eleman diye tabir ettiğimiz eleman ihtiyacımız artış gösterdi. Bu açık sektörden sektöre değişkenlik gösteriyor. Yanımız çalıştıracak eleman bulamıyoruz. Eskiden böyle değildi. İlkokulu bitiren bir çocuk okumak istemeyince meslek öğrenmesi için bir ustanın yanına verirdi, zaman içerisinde usta haline gelirdi. Şimdi ise 4+4+4 eğitim sistemi zorunlu olmasıyla eleman açığımız yükseldi. Bu şekilde nereye kadar gidecek hep beraber yaşayıp göreceğiz’’ dedi. Haber Merkezi

Emlak ve Arazi Vergi beyannameleri parasız doldurulacak

Tue, 14 Oct 25 16:08:22 +0300

Belediyenin akıllı bir uygulaması Açıkgözler beyannameleri 1000-2000 liraya dolduruyordu Belediye Başkanlığı tarafından yapılan açıklamadan öğrenildiğine göre Arsa ve Emlak beyannameleri belediye tiyatro salonu fuayesinde ticaret lisesi öğrencileri tarafından ücretsiz olarak doldurulacak. Belediye tarafından bulunan akıllı uygulama vatandaşları memnun etti. Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Bilgin konuyla ilgili olarak şu bilgileri verdi: “Arsa ve Emlak Vergisi mükelleflerinin vermek zorunda olduğu beyannamelerin piyasada açıkgöz bazı kişiler tarafından 1000- 2000 liraya doldurulduğunu öğrendik. Vatandaşların boş yere para vermelerini önlemek için Ticaret Lisesi Müdürlüğü ile görüşüp, anlaşmaya vardık. Bu lisenin öğrencileri Belediye tiyatro salonunun girişinde vatandaşların beyannamelerini parasız olarak doldurarak kendilerine yardımcı olacaklar. Öğrenciler okulda bulunduğu esnada gelen vatandaşların boş dönmemeleri için Emlak ve Arsa şefliğimizdeki memurlardan birkaç tanesi de burada bulunarak vatandaşların beyannamelerini rahatça doldurmalarında yardımcı olacaklar. Tiyatro fuayesine masaları koydurttuk. Durumu vatandaşlara belediye hoparlörü vasıtasıyla da duyurduk. Gaziantep Belediyesi olarak Emlak ve Arsa Vergi ve beyannamelerinin kolayca yatırılmasında en başarılı olanlardan birisiyiz.”

Adaylar arasında kıyasıya çekişme olacağı anlaşılıyor

Tue, 14 Oct 25 16:07:54 +0300

SHP Merkez ilçe Başkanlığı için: Adaylar arasında kıyasıya çekişme olacağı anlaşılıyor İlçe kongresi 6 nisanda yapılacak SHP Merkez ilçe Kongresinin 6 nisanda yapılması kararlaştırıldı. Daha önce il yönetim kurulunca 13 nisan olarak belirlenen ilçe kongresi için, ilçe yönetim kurulu yeniden itirazda bulunmuştu. Herhangi bir aksaklığa karşı kongrenin 13 nisandan önce yapılması istenmişti. SHP Merkez ilçe Başkanlığı için daha önce dört adaydan söz edilirken, geçen hafta için de Hakkı Hoşafoğlu adaylığını açıklamıştı. Aday olup olmama konusunda delegelerle görüşerek fikir aldığı belirtilen Mustafa Yılmaz'ın ise, adaylığını önümüzdeki günlerde açıklayacağı belirtildi. SHP çevrelerince şimdiki ilçe başkanı Hurşit Elçi ve Avukat Mahmut Düşün'ün aday olmayacakları ilçe başkanlığı için çekişmenin Hoşafoğlu ve Yılmaz arasında geçeceğini belirtilirken, ilçe başkanı Hurşit Elçi, söylentilerin bir yıpratma kampanyası olduğunu, aday olup olmama konusunda henüz kimseye bir şey söylemediğini bildirdi. Partilerinde herkesin aday olmaya hakkı bulunduğunu belirten Elçi, “Aksini düşünmek demokrasiye aykırıdır” dedi.

Refah Partisi “Özal’ın politikası iflas etmiştir...”

Tue, 14 Oct 25 16:07:20 +0300

Yayınlanan bültende esnafın işsizlikten kan ağladığı belirtildi Refah Partisi İl Başkanı Mustafa Saraçgil imzasıyla yayınlanan basın bülteninde Özal hükümeti kınandı. Özal hükümetinin sürdürmekte inat ettiği ekonomik politika neticesinde, esnafın işsizlikten kan ağladığı belirtilerek şunlara değinildi: “Şiddetli parasızlık neticesinde kimse parasını ödeyemez olmuştur. Her gün sayısız senet protesto olmaktadır. Özal'ın senelerdir sürdürmüş olduğu bu yanlış politika iflas etmiştir. Özal hükümeti bu fikrini değiştirmelidir. Özal hükümetinin fikrini değiştirmediği taktirde milletin kendisini değiştireceği belirtildikten sonra Menemen seçimlerinin bunun bir habercisi olduğu açıklandı.

Borsada 5 milyarlık satış

Tue, 14 Oct 25 16:06:47 +0300

Buğdayın kilosu 100 liradan satıldı Gaziantep Ticaret Borsasında şubat ayı ocak ayına oranla hareketli geçti. İki ayda 4 milyar 876 milyon 30 bin 265 liralık satış yapıldı. Gaziantep Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Şahin, buğday fiyatının ocak ayına oranla şubat ta arttığını bildirirken, Antep fıstığı ile kırmızı mercimekte düşüş olduğunu öne sürdü. Sert buğdayın kilosu ocak ayında 90-91 lira arası seyrederken şubatta 100 liraya kadar fırladı. Ocak arzında buğdayda 266 milyon 269 bin 427 liralık işlem gerçekleşirken, şubat ayı toplamı 506 mil yon 483 bin 222 lira olarak belirlendi. Ocak ayında 1560 lira arasında seyreden kırmızı kabuklu Antep fıstığı Şubat ayında 1400 liraya kadar düştü. Yeşil iç, sarı iç, çatlak kavlak ve kırmızı kabuklu Antep fıstığı ocak ayında 10 milyon 45 bin 422 liralık işlem görürken, şubat ayında 4 milyonluk artışla 14 milyon 860 bin 325 lira olarak tescil gerçekleşti. Canlı hayvanda ocak ayında bir milyar 21 milyon 123 bin liralık tescil gerçekleşirken, şubat ayındaki bu rakam bir milyar 212 mil yon 566 bin 355 lira olarak belirlendi.

Üçoklar semtine çalışan iki otobüs seferden kalkınca vatandaş perişan oldu

Tue, 14 Oct 25 16:06:20 +0300

Gazetemizi ziyaret eden bir grup vatandaş Üçoklar semtine çalışan iki otobüsün seferden kaldırılmasından yakındı. Vatandaşlar iki otobüs birden seferden kaldırılmasının kendilerini perişan ettiğini, sebebini de bilmediklerini söylediler. Otobüslerin birden bire azalması nedeniyle duraklarda uzun kuyrukların oluştuğu, vatandaşların saatinde işlerine gidemediği vurgulandı. Belediye otobüs işletmesi yetkililerinin sorunu yeniden ele alarak çözüm getirmesi bekleniyor.

Kredi faizleri yüzde 13’e düştü, daha da düşecek

Tue, 14 Oct 25 16:05:29 +0300

Esnafa kredi müjdesi... Gaziantep Merkez Esnaf Kredi ve Kooperatifi Başkanı Mustafa Akalın, esnafa verilen kredinin faiz oranı yüzde 15 iken 13’e düşmesinin bayram müjdesi gibi olduğunu belirtti. Akalın, “Faiz oranının 2-3 aya kadar enflasyon oranına çekilmesini bekliyoruz” dedi. "Düşen kredi faizleri esnafta sevinç yarattı diyen” Akalın “2006 yılında kredi için başvuran esnafa yüzde 13 kredi faizi uygulanacak. Daha önce kredi alanlar kredi fa izlerinin düşmesinden yararlanamıyor. Ayrıca 2 aya kadar kredi faizlerinin yüzde 11.5’e ve 3 aya kadar da enflasyon oranına düşmesi bekleniyor. Kredi faizlerinin düşmesi ile birlikte kredi isteyenlerin sayısında artış gözlendi” şeklinde konuştu. Esnafa bu yıl 10 trilyon kredi kullandırılacak Kredi faizlerinin düşmesi ile birlikte ödeme süresinin uzatılması için çalışmaların devam ettiğini ifade eden Akalın, "Esnafa kredi kolay lığını sağlanması zorunlu hale gelmiştir. Esnaf zor şartlar altında kredi kullanarak, para akışını sağlayacak piyasa ortamına neden olacaktır. Kredilerin kullanılması açısından bu yıl esnafa 10 trilyon kredi sağlanacak. Böylece ilimizde daha çok esnaf kredi kullanacaktır” şeklinde açıklama yaptı. Verilen krediler istihdamı artırıyor Esnafa verilen kredilerin istihdam artışı sağladığına da değinen Mustafa Akalın, "İşsizliğin boyutu gözler önünde. Bu nedenle esnafa verilen krediler esnafın istihdam yaratmasını sağlayacaktır. Verilen kredilerin şartlarının iyileştirilmesi kredi ödeme sürelerinin uzatılması gerekir. Bir kişiyi devlet açısından istihdam sağlamanın maliyeti 100 milyar iken esnafa verilen 25 milyar kredi ile esnaf bir yılda 1-2 tane işçi çalıştırılması sağlanıyor. Türkiye genelinde 1 milyon 400 bin kayıtlı esnaf olduğu düşünülürse, bunları işçi sayısını 1 ya da 2 tane artırması halinde ülkede 1.5 milyona yakın kişi istihdam edilmiş olur. Devlet bu kadar kişiyi kendi istihdam ederse ortalama maliyet 100 katrilyon olur. Esnafa verilen 2 katrilyon kredi ile 98 katrilyon devlet karda olması sağlanacaktır" şeklinde konuştu.

“Hükümete inanmıyoruz”

Tue, 14 Oct 25 16:05:01 +0300

Gaziantep Oto ve Makina Sanatkarları Odası Başka nı Ahmet Tiryaki, hükümetin eski arabaları ve plakaları toplayarak oto tamircilerine en büyük darbe yi vurduğunu ve tamircilik sektörünü öldürdüğünü söyledi. Tiryaki, sektörde işsizliğin giderek arttığını ve özellikle bayramda vatandaşların arabalarının bakımını yaptırması gerekirken, artık bakım yaptırmadığını ve tamircilerin ayı zor çıkardığını belirtti. Esnaf olarak ülke güllük gülistanlık bir durum göremiyoruz Hükümetin açıklamaları ile ülkede herşeyi güllük gülistanlık gösterdiğini söyleyen Tiryaki, "Artık esnaf olarak hükümete inanmıyoruz. Küçük esnafın işlerinde yaprak kıpırdamıyor ve esnaf olarak ülkede güllük gülistanlık durumu göremiyoruz. Özellik le oto sanatkarları artık bir bir kepenklerini kapatıyor ve esnafın borçları her geçen gün çoğalırken esnaf hacizlerle karşı karşıya kalıyor" şeklinde konuştu. Sektörü yeniden canlandırmamız gerekir Oto sanatkarları esnafının araba servislerine karşı ayakta kalmasının çaresinin teknolojiye ayak uydurması olduğunu vurgulayan Tiryaki, "Piyasa dan toplanan eski arabalarla büyük bir darbe yiyen oto sanatkarları teknolojiye ayak uydurarak teknolojinin gereklerine göre donanımlarını atarak servis özelliği görebilirler. Bunun için çalışmalar yapıyoruz ve bu konuda esnafımıza kurslar veriyoruz. Ölen oto sanatkarları sektörünü yeni den canlandırmamız gerekir" şeklinde açıklamada bulundu. Artık Çin mallarını kullanmak alışkanlık oldu Uzakdoğu ülkelerinden getirilmesi düşünülen uygun fiyatlardaki arabaların oto sanat karları sektörüne olumlu etki si olmasını beklediklerini dile getiren Tiryaki, "Bu arabaların ülkemize girmesi halkın da faydasına olur. Halk çok uygun fiyata bu arabalara sahip olmak için bir yöneliş içine girer. Artık Çin mallarını kullanma alışkanlığı oldu. Fakat bu arabaların ülkemize girmesini yerli büyük araba firmaları istememektedir” şeklinde konuştu.

“Gaziantep halkının hakkını ödeyemem”

Tue, 14 Oct 25 16:04:32 +0300

CHP Milletvekili Mustafa Yılmaz: “Gaziantep halkının hakkını ödeyemem” Eski Devlet Bakanı ve CHP Milletvekili Mustafa Yılmaz, bayram nedeniyle Gaziantep'te dokuz gün kaldığını ve bu süre içerisinde tüm ilçelerle ve merkez köylerine bayram ziyaretinde bulunduğunu, her gittiği, yerde halkın büyük ilgisi ile karşılaştığını belirterek, ”Ne kadar hizmet yapsam az buluyorum. Gazianteplilerin şahsıma gösterdikleri ilgiden mutluyum. Haklarını hiç bir zaman ödeyemem” dedi. Eski Devlet Bakanı ve CHP Milletvekili Mustafa Yılmaz, bayram nedeniyle Gaziantep'te dokuz gün kaldığını, tüm mahallelere, merkez köylerin tamamına ve ilçelere ziyarette bulunduğunu, her gittiği yerde halkın sıcak ilgisi ile karşılaştığını Ankara’ya hare ketinden ‘önce gazetemize açıkladı. Yılmaz. Gazianteplilere ne kadar hizmet etsem haklarını ödeyemeyeceğini belirtti. CHP Milletvekili Mustafa Yılmaz, bu dönem parlementerliğini tamamladığın da, “Cumhuriyet tarihinin” en uzun milletvekilliği ünvanına sahip olacağını belirterek, bu ünvana Gaziantep halkının sayesinde sahip olacağını vurguladı. Yılmaz, bu nedenle gerek bakanlığı döneminde gerekse millet vekilliği süresince Gazianteplileri ihmal etmediğini, elinden geldiğince hizmet etmeye çalıştığını, bakanlık döneminde Gaziantep köylerine “Cumhuriyet dönemine” eşdeğerde hizmet getirdiğini vurguladı. Mustafa Yılmaz, parlementerliği süresince, halka hizmeti severek ve büyük bir şevkle yaptığını, halka hizmet yapma nın mutluluğu ile geceleri rahat uyuduğunu belirterek” Ne kadar hizmet yapsam Gazianteplilerin haklarını ödeyemem”dedi. Yılmaz, Ankara’ya hareketinden önce, gazetemize yaptı ğı özel açıklamasında, kentimizde ki bayram ziyaretlerinden son derece memnun ayrıldığını ve gittiği her yer de halkın samimi ve sıcak ilğisi ile karşılaştığını belirterek, şehir merkezinde bütün mahallelere, tüm ilçelere .ve merkeze bağlı tüm büyük köylere bayram ziyaretinde bulunduğunu, halkın sorunlarını dinlediğini, bu çalışmalarının bundan böyle de büyük bir şevkle devam edeceğini söyledi. Yılmaz, sadece seçim dönemlerinde değil, parlementerlerin her zaman halkın arasında olması gerektiğini ve bir milletvekilinin asli görevinin bu olduğuna inandığını sözlerine ekledi.

Kurban derisi toplayanlar için suç duyurusunda bulunulacak

Tue, 14 Oct 25 16:03:32 +0300

THK Şube Başkanı Mehmet Bahçeci, “Kurban Bayramı’nda belediye kesim yerlerinde belediye ve Diyanet İşleri görevlilerinin, yasa gereği deri toplama yetkisi Türk Hava Kurumu’nda olmasına rağmen rant sağlamak amacıyla kesim makbuzları ile vatandaşlardan zorla kurban derisi toplamıştır. Bu kanuna aykırıdır. Yasadışı davranan bu kurumlar hakkında suç duyurusunda bulunacağız” dedi. Dini alet ederek kurbandan rant sağlıyorlar Gaziantep’te ortalama 100 bin kurban kesildiğini söyleyen Bahçeci, "İlimizde THK olarak ne yazık ki ortalama 4 bin 600 tane kurban derisi topladı. Bu sayı çok az. Derinin bu kadar az toplanması, 20 kesim yerinde Diyanet İşleri ve belediye görevlilerinin dini cemaat ve vakıflar adına, yasalara aykırı olarak deri toplamasından kaynaklanmaktadır. 20 Kurban kesim yerinde THK görevlilerine kurban derisi toplatılmamış ve bazı kesim yerinde THK’na hiç kurban derisi verilmemiştir. Bu kesim yerlerinde belediyeler kesim için 15 YTL karşılığında makbuz keserek satın almıştır. Bu kurumlar dini alet ederek belli kesimlere rant sağlamıştır” şeklinde konuştu. Kurban derisini zorla toplandığı dinin neresinde yazmaktadır Belediyelerin halka hizmet götürmek yerine görevi olmadığı halde Diyanet ile işbirliği içinde deri toplamasının kanunsuz bir uygu lama olduğuna dikkat çeken Bahçeci, "İslam dininin hangi kuralı kurban derisini zor la para karşılığı almak gerektiğini yazıyor. Bu dine yakışmayan bir davranıştır. Belediyeler, Diyanet İşleri ile birlikte kasaplarla anlaşarak örgütlü bir şekilde zorla deri toplamıştır: 9 Tane Şehitkamil Belediyesi ve 11 tane Şahinbey Belediyesi’nin sınırları içinde bulunan kesim yerinde kaç tane kurban kesilmiştir? Şimdi belediyelerin topladığı derileri araştırıyoruz. Fakat bu deriler muhtemelen tuzlanarak saklanmıştır’ şeklinde açıklamada bulundu. Diyanet İşleri örgüt kurmuş Türk Hava Kurumu topladığı derilerden zaten yüzde 3 payı Diyanet İşleri’ne vermektedir. Diğer payları ise Çocuk Esirgeme Kurumu, Sosyal Hizmetler ve diğer yardım kurumlan arasında dağıtılmaktadır” diyen Bahçeci sözlerine şöyle devam etti: “Araştırmamıza göre kasaplarla anlaşan Diyanet İşleri ve belediye her deri toplayan görevliye 2 milyon gibi bir para vererek, bu şekilde örgüt kurmuştur. Bu kişiler hakkında en kısa zamanda yasal işlem başlatılacaktır. Diyanet İşleri, belediye ve diğer dini vakıf ve cemaatlerin bu şekilde deri toplaması kanun boşluğundan kaynaklanmaktadır” şeklinde konuştu.

Emekli açlık sınırının altında maaş alıyor

Tue, 14 Oct 25 16:02:58 +0300

Yıllarca çalışıp devlete vergi ödeyen İşçi emeklilerinin açlık sınırının altındaki bir rakam olan 450 milyon lira emekli maaşı aldıklarını, ancak bu maaşla emeklinin geçinmesinin mümkün olmadığını söyleyen İşçi Emeklileri Derneği Başkanı Şakir Özdek, “Ömrünü çalışarak geçiren bir insan emekli olunca bile rahat edemiyor. Çünkü devletin ona layık gördüğü ücret açlık sınırının bile altında” dedi. Ömrünü çalışarak geçiren emekliler açlık sınırının altında maaş alıyor İnsanların yaşlandığı zaman da en az gençliğindeki kadar masrafı olduğunu, ancak ülkemizde yaşlı ve emeklilere ödenen ücretlerin emeklinin ihtiyacını karşılamadan uzak olduğunu söyleyen Özdek, Bir işçi emeklisi yaklaşık 450 milyon lira alıyor. Eğer bu emeklinin evi yoksa 250 milyonu ev kirası, geriye kalan de elektrik, su, tele fon ve benzeri zorunlu harcamalar. Bu insanlar giyinmeyecek mi? Yiyip içmeyecek mi? Bunların misafiri gelmeyecek mi? Hesap eden yok. Biz devletten maaşımıza zam istemiyoruz. Sadece kendi kurumu olan DİE’nin rakamlarını göz önüne alarak bir maaş belirlemesini ve bundan sonra da zam falan yapmadan sadece DİE’nin rakamlarını ölçü almasını istiyoruz. Çünkü DİE, bir insanın, bir ailenin geçinebileceği insanı ücreti açıklıyor, bu da işçi emeklisi maaşının çok ama çok üzerinde çıkıyor” diye konuştu. DİE’nin rakamlarına uyarsa inandırıcı olur Devletin emeklilerine maaş öderken kendi kurumu olan DİE’nin rakamlarını göz önünde bulundurması gerektiğini, aksi taktirde kendi kurumuna inanmayan ve kendi kendisinin ölçülendirmesini dikkate almayan bir yapının ortaya çıkaracağını işaret eden Özdek, “Devlet, kendi kurumu olan Devlet İstatistik Enstitüsü’nün ilan ettiği rakamları uygulamak zorunda. Ülke verileri bu kaynaktan alınıyor, çalışmalar bunlara göre yapılıyorsa, neden ücretlendirme konusunda DİE’nin açıkladığı yoksulluk ve açlık rakamları göz önünde bulundurulmuyor. Devletin, diğer rakamlarının inandırıcılığı için açlık ve yoksulluk sınırı rakamları işçi emeklilerin maaşı ödenirken dikkate alınmalı” şeklinde açıklama yaptı. 4 Milyon 200 bin dul ve yetim var Ülke genelinde 4 milyon 200 bin dul ve ye timin işçi emeklisi maaşıyla yaşamaya çalıştığını, bu nedenle emekli maaşları konusundaki hassasiyetin önemli olduğunu, ancak emeklinin ölmesi durumunda dul ve yetimin maşının tam olarak verilmeyip azaltıldığını söyleyen Özdek, “Maaş sahibi öldüğü zaman gerisinde kalan dul ve ye timlerine maaşın yüzde 75’i kalıyor. Eğer bu bir haksa aynısının verilmesi lazım. Ke silmesi bir yana geride kalanların perişan olmaması için bu maaşın artırılması bile düşünülmeli. Çünkü bu insanların yaşamı daha da zorlaşmaya başlamıştır. Emekli 450 milyon lira alırken, geride kalan ya kınları 370 milyon gibi bir maaşla geçinmek zorunda kalıyor. Bu de son derece üzücü bir durum" diye konuştu.

Bakırcı esnafı çarşının bakımsızlığından rahatsız

Tue, 14 Oct 25 16:02:32 +0300

Bakırcılar çarşısı esnafı, Gaziantep’e gelen turistlerin uğrak yeri olan bakırcılar çarşısının alt yapı açısından ciddi sorunları bulunduğunu, bu durumun esnaftan çok gelen turistleri huzursuz ettiğini söyledi. Asfalta yama bekliyorlar Çarşı girişinde çöken ve uzun süre üzeri kapanmayan çukurun henüz kapatıldığını, ancak şu anda da asfaltı sökülen yerlerin yamaya ihtiyacı olduğunu söyleyen esnaf, “Çarşının boylu boyunca üzerinin kapatılacağı ve burasının İstanbul Kapalı çarşı gibi bir yer olacağı ifade edildi. Biz de bir an önce yapılır düşüncesiyle işyerimizle ilgili bir değişiklik yapmadık. Ancak şu ana kadar bize bu konuda bir bilgi veren ve burası ile ilgili çalışmaların ne zaman başlayacağını açıklayan olmadı. Bizler de çalışmalar bir an önce yapılacaktır düşüncesiyle belediyeleri sıkıştırıp hizmet istemedik. Ancak ne çarşının kapatılmasıyla ilgili bir çalışma yapıldı ne de mevcut bozulan yerlerle ilgili bir hizmet” dedi. Caddenin bir kısmı asfalt bir kısmı çamur Çarşı boyunca sökülen asfalta yeni yamalar yapılması gerektiğini, asfaltı sökülen yerlerin çarşıyı gezenleri rahatsız ettiğini söyleyen esnaf, “Cadde yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri. Bizim de tek gelir kaynağımız buraya gelen turistler. Ürünlere hayran kalan turistler bozuk yoldan rahatsız oluyor. Yazın yollar konusunda sıkıntı yaşamadık, çünkü her yer kuruydu. Yazın tek sıkıntımız çöken mağaranın üzerinde açılan çukurdu. Ancak çukur kapandı, şimdi kışla birlikte sökülen asfalt buraya gelenleri rahatsız ediyor. Özellikle yağmurlu günlerde burada çamur oluşuyor. Bu nedenle kısa vadede asfaltlara yama gerektiğini düşünüyoruz. Daha sonra ise buranın üzerinin kapatılmasıyla ilgili proje bir an önce başlatılmalı” diye konuştu.

Sulu tarım gerektiren yerlerin ancak yüzde 3’ü sulanabiliyor

Tue, 14 Oct 25 16:02:06 +0300

Tarım sektörünü zor günlerin beklediğini söyleyen Ziraat odası Baş kanı Zihni Kepkep, yöremizde sulu tarım yapılamadığını, sulu tarıma geçilememesinin bedelini sadece çiftçi değil tüm ülkenin ödediğini söyledi. Sulu tarıma geçilse üretici 5 kat fazla verim alacaktır Sulu tarım yapılması gereken yerlerin en fazla yüzde 3’ünün sulanabildiğini, bu durumun üreticinin, bölgemizin ve ülkenin zararına olduğunu söyleyen Kepkep, “Sulu tarım yapılması gereken alanların sulanabilme şansı olmadığı için çiftçi kendi imkanları ile sulama yapıyor. Kentimizde çitçinin kendisinin de aç tığı kuyular dahil olmak üzere en fazla yüzde üçlük bir alan sulanabiliyor. Bu şartlarda çiftçi, tüm emek ve masraflarını rağmen beşte bir ürün alabiliyor. Eğer sulanabilir alan yüzde 40’lara bile ulaşmış olsa, çiftçi şu anki aldığı ürünün en az beş katı ürün elde eder” dedi. Tarım sektörünün üvey evlat muamelesi görüyor Sulu tarıma geçilmesi için yeterince gayret gösterilmediğini ve tarım sektörünün sorunlarının göz ardı edildiğini söyleyen Kepkep, “Tarım sektörü üvey evlat muamelesi görüyor. Gizli istihdam alanı olan tarım sektörü, halen toplumun önemli bir kesiminin hayatını sürdürmesi ve geçimini sağlaması için vazgeçilemez bir sektör. Fakat bu hükümet de diğer hükümetler gibi tarım sektörüne üvey evlat muamelesi yaptı" diye konuştu. Devletin tarım politikası yok Ülkemizin halen bir devlet tarım politikası olmadığını, ülke ve toplum için önemli bir sektör olan tarımın politikasının olmamasının büyük bir talihsizlik olduğunu söyleyen Kepkep, “Yıllardır devlet tarım politikası olması gerektiğini söyleriz. Ancak şu ana kadar devlet tarım politikası oluşturulamadığı gibi konunun muhataplarıyla birlikte geniş katılımlı bir şura bile gerçekleştirilemedi. Bu eksiklikten ürün mozaiği tespit edilemedi. Ülkemizde ne kadar soğan, ne kadar sarımsak, ne kadar buğday ekimi gerçekleştirilmeli hiçbir çalışma yok. Oysa bir ürün mozaiği çıkarılsa ve üretici her yıl hangi üründen ne kadar ekeceğini bilse hem üretici kazanır hem de milli servet ve emek çöpe gitmez. Ürün mozaiği tespit edilmediği için üretici bir yıl soğan ekiyor, soğanı elinde kalıyor çöpe döküyor. Ertesi yıl bunu patates, sarımsak ya da bir başka üründe yaşıyoruz” diye konuştu.

Emlak Vergisine esas alınacak Arsa fiyatlarını yayınlıyoruz

Tue, 14 Oct 25 16:01:21 +0300

Her gün bir mahalleyi sokaklarıyla birlikte yayınlayacağız. Bugün Akyol mahallesinin birim fiyatlarını veriyoruz. Bu yıl emlak ve arazi vergileri belediyeye yatırılıyor. Geçen yıllardaki uygulamalarda vergi daireleri yurttaşlara gerekli yardımları yapmış, anlaşılmayan bölümlerde yardımcı olmuştu. Belediye Emlak ve Arazi şefliğinin yurttaşlara yardımcı olmadığı, güçlükler çıkardığı yolundaki yayınımız etkisini gösterdi. Dün de verdiğimiz gibi büro elemanları vatandaşları paylamadan, azarlamadan yardımcı olmaya başladı. Bu konuda aksaklıklar olması halinde başkan yardımcısı Mustafa Bilgin’e şikayetler iletilebilecek. Gazete olarak emlak ve arazi sahiplerine yardımcı olmak amacıyla şehrimizdeki 96 mahallenin tamamının cadde ve sokaklarının Emlak Vergisine esas olan birim fiyatlarım alfabetik sıraya göre yayınlamaya başladık. Bugün ilk olarak Akyol mahallesinin arsa birim fiyatlarını yayınlıyoruz. Yarında Alleben mahallesinin sokak ve caddelerinin arsa birim fiyatlarını aynı şekilde yayınlayacağız. Arsa ve evlere ait Emlak Vergi beyannameleri Belediye Zabıta karakollarından ve Belediye Arsa Emlak şefliğinden temin edilmektedir. Mahalle muhtarlarında da mahallelerinin arsa birim fiyatlarını bildiren kitap ve broşürler bulunmaktadır. Akyol Mahallesi arsa birim fiyatları Cadde ve sokakların adı Birim fiyatı Akyol caddesi 15.000 Atatürk Bulvarı 60.000 Eblahan caddesi 20.000 Müfide Ferit Caddesi 15.000 Abdioğlu Çıkmazı 3.000 Belibağlı sokak 15.000 Belibağlı Çıkmazı 3.000 Beyaz Mehmet çıkmazı 5.000 Bölük Emin çıkmazı 3.000 Çavuş sokak 3.500 Çırçır çıkmazı 6.000 Dağlı Ömer sokak 2.500 Doğumevi sokak 10.000 Elbistan çıkmazı 3.000 Ferhadiye sokak 5.000 Hasta Mehmet sokak 6.000 Heyik Baha sokak 5.000 Kara çıkmazı 6.000 Karabeşe çıkmazı 3.000 Körükçü Hafız sokak 10.000 Kuş Ali çıkmazı 3.000 Mavi sokak 5.000 Mehmet Çavuş çıkmazı 3.000 Musa çıkmazı 15.000 Mustafa Baha sokak 10.000 Müslüm çıkmazı 3.000 Sabit çıkmazı 3.000 Sadık Çavuş sokak 10.000 Sarı Hastane sokak 15.000 Saraç Mehmet sokak 5.000 Şahan sokak 6.000 Tufah Hamam sokak 30.000 Yalnızhane sokak 3.000

Tabakhane pislik yuvası mı oldu?...

Tue, 14 Oct 25 16:00:49 +0300

Tabak esnafının Humanız’a kaldırılması için hiç kimsenin ilgi göstermediği şikâyet konusu oluyor Gaziantep’in en eski semtlerinden birisi olan Tabakhane bir mikrop ve pislik yuvası. Şehrin tam orta yerinde akan kanalizasyonun kenarında bulunan tabaklar her gün bu pislik yuvası ile iç içe yaşıyorlar. Belediyenin gösterdiği Humanız civarındaki yere alt yapısı yapılmadığı ve arsa sahipleri ile kendilerinin muhatap edildiği gerekçesi ile gitmeyen tabaklar şikayet dilekçelerinin halen belediye de mevcut olduğunu söylüyorlar. Yalnız yer göstermekle belediyenin tabaklara yardımcı oluyoruz diyemeyeceği ifade edilirken görüştüğümüz bir kaç tabak şunları söyledi: “Deri yıkadığımız suyun içine lağım suları karışıyor. Kanalizasyon yolu ile insan dışkısı olan kurtlar bile geliyor. Biz burada temiz su istiyoruz.” 30-40 yıldır Tabakhanenin şehrin içinden kaldırılacağı söylenmesine rağmen bu pislik yuvasının hâlâ kaldırılmadığı çalışanların bir çoğunun tifoya yakalandığı belirtiliyor.

Turfanda sebze ve meyve fiyatlarında anormal düşüş var

Tue, 14 Oct 25 16:00:23 +0300

Fiyatlar yine de el yakıyor Son bir ay içinde şehrimizde satılmakta olan turfanda sebze ve meyve fiyatlarında anormal düşüşler var. Buna rağmen Ortadirek meyve yiyemiyor, çoluğu çocuğu meyveye hasret. İki hafta önce baklanın kilosu 700 liraydı, geçen hafta 600 liraya düştü. Dün bakla seyyar satıcıda 250 liraydı. Taze kabak iki hafta önce 600 lira iken geçen hafta 500 liraya düştü. Dün kabağın kilosu 300 liradan satıldı. Turfanda domates fiyatları 100 lira civarında artış ve düşüş gösterdi. Bir ara 300 liraya satılan domates 200 liradan satılıyor. Turfanda salatalık da çok hareketli inişler çıkışlar yapan bir meyve. İlk çıkısı 500 lira iken, bir süre sonra 550 liraya fırladı. Daha sonra 350 liraya düştü. Şimdi de seyyar satıcıda 300-350 lira, bakkalda ise 500- 550 liradan satılıyor. Dar gelirli memur, işçi ve emekliler turfanda sebze ve meyveyi sadece seyrediyor, alıp çoluğuna çocuğuna yediremiyor. Günlüğü ile sebze alsa, ete, et alsa sebze ve meyveye gücü yetmiyor.

10 otobüs Nisan’da sefere çıkacak

Tue, 14 Oct 25 15:59:55 +0300

Belediye yeni otobüsleri kenar semtlere, Organize Sanayi ve KÜSGET seterine koyacak Gaziantep Belediyesine 10 tane yeni otobüs alındı. Her otobüsün 32.5 milyon liraya peşin parayla alındığı belirtilerek, her otobüs için 3’er milyon lira teşvik kredisi alındığı bu nedenle her otobüsün 29 milyon liraya mal olduğu açıklandı. Bu ay sonunda teslim alınacak otobüslerin hemen sefere konacağı, acil ihtiyaç olan semtlere ağırlık verileceği bildirildi. Organize Sanayi Bölgesi ve KÜSGET'in otobüs seferi ihtiyacı olduğu, yeni otobüslerin bu hatlara verilebileceği belirtildi. Servise giren minibüs dolmuşların yolcuyu doldurmadan kalkmaması ve çok fazla yolcu alması nedeniyle vatandaşların şikayetine neden olduğunu, bu nedenle her yıl belediyeye 10 tane otobüs alınmasının kararlaştırıldığını bildirdiler.

Dış ticaret haddi 91,3’e yükseldi

Tue, 14 Oct 25 15:59:10 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ağustos 2025 dış ticaret endekslerini yayımladı. Buna göre ihracat birim değer endeksi, geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 3,8 artış gösterdi. Endeks, gıda, içecek ve tütün sektöründe yüzde 8,9, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 5,1, imalat sanayisinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 3,3 yükselirken yakıtlarda yüzde 3,8 azaldı. Aynı dönemde ihracat miktar endeksi yüzde 4,8 azaldı. Alt gruplarda gıda, içecek ve tütünde yüzde 13,7, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 5,8, yakıtlarda yüzde 1,8 ve imalat sanayisinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 1,4 düşüş görüldü. İthalat birim değer endeksi yıllık bazda yüzde 0,5 artarken, gıda, içecek ve tütünde yüzde 10,3, imalat sanayisinde yüzde 1,6 artış kaydedildi. Ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 7,7, yakıtlarda yüzde 9,4 azalış gözlendi. İthalat miktar endeksi yıllık bazda yüzde 4,5 azaldı; gıda, içecek ve tütünde yüzde 17,6, ham maddelerde yüzde 10,8, imalat sanayisinde yüzde 1,5 azalış, yakıtlarda ise yüzde 0,5 artış görüldü. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilere göre ihracat miktar endeksi Temmuz 2025’te 157,4 iken Ağustos’ta yüzde 2,8 azalarak 152,9 oldu. Takvim etkisinden arındırılmış seride ise yıllık bazda yüzde 0,9 düşüşle 146,1 olarak kaydedildi. İthalat miktar endeksi Temmuz’da 122,7 iken Ağustos’ta yüzde 7,2 azalarak 113,8’e geriledi; yıllık bazda yüzde 4,5 azalışla 109,6 olarak hesaplandı. İhracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine bölünmesiyle hesaplanan dış ticaret haddi, Ağustos 2024’te 88,5 iken Ağustos 2025’te 2,8 puan artışla 91,3’e yükseldi. cumhuriyet

Özel Yetenek Sınavı ek yerleştirme tercih işlemleri başladı

Tue, 14 Oct 25 15:58:32 +0300

Yükseköğretim Kurumları Sınavı (2025-YKS) kapsamında Spor Bilimleri için Özel Yetenek Sınavı (ÖZYES) ek yerleştirme tercih işlemlerinin başladığı duyuruldu. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezinin (ÖSYM) internet sitesindeki açıklamaya göre, ÖZYES ek yerleştirme tercih süresi 20 Ekim saat 23.59'a kadar sürecek. Adaylar, tercihlerini T.C. kimlik numarası ve aday şifresiyle ÖSYM'nin "ais.osym.gov.tr" adresinden yapabilecek. cumhuriyet

Lise eğitimi kısalıyor: 3 yılda diploma, son yılda 'uzmanlaşma'

Tue, 14 Oct 25 15:57:54 +0300

12 yıllık zorunlu eğitimin kısaltılması tartışma yaratırken, TEDMEM açıkladığı raporda 3+1’i önerisiyle geldi. Önerilen modelde "istihdama katılmak isteyen" lise öğrencilerine 11. sınıf sonunda diploma verilmesi ve 12. sınıfın ise "uzmanlaşma" olması yer aldı. Bir süredir 12 yıllık zorunlu eğitimin kısaltılacağı girişimi gündemdeyken, bu çalışmalar sendikalar ve birçok eğitim uzmanının tepkisini çekiyor. Eğitimin kısaltılmasıyla kalitesinin yükseltilmeyeceği görüşü vurgulanırken, gözler kabineye çevrildi. 4+4+4 sisteminin son 4’ü ile ilgili değişiklik masaya yatırılacak. Türk Eğitim Derneği'nin düşünce kuruluşu TEDMEM, tartışmalar sonrası “Ortaöğretimi Yeniden Düşünmek” başlıklı bir rapor yayımladı. Türkiye’de liselerin gençlere yön verme, onları yükseköğretime ve istihdama hazırlama işlevinde yetersiz olduğunu belirten rapor, "Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre 20 gün ve üzeri devamsızlık oranı; ilkokullarda %11,6, ortaokullarda %14,8 iken, genel ortaöğretimde %27’ye, mesleki ve teknik ortaöğretimde ise %46,6’ya kadar çıkmakta. Öğrencilerin %56’sı okulun hayata hazırlamadığını düşünürken, %35’i okulu zaman kaybı olarak görmekte" ifadelerine yer verdi. İktidara yakın Türkiye gazetesinin Sistemin hatalı olduğu savunulan raporda öneri kısmında, "11. sınıfta diploma, 12. sınıfta ise uzmanlaşma öneriyoruz. Doğrudan istihdama yönelmek isteyen öğrencilere, 11. sınıfın sonunda “standart lise diploması” verilerek farklı geçiş yollarının önü açılır. Bu adım, “üniversite tek çıkış yolu” algısını kırarak lise sonrası alternatifleri güçlendiriyor. Sınavsız geçiş imkânları olacak. Bu öğrenciler, okul başarı puanlarına göre meslek yüksekokullarına/ön lisans veya açık öğretim programlarına sınavsız geçiş yapabiliyor. Böylece hem sınav baskısı azalıyor hem de yükseköğretime girişteki yığılma hafifliyor" denildi. Önerilen modelde 12. sınıfın, öğrencilerin ilerlemek istedikleri yükseköğretim alanlarıyla uyumlu ileri düzey akademik derslerle yeniden tasarlandığı söylenen raporda "Üniversiteye hazırlık süreci böylece okulun içinde, yönlendirici bir biçimde yürütülüyor. Bu düzenleme, okulu yeniden kıymetli hâle getirirken ailelerin özel kurs ve dershane yükünü azaltıyor" denildi. Mesleki eğitimin de yeniden kurgulanması gerektiğini ifade edilen raporda "İfade ettiğimiz modelde meslek yüksekokulu programları, mesleki ortaöğretimle bütünleşik bir yapıya kavuşturuluyor. Programlar, haftada bir gün akademik eğitim, dört gün iş yeri temelli uygulama ilkesine dayanıyor" ifadeleri kullanıldı. Cumhuriyet

Yüzde 70 Türkiye’nin genel gidişatı “kötüye gidiyor” diyor

Tue, 14 Oct 25 15:56:39 +0300

Vatandaş en önemli sorunları sıraladı: Ekonomi, işsizlik, enflasyon Yapılan araştırmaya göre yurttaşların yarısından fazlası, Türkiye'nin en büyük sorunu olarak ekonomi, işsizlik ve enflasyonu gösteriyor. GÜNDEMAR Araştırma 20-26 Eylül tarihleri arasında yaptığı araştırmanın sonucuna göre katılımcıların yüzde 55’i Türkiye’nin en büyük sorunu olarak ekonomi, işsizlik ve enflasyonu gösteriyor. Ekonomiyi hukuk, adalet ve yargı bağımsızlığı (yüzde 11) ve yolsuzluk, torpil ve liyakatsizlik (yüzde 10) izliyor. “Geçim derdi, adalet ve liyakat” sorununun önde geldiğinin görüldüğü araştırmaya göre göç, kutuplaşma, çevre, eğitim, kadın cinayetleri gibi diğer tüm sorunlar ekonomik kriz karşısında geri planda kalıyor. YÜZDE 70 “TÜRKİYE KÖTÜYE GİDİYOR” DİYOR Katılımcıların yüzde 70’i Türkiye’nin genel gidişatını “kötüye gidiyor” olarak değerlendiriyor. Yalnızca yüzde 25 “iyiye gidiyor” diyor. AK Parti seçmeninin yüzde 49’u “iyiye gidiş”ten yana görüş bildiriyor. Ancak muhalefet seçmeninde tablo net; CHP’de yüzde 90, İYİ Parti’de yüzde 85 oranında “kötüye gidiyor” algısı hâkim. Toplumun genelinde moral düşük; yalnızca iktidar tabanında göreli bir iyimserlik mevcut. Katılımcıların yüzde 67’si, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve demokratik hakların kötüye gittiğini düşünüyor. Yalnızca yüzde 29 “iyiye gidiyor” diyor. Demokratik haklarda iyileşme olduğunu düşünenlerin oranı iktidar seçmeninde daha yüksek (AK Parti yüzde 58, MHP yüzde 34). Muhalefet cephesinde tablo sert biçimde olumsuz; CHP’de yüzde 87, İYİ Parti’de yüzde 83, DEM Parti’de yüzde 78 kötüye gidiş algısı baskın. Ekonomiye dair olumsuz algı hemen her seçmen grubunda ortak. CHP seçmeninin yüzde 91’i, İYİ Parti’nin yüzde 81’i, DEM Parti’nin yüzde 78’i ekonominin kötüye gittiğini söylüyor. İktidar seçmeninde dahi tablo sınırlı bir iyimserlikte: AK Parti seçmeninin yüzde 40’ı ekonominin iyiye gittiğini, yüzde 56’sı ise kötüye gittiğini belirtiyor. MHP seçmeninde ekonomi iyiye gidiyor diyenlerin oranı yüzde 27 kötüye gidiyor diyenlerin oranı yüzde 67. Katılımcıların yüzde 71’i, Türkiye’de yargı ve adalet sisteminin kötüye gittiğini düşünüyor. Yalnızca yüzde 26 “iyiye gidiyor” diyor. Olumlu değerlendirmeler en çok iktidar seçmeninde görülüyor (AK Parti yüzde 50, MHP yüzde 32). Muhalefet seçmeninde ise tablo net biçimde olumsuz; CHP’de yüzde 91, İYİ Parti’de yüzde 86, DEM Parti’de yüzde 86 kötüye gidiş görüşünde. Cumhuriyet

Tekstil makineleri fuarı 15 ülkeden 228 markayı ağırlayacak

Tue, 14 Oct 25 15:55:16 +0300

Türkiye’nin tekstil üretim üssü Gaziantep, ekonomik durgunluğun ardından yeniden hareketleniyor. 15–17 Ekim tarihleri arasında Ortadoğu Fuar Merkezi’nde ilk kez düzenlenecek olan Gaziantep Tekstil Makineleri Fuarı (GTMF 2025), sektörün geleceğine yön verecek. Ticaret Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan’ın açılışını gerçekleştireceği fuar, 15 ülkeden 228 markayı ağırlayacak. Almanya, İsviçre, İtalya, Belçika, Çin ve Hindistan gibi ülkelerden gelen öncü makine üreticileri ile yerli firmalar, en yeni teknolojilerini tanıtacak. Yavaşlayan Üretime Teknolojiyle Can Suyu Küresel ölçekte zorlu piyasa koşullarıyla mücadele eden tekstil sektörü, üretim verimliliğini artırmak için yeniden teknolojiye sarılıyor. Gaziantep’teki fuar bu dönüşümün merkezinde yer alıyor GTMF 2025, sadece bir makine sergisi değil; aynı zamanda inovasyon, Ar-Ge ve teknoloji lansmanlarının buluşma noktası olacak. Boya, örgü, iplik, nonwoven, dokuma ve halı üretimine yönelik en güncel üretim teknolojileri ziyaretçilerle buluşacak. Katılımcılar, makineleri yerinde inceleyerek verimlilik, kalite ve enerji tasarrufu konularında doğrudan kazanım sağlayabilecek. Uluslararası Ziyaretçi Katılımı Bekleniyor Fuar, yalnızca Türkiye’den değil; Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Avrupa ülkelerinden de yoğun ilgi görüyor. Mısır, İran ve Özbekistan gibi tekstil üretim merkezlerinden satın almacı ve yatırımcıların fuara katılması bekleniyor. Gaziantep’in lojistik altyapısı, konaklama olanakları ve ulaşım kolaylığı, şehri uluslararası ziyaretçiler için cazip bir merkez haline getiriyor. GTMF 2025, Gaziantep’in sanayi vizyonunu küresel arenada güçlendirecek ve bölgesel ekonomiye stratejik katkılar sağlayacak. Sektör Temsilcilerinden Güçlü Destek Gaziantep Tekstil Makineleri Fuarı (GTMF 2025), yalnızca bir sektörel buluşma değil; aynı zamanda Gaziantep’in sanayi gücünü ve Türkiye’nin üretim vizyonunu yansıtan stratejik bir organizasyon olarak sektör temsilcilerinden tam destek alıyor. Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Mehmet Tuncay Yıldırım, fuarın hem şehir hem de sektör için taşıdığı önemi şu sözlerle vurguladı: “Gaziantep, tarih boyunca ticaretin merkezi olmuş bir kenttir. Artan sanayi kapasitemiz ve gelişen üretim altyapımızla Türkiye’nin parlayan yıldızıyız. GTMF 2025’in tekstil sektörüne değer katacağına yürekten inanıyor, bu önemli organizasyona destek vermekten büyük memnuniyet duyuyoruz. Fuarlar, firmalarımızın yeni iş bağlantıları kurması, küresel pazarlara açılması ve sektörel trendleri yakından takip etmesi açısından hayati öneme sahiptir. Ayrıca fuarlar, kent ekonomisine de sosyal ve ticari anlamda ciddi katkılar sağlar. GTMF’nin üyelerimize ve tüm sektöre hayırlı olmasını diliyorum.” Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adnan Ünver ise, Gaziantep’in tekstil üretimindeki küresel rolüne dikkat çekerek şunları söyledi: “Gaziantep, parça halı, iplik, pp çuval, nonwoven kumaş, tekstil boyacılığı, triko örgü, konfeksiyon, penye ve kumaş gibi birçok alanda dünya çapında söz sahibi bir üretim merkezidir. Türkiye’nin en fazla halı ihracatı yapan şehri olarak, kendi halı makinelerimizle üretim yapma hedefimiz doğrultusunda GTMF 2025’i çok değerli buluyoruz. Bu fuar, hem teknolojik dönüşüm hem de uluslararası iş birlikleri açısından sektörümüze büyük katkılar sağlayacaktır.” Gaziantep OSB Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Şimşek, sanayicinin desteklenmesinin önemine dikkat çekerek şöyle konuştu: “Gaziantep OSB, 43 milyon metrekarelik alanıyla Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgesidir. 6. OSB’nin tamamlanmasıyla birlikte 350 bin kişilik istihdam hedefliyoruz. Bu ekonomik iklimde yatırım yapmak kolay değil; ancak biz sanayicinin önünü açmak, üreticiyi desteklemek zorundayız. GTMF 2025, yatırımcılarımızla teknoloji üreticilerini bir araya getirerek yeni iş birliklerinin önünü açacak. Gaziantep’e yakışır bir fuar olacak ve biz de bu sürece her türlü desteği vermeye hazırız.” GAİB Koordinatör Başkanı Fikret Kileci de fuarın bölgesel ve uluslararası etkisine dikkat çekerek şu değerlendirmede bulundu: “GTMF 2025’in, tekstil sektöründe faaliyet gösteren firmalarımıza yeni yatırım fırsatları sunacağına inanıyoruz. Fuarlar, sadece ticari değil; aynı zamanda sosyal ve kültürel etkileşim alanlarıdır. Ulusal ve uluslararası katılımcılarla kurulacak bağlantılar, Gaziantep’in sanayi kimliğini daha da güçlendirecek. Gaziantep Tekstil Makineleri Fuarı’na (GTM) destek olmaktan dolayı memnuniyet duyuyoruz.” Gaziantep: Üretim, Teknoloji ve Kültürün Kesişim Noktası GTMF 2025, yalnızca bir fuar değil; üretimin, teknolojinin ve kültürel mirasın birleştiği bir sanayi yolculuğu olacak. Gaziantep’in tarihi dokusu, gastronomisi ve sanayi dinamizmiyle birleşen bu organizasyon, ziyaretçilere hem iş hem de keşif dolu bir deneyim sunacak. Haber Merkezi

“Türkiye artık eğitime erişimi değil, eğitimin niteliğini tartışmalıdır”

Tue, 14 Oct 25 15:53:52 +0300

Türk Eğitim Derneğinin düşünce kuruluşu TEDMEM, Türkiye'de zorunlu eğitim süresinin kısaltılmasına yönelik tartışmalar sürerken “Ortaöğretimi Yeniden Düşünmek” başlıklı bir rapor yayınladı. Eğitimin niteliğinin okulda geçirilen sürenin uzunluğuyla ölçülemeyeceği belirtilen raporda, “Tartışılması gereken bu yılların çocukların yaşamında ne kadar fark yarattığıdır” vurgusu dikkat çekti. TEDMEM'e göre “Türkiye artık eğitime erişimi değil, eğitimin niteliğini tartışmalıdır.” TEDMEM raporuna göre Türkiye, 1997 yılında %38 olan ortaöğretimde net okullaşma oranını 2011'de %67'ye, günümüzde ise %90'a yaklaştırarak tarihsel bir başarı elde etmiştir. Kız çocuklarının okullaşma oranı ilk kez erkekleri geçmiş bir eşik aşılmıştır. TEDMEM bu başarıyı eğitimde kapsayıcılık ve fırsat eşitliği açısından 'geri dönülmemesi gereken bir kazanım' olarak nitelendirmektedir. Sınav Odaklı Eğitim, Kıymetsizleşen Okullar, Üniversite Kapısında Yapay Yığılma Rapora göre Türkiye'de liseler; gençlere yön verme, beceri kazandırma, onları yükseköğretime ve istihdama hazırlama işlevinde yetersiz kalmaktadır. TEDMEM raporunda, bu durumu destekleyen göstergeler ise şöyle sıralanmıştır: Üniversiteye geçişte yapay yığılma: Adayların üçte ikisinin sınava yeniden başvuranlardan oluşması, yükseköğretim kapısında yapay bir yığılma, kaynak israfı ve verimsizlik yaratmaktadır. Liselerin işlev kaybı: Ortaöğretimde okullaşma oranları azalırken devamsızlık ve açık liseye yöneliş artmaktadır. Sınav baskısının okulu kıymetsiz hale getirmesi: Merkezi sınavlar okulları kıymetsiz hale getirmiş, öğrencileri öğrenme yerine seçilme kültürüne mahkûm etmiştir. Ortaöğretimde 14–17 yaş aralığında okul dışında kalan çocuk sayısı yalnızca bir yılda %59,4 artarak 452 bini aşmıştır. Açık öğretim liselerinde öğrenim gören zorunlu eğitim çağındaki çocukların oranı son üç yılda yaklaşık %40 artmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre 20 gün ve üzeri devamsızlık oranı; ilkokullarda %11,6, ortaokullarda %14,8 iken, genel ortaöğretimde %27'ye, mesleki ve teknik ortaöğretimde ise %46,6'ya kadar çıkmaktadır. Öğrencilerin %56'sı okulun hayata hazırlamadığını düşünmekte, %35'i okulu zaman kaybı olarak görmektedir. Tüm bu göstergeler ortaöğretimin işlevinin öğrenciler tarafından sorgulandığını ortaya koymaktadır. TEDMEM raporuna göre; “Ortaöğretim gençleri sınavlara değil, yaşama hazırlamalıdır” Dünyada Eğilim: Zorunlu Eğitimde Süre Uzuyor, İçerik Güçleniyor TEDMEM'in raporunda yer alan karşılaştırmalı analizlere göre, 1980'lerden itibaren dünya genelinde zorunlu eğitim süresi artış eğilimi göstermiştir. Fransa, Romanya ve Meksika 13-15 yıl ile en uzun zorunlu eğitim süresine sahip ülkeler arasındadır. Türkiye 12 yıllık zorunlu eğitim süresiyle Avrupa'daki örneklerle benzerlik göstermektedir. Fransa zorunlu eğitimi 5 yıl, Avusturya ve Türkiye 4 yıl; Finlandiya, Portekiz ve Romanya ise 3 yıl uzatmıştır. İngiltere'de de 11 yıllık zorunlu eğitim süresi 13 yıla çıkarılmıştır. TEDMEM raporunda, dünya genelinde eğitimin süresini kısaltma yönünde bir eğilim olmadığı; aksine ülkelerin zorunlu eğitimden ayrılma yaşını yükselterek, okullaşmayı artırmayı, ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranını azaltmayı hedeflediği vurgulanmıştır. Ortaöğretimde Dünya Örnekleri Raporun üçüncü bölümünde Türkiye ile karşılaştırmalı olarak 10 ülke incelenmiştir. Bu analiz, ülkelerin sadece eğitimin süresini değil içeriğini de yeniden yapılandırdığını göstermektedir: Finlandiya zorunlu eğitimi 18 yaşına kadar uzatarak, erken okul terki oranını %6'ya indirmiş; çıraklık eğitimine başlama yaşını 15'e kadar indirerek genç işsizliği oranını %7'nin altına düşürmüştür. Almanya'da ikili mesleki eğitim sistemi sayesinde 18–24 yaş grubundaki gençlerin %88'i istihdamda veya eğitimdedir. Bu oran AB ortalamasının 10 puan üzerindedir. Danimarka mesleki eğitimde “işyeri-temelli öğrenme” modelini güçlendirerek genç işsizliği %5 düzeyine indirmiştir. Romanya, okul öncesini 4 yaşa çekip zorunlu eğitimi 18 yaşa uzatmış; bu sayede hem erken çocukluk katılım oranını %96'ya hem de lise tamamlama oranını %83'e çıkarmıştır. Polonya'da ortaöğretim reformu sonrası istihdam oranı %75'e yükselirken, yükseköğretime geçiş oranı da artış göstermiştir. Fransa ve Hollanda, zorunlu eğitimi 18 yaşa uzatıp gençlere mesleki rotasyon programları sunarak “ne eğitimde ne istihdamda olan genç” (NEET) oranını %8'in altına çekmiştir. Raporda, Türkiye'de ilkokul eğitiminin süresinin dünyadaki pek çok ülkeden daha kısa olduğuna dikkat çekilmiştir. Zorunlu okul öncesi eğitim dünya genelinde yaygınlaşırken, Türkiye'de bu alanda yasal zorunluluk olmadığı vurgulanmıştır. 3-5 yaş arası okul öncesi okullaşma oranları açısından Avrupa ülkeleri arasında Türkiye'nin son sıralarda yer aldığı belirtilmiştir. Zorunlu eğitime başlama ve bitirme yaşının pedagojik verilerle yeniden ele alınması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Gerekçeler Bilimsel Temele Dayanmıyor Raporda zorunlu eğitimin süresini kısaltma yönündeki bazı görüşlerin pedagojik temelden yoksun olduğu belirtilmiştir. “Mesleğe geç başlama”, “evliliğe geç kalma” ve “disiplinsizlik” gibi gerekçelerin bilimsel dayanak taşımadığı, çocukların gelişimsel süreçlerini gözetmeyen ve toplumsal önyargılara dayanan argümanlar olduğu vurgulanmıştır. Bu tür söylemlerin eğitimi ideolojik bir tartışma alanına dönüştürdüğünün ve çocukların yüksek yararını gölgelediğinin altı çizilmiştir. İlkeler TEDMEM raporunda, ortaöğretimin yeniden yapılandırılmasında şu 8 temel ilkenin vazgeçilmez olduğunu vurgulanmıştır: Eğitime erişim bir haktır; nitelik bu hakkın içini doldurur. Hiçbir öğrenci erişim hakkından mahrum bırakılmadan, nitelik inşa etmek esas olmalıdır. Süre ve biçim değil; nitelik ve anlam tartışılmalıdır. Önemli olan eğitim süresi değil, bu sürede kazandırılan beceri, değer ve yeterliklerdir. Eğitim sistemi sınavlara değil, yaşama hazırlamalıdır. Okullar; düşünme, üretme ve toplumsal katılım becerilerini güçlendiren kurumlar olmalıdır. Eğitim toplumsal adaletin ve fırsat eşitliğinin aracıdır. Hiçbir politika dezavantajlı öğrencileri daha da dezavantajlı hale getirmemelidir. Eğitim sistemi bütünlük içinde değerlendirilmelidir. Ortaöğretim düzenlemeleri, okul öncesinden yükseköğretime kadar pedagojik süreklilik içinde tasarlanmalıdır. Kararlar bilimsel kanıt ve çocuk gelişimi verilerine dayanmalıdır. Eğitim politikaları kısa vadeli ekonomik ya da ideolojik yaklaşımlardan bağımsız olmalıdır. Öğrenciler sistemin sorunu değil, öznesidir. Disiplinsizlik değil okul aidiyeti, dışlama değil kapsayıcılık esastır. Çocuğun yüksek yararı nihai ölçüt olmalıdır. Her düzenleme bireysel gelişim, güvenlik ve refahı gözetmeli, merkezinde çocuk olmalıdır. TEDMEM'in Önerisi: 11.Sınıfta Diploma, 12. Sınıfta Uzmanlaşma Modelin detayları şöyle: Üniversiteye geçişte çeşitlilik: 4 yıllık örgün lisans programlarına gitmeyi planlamayan veya doğrudan istihdama yönelmek isteyen öğrencilere, 11. sınıfın sonunda “standart lise diploması” verilerek farklı geçiş yollarının önü açılıyor. Bu adım, “üniversite tek çıkış yolu” algısını kırarak lise sonrası alternatifleri güçlendiriyor. Sınavsız geçiş olanakları: Bu öğrenciler, okul başarı puanlarına göre meslek yüksekokullarına/ön lisans veya açık öğretim programlarına sınavsız geçiş yapabiliyor. Böylece hem sınav baskısı azalıyor hem de yükseköğretime girişteki yığılma hafifliyor. 12. sınıfın yeniden yapılandırılması: 12. sınıf, öğrencilerin ilerlemek istedikleri yükseköğretim alanlarıyla uyumlu ileri düzey akademik derslerle yeniden tasarlanıyor. Üniversiteye hazırlık süreci böylece okulun içinde, yönlendirici bir biçimde yürütülüyor. Bu düzenleme, okulu yeniden kıymetli hale getirirken ailelerin özel kurs ve dershane yükünü azaltıyor. Okul merkezli destek sistemi: Liselerde akademik destek, rehberlik ve bireyselleştirilmiş öğrenme mekanizmaları güçlendirilerek öğrencilerin hedeflerine okul içi olanaklarla ulaşması sağlanıyor. Mesleki eğitimin yeniden kurgulanması: Meslek yüksekokulu programları, mesleki ortaöğretimle bütünleşik bir yapıya kavuşturuluyor. Programlar, haftada 1 gün akademik eğitim – 4 gün işyeri temelli uygulama ilkesine dayanıyor. Bu model, mesleki eğitimi güçlü bir istihdam köprüsüne dönüştürüyor. Gençlerin izlenmesi ve yönlendirilmesi: Mezuniyetin ardından ilk bir yıl içinde her gencin eğitim, istihdam veya girişimcilik yollarından birine yönlendirilmesini sağlayacak ulusal bir izleme ve rehberlik sistemi kuruluyor. Temel yeterlik güvencesi: Her kademenin sonunda öğrencilerde bulunması gereken temel beceriler (okuma-anlama, sayısal düşünme, bilimsel akıl yürütme, dijital yetkinlik, vatandaşlık bilinci) açık biçimde tanımlanıyor ve bu yeterlikler ulusal değerlendirme sistemleriyle düzenli olarak ölçülüyor. Sonuç ve Çağrı TEDMEM raporunda, Türkiye'nin eğitim politikasında yapılacak her düzenlemenin çocukların yüksek yararını gözetmesi gerektiği vurgulanmıştır. Politik reflekslerle değil; veriye, bilime ve çocuğun yararına dayalı kararlar alınması gerektiği belirtilen raporda şu ifadeler dikkat çekmektedir: “Eğitimde öncelik, sürenin değil; anlamın tartışılması olmalıdır. Her çocuk sosyoekonomik koşulları ne olursa olsun, nitelikli bir öğrenme hakkına sahiptir. Eğitimin süresi bu hakkın aracıdır, ancak nitelik sağlanmadıkça, süre tartışması anlamını yitirir.” Haber Merkezi

Şehir Hastanesi’nde iki yılda 5 milyon hastaya bakıldı

Tue, 14 Oct 25 15:52:17 +0300

Gaziantep Şehir Hastanesi, hizmete açılışının 2. yıl dönümünü törenle kutladı. Programa Gaziantep Vali Yardımcısı Abdullah Şen, İl Sağlık Müdürü Dr. Beytullah Şahin, İl Sağlık Müdürlüğü Hizmet Başkanları, hastane yöneticileri ve çok sayıda sağlık çalışanı katıldı. Kutlama programı öncesinde, Gaziantep Şehir Hastanesi bünyesinde hayata geçirilen Çok Disiplinli Çocuk ve Genç Ruh Sağlığı Merkezi (ÇÖZGEM) törenle hizmete açıldı. Merkez, çocuk ve gençlerin ruh sağlığını desteklemek, erken tanı ve tedavi süreçlerini güçlendirmek amacıyla multidisipliner bir yaklaşımla hizmet verecek. Kutlama töreninde; İl Sağlık Müdürü Dr. Beytullah Şahin yaptığı konuşmada,“Gaziantep Şehir Hastanesi, kısa sürede büyük bir ivme yakaladı. Görüntüleme, laboratuvar, poliklinik ve ameliyat sayılarında oldukça iyi seviyelere ulaştık. Hastanemiz sadece Gaziantep’e değil, çevre illere de hizmet vererek bölgesel bir merkez konumuna geldi. Sağlık çalışanlarımızın gayretiyle bu başarıyı daha da ileriye taşıyacağız.” ifadelerini kullandı. Hastane Başhekimi Prof. Dr. Ilgın Türkçüoğlu konuşmasında, “Hastanemiz, ileri teknolojik donanımı ve güçlü hekim kadrosuyla bölge halkına en kaliteli sağlık hizmetini sunma hedefiyle çalışmalarını sürdürüyor. Birçok özellikli işlem ve ameliyat hastanemizde başarıyla gerçekleştiriliyor. Gaziantep ve çevre illerdeki vatandaşlarımıza şifa olmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu başarı, özveriyle görev yapan tüm çalışma arkadaşlarımızın emeğiyle mümkün oldu.” dedi. Programda konuşan Gaziantep Vali Yardımcısı Abdullah Şen ise, “Gaziantep Şehir Hastanemiz 2. yılını doldurdu. Bu süreçte hem şehrimizin hem de çevre illerin sağlık yükünü önemli ölçüde üstlendi. Böylesine kapsamlı bir sağlık kurumunun bölgemize kazandırılmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. En büyük takdir ise gece gündüz demeden çalışan değerli sağlık personelimizindir.” dedi. 5 Milyonu Aşan Hasta Muayenesi Gaziantep Şehir Hastanesi, bölgenin en kapsamlı ve teknolojik sağlık kompleksi olma özelliğini taşıyor. 1.875 yatak kapasitesiyle (1.607 servis, 268 yoğun bakım), iki yılda 5 milyonun üzerinde hasta muayenesi, 185 bin ameliyat, 20 bin doğum ve 145 bin fizik tedavi muayenesi gerçekleştirdi. Türkiye’de yalnızca üç merkezden biri olan Genetik Hastalıkları Tanı Merkezi, ülkenin tek Yapay Zekâ Destekli Laboratuvarı, en yüksek yatak kapasiteli Radyoaktif İyot Tedavi Ünitesi ve Kronik Yara Bakım Merkezi ile öne çıkıyor. Ayrıca İnme Merkezi bünyesinde 330 hastaya ilk 4 saat içinde yapılan mekanik trombektomi sayesinde kalıcı felçlerin önüne geçildi. 470 uzman hekim, 2.097 ebe-hemşire ve toplam 6.700 personelle hizmet veren hastane, 14 eğitim kliniği, 53 akademisyen ve 195 asistan ile aynı zamanda bir eğitim ve araştırma üssü konumunda bulunuyor. Konuşmaların ardından 2. yıl pastası kesilerek kutlama yapıldı. Etkinlik, hatıra fotoğraflarının çekilmesiyle sona erdi. Gaziantep Şehir Hastanesi, açıldığı günden bu yana bölgeye ileri düzey sağlık hizmetleri sunan, yüksek donanımlı klinikleri, nitelikli sağlık profesyonelleri ve güçlü altyapısı ile hem şehrin hem de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sağlık alanındaki en önemli merkezlerinden biri olma yolunda ilerlemeye devam ediyor. Haber Merkezi

Kadın çiftçilerimiz, üretimin gerçek mimarlarıdır

Tue, 14 Oct 25 19:03:00 +0300

Gaziantep Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Akıncı, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, kadın çiftçilerin tarımın sürdürülebilirliği ve kırsal kalkınmadaki rolüne dikkat çekti. Akıncı, tarımsal üretimin her aşamasında alın teriyle yer alan kadınların hem üretimin hem de toplumsal kalkınmanın temel direklerinden biri olduğunu söyledi. “Kadın çiftçiler, toprağın bereketini emeğiyle yoğuran, üretimin her aşamasında özveriyle çalışan gerçek kahramanlardır” diyen Akıncı, kadınların bilgi, sabır ve sezgileriyle tarıma artı değer kattığını dile getirdi. Kadın çiftçilerin tarımda üstlendiği kritik rol ve gösterdikleri özveriye değinen Akıncı, mesajında şu ifadelere yer verdi: “Ülkemizin dört bir yanında sabahın ilk ışıklarıyla tarlaya inen, ürününü yetiştirirken ailesine ve toplumuna güç veren kadın çiftçilerimiz, üretimin gerçek mimarlarıdır. Onların emeği, sofralarımıza gelen her lokmada, ülke ekonomimize kazandırılan her değerde hissedilmektedir. Kadın emeğini tarımsal üretim zincirinin merkezine koymadan sürdürülebilir bir kalkınmadan söz etmek mümkün değildir.” GTB olarak kadın üreticilerin emeğini görünür kılacak her projeyi desteklemeye hazır olduklarını belirten Akıncı, tarımda kadın girişimciliğinin artırılması ve genç kadınların üretime kazandırılmasının gerekliliğine vurgu yaptı. Kadın çiftçilerin tarımdaki rolünü daha da güçlendirmek gerektiğine işaret eden Akıncı, “Kadınlarımızın üretimde daha fazla yer almasını sağlayacak politikalar, ülkemizin geleceğine yapılacak en değerli yatırımlardan biridir. Çünkü kadın elinin değdiği her işte bereket, istikrar ve umut vardır. Aynı zamanda kadınlarımızın üretimdeki rolü sadece bugünü değil, yarının tarımsal kalkınmasını da şekillendiriyor” dedi. Tüm kadın çiftçilere emeklerinden dolayı teşekkür eden Akıncı, “Tarlada, bağda, bahçede, serada alın teri döken, üretimin yükünü omuzlayan tüm kadın çiftçilerimizin 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nü kutluyor, emeklerinin daim, bereketlerinin bol olmasını diliyorum” diyerek sözlerini tamamladı. Haber Merkezi

Bu yıl 25 firma konkordato başvurusunda bulundu

Tue, 14 Oct 25 19:05:00 +0300

2024’te 31 konkordato kararı alındı Ünverdi: “2025 yılında Gaziantep’ten konkordato başvurusunda bulunan firma sayısı 25 olup, 20 firmanın süreci devam etmektedir. Yanlış hesaplamalar nedeniyle şehrimizden konkordato başvurusunda bulunan firma sayısı çok daha fazlaymış gibi bir yanılgıya düşülmektedir.” Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adnan Ünverdi, Gaziantep’te son günlerde konkordato başvurusunda bulunan firma sayısı konusunda yanlış bir algının oluştuğunu söyledi. Ünverdi, ekonomik zorluklarla birlikte istenmedik şekilde birçok ilde firmalar tarafından konkordato başvurularının gerçekleştiğini ancak, Gaziantep’te devamlılık arz eden bir bilgi kargaşası sebebiyle konkordato başvurularının mevcudun çok üstünde olduğu gibi bir yanılgıya düşüldüğünün altını çizdi. Olanı söylemekten çekinmediklerini ancak, yanlış verilen bilgilerin kent sanayisine ve ticaretine zarar vermesi sebebiyle açıklama yapmanın bir zorunluluk haline geldiğini dile getiren Ünverdi: “Konkordato konusu belli kaynaklardan herkesin ulaşabileceği ve takip edilebilir bir konudur. Ancak mevcut kaynakları değerlendirirken dikkatli olunmalıdır. Kamuoyunun doğru bilgiye ulaşması adına, son iki yılda şehrimizden konkordato başvurusunda bulunan firmalara ilişkin sayı ve mevcut durum şöyledir: Gaziantep’te 2024 yılında 31 adet konkordato kararı alınmıştır. 12 firmanın süreci devam etmektedir. 2025 yılında ise şu ana kadar 25 konkordato kararı alınmıştır. 20 firmanın süreci devam etmektedir. Her konkordato başvurusunun da iflas erteleme ile sonuçlanmadığı bilinmelidir. Örneğin son dönemde peşin sıra ‘artış oldu’ şeklinde açıklanan listelerde; Önce konkordato başvurusunda bulunan firmanın adı yazılmakta, daha sonra ortakları yazılmakta ve her biri ayrı firmaymış gibi yüksek sayılara ulaşılmaktadır. Halbuki konkordato başvurusunda bulunan tek firma iken aynı firmanın ortaklarının isimlerinin ayrı ayrı yazılması çok daha fazla firma başvuruda bulunmuş gibi bir sonuç çıkarmaktadır. Bu da sayıyı gerçeğin çok üstünde göstermektedir. Buna benzer hatalar yapılmakta olup, daha hassas olunmasında fayda vardır. Ülkemizin en büyük organize sanayi bölgesine sahip kenti olmasına ve bu büyük işlem hacmine rağmen Gaziantep, sanayi kentleri arasında konkordato başvurularında çok gerilerdedir. Şehrimiz, kredi geri ödemelerinde borcuna en sadık iller arasında yer almaktadır. Ayrıca, firmalar için konkordato ilanı son aşamada gerçekleşebilecek bir durumdur. Konkordato sürecinde firmaların iyi analiz edilmesi ve üçüncü taraflara ilişkin borçların güvence altına alındıktan sonra karara bağlanması mağduriyetlerin önüne geçecektir. Ticari ilişkileri olan tüm firmalar ve ekonomik aktivite gözetilmelidir. Bu konuda kamu tarafında da bir çalışma başlatılmıştır ve en kısa sürede sonuçlarının alınmasını beklemekteyiz. Bu doğrultuda: Küresel piyasalar ve ülke ekonomimizdeki daralan koşullardan sanayimiz uzun süredir olumsuz etkilenmekte olup, sorunların çözümü için 7/24 çaba göstermekteyiz. Sektörlerimizden gelen talepleri ilgili mercilerle gerek raporlar halinde gerekse birebir görüşmeler şeklinde iletiyor, her platformda dile getiriyoruz. Tabii ki zorda olan firmalarımızın bu süreci atlatabilmesi ve konkordato sayısının artmaması en büyük isteğimiz. Bu sebeple öncelikli olarak finansman maliyetlerinin düşürülmesi, en büyük ihtiyaç haline gelen kaynak bulma noktasında kredilere erişimin kolaylaştırılması, kamu tarafından girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve kamu maliyesinde kolaylık sağlayacak yapısal adımların atılması öncelikli beklentilerimiz arasında yer alıyor. Bu konulara ivedi çözümler bulunursa firmalarımız biraz olsun toparlanma imkanı bulacak ve işletmelerin devamlılığı sağlanacaktır. Üretim, ihracat ve istihdamın sürdürülebilirliği atılacak adımlarla birlikte firmalarımızın ayakta kalmasına bağlıdır.” Haber Merkezi

Çocukların suça sürüklenmesinin nedeni gelir dağılımındaki adaletsizlik

Mon, 13 Oct 25 18:27:58 +0300

11. yargı paketi çalışmalarında sona gelindi. Maddeler arasında suça sürüklenen çocuklarla ilgili düzenleme de olacak Çocukların suça sürüklenmesinin en büyük nedenleri arasında gelir dağılımındaki adaletsizlik olduğunu dile getiren Av. Yılmaz Ovayolu, bu adaletsizlik ortadan kaldırılmadığı sürece çıkarılan yargı paketlerinin suça sürüklemeyi önleyemeyeceğini belirtti. Suça sürüklenen çocuk sayısında çok ciddi bir artış var Çocukların suç işleme oranının yükseldiğine dikkat çeken Ovayolu, ‘’Suça sürüklenen çocuk sayısında çok ciddi bir artış var. Daha önce Gaziantep’te çocuk suçlarına bakan bir mahkememiz yoktu, şu anda 5-6 tane çocuk ceza mahkemesi var. Hatta yetmediğini söyleyebiliriz. Çünkü ihtiyaçları karşılayacak nitelikte değiller. Gelir dağılımında adalet sağlanmadan suç oranlarının azaltılması mümkün değil’’ dedi. Uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımı ortaokul seviyesine kadar düştü Her şeyin temelinde ekonomi olduğunu aktaran Ovayolu, ‘’Toplumsal bir yaşamı benimsemediğimiz, değerlerimizi ortadan kaldırdığımız, demokrasi ve insan hakları ilkesini ayaklar altına aldığımız sürece bunlar hem gençlere hem de çocuklara yansır. Daha olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz. Çocukların suç işleme potansiyeline bakıldığında bir artışın olduğu görülüyor. Daha kötü olan ise uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımının ortaokul seviyesine kadar düşmüş olması. Bu çok korkunç bir durum’’ değerlendirmesinde bulundu. Çocuk çetelerinin oluşması çok vahim bir durum Çocuk çetelerinin oluşmasını çok vahim bir durum olarak değerlendiren Ovayolu, ‘’Alt tabaka ile üst tabaka arasında uçurum olması, çalışarak bir noktaya gelecek düşüncelerine sahip olmamalarından dolayı geleceğe dair umutlarını kaybettiklerinden suça sürüklenmeye başlıyorlar. Ondan sonrada bu girdikleri yoldan çıkmaları mümkün olmuyor. Suçlu bir yaşam tarzını da benimsediklerinden Hayatlarının kalan kısmını da olumsuz şekilde geçiriyorlar’’ dedi. Ovayolu, ‘’Türk Ceza Kanunu’na göre, 15-18 yaş aralığında ki veya 15 yaş altındaki çocuklara yönelik ciddi anlamda bir ceza indirimi söz konusu. Sistem olmadığı sürece yargı paketlerinin çıkmaya devam edeceğini dile getirmiştik. Şimdi de aynı noktada bir araya geldik. Şu anda 11. yargı paketi üzerinde çalışma yapılıyor’’ ifadelerini kullandı. Hukuki alt yapının bütünsel olarak gözden geçirilmesi lazım Her şeyin bir bütün olduğunu vurgulayan Ovayolu, ‘’Her şey bir bütündür. Biz sadece olayın sadece bir tarafını düzeltip, diğer tarafını düzeltmediğimiz sürece o kısmı düzeltmek zorunda kalıyoruz. Bunu da yaptığımız bir önceki maddelerle çelişen bir durum ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bir bütünlük arz etmiyor. Öncelikle gençlerimizin, çocuklarımızın, işverenlerin ve çalışanların geleceğe daha umutlu bakabilmesi için hukuki alt yapının bütünsel olarak gözden geçirilmesi lazım’’ şeklinde konuştu. Toplumu yeniden inşa etmeliyiz Toplumu yeniden olması gerektiği gibi inşa edilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Av. Yılmaz Ovayolu, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Toplumu yeniden inşa etmeliyiz. Aksi halde birlikte yaşama kültürümüz zarar görecek, güvenli yaşam ortadan kalkacak, hiç kimsenin huzurlu şekilde sokağa çıkamayacağı bir ortam ile karşı karşıya kalabiliriz.’’ Haber Merkezi

Son 4-5 yılda kentteki küçükbaş hayvan sayısı 80 bin azaldı

Mon, 13 Oct 25 18:22:58 +0300

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın öncülüğünde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından ülke genelinde olduğu gibi Antep’te de hayvancılığı da kapsayan tarım sayımı sürüyor Gaziantep’teki küçükbaş hayvan sayısının 600 bin civarında olduğunu belirten Gaziantep Koyun Keçi Yetiştiricileri Birlik Başkanı Osman Türkman, ‘’Yıllardan beri tuttuğumuz, üreticilerden elde ettiğimiz veriler ve bakanlığın yaptığı desteklerden yola çıkarak 600 bin rakamına ulaşıyoruz. Tabii sayısının son 4-5 yıldan beri azaldığını da söyleyebiliriz’’ dedi. Sektörde yüzde 25-30 bin daralma söz konucu Küçükbaş hayvan sayısının gerilediğini kaydeden Türkman, ‘’2019-2020 yıllarında 340 bin civarında olan anaç hayvan sayımız 2024 sonu itibariyle 80 bin azalışla 260 bine düştüğünü görüyoruz. Yani son 4-5 yılda küçükbaş hayvan sayısında yüzde 25-30 arasında bir gerileme olduğunu rakamlar ve üreticilerin sektörden çıkmasından görüyoruz’’ şeklinde konuştu. Türkiye’den en son tarım sayımı 2001 yılında yapıldı Türkman, ‘’Türkiye’den en son tarım sayımı 2001 yılında yapıldı. Türkiye İstatistik Kurumu ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ortak çalışması ile Türkiye genelinde olduğu gibi ilimizde de tarım sayımı yapılıyor. TÜİK’te görevli personeller il, ilçe müdürlüklerinden ve ilgili kurumlardan verileri alıyorlar. Bu personeller, Gaziantep genelinde tarımsal ve hayvansal üretim yapan üreticilerin güncel istatistiklerini ve bilgilerini alıyorlar ve güncelliyorlar. Bu açıdan tarım sayımını önemsiyoruz’’ açıklamasını yaptı. Üreticilerin sorulara cevap vermeleri gerekiyor Üreticilerin sayıma katılmasının zorunluluk olduğunu sözlerine ekleyen Türkman, ‘’1 temmuz tarihinde başlayan tarım sayımının net olmamakla birlikte bu ay sonuna kadar devam edeceğini düşünüyoruz. TÜİK’ personelleri verileri aldıktan sonra üreticilere ulaşıyorlar veya üreticiler geliyor. Üreticiye, ‘Kaç hayvanınız var, ne kadar araziniz var, bu hayvanlardan ne elde ediyorsunuz, elde edilen ürünü nasıl değerlendiriyorsunuz’ gibi sorular soruyorlar. Dolayısıyla Üreticilerin bir an önce gidip bilgilerine bakmaları ve sorulara cevap vermeleri gerekiyor’’ çağrısında bulundu. Tarım sayımı konusunda üreticileri bilgilendirdiklerini söyleyen Türkman, ‘’Tarımsal birliklerimiz, odalarımız ve STK’larımız bulunuyor. Çalışmaya bu kurumların dahil olması için ortak bir çalışma yürütülüyor. Bizde üyelerimize, ‘Tarım sayımına katılın’ şeklinde mesaj atmıştık. Üyelerimiz, ‘Sorulara cevap verdim veya vermedim’ başıma bir şey gelir mi diye soruyorlar. Biz de ‘Gidin soruları cevaplayın’ diyoruz’’ ifadelerine yer verdi. Haber Merkezi

İhraç edilen en son arkadaşımız işine dönene kadar mücadelemiz sürecek

Mon, 13 Oct 25 18:21:32 +0300

Kanun Hükmünde Kararname ile görevlerinden ihraç edilen KESK’li kamu emekçilerin yeniden görevlerine dönmesi için Kırkayak Parkı’ndan Balıklı Meydanı’na kadar yürüyecekler KESK MYK Üyesi Kadın Sekreteri Döne Gevher, ‘’Haksız ve hukuksuz KHK rejimine son verilmeli, fiili OHAL uygulamaları sona ermeli. Bugün itibarıyla KESK’li memurların yüzde 52’si görevine dönmüş olsa da, 2 bini aşkın üyemiz hâlâ görevinden uzakta. İhraç edilen en son arkadaşımız işine dönene kadar mücadelemiz sürecek. Bugün saat 17:00’de Kırkayak Parkı’nda toplanıp 17:30’da Balıklı Meydanı’nda gerçekleştireceğimiz basın açıklamasına tüm Gaziantep halkını, emek ve demokrasi güçlerini, adalet talep eden herkesi yürüyüşümüze omuz vermeye davet ediyoruz’’ çağrısında bulundu. 125 bin 612 devlet memuru kamu görevinden ihraç edildi Haksız ve hukuksuz ihraçların derhal durdurulması ve iadelerinin gerçekleşmesi çağrısında bulunan Gevher, ‘’15 Temmuz 2016 tarihinde düzenlenen hain darbe girişiminin ardından çıkan KHK’ler ile toplam 125 bin 612 devlet memuru kamu görevinden ihraç edildi. Bu hukuksuzluk neticesinde 4 bin 259’u de konfederasyonumuz KESK üyesi kamu emekçileri bu süreç, masumiyet karinesi ayaklar altına alınarak, yargı kararı olmaksızın, tamamen keyfi istihbarat notları ve “kanaat”le on binlerce kişinin yaşam hakkını elinden almış. İhraç edilen kamu emekçileri dokuz yıldır görevlerinden, özlük haklarından ve sosyal yaşamdan uzak bırakılarak "sivil ölüme" mahkûm edilmiş’’ ifadelerini kullandı. İhraç edilen tüm arkadaşlarımız görevlerine koşulsuz dönmeli Gevher ‘’Biz soruyoruz; haklarında hiçbir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan sendikal faaliyetler gerekçe gösterilerek işten atılan arkadaşlarımız neden hâlâ görevlerine iade edilmemektedir? Adalet Bakanlığı, on binlerce kamu emekçisinin ve ailelerinin bu haklı çığlığını daha ne kadar duymazdan gelecektir? Taleplerimiz açıktır; ihraç edilen tüm kamu emekçileri, derhal, tüm özlük ve ekonomik haklarıyla birlikte görevlerine iade edilmeli. Sendikal faaliyet, anayasal bir haktır ve suç değil. Sendikal mücadeleleri nedeniyle ihraç edilen tüm arkadaşlarımız görevlerine koşulsuz dönmeli’’ şeklinde konuştu Adalet, eşitlik ve işimizi geri almak için yürüyoruz ‘Adalet, eşitlik ve işimizi geri almak için yürüyoruz. KHK zulmüne son verilsin’ diyen Gevher, ‘’Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) olarak, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile haksız ve hukuksuz biçimde görevlerinden ihraç edilen on binlerce kamu emekçisinin işlerine iade edilmesi talebiyle başlattığımız "Adalet, eşitlik ve işimizi geri almak için yürüyoruz" yürüyüşü, bugün Gaziantep'te. Diyarbakır'dan Ankara'ya uzanan ve Adalet arayışımızın simgesi olan yürüyüşümüz, Şanlıurfa ve Adıyaman'ın ardından Gaziantep halkıyla buluşuyor. 17 Ekim'de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) önünde son bulacak olan bu onurlu yürüyüş, KHK ile işinden edilen her bir arkadaşımızın çığlığı’’ değerlendirmesinde bulundu. Haber Merkezi

2,5 milyona yakın yolcu hizmet aldı

Mon, 13 Oct 25 18:19:40 +0300

Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü yılın ilk 10 ayında a gelen-giden yolcu sayısı, uçak ve yük istatistiklerini açıkladı. Ocak-eylül döneminde 2,5 milyona yakın yolcu Gaziantep Havalimanı’ndan hizmet aldı. Yolcu sayısının yıl sonuna kadar 3 milyon yaklaşması hedefleniyor Ülkemizin en büyük havalimanları arasında yer alan Gaziantep Havalimanı, Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Gaziantep Havalimanı 10 aylık sürçte hizmet sunduğu yolcu sayısında geçen yılın aynı dönemini geriledi bıraktı. Yolcu sayısının yıl sonuna kadar 3 milyon yaklaşması hedefleniyor. Geçen yılın 10 aylık döneminde 1 milyon 949 bin 815’i iç hatlarda, 272 bin 783’ü dış hatlarda olmak üzere 2 milyon 222 bin 598 yolcunun hizmet aldığı Gaziantep Havalimanı’ndan, 2025 yılının aynı döneminde 1 milyon 952 bin 610’u iç hatlarda, 350 bin 415’i dış hatlarda olmak üzere 80 bin artışla 2 milyon 303 bin 25 yolcu hizmet aldı. Yolcu sayısı iç, dış ve toplamda yükseliş gösterdi. Yolcu sayısında olduğu gibi uçak trafiğinde de bir artışın olduğu göze çarpıyor. İstatistiklere göre 2024 yılının ocak-eylül döneminde 16 bin 840’ı iç hatlarda, bin 913’ü dış hatlarda olmak kaydıyla toplamda 18 bin 753 uçuşun yapıldığı Gaziantep Havalimanında, 18 bin 733’ü iç hatlarda, 2 bin 400’ü dış hatlarda olmak üzere toplamda 21 bin 173 uçuş yaşandı. Ayrıca 2024 yılının ilk 10 ayında 17 bin 117 ton iç hatlarda, 5 bin 574 ton dış hatlarda olmak üzere 22 bin 691 ton yükün taşındığı Gaziantep Havalimanında 2025 yılının aynı döneminde 17 bin 400 ton iç hatlarda, 6 bin 635 ton dış hatlarda olmak üzere toplamda 24 bin 35 ton yük taşındı. Haber Merkezi

Konutlara elektrikte ‘örtülü zam’ geliyor!

Mon, 13 Oct 25 18:16:43 +0300

EPDK’nin konutlarda elektrik tüketim sınırını düşüren yeni düzenlemesi, devlet desteğini azaltarak milyonlarca haneyi serbest piyasa tarifelerine bırakacak; uzmanlar bunu ‘örtülü zam’ olarak nitelendiriyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), Son Kaynak Tedarik Tarifesi ile konut aboneleri için yıllık tüketim limitini 5 bin kilovatsaatten düşürmeye hazırlanıyor. Bu adım milyonlarca hanenin indirimli tarifeden çıkarak faturalarda artışla karşılaşmasına yol açacak. Düzenleme yürürlüğe girerse birçok konut ulusal fiyat tarifesinden çıkarak serbest piyasa fiyatlarına tabi olacak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, kademeli faturalandırmada 5 bin kilovatsaat sınırının değişeceğini duyurmuştu. Bayraktar, “Bu yıl ekim ayının sonuna kadar yeni bir limit belirlemeyi planlıyoruz” açıklamasını yaptı. 1 Şubat 2025’ten itibaren geçerli olan sistemde, yıllık tüketimi belirli bir sınırın üzerinde olan aboneler devlet sübvansiyonundan yararlanamıyor. Bu haneler, yüksek tarifelerle faturalandırılıyor. Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), dört kişilik bir ailenin asgari tüketiminin aylık yaklaşık 240 kWh olduğunu belirtiyor, ancak kalabalık ailelerde bu miktar daha yüksek olabiliyor. EMO, düzenlemenin enerji maliyetlerini özel sektör lehine yeniden dağıtacağını ve “örtülü bir zam” anlamına geldiğini vurguluyor. Basında dile getirilen 3 bin kilovatsaat sınırı, dört kişilik bir ailenin temel yaşam ihtiyaçlarına denk geliyor ve fatura ödeyemeyen yurttaş sayısını artırabilir. Yeni düzenleme sadece yüksek tüketimli haneleri değil ortalama gelirli aileleri de etkiliyor. EMO, uygulamanın asgari yaşam standardını hedef aldığını ve enerji maliyetlerini özel sektör lehine yeniden dağıttığını belirtti. CHP Enerjiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, kademenin 3 bin kilovatsaate çekileceğini ve faturaların ciddi şekilde artacağını belirtti. Yavuzyılmaz, vatandaşların elektrik kullanımını düşürerek fatura toplamını yıllık belirli seviyelerin altında tutması gerektiğini söyledi. Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) Genel Sekreteri Fakir Hüseyin Erdoğan, yeni düzenleme ile yüksek tüketimli hanelerin elektriği gerçek maliyet üzerinden ödeyeceğini belirtti. Erdoğan, “Kamu destekleri gerçekten ihtiyaç sahibi kesimlere yönlendirilecek” sözleriyle düzenlemeyi savundu. Cumhuriyet

Anayasa Mahkemesi, ilan kesme cezası verme yetkisini iptal etti

Mon, 13 Oct 25 18:15:37 +0300

Anayasa Mahkemesi, resmi ilan ve reklamların dağıtımını yapan Basın İlan Kurumu’nun (BİK) ilan ve reklam kesme cezası verme yetkisine ilişkin düzenlemeyi, hangi durumlarda ceza verilebileceğinin açık şekilde düzenlenmemiş olması nedeniyle iptal etti. Anayasa Mahkemesi, Basın İlan Kurumu'nun ilan kesme cezası vermesine ilişkin Kanun hükmünü iptal etti. Kanun’un 49. maddesinde öngörülen yaptırımın, resmî ilan ve reklam kesme cezası gerektiren fiillerin ve bu fiillere karşı öngörülen ceza miktarlarının en azından çerçevesini çizmediği, belirli bir açıklık ve kesinlikte olan bir kural niteliğini taşımadığı vurgulandı. Gazeteciler Cemiyeti'nin, Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan kesme cezalarına karşı açtığı davaya bakan Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesi, davada uygulama konusu olan Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun’un 49. maddesinin, Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına vararak, iptaline karar verilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Başvuru kararında özetle, itiraz konusu kurallarla resmi ilan ve reklam kesme cezalarına ilişkin koşulların çerçevesinin çizilmediği, yaptırım ve ceza öngören kuralların belirli bir açıklık ve kesinlikte düzenlenmediği, resmî ilan ve reklam kesme yaptırımının kapsamı belirlenirken ölçülülük ilkesinin gözetilmediği, basın etiğinin korunması amaçlanmakla birlikte bu korumanın çerçevesinin netleştirilmesi gerektiği belirtilerek, kuralların Anayasa’nın 13, 26, 28. ve 29. maddelerine aykırı olduğu ileri sürüldü. Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. Yüksek Mahkeme, Kanun'un, Basın İlan Kurumu'nun ilan kesme cezası vermesine ilişkin hükmünü iptal etti. Mahkemenin gerekçesinde, kuralda, "Kurum tarafından gazete veya dergi ya da internet haber sitesine verilecek ilan ve reklamların, kesinleşen Yönetim Kurulu kararı doğrultusunda Kurum Genel Müdürlüğünce iki ayı geçmeyecek bir süre ile kesilebileceği, ayrıca ilgililerin Kanun’la temin edilen menfaatlerden de faydalandırılmayacağı"nın hüküm altına alındığı aktarıldı. Gerekçede, "Ancak kural kapsamında gazete, dergi ve internet sitelerinin yaptırım uygulanmasını gerektirecek eylem ve işlemlerinin hangi hususlara ilişkin olabileceği ve öngörülen yaptırımın bu eylem ve işlemlerden hangilerine hangi sürelerle ve ne ölçüde uygulanabileceği hususunda bir çerçeve çizilmeksizin, Kanun’a yapılan genel bir atıfla Kuruma yaptırım uygulamayı gerektiren eylem ve işlemleri belirleme yetkisi verildiği anlaşılmaktadır" denildi. Bireysel başvuruda 'ihlal' kararı verilmişti Anayasa Mahkemesi'nin, bireysel başvuru kapsamında verdiği "Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri" kararında ihlal kararı verildiği hatırlatıldı. Gerekçede, bireysel başvuruya ilişkin ihlal kararında, bu kuralın resmi ilan ve reklam kesme cezası gerektiren fiillerin ve bu fiillere karşı öngörülen ceza miktarlarının en azından çerçevesini çizmediği, belirli bir açıklık ve kesinlikte olan bir kural niteliğini taşımadığı" tespitinin yapıldığı aktarıldı. İhlal kararında, "kişilik haklarına saldırı niteliğinde olan ve eleştiri sınırlarını aşan veya kanunlarında yaptırıma bağlanan suç kapsamında yer alan haberlerin yaptırıma tabi tutulmasının hukuk devletinin bir gereği olduğu, basının niteliklerini artırma ve basının özellikle ekonomik özgürlüğünün tesisini sağlama gayesiyle kurulan bir kuruma müeyyide uygulama yetkisinin verilebileceğinin" belirtildiği aktarılan gerekçede, şunlar kaydedildi: "Bu kararda, ancak basın özgürlüğüne müdahale niteliği taşıyan kanuni düzenlemelerin olabildiğince dar bir uygulama alanına izin verecek şekilde tasarlanması ve her bir kuralın tartışmaya izin vermeyecek şekilde açık ve net ifadelerle ele alınarak düzenlenmesi gerektiği belirtilmiş ve bu güvenceleri karşılamayan kurala ilişkin yapısal sorunun çözümü için Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirimde bulunulmuştur. İtiraz konusu kurala ilişkin olarak anılan karardan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır." Anayasa Mahkemesi, maddedeki, "Kurum kararlarına karşı yapılacak itiraz üzerine basit yargılama usulü kapsamında verilen kararın kesin olduğunu düzenleyen kuralı da "hükmün denetlenmesini talep etme hakkına sınırlama getirdiği" gerekçesiyle iptal etti. T24

Belediyeler yapı ruhsatı verirken "teknik altyapı bedelini" isteyemeyecek

Mon, 13 Oct 25 18:14:16 +0300

Teknik altyapısı bulunmayan geliştirme alanlarına yapı ruhsatı alınabilmesi için altyapı bedelinin yüzde 25'inin peşin ödenmesi, geri kalanının 6 ay içinde ödenmesine ilişkin İmar Kanunu'nda yer alan düzenleme Anayasa'ya aykırı bulundu. Kararla birlikte belediyeler yapı ruhsatı verirken "teknik altyapı bedelini" isteyemeyecek. Anayasa Mahkemesi (AYM), teknik altyapısı bulunmayan geliştirme alanlarına yapı ruhsatı alınabilmesi için altyapı bedelinin yüzde 25'inin peşin ödenmesi, geri kalanının 6 ay içinde ödenmesi düzenlemesini iptal etti. Karara göre, belediyeler artık imar planına yakın parsellerde yapı ruhsatı almak isteyenlerden “teknik altyapı bedeli” adı altında bir ücret talep edemeyecek. Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi, yargılamasına baktığı bir davada, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 23. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "parselleri hizasına rastlayan ve yönetmelikte belirtildiği şekilde hissesine düşen teknik altyapı bedelini yüzde 25 peşin ödeyerek, geri kalan yüzde 75'ini altyapı hizmetinin ilgili idaresince tamamlanacağı tarihten itibaren en geç 6 ay içinde ödemeyi taahhüt edenlere de" bölümünün Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürerek iptal isteminde bulundu. İstemde, gelişme konut alanlarında yapı ruhsatı almak isteyen kişilere resim ve harç benzeri mali yükümlülük getirilirken söz konusu mali yükümlülüğün miktarının hangi idarelerce nasıl belirleneceğinin yasal düzenlemede ortaya konulmadığı, yönetmelikle düzenlenmesinin öngörüldüğü, bunun Anayasa'ya aykırı olduğu belirtildi. Başvuruyu görüşen Yüksek Mahkeme, anılan düzenlemenin iptaline, iptalin 9 ay sonra yürürlüğe girmesine hükmetti. AYM'nin kararında, iptali istenen düzenleme kapsamında teknik altyapı bedelinin, "yolu, pis su ve içme suyu şebekeleri gibi teknik altyapısı tamamlanmamış geliştirme alanlarında yapı ruhsatı talebinde bulunanlardan altyapı hizmetlerinin yapılmasına karşılık olarak alındığı" belirtildi. Söz konusu bedelin nasıl belirleneceğinin, iptali istenen düzenlemede yer almadığına işaret edilen kararda, "Her ne kadar kuralda yapı sahiplerinin yönetmelikte belirtilen şekilde hisselerine düşen bedeli ödeyeceği belirtilmişse de anılan hususun bedelin kanunla belirlendiğinin kabulü için yeterli olmadığı açıktır" değerlendirmesine yer verildi. Düzenlemede yer alan sunulacak kamu hizmetinin bedelinin miktarı konusunda da bir düzenleme yapılmadığı, buna ilişkin bedellerin "yönetmelikle" hizmeti verecek idareye bırakıldığı aktarılan kararda, şunlara yer verildi: "Kuralda, teknik altyapı bedelinin hesaplanmasına ilişkin olarak herhangi bir ölçüt belirlenmeden, yürütme organına sınırları ve kapsamı belirli olmayan bir yetki tanınmasının mülkiyet hakkının kanunla sınırlanması ilkesiyle bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır. Anayasa Mahkemesi, açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir." T24

2026 Dünya Kupası'na katılacak 21 ülke belli oldu

Mon, 13 Oct 25 18:13:05 +0300

2026 Dünya Kupası'na katılım sağlayan ülkeler belli olmaya başladı ABD, Meksika ve Kanada ortaklığında düzenlenecek olan 2026 Dünya Kupası'na katılacak 21 ülke kesinleşti. Üç evsahibi ülke turnuvaya direkt katılım sağlarken, 18 takım daha belli oldu. İşte 2026 Dünya Kupası'na şu ana kadar katılması kesinleşen ülkeler... ABD Kanada Meksika Özbekistan Yeni Zelanda Güney Kore Ürdün İran Japonya Brezilya Arjantin Avustralya Ekvador Kolombiya Paraguay Uruguay Fas Mısır Ürdün Özbekistan Gana

CHP'li Öztürkmen:MHP'li ilçe başkanının kardeşi sahte rapor aldı, darp ettiği kişi 71 gün cezaevinde kaldı

Mon, 13 Oct 25 18:11:37 +0300

CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, husumetlisini darp ettiği öne sürülen MHP İslahiye İlçe Başkanı Muammer Çıngı'nın kardeşi Fevzullah Çıngı'nın kendisi darp edilmiş gibi sahte sağlık raporu alarak cezaevinden kurtarıldığını ileri sürdü. Öztürkmen, Çıngı'nın darp ettiği ileri sürülen kişinin tutuklandığını belirterek, "Yapılan incelemede Fevzullah Çıngı’nın kafatasında hayati tehlikeye neden olabilecek herhangi bir kırık veya cebir izi olmadığı tespit edildi ve 18 Eylül 2025 tarihli yeni bir rapor hazırlandı. Bunun üzerine Refik Deli Ali 71 gün sonra tahliye edildi" dedi. "Gaziantep'te, siyaset-yargı ve bürokrasi üçgeninde yaşanan büyük bir 'sahte rapor' skandalını açıklıyorum" diyen Öztürkmen, yaşanan olaya dair şu açıklamalarda bulundu: "Devletteki çürümenin boyutlarını gözler önüne seren bu skandalın merkezinde devletin resmi kurumları ile MHP İslahiye İlçe Başkanı Muammer Çıngı ve kardeşi Fevzullah Çıngı bulunuyor. Yargıya taşınan iddialara göre husumetlisini darp ettiği öne sürülen Fevzullah Çıngı'nın sanki kendisi darp edilmiş gibi sahte sağlık raporlarıyla cezaevinden kurtarıldığı; darp ettiği ve asıl mağdur olan kişinin ise 71 gün cezaevinde kaldığı ortaya çıktı. Olay Gaziantep'in İslahiye ilçesinde yaşandı. MHP İslahiye İlçe Başkanı Muammer Çıngı ile husumeti olan aile arasındaki davada tanıklık yapan tarım işçisi Refik Deli Ali’nin takip edilerek yolu kesildi. Burada arbede yaşandı. Savcılığa ulaşan suç duyurusu dosyasına göre, yol kesen kişi MHP'li başkanın kardeşi Fevzullah Çıngı’ydı. Kavga sonrası yaşananlar ibret verici skandallara sahne oldu. Çünkü yolu kesilen ve asıl mağdur olan Refik Deli Ali tutuklanırken, Fevzullah Çıngı elini kolunu sallayarak gezmeye devam etti. Çünkü iki resmi kurumdan adlığı sağlık raporları kendi lehineydi. "Çıngı kurtuldu, darp edilen kişi cezaevine atıldı" Hem İslahiye Devlet Hastanesi hem de İslahiye Adli Tıp Şube Müdürlüğü, Fevzullah Çıngı ile ilgili “Kafatasında yaşamını tehlikeye sokacak şekilde 3. derece kemik kırığı oluştuğu” yönünde sağlık raporu verdi. Yani raporlara göre asıl saldırıya uğrayan ve ölümcül biçimde darp edilen kişi Fevzullah Çıngı idi! Böylece tutuklanmaktan kurtuldu. Fevzullah Çıngı tarafından yolu kesilen ve darp edilen Refik Deli Ali ise cezaevine atıldı. Bunun üzerine Ali’nin avukatı sağlık raporlarının sahte olduğunu belirterek tekrar inceleme yapılmasını istedi. Bunun üzerine Fevzullah Çıngı'nın tomografi görüntüleri Gaziantep Şehir Hastanesi tarafından tekrar incelendi. Yapılan incelemede Fevzullah Çıngı’nın kafatasında hayati tehlikeye neden olabilecek her hangi bir kırık veya cebir izi olmadığı tespit edildi ve 18 Eylül 2025 tarihli yeni bir rapor hazırlandı. Bunun üzerine Refik Deli Ali 71 gün sonra tahliye edildi. Peki, nasıl oluyor da hem İslahiye Devlet Hastanesi'nin 09.07.2025 tarih 39051 protokol sayılı raporunda hem de İslahiye Adli Tıp Kurumu'nun 10.07.2025 tarihli raporunda Fevzullah Çıngı hakkında böyle bir tespit yer alabildi? Diğer bir soru Cumhuriyet Başsavcılığı sahte rapor şikâyetlerine uzun zaman neden kayıtsız kaldı? Neden tahliye için 71 gün beklendi? "Sahte sağlık raporu veren hastanenin başhekimi de MHP'li Başkanla aynı soyadı taşıyor!" Mağdurların şikâyetlerine göre sahte sağlık raporları siyasi müdahale sonucu hazırlandı. Üstelik söz konusu sağlık raporlarından birini veren İslahiye Devlet Hastanesi'nin Başhekimi de MHP’li başkanla aynı soyadı taşıyor! Özetleyeyim: Darbeden, “darbedildim” diyerek iki resmi kurumdan sağlık raporu alıyor, serbest kalıyor. Darbedilen ve asıl mağdur olan kişi ise cezaevine giriyor, 71 gün yatıyor. Sahte sağlık raporlarını İslahiye Adli Tıp Kurumu ve İslahiye Devlet Hastanesi veriyor. Darbeden kişi, MHP'li Başkanın kardeşi; sahte sağlık raporu veren hastanenin başhekimi de MHP'li Başkanla aynı soyadı taşıyor! " Siyaset-yargı ve bürokrasi üçgeninde yaşanan belgeli bir skandalla karşı karşıyayız" 71 gün özgürlüğü gasp edilen Refik Deli Ali’nin avukatı, sahte sağlık raporlarını düzenleyenler ile aylarca harekete geçmeyen Savcılık yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda MHP İslahiye İlçe Başkanı Muammer Çıngı da “azmettirici” olmakla suçlandı. Biz de olayı soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdık ve bu yargı sürecinin takipçisi olacağız. Devletin çivisini çıkardılar, temelini sarstılar. Vatandaş kime güvenecek, hangi resmi rapora itibar edecek! Vatandaşın hakkını hukukunu kim koruyacak! Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, her ağzını açtığında “Türk yargısı bağımsız ve tarafsızdır” diyor. Buyurun Sayın Bakan, bu iddianızı ispat edin! Sayın Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, siz de yanıt verin: Hastanelerinizden siparişe göre sağlık raporu alınabiliyor mu? Bunun bir tarifesi mi var? Sipariş sağlık raporları kaç liradan başlıyor? İslahiye ilçemizde yaşananlar, Türkiye’nin fotoğrafıdır. İktidar gözlerini bu skandala kapatamaz, ilgili bakanlıklar kulağının üstüne yatamaz, cumhuriyet savcıları seyredemez! Siyaset-yargı ve bürokrasi üçgeninde yaşanan belgeli bir skandalla karşı karşıyayız!" t24

Önceliklerinden biri, küresel rekabetçiliği korumak ve yarattığı değeri artırmak olacak

Mon, 13 Oct 25 18:10:23 +0300

Gaziantep Sanayi Odası (GSO) ve Güney ve Güneydoğu Sanayici ve İş Dünyası Federasyonu (GÜNSİFED) ev sahipliğinde, UN Global Compact Türkiye tarafından “Dönüşümün Gücü: İş Dünyasının Sürdürülebilirlik Yolculuğu” buluşması gerçekleştirildi. UN Global Compact Türkiye-Gaziantep Buluşması, iş dünyasının geleceğini şekillendiren önemli sürdürülebilirlik başlıklarını gündeme taşıdı. Sürdürülebilirlik stratejilerinin nasıl geliştirileceği, değer zincirlerinde çevresel etkinin nasıl azaltılacağı, KOBİ’lerin yeşil dönüşümünün hangi finansal modellerle desteklenebileceği ve sektörlerin 2030 vizyonlarının nasıl oluştuğu etkinliğin ana odak noktaları arasında yer aldı. Şirketler ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin katılımıyla gerçekleşen buluşmada, UN Global Compact Türkiye’nin sunduğu program, araç, kaynak ve platformlarla iş dünyasını sürdürülebilirlik yolculuğunda nasıl desteklediği de aktarıldı. Gaziantep Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı E. Ferhan Sağım, toplantıda yaptığı açılış konuşmasında, iş dünyasında, toplumsal yaşamda ve doğaya dair her alanda sürdürülebilirlik projelerine olan ihtiyacın her zamankinden daha fazla olduğunu vurguladı. Sağım, “Gaziantep Sanayi Odası olarak bizler, insanı ve çevreyi merkeze alarak, teknolojiyle birlikte ‘Üçüz Dönüşüm’ mottosuyla çalışmalar yürütüyoruz. Çevreyle uyumlu üretim ve her alanda yeşil dönüşümü başarmak, dijitalleşme ve teknolojiyle bunu desteklemek, nitelikli insan faktörü ve cinsiyet eşitliğini gözeterek her alanda sürdürülebilirliği sağlamak zorundayız. AB Yeşil Mutabakatı kriterleri çerçevesinde, üretim ve ihracatımızın sürdürülebilirliği de yürüteceğimiz çalışmalara bağlıdır. Gelişmiş ülkeler artık tedarik süreçlerinde üretim ve çalışma koşullarını dikkate alarak belli sertifikasyonlar talep etmektedir. Bu nedenle, sanayicilerimizin ve iş dünyamızın da bu gerekliliklere uyum sağlaması büyük önem taşımaktadır” dedi. Sağım ayrıca, sanayide kadınların yer almasının ve iş gücüne katılımlarının artırılmasının önemine dikkat çekerek, “Sanayici kadın sayısının artması ve kadınların iş dünyasındaki aktif rolü, hem ekonomimizin hem de toplumsal sürdürülebilirliğimizin güçlenmesi açısından kritik bir adımdır. Bu güzel organizasyonda emeği geçen herkese ve tüm katılımcılarımıza teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. UN Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Dördüncü de yaptığı konuşmasında, Gaziantep’in üretim gücünün yanı sıra dayanıklılığıyla da Türkiye’nin örnek şehirlerinden biri olduğunun altını çizerek “Gaziantep ve Türkiye iş dünyasının önümüzdeki dönemde en büyük önceliklerinden biri, küresel rekabetçiliğini korumak ve yarattığı değeri artırmak olacak. Bunun için sürdürülebilir üretim modellerine geçmek, enerji verimliliğini sağlamak ve yeşil finansman imkanlarını değerlendirmek kritik hale geliyor. Kadınların ve gençlerin iş gücüne daha fazla katılımı, şirketlerimizin yenilik kapasitesini artırırken toplumsal refahı da güçlendirecek. Etik, şeffaflık ve güçlü yönetişim standartları ise hem küresel değer zincirlerinde uyumu hem de yatırımcı ve tüketici nezdinde güveni pekiştirecek.” dedi. GÜNSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Gamze Aşnük “Çevre, ekonomi ve sosyal adalet konularını gözeten sistemler kurmak; ticari ahlak, insan değeri, işbirliği kültürü ve eğitimin sürekliliği ilkelerini merkeze almak zorundayız.” diyerek Adıyaman, Kilis ve Gaziantep illerinde faaliyet gösteren sanayici ve iş insanlarıyla birlikte farkındalık yaratmak, sorunları tespit edip çözüm üretmek için çalıştıklarını ifade etti. Açılış konuşmalarının ardından UN Global Compact Türkiye Genel Sekreteri Melda Çele, UN Global Compact’in insan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele alanındaki On İlkesini paylaştı. Çele, UN Global Compact Türkiye’nin iklim değişikliği ve çevre, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, inovasyon, sürdürülebilir finans, raporlama ve sürdürülebilirlik düzenlemeleri alanında sunduğu eğitim, kaynak, program ve işbirliği imkanlarını sundu. Buluşma kapsamında düzenlenen “Dönüşümün Gücü: İş Dünyasının Sürdürülebilirlik Yolculuğu” başlıklı panelde UN Global Compact Türkiye Üye ve Paydaş İlişkileri Müdürü Güzin Öztürk moderatörlüğünde Süper Film Genel Müdürü Ozan Güven, Türkiye İş Bankası Sürdürülebilirlik Müdürü Derya Sargın Malkoç ve CarrefourSA İSG, Kalite Güvence, Çevre ve Sürdürülebilirlik Grup Müdürü Tayfun Akusta kurumlarının sürdürülebilirlik yaklaşımlarını ve dönüşüm süreçlerini ele aldı. Panelde, plastik ve ambalaj sektörünün geniş kullanım alanı nedeniyle değer zincirinin tamamında yarattığı çarpan etkisi, finans sektörünün ise fonladığı yatırımlar aracılığıyla sürdürülebilir dönüşümün hızını ve yönünü belirleyen rolü değerlendirildi. Şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini oluştururken hangi kriterleri önceliklendirdikleri, bu stratejilerin nasıl somut uygulamalara dönüştüğü ve çevresel faydanın yanında iş süreçlerine nasıl değer kazandırdığı tartışıldı. Konuşmacılar, 2030 hedeflerine doğru ilerlerken sürdürülebilirliğin artık geleceğin değil, bugünün iş yapma biçiminin ayrılmaz bir parçası haline geldiğine dikkat çekti.

GAÜN Onkoloji Binası, Aile Hekimliği Poliklinikleriyle hizmete açıldı

Mon, 13 Oct 25 18:08:58 +0300

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Hastanesi’ne bağlı Onkoloji Binası, GAÜN Aile Hekimliği Anabilim Dalı tarafından yenilenip modern poliklinik hizmetleriyle sağlık hizmetine kazandırıldı. Geçmişte Onkoloji Hastanesi olarak kullanılan bina, yapılan düzenlemelerin ardından Aile Hekimliği Poliklinikleriyle hizmet vermeye başladı. Yeni yapılanma kapsamında üç aktif poliklinik hasta kabulüne başladı. Polikliniklerde genel muayene, reçete yenileme, kronik hastalık takibi ve danışmanlık hizmetleri sunuluyor. Bu sayede çevrede yaşayan vatandaşlar, birinci basamak sağlık hizmetlerine daha kolay erişme olanağına kavuştu. GAÜN Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamit Sırrı Keten, yapılanmanın yalnızca tedavi edici değil, koruyucu hekimliği de önceleyen bir model oluşturmayı hedeflediğini belirterek şunları söyledi: “Polikliniklerimizde hipertansiyon, diyabet ve obezite gibi kronik hastalıkların erken tanısı ve yönetimine yönelik tarama programları planlıyoruz. Ayrıca meme, rahim ağzı ve kolorektal kanser taramalarını düzenli biçimde gerçekleştirerek, toplumda koruyucu sağlık anlayışını güçlendirmeyi amaçlıyoruz.” Prof. Dr. Keten, polikliniklerde verilen hizmetlerin yalnızca yönlendirme aşamasında kalmayacağını vurgulayarak, gerekli tetkiklerin doğrudan Onkoloji Binası’nda yapılabilmesi için hazırlıkların sürdüğünü ifade etti. Bu sayede hastaların tarama ve tetkik süreçlerinin tek merkezde, hızlı ve bütüncül biçimde tamamlanabileceğini söyledi. Aile Hekimliği bünyesinde Sigara Bırakma Polikliniği kurulması için başvuruların yapıldığını da belirten Prof. Dr. Keten, polikliniğin yakın dönemde hizmete başlamasının planlandığını aktardı. Prof.Dr. Keten, Sigara Bırakma Polikliniği’nin de Onkoloji binasında hizmete başlamasıyla birlikte sağlıklı yaşam alışkanlıklarının desteklenmesi ve toplumsal farkındalığın artırılması açısından önemli bir adım daha atılacağını vurguladı. Prof. Dr. Keten, aile hekimliği polikliniklerinin onkoloji binasında açılmasında verdikleri destek için GAÜN Rektörü Prof. Dr. Sait Mesut Doğan’a ve GAÜN Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Oğuzhan Saygılı’ya teşekkür etti. Keten, bu destek sayesinde bölgede uzun süredir ihtiyaç duyulan bir açığın kapandığını ve hem üniversite personeline hem de çevredeki halkın birinci basamak sağlık hizmetlerine daha kolay ulaşabildiğini vurguladı. Onkoloji Binası’nda hizmet vermeye başlayan yeni Aile Hekimliği Poliklinikleri, hem sağlık çalışanları ve öğrencilere uygulamalı eğitim alanı sunmayı hem de bölge halkına yönelik sürdürülebilir, kapsamlı ve koruyucu hekimlik temelli bir sağlık hizmeti modeli oluşturmayı hedefliyor.

İşverene 4 puanlık sigorta prim desteği 2 puana düşürülecek

Mon, 13 Oct 25 18:07:24 +0300

Hazırlıkları süren ve önümüzdeki günlerde Meclise sunulacak olan yeni ekonomi paketinde, özel sektör işverenlerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası için sağlanan 4 puanlık sigorta prim desteğinin 2 puana düşürülmesi öngörülüyor. Ekonomim'den Canan Sakarya ve Besti Karalar'ın haberine göre; getirilmesi beklenen diğer bir düzenlemeye göre belli işlerde bir kereye mahsus alınan ruhsat harçlarının yapılacak yeni düzenleme ile artık her yıl alınması planlanıyor. Hazırlanan taslak çalışmaya göre, bu işyerleri arasında özel tıp merkezleri, özel ağız diş sağlığı poliklinikleri ile özel veteriner muayenehane ve hekim polikliniklerinin yer alacağı belirtiliyor. Konutta ekspertiz raporu zorunluluğu erteleniyor Edinilen bilgiye göre, ekonomi paketi üzerinde yapılan çalışmalar sırasında konut alım ve satımlarında ekspertiz raporu alınması zorunluluğu getirilmesinin de gündeme geldiği ancak şimdilik ertelendiği öğrenildi. Öte yandan, mesken kira gelirlerinde ev sahiplerine stopaj getirilmesinin de taslakta yer aldığı, ancak çalışmalar sırasında bu yöndeki bir düzenlemenin kiralara olumsuz yansıyacağı değerlendirilerek vazgeçildiği ve taslak metinden çıkarıldığı öğrenildi.

Burs ve kredi başvuruları başladı

Mon, 13 Oct 25 18:06:01 +0300

Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, burs ve öğrenim kredisi başvurularının başladığını duyurdu. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, burs ve öğrenim kredisi başvurularının başladığını duyurdu. 2025-2026 akademik yılı için KYK burs ve kredi başvuruları, öğrencilere e-Devlet sistemi üzerinden online olarak yapılabilecek. Başvurular, 17 Ekim saat 23.59’a kadar tamamlanmak zorunda. Üniversite öğrencileri, burs ve kredi başvurularıyla ilgili işlemlerini bu tarihe kadar gerçekleştirebilecek. KYK burs ve kredi başvuruları yalnızca e-Devlet üzerinden alınmaktadır. Öğrenciler, T.C. kimlik numaraları ve şifreleriyle e-Devlet’e giriş yaparak, “Gençlik ve Spor Bakanlığı – KYK Burs/Kredi Başvurusu” ekranına ulaşarak işlemlerini tamamlayabilecekler. 2025 Ocak ayında KYK bursu, ön lisans ve lisans öğrencileri için 3000 TL olarak belirlendi. 2026 yılına ait KYK burs ve kredi ücretleri, Aralık ayında yeniden güncellenerek açıklanacak. cumhuriyet

İzin süreleri artırılacak!

Mon, 13 Oct 25 18:04:28 +0300

Hükümet, çalışan anne ve babaları ilgilendiren izin düzenlemelerini yeniliyor. Doğum, süt ve ücretsiz izinlerde eşitlik sağlanacak ve babalık izinleri artırılacak. Taslak, aile yaşamını destekleyen sosyal politikaları güçlendirmeyi hedefliyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2025’i “Aile Yılı” ilan etmesinin ardından hükümet, çalışan anne ve babaları yakından ilgilendiren yeni bir düzenleme hazırlıyor. Taslağa göre doğum izni süresi 16 haftadan 24 haftaya çıkarılacak. Süt izninde de eşitlik sağlanacak. Memur annelere tanınan ilk 6 ay 3 saat, ikinci 6 ay 1,5 saatlik süt izni, işçi annelere de aynı şekilde uygulanacak. Mevcut durumda memurlar 2 yıl, işçiler yalnızca 6 ay ücretsiz izin kullanabiliyor. Yeni düzenlemeyle işçi anneler de 2 yıla kadar ücretsiz izin hakkına sahip olacak. Babalık izinlerinde de artış planlanıyor. Özel sektörde 5 gün, kamuda 10 gün olan izin süresi 15 güne çıkarılacak ve işçi ile memur babalar arasında fark kalmayacak. Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu evlat edinen veya koruyucu aile olan anne-babalara, çocuğun tesliminden itibaren 15 gün izin verilecek. Taslak çalışma, Cumhurbaşkanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile bazı milletvekillerinin ortak hazırlığıyla tamamlanmak üzere. Düzenleme olgunlaştığında Meclis gündemine gelecek. Yeni düzenleme, 2025 “Aile Yılı” kapsamında aile yaşamını destekleyen sosyal politikaları güçlendirmeyi hedefliyor.cumhuriyet

Altın yeni hafta ile rekor tazeledi

Mon, 13 Oct 25 18:02:39 +0300

Yeni haftanın ilk işlem gününde hem küresel hem de yurtiçi piyasalarda altın ve gümüş fiyatları tarihi seviyelere ulaştı. Gram altın 5 bin 458 TL ile tüm zamanların en yüksek seviyesini görürken, ons altın 4 bin 60 doları test ederek rekor kırdı. Gümüş ise 51,55 dolara yükselerek son 12 yılın en yüksek düzeyine çıktı. Geçen haftayı 4 bin 16 dolardan kapatan ons altın, yeni haftaya güçlü bir yükselişle başladı. Sabah saatlerinde 4 bin 60 doları test eden ons fiyatı kısa süreli dalgalanmanın ardından 4 bin 50 dolar civarında dengelendi. Gram altın da spot piyasada 5 bin 458 TL seviyesine ulaşarak yeni bir rekor kırdı. Kapalıçarşı’da ise fiziki gram altın satış fiyatı 5 bin 665 TL’ye, çeyrek altın 9 bin 255 TL’ye kadar çıktı. Değerli metallerdeki yükselişte küresel gelişmeler belirleyici rol oynadı. ABD Başkanı Donald Trump’ın, Çin mallarına yüzde 100 gümrük vergisi uygulanacağını açıklaması ve yeni yazılım ihracat kısıtlamaları getirmesi piyasalarda belirsizlikleri artırdı. Bu durum yatırımcıları güvenli limanlara yöneltirken, altın ve gümüşe olan talebi güçlendirdi. Altın, yıl başından bu yana yüzde 54’ün üzerinde değer kazandı. Uzmanlara göre bu artışta merkez bankalarının alımları, borsa yatırım fonlarına girişler, faiz indirimi beklentileri ve küresel gerilimlerin yarattığı riskten kaçış eğilimi etkili oldu. Cumhuriyet

Örgütümüz iradesine müdahaleyi kabul etmez, tek liste baskısına boyun eğmez

Sun, 12 Oct 25 17:23:37 +0300

CHP Gaziantep İl Başkanlığı seçiminin yapılacağı 19 Ekim tarihi yaklaşırken, CHP İl Başkanı Reis Reisoğlu ile Şehitkâmil İlçe Başkanı Hurşit Yıldırım’ın Adıyaman kökenli Vakkas Acar’ın il başkanı olarak seçilmesi, ortada 3 aday varken, seçime tek liste ile gidilmesi yolunda baskı kurmaya çalışması parti tabanında büyük tepkiye neden oldu İl kongresi süreci öncesi Antep’e gelen CHP PM Üyesi Hikmet Erbilgin’in il başkanı Reis Reisoğlu ile il başkanlığına tek liste ile gidilmesi ve Vakkas Acar’ın il başkan adaylığının desteklenmesi konusunda örgüte baskı kurması CHP’li delegeler tarafından tepkiyle karşılandı. Delegeler, Antep örgütünün kendi adayını çıkarıp destekleyecek potansiyele sahip olduğunu ifade ederken, “Yapılan şey, bizim irademizi hiçe saymak ve saygısızlık. Delegeler olarak böyle bir saygısızlığa ve müdahaleye boyun eğmeyeceğiz” diye konuştu. İlçe başkanlarına baskı yapıyorlar Hikmet Erbilgin’in Ankara’ya dönüşünün ardından, CHP İl Başkanı Reis Reisoğlu ile Şehitkâmil İlçe Başkanı Hurşit Yıldırım’ın, Gaziantep örgütünü hiçe sayarak, Adıyaman kökenli ve Şehitkamil Belediye Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan ama sonrasında istifa eden Vakkas Acar’ın İl Başkanı seçilmesi için ilçe başkanlarına baskı kurdukları iddia edildi. Gaziantep’in iradesi Gaziantep’te şekillenir CHP tabanında yükselen ortak görüşe göre, dışarıdan bir adayın dayatılması Gaziantep örgütünü yok saymak anlamına geldiğini dile getiren CHP’liler, “Gaziantep’in iradesi Gaziantep’te şekillenir. Bu şehir kendi evladını, kendi mücadelesini verir” diyerek tepkilerini ifade etti. CHP’li yöneticiler, ‘’Örgütümüz iradesine müdahaleyi kabul etmez, tek liste baskısına boyun eğmez. Bazen açık şekilde tepki göstermeseler bile sandığa gittiklerinde özgür iradeleriyle, demokrasi bilinciyle Gaziantep ve CHP’ye en iyi şekilde hizmet edecek adaya destek olacaklarına inanıyoruz’’ denildi. Bizim delegelerimizin siyaset bilinci çok yüksek Gaziantep örgütünün, siyasi bilinci yüksek bir örgüt olduğunu sözlerine ekleyen partililer, ‘’İlçe kongrelerinde Türkiye’nin birçok yerinde bir takım olaylar ve kavgalar yaşanırken Gaziantep’in 9 ilçe kongresi de büyük bir olgunlukla, düğün ve bayram havasında tamamlandı. Kazanamayan aday arkadaşlarımız kazananları tebrik etti. Gaziantep’te delegelerimizin siyaset bilinci çok yüksek. İradelerine müdahaleyi kabul etmezler. Yarışan her arkadaşımız partilimizdir, hizmete taliptir. O nedenle örgütümüzün kararına saygı duyacağız’’ açıklamasını yaptı. Örgütümüzün siyasi olgunluğuna güveniyorum Parti yöneticileri, ‘’Başkan adayı üç arkadaşımız delegelerimizin desteğine talip. Tek liste baskısına örgütümüz boyun eğmez. Örgütümüzün siyasi olgunluğuna güveniyoruz. Örgütümüz, siyasi bilinç ve olgunluğa sahip, demokrasiye sahip çıkmış ve özümsemiştir. Bu nedenle adı geçen adaylarımızın, kendilerini tanıttıktan sonra delegelerimizin en doğru kararı vereceğine inanıyorum’’ şeklinde konuştu. CHP’liler, Gaziantep örgütünün kendi içinden, yıllardır mücadele veren, kentin sorunlarını ve partinin dinamiklerini bilen bir ismin il başkanlığına gelmesi gerektiğini vurguladı. CHP’liler, yerelden gelen bir adayın hem parti içi demokrasiyi güçlendireceğini hem de tabanın birliğini sağlayacağını belirtirken, “Bu kentin kurtuluş ruhu, dayanışma ve direnişle mümkündür. Aynı ruhla partimizde de birlik içinde hareket edeceğiz” ifadelerini kullandı. Haber Merkezi

2005 Yılı’nda en yüksek reel getiri borsadan

Sun, 12 Oct 25 16:25:52 +0300

2005 yılında en yüksek reel getiri yüzde 50.67’yle Borsa’da elde edildi. Mevduat ve külçe altın yatırımcısının reel getiri elde ettiği 2005 yılında dolar ve euro ise kaybettiren yatırım araçları oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) seçilmiş finansal yatırım araçlarının 2005 yılına ilişkin reel getiri oranlarını açıkladı. Buna göre geçen yıl aralıkta vadeli YTL mevduat brüt ve nominal olarak yüzde 1.32, borsa endeksi yüzde 9.50, euro yüzde 0.10 ve külçe altın yüzde 8 oranında getiri sağladı. Aralık ayında nominal olarak dolar ise yüzde 0.60 oranında değer kaybetti. Aralıkta yüzde 0.04 oranında gerile yen ÜFE ve yüzde 0.42’lik TÜFE artışından arındırıldığında ise ÜFE bazında dolar dışındaki bütün yatırım araçları, TÜFE bazında ise dolar ve euro dışındaki bütün yatırım araçları reel getiri sağladı. Aralık ayında YTL mevduatta ÜFE'ye göre yüzde 1.36, TÜFE’ye göre ise yüzde 0.90 oranında reel getiri oluştu. ÜFE bazında yüzde 9.54 oranında reel getiri elde edilen Borsa endeksinin TÜFE kapsamında ki reel getirisi ise yüzde 9.04 olarak hesaplandı. Külçe altın ise ÜFE’ye göre yüzde 8.04, TÜFE’ye göre ise yüzde 7.55 oranında reel getiri elde etti. Aralık ayıda euroda ÜFE’ye göre yüz de 0.14 oranında reel getiri elde edilirken, TÜFE kapsamında yüzde 0.32 oranında reel kayıp oluştu. Dolar ÜFE’ye göre yüzde 0.56, TÜFE’ye göre ise yüzde 1.02 oranında reel kayıp yaşadı. Yıllık bazda ise YTL mevduat, borsa ve külçe altına yatırım yapanlar reel getiri elde etti. Vadeli YTL mevduat sahipleri son bir yılda ÜFE’ye göre yüz de 12.17, TÜFE’ye göre ise yüzde 6.90 oranında reel kazanç sağladı. Borsa yatırımcılarının yıllık reel kazancı ise ÜFE'ye göre yüzde 58.09, TÜFE'ye göre ise yüzde 50.67 olarak gerçekleşti. Külçe altın yatırımcısının son bir yıllık reel kazancı ise ÜFE'ye göre yüzde 8.03, TÜFE'ye göre ise yüzde 2.95 olarak hesaplandı. Son bir yıllık dönemde dolar yatırımcısı ÜFE'ye göre yüzde 5.71, TÜFE'ye göre ise yüzde 10.14 oranında reel kayıp yaşadı. Euro yatırımcısının reel kaybı ise son bir yıllık dönemde ÜFE'ye göre yüzde 16.52, TÜFE'ye göre ise yüzde 20.44 olarak gerçekleşti. YTL mevduata yatırım yapanlar 2005 yılının son üç aylık döneminde ÜFE'ye göre yüzde 4.45, TÜFE’ye göre yüzde 0.46 oranında reel getiri sağladı. Hisse senetlerine yatırım yapanlar üç aylık dönemde ÜFE kapsamında yüzde 17.77, TÜFE kapsamında da yüzde 13.27 oranında reel kazanç elde etti. Dolar yatırımcısının' ÜFE kapsamında yüzde 1.11 oranın da reel kazanç elde ettiği son üç aylık dönemde TÜFE’ye göne ise yüzde 2.75 reel kayıp oluştu. Euro yatırımcısı üç aylık dönemde ÜFE kapsamında yüzde 2.10, TÜFE kapsamında ise yüzde 5.84 oranında reel kayıp yaşadı. Külçe altın yatırımcısının reel kazancı ise üç aylık dönemde ÜFE kap samında yüzde 15.86, TÜFE kapsamında ise yüzde 11.43 olarak gerçekleşti. 2005 yılının son altı aylık döneminde YTL mevduat, borsa ve külçe altına yatırım yapanlar reel getiri sağlarken, dolar ve euro yatırımcısı ise kayıp ya şadı. YTL mevduatın reel getirisi ÜFE'ye göre yüzde 7.28, TÜFE’ye göre ise yüzde 2.95 olarak gerçekleşti. Borsa endeksinin reel getirisi ise altı ayda ÜFE kapsamında yüzde 45.39, TÜFE kapsamında ise yüzde 39.52 oldu. 2005 sonu itibariyle altı aylık dönemde külçe altın ÜFE kapsamında yüzde 17.90. TÜFE kapsamında ise yüzde 13.14 oranında reel getiri sağladı. Doların ÜFE kapsamında yüzde 1.35, TÜFE kapsamında ise yüzde 5.33 oranında değer kaybettiği altı aylık dönemde, euro yatırımcısının kaybı ise ÜFE'ye göre yüzde 3.83, TÜFE’ye göre ise 7.71 olarak gerçekleşti.

Vergi iade zarfı kuyruğu

Sun, 12 Oct 25 16:25:22 +0300

Gaziantep’te, vergi iade zarflarını teslim etmek isteyen emekliler, uzun kuyruklar oluşturdu. Emekliler, sabah erken saatlerden itibaren İncilipınar Mahallesindeki Ziraat Bankası önünde vergi iadesi zarflarını teslim etmek için sıraya girdi. Sırada uzun süre bekleyemeyen ve yorulan emekliler, kaldırımlarda oturarak ya da çömelerek dinlenmeye çalıştı. Kuyrukta bekleyen emeklilerden 59 yaşındaki Mehmet Polat, sabah saatlerinden itibaren vergi iadesi zarfını teslim etmek için banka önünde beklediğini söyledi. Vergi iade zarfını vermek için uzun süre kuyrukta beklemekten yorulduğunu ifade eden Polat, "Seneye aynı çileyi çekmeyeceğimiz için mutluyum. Ama şimdiye kadar vergi iade zarfı vermek için uzun yıllar bu kuyruklarda bekledik" dedi. Diğer emekliler de bir daha fiş toplamayacakları için sevindiklerini kaydetti. Vergi iadesi için emeklilere, 1 Ocak 2006’dan itibaren maaşlarının yüzde 4’ü kadar ödeme yapılacak. Emeklilerin artık fiş ve fatura beyan etmesi gerekmeyecek. Emekliler, 2005 harcamalarına ilişkin bildirimlerini ise ay sonuna kadar maaş aldıkları banka şubelerine teslim edecek.

Eski çalgılar tuvalde yaşayacak

Sun, 12 Oct 25 16:24:55 +0300

Gaziantep Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarında, kırılan ve kullanılmayacak durumda olan enstrümanlar tuvalde hayat buluyor. GAZÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Öğretim görevlisi Ercan Akgün ve ressam Aşkın Adıgüzel'in öğrencilerle birlikte yürüttüğü çalışmayla, kullanılamaz durumdaki enstrümanlar tuval üzerinde yapıştırılıp resimle bütünleştirilerek, farklı ve ilginç eserler ortaya çıkarılıyor. Öğretim Görevlisi Ercan Akgün, enstrüman yapımcılığında sedefkarlık, oymacılık ve çalgı süslemeciliği gibi el sanatlarından faydalandıklarını söyledi. Çalgı süslemeciliği konusunda çalışma yaparken enstrümanları resme nasıl yansıtabileceklerini düşündüklerini belirten Ercan Akgün, şöyle konuştu: “Böyle düşününce kullanılamaz durumdaki enstrümanlara tuvalde yer vermeye karar verdik. Bu çalışma sayesinde hem kullanılamayacak hale gelen enstrümanlarımız yeniden hayat buldu hem de çok farklı bir çalışma ortaya çıktı. Somut olan enstrüman, soyut olan resmin bir parçası haline geldi. Enstrümanı resme yansıtmanın yanında resmi enstrümana yansıtma konusunda da çalışmalar yapmayı düşünüyoruz." Resim ve müziğin birbirini tamamlayan iki sanat dalı olduğunu düşündüklerini vurgulayan Ressam Aşkın Adıgüzel, Bu çalışmamızla kullanılamaz durumdaki müzik enstrümanlarını tuvale yapıştırdık çevresini fırçayla yaptığımız motiflerle süsledik. Ortaya güzel eserler çıktı ve ben bu eserlerin Türkiye'de başka örneğinin bulunduğunu sanmıyorum" dedi.

FAO: Türkiye, kuş gribini kalıcı hale gelmeden önleyebilir

Sun, 12 Oct 25 16:24:28 +0300

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) göre, Türkiye'nin kuş gribini kalıcı hale gelmeden önleme şansı bulunuyor. FAO hayvan sağlığı yetkilisi Juan Lubroth, konuyla ilgili düzenlediği basın toplantısın da "Eğer veterinerlik hizmetleri gereken kaynaklara sahipse, Türkiye'de virüsü yerleşiklik kazanmadan önlemek için hala zamanımız var" dedi. FAO geçen hafta, virüsün tavukçuluk sektöründe yerleşik bir karakter kazanma riski hakkında uyarıda bulunmuştu.

Karayolları Suriye’den gelen araçlar için yol açacak

Sun, 12 Oct 25 16:23:59 +0300

Karayolları 5. Bölge Müdürü Mahmut Çelikcan, Suriye üzerinden gelecek araçların, Nurdağı İlçesi üzerinden İskenderun ve Mersin limanlarına gidebileceği yeni yol için, çalışmalara bu yıl için de başlayacaklarını söyledi. Çelikcan, Suriye üzerinden Türkiye'ye Kilis üzerinden gelecek TIR ve kamyonların Gaziantep'e uğramadan Kilis-Nurdağı üzerinden Tarsus-Adana-Gaziantep otoyoluna bağlanacak yeni yolun, bu yıl ortalarından yapımına başlanacağını belirtti. TAG Otoyoluna bağlanacak yeni yolun 60 kilometre uzunluğunda olduğunu belirten Çelikcan, şöyle konuştu: "Kilis üzerinden TAG Otoyolu Nurdağı gişelerine bağlanacak 60 kilometrelik yeni güzergahta, proje çalışmaları geçen yıl bitirildi. Proje çalışmaları tamamlanan yeni yol yapımı için Karayolları Genel Müdürlüğüne teklifte bulunduk. Karayolları Genel Müdürlüğü, bu projenin yapımı için gerekli ödeneği tahsis etmesi halinde yolun yapımına Kilis tarafından Mart 2006 tarihin de başlayacağız." Yeni yolun bu yıl inşaatına başlanması halinde, 2007 yılında tamamlanarak trafiğe açılmasının öngörüldüğünü kaydeden Çelikcan, "bu yol çok ekonomik, çünkü şu anda Suriye'den Mersin veya İskenderun limanlarına gidecek araçlar, Kilis-Gaziantep güzergahını kullanıyorlar. Bu yolda şu andaki yoldan 150 kilometre daha uzun. Bundan dolayı bu yolun 50 kilometre daha kısalığı düşünüldüğünde, ekonomik olduğu ortaya çıkıyor" diye konuştu.

Valilik ve Belediye başkanlığında sigara ikramı kaldırıldı

Sun, 12 Oct 25 16:23:14 +0300

Sigara içenle içmeyen bir arada olmayacak 1985 yılında kaçak sigara dışında ülkemizde sigaraya 1 trilyon 12 milyon lira para ödendiği anlaşıldı. Cumhurbaşkanı Evren'in başlattığı “Sigarayı Bırakma Kampanyası” nedeniyle şehrimizdeki resmi daireler de sigara ikramının kaldırılması kararlaştırıldı. Sigara içmeyenleri içenlerin tehlikesinden korumak için de kapalı yerlerde sigara içenlerle içmeyenlerin yerlerinin ayrılması için çalışma yapılacak. Yeşilay Haftası ve Sigarayı Bırakma Kampanyası nedeniyle Vali Aksu başkanlığında vilayette yapılan toplantıda, çeşitli kuruluş yöneticilerinin önerileri dinlendi. Vali Aksu, vatandaşları kötü alışkanlıklara karşı uyarmak ve eğitmek gerektiğini belirterek, Yeşilay'ın yapmış olduğu araştırmalardan bazı rakamlar verdi. Buna göre, 1982 yılında ele geçirilen uyuşturucuların piyasa değerinin 11 milyar 200 milyon lira olduğu, yalnızca İstanbul'da 75-150 bin civarında uyuşturucu müptelası bulunduğu belirlendi. Uyuşturucu bağımlısı insan sayısı son bir yılda yüzde 400 artarken, en çok uyuşturucuya başlama yaşının 12-25 olduğu tespit edildi. Yine 1985’in ilk 6 ayında ülkemizde 800 milyon litre, son altı ayında ise 1 milyar litre alkol tüketildi. Yapılan araştırmada sigara kullanma yaşının 15 ve daha yukarı yaş gurubunda yoğunlaştığı belirlendi. Özellikle sigara bağımlılığında çevreye zararın daha fazla olduğuna değinen Aksu, öncelikle sağlık kuruluşları ve spor tesislerinde sigara içilmesinin yasaklanması için çalışmalar yapılacağını bildirdi. İnandırıcı olabilmeleri için de önce doktor ve hastane başhekimlerinin sigara içmemeleri gerektiği hatırlatıldı. Dünden itibaren Sigarayı Bırakma Kampanyasın da ilk adımı atan valilik ve belediye başkanlığında sigara ikramı kaldırıldı. Kampanyanın sağlıklı ve etkili olması için bir komite oluşturulacak. Şehrin çeşitli yerlerine sigaranın zararları konusunda afiş ve pankartlar asılacak. Kapalı Spor salonunda sigara içilmesi yasaklanacak. Şehirlerarası otobüslerde de sigara içmeyenleri korumak için ya ön sıralarda oturtulması, ya da ayrı seferler konması için ilgililer çaba gösterecek. Vali Aksu, bir süre önce kahvehanelerin kütüphanesi olmadan ruhsat verilmeyeceğini açıkladığını hatırlatarak bundan sonra sigara içmeyenler için ayrı bir bölüm oluşturmayan kahvehanelere ruhsat verilmemesinin düşünülebileceğini söyledi.

Günde 2 bin kişi beyanname almak için başvuruyor

Sun, 12 Oct 25 16:22:44 +0300

Emlak Vergisi 3 mart pazartesi gününden bu yana belediyeye beyanname veren mükellef sayısının 650 civarında olduğu açıklandı. İlk gün 1 milyon liralık tahsilat toplandığı, 100-150 bin civarında mükellefin Emlak Vergilerini yatırmalarının beklendiği bildirildi. Beyanname nasıl yatırılacak? Vatandaşlara kolaylık sağlanması açısından arsa, arazi ve bina beyannamelerinin dokuz zabıta karakoluna dağıtıldığı, vatandaşların bu beyannameleri ücretsiz olarak alabileceği bildirildi. Beyannameleri alarak eksiksiz dolduran vatandaşlar belediye emlak vergisi servisine başvurduklarında, tahakkukları yapılıp makbuzlarının kesilmesi işleminin beş-on dakikada tamamlandığı belirtildi. İlgililer arsa birim fiyatlarını içeren bir kitapçığın basılarak tüm mahalle muhtarlıklarına dağıtıldığını, vatandaşların bu kitapçıklardan arsa veya binalarının birim fiyatını öğrenebildikleri söylendi. Emlak Vergisi, vatandaşın beyanına inanılarak, beyannamedeki, miktar esas olmak üzere alınıyor. Tahsilat işlemleri tamamlandıktan sonra, beyanname kontrollerine başlanacak. Belediye Başkan yardımcısı Mustafa Bilgin, Emlak Vergisi beyannamesi konusunda en iyi ve düzenli servisin Gaziantep’te kurulduğunu, aybaşından itibaren Emlak Vergisi beyannamesi almalarına başlandığını söyledi. 40 memur Emlak Vergisi servisinde çalışacak Belediyeye sınavla alınan 40 memurun Emlak Vergisi servisinde çalıştırılacağı belirtilerek işlemlerin şimdilik belediye muhasebe elemanlarınca yürütüldüğü, yeni alınan elemanların bir süre bu konuda eğitileceği açıklandı. Günde 2 bin kişinin emlak vergisi beyannamesi almak için başvurduğu açıklandı.

Galip Deniz toprağa verildi

Sun, 12 Oct 25 16:22:13 +0300

Gaziantep Milletvekili Deniz, İstanbul Milletvekili İmren Aykut’a da 150 milyon karşılığında evlenme teklif etmişti. Ankara'da tedavi gördüğü hastanede önceki gün vefat eden bağımsız Gaziantep Milletvekili Galip Deniz dün öğle namazını takiben Başkarakol'daki Yeşil camiinden kaldırılarak Asri Mezarlıkta defnedildi. Defin törenine Vali Abdülkadir Aksu, Belediye Başkanı Ömer Arpacıoğlu, parti başkanları, merhumun yakınları ve halk katıldı. 1902 yılında Gaziantep'te doğan, Belediye Meclisi üyeliği ve İI Genel Meclisi üyelikleri yapan Deniz 6 Kasım seçimlerinde MDP’den milletvekili seçilmişti. Deniz iki kere MDP’den istifa ederek bağımsız kalmıştı. Ankara'da üç kızla başı derde girerek görmeden imzaladığı belgeler yüzünden Ankara'daki evi satılmıştı. Deniz'in Kemal, Orhan, merhum Burhan, Yavuz, Perihan ve Nezahat adlı 7 çocuğu var. Deniz Gaziantep ANAP il ikinci başkanı Kadir Deniz’in de amcasıdır. TBMM’de çapkın milletvekili olarak tanınan merhum Galip Deniz MDP İstanbul milletvekili İmren Aykut’a evlenme teklif etmiş, kendisine 150 milyon başlık parası vereceğini söylemişti. İmren Aykut bu teklifi reddetmisti.

Kavaklık mahallesinde keçi besleniyor

Sun, 12 Oct 25 16:21:47 +0300

Mahallede beslenen 69 keçi çalındı Şehir içinde hayvan beslemenin yasaklanmasına rağmen, yasağa kimsenin uyduğu yok. Şehrin en lüks semtlerinden biri olan Kavaklık mahallesinde de hayvan besleniyor. Fevzi Çakmak Bulvarı üzerindeki Hasan Aslan'a ait ağılda beslenmekte olan keçilerden 69 tanesi bilinmeyen kişi veya kişiler tarafından çalındı. Hasan Aslan’ın şikayeti üzerine çalınan keçilerin bulunması için çalışmalara başlandı.

SHP ilçe kongresi 13 Nisan olarak belirlendi

Sun, 12 Oct 25 16:21:21 +0300

İlçe yönetimi bu tarihin öne alınması için itiraz etti Hakkı Hoşafoğlu ilçe başkan adayı olacağını açıkladı SHP İl Başkanlığı merkez ilçe kongresini 13 nisan olarak belirledi. Daha önce ilçe kongresinin 29 mart - 13 nisan tarihleri arasında belirleneceği açıklanmıştı. İlçe yönetimi kongre tarihinin 23 veya 30 mart olarak belirlenmesini istemişti. Ancak il yönetimince kongrenin en son tarihte belirlenmesi üzerine, kongre tarihinin öne aIınması için yeniden il yönetimine itirazda bulundu. Merkez ilçe başkanlığı için adından söz edilenlerden Hakkı Hoşafoğlu, aday olacağını parti yönetimine resmen açıkladı. İlçe Başkanlığı için adı geçen Ruhi Karadağ ise adaylığının milletvekilliği için söz konusu olduğunu bu nedenle ilçe başkanlığı için aday olmadığını söyledi. Karadağ ara seçimlerde değil, erken seçimde milletvekilliğine aday olduğunu bildirdi. Diğer ilçe başkan adayları Hurşit Elçi, Mustafa Yılmaz ve Mahmut Düşün'ün önümüzdeki günlerde adaylıklarını açıklamaları bekleniyor.

15 yaşından küçük 122, 15-17 yaş arasında 5 bin 952 kız çocuğu doğum yaptı

Sun, 12 Oct 25 16:11:34 +0300

Eğitim-Sen Gaziantep Şubesi Kadın Meclisi, 2024-2025 her 18 saatte bir kız çocuğunun cinsel istismara uğradığını belirtti Eğitim Sen Gaziantep Şubesi, Dünya Kız Çocukları Günü dolayısıyla yaptığı açıklama korkunç tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi. Şube Kadın Sekreteri Gülfidan Özpolat, 2024 yılında 16-17 yaş arası 9 bin 354 kız çocuğunun zorla evlendirildiğini, 15 yaşından küçük 122 çocuk, 15-17 yaş arasında 5 bin 952 kız çocuğunun doğum yaptığının altını çizdi. Çocuğun cinsel istismarı suçundan 34 bin 989 şüpheliye 38 bin 639 yeni soruşturma açıldı 2024 yılı çocuk istismarı verilerine değinen Özpolat, ‘’2024 yılı Adalet İstatistiklerine göre, çocukların cinsel istismarı suçundan başsavcılıklarda, önceki yıldan devredenlerle birlikte toplam 63 bin 306 dosya bulunurken, bu dosyalar 67 bin 507 şüpheliyi kapsadı. 2024 yılında çocuğun cinsel istismarı suçundan 34 bin 989 şüpheliye 38 bin 639 yeni soruşturma dosyası açıldı. 2024 yılında savcılıklarda sonuçlandırılan 39 bin 55 “çocukların cinsel istismarı” dosyasının 13 bin 862’si kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile savcılık tarafından kapatıldı’’ şeklinde konuştu. Kız çocuklarının sağlık hakkı ihmal ediliyor Kız çocuklarının sağlık hakkının ihmal edildiğini ifade eden Özpolat, yoksulluk ve patriyarkal baskının, kız çocuklarını çocuk yaşta zorla evliliklere ve sağlıksız doğum koşullarına zorladığını belirtti. ‘’TÜİK’in “2024 Evlenme ve Boşanma İstatistikleri”ne göre 2024 yılında 16-17 yaş arası 9 bin 354 kız çocuğu zorla evlendirildi. Öte yandan TÜİK’in Doğum Oranları İstatistiklerine göre ise, 2024 yılında 15 yaşından küçük 122 çocuk, 15-17 yaş arasında ise 5 bin 952 kız çocuğu doğum yaptı. Bu veriler, çocuk yaşta evlilikleri ve erken yaşta doğumların çok büyük oranda kız çocuklarını etkilediğini ve Türkiye’deki eğitime erişemeyen kız çocuklarının karşılaştığı en büyük tehlikelerden biri olduğunu gösterdi’’ ifadelerini kullandı. Her 18 saatte bir çocuğun cinsel istismara uğruyor Özpolat, ‘’2024 yılında çocukların cinsel istismarı” suçundan yargılanan 16 bin 790 sanığın; sadece yüzde 43,5’i mahkûmiyet aldı, yüzde 42,3’ü beraat ederken yüzde 2,3’ü hakkında suçlu olduğu kararı verilmesine rağmen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile serbest bırakıldı. Bu tablo, çocukların istismara uğradığı kadar adalet mekanizmasının da bu suçu görmezden geldiğini ortaya koyuyor. Her 18 saatte bir çocuğun cinsel istismara uğradığı bir ülkede bu durum, bireysel bir sapkınlık değil, politik bir tercih. Türkiye’de, siyasi iktidarın kadına ve çocuğa karşı işlenen suçları cezasız bırakan mevcut şiddet dili ve politikaları, şiddeti ve ayrımcılığı kurumsallaştırmakta, failleri cesaretlendiriyor’’ açıklamasını yaptı. Geçici koruma altındaki kız çocuklarının yalnızca yüzde 48,86’sı okullaşabiliyor ‘2024–2025 eğitim öğretim verileri, kız çocuklarının temel haklarının sistematik biçimde ihlal edildiğini gösteriyor’ diyen Özpolat, ‘’611 bin 612 çocuk örgün eğitim dışında kalmıştır; bunların yaklaşık yarısı kız çocuğu. TÜİK verilerine göre 5 yaşta net okullaşma oranı yüzde 84,3, ilkokulda yüzde 95, ortaokulda yüzde 91,5, ortaöğretimde ise yüzde 88 düzeyinde. Ancak bu oranların ardındaki eşitsizlik çok daha derin. Yoksul hanelerde ve kırsal bölgelerde yaşayan kız çocukları bu ortalamanın çok altında kalıyor. Geçici koruma altındaki kız çocuklarının yalnızca yüzde 48,86’sı okullaşabiliyor. Yoksulluk, ücretsiz yurt eksikliği, köy okullarının kapatılması ve cinsiyetçi müfredat kız çocuklarının eğitim hakkını fiilen ortadan kaldırıyor. Eğitimden kopuş çoğu zaman, çocuk yaşta zorla evlilik, çocuk emeği sömürüsü, istismar ya da yaşam hakkının yitirilmesiyle sonuçlanıyor’’ değerlendirmesinde bulundu. Haber Merkezi

Çözüm köklü bir zihniyet değişimiyle mümkün olur

Sun, 12 Oct 25 16:09:57 +0300

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) rakamlarına göre, 2025 yılının aile yılı ilan edildiği ülkemizde, ocak-eylül döneminde 290 kadın öldürüldü. Her kaybedilen kadının bir toplumun vicdanında derin bir yara açtığına dikkat çeken Psikolog Zeynep Yengil, yarayı sarmanın yolunun ise kadınları yalnız bırakmamak, şiddeti önlemek ve adaletli bir yaşam düzeni kurmaktan geçtiğinin altını çizdi ve yukarıdaki başlığı söyledi: ‘’Çözüm yalnızca cezai yaptırımlarla değil, köklü bir zihniyet değişimiyle mümkün.’’ Kadınlar, güvende hissettikleri evlerinde, yakınları tarafından öldürüldü Türkiye’de her yıl yüzlerce kadının, en yakınındaki erkek tarafından şiddete uğradığını, yaralandığını hatta yaşamını yitirdiğini hatırlatan Yengil, ‘’Özellikle boşanma aşamasında olan kadınların maruz kaldığı şiddet, kadın cinayetlerinin en büyük sebeplerinden biri haline gelmiş durumda. İstatistikler, kadınların en çok güvende hissetmesi gereken evlerinde, en yakınları tarafından öldürüldüğünü ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra yoğun baskı, çaresizlik ve sosyal destekten yoksunluk, bazı kadınların intiharı bir çıkış yolu olarak görmesine neden oluyor. Bu tablo, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir travmaya işaret ediyor’’ ifadelerini kullandı. Kadının yaşadığı yoğun korku, çaresizlik, değersizlik ve yalnızlık duygularının en uç noktası Boşanma sürecinin başlı başına zorlu bir dönem olduğunu söyleyen Yengil, ‘’Kadın için ekonomik bağımsızlık, sosyal baskılar, çocukların geleceği ve aile içi çatışmalar bu süreci daha da ağırlaştırır. Ancak Türkiye’de bu süreç çoğu zaman yalnızca bir ayrılık değil, aynı zamanda ölümle sonuçlanan bir mücadeleye dönüşüyor. Kadınların “Artık dayanacak gücüm kalmadı” diyerek adım attığı boşanma yolunda, eşleri tarafından şiddet görmeleri ya da öldürülmeleri, toplumsal vicdanı derinden yaralıyor. Psikolojik açıdan bakıldığında ise bu tablo, kadının yaşadığı yoğun korku, çaresizlik, değersizlik ve yalnızlık duygularının en uç noktası’’ dedi. Şiddet, baskı ve çıkışsızlık duygusu yaşayan kadınlar, intiharı çözüm olarak görebiliyor Gaziantep özelinde de benzer vakalara sıkça rastlanıldığını kaydeden Psikolog Yengil, ‘’Sanayisiyle, kültürel zenginliğiyle öne çıkan bu şehirde, kadın cinayetleri ve şiddet haberleri maalesef gündemin parçası oluyor. Gaziantep’in geleneksel aile yapısı, kadınların boşanma kararını daha da zor hale getirmekte, kimi zaman toplumsal baskılar kadının geri adım atmasına yol açıyor. Ancak geri adım atmadığında da çoğu zaman şiddetin hedefi oluyor. Özellikle ekonomik olarak eşine bağımlı kadınlar için boşanma, yalnızca evliliğin bitişi değil, aynı zamanda hayatta kalma mücadelesi anlamına geliyor. Bu noktada intihar vakaları da göz ardı edilemez. Şiddet, baskı ve çıkışsızlık duygusu içinde kalan bazı kadınlar, yaşama tutunmakta zorlanmakta ve intiharı bir çözüm olarak görebiliyor. Oysa intihar, aslında kadının içinde bulunduğu yalnızlığı, desteğe ulaşamamasını ve toplumsal olarak görünmez hale gelişini gözler önüne serer. Bu açıdan bakıldığında, kadınların yaşadığı şiddet yalnızca bireysel bir mesele değil; toplumun ruh sağlığını da doğrudan tehdit eden bir kriz’’ şeklinde konuştu. Kadına yönelik şiddetin önlemenin yolunun cezai yaptırımlarla değil, köklü bir zihniyet değişimi ile mümkün olduğunun altını kalın harflerle çizen Psikolog Zeynep Yengil, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Kadınların güçlendirilmesi, ekonomik bağımsızlıklarının desteklenmesi, psikolojik destek mekanizmalarının yaygınlaştırılması ve toplumsal farkındalığın artırılması hayati önem taşır. Boşanma sürecindeki kadınların güvenli barınma imkanlarına ulaşabilmesi, hukuki süreçlerde yalnız bırakılmaması ve psikolojik destek alabilmesi, cinayetleri ve intiharları azaltabilecek önemli adımlardan.’’ Kadını koruyan ve güçlendiren politikaların hayata geçirilmesi gerekiyor Yengil, ‘’Gaziantep özelinde belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumlarının işbirliğiyle kadınlara yönelik destek merkezlerinin artırılması, şehrin kültürel değerleriyle uyumlu bir şekilde kadını koruyan ve güçlendiren politikaların hayata geçirilmesi gerekiyor. Unutmamak gerekir ki, bir kadının yaşam hakkı, tartışılamaz bir insan hakkı. Kadınların şiddetten uzak, özgür ve güvenli bir yaşam sürmesi yalnızca onların değil, tüm toplumun ruh sağlığı için bir zorunluluk’’ değerlendirmesinde bulundu. Haber Merkezi

Enflasyon ve vergi artışları işçi ücretlerinde ciddi erimeye yol açıyor

Sun, 12 Oct 25 16:08:34 +0300

Disk Gaziantep Şube Başkanı Ali Güdücü, ‘’Enflasyon ve vergi artışları işçilerin net harcanabilir ücretlerinde ciddi erimelere yol açıyor. İşçi ücretlerindeki kayıplar tekil, bireysel baz da olduğu gibi toplam ve birikimli olarak da devasa boyutlara ulaştı’’ dedi. Asgari ücretli enflasyona ezdirildi Ortalama ücret haline getirilen asgari ücretin, yüksek enflasyon karşısında erimeye devam ettiğini kaydeden Güdücü, ‘’Eylül ayı enflasyon verileriyle birlikte, asgari ücretin 2025 yılının 9 ayındaki kaybı 5 bin 621 TL’ye ulaştı. Bu süreçte asgari ücret, uzun zamandır açlık sınırının dahi altında kalmış durumda. Hükümetin tek taraflı kararıyla 2025 yılı asgari ücreti yalnızca yüzde 30 oranında artırıldı. Oysa bir önceki yılın resmi enflasyonu yüzde 44,4 olarak açıklanmıştı. Böylece asgari ücret artışını daha başta resmi enflasyonun bile yaklaşık 15 puan gerisinde kaldı. Asgari ücretli enflasyona ezdirildi’’ tespitini yaptı. Aralık ayı beklenmeden Asgari Ücret Komisyonu acilen toplanmalı ‘2025 yılı temmuz ayında Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantıya çağrılmadı ve herhangi bir artış yapılmadı’ diyen Güdücü, ‘’Milyonlarca işçi, daha yılın başında resmi enflasyonun dahi altında kalan bu ücretle 9 aydır çalışıyor ve asgari ücret enflasyon karşısında erimeye devam ediyor. Bu nedenle Aralık ayı beklenmeden Asgari Ücret Tespit Komisyonun acilen toplanmalı ve asgari ücret derhal artırılmalı. Geç de olsa, hatadan dönülmeli. Çağrımız; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Komisyonu derhal toplantıya çağırmalı ve yılın son üç ayı için yeni asgari ücret belirlenmeli’’ şeklinde konuştu. Hem komisyonun yapısı hem de asgari ücretin belirlenme yöntemi değişmeli Son günlerde kamuoyunda Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısına ilişkin tartışmaların sürdüğünü sözlerine ekleyen Güdücü, ‘’Komisyonun mevcut yapısı demokratik değil. Hem komisyonun yapısı hem de asgari ücretin belirlenme yöntemi değişmeli. Mevcut Komisyon yapısı, hükümet-işveren işbirliğine dayalı. Hükümet, asgari ücreti işverenlerle birlikte saptıyor. Asgari ücret; ulusal düzeyde yapılacak gerçek bir toplu pazarlıkla belirlenmeli. Bu süreçte, tüm toplu pazarlıklarda olduğu gibi, uyuşmazlık durumunda işçilerin toplu eylem haklarına sahip olması gerekli’’ değerlendirmesini yaptı. Bu ülke asgari ücretliler ülkesi olmayı hak etmiyor Güdücü, ‘’İktidarın asgari ücrete ve genel olarak ücretlere dair yaklaşımı, tüm değer ve güzellikleri üretenler için nasıl bir ülke hayal ettiklerini gösteriyor. Açlık sınırının altındaki bir asgari ücreti ortalama ücret haline getirenler, ülkemizi uluslararası piyasalarda ucuz ve güvencesiz işçi cenneti olarak sunuyor. Bu nedenle asgari ücret meselesi memleket meselesi. Bu ülke asgari ücretliler ülkesi olmayı hak etmiyor. Bu dayatmayı püskürtmenin, bu zinciri kırmanın biricik yolu sendikalı ve örgütlü olmak’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

Sağlık kurumlarında psikolog sayısı arttırılmalı

Sun, 12 Oct 25 16:06:02 +0300

9 Temmuz Tarihli ve 32951 Sayılı Resmî Gazete’de ilan edilen “Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Kadro İhdas Edilmesine İlişkin 186 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 5 kişilik “Klinik Psikolog” kadrosu ihdası yapılmasına karar verildi Açılan kadronun önemli ama yetersiz olduğunu söyleyen Sağlık ve Sosyal Emekçileri Sendikası Gaziantep Şubesi Eş Başkanı Yılmaz Sucu, ‘’Türk Psikologlar derneği tarafından da savunulan görüşler doğrultusunda kamu sağlık kurumlarında psikolog atama sayıları arttırılmalı ve Klinik Psikolog unvanının kimlere verileceği hususu ve atamaları da emek ve meslek örgütlerinin görüşleri doğrultunda kanunda değişiklik yapılarak düzenlenmeli’’ dedi. Klinik psikolog tanımı yeniden yapılmalı Mevcut yasal düzenlemelerde “klinik psikolog” unvanının tanımı ve bu unvanı kimlerin kullanabileceği konusunda süregelen bir belirsizlik ve haksız unvan kullanımı durumu bulunduğunu kaydeden Sucu, bu durumun psikoloji bölümü dışında farklı lisans bölümlerinden mezun olan grupların bu kadrolara atanma ihtimalini ve belirsizliğini gündeme getirdiğine dikkat çekti. Bu kanunda yer alan “klinik psikolog” tanımındaki farklı lisans mezunlarının çıkartılması ve bu tanımın sadece “psikoloji” lisansı üzerinden yeniden tariflenmesi gerekiyor’’ ifadelerine yer verdi. Sucu, ‘’Açılan 5 kişilik kadro ile bundan sonra açılması planlanan kadrolar Sağlık Bakanlığı bünyesinde hali hazırda çalışan ve “klinik psikolog” olan psikologların geçiş yapması sağlanmalı. İleride açılacak kadrolarda mevcut çalışanlara da bu hak tanınması kaydıyla, psikoloji üzerine klinik ortamlarda gerekli pratik uygulamaları içeren klinik psikoloji yüksek lisansı veya doktorası yapmış kişilerin ataması şeklinde düzenlenmeli. Böylece hem atama kadro sayısı bölünmemiş hem de alan dışı birinin bu kadrolara yerleşmesi engellenmiş olur’’ değerlendirmesinde bulundu. İhdasın kamu sağlık kuruluşlarında klinik psikolog istihdamının artırılması bakımından önemli ama eksik bir adım olduğunu söyleyen Sucu, ‘’Öncelikli olarak bu kadroların kamu sağlık kurumlarında halen psikolog olarak çalışanlara tanınması daha anlamlı olacaktı. Çünkü klinik psikolog; psikoloji veya psikolojik danışma ve rehberlik lisans eğitimi üzerine klinik ortamlarda gerekli pratik uygulamaları içeren klinik psikoloji yüksek lisansıveya diğer lisans eğitimleri üzerine psikoloji veya klinik psikoloji yüksek lisansına ilaveten klinik psikoloji doktorası yapan sağlık meslek mensubu’’ hatırlatmasını yaptı. Haber Merkezi

Kurutmalıklar dünya mutfağının da gözdesi oldu

Sun, 12 Oct 25 16:05:08 +0300

UNESCO Gastronomi Kenti Gaziantep’in geleneksel mutfak kültürünün vazgeçilmez simgeleri sebze kurutmalıkları, artık sadece yerel sofraların değil, dünya mutfaklarının da gözde lezzetleri arasında yer alıyor. GTB Başkanı Mehmet Akıncı, kurutmalıkların hem kültürel miras hem de ekonomik değer açısından bölgeye önemli katkı sunduğunu söyledi. Gaziantep mutfağının ayrılmaz bir parçası olan sebze kurutmalıkları, yaz güneşiyle harmanlanan üretim geleneği sayesinde bugün küresel bir markaya dönüşmüş durumda. Patlıcan, biber, kabak ve acur gibi sebzelerden elde edilen bu ürünler, doğallığı, dayanıklılığı ve kendine özgü aromasıyla artık uluslararası pazarlarda da ilgi görüyor. GTB Başkanı Mehmet Akıncı, kurutmalıkların Gaziantep’in üretim gücünü, dayanışma kültürünü ve gastronomik mirasını eşsiz bir bütünlük içinde yansıttığını belirterek, “Her bir kurutmalık, Gaziantep’in emeğini, güneşini ve lezzetini dünyaya taşıyor. Eskiden yalnızca kış hazırlığı olarak görülen bu üretim, bugün önemli bir ekonomik değere dönüşmüş durumda” dedi. Kurutmalık üretiminin bölge ekonomisinde kadın emeğinin en görünür olduğu alanlardan biri olduğunu kaydeden Akıncı, “Bu geleneksel üretim modeli, mevsimlik istihdamı artırıyor, tarımsal ürünlere yüksek katma değer kazandırıyor. Kadın üreticilerimizin el emeği hem aile ekonomisine hem de kent ekonomisine doğrudan katkı sağlıyor” ifadelerini kullandı. Gaziantep’in coğrafi yapısının kurutmalık üretimi için büyük bir avantaj sunduğunu dile getiren Akıncı, “Yaz aylarında 40 dereceyi aşan sıcaklıklar ve düşük nem oranı, sebzelerin doğal şekilde, katkısız biçimde kurumasını mümkün kılıyor. Bu da Gaziantep kurutmalıklarına eşsiz bir lezzet ve dayanıklılık kazandırıyor” dedi. Gaziantep Ticaret Borsasında kurutmalık ürünlerle ilgili işlem hacminin her yıl artış gösterdiğini belirten Akıncı, şunları söyledi: “2024 yılı verilerimize göre borsamızda 23 milyon 752 bin TL tutarında, yaklaşık 10 milyon 435 bin adet kurutmalık ürün işlem gördü. Evlerde hediyelik veya kişisel tüketim için yapılan üretimlerin kayıt dışı kalmasından dolayı, gerçek hacmin bu rakamların çok daha üzerinde olduğunu düşünüyoruz.” GTB olarak Gaziantep’in geleneksel ürünlerini koruma altına almak için coğrafi işaret tescili çalışmalarını sürdürdüklerini anımsatan Akıncı, “Antep Dolmalık Biber Kurusu, Antep Haylan Kabağı Kurusu ve Antep Kuruluk Patlıcanı için coğrafi işaret tescillerimizi alarak, bu ürünlerimizin özgünlüğünü güvence altına aldık. Amacımız, Gaziantep markasını dünya mutfaklarında kalıcı hale getirmek” diyerek açıklamalarını tamamladı.

Tüm okullarda eş zamanlı tahliye tatbikatı yapılacak

Sun, 12 Oct 25 16:04:31 +0300

Milli Eğitim Bakanlığı, “Afetler ve Dayanıklılık Ayı” etkinlikleri kapsamında 13 Ekim Pazartesi günü Türkiye genelindeki tüm okullarda eş zamanlı tahliye tatbikatı yapılacağını duyurdu. Bakanlık, 2025-2026 eğitim öğretim yılı tematik takviminde ekim ayını “Afetler ve Dayanıklılık Ayı” olarak belirledi. “Uluslararası Afet Risklerinin Azaltılması Günü” dolayısıyla gerçekleştirilecek tatbikatlar, öğrencilerin afet anında doğru davranış biçimlerini uygulamalı olarak öğrenmelerini hedefliyor. Etkinlikler kapsamında okullarda afet bilinci ve risk azaltma eğitimlerinin yaygınlaştırılması amacıyla “Afet ve Acil Durum Kartı” hazırlandı. Kartta; ev güvenliği, afet çantası hazırlığı, toplanma noktası belirleme, aile tatbikatı yapma, bölgesel risklere karşı alınacak önlemler gibi konularda öğrenciler ve veliler için kontrol listeleri yer alıyor. Kartlar, tatbikat sonrası öğrenciler aracılığıyla velilere ulaştırılacak. Ailelerin de evlerinde afet çantası hazırlığı ve toplanma alanı tespiti gibi çalışmalara katılması teşvik edilecek. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, yayımladığı video mesajında velilere çağrıda bulunarak, “Çocuklarımızın okulda öğrendiklerini evde sizinle paylaşmalarına fırsat verin. Afetlere karşı en büyük gücümüz bilgi, hazırlık ve dayanışmadır” ifadelerini kullandı. Tekin, okullarda düzenlenen etkinliklerle öğrencilerin afet bilincini yaşayarak öğrendiğini, ailelerin de bu sürecin bir parçası olması gerektiğini vurguladı. Ekim ayı boyunca AFAD, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Türk Kızılay iş birliğiyle afet farkındalığı, ilk yardım, arama-kurtarma ve dayanıklılık temalı etkinlikler düzenlenecek.sözcü

Maaşların yüzde 60'ına kadar haciz kesintisi yapılabilecek

Sun, 12 Oct 25 16:03:53 +0300

Meclis'e sunulması beklenen Yeni İcra ve İflas Kanunu ile maaşlara konulabilen yüzde 25'lik haciz sınırı yüzde 60'a yükseltilecek. 9 Haziran 1932 yılından bu yana yürürlükte olan İcra ve İflas Kanunu'nda planlanan değişiklik Meclis'e sunulacak. Yeni sistemde maaşlara yüzde 60'a kadar haciz konulabilecek. Taslak metnin yasalaşması halinde gelire göre haciz uygulanabilecek. Öngörülen maaş ve haciz oranları ise şu şekilde: -Geliri net asgari ücret kadar olanlar için gelirinin onda biri. -Geliri net asgari ücretin iki katına kadar olanlar için gelirinin onda ikisi. -Geliri net asgari ücretin üç katına kadar olanlar için gelirinin onda üçü -Geliri net asgari ücretin beş katına kadar olanlar için gelirinin onda dördü. -Geliri net asgari ücretin yedi katına kadar olanlar için gelirinin onda beşi. 22,104 x 7 = 154,728 TL maaş alan bir kişinin aldığı ücretin yarısı 77,364 TL üzerine haciz konulabilecek. (Mevcut uygulamada en fazla (1/4‘i olan 38,682 TL kesilebilmekte.) -Geliri net asgari ücretin dokuz katı ve fazla olanlar için gelirinin onda altısı. T24

60 gün ehliyet, 60 gün araç bağlama

Sun, 12 Oct 25 16:03:11 +0300

Düğün konvoyu ile yol kesenler yandı! İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul'un Sultanbeyli ilçesinde trafik akışını engelleyen düğün konvoyunun videosunu paylaşarak, "Yeni trafik kanunu teklifine göre düğün, asker uğurlama gibi gerekçelerle konvoy yaparak yol kapatanların sürücü belgesini 60 gün geri alacağız, araçlarını da 60 gün trafikten men edeceğiz" ifadesini kullandı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, X hesabı üzerinden "Bu görüntüler bize yakışmıyor" notuyla trafik akışını engelleyen bir düğün konvoyunun videosunu paylaştı. Konvoy görüntülerinin İstanbul Sultanbeyli’den olduğunu bildiren Yerlikaya, şunları kaydetti: "Bir çiftin en mutlu günü ama trafik kuralları hiçe sayılmış. Uzun araç kuyrukları, yakılan meşaleler, gürültü. Ambulansla hastaneye yetiştirilmeye çalışılan canlar var trafikte. Evine, işine varmaya çalışanlar var. O yüzden hep diyoruz ki, caydırıcılık ilkesi trafik kültürünün yerleşmesinde olmazsa olmaz. Bu görüntüde yer alanlar, düğün konvoyu yapanlar elbette cezasız kalmadı. İstanbul Emniyet Müdürlüğümüzce yapılan çalışmalar sonucu 10 araç sürücüsü yakalandı. Hakkında 'Trafik Güvenliğini Tehlikeye Düşürmek' suçundan adli işlem başlatıldı." Yerlikaya, Yeni trafik kanunu teklifine ilişkin de mesaj vererek şu ifadeleri kullandı: "Yeni trafik kanunu teklifine göre düğün, asker uğurlama gibi gerekçelerle konvoy yaparak yol kapatanların sürücü belgesini 60 gün geri alacağız, araçlarını da 60 gün trafikten men edeceğiz. Eğer bu ihlal köprü, tünel, viyadük ve otoyollarda yapılırsa sürücü belgesini 120 gün geri alacağız, araçlarını da 120 gün trafikten men edeceğiz. Toplumdaki bireylerin kazalardan, doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenme olasılığı göz önünde bulundurulduğunda trafik kazaları sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir sorundur. Çünkü trafik, yalnızca taşıtların akışı değil, toplumun davranışlarının, değerlerinin ve birbirine duyduğu saygının da görünür olduğu kamusal bir alandır. Bu caydırıcı kurallar ve sıkı denetimlerle birlikte yapılan ihlallerin ne kadar düştüğünü hep birlikte göreceğiz."t24

Zeytinyağı fiyatlarında artış bekleniyor

Sun, 12 Oct 25 16:02:31 +0300

Antalya'nın Alanya ilçesinde zeytin hasat sezonuyla birlikte zeytinyağı üretim tesislerinde de çalışma başladı. Kuraklık ve 'yok yılı' etkisiyle bu sezon rekolte beklentisi yüzde 40'a yakın oranda düştü. Alanya'da zeytin sezonunun başlamasıyla birlikte kırsal mahallelerdeki zeytinyağı fabrikaları da üretime geçti. Oba Mahallesi'nde faaliyet gösteren zeytinyağı fabrikasında sezonun ilk zeytinleri işlenmeye başlandı. Üreticiler, sabah erken saatlerde bahçelerinde topladıkları zeytinleri kamyonetlerle fabrikaya getirerek tartım ve sıkım işlemleri için sıraya girdi. Alanya'da ortalama 7 bin 500 dekar alanda 2 bin 300'e yakın üretici tarafından zeytin üretimi yapılırken, bölgenin simgesi olan 'Tavşan yüreği' çeşidi sofralık, 'Gemlik' çeşidi ise yağlık üretimde kullanılıyor. İlçedeki zeytin sezonu eylül sonu başlayıp, aralık sonuna kadar devam ediyor. Nasıl üretiliyor? Hasat edilen zeytinler fabrikaya getirildikten sonra, üretim süreci ortalama 1,5- 2 saat süren çok aşamalı bir işlemle tamamlanıyor. İlk olarak kantarda tartılan zeytinler boşaltılarak yıkama hattına alınıyor. Burada yaprak ve yabancı maddelerden ayrılan zeytinler, kırıcı adı verilen makinede hamur haline getiriliyor. Elde edilen zeytin hamuru, yağ ve posa ayrışımının gerçekleşebilmesi için yaklaşık 1 ila 1,5 saat dinlendiriliyor. Ardından santrifüj sistemine aktarılan hamur, burada yağ, su ve posa olarak ayrıştırılıyor. Son aşamada zeytinyağı bir kez daha suyla yıkanarak filtreleniyor ve natürel haliyle bidonlara dolduruluyor.

Avrupa'ya giriş artık yüz tanıma ve parmak izi ile olacak

Sat, 11 Oct 25 14:58:39 +0300

Avrupa Birliği, Schengen bölgesine girişlerde pasaport dönemini kapatıyor. 12 Ekim’de yürürlüğe girecek Giriş/Çıkış Sistemi ile artık sınır kapılarında yüz tanıma ve parmak izi teknolojisi kullanılacak. Türkiye dahil birçok ülkenin vatandaşları kimlik doğrulamasını dijital kiosklar aracılığıyla yapacak. Uygulama sınır güvenliğini artırmayı ve sahte kimlik kullanımını önlemeyi amaçlıyor. Avrupa’nın Schengen bölgesine seyahat edecek Avrupa Birliği dışı ülke vatandaşları yakında pasaport kontrolü yerine kullanılacak yeni bir biyometrik sistemle tanışacak. AB’nin yeni Giriş/Çıkış Sistemi (Entry/Exit System - EES) 12 Ekim Pazar günü yürürlüğe girecek ve Schengen bölgesindeki 29 ülkede uygulanacak. Sistem 10 Nisan 2026’de tam olarak yürürlüğe girecek. Artık Türkiye dahil birçok ülkenin vatandaşı pasaport kontrollerini kendi eliyle yapacak. EES, AB’nin sınır güvenliğini güçlendirmeyi ve sahte kimliklerle yapılan girişleri azaltmayı hedefliyor. AB Göç ve Entegrasyon Bakanı Kaare Dybvad Bek, sistemin dış sınırların daha güvenli hale gelmesini sağlayacağını ve kontrolleri hızlandıracağını söyledi. Frontex sözcüsü Chris Borowski ise yolcuların sınırda zaman kazanması için bir mobil uygulamanın geliştirildiğini belirtti. İsveç, Portekiz, İtalya, Macaristan ve Yunanistan bu uygulamayı kullanmaya hazırlanan ilk ülkeler arasında yer alıyor. Yeni sistemde Schengen ülkelerine giriş yapan AB dışı yolcular havaalanı, tren istasyonu veya sınır kapılarındaki dijital gişeler aracılığıyla kimlik ve biyometrik verilerini kaydettirecek. Pasaport bilgileriyle birlikte yüz tanıma ve parmak izi verileri sisteme yüklenecek. On iki yaşından küçük çocuklardan parmak izi alınmayacak. Veriler üç yıl boyunca saklanacak, vize süresini aşanların kayıtları ise beş yıl boyunca sistemde kalacak. Yani AB'ye giriş için artık pasaport o kadar da büyük bir önem taşımayacak. Suratını cihaza gösteren tüm vize sahipleri, Avrupa uçağına binecek. EES, Avrupa Birliği vatandaşı olmayan kişilerin Schengen bölgesine giriş ve çıkışlarını, suratlarını tarayarak dijital olarak kaydedecek. Uygulama 25 AB üyesi ve dört AB dışı ülkeden oluşan Schengen bölgesinde kısa süreli ziyaret yapan herkesi kapsayacak. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya ve Birleşik Krallık vatandaşları gibi kısa süreli vizeden muaf olanlar da sisteme dahil edilecek. İrlanda ve Güney Kıbrıs vatandaşları, AB ikamet izni sahipleri ve bazı özel statüdeki kişiler sistemden muaf tutulacak. Sığınmacılar içinse sistemin ilk etapta doğrudan bir etkisi beklenmiyor, zira sığınmacıların verileri ayrı bir veri tabanı olan Eurodac’ta toplanıyor. Ancak uzmanlar gelecekte EES’in sığınmacıların girişini zorlaştırabileceği uyarısında bulunuyor. 2026’da ise EES’in yanında Avrupa Seyahat Bilgi ve Yetkilendirme Sistemi (ETIAS) adıyla yeni bir vize muafiyet programı devreye girecek. Bu sistemle AB’ye kısa süreli seyahat edecek ülkelerden gelen vatandaşlar dijital izin alarak Avrupa’ya giriş yapabilecek. Sözcü

Sigaraya 5 lira zam geliyor, yılbaşından sonra da zam var

Sat, 11 Oct 25 14:58:01 +0300

Sigara fiyatlarına Ekim ayı içinde yeni bir zam geleceğini açıklayan Tekel Bayileri Yardımlaşma Derneği Başkanı Erol Dündar, artış miktarının 5 TL civarında olacağını söyledi. Tekel Bayileri Yardımlaşma Derneği (TBYD) Başkanı Erol Dündar, sigara fiyatlarına zam yapılacağını duyurdu. TELE1'e konuşan Erol Dündar, sigara fiyatlarına yönelik zammın Ekim ayı içinde gelmesini beklediklerini ve artış miktarının 5 TL civarında olacağını aktardı. Sigara fiyatlarına yönelik son zam, Temmuz ayının sonu ve Ağustos ayının başında gelmişti. TBYD Başkanı Erol Dündar, ÖTV güncellemesiyle birlikte yeni yılda da sigara fiyatlarında artış beklediklerini ifade etti.t24

Marketler, ambalaj ağırlığını fiyattan düşecek!

Sat, 11 Oct 25 14:57:07 +0300

Lokanta, restoran, kafe, pastane ve benzeri yiyecek ve içecek hizmeti sunan, kriterleri Ticaret Bakanlığınca belirlenen işletmeler, fiyat listelerine ilişkin bilgileri elektronik sistem üzerinden Bakanlığa aktaracak. Ticaret Bakanlığınca hazırlanan "Fiyat Etiketi Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelikle çeşitli iş yerlerinde satışa sunulan ürünlerin fiyat etiketlerine ilişkin usul ve esaslar düzenlendi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, tüketicilerin ekonomik çıkarlarını korumak ve piyasalarda fiyat şeffaflığını artırmak amacıyla yürütülen düzenleme, denetim ve yaptırımlara kararlılıkla devam edildiği belirtilerek, "Vatandaşlarımızın günlük yaşamda sıklıkla hizmet aldığı lokanta, restoran, kafe, pastane ve benzeri işletmelerde, fiyatların açık, erişilebilir ve dürüst biçimde sunulmasını sağlamak üzere yeni uygulamalar hayata geçirilmiştir" ifadesi kullanıldı. Açıklamada, işletmelere fiyat bilgisi paylaşımı zorunluluğu getirildiği vurgulanarak şu bilgiler verildi: "Lokanta, restoran, kafe, pastane ve benzeri yiyecek ve içecek hizmeti sunan ve kriterleri Ticaret Bakanlığınca belirlenen işletmeler, fiyat listelerine ilişkin bilgileri elektronik sistem üzerinden Bakanlığımıza aktarmakla yükümlü olacaktır. Bu veriler, ilgili kurum ve kuruluşlarla paylaşılabilecek, kamuoyunun şeffaf biçimde erişimine sunulacaktır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Bakanlığımızca belirlenerek ilan edilecektir. Bu düzenlemeyle tüketicilerimiz, hizmet almak istedikleri işletmelerin fiyat bilgilerine her yerden, her an dijital ortamda erişebilme imkanına kavuşacaktır." Açıkta satılan ürünlerde dara miktarı düşme zorunluluğu Satıcı tarafından açıkta ve tüketici huzurunda tartılarak satılan ürünlerde, malın içinde bulunduğu kap veya ambalajın ağırlığının (dara) artık zorunlu olarak düşüleceğine işaret edilen açıklamada, bu sayede tüketicilerin yalnızca satın aldıkları ürünün ağırlığı kadar ödeme yapacağı ve haksız fiyatlandırmanın önüne geçilerek, adil ticaret ilkesinin güçlendirilmiş olacağı belirtildi. Açıklamada, yiyecek ve içecek hizmeti sunan işletmelerin fiyat listelerini tüketicilerin erişimine karekod (QR kod) yöntemiyle de sunabileceği, tüketicilerin talebi halinde işletmelerin fiyat listesini fiziksel olarak da göstermekle yükümlü olacağı bildirildi. Bu sayede vatandaşların fiyat bilgilerine hem dijital hem fiziki ortamda hızlı, kolay ve şeffaf biçimde ulaşabileceğinin altı çizildi. Kitap ve dergi satışlarında elektronik fiyat gösterimi Kitap ve dergi satışlarında elektronik fiyat gösterimine geçildiği bilgisi verilen açıklamada, şunlar kaydedildi: "Kitap, dergi, gazete ve benzeri ürünleri satan işletmelerde ürün fiyatlarının yalnızca etiketle değil, aynı zamanda elektronik cihazlar aracılığıyla da gösterilebilmesi mümkün hale gelmiştir. Bu düzenleme, tüketicilerimizin söz konusu ürünlerin fiyatlarını daha kolay, hızlı ve doğru şekilde öğrenebilmesini sağlayacaktır. Lokanta, restoran, kafe, pastane ve benzeri işletmeler nezdinde fiyat listeleri ve uygulamaları titizlikle denetlenmektedir." T24

Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamı Ankara Gar katliamıdır

Fri, 10 Oct 25 19:03:30 +0300

DİSK, KESK, TTB ve TMMOB öncülüğünde sivil Toplum Kuruluşları ile vatandaş, 103 kişinin yaşamını yitirdiği 10 Ekim Ankara Gar katliamının yıldönümünde Balıklı Meydan’ında buluştu, basın açıklaması yapıldı. Açıklamanın ardından patlama hayatını kaybedenlerin anısında karanfil bırakıldı. KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, ‘’10 Ekim Ankara Gar patlamasının üzerinden 10 yıl geçti. Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamı Ankara Gar katliamı. 10 Ekim Ankara Gar katliamı, Maraş katliamı, Çorum katliamı, Suruç katliamı gibi planlı ve programlı işlenen bir cinayettir. Bu cinayetin sorumlusu ise o dönem ülkeyi yöneten iktidarın ta kendisidir. Çünkü vatandaşın mal ve can güvenliğinden sorumlu kurum devletin kendisi. Onlarca sivil polis bu alanı gözetlerken, konuşmalarımızı kayıt altına alırken, Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinler, emek, barış ve demokrasi şiarıyla Ankara Gar’a adımı atarken tek güvenlik görevlisi ve polis yoktu. Elini-kolunu sallayan eli kanlı katiler hiçbir yer de durdurulmadan Ankara Gar meydanına kadar geldiler’’ dedi. Yüzbinlerin katıldığı mitingde eli kanlı katiller, 104 kardeşimizi aramızdan kopardı Ankara Gar meydanının kuleler tarafından gözetlendiğini sözlerine ekleyen Karagöz, ‘’Her bir metrekareyi gözlemleyen Ankara Emniyet Müdürü’nün, eli kanlı katilin oraya gelip görmemesi mümkün değil. Türkiye’de gerilimin arttığı, çatışmaların üst safhada olduğu bir dönemde emek ve meslek örgütleri KESK, DİSK, TMMOB ve TTB emek, barış ve demokrasi şiarıyla 2015 tarihinde Ankara Gar meydanında bir miting gerçekleştirmek istedi. Bu miting, toplumun taleplerini kapsayan bir mitingdi. Yüzbinlerin katıldığı mitingde eli kanlı katiller, 104 kardeşimizi aramızdan kopardı. Unutursak, unutturursak yüreğimiz kurusun’’ şeklinde konuştu. Adeta yeni katliamlar için zemin oluşturuluyor Karagöz, ‘’O gün acil barış talebi ile alanlara çıktık. O gün arzu edilen barışı gerçekleştirmek üzere toplum adeta kenetlenmiş durumda. Barışa olan talebimizin gerçekleşmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan komisyonu önemsediğimizi belirtmek isteriz. Gerçekten samimilerse, Kürt meselesinin çözülmesi için bir adım atılmak isteniyorsa işte halk burada. 10 Ekim’i hiçbir şekilde unutmayacağız. Bu katliamın hesabı sorulmadı. Bu katliam hafızalarımızdan silinmek isteniyor. Adeta yeni katliamlar için zemin oluşturuluyor’’ açıklamasını yaptı. Sivas katliamı, Suruç katliamı ve 10 Ekim Gar katliamı hafızalarımızdan çok derin yaralar bıraktı Türk Tabipler Birliği Genel Merkez Konsey Üyesi Ayşegül Ateş Tarla, ‘’104 arkadaşımızı TBB’nin çağrıcısı olduğu bir barış mitinginde hain saldırı ve katliam sonucunda kaybettik. O günkü acı halen yüreğimizde duruyor. Hekimler olarak yaşamı ve yaşatmayı savunuyoruz. Barışı da bu noktada çok değerli buluyoruz. Bu noktada her daim mücadelemizi sürdürüyoruz. Sivas katliamı, Suruç katliamı ve 10 Ekim Gar katliamı hafızalarımızdan çok derin yaralar bırakan katliamlar. 10 Ekimi unutmuyoruz, unutturmayacağız, bu da onlara ders olsun. Çünkü her zaman her yerde mücadelemizi sürdüreceğiz’’ ifadelerini kullandı. Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Parlakçı, ‘’DİSK, KESK, TTB, TMMOB çağrısıyla, Türkiye’nin dört tarafından gelene emekçiler demokrasi ve özgürlük sloganları atmak için Ankara’ya gittiler. Halay çekerken, barış sloganları atarken alçakça saldırıya uğradılar ve 104 arkadaşımızı kaybettik. Hepsini saygıyla anıyoruz’’ ifadelerini kullandı. KESK Dönem Sözcüsü İsmet Karatay, ‘’10 Ekim katliamıyla ilgili gerek hukuki süreç ve gerekse de siyasal arka planı bu gerçeklik görülmeden ele alınamaz. Katliamdan hemen sonra katliamın oylarını nasıl etkilediğini öğrenmek için anket yaptıran siyasal anlayış sorgulanmadan bu katliam aydınlatılamaz. O günden bu yana baskıların, hak ihlallerinin, emeğe ve emekçilere dönük saldırıların kalıcı hale gelmesinin katliamın sonuçlarıyla bağı araştırılmadan gerçekler su yüzüne çıkartılamaz’’ değerlendirmesinde bulundu. Patlamanın üzerinden 10 yıl geçtiğini hatırlatan Karatay, ‘’Katliamın gerçek sorumluları hâlâ ortaya çıkarılamadı. Tek bir idari yetkili bile resmi olarak soruşturulup, yargılanmadı. Katliam insanlık suçu olarak tanınmadı. Failler ile fail örgütler arasındaki bağlantılar, istihbarat raporları, devlet kurumlarının ihmalleri hâlâ örtülü kalmaya devam etti. Soruşturma süreçlerinde gecikmeler yaşandı; kritik belgeler ya kayboldu ya karartıldı; tanık beyanlarına yeterli güven verilmedi. Kamu görevlileriyle ilgili iddialar (emri veren, gözeten, ihmâl eden) sistematik olarak geri plana itildi. Dünyanın dört bir yanında arananları getirmekle övünen devlet, 10 Ekim davasının firari sanıklarını hala yargılamaya getirmedi. Görüyoruz ki, yargı 10 Ekim Katliamı davasında da görevini yerine getirmemekte, tuğlayı çekmek istememekte, siyasal erkin etkisinde karar almaktadır. Adalet Bakanının diline pelesenk ettiği “hukuk devleti” olma iddiası 10 Ekim Katliamı davasında bir kez daha iflas etmiş, karşılık bulmamış’’ diye konuştu. Haber Merkezi

Reis Reisoğlu, ayak oyunlarına başladı

Fri, 10 Oct 25 13:03:39 +0300

CHP Gaziantep’te ilçelerde kongrelerin tamamlanmasının ardından gözlerin çevrildiği İl Başkanlığı seçimine sayılı günler kala İl Başkanı Reis Reisoğlu, ayak oyunlarına başladı. Bu süreçte durumu değerlendirmek için kente gelen CHP Parti Meclis Üyesi Hikmet Erbilgin’i, kendisi çağırmış gibi yapan Reisoğlu, ‘Ben genel merkezin adayıyım’ imajı vererek CHP Şehitkamil İlçe Başkanı Hurşit Yıldırım ile beraber ilçe başkanlarına baskı yaptığı ileri sürüldü. Kazanılan belediyelerin AKP’ye geçmesine sessiz kaldı Son yerel seçimde Antep’te 3 belediyeyi kazanan CHP’nin son bir yılda iki belediyenin AKP’ye geçme sürecinde hiçbir şekilde aktif bir rol almayan, hatta yerel seçim sürecinde istifa ederek, partinin oy kaybetmesine neden olan İl Başkanı Reis Reisoğlu, 19 Ekim tarihinde yapılacak İl Başkanlığı seçiminin yaklaşmasıyla birlikte son kozlarını oynayamaya başladı. CHP’liler Reisoğlu’nun aday olmasını istemiyor Şehirdeki durumu araştırmak için görevlendirilen CHP Parti Meclis Üyesi Hikmet Erbilgin’i, kendisi çağırmış gibi gösteren Reisoğlu’nun, ‘Ben genel merkezin adayıyım’ oyununu kurarak Şehitkamil İlçe Başkanı Hurşit Yıldırım ile birlikte ilçe başkanlarına baskı yaptığı iddia edildi. Bugüne kadar kentteki sorunlara sessiz kalan, ana muhalefet partisinin il başkanı gibi davranamayan Reisoğlu’nu, CHP’liler, partinin selameti ve geleceği açısından aday olmasını istemiyor. CHP’liler, ‘’Reis Reisoğlu Kendini yeniden İl Başkanı adayı yapabilmek için son kozlarını oynuyor. Genel merkezin kapısını aşındıran Reisoğlu olmaz iftiralarla rakiplerini aşağı çekmeye çalışıyor. Bundan dolayı da mevcut ilçe başkanlarına ‘Ben genel merkezin adayıyım’ oyununu kurarak kendini adaylaştırmaya çalışıyor’’ ifadelerini kullandı. Reisoğlu, partiyi kendi siyasi planına alet ediyor ‘Reisoğlu, Gaziantep'teki durumu araştırmaya gelen Parti Meclis Üyesi Hikmet Erbilgin’i kendisi çağırmış gibi ilçe başkanlarına baskı yaptırmaya çalışıyor’ diyen CHP’liler, ‘’Son iki yıldan beri Gaziantep'te hiçbir başarıya imza atmayan tesadüfen kazanmış Şehitkamil Belediyesini kaybettiren Reisoğlu süreci doğru yönetemedi. Şimdi de kendi gelecek siyasi planı üzerinden partiyi buna alet ediyor. Bundan haberdar olan Cumhuriyet Halk Partili Gazianteplileri, akıl ve vicdan sahibi her partiliyi her il delegesini Reis Reisoğlu'nun bu oyununu bozmaya çağırıyoruz. Reis Reisoğlu ve Hurşit Yıldırım'a bir an önce baskı kurmaktan vazgeçmeleri için çağrısında bulunuyoruz’’ dedi. Haber Merkezi

İnşaat maliyetleri ağustosta arttı!

Fri, 10 Oct 25 13:02:57 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ağustos ayına ilişkin inşaat maliyet endeksi verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre inşaat maliyet endeksi ağustosta yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ağustos ayına ilişkin inşaat maliyet endeksi verilerini açıkladı. Buna göre endeks, ağustosta bir önceki aya kıyasla yüzde 1,05, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 22,82 yükseldi. Aylık bazda malzeme endeksi yüzde 1,46, işçilik endeksi yüzde 0,28 artış gösterdi. Yıllık bazda ise malzeme endeksi yüzde 19,17, işçilik endeksi yüzde 30,16 arttı. Bina inşaatı maliyet endeksi, ağustosta bir önceki aya göre yüzde 1,15, geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 22,53 yükseldi. Bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 1,67, işçilik endeksi yüzde 0,23 artış gösterdi. Ayrıca geçen yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 18,92, işçilik endeksi yüzde 29,54 yükseliş kaydetti. Bina dışı yapılar için inşaat maliyet endeksi, ağustosta bir önceki aya göre yüzde 0,72, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 23,75 arttı. Söz konusu yapılarda bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 0,84, işçilik endeksi yüzde 0,48 artarken, geçen yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 19,94, işçilik endeksi yüzde 32,37 artış gösterdi.t24

Tek bir kamu görevlisi bile yargılanmadı, 5 sanığın Suriye'de olduğu tespit edildi!

Fri, 10 Oct 25 13:02:26 +0300

"Emek, Demokrasi ve Barış Mitingi"ne katılmak üzere toplananlara IŞİD tarafından Ankara Garı önünde düzenlenen ve 100 kişinin ölümüyle sonuçlanan çifte intihar saldırısının üzerinden 10 yıl geçti. 10 Ekim saldırısı, Türkiye tarihinde en çok sivil ölüm gerçekleşen saldırı oldu. 10 Ekim 2015’te KESK, DİSK, TMMOB ve TTB'nin çağrısıyla düzenlenen Emek, Demokrasi ve Barış Mitingi'ne katılmak üzere Ankara Garı önünde bir araya toplanan kalabalığa IŞİD tarafından bombalı saldırı düzenlendi. Birkaç saniye arayla düzenlenen çifte intihar saldırılarında 100 kişi hayatını kaybederken, yüzlerce kişi de yaralandı. 10 Ekim, Türkiye tarihinde en çok sivil ölüm gerçekleşen saldırı olarak kayıtlara geçti. Hayatını kaybedenler için üç gün ulusal yas ilan edildi. Saldırıya ilişkin soruşturma yaklaşık 8 ay sonra tamamlandı, 36 kişi hakkında dava açıldı. İddianamede IŞİD’in Türkiye sorumlusu İlhami Balı, Deniz Büyükçelebi, Edremit Türe, Yakub Şahin, Hakan Şahin, İbrahim Halil Alçay, Resul Demir, Hacı Ali Durmaz, Hüseyin Tunç, Abdülmubtalip Demir, Talha Güneş, Mehmet Kadir Cebael, Metin Akaltın, Savaş Yıldız, Burak Ormanoğlu, Suphi Alpfidan, Hasan Hüseyin Uğur, Bayram Yıldız, Kenan Kutval, Ahmet Güneş, Abdulhamit Boz, Cebrail Kaya, Ömer Deniz Dündar, Muhammet Zana Alkan, Walentina Slobodjanjuk, Mustafa Delibaşlar, Mehmedin Baraç, Nihat Ürkmez, Nusret Yılmaz, Kasım Dere, Yakup Selağzı, Erman Ekici, Yakup Karaoğlu, Yakup Yıldırım, Esin Altıntuğ ve Hatice Akaltın sanık olarak yer aldı. 14 sanığın “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “kasten öldürme”, “kasten öldürmeye teşebbüs”; 22 sanığın ise “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan cezalandırılması istendi. 16 sanık hala yakalanmadı Sanıklardan 16'sına saldırıdan bu yana ulaşılamadı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce iddianamenin kabul edilmesinin ardından sanıkların yargılanmasına 7 Kasım 2016’da başlandı. Yargılama sırasında saldırının, birçok istihbari bilgiye rağmen gerçekleştiği ortaya çıktı. Mağdurların avukatları, 20 Temmuz 2015'te Suruç'ta düzenlenen saldırının ardından kalabalık organizasyonlara yönelik IŞİD saldırılarının beklendiğini dile getirdi. Bu bilgilerin güvenlik güçlerine Eylül 2015'te bildirildiği, canlı bombaların isimleri ve resimlerinin bile belli olduğu ifade edildi. Gaziantep merkezli bir IŞİD hücresinin Türkiye içinde eylem arayışında olduğu, bu hücrenin kod adı "Ebu Ali" olan Yunus Durmaz tarafından yönetildiği, Durmaz’ın ise Suruç saldırısını gerçekleştiren isimlerle bağlantılı olduğu ifade edildi. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 21 kişilik canlı bomba listesi hazırladığı yıllar sonra ortaya çıktı Ayrıca yine aynı yıl Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı’nın 21 kişilik “canlı bomba listesi” listesi hazırlayarak taşra teşkilatlarına gönderdiği de yargılama sürecinde ortaya çıktı. Listede ismi yer alan Yunus Emre Alagöz 10 Ekim saldırısında canlı bomba oldu. Bu listedeki isimlerin neredeyse tamamı ise Gaziantep merkezli IŞİD yapılanmasıyla bağlantılıydı. Canlı bombaların Ankara’ya taşınmasına eskortluk eden Yakub Şahin'in, bomba yapımında kullanılan malzemeleri Nizip’ten satın almaya çalıştığının esnaf tarafından ihbar edildiği, Nizip Emniyeti'nin de katliamdan 8 gün önce bunu Gaziantep Emniyeti’ne bildirdiği de yine yargılama sırasında mağdur avukatlarının çabasıyla ortaya çıktı. İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişleri "önlenebilir bir eylemdi" değerlendirmesini yaptı Yargılama sürecinde İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin 25 Şubat 2016 tarihli raporu da dosyaya girdi. Raporda, Ankara Emniyeti ve ilgili birimlerin miting öncesinde gelen istihbarat notlarına rağmen gerekli güvenlik tedbirlerini almadığı ve “önlenebilir bir eylem” olduğu ifade ediliyordu. Müfettişler, dönemin Ankara Emniyet Müdürü ve bazı istihbarat yöneticileri hakkında soruşturma izni talep etti. Ancak bu talep, Ankara Valiliği tarafından “görev kusuru yoktur” denilerek reddedildi. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılama sonucunda 3 Ağustos 2018'de hükmü açıkladı. Sanıklardan Abdülmubtalip Demir, Talha Güneş, Metin Akaltın, Yakub Şahin, Hakan Şahin, İbrahim Halil Alçay, Resul Demir, Hacı Ali Durmaz ve Hüseyin Tunç, "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçundan birer, "100 kişiyi kasten öldürme" suçundan da 100'er kez olmak üzere toplam 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırdı. Sanıklardan Burak Ormanoğlu, Suphi Alpfidan, Mehmedin Baraç, Nihat Ürkmez ve Yakup Karaoğlu, "silahlı terör örgütüne üyelikten" 12'şer yıl; Esin Altıntuğ (Durgun), Hatice Akaltın, Yakup Yıldırım ve Abdulhamit Boz'u ise aynı suçtan 7 yıl 6'şar ay hapse çarptırıldı. "Terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan 18 yıla mahkum edilen Erman Ekici hakkında, "anayasal düzeni ihlal" ile terör saldırısında meydana gelen ölüm ve yaralanma suçlarından suç duyurusunda bulundu. Firari 16 sanığın dosyasının ayrılmasına, yargılama sırasında ölen Mehmet Kadir Cabael hakkında açılan kamu davasının ise düşürülmesine karar verildi. "İnsanlığa karşı suç"tan beraat Yargıtay 3. Ceza Dairesi 29 Temmuz 2022’de temyiz incelemesi sonucunda 9 sanığa verilen 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet cezasını onadı. Yargıtay, 9 sanığa 391 kez öldürmeye teşebbüs suçundan verilen hapis cezalarının bir bölümünü ise eksik inceleme gerekçesiyle bozdu. Sanık Erman Ekici hakkında ise "silahlı terör örgütü kurma ve yönetme" suçundan verilen mahkumiyet kararını bozan daire, Ekici'nin "nitelikli kasten öldürme", "nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs" ve "insanlığa karşı suç"tan yargılanması gerektiğini bildirdi. Firari sanıklar yönünden devam eden dosya: "5 sanığın Suriye'de olduğu resmi kayıtlarda" Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Yargıtay’ın ana davayı kısmen bozmasının ardından 10 sanık yönünden yargılama yeniden yapıldı. İlk duruşmada, ana dosya ile firari sanıklar yönünden devam eden dosyanın birleştirilmesine karar verildi. Firari sanıklar yönünden Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren davada bazı firari sanıkların bulundukları ülkelerin de öğrenildiği avukatlar tarafından açıklandı. Avukat İlke Işık mahkemede, "Değişen Suriye koşulları nedeniyle tekrar söylüyoruz. Mustafa Delibaşlar’ın SDG, Fadile Delibaşlar’ın Roj, Cebrail Kaya’nın SDG, İlhami Balı’nın adı bildirilmeyen 'X' kampında yer aldığı görülmektedir. Özetle 5 sanığın Suriye’de olduğunu resmi kayıtlarla görmüş durumdayız. Bayram Yıldız’ın da Irak’ta olduğunu biliyoruz. Biz nerede olduğu belli olan bu saydığımız sanıkların Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı aracıyla öğrenebiliriz. Suriye ile artık ilişkiler kurulmaya başlandı. Sanıkların iade işlemlerine ilişkin Adalet Bakanlığı tarafından sürecin başlatılmasını talep ediyoruz" dedi. Ancak söz konusu talepler reddedildi. Yargıtayın bozma kararının ardından yeniden görülen davada hüküm 1 Temmuz 2024’te açıklandı. Tutuklu sanıklar Yakup Şahin, Hakan Şahin, Resul Demir, İbrahim Halil Alçay, Hacı Ali Durmaz, Erman Ekici, Talha Güneş, Hüseyin Tunç ve Metin Akaltın, "kasten öldürme" suçundan 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, öldürmeye teşebbüs suçundan ise 379'ar kez 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Erman Ekici ayrıca "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs"ten bir kez ağırlaştırılmış müebbet, "izinsiz patlayıcı madde bulundurma"dan 10 yıl ve "ruhsatsız silah bulundurma"dan 3 yıl hapis aldı. Ancak Erman Ekici “insanlığa karşı suç”tan beraat etti. Tek bir kamu görevlisi bile yargılanmadı Terör saldırısına ilişkin 10 yıl boyunca süren davalarda, mağdur avukatlarının ihmali olduğunu belirttiği kamu görevlileri sanık sandalyesine oturmadı, haklarında hiçbir adli veya idari soruşturma yürütülmedi. Ankara 12. İdare Mahkemesi, idarenin hizmet kusuru bulunduğuna dair kararlar verdi. Bu kararlarda, Mülkiye Müfettişleri’nin raporlarına ve delillere dayanılarak idarenin gerekli önlemleri almadığı tespitinde bulunuldu. Ancak söz konusu kararlar Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. Dairesi tarafından 2019’da “kamu görevlileri hakkında herhangi bir idari veya adli ceza verilmediği” gerekçesiyle kaldırıldı. Anayasa Mahkemesi (AYM) ise “Yaşam Hakkını Koruma Yükümlülüğünün Yerine Getirilmediğine” ilişkin bireysel başvurularda ihlal kararı vermedi. 10 Ekim Barış Derneği:"Hakikat ve adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz" 10 Ekim Barış Derneği tarafından yayımlanan “Katliamdan Bu Yana: Adalet Arayışında 10 Yıl - İdari Yargı Eliyle Katliam Hukuku ve Adalet Arayışındakilere Yargı Ablukası” başlıklı raporda ise adalet arayışı ve hak ihlalleri ifade edilerek, şunlar kaydedildi: "10 Ekim Ankara Katliamının gerçekleştiği günden bugüne kadar devlet, katliam mağdurlarını mağdur olarak kabul etmemiş; dayanışma içinde olanların görünürlüklerini ortadan kaldırmak yönünde bir politika uygulamıştır. Bu anlayış, katliam günü yaralıların üzerine gaz sıkılmasıyla başlamış, sonraki yıllarda anma etkinliklerine yönelik polis müdahaleleriyle sürmüştür. Farklı yargı yollarıyla ailelere, yaralılara ve 10 Ekim mücadelesi içinde olanlara abluka kurmaya çalışılmaktadır. İhlaller silsilesi adaletin gerçekleşmesi için mücadele kararlılığımızı büyütmektedir. Bugüne kadar davaları hakikatin ifade edildiği, kayda geçirildiği, adalet mücadelesinin büyütüldüğü bir zemin olarak büyüten bizler, her anmada, her duruşmada, her bir araya gelişte ablukaya alınmaya çalışsak da hakikat ve adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.” T24

Forbes dünyanın en iyi işverenlerini açıkladı: Türkiye'den 6 şirket listede

Fri, 10 Oct 25 13:01:37 +0300

50’den fazla ülkede yapılan anketlerle belirlenen Forbes’un Dünyanın En İyi İşverenleri listesi yayınlandı. Listenin başında geçen yıl da zirvede olan Microsoft yer aldı. 900 şirketin bulunduğu listede Türkiye'den de 6 şirket yer aldı. Küresel ekonomi ve iş dünyasının yayın organlarından olan Forbes dergisinin pazar araştırma şirketi Statista işbirliğiyle hazırladığı "Dünyanın En İyi İşverenleri - 2025" listesi açıklandı. Araştırma, 50'den fazla ülkeden 300 binin üzerinde çalışanın katılımıyla gerçekleştirildi. Şirketler, çalışanların kendi işverenlerini tavsiye etme eğilimleri kariyer gelişimi, iş-yaşam dengesi ve kurumsal itibar gibi temel kriterlere göre değerlendirildi. Listedeki ilk beş şirketten üçü IT yazılım ve hizmetleri sektöründe yer alıyor. Microsoft ikinci yıl üst üste birinci sırada, Alphabet (Google) üçüncü sırada ve Adobe dördüncü sırada yer alıyor. Listenin ikinci sırasında Delta Air Lines yer aldı. Listedeki ilk 10 şirket şöyle: 1. Microsoft 2. Delta Air Lines 3. Alphabet 4. Adobe 5. BMW Group 6. NVIDIA 7. Sony 8. IBM 9. Apple 10. Lego Group Türkiye'den 6 şirket Listede bulunan 900 şirket arasında Türkiye’den altı şirket yer aldı. Listede 51. sıraya yükselen Sabancı Holding, Türkiye'deki şirketler arasında da birinci oldu. Listede yer alan Türkiye'deki şirketler şöyle: 51. Sabancı Holding 113. Koç Holding 308. Türk Hava Yolları 432. Yıldız Holding 460. İş Bankası 861. Zorlu Holding. T24

Üst solunum yolu enfeksiyonları mevsimsel düzeyde seyrediyor

Fri, 10 Oct 25 13:00:19 +0300

Gaziantep İl Sağlık Müdürlüğü, son günlerde artan üst solunum yolu enfeksiyonu vakalarıyla ilgili kamuoyunu bilgilendirdi. Müdürlükten yapılan açıklamada, başvurularda artış gözlense de bunun mevsimsel düzeyde olduğu, herhangi bir salgın durumunun bulunmadığı vurgulandı. Artış Olağan Sınırlar İçerisinde Hava sıcaklıklarının düşmesiyle birlikte, il genelinde soğuk algınlığı, grip (influenza), farenjit, larenjit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle hastanelere yapılan başvurularda artış yaşandı. Ancak İl Sağlık Müdürlüğü, yapılan değerlendirmelere göre bu artışın önceki yılların aynı dönemleriyle benzer düzeyde olduğunu ve olağan mevsimsel bir tabloya işaret ettiğini bildirdi. Açıklamada, üst solunum yolu enfeksiyonlarının özellikle çocuklar, yaşlılar, kronik hastalığı bulunan bireyler ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler için sağlık sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulunuldu. Enfeksiyonlardan Korunmak İçin 6 Önemli Kural • Kapalı ve kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak durulmalı, bu alanlar düzenli olarak havalandırılmalıdır. • Eller sık sık su ve sabunla en az 20 saniye yıkanmalıdır. • Öksürme veya hapşırma sırasında ağız ve burun tek kullanımlık mendille kapatılmalı, mendil yoksa dirsek içi kullanılmalıdır. • Bağışıklık sisteminin güçlü kalması için yeterli ve dengeli beslenmeye, düzenli uykuya ve egzersize özen gösterilmelidir. • Hasta kişilerin istirahat etmeleri ve mümkünse evde kalmaları hem kendi sağlıkları hem de çevreleri için önemlidir. • Özellikle risk grubundaki vatandaşların grip aşılarını yaptırmaları tavsiye edilmektedir. Vakalar Yakından İzleniyor İl Sağlık Müdürlüğü, tüm sağlık kuruluşlarına yapılan başvuruların yakından izlendiğini ve gerekli tedbirlerin titizlikle uygulanmaya devam ettiğini bildirdi. Haber Merkezi

Tüp mide ameliyatında yeni bir teknik başarıyla uygulandı

Fri, 10 Oct 25 12:59:48 +0300

Gaziantep Özel Hatem Hastanesi’nde obeziteyle mücadelede etkili bir yöntem olan tüp mide ameliyatında yeni bir teknik başarıyla uygulandı. Bu yenilikçi yöntem sayesinde hastalar artık ameliyat sonrası süreçte ağrı ve acı yaşamadan kısa sürede iyileşebiliyor. Op. Dr. Emin Yılmaz, geliştirilen yeni teknikle hastaların konforunun önemli ölçüde arttığını belirterek, “Daha önce yapılan ameliyatlarda hastalarımız ilk birkaç saatte şiddetli ağrılar yaşayabiliyordu. Her türlü ağrı kesici uygulamamıza rağmen bu durum değişmiyordu. Bilimsel kaynaklar ışığında geliştirdiğimiz yeni yöntem sayesinde hastalarımız artık ameliyat sonrası ağrısız bir süreç geçiriyor. Ayrıca bulantı ve kusma şikayetleri de ortadan kalktı. Hastalar ameliyattan yalnızca 1-2 saat sonra ayağa kalkıp yürüyebiliyor,” dedi. Dr. Yılmaz, ilk vakalarda elde edilen başarılı sonuçların ardından bu yöntemi kalıcı hale getirmeyi planladıklarını da ifade etti: “Bu yöntemi artık tüm obezite hastalarımıza uygulamayı planlıyoruz. Ameliyat sonrası hızlı iyileşme ve ağrısız süreç sayesinde hastalarımızın yaşam kalitesi önemli ölçüde artıyor. Bundan sonraki süreçte yeni sloganımız ‘Ağrısız Ameliyat’ olacak.” Ameliyat sonrası sürecinden memnuniyetini dile getiren hasta Abdullah Yıldız ise duygularını şu sözlerle paylaştı: “173 kiloyum ve uzun süredir Emin Hoca’yı araştırıyordum. Olumlu yorumlar duydum ve sonunda cesaretimi toplayıp ameliyat olmaya karar verdim. Ameliyatın nasıl geçtiğini bile anlamadım. Sadece bir saat sonra yürüyüşümü yaptım. Hiç ağrım olmadı. Kilolarım yüzünden artık rahat yürüyemiyor, hatta namaz kılarken bile zorlanıyordum. Şimdi kendimi çok iyi hissediyorum. Emin Hoca’ya ve ekibine yürekten teşekkür ediyorum.” Haber Merkezi

10 Ekim'in 10'uncu yılında EMEP’liler MİT ile IŞİD arasındaki ilişkiyi sordu

Thu, 09 Oct 25 19:08:10 +0300

Katliam plancısı IŞİD Antep sorumlusu Yunus Durmaz’ın dijital materyallerinin aslı hangi gerekçeyle MİT’e gönderildi? EMEP Milletvekilleri Sevda Karaca ve İskender Bayhan, 10 Ekim Katliamı’nın 10. yılında sordu: "Erdoğan’ın ‘sır küpüm’ dediği Hakan Fidan’ın sırları arasında IŞİD ve katliama ilişkin olanlar nelerdir?" Canlı bombaların Ankara’ya taşınmasına eskortluk eden Yakub Şahin'in, bomba yapımında kullanılan malzemeleri Nizip’ten satın almaya çalıştığının esnaf tarafından ihbar edildiği, Nizip Emniyeti'nin de katliamdan 8 gün önce bunu Gaziantep Emniyeti’ne bildirdiği yargılama sırasında mağdur avukatlarının çabasıyla ortaya çıkmıştı. KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla 10 Ekim 2015’te düzenlenmek istenen "Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi", IŞİD’li iki canlı bombanın saldırısı sonucu gerçekleştirilememiş, 103 kişi yaşamını yitirmiş, yüzlerce kişi yaralanmıştı. 10 Ekim Ankara Katliamı’nın 10. yıldönümü dolayısıyla verdikleri soru önergeleriyle katliamı yeniden Meclis gündemine taşıyan Emek Partisi (EMEP) Milletvekilleri Sevda Karaca ve İskender Bayhan, bu kez de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) sorumluluğuna işaret eden durum ve olaylar üzerinden, MİT ile IŞİD arasındaki ilişkiye dair soruları Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a yöneltti. 10 Ekim Katliamı'nın 10'uncu yıl anma programı açıklandı "MİT araştırılmalı, Fidan açıklamalı" Emek Partisi Milletvekilleri Sevda Karaca ve İskender Bayhan, IŞİD üyeleri hakkında süren yargılamada dava dosyasına giren ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) sorumluluğuna işaret eden olayları vurgulayarak şu ifadelerde bulundu: "Katliamın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen, faillerin ve sorumluların tamamı yargı önüne çıkarılmadı. MİT’in IŞİD’le ilişkisine dair belgeler karanlıkta bırakılıyor. Bu karanlık aydınlatılmadan adalet tesis edilemez." "Zafiyet değil, siyasi sorumluluk" Milletvekillerinin Meclis’e sunduğu önergede, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren davaya giren belgelerle MİT’in IŞİD’le bağlantısına dair ciddi şüpheler bulunduğu vurgulandı. Karaca ve Bayhan, katliam sürecinde MİT’in tutumuna dair şu somut olayların acilen açıklığa kavuşturulması gerektiğini ifade etti: Katliam faillerinden Ahmet Güneş ve Mustafa Delibaşlar’ın, IŞİD içinde faaliyet yürüttükleri bilindiği halde MİT tarafından "örgütle ilişkisi yoktur" yazısıyla aklandığı ve bu "temiz kağıdı" sayesinde 2014 yılında serbest bırakılarak örgütsel faaliyetlerine devam ettikleri, Katliamın sorumlularından İlhami Balı’nın, hakkında arama kararı varken ve dava sürerken, dönemin MİT Müsteşarı ve bugünün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Ankara Söğütözü’ndeki Anadolu Otel’de görüştüğüne dair resmi belgelerin ortaya çıktığı, ancak bu vahim iddia hakkında hiçbir yargı işlemi yapılmadığı, Katliamın planlayıcılarından IŞİD yöneticisi Yunus Durmaz’ın dijital materyallerinin savcılıktan önce MİT’e gönderildiği ve MİT personelinin "bilirkişi" gibi gösterilerek rapor düzenlediği, bu belgelerin tahrif edilip edilmediğine dair hiçbir güvence bulunmadığı. Erdoğan’ın “sır küpüm” dediği Hakan Fidan’ın sırları arasında IŞİD ve 10 Ekim katliamına ilişkin olanlar nelerdir Karaca ve Bayhan’ın Cevdet Yılmaz’dan şu sorulara yanıt istedi: MİT Müsteşarı iken IŞİD’in çok sayıda dosyadan arama kararı olan sınır sorumlusu İlhami Balı ile Hakan Fidan ve MİT personeli görüşmüş müdür? Bu görüşme yapıldıysa ilgili kişiler hakkında bir yargılama yapılmış mıdır? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sır küpüm” dediği Hakan Fidan’ın sırları arasında IŞİD ve 10 Ekim katliamına ilişkin olanlar nelerdir? İzleme ve telefon dinlemeleriyle takip altında olan ve örgüt bağlantıları açıkça bilinen IŞİD’liler için “örgütle irtibatı yoktur” yazısı gönderen MİT personeli hakkında ne tür işlemler yapılmıştır? Bu kişilerin görevleri nedir? 5 katliam planlayan IŞİD Gaziantep sorumlusu Yunus Durmaz’ın dijital materyallerinin aslı hangi gerekçeyle MİT’e gönderilmiştir? MİT personelini “bilirkişi” olarak gösterip rapor yazmasını sağlayan kişiler hakkında ne tür işlemler yapılmıştır? Dijital materyallerin MİT tarafından tahrif edilmediğinin garantisi nasıl verilmektedir? Ne olmuştu? Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce iddianamenin kabul edilmesinin ardından sanıkların yargılanmasına 7 Kasım 2016’da başlandı. Yargılama sırasında saldırının, birçok istihbari bilgiye rağmen gerçekleştiği ortaya çıktı. Mağdurların avukatları, 20 Temmuz 2015'te Suruç'ta düzenlenen saldırının ardından kalabalık organizasyonlara yönelik IŞİD saldırılarının beklendiğini dile getirdi. Bu bilgilerin güvenlik güçlerine Eylül 2015'te bildirildiği, canlı bombaların isimleri ve resimlerinin bile belli olduğu ifade edildi. Gaziantep merkezli bir IŞİD hücresinin Türkiye içinde eylem arayışında olduğu, bu hücrenin kod adı "Ebu Ali" olan Yunus Durmaz tarafından yönetildiği, Durmaz’ın ise Suruç saldırısını gerçekleştiren isimlerle bağlantılı olduğu ifade edildi. Ayrıca yine aynı yıl Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı’nın 21 kişilik “canlı bomba listesi” listesi hazırlayarak taşra teşkilatlarına gönderdiği de yargılama sürecinde ortaya çıktı. Listede isimleri yer alan Yunus Emre Alagöz ve Ömer Deniz Dündar, 10 Ekim saldırısında canlı bomba oldu. Bu listedeki isimlerin neredeyse tamamı ise Gaziantep merkezli IŞİD yapılanmasıyla bağlantılıydı. Canlı bombaların Ankara’ya taşınmasına eskortluk eden Yakub Şahin'in, bomba yapımında kullanılan malzemeleri Nizip’ten satın almaya çalıştığının esnaf tarafından ihbar edildiği, Nizip Emniyeti'nin de katliamdan 8 gün önce bunu Gaziantep Emniyeti’ne bildirdiği de yine yargılama sırasında mağdur avukatlarının çabasıyla ortaya çıktı.

AKP’li müteahhite iyi hal indirimi!

Thu, 09 Oct 25 19:07:00 +0300

Depremde 67 kişiye mezar olmuştu Gaziantep'te 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 67 kişinin hayatını kaybettiği Yunus Kaya Apartmanı davasında karar açıklandı. Mahkeme, AKP’li müteahhit Yunus Kaya'ya "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan iyi hal indirimiyle 13 yıl 9 ay hapis cezası verdi. 6 Şubat depremlerinde, Gaziantep'in Nurdağı ilçesi Kurudere-1 Mahallesi'nde bulunan Yunus Kaya Apartmanı'nın yıkılması sonucu, 3 aylık bebeğin de arasında bulunduğu 67 kişi hayatını kaybetti, 19 kişi ise yaralandı. Proje müellifi mimar Veysi Tekin hakkında "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan dava açılmıştı İslahiye Cumhuriyet Başsavcılığı, apartmanın yıkılmasıyla ilgili olarak müteahhit Yunus Kaya ve mimari proje müellifi mimar Veysi Tekin hakkında "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Hakkında yakalama kararı bulunduğu dönemde müteahhit Yunus Kaya'yı Mersin'de sakladığı tespit edilen akrabası Murat Kaya hakkında ise "suçluyu kayırma" suçundan dava açıldı. Her iki dosya birleştirildi. İslahiye Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen karar duruşmasına, tutuklu sanık Yunus Kaya bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılırken; depremde yakınlarını kaybedenler, tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları duruşma salonunda hazır bulundu. Cumhuriyet savcısı, esas hakkındaki mütalaasında müteahhit Yunus Kaya ve Veysi Tekin'in "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan, Murat Kaya'nın ise "suçluyu kayırma" suçundan cezalandırılmasını talep etti. Depremde yakınlarını kaybedenler, şikayetlerinin devam ettiğini belirtti. Tutuklu sanık Yunus Kaya, duruşmada önceki savunmalarını tekrarlayarak, "Cezalandırılan sadece ben olmuyorum. Ailem de cezalandırılmış oluyor. Heyetinizden vicdanınızın sesine kulak vermesini talep ediyorum. Öncelikle tahliyeme ve akabinde de beraatimi talep ediyorum" dedi. Tutuklu sanık Yunus Kaya'nın avukatı Selçuk Barış Boybeyi, mahkemeye yeni bilirkişi raporu alınmasını talep ederek şunları söyledi: "Depremin ivmesi, yönetmeliğin 3,5-4 katı üzerindedir. Bu nedenle illiyet bağı kesilmiştir. 'Bilinçli taksir' yönünden cezalandırılması talep edilmişse de müvekkilin burada ailesi vefat etmiştir. Eğer öngörülebilir olsaydı, müvekkil kendi ailesini o apartmanda oturtmazdı. Bu nedenle bilinçli taksir uygulanamaz. Tutuklama yönünden mütalaaya katılmıyoruz. Hükümle birlikte müvekkilin adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliyesine karar verilmesini talep ediyoruz." Tutuksuz sanık Veysi Tekin, duruşmada yaptığı savunmada, "İlk günden beri söylediğim gibi projeyi ben çizmedim, onaylamadım ve herhangi bir imzam da yoktur. Benim hiçbir dahlim yoktur. Mimarın ruhsata müdahale etme şansı yoktur. Ruhsat sahte veya gerçek, bunu belediye vermektedir. Dahilimin olmadığı sicilimin yanlış yazılmasından da bellidir" diye konuştu. Tutuksuz sanık Murat Kaya, önceki savunmalarını tekrarlayarak, "Suç kastım yoktur. Herhangi bir şekilde suçluyu kayırma iradesi ile hareket etmedim. Beraatimi talep ediyorum" dedi. Mahkeme, sanıklara son sözlerini sordu. Tutuklu sanık müteahhit Yunus Kaya ve tutuksuz sanık Murat Kaya, "Adaletinize sığınıyorum" dedi. Tutuksuz sanık Veysi Tekin ise "Hiçbir alakam yok" ifadelerini kullandı. Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Yunus Kaya'yı bilinçli taksirden 16 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Ancak sanığın yargılama sürecindeki iyi hali ve davranışları ile cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri dikkate alınarak takdiri indirim uygulandı ve ceza 13 yıl 9 aya indirildi. Ayrıca, sanığın müteahhitlik belgesinin takdiren 1 yıl süreyle geri alınmasına, hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girecek geri alma süresinin cezanın tamamının infazından itibaren işlemeye başlamasına ve sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi. Mahkeme heyeti, tutuksuz sanık Veysi Tekin'e iyi hal indirimiyle 6 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası verdi. Ayrıca, sanığa "yurt dışı çıkış yasağı" şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verildi. Sanığın mimarlık belgesinin takdiren 1 yıl süreyle geri alınmasına ve hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girecek geri alma süresinin, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlamasına hükmedildi. Mahkeme heyeti, tutuksuz sanık Murat Kaya’ya “suçluyu kayırma” suçundan takdir indirimiyle 5 ay hapis cezası verdi. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi. NE OLMUŞTU? 6 Şubat depremlerinde, Nurdağı Belediyesi'nin AKP’li Meclis Üyesi ve müteahhidi Yunus Kaya'nın yaptığı Yaşam Konutları, Yunus Kaya Apartmanı ve CCK Apartmanı yıkıldı, yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Depremin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nurdağı'na giderek incelemelerde bulundu. Ziyaret sırasında Erdoğan'ın önünü kesen Ünal Yıldırım adlı yurttaş, "Sayın Cumhurbaşkanım, burada CCK Konutları diye bir müteahhit iş yaptı. Yaptığı konutların hepsi yerle bir oldu. En büyük zararı ilçemize CCK'den Yunus Kaya verdi. Bu kişi henüz yakalanamadı" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da vatandaşa, "Savcılık gerekeni yapıyor" diye yanıt verdi. Hakkında yakalama kararı bulunan Yunus Kaya, 23 Şubat 2023'te yurtdışına kaçmaya çalışırken Mersin'de yakalanarak gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Soruşturma kapsamında, Yunus Kaya'nın Mersin'in Erdemli ilçesinde akrabası Murat Kaya'nın yanında saklandığı, halen Kırıkkale Vali Yardımcısı olan eski Nurdağı Kaymakamı Seyfullah Ordueri tarafından Mersin'in Erdemli ilçesine getirildiği tespit edildi.t24

Adalete olan inancımızı kaybetmek istemiyoruz

Thu, 09 Oct 25 19:00:00 +0300

6 şubat 2023 yılında meydana gelen Kahramanmaraş depremlerinden büyük yıkıma uğrayan Nurdağı’nda 67 kişinin yaşamını kaybettiği Yunus Kaya Apartmanı’n duruşması yapıldı. Açıklanan karar bir kez daha adaleti sorgulattı. Verilen karar adalete güveni sarstı, vicdanları yaraladı Asrın felaketi olarak nitelendirilen Kahramanmaraş depremlerinde Nurdağı’ndaki Yunus Kaya apartmanın yıkılması sonucunda 67 kişi hayatını kaybetmişti. Açılan davada karar açıklandı. Apartmanın müteahhidi, Yunus Kaya 16 yıl 6 ay ceza aldı ancak bu ceza indirimle 13 yıl 9 aya düşürüldü. Veysi Tekin’e verilen 6 yıl 16 ay ceza 6 yıl 1 ay 10 güne çekildi. Murat Kaya’ya ise suçluyu kayırmadan suçundan önce 6 ay olarak açıklanan ceza indirimle 5 aya düşürüldü. CHP Şahinbey Belediyesi Önceki Dönem Belediye Meclis Üyesi Uğur Kalkan, ‘’İnsanların adalete olan inancı verilen bu kararlarla maalesef bir kez daha sarsıldı. Biz ülkemizde adalete olan inancımızı kaybetmek istemiyoruz. Verilen bu kararlara itiraz edeceğiz, sürecin takipçisi olacağız. Bu kadar insanın ölümüne sebep olan kişilere iyi halden indirim uygulanması bizleri bir kez daha yaraladı’’ açıklamasını yaptı. Süreçle ilgili itirazlarımızı üst mahkemeye ileteceğiz Kalkan, ‘’Bina ile ilgili sorunları ve sıkıntıları bilirkişi raporlarında gördük. Binanın yapı denetim hizmeti almaksızın inşasına başlanıldığı, ilgili yapı ruhsatının ve izin belgesinin sahte olduğu ortaya çıktı. Yunus Kaya isimli kişinin asli kusurlu olduğu defalarca belirtildi ve vurgulandı. Ama maalesef böyle bir ceza çıktı. Bu ceza adaletin vicdanlarda bir kez daha yara açmasına neden oldu. Yakınlarını kaybeden bizler, verilen cezaları yetersiz buluyoruz. Bu karar depremde yakınlarımızı kaybetmemiz kadar derin bir yara açtı. Süreçle ilgili itirazlarımızı üst mahkemeye ileteceğiz. Vefat eden yakınlarımızın geri gelmeyecek ama adaletin yerini bulmasını istiyoruz’’ ifadelerine yer verdi. 6 Şubat depreminde Nurdağı’ndaki Yunus Kaya Apartmanı’nda kuzenimin de içinde olduğu 67 kişi hayatını kaybetmişti ve birçok kişide yaralanmıştı. Söz konusu apartmanla ilgili dava devam ediyordu ve sonuçlandı. Yunus Kaya’ya önce 16 yıl 6 ay ceza verildi ancak iyi hal indirimi yapılarak 13 yıl 9 aya düşürüldü. Veysi Tekin’in cezası da iyi hal indirimi ile 6 yıl 1 ay 10 gün ceza Murat Kaya’ya isimli kişiye de suçluyu kayırmadan önce 6 ay, indirimle 5 ay ceza verildi’’ dedi. Haber Merkezi

Gerçek sığınmacı ve kaçak sayısı belli değil

Thu, 09 Oct 25 19:00:02 +0300

Türkiye genelinde geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin en yoğun yaşadığı ikinci ilin Antep olduğunu söyleyen CHP Milletvekili Av. Hasan Öztürkmen, şehirde kayıtlı Suriyeli sayısının 339 bin 785 olduğunun altını çizdi Öztürkmen, ‘’ Gaziantep'te ülkelerine dönen Suriyeli sayısı beklenilen şekilde düşmüyor. Gerçek sığınmacı ve kaçak sayısı belli değil’’ dedi. Türk vatandaşlarının doğum oranı 1,51, Suriyelilerin doğum oranı 5,3 Suriye’de Beşar Esad’ın ülkeden ayrılması ve Baas Partisi iktidarının sonunun gelmesinin ardından, yıllardır ülkemizde bulunan ve geri dönmemek için “Esad zulmü” iddiasında bulunan Suriyeli kaçak ve sığınmacıların, artık hiçbir bahanesinin kalmadığını belirten Öztürkmen, ‘’Suriyelilerin doğum oranı, Türklerin doğum oranının iki katından fazladır. 2023 yılı TÜİK verilerine göre Türk vatandaşlarının doğum oranı 1,51’e düştü. Türkiye’deki Suriyelilerin doğum oranı 5,3 seviyesindedir’’ şeklinde konuştu. Gaziantep'ten giden Suriyeliler pahalılıktan kaçıyor Suriyelilerin ev kiralarındaki artışta rolünün büyük olduğunu kaydeden Öztürkmen, ‘’Kayıt dışı çalışma ile işsizliğe neden oluyorlar. Bunun yanında kayıt dışı faaliyet gösteren çok sayıda işletme, küçük esnaf ve atölye var. Gaziantep, Türkiye’nin en pahalı ili oldu. Gaziantep'ten giden Suriyeliler, bu pahalılıktan kaçmak için gidiyor’’ ifadelerini kullandı. Suriyelilere ödenen çocuk yardımının kesilmesi gerekir Suriyelilerin kendi kültürlerinden ödün vermeden yaşadıklarını vurgulayan Milletvekili Öztürkmen, ‘’ Yolda, toplu ulaşım araçlarında, parkta, evde, işte çevreyle uyumlu olamamakta, kendi kültürlerini, alışkanlıklarını olduğu gibi sürdürmektedirler. Bu durum Gazianteplilerin yaşam alanını daraltmakta ve şehrimizin imajına zarar veriyorlar. Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri için geçici koruma statüsünün kaldırılması gerekir. Suriyelilerin hastanelerde ve eczanelerde para ödemesi gerekir. Suriyelilere ödenen çocuk yardımının kesilmesi gerekir’’ açıklamasını yaptı. Haber Merkezi

8 aylık dönemde 786 esnaf sicil 366 esnaf ise meslek terki verdi

Thu, 09 Oct 25 18:54:48 +0300

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği, verilerine göre 46 bin 463 esnafın bulunduğu Antep’te işyeri sayısı ise 50 bin 320 olarak kayda geçti Ülkemizin ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin metropol şehirleri arasında yer alan Antep’te, kepenk kapatan esnaf sayısı dikkat çekti. Ocak-eylül döneminde 4 bin 793 işyerinin faaliyetine başladığı şehirde 786 esnaf sicil, 366 esnaf ise meslek terki verdi. Türkiye genelinde tüm sektörleri derinden etkileyen ekonomik kriz etkisini artırmaya devam ediyor. Sanayicisinden çiftçisine, esnafından daha birçok sektörü olumsuz etkileyen kriz sonrasında kepenk kapatmalar sürüyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği verilerine göre eylül ayında 83 esnaf sicil terki, 51 esnaf ise meslek terki verdi. Ülkede de durum Antep’ten farklı değil Ülkede de durum Antep’ten farklı değil. 2025 yılının 9 aylık döneminde Türkiye genelinde 263 bin 349 yeni işyeri açılırken, 64 bin 406 esnaf sicil, 18 bin 896 esnaf ise mesleği bıraktı. Eylül ayına baktığımızda ise 26 bin 378 esnafın işyeri açtığı ülke genelinde, 6 bin 962 esnaf sicil, 2 bin 38 esnaf ise meslek terk etti. Haber Merkezi

Müşterinin sizi tercih etmesini sağlayan en önemli unsur, güçlü iletişim

Thu, 09 Oct 25 18:53:53 +0300

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu tarafından, sektör buluşmaları kapsamında düzenlenen “Fark Yaratanlar: Sektörde İz Bırakmanın Sırları” konulu konferansa, DY Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Murat Oğul konuşmacı olarak katıldı. GAÜN Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinliğin açılışında konuşan Finans-Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Erhan Akardeniz, sektörde faaliyette bulunan temsilcileri öğrencilerle bir araya getirmeyi önemsediklerini belirtti. Akardeniz, “Kariyer planlamanızı yaparken sahadan da bilgi alarak buna göre şekillendirmeniz, sizi başarıya bir adım daha yaklaştıracaktır” dedi. Konferansta öğrencilere deneyimlerini aktaran DY Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Murat Oğul, günümüzde rekabetin hem banka hem de sigorta sektörlerinde oldukça yoğun olduğunu ifade etti. Oğul, “Fiyatlar ve hizmetler artık birbirine çok yakın. Bu noktada müşterinin sizi tercih etmesini sağlayan en önemli unsur, güçlü iletişimdir. Karşınızdaki insana değerli hissettirmek, onun koşulları çok önemsemeden size güvenmesini sağlar. Sektörde fark yaratmak, yapay zekânın henüz yapamadığı bir şeyi, yani insanların ruhuna dokunabilmeyi gerektiriyor.” diye konuştu.

Nobel, Macar senarist ve romancı László Krasznahorkai'ye verildi

Thu, 09 Oct 25 18:53:19 +0300

2025 Nobel Edebiyat Ödülü açıklandı. İsveç Akademisi, 2025 Nobel Edebiyat Ödülü'nün Macar senarist ve romancı László Krasznahorkai'ye verildiğini duyurdu. İsveç Akademisi, Macar romancı Krasznahorkai'ye 2025 Nobel Edebiyat Ödülü'nün verildiğini açıkladı. Akademi, ödülün Macar romancıya verilme sebebinin “kıyametvari terörün ortasında sanatın gücünü yeniden teyit eden, etkileyici ve vizyoner eserleri” olduğunu duyurdu. Eserlerinin yalnızca birkaçı İngilizce'ye çevrildi Eserlerinin sadece birkaçı İngilizceye çevrilmiş olan Krasznahorkai'nin kitapları, edebiyat eleştirmeni James Wood'un bir zamanlar yazdığı gibi “nadir bir para birimi gibi elden ele dolaşıyor”. Ancak Nobel Komitesi, ödülün “absurdizm ve grotesk aşırılıkla karakterize edilen” ve geniş çapta beğeni toplayan bir eserler bütününü takdir ettiğini belirtti. "Kıyametin çağdaş ustası" Amerikalı deneme yazarı Susan Sontag tarafından “kıyametin çağdaş ustası” olarak adlandırılan Krasznahorkai'nin romanları, genellikle ürpertici Orta Avrupa köylerinde geçiyor ve "tanrısız bir dünyada dağınık sembollerde anlam arayan kasaba halkını" anlatıyor. 2006'da Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Orhan Pamuk, Nobel alan ilk Türk yazar olmuştu. 2024 Nobel Edebiyat Ödülü "Tarihi travmalarla yüzleşen ve insan yaşamının kırılganlığını açığa çıkaran yoğun şiirsel düzyazısı" nedeniyle Güney Koreli yazar Han Kang'a verilmişti. T24

Kamu sektöründe en yüksek maaş alan meslekler belli oldu!

Thu, 09 Oct 25 14:46:17 +0300

Kamu sektöründe maaşlar güncellendi. 2025 itibarıyla en yüksek gelir hangi görevlerde oluşuyor? Detaylar kariyer planlamasında önemli ipuçları sunuyor. Kamu sektöründe en yüksek maaşları alan meslekler açıklandı. 2025 yılı itibarıyla yapılan güncellemeye göre, profesörler, doktorlar ve mühendisler listenin üst sıralarında yer alıyor. Ekonomik koşulların değişken olduğu dönemde, maaş düzeyleri gençlerin ve kariyerini yeniden şekillendirmek isteyen profesyonellerin en çok dikkat ettiği kriterlerden biri haline geldi. Bu kapsamda maasi.info verileri, kamuda en yüksek gelire sahip meslek gruplarını ortaya koyuyor. KAMUDA EN ÇOK KAZANAN 6 MESLEK Profesör: 122 bin 586 TL Doktor: 94 bin 688 TL Mühendis: 87 bin 190 TL Kaymakam: 86 bin 579 TL Başkomiser: 83 bin 96 TL Avukat: 77 bin 53 TL t24

Şirketler katma değerin yüzde 59,4’üne sahip

Thu, 09 Oct 25 14:45:30 +0300

Türkiye'nin gayrisafi milli hasılası belli oldu! TÜİK, 2024 yılına ilişkin kurumsal sektör hesaplarını açıkladı. Veriler, Türkiye ekonomisinde mali olmayan şirketlerin ve hane halkının katma değer ile tasarruf paylarını gözler önüne seriyor. Ekonominin borç ve tasarruf dengeleri de raporda öne çıkan başlıklar arasında. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılına ilişkin "Kurumsal Sektör Hesapları" bültenini yayımladı. Buna göre, mali olmayan şirketler, Türkiye ekonomisinde yaratılan katma değerin yüzde 59,4'ünü sağlayarak en yüksek paya sahip oldu. Toplam katma değerde bu şirketleri yüzde 23,9 ile hane halkı, yüzde 13 ile genel devlet ve yüzde 3,7 ile mali şirketler takip etti. 2024’te Türkiye'nin gayrisafi milli hasılası (GSMH) bir önceki yıla göre yüzde 64,3 artarak 44 trilyon 44 milyar 657 milyon 144 bin lira seviyesine ulaştı. TASARRUF ORANLARI VE BORÇ DURUMU Toplam gayrisafi tasarrufun GSMH’ye oranı geçen yıl yüzde 30,1 olarak hesaplandı. Bu oran, mali olmayan şirketler için yüzde 18,9, hane halkı için yüzde 6,9, mali şirketler için yüzde 2,7 ve genel devlet için yüzde 1,5 oldu. Hane halkı tasarruf oranı ise 2024 yılında yüzde 11,3 olarak kayıtlara geçti. Ekonominin net borç durumu incelendiğinde, toplam ekonomi 2024’te net borç alan pozisyonunda olup, 2023 yılına kıyasla bu oran düştü. Cumhuriyet

Depremde 67 kişiye mezar olmuştu, AKP’li müteahhite iyi hal indirimi!

Thu, 09 Oct 25 14:44:38 +0300

Gaziantep'te 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 67 kişinin hayatını kaybettiği Yunus Kaya Apartmanı davasında karar açıklandı. Mahkeme, AKP’li müteahhit Yunus Kaya'ya "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan iyi hal indirimiyle 13 yıl 9 ay hapis cezası verdi. 6 Şubat depremlerinde, Gaziantep'in Nurdağı ilçesi Kurudere-1 Mahallesi'nde bulunan Yunus Kaya Apartmanı'nın yıkılması sonucu, 3 aylık bebeğin de arasında bulunduğu 67 kişi hayatını kaybetti, 19 kişi ise yaralandı. İslahiye Cumhuriyet Başsavcılığı, apartmanın yıkılmasıyla ilgili olarak müteahhit Yunus Kaya ve mimari proje müellifi mimar Veysi Tekin hakkında "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Hakkında yakalama kararı bulunduğu dönemde müteahhit Yunus Kaya'yı Mersin'de sakladığı tespit edilen akrabası Murat Kaya hakkında ise "suçluyu kayırma" suçundan dava açıldı. Her iki dosya birleştirildi. İslahiye Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen karar duruşmasına, tutuklu sanık Yunus Kaya bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılırken; depremde yakınlarını kaybedenler, tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları duruşma salonunda hazır bulundu. Cumhuriyet savcısı, esas hakkındaki mütalaasında müteahhit Yunus Kaya ve Veysi Tekin'in "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan, Murat Kaya'nın ise "suçluyu kayırma" suçundan cezalandırılmasını talep etti. "HEYETİNİZDEN VİCDANINIZIN SESİNE KULAK VERMESİNİ TALEP EDİYORUM" Depremde yakınlarını kaybedenler, şikayetlerinin devam ettiğini belirtti. Tutuklu sanık Yunus Kaya, duruşmada önceki savunmalarını tekrarlayarak, "Cezalandırılan sadece ben olmuyorum. Ailem de cezalandırılmış oluyor. Heyetinizden vicdanınızın sesine kulak vermesini talep ediyorum. Öncelikle tahliyeme ve akabinde de beraatimi talep ediyorum" dedi. Tutuklu sanık Yunus Kaya'nın avukatı Selçuk Barış Boybeyi, mahkemeye yeni bilirkişi raporu alınmasını talep ederek şunları söyledi: "Depremin ivmesi, yönetmeliğin 3,5-4 katı üzerindedir. Bu nedenle illiyet bağı kesilmiştir. 'Bilinçli taksir' yönünden cezalandırılması talep edilmişse de müvekkilin burada ailesi vefat etmiştir. Eğer öngörülebilir olsaydı, müvekkil kendi ailesini o apartmanda oturtmazdı. Bu nedenle bilinçli taksir uygulanamaz. Tutuklama yönünden mütalaaya katılmıyoruz. Hükümle birlikte müvekkilin adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliyesine karar verilmesini talep ediyoruz." "BENİM HİÇBİR DAHLİM YOKTUR" Tutuksuz sanık Veysi Tekin, duruşmada yaptığı savunmada, "İlk günden beri söylediğim gibi projeyi ben çizmedim, onaylamadım ve herhangi bir imzam da yoktur. Benim hiçbir dahlim yoktur. Mimarın ruhsata müdahale etme şansı yoktur. Ruhsat sahte veya gerçek, bunu belediye vermektedir. Dahilimin olmadığı sicilimin yanlış yazılmasından da bellidir" diye konuştu. "SUÇLUYU KAYIRMA İRADESİ İLE HAREKET ETMEDİM" Tutuksuz sanık Murat Kaya, önceki savunmalarını tekrarlayarak, "Suç kastım yoktur. Herhangi bir şekilde suçluyu kayırma iradesi ile hareket etmedim. Beraatimi talep ediyorum" dedi. Mahkeme, sanıklara son sözlerini sordu. Tutuklu sanık müteahhit Yunus Kaya ve tutuksuz sanık Murat Kaya, "Adaletinize sığınıyorum" dedi. Tutuksuz sanık Veysi Tekin ise "Hiçbir alakam yok" ifadelerini kullandı. AKP’Lİ MÜTEAHHİT KAYA'YA İYİ HAL İNDİRİMİYLE 13 YIL 9 AY CEZA VERİLDİ Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Yunus Kaya'yı bilinçli taksirden 16 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Ancak sanığın yargılama sürecindeki iyi hali ve davranışları ile cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri dikkate alınarak takdiri indirim uygulandı ve ceza 13 yıl 9 aya indirildi. Ayrıca, sanığın müteahhitlik belgesinin takdiren 1 yıl süreyle geri alınmasına, hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girecek geri alma süresinin cezanın tamamının infazından itibaren işlemeye başlamasına ve sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi. MİMARA YURTDIŞI ÇIKIŞ YASAĞI VE ADLİ KONTROL KARARI VERİLDİ Mahkeme heyeti, tutuksuz sanık Veysi Tekin'e iyi hal indirimiyle 6 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası verdi. Ayrıca, sanığa "yurt dışı çıkış yasağı" şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verildi. Sanığın mimarlık belgesinin takdiren 1 yıl süreyle geri alınmasına ve hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girecek geri alma süresinin, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlamasına hükmedildi. Mahkeme heyeti, tutuksuz sanık Murat Kaya’ya “suçluyu kayırma” suçundan takdir indirimiyle 5 ay hapis cezası verdi. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi. NE OLMUŞTU? 6 Şubat depremlerinde, Nurdağı Belediyesi'nin AKP’li Meclis Üyesi ve müteahhidi Yunus Kaya'nın yaptığı Yaşam Konutları, Yunus Kaya Apartmanı ve CCK Apartmanı yıkıldı, yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Depremin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nurdağı'na giderek incelemelerde bulundu. Ziyaret sırasında Erdoğan'ın önünü kesen Ünal Yıldırım adlı yurttaş, "Sayın Cumhurbaşkanım, burada CCK Konutları diye bir müteahhit iş yaptı. Yaptığı konutların hepsi yerle bir oldu. En büyük zararı ilçemize CCK'den Yunus Kaya verdi. Bu kişi henüz yakalanamadı" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da vatandaşa, "Savcılık gerekeni yapıyor" diye yanıt verdi. Hakkında yakalama kararı bulunan Yunus Kaya, 23 Şubat 2023'te yurtdışına kaçmaya çalışırken Mersin'de yakalanarak gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Soruşturma kapsamında, Yunus Kaya'nın Mersin'in Erdemli ilçesinde akrabası Murat Kaya'nın yanında saklandığı, halen Kırıkkale Vali Yardımcısı olan eski Nurdağı Kaymakamı Seyfullah Ordueri tarafından Mersin'in Erdemli ilçesine getirildiği tespit edildi.t24

Maliye, gelirinden fazla harcayanların peşinde

Thu, 09 Oct 25 14:43:49 +0300

Maliye, yüksek tutarda harcama yapıp düşük gelir gösterenlerden özel gider bildirimi isteyecek. Açıklanamayan harcamalar vergiye tabi tutulacak. Daha önce lüks yatların ÖTV’sini, yüzde 0’dan yüzde 8’e çıkaran Hazine ve Maliye Bakanlığı, ardından özel jetleri incelemeye almıştı. Şirketler adına alınan ve kişisel kullanım amacıyla tercih edilen jetlerden Türkiye'de 161 tane bulunduğu belirtilirken, Bakanlık, bu jetlerin giderlerinin işletme hesabına yazılıp yazılmadığını ve olası vergi kayıplarını araştırdığı ifade edilmişti. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu kez, gelirine oranla çok yüksek harcama yapan veya hiç gelir beyan etmeyen kişileri mercek altına aldı. Harcamaları, beyan edilen gelirle açıklanamayan kişilerden bu fark üzerinden gelir vergisi alınacak. 873 bin TL gelire 72 milyon harcama Hürriyet gazetesinden Neşe Karanfil'in haberine göre örneğin, 873 bin TL kira geliri beyan eden bir kişinin aynı yıl içinde 25 milyon TL’lik ev aldığı ve 47 milyon TL’lik kredi kartı harcaması yaptığı tespit edildi. Bu tür uyumsuzluklar vergi incelemesine konu oluyor. 599 bin TL gelir beyan eden bir kişinin aynı yıl içinde 118 milyon TL’lik gayrimenkul, 3.4 milyon TL’lik araç aldığı ve 44 milyon TL’lik kredi kartı harcaması yaptığı tespit edildi. Bu tür gelir-harcama uyumsuzlukları, Maliye’yi yeni bir denetim çalışması başlatmaya yöneltti. Hazine ve Maliye Bakanlığı, gelir-harcama uyumsuzluklarını tespit etmek için denetimlerin yanı sıra yasal düzenleme hazırlıkları da yapıyor. Uyumsuzluk tespit edilen kişilerden açıklama istenecek, belgelerle harcamaların kaynağı gösterilebilecek. Süresinde açıklama yapmayanlara vergi ve katlamalı ceza kesilecek; hiç açıklama yapmayanlar ise vergi incelemesine alınacak. T24

Basketbol Süper Ligi'nde 3. haftanın maç programı

Thu, 09 Oct 25 14:43:09 +0300

Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi'nde 3. hafta, yarın oynanacak tek maçla başlayacak. Haftanın açılış mücadelesinde Beşiktaş GAİN, Onvo Büyükçekmece Basketbol ile karşılaşacak. Beşiktaş GAİN Spor Kompleksi'ndeki maçta hava atışı, saat 19.00 yapılacak. Türkiye Basketbol Federasyonunun açıklamasına göre ligde 3. haftanın programı şöyle: Yarın: 19.00 Beşiktaş GAİN-Onvo Büyükçekmece Basketbol (Beşiktaş GAİN Spor Kompleksi) 11 Ekim Cumartesi: 13.00 Bahçeşehir Koleji-Mersinspor (Sinan Erdem) 15.30 TOFAŞ-Türk Telekom (TOFAŞ) 18.00 Trabzonspor-Bursaspor Basketbol (Hayri Gür) 12 Ekim Pazar: 13.00 Anadolu Efes-Yukatel Merkezefendi Belediyesi Basket (Turkcell Basketbol Gelişim Merkezi) 15.30 Fenerbahçe Beko-Karşıyaka (Ülker Spor ve Etkinlik) 18.00 Aliağa Petkimspor-Galatasaray MCT Technic (Enka) 13 Ekim Pazartesi: 19.00 Glint Manisa Basket-Esenler Erokspor (Muradiye) t24

Liderlik koltuğunda Galatasaray yer alıyor

Thu, 09 Oct 25 14:42:25 +0300

Futbol kulüplerinin performansını istatistiklerine göre değerlendiren Euro Club Endeksi (ECI), Süper Lig'in şampiyonluk tahmini açıkladı. Trendyol Süper Lig’de 8 hafta geride kalırken, liderlik koltuğunda Galatasaray yer alıyor. Sarı-kırmızılı ekip, topladığı 22 puanla en yakın takipçisi Trabzonspor’un 5 puan önünde bulunuyor. Futbol veri sitesi Euro Club Index, ligin geri kalanına ilişkin şampiyonluk tahminlerini paylaştı. Analize göre takımların sezon sonunda ulaşacağı puanlar ve olası sıralama da açıklandı: Süper Lig'deki 22 puanıyla lider olan Galatasaray'ın şampiyonluk oranını yüzde 83.4 olarak açıklayan Euro Club Index, 16 puanlı Fenerbahçe'ye bu oranı yüzde 15 olarak verdi. Beşiktaş'ın şampiyonluk oranı yüzde 0.9 olarak açıklarken 17 puanlı Trabzonspor'un oranı ise yüzde 0.5 oldu.t24

‘Genetik testler kanser tedavisinde giderek önem kazanıyor’

Thu, 09 Oct 25 14:41:21 +0300

Genetik testlerin kanser tedavisinde giderek önem kazandığını söyleyen Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Atakan Topçu “Her kanser hastasının genetik kodu farklıdır; bu kodu çözmek en doğru tedaviyi belirlemek için gerekmektedir” dedi. Kanserle mücadelede geleneksel tedavi yaklaşımlarının artık yerini hastanın genetik yapısına göre şekillenen, kişiye özel stratejilere bıraktığını söyleyen Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Atakan Topçu, “Tümörün genetik yapısına bakarak kişiye özel, hedefe yönelik tedaviler planlayabiliyoruz” diye konuştu. Doç. Dr. Topçu, “Kanser sadece hangi organdan çıktığıyla değil, hücredeki genetik mutasyonlarla da tanımlanıyor. Bu mutasyonları tespit etmek, hücresel düzeyde özgü tedavi seçmemize olanak sağlıyor” dedi. Doç. Dr. Topçu, her hastada genetik test yapılmadığını, bazı erken evre hastalarda ve özellikle ileri evre hastalarda ve standart tedaviye yanıt vermeyenlerde bu testlerin istendiğini belirtti. Özellikle akciğer, meme, prostat, over gibi kanser türlerinde genetik testlerin kullanımının yaygınlaştığını söyleyen Doç. Dr. Topçu, “Bu testler sayesinde bazı mutasyonlar tespit edilirse, hastalara kemoterapi yerine ağızdan alınan ilaçlarla uzun süreli kontrol sağlanabiliyor” ifadelerini kullandı. Genetik testler sayesinde kanser hastalarına ‘kişiye özel’ tedavi planı oluşturmanın mümkün olduğunu ifade eden Doç. Dr. Topçu, “Önemli olan doğru hastaya, doğru zamanda, doğru testi yapmaktır” diyerek sözlerini tamamladı. Cumhuriyet

Çok sayıda tekstil fabrikası kapandı

Thu, 09 Oct 25 11:00:14 +0300

Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, özellikle Uzakdoğu'dan yapılan ithalatın tekstil sektöründe birçok fabrikayı sıkıntıya soktuğunu belirterek, "Tekstil de çok kapanan fabrika var" dedi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Tekstil Sektör Kurulu Başkanı da olan Konukoğlu, 2005 yılında "tekstil ihracatı arttı gibi gözükse de geçen yılın tekstil sektörü yönünden hiç de iyi geçmediğini" söyledi. 2005 Tekstil sektörü açısından kötüydü Konukoğlu, 2005 yılında tekstil ihracatının yüzde 6.5 artışla 4 milyar 861 milyon dolar olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi: 'Tekstilci içi kan ağlayarak ve zarar ederek ihracat yaptı. Tekstilde her ne kadar ihracat arttı gibi gözüküyorsa da bu artışın bir bölümü ara malın Türkiye'ye ithalatından dolayı oldu. Türkiye'deki iplik fabrikaları ve dokuma fabrikaları şu anda çoğu zor durumda. Ama, bir gerçek varsa ihracat arttı. Bunu taktir etmek lazım. Ama, bu tamamen tekstilcilerin gayreti ve fedakarlıktan ile oldu özverileriyle arttı." İthal ara mal sıkıntı yarattı Döviz kuru ile birlikte Uzakdoğu'dan yapılan ithalatın sektörün olumsuzluk yaşamasında etkili olduğuna işaret eden Konukoğlu, Çin, Hindistan, Pakistan ve Türk Cumhuriyetlerinden gelen iplik, kumaş, ve ara malların Türkiye'deki çok fabrikayı sıkıntıya soktuğunu kaydetti. "İhracata baktığınız zaman geçmiş yıllara nazaran yüksek. Tekstilcinin işinin çok iyi olması lazım. Ama, buna rağmen ara malları çok ucuza girdiği için Türk sanayicisini baltalıyor" diyen Konukoğlu, "Bugün Türkiye’de pamuğunu alamadığınız fiyata kumaş girerse, iplik girerse bu maliyetin altından Türkiye nasıl kalkacak? Çünkü, ithalat serbest. Tamam her şey serbest de Türk sanayicisi nereye kadar gidecek?" sorusunu yöneltti. Enerji ve yan girdiler maliyeti yükseltiyor Ülkede enerjinin, yan girdilerin ve işçiliklerin dolar bazında yükseldiğine dikkat çeken Konukoğlu, ihracatçının ise dolar bazında fiyatının geriye gittiğini, müşteriyi kaçırmamak için ihracat yapıldığını söyledi. Tekstil sektörünün durumunun kötü bir noktada olduğunu yineleyen Konukoğlu kapanan çok fabrika olduğunu bildirdi. Firmalar kapanıyor ya da kapasiteyi düşürüyor Konukoğlu şunları kaydetti: "Kapanan ve tamamen kapatmayıp kapasiteyi düşüren firmalar var. Eski fabrikalardan kapananlar daha fazla. Yeni fabrikalardansa daha az. İnsanlar mümkün olduğu kadar senelik izinlerle geçiştiriyor. Türkiye'de hakikaten her konu çok güzel gidiyor. Ekonomi çok güzel gidiyor. Türkiye çok güzel gidiyor. Tekstilde ihracat çok güzel gidiyor, ama bu ihracat tamamen tekstilcinin fedakarlığı ile giden ihracat. Tekstilcinin para kazandığı kanaatinde değilim." İthalatın gözden geçirilmesi lazım Alınması gereken önlemlerden de bahseden Konukoğlu, kurdan daha önemlisinin ithalatın bir an önce gözden geçirilmesi olduğunu söyledi. Konukoğlu, "Bilhassa tekstildeki ithalatın gözden geçirilmesi lazım. Çünkü, tekstil her gün biraz daha geriliyor. Türkiye olarak emek yoğun sektörlere ihtiyacımız var. Bu kadar ithalatın gelmesi Türk tekstilinin baltalanması demek ve bu baltayı her gün yiye yiye bir gün bu tekstil çok azalacak" görüşünü dile getirdi. Yenileme yatırımı 60 milyon dolar Türk tekstilinin buğday ambarı gibi "işçi ambarı" olduğunu vurgulayan Konukoğlu, sektörde yeni işçi alımları pek olmadığını, kadrolarda gerileme yaşandığını kaydetti. Konukoğlu anti damping yasaları çalışmasına rağmen ithalatın önüne bir türlü geçilemediğini ifade ederken Türkiye'nin Uzakdoğu ülkelerine kota koyabileceğini belirtti. Türkiye'de tekstilin uzun yıllar devam edeceğini dile getiren Konukoğlu şunları söyledi: "Tekstil hiç bitmez. Ölüye de gerek, diriye de gerek. Ama şu anda enerji ve işçilikteki anormal yükselişlerden, doların da son 3 yıldır geri saymasından dolayı tekstil ithalatı patladı. İthalat patladığı için Türk tekstili zorda. Yoksa, ihracatı çok güzel. Türkiye'nin yaptığı malı artık kolay kolay Uzakdoğu yapamaz. Biz kaliteli malı ihraç ediyoruz." Bu seneki artış biraz zor Sanko Holding olarak tekstilde yenileme yatırımı yaptıklarını ve teknolojiyi geliştirdiklerini açıklayan Konukoğlu, 2006'da da 60 milyon dolarlık yenileme yatırımları olacağını ve yarım kalmış yatırımlarını tamamlayacaklarını belirtti. 2006 yılının ilk üç ayına kadar tekstil sektöründe durumun bu şekilde gideceğini, ondan sonraki gelişmelerin konjonktüre bağlı olduğuna işaret eden Konukoğlu. "İhracatta artık çok büyük artışlar beklemiyorum. Bu seneki artış biraz zor. Yüz de 5'i, 10'u zor bulur. İnşallah tekstil bizi utandırır" diyerek sözlerini tamamladı.

Müzeyi 40 bin kişi ziyaret etti

Thu, 09 Oct 25 10:59:42 +0300

Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Çelebi, Zeugma mozaiklerinin de sergilendiği Gaziantep Müzesini 2005 yılında 40 bin kişinin ziyaret ettiğini söyledi. Hedef 100 bin kişinin ziyaret etmesini sağlamak Çelebi 2004 yılında Gaziantep Müzesini ziyaret edenlerin sayısının 20 bin olduğunu belirterek. "Bu sayı 2005 yılında yüzde 100 oranında artarak 40 bine ulaştı. Üstelik müzemiz 2005 yılında Haziran ayına kadar kapalı idi. Yani, ziyaretçi sayısı bir önceki yıla göre 6 aylık bir sürede yüzde 100 oranında arttı. Hedefimiz bu sayıyı 2006 yılında 100 bine çıkartmak" dedi. Müzeye, yabancı ziyaretçilerin de ilgisinin arttığına dikkat çeken Çelebi. "2004 yılında Gaziantep Müzesini 3 bin 800 yabancı turist ziyaret ederken, bu sayı 2005 yılında 6 bine çıktı" diye konuştu. Çelebi, 2004 yılında Yesemek Açık Hava Müzesini 4 bin 300 kişi ziyaret ederken bu sayının 2005 yılında 5 bin 400'e, Gaziantep Etnografya Müzesinin ziyaretçi sayısının ise 6 bin 100'den 6 bin 700'e yükseldiğini belirtti. Müzelere gelen ziyaretçi sayılarını arttırmak için yoğun bir çalışma içinde olduklarını kaydeden Çelebi, şöyle konuştu: "23 Haziran 2005 tarihinde hizmete giren Gaziantep Müzesinde, 100 bine yakın tarihi eser yer alıyor. Bu tarihi eserler içeri sinde, Zeugma Antik Kentinden çıkartılan mozaikler önemli bir yer tutuyor. Zeugma'nın yurtiçinde ve yurtdışında iyi tanıtılması, ilimizde, tarihi ve kültürel bilinçlen meye katkı sağladı. Artık, Gaziantep’e gelen yerli ve yabancı turistler, ilimizin ve bölgenin tarihi ve kültürel değerleri hakkında daha geniş bilgi sahibi olabilmek için müze ziyaretlerine önem vermeye başladılar. Müzelere gelen ziyaretçi sayılarındaki artışın kültürel bilinçlenmenin arttığını göstermesi bakımından da son derece önemli. İki üç yıl öncesine kadar Gaziantep'e gelen turistler, daha çok yemek için gelirlerdi. Ancak, son yıllarda bu durum değişti, Gaziantep, müzelerin yanı sıra Zeugma Antik Kenti, Yesemek Açık Hava Müzesi ve Rum Kale gibi tarihi mekanları sayesinde kültür turizminde önemli bir merkez olma yolunda ilerlemeye başladı." Çelebi, 2006 yılında özellikle öğrencileri, belediyelerle işbirliği yaparak, müze ve ören yerlerine ücretsiz olarak taşımak istediklerini söyledi.

Kalenin restorasyonu ihaleye çıkarıldı

Thu, 09 Oct 25 10:59:11 +0300

Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Gaziantep Kalesinin rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri yapımı hizmet alımı işini ihaleye çıkardı. İhale, 30 Ocak 2006 tarihinde saat 14.00 de Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde “açık ihale usulü" ile gerçekleştirilecek. Toplam 120 günlük süreyi kapsayacak olan işin ihalesine sadece yerli firmalar katılabilecek. Proje hizmeti işi ihalesine katılmak isteyenler teknik şartnameyi, mesai saatleri içinde, Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünden görebilecekleri gibi, aynı yerden bedeli karşılığı temin edebilecekler. Teknik şartnameye göre hazırlanacak olan teklif mektupları ise ihale günü, ihale saatine kadar yine aynı adrese götürü bedel üzerinden verilecek. Buna göre ihale sonucu ihale yapılan istekli ile toplam bedel üzerinden götürü bedel sözleşmesi imzalanacak. Katılımcılar teklif ettikleri bedelin yüzde 3’ünden az olmamak üzere kendi belirleyecekleri tutarda geçici teminat verecekler.

Balık tavan yaptı

Thu, 09 Oct 25 10:58:43 +0300

Kuş gribi korkusuyla tavuk yemekten vazgeçenlerin balığı tercih ettiği, son günlerde balık satışlarının yüzde 60-70 oranında arttığı açıklandı. Kuş gribi balık satışlarını artırdı 35 yıldır balıkçılık ile uğraştığını söyleyen Hüseyin Çelikkol, balık satışlarında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 60-70 oranında artış olduğunu belirtirken, “Balık satışları en fazla karlı havalarda gerçekleşirdi. İlimizde balık olmadığı için sanki çok soğuk günlerin dışında balığın bayat olacağı yönünde bir inanış vardı. Bu nedenle karlı havaların dışında balık satışları hep aynı oranda gerçekleşirdi. Ancak kuş gribi hastalığının yurt genelinde artmasıyla birlikte kentimizde balık satışları beklentimizin üzerinde bir artış gösterdi” dedi. Artan ilgi karşısında balık çeşitleri yetersiz kalıyor Haftada yaklaşık 50 kilogram balık satarken bir anda 120 kilogramın üzerinde balık satmaya başladıklarını söyleyen Çelikkol, “Balık satışlarında gözle görülür oranda bir artış var. Balığa olan talepten dolayı siparişlerimiz yetersiz kalıyor" diye konuştu. İzmir hamsisi yok satıyor Balıkçılar, fiyatının ucuzluğundan dolayı en çok İzmir hamsisinin rağbet gördüğünü belirtirken onu, palamut’un izlediğini söyledi. En az sattıkları deniz ürününün kalamar olduğunu söyleyen balıkçılar, en ucuz balığın en çok satılan balık olduğunu sözlerine ekledi.

Emlak Vergisi yatırmak bir işkence haline mi geldi?...

Thu, 09 Oct 25 10:40:38 +0300

Emlak ve Arsa vergi şefi kimseye yardımcı olmuyor, işin arap saçına dönmesi için elinden geleni yapıyor. Emlak ve arazi vergisini yatırmak isteyenler şaşkın, 1500-2000 lira ödeyerek aracılara beyanname dolduruluyor. Bir süre önce başkan vekili Asım Özsöyler tarafından yapılan yazılı açıklamada emlak ve arsa vergilerinin belediyeye yatırılmasında vatandaşlara her türlü kolaylığın sağlanacağı, bunun için belediyede bir büro kurulduğunu bildirmişti. Vatandaşlara yardımcı olmak, vergilerini nasıl yatıracaklarını, beyannamelerini nasıl dolduracaklarını öğrenip yurttaşlara ulaştırmak amacıyla Belediye Emlak ve Arsa vergi şefliğine uğradık. Uğradığımıza bin pişman olduk. Bu durumu gören oradaki yurttaşlar şunları söylediler: “Arsa ve emlak bürosunda vatandaşlara böyle mi yardım yapılacak? Herkesin öğrenmesi için gazetelere bilgi vermeyen şube, vatandaşa nasıl yardım eder? Bunlar önüne gelene hakaret edip, vergi yatırmaması için çalışıyorlar. Bunlar kendi kendilerine yardımdan aciz. Beceriksizliklerinin cezasını da biz arsa ve emlak sahipleri çekeceğiz. Üç aya kadar inşallah beyannamelerimizi verir, cezadan kurtuluruz.” Belediye arsa ve emlak vergi bürosunun durumu yürekler acısı. Vatandaş bilgi isteyince kimse bir şey bilmediğinden “Başkandan izin alın, öyle söyleyelim” diyorlar. Bu sözler de vatandaşların gülüşmelerine ve alay konusu edilmesine neden oluyor. Belediye arazi ve emlak bürosunda işler şimdilik arap saçına döndü. Bakalım sonuç ne olacak? İlgililer buranın şefi İsmail Akar'ı alıp, yerine bilgili, güler yüzlü birini oturtacak mı? Yoksa işler öylece terkedilecek mi, merak ediliyor.

Sabahları Başkarakol, Kırkayak ve Vilayet çevresini simsiyah kömür bulutları kaplıyor

Thu, 09 Oct 25 10:40:05 +0300

Ciddi tedbir alınmayacak mı? Şehrimizde hava kirliliğinin önlenmesi için ciddi tedbirler alınmadı. Yetkililer zaman zaman yaptıkları uyarı açıklamalarıyla yetindiler. Bunlara da pek uyan görülmedi. Konuyla ilgili olarak gazetemize şikayetlerini ulaştıran vatandaşlar şunları söylediler: “Allah rızası için bir yetkili sabahleyin saat 5 veya 6 da Başkarakol'a, Kırkayak'a ve Vilayet konağının bulunduğu yerlere uğrasınlar ikinci günü hanımları kendilerini evlerine koyarlarsa biz hiçbir şey istemiyoruz. Solunum yaparken ağızlarına burunlarına dolacak kömür tozundan, dumandan kime ne söylerlerse söylesinler. Yoksa bu işin halledileceği yok. Şehir günden güne kirleniyor. Devlet önce tedbiri kendisi almalı, örnek olmalı. Ondan sonra da vatandaştan istemelidir. Şimdiden kirlilik bu halde iken, birkaç yıl sonra yeni yapılan apartmanlar kömürle ısıtılınca halimiz ne olur o zaman görürüz.”

Sınır köylerine sağlık hizmeti götürüldü

Thu, 09 Oct 25 10:39:32 +0300

Kilis sınır köylerine sağlık hizmetleri götürüldü. Sınırdaki 20 köye giden sağlık ekipleri vatandaşların tamamını sağlık taramasına tabi tuttu. Sağlık tarama ekibinde, 3 dahiliyeci, diş tabibi, göz tabibi ile 3 veteriner görev yapıyor. Köylerde 7278 vatandaşımız sağlık taramasına tabi tutuldu. Ayrıca Kızılay tarafından yoksul yurttaşlara gıda ve giyecek yardımı yapıldı. Çocuk mütehassısı doktorlar çocukları muayene etti, hemşireler ve sağlık memurları da taramalarda yardımcı oldu.

Silah teslim affı bitti

Thu, 09 Oct 25 10:39:03 +0300

3250 sayılı silahların teslimiyle ilgili af yasasının süresi 3 martta sona erdi. Yasadan yararlanmak isteyen yurttaşlar 1575 av tüfeği, 1099 mermi, 97 tabanca, 9 mavzer, 3 Raleşinkef Rus yapısı otomatik tüfek, 3 el bombası, 4 dinamit lokumu kapsülü teslim ettiler. Bu süre içinde ayrıca 2 kama, kılıç ve diğer kesici maddeler de teslim edildi. Silahların bir kısmı bizzat güvenlik görevlilerine teslim edildi, bir kısmı da tarlaya atılarak alınması için haber verildi.

Kasaplara keçi eti nereden geliyor?

Thu, 09 Oct 25 10:38:34 +0300

Mezbahalarda kesilmez, ama kasaplarda bulunur İlgililer tarafından verilen bilgilerden öğrenildiğine göre, son bir ay içinde Et ve Balık Kurumu mezbahasında keçi kesimi yapılmadı. Buna karşılık kasaplarda keçi eti satıldığı söyleniyor. Keçi etinin kasaplara nereden, nasıl geldiği ve satıldığı merak ediliyor. Belediye Veteriner Müdürlüğü yaptığı yazılı açıklamada son bir ay içinde 81 bin adet koyunun kesiminin yapılarak şehir içinde tüketildiğini bildirdi. Koyun kesimine ilaveten 27 sığır kesimi yapıldı. Yurt dışına ihraç edilmek üzere 57 bin 135 koyun muayene edildi, sağlıklı olduğu belirlendi. İhraç edilen canlı hayvan arasında 295 keçi ile 36 da sığır bulunuyor. Bir ayda toplam 68 bin 887 hayvanın ihracatı yapıldı. Belediye ekipleri bozuk 500 kilogram balıkla 40 kilo koyun etini sağlığa zararlı olduğu için imha etti.

Sigarayı bırak kampanyası

Thu, 09 Oct 25 10:38:01 +0300

Gaziantep'te gazetemizin başlattığı sigarayı terk kampanyası genişliyor Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in sigarayı terk etmek için açtığı kampanyanın ilk icraatçısı Gaziantep'te gazeteniz SABAH mensupları oldu. Konuyla ilgili yemekli töreni daha önce vermiştik. Gazetemizin başlattığı sigarayı terk etme kampanyasına kısa bir süre sonra Sağlık Müdürlüğü personeli de katılmıştı. Sigarayı bırakma kampanyasının tüm ile yayılması amacıyla Vali Abdülkadir Aksu başkanlığında bugün saat 15.30 da vilayet toplantı salonunda tüm yetkililerin ve Belediye temsilcilerinin katılacağı bir toplantı yapılacak. 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanmakta olan Yeşilay Haftası nedeniyle başlatılan kampanyanın resmi kuruluşlarda çalışanlar arasında başarılı olacağı ifade ediliyor. Serbest çalışan yurttaşlar arasında sigarayı terk edenlerin son günler de bir hayli arttığı gözleniyor. Bilindiği gibi sigara sadece vücutta çeşitli tahribatlar yaparak başta kanser olmak üzere hastalıklara sebep olmakla kalmıyor, dar gelirli aileler için bir de maddi yıkım oluyor.

‘Kurtuluş savaşında Fransızlar bile bu kadar toprağı işgal edememişti’

Wed, 08 Oct 25 18:47:00 +0300

Bugüne kadar birçok arazi satan Şahinbey Belediyesi’nin 150 arsayı satılığa çıkaracak olması tepkiyle karşılandı… “Satılacak bu arsaların ada ve parsel bilgileri meclise getirildi, ama arsanın imar durumu, yüz ölçümü, tahmini bedelleri konusunda hiçbir şekilde bilgi verilmedi. Bu durum şeffaf belediyecilikten çok uzak bir yönetim anlayışı. Anlıyoruz ki gizli tutulmak istenen bu süreç Antep halkından gizleniyor” Türkiye’nin en büyük belediyeleri arasında yer alan Şahinbey Belediyesi, kamuya ait arazileri satmaya doymuyor. Bugüne kadar birçok araziyi satan Şahinbey Belediyesi, 150 araziyi açık satış yöntemiyle satma hazırlanıyor. Bu arsaların, imar durumu, tahmini bedelleri gibi konularda belediye meclis üyelerine bilgi verilmedi. Gayrimenkul belediyeciliği bu şehre yapılan en büyük kötülük Büyükşehir Belediyesi CHP Grup Sözcüsü ve CHP Şahinbey Belediye Meclis Üyesi Hasan Şencan, ‘’ ‘Şahinbey Belediyesi, aldığı meclis kararıyla Şahinbey ilçesinde bulunan 150’den fazla araziyi satma kararı aldı. Kurtuluş savaşında Fransızlar bile bu kadar toprağı işgal edememişti. Şehir plancılığından uzak, bilimsel temellere dayanmayan gayrimenkul belediyeciliği bu şehre yapılan en büyük kötülük’’ şeklinde konuştu. Belediye bu yanlış politikadan bir an önce dönmeye davet ediyoruz ‘AKP’li Şahinbey Belediyesi, yeni bir skandala imza atarak 150’den fazla arsayı satmaya hazırlanıyor’ diyen Şencan, ‘’Son yıllarda binlerce arsa bu şekilde elden çıkarılacak birileri zengin ediliyor. Yoksulluğun tavan yaptığı, insanların açlık sınırın altında yaşamını idame ettirdiği hatta binlerce insanın evine ekmek götürmekte zorlandığı Antep’te, Şahinbey Belediyesi, tüyü bitmemiş yetimin hakkını birilerine peşkeş çekmeye devam ediyor. Belediye bu yanlış politikadan bir an önce dönmeye davet ediyoruz’’ dedi. O arsalarda tüyü bitmemiş yetimin bile hakkı var Halkın arsalarının birer birer satıldığını dile getiren Şencan, ‘’Satılacak bu arsaların ada ve parsel bilgileri meclise getirildi, ama arsanın imar durumu, yüz ölçümü, tahmini bedelleri konusunda hiçbir şekilde bilgi verilmedi. Bu durum şeffaf belediyecilikten çok uzak bir yönetim anlayışı. Anlıyoruz ki gizli tutulmak istenen bu süreç Antep halkından gizleniyor. Hani şeffaf belediyecilik nerede kaldı. Vatandaşımızın bu arsaların kimlere verildiğini bilmeye hakkı var. Çünkü o arsalarda tüyü bitmemiş yetimin bile hakkı var’’ ifadelerini kullandı. CHP olarak, her zaman halkımızın yanındayız, bundan sonrada olmaya devam edeceğiz Yapılan etkinliklerle, organizasyonlarla ve dağıtılan hediyelerle halkın gözünün boyandığını kaydeden Şencan, ‘’Yapılan her türlü organizasyon halkın cebinden ve arsa satışlarından elde edilen gelirleri yapılıyor. Şahinbey ilçesinde okul, sosyal donatı olmayan mahalleler var. Satılan arsaların halkın gerçek ihtiyaçları için kullanılmasını istiyoruz. Ama durumun böyle olmadığını sağır sultan bile biliyor. CHP olarak, her zaman halkımızın yanındayız, bundan sonrada olmaya devam edeceğiz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumayı sürdüreceğiz. Bu süreçte ise vatandaşımızın bizi yalnız bırakmasın, destek versin’’ çağrısında bulundu. Haber Merkezi

184 kadın 'aile içi' cinayetlere kurban gitti

Wed, 08 Oct 25 18:45:27 +0300

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu verilerine göre bu yılın ilk dokuz ayında en az 290 kadın erkekler tarafından öldürüldü Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF), yayımladığı "Eylül 2025 Kadın Cinayetleri Raporu" ile kadına yönelik şiddetin vahim boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Rapora göre, yalnızca Eylül ayında 27 kadın erkekler tarafından katledilirken, yılın ilk 9 ayında bu sayı 290'a ulaştı. TKDF Başkanı Canan Güllü, "Katliamların rekora koştuğunu" belirterek cezasızlık sistemini, koruma mekanizmalarının yetersizliğini ve zihniyet dönüşümünün eksikliğini eleştirdi. TKDF'nin raporu, 1-30 Eylül 2025 tarihleri arasında 27 kadının erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdiğini ortaya koydu. Bu ölümlerin yanı sıra 7 şüpheli ölüm vakası da kayıtlara geçti. Rapordaki detaylar, şiddetin en çok kadınların "güvenli" sayılması gereken alanlarda yaşandığını gösteriyor: Öldürülen kadınların 17'si kendi evinde katledildi. Kadınların yüzde 48'i 19-35 yaş aralığında, yani yaşamlarının baharında öldürüldü. Cinayete kurban giden kadınların 10'u evli, 8'i bekar, 2'si ise boşanmış durumdaydı. 184 kadın 'aile içinde' öldürüldü Raporda, 1 Ocak - 30 Eylül 2025 tarihleri arasında katledilen 290 kadının bilgileri de yer aldı. 184 kadın aile içinde öldürüldü. Kadınların en çok öldürüldüğü iller sırasıyla İstanbul (43), Diyarbakır (17), İzmir (13) ve Adana (12) oldu. En sık kullanılan cinayet yöntemi ateşli silahlar oldu (147 kadın). Bunu kesici aletler (56) ve boğulma (14) takip etti. Cinayetlerin failleri arasında aile içinden erkekler (104) ve boşandığı veya boşanma aşamasında olduğu erkekler (41) başı çekiyor. Raporda ayrıca 71 kadının ölümünün "şüpheli" olduğu da belirtildi. TKDF Başkanı Güllü: "Cezasızlık Sistemi Trajediyi Açıklamaya Yeterli" TKDF Başkanı Canan Güllü, raporla ilgili yaptığı açıklamada, rakamların bir başarı değil, "kötücülüğün başarısı" olduğunu vurguladı. Güllü, özellikle evli kadınların yüksek ölüm oranlarına dikkat çekerek, 27 kadından 10'unun "evlerinde mutlu olmak adına evlendikleri eşleri tarafından katledildiğini" ifade etti. Güllü, kadına yönelik şiddetin rutinleşmesini sağlayan nedenleri şöyle sıraladı:- Kanun var, kanunla beraber hukuki uygulamadaki cezasızlık sistemi, koruma ve önleme alanındaki mekanizmalarının yetersizliği, zihniyetin dönüşmemiş olması kadına karşı şiddetin rutin bir hale gelmesi, İstanbul Sözleşmesi sonrası yaşadığımız trajik olayların bir bütününü izah etmeye yeterli. Güllü ayrıca, ateşli silahlarla işlenen cinayetlerin fazlalığı nedeniyle bireysel silahsızlanma konusunda kamu kurumlarını uyararak, bu konunun acilen dikkate alınması gerektiğini belirtti.t24

Antep’te 3 işçi yaşamını yitirdi

Wed, 08 Oct 25 18:44:37 +0300

Eylül'de 206 işçi çalışırken öldü Eylülde çalışırken hayatını kaybedenlerin 9’u çocuk (3'ü 14 yaşının altında), 14’ü kadın, 9’u da mülteci/göçmen işçilerdi. Sadece 1 işçinin sendika üyeliği vardı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin aylık olarak raporlaştırdığı iş cinayetleri bilançosuna göre eylülde her gün neredeyse 7 işçi çalışırken iş cinayetlerinde öldü. Bu ayda en az 206 işçi hayatını kaybetti. İşçilerin 64’ü sanayi, 49’u tarım, 49’u hizmet ve 44’ü inşaat sektöründe çalışıyordu. İSİG Meclisi’nin eylül bilançosunun açıklanmasıyla 2025’in ilk dokuz ayında iş cinayeti sayısı 1566’ya (Ocak 180, Şubat 124, Mart 159, Nisan 156, Mayıs 178, Haziran 164, Temmuz 207, Ağustos 192) ulaştı. 9 çocuk, 14 kadın, 9 mülteci/göçmen işçi Eylülde çalışırken hayatını kaybedenlerin 9’u çocuk, 14’ü kadın, 9’u da mülteci/göçmen işçilerdi. Ayrıca ölen işçilerin sadece 1’inin sendika üyeliği vardı. Ölen çocuklar tarım, ticaret, gıda ve metal işkollarında çalışıyordu. 3’ü yasal olarak çalıştırma yaşı olan 14 yaşının altındaydı. 17 yaşındaki Yağız Yıldız da Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) İzabe ve Haddecilik Alanı 11.sınıf öğrencisiydi. Staj yaptığı Karabük Demir ve Çelik İşletmeleri (Kardemir) Kontinü Kütük Haddehanesi’nde hurda sarma makinesi üzerine devrildi. Eylül ayında Türkiye’nin 59 şehrinde ve yurtdışında beş ülkede (kısa vadeli çalışmak için gidilen veya Türkiye menşeili şirketlerde çalışan) iş cinayeti gerçekleştiğini tespit ettik: 20 ölüm İstanbul’da; 10 ölüm Antalya’da; 9’ar ölüm Diyarbakır ve Tekirdağ’da; 8 ölüm İzmir’de; 7’şer ölüm Hatay ve Trabzon’da; 6’şar ölüm Aksaray, Denizli, Mersin ve Şanlıurfa’da; 5’er ölüm Ankara, Manisa ve Sakarya’da; 4’er ölüm Çorum, Malatya ve Osmaniye’de; 3’er ölüm Afyon, Edirne, Erzurum, Gaziantep, Isparta, Kahramanmaraş, Kastamonu, Niğde, Rize ve Zonguldak’ta; 2’şer ölüm Adıyaman, Ağrı, Artvin, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Giresun, Iğdır, Kocaeli, Konya, Muğla, Nevşehir, Ordu, Samsun, Tokat, Yalova ve Irak’ta; 1’er ölüm Adana, Amasya, Bartın, Çankırı, Düzce, Hakkari, Karabük, Kayseri, Kırklareli, Mardin, Siirt, Sinop, Şırnak, Uşak, Yozgat, Almanya, İspanya, Liberya ve Ukrayna’da meydana geldi. İSİG raporu

Antep’te üretilen yoğurttan nişasta ve bitkisel yağ çıktı!

Wed, 08 Oct 25 18:43:05 +0300

Bakanlık taklit-tağşiş ve sağlığı tehlikeye düşürecek gıdalar listesini yayınlamaya devam ediyor. Yayınlanan son listede bir markanın yoğurdun içine bitkisel yağ ve nişasta karıştırdığı ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığı gıdada taklit ve tağşiş yapan markaları ifşa etmeye devam ediyor. Listeye son eklenen firmanın sattığı yoğurtta nişasta ve bitkisel yağ tespit edildi. Gaziantep'in Oğuzeli ilçesinde tespit edilen bu hileli yoğurdun markası bakanlığın listesinde ifşa edildi. Bakanlığın son denetimlerine göre, "ENDAMINOĞULLARI SÜT ÜRÜNLERİ GIDA İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ" ne ait "ENDAMOĞLU" markalı yoğurdun içinden "bitkisel yağ ve nişasta" çıktı. T24

İktidar ve sermaye işsizi ağır koşullarda çalışacak ucuz işgücü olarak görüyor

Wed, 08 Oct 25 18:42:32 +0300

KESK Dönem Sözcüsü İsmet Karatay, ‘’İktidar ve sermaye milyonlarca işsizi her türlü kötü ağır koşullarda çalışacak ucuz işgücü olarak görüyor. Çalışma yaşamının dışında tutulan her bir kişi hali hazırda çalışan işçilerin, emekçilerin de insan onuruna yakışır bir iş kavramından uzaklaşması anlamına geliyor’’ dedi. Kamu emekçilerinin TİS kazanımları dahi kayyım atanan belediyelerde yok sayılıyor Siyasi iktidarın yarattığı baskı koşullarında artık çalışanlar bakımından dahi iş güvencesi bulunmadığına dikkat çeken Karatay, ‘’Kayyım atanan belediyelerde izlenen politikalar sürgünler, görevden almalar veya işten çıkarmalarla sonuçlanıyor. Yerel yönetimlerdeki kamu emekçilerinin TİS kazanımları dahi kayyım atanan belediyelerde yok sayılıyor. Dahası, bu tür uygulamalar norm haline getiriliyor’’ ifadelerini kullandı. Türkiye’de işçiler, emekçiler hak ettiği ücreti alamıyor İnsan onuruna yakışır işlerde çalışabilmek için öncelikle yeterli ve nitelikli istihdamın sağlanması gerektiğini kaydeden Karatay, ‘’ 30 Eylül’de TÜİK’in açıkladığı yüzde 8,5 resmi rakamlar bile işsizliğin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Fakat biz gerçek rakamın TÜİK’in bu manipüle edilmiş verilerinin çok üstünde olduğunu biliyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de işçiler, emekçiler hak ettiği ücreti alamıyor. Geçtiğimiz Ağustos ayında tamamlanan TİS görüşmelerinin sonucu 4 milyon kamu emekçisi ve 2,5 milyon emekli bakımından maalesef yine yoksulluk ve sefalet oldu’’ açıklamasını yaptı. KESK olarak işyerlerinde, sokaklarda ve alanlarda mücadelemizi yürüteceğiz Karatay, ‘’Türkiye’de mevcut durumda ortalama kamu emekçisi maaşı ise emekli aylığına yansıtılmayan 18 bin 682 TL ilave seyyanen ödenek dahil ortalama 52 bin TL yani yoksulluk sınırının neredeyse yarısı civarında seyrediyor. Önümüzdeki günlerde TBMM’de 2026 bütçesinin görüşmeleri başlayacak. 2026 bütçesinde işçiler ve emekçilerin taleplerinin yer bulması için KESK olarak işyerlerinde, sokaklarda ve alanlarda mücadelemizi yürüteceğiz’’ şeklinde konuştu. Türkiye 10 yıldır üst üste sendikal hakların en kötü olduğu ülkeler arasında ‘İşsizlik yüksek, ücretin düşük olduğu koşullarda sendikal hak ve özgürlüklerin de baskı altında olması kaçınılmaz’ diyen Karatay, ‘’ITUC’un her yıl Haziran ayında açıkladığı Küresel Haklar Endeksine göre Türkiye maalesef 10 yıldır üst üste sendikal hakların en kötü olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Benzer şekilde, ILO raporları da başta örgütlenme özgürlüğü olmak üzere sendikal hakların kullanımıyla ilgili ciddi ihlaller olduğuna dikkat çekiyor’’ değerlendirmesinde bulundu. Tüm sorunların kadın kamu emekçileri bakımından daha ağır bir biçimde yaşandığını her platformda dile getirdiklerini sözlerine ekleyen Karatay, ‘’İşsizlik, ücret eşitsizliği, ağır çalışma koşulları, mobbing vb. konular kadın emekçilerin yaşamını derinden etkiliyor. Bakımdan, ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesinin onaylanması ve işyerlerinde cinsiyet eşitliğinin sağlandığı çalışma koşulları oluşturulması gerekiyor. Sonuç olarak, insan onuruna yakışır iş kavramının istihdam, çalışma koşulları, ücret ve sendikal haklar boyutunun olduğunun farkındayız. ITUC’un da dikkat çektiği gibi tüm bu alanlar ile demokrasi arasında sıkı bir bağ bulunuyor. Demokrasi alanındaki kazanımlarımızın işçiler, emekçiler için kazanım sağlayacağını biliyoruz’’ tespitini yaptı. Haber Merkezi

Yıkılan evlerin enkazında adalet arayan halk susturuluyor

Wed, 08 Oct 25 18:40:13 +0300

EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, 6 şubat Kahramanmaraş depremlerinde büyük yıkıma uğrayan Nurdağı Kaymakamı olan şimdi ise Kırıkkale Vali Yardımcısı olarak görev yapan Seyfullah Orduer, hakkında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un cevaplaması istemiyle soru önergesi verdi. Karaca, ‘’Nurdağı’nda yüzlerce insanın can verdiği binaların müteahhidi Yunus Kaya’yı, hakkında yakalama kararı varken kaçıran kişi dönemin kaymakamıydı. Şimdi o kaymakam Seyfullah Ordueri, Kırıkkale Vali Yardımcısı olarak görevde. Bir yandan suçluyu saklayanlar terfi ediyor, diğer yandan yıkılan evlerin enkazında adalet arayan halk susturuluyor’’ dedi. Karaca, ‘’6 Şubat depremlerinde Gaziantep Nurdağı’nda AKP Meclis Üyesi ve müteahhit Yunus Kaya’nın yaptığı yaşam konutları, Yunus Kaya apartmanı ve CCK apartmanı yıkılmış, yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Hakkında soruşturma başlatılan Kaya, 23 Şubat 2023’te yurt dışına kaçmaya çalışırken, Mersin’de yakalanarak tutuklandı’’ ifadelerini kullandı. Soruşturmada Kaya’nın kaçak olduğu dönemde dönemin Nurdağı Kaymakamı, şimdinin Kırıkkale Vali Yardımcısı Seyfullah Ordueri tarafından Mersin’e götürüldüğü ve akrabası Murat Kaya tarafından saklandığının ortaya çıktığını kaydeden Karaca, ‘’Murat Kaya hakkında, ‘Suçluyu kayırma’ suçundan dava açılırken, Ordueri hakkında hiçbir işlem yapılmamış, aksine terfi ettirilerek Vali yardımcılığına atanması suçun ödüllendirilmesi olmuş’’ şeklinde konuştu. EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a şu soruları sordu: ‘’Suç işleyen bir kişiyi kaçırma kamera kayıtları ile sabit olan Nurdağı Kaymakamı ve halen Kırıkkale Vali Yardımcısı Seyfullah Ordueri hala görevinin başında mıdır? Eski Nurdağı Kaymakamı Seyfullah Ordueri hakkında açılmış bir adli ve idari soruşturma var mıdır? Varsa hangi aşamadadır? Deprem sonrası müteahhitlik faaliyetlerinde ağır ihmal veya kusuru bulunan kamu görevlilerine yönelik kaç soruşturma açılmıştır? Bu soruşturmaların kaçı sonuçlanmıştır? Sonuçları nedir? Nurdağı’nda yıkılan yaşam konutları, Yunus Kaya apartmanı ve CCK apartmanı ile ilgili bilirkişi raporlarında kamu kurumlarının sorumluluğu ne orandadır? Deprem suçlarında sorumluluğu bulunan kaç müteahhit yargılanmaktadır. Kaçı hakkında yakalama kararı bulunmaktadır?’’. Haber Merkezi

Hukukun üstünlüğünün sağlanması için siyasiler yargıdan elini çekmeli

Wed, 08 Oct 25 18:37:52 +0300

Türkiye’nin son dönemde hem siyasi hem de toplumsal açıdan zorlu bir süreçten geçtiğine dikkat çeken Pir Sultan Abdal Derneği Gaziantep Şube Başkanı Mehmet Erkek, bir an önce hukukun üstünlüğünün sağlanması ve yargının üzerindeki siyasi ellerin çekilmesi çağrısında bulundu. Zorluklar Alevi toplumu üzerinde yoğunlaşan ve derinleşen kaygılara yol açtı ‘Türkiye, son dönemlerde siyasi ve toplumsal açıdan oldukça zorlu ve çetin bir süreçten geçiyor’ diyen Erkek, bu zorlukların özellikle Alevi toplumu üzerinde yoğunlaşan ve derinleşen kaygılara yol açtığının altını çizdi. ‘’Gözlemlenen durum, Alevi yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması yerine, aksine büyük bir baskı ve asimilasyon tehdidi altına girmesi’’ açıklamasını yaptı. Çalışmalar, Alevi toplumunu asimile etme, imha etme ve kültürel olarak yok etme amacı güdüyor Erkek, ‘’Deyim yerindeyse, mevcut siyasi iktidarın farklı kollar üzerinden yürüttüğü çalışmalar, Alevi toplumunu asimile etme, imha etme ve kültürel olarak yok etme amacı güdüyor. Bu politikalar, cemevlerinin ibadethane statüsünün tanınmaması, Alevi inancının Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kontrolü altında ‘Farklı bir kültürel yorum’ olarak görülme çabası ve zorunlu din dersleri aracılığıyla Sünni inancının dayatılması gibi somut adımlarla kendini gösteriyor’’ ifadelerine yer verdi. Baskılar sonucunda Alevilerin yurttaşlar kimliklerini özgürce yaşama ve inançlarını serbestçe icra etme noktasında ciddi engellerle karşı karşıya kaldığını sözlerine ekleyen Başkan Erkek, bu durumun toplumsal kutuplaşmayı ve adaletsizlik hissini artırdığını vurguladı. Erkek, ‘’Suriye'de yapılan Alevi soykırımı, soykırımını gerçekleştiren Suriye yönetiminin lideri Dünya'nın ve Avrupa'nın bir çok ülkesinde kırmızı bülten ve başına ödül konulmuş bir teröristin ülkemiz iktidarı tarafından kırmızı halı karşılanması bizim endişelerimizi daha da artırıyor’’ şeklinde konuştu. Hukukun üstünlüğünün sağlanmasını isteyen Pir Sultan Abdal Derneği Gaziantep Şube Başkanı Mehmet Erkek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Bir taraftan Bir iç barışı süreci yaşanırken diğer taraftan aydınlara, öğrencilere, halkın oyları ile seçilen Belediye başkanlarına, bürokratlara operasyonlar düzenleniyor göz altına alınarak tutuklanıyorlar. Bu hukuksuz uygulamalar Alevi toplumunu yaralamakta ve üzmekte. Bir an önce hukukun üstünlüğü sağlanmalı yargının üzerindeki siyasi eller çekilmeli.’’ Haber Merkezi

Köyler ve yolları Allah’a emanet

Wed, 08 Oct 25 12:16:00 +0300

Bayramın ikinci günü Büyükşehir Belediyesi’nde gerçekleşen bayramlaşma töreninde köy statüsünden mahalleye geçen ve halen bir tek hizmetin götürülemediği mahallelerin sorunları konuşuldu. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in de katıldığı bayramlaşma töreninde Muhtarlar Derneği Genel Başkan Yardımcısı Ökkeş Titiz, köylerin ve köy yollarının Allah’a emanet olduğunu söyledi. Köy kalmak mahalle olmaktan hayırlıydı Büyükşehir Belediyesi’ne bağlanan bu mahallelerin çamurdan geçilmez olduğunu söyleyen Titiz, “Köyler, kağıt üzerinde mahalle oldu, ancak mahalle demeye bin şahit lazım. Yolları çamurdan yürünemez, yolun karşısına geçilemez durumda. Köy Hizmetlerinin boş duran araçlarının değerlendirilmesi ve bu köylere yardım götürülmesi gerek. Ya bu mahallelere hizmet gelsin ya da buralar mahalle statüsünden çıkarılsın” dedi. Mahalleli çamurdan kurtulmak istiyor bakan “Bekleyin” diyor Titiz’in bu haklı serzenişine yanıt veremeyen Tüzmen, “Her geldiğimde bir şey istiyorsun. Senin bu istediklerini gerekli yerlere ileteceğim. Atıl duran araçların belediyelere devredilmesiyle ilgili bir yasa çıkıyor” demekle yetindi. Kırmızı kart görmeyin Aldığı bu yetersiz yanıttan ikna olamayan Titiz, “Bakan halka bakmakla yükümlüdür. Bu nedenle bozuk olan köy yollarının yapılması halk için önemli. Köy Hizmetlerinin boş duran araçları değerlendirilmeli. Sizler de halkın beklentisini göz önünde bulundurmalısınız. Halk kendisine hizmet etmek için birilerini seçer seçtiği kişi hizmet etmezse ona kırmızı kart gösterir ve geri indirir" diye konuştu. Titiz’in serzeniş ve isteklerinin devam edeceğini bilen Tüzmen, ona sarılarak sorunlarını anladığını vurguladı.

Sınır kapısında bayram heyecanı

Wed, 08 Oct 25 12:15:26 +0300

Kurban Bayramı’nı Suriye'de geçirmek için 5 bin 200 Türk vatandaşı, Karkamış Sınır Kapısı'ndan Suriye'ye geçti. Bugün sabah saatlerinde başlayan dönüşlerde 1500 kişi Türkiye'ye giriş yaptı. Bayramlaşmak için Suriye'ye giden vatandaşların, dönüşleri yarın akşam saat 17.’00'de sona erecek. Kapalı ve yağışlı bir havada başlayan geçişlerde gerek Suriye gerekse Türkiye tarafında tedbirlerin alınması nedeniyle olumsuz bir durum yaşanmadı. Girişler sırasında, Türk vatandaşlarının getirmiş olduğu eşyalar ve izin belgeleri gümrük görevlileri tarafından hızla kontrol edildi ve uzun kuyrukların oluşmasına izin verilmedi. Suriye'deki yakınlarına mutfak ve giyim eşyalarıyla halı götüren Türk vatandaşları, dönüşte yakınlarının hediye ettikleri çay, şeker ve baharatları getirdiler. Karkamış Gümrük Müdürü Nuri Demir, Suriye'ye girişlerin sorunsuz yapıldığını, geri dönüşte de gerekli her türlü tedbir alındığı için sorun yaşanmadığını söyledi.

Birinci sınıf su içiyoruz

Wed, 08 Oct 25 12:14:55 +0300

GASKÎ Genel Müdürü Fahrettin Uslusoy, Gaziantep'te tüketilen suyun, temiz ve içilebilir olması için titizlik gösterdiklerini belirterek, "Suyun, barajdan, musluklardan akma aşamasına gelene kadar sürekli kontrollerini yapıyoruz" dedi. Uslusoy, halkın temiz bir su içmesi için çok hassas davrandıklarını, suyun, kente gelene kadar her aşamasında gerekli arıtma çalışmalarını yaptıklarını söyledi. Uslusoy, Kartalkaya Barajından, arıtma tesisine ve evlere gelene kadar her aşamasından numuneler alarak, sürekli analizlerini yaptıklarını, bu denetimleri ayrıca. Sağlık Müdürlüğüne bağlı ekiplerin de sürekli yaptığını kaydetti. Kasım ve Aralık ayında kentin muhtelif yerlerinden 200 su numunesi aldıklarını anlatan Uslusoy, numunelerin hepsinde klor seviyesinin yeterli çıktığını, bakteri ihtiva etmediğinin tespit edildiğini bildirdi. Birinci sınıf içme suyu Gaziantep'in çok temiz bir su kullandığını vurgulayan Uslusoy, "Suyumuz içilebilecek kalitede, birinci sınıf içme suyudur” dedi. Suyun içilebilir nitelikte olmasına dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Uslusoy, şöyle konuştu: "Evlerde kullanılan depolardaki sular ve kuyu sularını vatandaşlarımız GASKİ laboratuvarında ücretsiz analiz ettirebilirler, Ayrıca kuyulardan alınan numunelerin temiz çıkmaması durumunda, bunların klorlama işlemlerini de ücretsiz olarak yapıyoruz ve suyu tekrar içilebilir hale getiriyoruz. Vatandaşlarımız, şebeke suyundan şüphe duydukları takdirde de bize başvurup gerekli çalışmayı yapmamızı sağlayabilirler."

Bayramda çocuklar ve yaşlılar unutulmadı

Wed, 08 Oct 25 12:14:26 +0300

Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne bağlı yurt ve yuvaları ziyaret eden Vali Vekili Gökhan Veli Kişioğlu, Ahmet Mutafoğlu Rehabilitasyon Merkezi ile Yaşlı Bakım Rehabilitasyon ve Huzurevi'ni de ziyaret etti. Çocuklar konuklarını kapıda karşıladı Çocuk yuvalarındaki çocuklarla ve huzurevindeki yaşlılarla sohbet eden ve sorunlarını dinleyen Kişioğlu, çocuklara gofret, meyve suyu ve giysi, yaşlılara ise çeşitli hediyeler ve çikolata dağıttı. Bayram arifesindeki ziyaretlerin ardından Vali Vekili Gökhan Veli Kişioğlu, Kurban Bayramının ilk gününde çeşitli kurumlan ziyaret etti. Ziyaretin ilk durağı İl Jandarma Komutanlığıydı. Burada Alay Komutanı Albay Süleyman Yüksel tarafından karşılanan Kişioğlu, askerlerin bayramını kutladı, onlarla bir süre sohbet etti. Daha sonra Polis evindeki bayramlaşma programına katılan Kişioğlu, Emniyet Müdürü Ali Yılmaz ve polis müdürleri ile eşlerinin bayramını kutladı. Kişioğlu, ziyaretin son durağı olan Özel İdare Müdürlüğünde düzenlenen bayramlaşma törenine de katıldı. Bayramlar halkımız için çok önemlidir Bayramların halkın gönlünde önemli bir yeri bulunduğunu söyleyen Kişioğlu, “Bayramlar, küskünlerin barıştığı, kimsesizlerin ve fakirlerin umutlandığı eşsiz günlerdir. Bu günleri çocuklar harçlık alabilmek, yaşlılar hatırlanmak için iple çekerler” dedi. Vali Vekili Kişioğlu'na ziyaretlerinde, Gaziantep milletvekilleri Ömer Abuşoğlu, Mustafa Yılmaz, Ahmet Yılmazkaya, Abdülkadir Ateş ile Gaziantep Emniyet Müdürü Ali Yılmaz, Cumhuriyet Başsavcısı Kazım Arapoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, Şehitkamil Belediye Başkanı Metin Özkarslı ve Şahinbey Belediye Başkanı Ömer Can da eşlik etti.

Tavuk ölümleri korkutuyor

Wed, 08 Oct 25 12:13:55 +0300

Araban İlçesine bağlı Fakılı Köyünde bir tavuk ölümüyle karşılaşılması üzerine, köy halkı kuş gribi konusun da bilgilendirildi. Araban Tarım Müdürlüğünde görevli veteriner Kadir Sarıkaya, köye gelerek incelemede bulundu. Ölü tavuk üzerinde yaptığı incelemeden sonra kuş gribi olmadığını bildiren veteriner Sarıkaya tavuğu ilaçladıktan sonra açılan bir çukura gömdürdü. Köy halkının, köyün civarında bazı ölü kuşlar bulunduğunu belirtmesi üzerine Kadir Sarıkaya, vatandaşları köy meydanında toplayarak, kuş gribi konusunda bilgi verdi.

Proje değişikliği yargıya taşındı

Wed, 08 Oct 25 12:12:30 +0300

Şahinbey Belediyesi eski Başkanı Yaşar Ağyüz, gecekondulaşmayı önlemek ve dar gelirli aileleri konut sahibi yapmak amacıyla 2003 yılında başlattığı, ancak yerel yönetimlerin ardından Şahinbey Belediye meclisi tarafından iptal edilen nüve konut projesi için İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Yürütmenin durdurulmasını isteyen Ağyüz, “21 Aydır iş başında olan Şahinbey Belediyesi hiçbir proje üretemez iken ilkel bir kıskançlıkla geçmiş dönemden kalan büyük projeleri değiştirmekle meşgul” dedi. Bin 700 aile bahçeli evlerde yaşayacaktı Projenin iptali ile bin 700 ailenin mağdur olduğunu hatırlatan Ağyüz, “Karataş Toplu Konut Projesi, bölgemizde ve kentimizde tek büyük çağdaş bir projedir. Bu projenin bütünü ve içerisinde yer alan nüve konut alanı iki katlı ve 150-200 metrekarelik parsellerden oluşan bir alandır. Amacı dar gelirli vatandaşlarımıza ucuz ve taksitli arsa tahsis ederek konut sahibi olmalarını sağlamak ve kaçak yapılaşmayı önlemektir. 2003 Yılı’nda yürürlüğe giren nüve konut proje alanından bin 700 kişiye arsa tahsis edilmiş ve hak sahipleri taksit ödemelerini Ömer Can döneminde de sürdürmüşlerdir. Hak sahiplerine 15 ay hiç ses çıkarmayan Şahinbey Belediyesi, onların taleplerine doygun hiçbir cevap vermediği gibi Eylül ayı içeri sinde belediye meclisi kararıyla bu projeyi iptal ederek yük sek katlı konut alanına dönüştüren imar değişiklik kararı almıştır” diye konuştu. “Ben yaptım oldu” anlayışıyla vatandaş mağdur ediliyor İmar Yasasına, plan değişikliği yönetmeliğine ve nazım plan ana kararlarına aykırı olan Karataş Toplu Konut alanı proje sinin bütünlüğünü bozan ve ayrıca da imar değişikliğinin iptali ve yürütmenin durdurulması için İdare Mahkemesi ne dava açtım. Yasal olmayan ve devlette sürekliliği ortadan kaldıran nüve konut imar değişikliğine ilişkin belediye meclis kararının iptal edileceğini umuyorum. Nüve konut projesi ve okyanus parkı imar değişikliğinin sonuna kadar takipçisi olacağım. Özellikle Büyükşehir ve Şahinbey belediye başkanlarıyla belediye meclis üyelerini yasalara uygun hareket etmeye davet ediyorum. Ben yaptım oldu anlayışıyla yapılan imar planlarını yamalı bohçaya çeviren haksız imar tadilatları kente bir yarar sağlamayacağı gibi kentimizin geleceğini tıkayacaktır" şeklinde açıklama yaptı. Ağyüz, nüve konut alanında hak sahibi olan ve parasını çekme yenlerin dava sonuna kadar beklemeye ve aşamaları takip etmeye çağırdı.

Satıcı fiyatın artmasını alıcı ise azalmasını bekliyor

Wed, 08 Oct 25 12:11:58 +0300

Uzun süredir kilogramı 4-5 YTL’den işlem gören koyunun bayram arifesinde de aynı olduğu belirtilirken, kurbanlık satıcısı Bekir Koçal, “Biz koyun fiyatlarının artmasını bekliyoruz. Koyun alacaklar da haklı olarak azalmasını bekliyor” dedi. Koyun fiyatlarında son günde düşme olacağı düşüncesiyle pek çok kişinin kurban alımı işini son güne biriktiğini, ancak fiyatlarda bir değişiklik olmayacağına inandığını söyleyen Koçal, "Bu yıl kurban fiyatları geçen yılla aynı. Saman ve arpaya zam gelmesine rağmen koyun zamlanmadı. Çünkü vatandaşın alım gücü yok. Ancak geçmiş yıllardaki gibi halen insanlarda son günde fiyatın düşeceği gibi bir inanç var. Ben fiyatların bundan daha aşağı düşeceğini sanmıyorum” diye konuştu.

Bayram hareketi var bayram bereketi yok

Wed, 08 Oct 25 12:11:32 +0300

Kurban Bayramı’nın memnun edemediği esnafın başında şekerciler ve kıyafet satıcıları geliyor. Kıyafet satıcıları, bayram arifesindeki kalabalıktan memnun, ancak satışlardan memnun olmadığını belirtirken, “Bayram arifesinde hareketlilik çok. Gaziler Caddesi, Mütercim Asım Caddesi ve kentin muhtelif yerleri kıpır kıpır. Ancak satış yok. Sizin anlayacağınız bayram hareketliliği var, ancak bayram bereketi yok” dedi. Şeker satıcıları da satışların ramazan bayramına oranla üçte iki düştüğünü ifade etti.

“Ölen her kuşu bize bildirmeye başladılar”

Wed, 08 Oct 25 12:11:05 +0300

Sağlık Müdürü Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, Gaziantep'in kuş türlerinin çok yoğun şekilde geçtiği bir güzergah alanında olmadığını belirterek, "Ancak, bu konuda gerekli tedbirleri aldık, personelimizi ise çeşitli seminerlerle bilgilendirdik" dedi. Yıldırım, son günlerde kuş gribi vakalarından ölüm olaylarının meydana gelmesi nedeniyle bir tedirginliğin yaşandığını söyledi. Gaziantep'in kuş türlerinin yoğun olarak geçtiği bir alan olmadığını, şu ana kadar da herhangi bir hayvanda böyle bir hastalığa rastlanmadığını belirten Yıldırım, bu konuda daha önce halkın bilgilendirilmesi yönünde çalışmalar yaptıklarını, ayrıca sağlık çalışanlarının da hizmet içi eğitime tabi tutularak, konu hakkında bilgilendirildiğini kaydetti. Gaziantep'te bu tür vakaların görülmesi durumunda ilk müdahalenin yapılması için hastanelerin yeterli donanıma sahip olduklarına dikkat çeken Yıldırım, vatandaşın bu konuda mağdur olmasına izin verilmeyeceğini, personelinde gerekli eğitimi aldığını bildirdi. Yumurtalar sabunlu suyla yıkanmalı Hastalığa karşı korunmak için çeşitli önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, kanatlı hayvan etlerinin en az 70 derece sıcaklıkta pişirilmesi gerektiğini ve etin pembe halini kaybetmesine dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Yumurtaların, sabunlu suyla yıkanmasını ve en az 5 dakika kaynatılarak tüketilmesini öneren Yıldırım, "Yumurta ve kanatlı etlerine temastan sonra, ellerin sabunlu suyla yıkanması da oldukça önemlidir" dedi. Ölü kuş görenler endişeleniyor Yıldırım, Türkiye'de ilk defa kuş gribi hastalığının Balıkesir'de görülmesinin ardından Sağlık Müdürlüğü'nü birçok vatandaşın aradığını ve hastalıkla ilgili bilgi aldığını söyledi. Kuşlarla ilgili çok sayıda soru geldiğini ifade eden Yıldırım, "Balkonumda ölü bir kuş var ne yapabilirim", "Evimin çatısında ölen kuşlar var, bunları gelip alabilir misiniz" yönünde sorularla karşılaştıklarını kaydetti. Birçok okul müdürünün de okulun çatılarında kuşların öldüğünü bildirdiklerini, köylülerin ölen tavuklarını da kendilerine bildirdiklerini anlatan Yıldırım, bu konuda vatandaşa yardımcı olduklarını, hayvanlarla ilgili şikayetleri Tarım İl Müdürlüğü ve ilgili birimlere bildirdiklerini sözlerine ekledi.

Şehitkamil Belediyesi aşevi açtı

Wed, 08 Oct 25 12:10:33 +0300

Şehitkamil Belediye Başkanı Metin Özkarslı tarafından, 8 Şubat Mahallesinde bulunan Kürşad Tüzmen Sosyal Tesisleri binasında açılan aşevinde günde 2 bin kişiye sıcak yemek verilecek. Özkarslı, açılışta yaptığı konuşmada, yeni aşevi ile birlikte aşevi sayısının 4'e, aşevlerinden yemek yardımı yapılan yoksulların sayısının ise 4 bine çıktığını söyledi. Özkarslı, açılışı yapılan aşevinin yemek ihtiyacının, işadamı Adnan İnanıcı tarafından karşılanacağını belirterek, "belediye olarak, yoksul insanlara yardıma büyük önem veriyoruz. Bu konuda, hayırsever işadamlarımızın desteği de çok önemli." Özkarslı, açılış sonrasında, yemekhaneye girerek, yemek almak için sıraya geçen vatandaşlara kepçe ile yemek verdi.

Olağanüstü Hal 19 Mart’ta kalkıyor

Wed, 08 Oct 25 12:09:36 +0300

İlimizde hayatın normale dönmesi üzerine TBMM’ye teklif yapılacak İlimizde hayatın normale dönmesi, önemli güvenlik olaylarının cereyan etmemesi üzerine toplanan Milli Güvenlik Kurulu Olağanüstü Hal uygulamasının kaldırılmasını kararlaştırdı. Artvin, Adıyaman ve Gaziantep illerinde 19 Mart’tan itibaren Olağanüstü Hal durumunun kaldırılması hükümet tarafından TBMM’ye teklif edilecek. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz Vali Abdulkadir Aksu şunları söyledi: “Gaziantep ile birlikte diğer illerdeki asayiş durumunu Sayın Devlet Bakanımız Kazım Oskay başkanlığında yapılan toplantıda görüştük. Sayın Başbakanımız Turgut Özal’da valileri ayrıca toplayarak durum değerlendirmesi yaptı. Hazırladığımız raporlar ve verdiğimiz şifai bilgiler ışığında Gaziantep'ten Olağan üstü Hal uygulamasının Güvenlik Kurulunda görüşerek kaldıracaklarını bildirmişlerdi. Sizlerin de yakından takip ettiği gibi ilimiz de önemli asayiş sorunumuz yok. Normal güvenlik tedbirlerimizle işleri yürütüyoruz. 19 Mart’ta Büyük Millet Meclisinde görüşülerek Olağanüstü Hal uygulaması kaldırılacaktır.”

3500 üye bir yılda 337 milyon kredi kullandı

Wed, 08 Oct 25 12:09:06 +0300

Esnaf güç durumda Esnaf ve Sanatkar Kefalet Kooperatifi Birliği, Belediye Şehir Tiyatro Salonunda genel kurulunu yaptı. Kooperatif Müdürü Vahit Hıdıroğlu yaptığı konuşma ile, esnaf ve sanatkarın güç şartlar içinde çalıştığını, devlet tarafından daha çok desteklenmesi gerektiğini açıkladı. 1985 yılında 337 milyon lira kredi kullandığı belirtilerek, ortak başına 90 bin lira kredi düştüğü, bunun ise çok yetersiz kaldığı söylendi. 3529 üyenin, 5 kredi türünden yararlandığı ifade edildi. Ayrıca kooperatifin, 20 üyesinin kaydının silindiği, 114 üyenin ise yeni kaydının yapıldığı vurgulanarak, üye sayısının 3765 olduğu açıklandı. Vahit Hıdıroğlu, üyelere sağlık hizmetleri getirmeyi amaçlayan Yardım Derneğine hiç başvuru olmamasından yakındı. Kooperatif binası alt katında muayene için bir revir hazırlandığını vurguladı. Ayrıca 226 üyeye 50 bin liralık üç ay vadeli borç para verildiği, 8 merhum üyenin eş ve varislerine 52 bin lira ölüm yardımı yapıldığı belirtildi. Aynı şekilde yardımların süreceği ifade edildi. Genel Kurul, Gaziantep milletvekillerinin tebriklerinin okunması ve üyelerin söz alarak konuşmaları ile devam etti. Daha sonra denetçi üye olarak, Tahsin Saraçoğlu, Hüseyin Çakıcı, Nedim Koçum seçildi. Yönetim Kurulu seçimleri 4 yılda bir yapıldığı, henüz sürenin 2 yıl geçmiş olması nedeniyle yapılmadı. Bilindiği gibi Mahmut Özbirecikli Kooperatif Başkanlığı yapmakta.

Bir okul ve cami yaptıran Yetkinşekerci hayata veda etti

Wed, 08 Oct 25 12:08:34 +0300

Milli eğitime hizmetleri için uzun yıllar çaba harcayan, Okul Yaptırma Derneğinde devamlı hizmet veren, Tabakhane semtinde adına bir okul ile Asri Mezarlıktaki camiyi yaptıran Durdu Yetkinşekerci dün hakkın rahmetine kavuştu. Yetkinşekerci’nin cenazesi Ali Dola camindeki öğle namazını takiben Asri Mezarlıkta defnedildi.

Belediye-İş-Sendikası: “Toplu sözleşmeler iyi gidiyor”

Wed, 08 Oct 25 12:08:05 +0300

Belediye-İş Sendikası Şube Başkanı Mahmut Karakaş, yaptığı yazılı açıklama ile, ilimiz dahilinde 8 belediye de toplu sözleşme görüşmelerinin yapıldığını bildirdi. 3 Belediye de toplu sözleşmenin imzalandığını belirten Karakaş, diğer belediyelerde de görüşmelerin son safhasına geldiklerini ifade etti. Sendikanın, görüşmelerin yapıldığı temsilcilerle bir anlaşmazlığının olmadığı vurgulandı. Mahalli bir gazetede, huzursuzluk olduğu yolunda çıkan haberler yalanlandı.

Güzelbey ve Kocalar’ın yargılanmasına başlandı

Wed, 08 Oct 25 12:07:37 +0300

Ticaret Odası muhasebecisi ile veznedarı 147 milyon lirayı kardeşçe bölüşmüşler Ticaret ve Sanayi Odasında muhasebe ve veznedar olarak görev yaparken zimmetlerine 147 milyon lira para geçirmekten tutuklanan Dikmen Güzelbey ve İzzet Kocalar'ın yargılanmalarına başlandı. Güzelbey ve Kocalar’ın zimmetlerine para geçirmeleri olayı valiliğe yapılan ihbar sonucunda ortaya çıkmıştı. Gaziantep 2. Ağır Ceza mahkemesinde savunması alınan Güzelbey Ticaret ve Sanayi Odasında muhasebe müdürü değil, muhasebe memuru olduğunu, zimmetinde kiracı senetleri ile müşteri çekleri olduğunu söyledi. Dikmen Güzelbey, uzun süredir Odada çalıştığını, felçli olması nedeniyle moralinin bozuk olduğunu belirtti. Zimmet olayının hatırlayamadığı bir tarihte arşivde asılı duran ceketinin cebinde çok miktarda para olduğunu görmesiyle başladığını. bu paranın ne olduğunu veznedar İzzet Kocalar'a sorunca onun da “Gelen paradır” diyerek cevap verdiğini ifade etti. Güzelbey ondan sonra da moralinin bozukluğu ve ruhsal çöküntü nedeniyle bu olayın devam ettiğini açıkladı. 1985 yılı başında vilayete yapılan ihbar sonucunda genel sekreterlikçe yapılan tetkikte tüm hesaplarda dolandırıcılık olduğunun kanıtlandığı açıklandı. Sanık avukatı, suçu kabul ettiklerini belirterek, “Oda yöneticileri şimdiye kadar bu konunun üzerine gidip, ne olup bittiğinden haberdar olsalardı konu bu düzeye gelmezdi” dedi. Dikmen Güzelbey'in zimmetinde bulunan belgelerin neler olduğu konusunda odadan bilgi alınması ve diğer şahitler Ahmet Yetkinşekerci ile Mehmet Özkaya'nın dinlenmesi için duruşma başka bir güne ertelendi. Ticaret Odası yöneticileri, Güzelbey'in babası ve kardeşinin, olay ortaya çıktıktan sonra Ticaret Odası meclis üyeliğinden istifa etmelerinin beklendiğini, ancak böyle bir duyarlılık gösterilmediğini söylediler. Güzelbey'in meclis üyesi olan babası Reşat Güzelbey ve kardeşi yapılan duruşmaya gelmediler.

Mal sahipleri çabuk uyandı ve TEK aleyhine davalar açıldı

Wed, 08 Oct 25 12:06:52 +0300

Ucuza arsa kapatma oyunu tutmadı TEK Kahraman-Gazi Elektrik Dağıtım Müessesesinin, 10 Ocak 1986 tarihli bir gazetede, 210 hisse sahibine ilan ederek duyurduğu istimlak kararı ortalığı karıştırdı. TEK'in, Bey mahallesi Karagöz Vakfı mevkiinde, istimlak etmeye başladığı; 160 bin metrekarelik alanda hissesi olan şahısların hem kendi hem de kurumla aralarında anlaşmazlık çıktı. Birbiri ardına davalar açıldı. Gazetemize bilgi veren yurttaşlar, tanınmış siyasi çevrelerin bu istimlakta en büyük kârı elde etmeye çalıştıklarını söylediler, özellikle Taşar kardeşlerin şirket ortağı Asım Hamamcıoğlu için, “Bunlar, TEK' in istimlaki, metrekaresi 17 bin liradan yaptığını herkesten önce öğrendiler. İlan edilen gazeteyi toplattılar. Böylece sade yurttaşın bundan haberi olmadı. Bu nedenle tek tek hisse sahiplerini bulup, çok düşük fiyatla arazilerini ellerinden alıyorlar” dediler. ANAP’lı, SHP'li meclis üyeleri de aynı sözleri tekrarladı. Suçlanan Asım Hamamcıoğlu, Taşarlar adına da konuştuğunu vurgulayarak “Vallahi de billahi de böyle bir şey yok. Size yalan söylemişler. ANAP’ın içinden de dışından da bizi kötü göstermek isteyen çok” dedi. SABAH’ın kendileri aleyhine yazdığından da yakınan Hamamcıoğlu “Bizimle ilgili ne duyarsınız, gelin bize söyleyin. Sizin araştırmanıza gerek yok. Biz araştırır, size söyleriz” diyerek, mesleğimize de talip oldu. Öğrendiğimize göre ise, Hacı Hamamcıoğlu, Halil Çapkır isimli hisse sahibinden bin metrekareden fazla yer satın almıştı. Metrekaresi 5 bin liradan alınan buranın asıl istimlak bedeli 17.500 lira idi. Böylece Çapkır’ın 17 milyon 750 bin lira, alması gerekirken, 5 milyon liraya arazisini satmaya razı olmuştu. Ancak sonradan durumu anlayarak, uyanan Çapkır, tapuya intikal etmeyen satış işlemini tamamlamadığı için düzeltme yapabilmiş. Halk Bankasında kendi hesabına yatırılan parayı alabilmişti. Çapkır, sözü edilen Hamamcıoğlu’nun, Asım Hamamcıoğlu’nun amcazadesi olduğunu söylüyor, anlatılanları doğruluyordu. Arazisinin, devrini noterde tamamladığını açıklarken “Meğer ’TEK istimlak kararını çok daha önceden almış ve başkalarının haberi olmuş” diyor. Arazisini, peşin 5 milyon liraya satmasına rağmen, 2 milyon lira aldığını, 3 milyon lira da senet yaptığım söyleyen Çapkır “Notere girmeden Hamamcıoğlu bana “Gel şu araziyi 10 milyon liraya sattım de. Senden satın alma nedenim, kendi arazimle bitişik iki cepheyi birleştirmek. Ben TEK aleyhine dava açacağım. Kazanmam için böyle yapmam gerek” dedi, kabul ettim” diyor. Bundan sonra uyanan Çapkır, işlemler tamamlandıktan sonra, tapuya ve TEK’e gidiyor. “Ben satıştan vaz geçtim. Arazi benim, kimseye ödeme yapmayın” diyor. Bu arada, tapuda, kendi arazisini kardeşinin üzerine geçiriyor. Tapu kendilerinde olduğundan, bankaya gidip parayı alıyor. Bu sırada, Hacı Hamamcıoğlu, noterde satış işlemini yaptığının ertesi günü, TEK’e gidiyor bankadaki paranın kendinin olması gerektiğini söylüyor. Ancak para alınmış olduğundan mahkemeye baş vuruyor. Bu arada görüştüğümüz A. Hacı Hamamcıoğlu bize şunları söylüyor: “TEK’in koyduğu fiyatı bilmiyordum. Kendilerinden başka kimsenin arsasını almadım. Onların bin metrekare arsasını alsam ne olur ki ön ve arka bitişik olunca mahkemede söz hakkım olur diye düşündüm. 5 milyon liraya anlaşmışken 10 milyon liraya almış gibi göstermemizin nedeni. Kanuni bir şeyler olması için, şey ettik. Bunları şimdi açıklamak zor.” Taraflar arasında doğan bu tatsız durumun ilk mahkemesi 7 Mart 1986 tarihinde, 4. Asliye Hukuk mahkemesin de ibret olsun diye izlenebilir. Zira, Çapkır, “Benim düştüğüm hataya kimsenin düşmemesi için çok hisse sahibini uyardım, haber saldım” diyor. Yaşananların yalnız biri bu... isminin açıklanmasını istemeyen yetkililer, bu konuyla ilgili pek çok anlaşmazlığın mahkemeye intikal ettiğini söylüyor.

12 bin kişiye bir diş hekimi, 12 bin kişiye de bir sağlık memuru

Wed, 08 Oct 25 12:06:18 +0300

Vatandaşlar sağlık hizmetlerinin, aksamasından şikayet ederken, yapılan istatistikler bu şikayetlerin yerinde olduğunu gösterdi. Bir araştırmaya göre, ilimiz de 2430 hastaya ancak bir doktor yine 2665 hastaya da bir hemşire düşüyor. Diş hekimlerinin yüzde 80'i serbest çalışırken. 11 bin 900 hastaya ancak bir diş hekimi düşüyor. Bir sağlık memuruna düşen hasta sayısı ise 12 bin civarında. Doğum kontrolü ve nüfus planlaması çalışmaları sürerken, 3790 kadına bir ebe düştüğü ortaya çıktı. 500 bin nüfuslu ilimizde, yataklı tedavi kuramlarının artık ihtiyaca cevap veremediği sık sık vurgulanıyor. Çünkü ilimizde her yatağa 692 hasta düşüyor. İlimizde yataklı tedavi kurumları dışında 46 sağlık ocağı ve 350 sağlık evi bulunuyor. Şehrimizdeki hekimlerin yüzde 44'ü, hemşirelerin de yüzde altısı yataklı tedavi kurumların da çalışıyor. Sağlık ocaklarında ayrıca 200 ebe görev yapıyor.

Turfanda sebzeler el yakıyor

Wed, 08 Oct 25 12:05:49 +0300

Bir satıcı: “Millet patatesten başka bir şey alamıyor...” Yurttaşlar hayat pahalılığından yakınırken “Giyimden vazgeçiliyor ama yemeden olmuyor ki. Boğaz derdi her gün çıkıyor. Ancak besin değeri yüksek, güzel yiyecekler yemeye imkan olmuyor” diyorlar. Sebze ve meyveyi sofralarına koyamadıklarını, eti ise tümden unuttuklarını söyleyen dar gelirliler yalnızca seyrediyorlar. Turfanda yiyecekler el yakıyor 1100 liraya patlıcan, 700 liraya biber, 500 liraya salatalık, dar gelirli ailenin sofrasına konmuyor. Satıcılar, ancak, maddi imkanları çok iyi olanların, turfanda sebze alabildiklerini söylüyorlar. Eski halde satıcılarla yaptığımız görüşmede, yaz sebze ve meyvelerinin, alıcılar tarafından özenilerek bakıldığı, ancak satın alınmadığı anlatılıyor. Bir satıcı “Millet patatesten başka şey almıyor. Kuru soğana, sarımsağa bile güç yetmiyor. Kaldı ki çeşitli meyve, sebze almasına imkan yok” diyor.

Başel, Ziraat Bankasından 1.5 milyar kredi aldı mı?

Wed, 08 Oct 25 12:05:21 +0300

ANAP İl meclis üyesi “Kredi yağ fabrikasının alımında kullanıldı” Ak-Gıda yağ fabrikasının ANAP İl Başkanının şirketi tarafından alınması konusunda söylentiler devam ederken, ANAP’lı bir meclis üyesi gazetemize açıklamalarda bulundu. ANAP’lı üye, Başel Otomotiv A.Ş.'nin fabrikayı almadan bir süre önce, Ziraat Bankasından “Anında kullanılabilir tarım kredi” aldığını söyledi. 1.5 milyar lira tutarındaki kredinin yüzde 17-22 arasında düşük faizle alındığını belirtti. Bu kredinin fabrikanın alımında kullanıldığı vurgulandı. Konuyla ilgili olarak bilgilerine başvurduğumuz Ziraat Bankası yetkilileri, Başel Otomotivin Ziraat Bankasından 1.5 milyar kredi alıp almadığı konusundaki sorumuzu “Bu konuda hiçbir şey söyleyemeyiz” diye yanıtladılar.

"Türkiye en az kaynağı okulöncesi eğitime ayırıyor"

Wed, 08 Oct 25 12:01:38 +0300

TÜSİAD ve ERG işbirliği ile hazırlanan “Geleceğin Dünyasına Hazırlanırken Eğitimin Bütçesi: Türkiye’de Eğitim Harcamaları” raporunda hem sorunlar tespit edildi hem de MEB bütçesine ilişkin öneriler sunuldu. Geçtiğimiz sene hazırlanan, PISA 2022 bulguları ışığında Türkiye’deki eğitimin durumunu ele alan raporun ardından, Türkiye’deki eğitim harcamalarını konu alan “Geleceğin Dünyasına Hazırlanırken Eğitim Bütçesi: Türkiye’de Eğitim Harcamaları” başlıklı rapor, TÜSİAD Merkezi’nde düzenlenen etkinlikle paylaşıldı. Rapor, Türkiye’de eğitim harcamalarını uluslararası karşılaştırmalı olarak incelerken çocukların iyi olma hâlini güvence altına alan, kapsayıcı ve geleceğe her açıdan hazır bir eğitim sistemi için eğitim bütçesine yönelik önerilerde bulundu. Türkiye’nin eğitim harcamalarında kritik alanlarda geride kaldığı raporda ortaya konuldu. 2022 verilerine göre eğitim harcamalarının yüzde 78,9’u kamu, yüzde 20,3’ü hanehalkı, yüzde 0,8’i uluslararası kaynaklardan sağlandı.Kamu harcamalarının Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYH) oranı yüzde 2,6’da kalarak dünya ortalaması olan yüzde 4,5’in gerisinde kaldı. Toplam kamu harcamaları içindeki oran ise yüzde 10,6 ile UNESCO’nun önerdiği yüzde 15–20 bandının altında. Kaynakların verimli kullanılması gençlerin geleceğini belirler Toplantıda öncelikle TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan söz aldı. Turan konuşmasında eğitimin eşitsizlikleri azaltma, beceri kazandırma ve toplumsal kalkınma açısından rolünün kritik önemde olduğuna dikkat çekerek kaynakların doğru neden doğru kullanılması gerektiğine işaret etti:"Demografik fırsat penceremiz kapanmadan, öncelikle genç ve dinamik insan kaynağımızı en üst yetkinliklerle donatmamız gerekiyor. Bu nedenle insanımızın becerilerine yatırım yapmanın, buna kaynak ayırmanın önemini, her fırsatta vurguluyor, bunun bir tercih değil zorunluluk olduğunun altını çiziyoruz. Kaynakları etkin şekilde doğru alanlara harcadığımızda, toplumsal kalkınmayı hızlandırabilir, eğitimin çıktılarını ve ekonomiyle bağını güçlendirebiliriz. Bir ülkenin kaynakları elbette sınırsız değildir. Ancak mevcut kaynaklarımızı ne kadar verimli kullandığımız, ülkemizin çocuklarının, gençlerinin geleceğini belirleyecek önemdedir." Öğrenci başına harcama AB ortalamasının üçte biri düzeyinde ERG Kıdemli Politika Analisti Özgenur Korlu'nun kaleme aldığı ve sunduğu raporda öne çıkan bulgular şöyle: 2022 verileriyle, Türkiye’de eğitim harcamalarının %78,9’u kamu, %20,3’ü özel, %0,8’i uluslararası kaynaklar tarafından karşılanıyor. Bu oranlarla Türkiye, eğitime yapılan toplam harcamaların içinde kamunun payının düşük olduğu ülkeler arasında. Türkiye’de kamu eğitim harcamalarının GSYH’ye oranı (%2,6), hem üst-orta gelir grubu ortalaması (%4,9) hem de dünya ortalamasının (%4,5) altında. Aynı yıl, kamu eğitim harcamalarının toplam kamu harcamaları içindeki payına bakıldığında Türkiye’nin oranı %10,6 ile tavsiye edilen eşik değerleri (%15-20) yakalayamıyor. Ancak, genel eğilim diğer ülkelerin de Türkiye gibi ağırlıklı olarak %9–12 bandında kümelendiğini gösteriyor. Ülkelerin satın alma gücü standartlarına (SGS) göre Türkiye’de resmi okullara kayıtlı öğrenci başına kamunun harcama düzeyi 3.108 SGS ile AB ortalamasının (9.035 SGS) üçte biri düzeyinde. Bu seviye, kalabalık sınıflar, eksik altyapı ve öğrencilere sınırlı bireysel destek riskini artırıyor. Okulöncesi eğitime yeterince kaynak ayrılmıyor 2022 yılı verileriyle Türkiye, kamu eğitim harcamaları içinden ayırdığı %6,7 pay ile okulöncesi eğitime en az kaynak ayıran ülkelerden. Bunun aksine en fazla kamu kaynağını %34,1 ile yükseköğretime ayıran Türkiye, AB ülkeleri arasında bu kademe için en yüksek pay ayıran üçüncü ülke. Zorunlu eğitimin her bir kademesine ayrılan kaynaklar ise bu orandan daha az: Türkiye’de kamu eğitim harcamalarının %21,8’i ortaöğretime, %18,8’i ortaokula, %18,7’si ise ilkokullara yapılıyor. Sermaye harcamaları, eğitimin niteliğini destekleyen altyapı ve projeler için önem taşırken; AB ülkelerine kıyasla Türkiye’nin en az kaynak ayıran ülke (%2,7) olması dikkat çekiyor. Eğitim bütçesindeki artış harcama verilerinde de korunursa, Türkiye uluslararası eşik değerlere göre olumlu bir tabloya doğru ilerliyor. Türkiye’de kamu eğitim harcamalarının %7’si okulöncesi, %19,1’i ilkokul, %19,0’ı ortaokul, %21,4’ü ortaöğretime ayrılırken, en yüksek pay %33,5 ile yükseköğretimde oldu. Eğitime ayrılan kaynakların GSYH içindeki payı 2024 yılında %3,9, 2025’te ise %3,5 olurken; merkezi yönetim bütçesi içindeki payı ise 2024’te %14,6, 2025’te %14,8 oldu. Raporda, 2026 Merkezi Yönetim Bütçe kapsamında yürütülen çalışmalara katkı sunmak üzere hazırlanan temel öneriler de şöyle sıralandı: - Uluslararası eşik değerlere ulaşmak için eğitime ayrılan kamu kaynaklarının miktarında uzun vadeli ve istikrarlı artış sağlanmalı. - Beslenme, ulaşım, barınma, burs gibi desteklerle hanehalkının üzerindeki yük azaltılmalı. - Eğitimin niteliği, okulların afet ve krizlere dayanıklılığı, dijital ve fiziksel altyapı yatırımları için sermaye harcamaları artırılmalı. - Başta dezavantajlı çocukların akranlarıyla eşit koşullarda eğitime başlamaları için kritik olan okulöncesi eğitim zorunlu olmalı ve yaygınlaştırılması için yeterli kaynak ayrılmalı. - Maliyet-etkili “Akıllı Yatırımlar” önceliklendirilmeli. Orta Vadeli Program (2026-2028) hedefleri doğrultusunda kaynak planlaması yapılmalıdır. - Katılımcı ve şeffaf bütçe yaklaşımı benimsenmeli, bütçe teklifleri ve harcamalar düzey, tür ve coğrafya bazında açık veri olarak yayımlanmalıdır.bianet

Tekstil sektöründe devlet desteği artık zorunluluk

Wed, 08 Oct 25 12:00:39 +0300

Ekonomi politikaları “sanayisizleşmeyi hızlandırdı Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin düzenlediği 18. İstanbul Hazır Giyim Konferansı’nda sektör temsilcileri, küresel daralma ve ekonomi politikalarının üretim ve istihdamı gerilettiğini vurguladı. Sektörün 35 yıl sonra dünya pazarındaki payının ilk kez yüzde 3’ün altına gerilediğine dikkat çeken Narbay, ekonomi yönetimine şu mesajı verdi: “Sebebi olmadığımız krizin çözümünü bizden beklemeyin. Devlet desteği artık bir tercih değil, zorunluluktur.” Narbay, 850 bin kişilik istihdam, 27 milyar doları aşan ihracat ve 45 milyar dolarlık üretim kapasitesiyle sektörün Türkiye ekonomisinin “belkemiği” olduğunu vurguladı. Ekonomi politikalarının “sanayisizleşmeyi hızlandırdığını” belirten Narbay, “Hazır giyim ve tekstil, dijitalleşmeye rağmen istihdamın sigortasıdır. Bu sektörü feda etmek, geleceği feda etmektir” dedi. 2030’a doğru sektörü yeni dinamiklerin beklediğinin altını çizen Narbay, tüm sektörlerin ortak bir vizyon oluşturması gerektiğini savundu. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz ise tekstil ve hazır giyimin 16.8 milyar dolar net döviz kazandırdığını hatırlatarak “Bu sektörlerden vazgeçme lüksümüz yok” dedi. Döviz dönüşüm desteğinin bu ay sonunda biteceğini hatırlatan Öksüz, “Bu uzatılmalı ve oran en az yüzde 7.5’lere çıkartılmalı. Ayrıca alacaklıya zarar veren konkordato mekanizmasında düzenleme olmalı” dedi. Sektörün de üzerine düşen görevler olduğunun altını çizen Öksüz şöyle konuştu: “Hiçbir firmamız verimlilik konusunu ve markalaşmayı hedeflemeden ayakta kalamaz. Uluslararası markalarla işbirlikleri gibi reformlara ihtiyacımız var.” Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, konferansa video mesajla katıldı. Gültepe, “Üreticiler fiyat tutturamadığı için müşteri ve pazar kayıpları yaşıyor. Bu yılın dokuz ayında 12.7 milyar dolarlık ihracatla geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6.5 gerideyiz. Yılı 17 milyar dolar civarında kapatabiliriz” dedi. “Gelecek Senaryoları, Finansal Araçlar ve Güvenceler” oturumunda konuşan Pameks Giyim Yönetim Kurulu Başkanı Cevdet Karahasanoğlu ise Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat, dijital pasaport ve sürdürülebilirlik regülasyonları için 10 milyar dolarlık yatırım gerektiğini belirtti ve “Son 4-5 yılda döngüsel ekonomi modeli değişti. Jeopolitik riskler ve tedarik zincirinin kırılmasıyla iş yapış şekilleri yeniden tanımlandı. Teknolojide geride kalmak bizi daha da zayıflatır. Cesur adımlar atmak zorundayız” dedi. Cumhuriyet

Grip ve Covid-19 vakaları yeniden artışta

Wed, 08 Oct 25 11:58:48 +0300

Grip ve Covid-19 vakaları yeniden yükselişe geçti. Uzmanlar paniğe değil tedbire çağırıyor. "Covid artık mevsimsel grip gibi seyrediyor, basit önlemlerle risk en aza indirilebilir” uyarısı yapıldı. Sonbaharla birlikte okulların açılması ve iş yerlerinin dolması, grip ve COVID-19 vakalarında artışa neden oldu. tv100'e konuşan uzmanlar, paniğe gerek olmadığını ancak el hijyeni, havalandırma ve izolasyon gibi basit önlemlerin ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı. Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, okulların açılmasıyla solunum yolu enfeksiyonlarının arttığını, ancak bu durumun beklenen bir tablo olduğunu söyledi. SERT TEDBİRLER ALINACAK MI? Covid-19 virüsünün geçirdiği mutasyonlar ve toplumda oluşan bağışıklık sayesinde pandeminin başındaki kadar ağır seyirli ve öldürücü olmadığını belirten TTB Başkanı Azap, "Bağışıklığı baskılanmış hastalar veya ileri yaştaki kişiler gibi riskli gruplarda ağır seyredebiliyor. Bu nedenle sert tedbirlerin alınmasına gerek olmayacaktır. Virüste çok büyük bir değişim olup hem öldürücülüğünün artması hem de bağışıklıktan kaçabilmesi çok mümkün değil. Ama yeni bir virüsle yeni bir salgın her zaman olabilir. Zaten bu nedenle ülkelerin, sağlık otoritelerinin hazırlıklı olması çok önem taşıyor" dedi. ÖNLEM İÇİN NELER YAPILMALI? Azap, alınması gereken önlemleriyse şöyle sıraladı: "COVID-19’da gördüğümüze benzer topluma yönelik ve bireylere yönelik önlemler alınmalı. Korunma için gerekli malzemeler (maske vb), aşı ve tedavi için ilaç teminine yönelik hazırlıklar yapılmalıdır. Vatandaş olarak bizlerin yapabileceği/yapması gereken şeyler de var. El temizliğine dikkat etmek, kapalı ortamları iyi havalandırmak, risk grubundaki hastaların zamanında grip aşısını yaptırması, hasta kişilerin başkalarına bulaştırmamak için maske takmaları, fiziksel mesafeyi korumaları çok basit ama etkili yöntemlerdir." cumhuriyet

2026 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri 8 maçla başlıyor

Wed, 08 Oct 25 11:58:10 +0300

2026 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri'nin 7. haftası, yarın 8 maçla başlayacak. A Milli Futbol Takımı, 11 Ekim Cumartesi günü deplasmanda Bulgaristan ile karşı karşıya gelecek. Dünya Kupası Avrupa Elemeleri'nde 7. haftanın programı şöyle: Yarın: C Grubu 21.45 Belarus-Danimarka 21.45 İskoçya-Yunanistan G Grubu 19.00 Finlandiya-Litvanya 21.45 Malta-Hollanda H Grubu 21.45 Avusturya-San Marino 21.45 Kıbrıs Rum Kesimi-Bosna Hersek L Grubu 21.45 Çekya-Hırvatistan 21.45 Faroe Adaları-Karadağ 10 Ekim Cuma: A Grubu 21.45 Almanya-Lüksemburg 21.45 Kuzey İrlanda-Slovakya B Grubu 21.45 İsveç-İsviçre 21.45 Kosova-Slovenya D Grubu 21.45 Fransa-Azerbaycan 21.45 İzlanda-Ukrayna J Grubu 17.00 Kazakistan-Liechtenstein 21.45 Belçika-Kuzey Makedonya 11 Ekim Cumartesi: E Grubu 21.45 Bulgaristan-Türkiye 21.45 İspanya-Gürcistan F Grubu 19.00 Macaristan-Ermenistan 21.45 Portekiz-İrlanda Cumhuriyeti I Grubu 19.00 Norveç-İsrail 21.45 Estonya-İtalya K Grubu 16.00 Letonya-Andorra 21.45 Sırbistan-Arnavutluk

2026’da günde 37,8 milyar TL vergi ödeyeceğiz

Wed, 08 Oct 25 11:56:44 +0300

Dünya yazarı Naki Bakır, ''2026 yılında hedef enflasyonun üzerinde artacak. Gelecek yılın tümü için öngörülen 13,8 trilyon liralık vergi hedefine göre günde ortalama tahsilat 37,8 milyar liraya çıkacak'' dedi. 2026-2028 döneminde ait yeni OVP’de, 2026 yılı toplam bütçe gelirinin 16 trilyon 216,1 milyar, bu kapsamda vergi tahsilatının da 13 trilyon 783,1 milyar hedeflendiğini belirten Bakır, yazısında şunları söyledi: ''Bütçe harcamaları 18 trilyon 928,8 milyar ve bütçe açığı 2 trilyon 712,7 milyar lira olarak hedefleniyor. 2025 gerçekleşme tahminleri ile oranlandığında toplam gelirde yüzde 30,1, bu kapsamda vergi tahsilatında yüzde 28,4, toplam bütçe giderinde yüzde 29, bütçe açığında yüzde 22,8 oranında cari büyüme hedefleniyor. OVP’de tüketici fiyatları bazında (TÜFE) yüzde 16 olan 2026 yılı enflasyon hedefine göre ise gelecek yıl toplam bütçe gelirinde yüzde 12,1, vergi gelirinde yüzde 10,7, toplam bütçe harcamasında yüzde 11,2 ve açıkta yüzde 5,9 “reel” artış öngörülüyor. 2025 gerçekleşme tahmini tutarsa ve 2026’da öngörülen vergi geliri hedefine ulaşılırsa, bu yıl günde ortalama 29,4 milyar lira olan kişi başına vergi ödemesi, gelecek yıl 8,4 milyar lira daha fazla olmak üzere 37,8 milyar liraya yükselmiş olacak.'' T24

Ekimde en çok külçe altın kazandırdı

Wed, 08 Oct 25 11:55:57 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Eylül 2025'e ilişkin finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarını açıkladı. Buna göre eylülde yatırımcısına en çok külçe altın kazandırdı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) eylül ayına ilişkin finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarını açıkladı. Buna göre; aylık en yüksek reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 9,14, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 8,39 oranlarıyla külçe altında gerçekleşti. Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından, mevduat faizi (brüt) yüzde 0,63 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken; Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 0,38, Euro yüzde 0,40, Amerikan Doları yüzde 1,27 ve BİST 100 yüzde 3,48 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde ise mevduat faizi (brüt) yüzde 0,06, DİBS yüzde 1,07, Euro yüzde 1,08, Amerikan Doları yüzde 1,95 ve BİST 100 yüzde 4,15 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. 3 aylık değerlendirmelerde zirve borsanın BIST 100 endeksi, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 9,32, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 8,68 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu. Aynı dönemde Amerikan Doları; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 2,03, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 2,60 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu. 6 aylık ve yıllık değerlendirmede külçe altın öne çıktı Altı aylık değerlendirmeye göre külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 19,49, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 20,92 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; aynı dönemde BİST 100 endeksi, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 6,01, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 4,89 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu. Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 36,01, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 29,18 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu. Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından mevduat faizi (brüt) yüzde 11,26, DİBS yüzde 2,78, Euro yüzde 1,30 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; Amerikan Doları yüzde 4,12 ve BIST 100 endeksi yüzde 11,65 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde ise mevduat faizi (brüt) yüzde 5,67 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken; DİBS yüzde 2,39, Euro yüzde 3,79, Amerikan Doları yüzde 8,94 ve BIST 100 endeksi yüzde 16,09 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. T24

Mikrodalga Ablasyon Yöntemiyle Ameliyatsız Tiroid tedavisi başladı

Wed, 08 Oct 25 11:55:12 +0300

Gaziantep Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Girişimsel Radyoloji Ünitesinde, tiroid bezinde 6 santimetre boyutunda büyük bir nodülü bulunan hastaya, ameliyatsız tedavi yöntemi olan Mikrodalga Ablasyon (MWA) işlemi başarıyla uygulandı. Hastanede ilk kez gerçekleştirilen bu uygulama ile birlikte, tiroid nodüllerinin tedavisinde yeni bir dönem başladı. Tiroid bezinde oluşan büyük nodüller, zamanla boğazda baskı hissi, yutma güçlüğü, nefes darlığı ve ses kısıklığı gibi önemli şikâyetlere neden olabiliyor. Ayrıca boyunda belirgin şişlik oluşturarak hem estetik rahatsızlık yaratabiliyor hem de hastaların günlük yaşam konforunu ciddi şekilde etkileyebiliyor. Bu şikâyetlerle hastaneye başvuran ve 6 cm büyüklüğündeki dev nodül nedeniyle solunum ve yutma zorluğu yaşayan hastada, cerrahi müdahale yerine Mikrodalga Ablasyon yöntemi tercih edildi. Bu yöntemde, cerrahi kesi yapılmadan, özel bir iğne aracılığıyla nodülün içerisine mikrodalga enerjisi verilerek hücrelerin kontrollü şekilde tahrip edilmesi ve nodülün zamanla küçülmesi sağlanıyor. Ameliyatsız ve Konforlu Bir Yöntem Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanları Uzm. Dr. Gökhan Cengiz ve Uzm. Dr. Berna Keskin, hastanede yeni uygulanmaya başlanan yöntemle ilgili şu bilgileri paylaştılar: “Mikrodalga Ablasyon yöntemi, tiroid nodüllerinde ameliyatsız tedaviye yeni bir soluk getiriyor. Cerrahiye gerek kalmadan, kısa sürede ve minimal riskle hastalarımızın yaşam kalitesini artırabiliyoruz. İşlem sonrası hastamız aynı gün taburcu edildi ve oldukça konforlu bir iyileşme süreci geçirdi. Bu yöntemle hem estetik hem de fonksiyonel açıdan hastalarımıza güvenli bir çözüm sunuyoruz. İlk vakamızda elde ettiğimiz başarılı sonuç, önümüzdeki dönemde bu yöntemin daha fazla hastaya ulaştırılması konusunda bize büyük motivasyon sağladı.” Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gerçekleştirilen ilk Mikrodalga Ablasyon vakası hem uygulamadaki başarı hem de hasta memnuniyeti açısından örnek bir çalışma olarak değerlendiriliyor. Bu yöntemle birlikte hastane, benzer vakalarda ameliyatsız tedavi seçeneklerini yaygınlaştırarak bölge sağlık hizmetlerinde yeni bir standart oluşturmayı hedefliyor. Haber Merkezi

Boşanan kadınlara yönelik fiziksel şiddet daha fazla

Tue, 07 Oct 25 18:24:30 +0300

TÜİK, 'Türkiye Kadına Yönelik Şiddet Araştırması'na göre, yaşamının herhangi bir döneminde kadınların yüzde 28,2'si psikolojik, yüzde 18,3'ü ekonomik, yüzde 12,8'i ise fiziksel şiddete uğradı… Şiddetin nedeni olarak belirtilen "maddi sıkıntı", "erkeğin alkollü içki etkisinde olması", "erkeğin ailesiyle sorunlar", "erkeğin iş sorunları" kadının yaşının artmasıyla artarken, "erkeğin kadını kıskanması" kadının yaşı artarken azaldı TÜİK tarafından Türkiye genelinde 18 bin 275 kadın ile yapılan görüşmeler, Türkiye'de kadına yönelik şiddetin durumunu bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye Kadına Yönelik Şiddet Araştırması'na göre, yaşamının herhangi bir döneminde kadınların yüzde 28,2'si psikolojik, yüzde 18,3'ü ekonomik, yüzde 12,8'i ise fiziksel şiddete uğradı. Fiziksel şiddet en çok 35-44 yaş grubundaki kadınlara yönelirken, boşanan kadınların yüzde 62,1'i psikolojik, yüzde 42,5'i ekonomik, yüzde 41,5'i ise fiziksel şiddetle karşılaştı. Fiziksel şiddet en çok 35-44 yaş arası kadınlara uygulanıyor Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından hazırlanan 2024 yılı "Türkiye Kadına Yönelik Şiddet Araştırması" ilk defa yayımlandı. Buna göre, yaşamının herhangi bir döneminde kadınların yüzde 28,2'si psikolojik, yüzde 18,3'ü ekonomik, yüzde 12,8'i ise fiziksel şiddete uğradı. Yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete yüzde 14,7 ile en fazla 35-44 yaş grubundaki kadınlar maruz kaldı. Bunu sırasıyla yüzde 14,3 ile 45-59 yaş ve yüzde 11,9 ile 25-34 yaş grupları takip etti. Şiddet hiç hız kesmiyor Boşanan kadınların yüzde 62,1'i psikolojik, yüzde 42,5'i ekonomik, yüzde 41,5'i fiziksel, evli kadınların da yüzde 26,4'ü psikolojik, yüzde 19,9'u ekonomik, yüzde 11,6'sı fiziksel şiddet gördü. Hiç evlenmeyen kadınların yüzde 25,7'si psikolojik, yüzde 14,2'si dijital şiddete ve yüzde 13,4'ü ısrarlı takibe maruz kaldı. Şiddet görmüş kadınlar, bunu uygulayan kişilere göre de incelendi. Buna göre, dijital şiddette "yabancı biri" yüzde 62,3 ile ilk sıradayken, eş/eski eş/birlikte olduğu kişi yüzde 15,7 ile ikinci oldu. Israrlı takipte ilk sırayı yüzde 39,6 ile "yabancı biri", ikinci sırayı yüzde 32,1 ile eş/eski eş/birlikte olduğu kişi aldı. Psikolojik şiddete maruz kalan kadınların yüzde 34'ünün özel sektörde Yaşamının herhangi bir döneminde ekonomik şiddete maruz kalan kadınların tamamlanan eğitim durumuna da bakıldı. Buna göre, bir okul bitirmeyen kadınlar yüzde 31,8 ile ilk sırada, yükseköğretimi tamamlayan kadınlar ise yüzde 8,9 ile son sırada dikkati çekti. Psikolojik şiddete maruz kalan kadınlar çalışılan sektöre göre incelendiğinde de yüzde 34'ünün özel sektörde, yüzde 31,9'unun ise kamu sektöründe çalıştığı görüldü. Ekonomik şiddete maruz kalan kadınların da yüzde 21,1'inin özel sektörde, yüzde 10,6'sının kamu sektöründe çalıştığı belirlendi. Fiziksel şiddet en çok Kuzeydoğu Anadolu'da görülüyor Fiziksel şiddete uğrayan kadınların oranı İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması-1 (İBBS) düzeyine göre incelendiğinde, fiziksel şiddetin en çok görüldüğü bölge yüzde 25,9 ile Kuzeydoğu Anadolu iken en düşük olduğu bölge ise yüzde 8,8 ile Ortadoğu Anadolu oldu. Son 12 ayda kadınların yüzde 11,6'sı psikolojik, yüzde 3,7'si dijital, yüzde 3,2'si ekonomik şiddete, yüzde 3,1'i ısrarlı takibe, yüzde 2,6'sı fiziksel şiddete, yüzde 0,9'u cinsel şiddete maruz kaldı. Şiddet türleri arasında birinci sırayı psikolojik, ikinci sırayı dijital şiddet aldı Kırda yaşayan kadınların yüzde 10,8'i psikolojik şiddet görüyor Bu dönemde şiddet türüne göre incelendiğinde, yoğun kentte yaşayan kadınların yüzde 12,2'si psikolojik, yüzde 4,2'si dijital şiddete, yüzde 3,4'ü ısrarlı takibe uğradı. Orta yoğun kentte yaşayan kadınların yüzde 9,1'i psikolojik, yüzde 3'ü dijital, yüzde 2,9'u ekonomik, kırda yaşayan kadınların ise yüzde 10,8'i psikolojik, yüzde 3,7'si ekonomik, yüzde 2,6'sı fiziksel şiddetle yüz yüze geldi. En fazla şiddete 15-24 yaş arası kadınlar maruz kaldı Tüm şiddet türleri yaş grubuna göre incelendiğinde, son 12 ayda en yüksek oranda şiddete 15-24 yaş grubundaki kadınlar maruz kaldı. Psikolojik şiddet yüzde 15,2 ile en çok 15-24 yaş grubundaki, en az yüzde 9,4 ile 45-59 yaş grubundaki kadınlarda görüldü. Dijital şiddete de en çok yüzde 7,3 ile 15-24 yaş grubundaki kadınlarda karşılaşıldı. Bu yaş grubunu sırasıyla yüzde 4,1 ile 25-34 yaş grubundaki, yüzde 3,2 ile 35-44 yaş grubundaki kadınlar izledi. Yüzde 5,3 ile bir okul bitirmeyen kadınlar ilk sırada Son 12 ayda kadınların maruz kaldığı ekonomik şiddet oranı incelendiğinde, yüzde 5,3 ile bir okul bitirmeyen kadınlar ilk sırada yer aldı. Bunu yüzde 5,1 ile ortaokul, yüzde 3,2 ile lise, yüzde 3,1 ile ilkokul, yüzde 1,5 ile yükseköğretim mezunu kadınlar takip etti. Bu dönemde psikolojik şiddete yüzde 10,2 ile en düşük oranla evli kadınlar uğradı. Boşanan kadınlara yönelik fiziksel şiddet daha fazla Medeni duruma göre kadınların maruz kaldığı şiddet incelendiğinde, son 12 ayda fiziksel şiddete maruz kalan kadınların oranı sırasıyla yüzde 5,2 ile boşananlar, yüzde 3,1 ile hiç evlenmeyenler ve yüzde 2,1 ile evliler oldu. Israrlı takibe maruz kalan kadınların oranı da sırasıyla yüzde 7,3 ile boşananlar, yüzde 5,7 ile hiç evlenmeyenler ve yüzde 1,8 ile evliler olarak sıralandı. Eşi veya birlikte olduğu kişinin fiziksel ve/veya cinsel şiddetine maruz kalan kadınların belirttiği şiddet nedenleri incelendiğinde, erkeğin öfke kontrolü yüzde 21,7 ile ilk sırada yer aldı. Erkeğin yetiştirilme tarzı yüzde 13,3 ile ikinci, maddi sıkıntı ise yüzde 13 ile üçüncü sırada dikkati çekti. Şiddetin savunması 'öfke kontrol sorunu'ymuş Şiddet davranışının nedeni olarak erkeğin öfke kontrol sorunu olduğunu belirtenlerin yüzde 28,3'ünün 25-34 yaş grubundaki kadınlar olduğu görüldü. Şiddet davranışının nedeni olarak maddi sıkıntıyı gösterenlerin yüzde 15,1'inin 45-59 yaş grubundaki, erkeğin kadını kıskanmasını gösterenlerin yüzde 14,1'inin 15-24 yaş grubundaki kadınlar olduğu görüldü. Şiddetin nedeni olarak belirtilen "maddi sıkıntı", "erkeğin alkollü içki etkisinde olması", "erkeğin ailesiyle sorunlar", "erkeğin iş sorunları" kadının yaşının artmasıyla artarken, "erkeğin kadını kıskanması" kadının yaşı artarken azaldı. Kadınlar gördükleri şiddeti 'kimseye' anlatmıyor Eşi veya birlikte olduğu kişinin şiddetine maruz kalan kadınlar, bu durumu ilk sırada yüzde 31,8 ile kendi ailesinden bir kadınla, ikinci sırada yüzde 10,2 ile kadın bir arkadaş/tanıdıkla, üçüncü sırada da yüzde 4,4 ile eşinin ailesinden bir kadınla paylaştı. Kadınların yüzde 47,7'si ise eşi veya birlikte olduğu kişinin kendisine uyguladığı en son şiddet davranışını kimseye anlatmadı. sputnik

Şehrin kadın emeğini, genç potansiyelini üretim gücünü CHP ile buluşturacağız

Tue, 07 Oct 25 18:23:23 +0300

CHP Gaziantep İl Başkanlığı seçimine sayılı günler kala önceki dönem İl Başkanı Karaca Bozgeyik, düzenlediği basın toplantısı ile aday olduğunu duyurdu Büyük bir coşku içerisinde adaylığını açıklayan Bozgeyik, ‘’ Kapısı çalınmamış ev, elini sıkmadığımız yurttaş kalmayacak. Bu şehirde hedefimiz büyük ve nettir; iki milletvekilini on iki milletvekiline çıkacağız. Gaziantep’i CHP’li bir Büyükşehir Belediye Başkanı ile buluşturacağız. Bu şehrin yeraltı zenginliklerini, topraklarını, sokaklarını, kadın emeğini, genç potansiyelini, üretim gücünü CHP siyaseti ile buluşturacağız. Artık bu şehirde hiçbir genç umutsuz olmayacak. Hiçbir kadın yalnız hissetmeyecek. Hiçbir emekçi haksızlığa boyun eğmeyecek. Çünkü Gaziantep’te Cumhuriyet Halk Partisi yeniden nefes alacak, yeniden umut olacak’’ şeklinde konuştu. Halkla temas etmeden, örgütle nefes almadan siyaset olmaz ‘Partiyi sivil toplum örgütleriyle, meslek odalarıyla, sendikalarla, kadın hareketleriyle, gençlerle el ele büyüteceğiz’ diyen Bozgeyik, ‘’Her mahallede bir meclis, her ilçede bir dayanışma ağı kuracağız. Kadınların sesi, gençlerin enerjisi, emekçilerin alın teri bu örgütün omurgası olacak. Bizim için siyaset masa başında değil, sokakta yapılır. Halkla temas etmeden, örgütle nefes almadan siyaset olmaz. Bu yüzden örgütümüzü yeniden sahaya indireceğiz’’ açıklamasını yaptı. Biz bu şehri mahallelerden büyüteceğiz Siyaseti köylere taşıyacaklarının altını çizen Bozgeyik, ‘’Mera alanlarının imar tadilatları yapılarak imara açılmasına karşı çıkacağız. Siyaseti mahallelere taşıyıp mahallede yaşayan üyelerimizin yüz yüze tanışıp kaynaşmasını sağlayıp delegasyonun akıl ve vicdan süzgecinden geçmesini sağlayacağız. Burada sadece bir adaylığı duyurmak için değil, bu şehrin kaderini birlikte değiştirecek bir yolculuğu başlatmak için toplandık. Çünkü biliyoruz ki şehirler yukarıdan değil, mahallelerden büyür; insanıyla güçlenir, örgütüyle ayağa kalkar. Gelin şimdi bu yolculuğun ilk adımını birlikte atalım. Biz bu şehri mahallelerden büyüteceğiz’’ mesajını verdi. Mahallelerden köylerden halkımız bizi çağırıyor Gaziantep'te parti içi yarışta mahallelerden yeni bir siyaset anlayışını; mahalle meclisleri ve mahalle temsilcileri aracılığıyla şeffaf bir sürecin başlatılması gerektiğini sözlerine ekleyen Bozgeyik, ‘’Mahallelerden köylerden halkımız bizi çağırıyor. Çiftçinin yanında olacaksın, işçinin yanında olacaksın, emeklinin yanında olacaksın, öğrencilerin yanında olacaksın, gençlerin ve Kadınların yanında saf tutup mücadele edeceksin. Örgütün içinde tohum olup yeşereceksin’’ değerlendirmesini yaptı. Sadece bir adaylığı değil; bir dayanışma çağrısını ilan ediyoruz Bozgeyik, ‘’Bütün bunları gerçekleştirmek için; elini taşın altına koyacak, örgütüyle omuz omuza yürümekten onur duyacak bir irade gerekir ve burada; o iradeyi temsil etmek, bu mücadeleyi büyütmek, bu yolu birlikte yürümek için Cumhuriyet Halk Partisi Gaziantep İl Başkanlığına aday olduğumu büyük bir onurla açıklıyorum. Bu görev benim için bir makam değil; bir sorumluluk, mücadele, vefa borcudur. Burada sadece bir adaylığı değil; bir dayanışma çağrısını ilan ediyoruz. Birlikte örgütleneceğiz, birlikte mücadele edeceğiz, birlikte kazanacağız. Çünkü biz bu şehrin vicdanıyız, bu ülkenin umuduyuz, çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz’’ şeklinde konuştu. Toparlanmalıyız, barışmalıyız, birlikte mücadele etmeliyiz Karkamış ve Şehitkamil belediye başkanlarının partiden istifa ederek AKP’ye geçtiğini hatırlatan İl Başkan Adayı Bozgeyik, ‘’Belediye meclis üyeleri istifa ettiler. Ne için ne oldu? Üzüntülüyüz, kaygılıyız, kızgınız, öfkeliyiz, suskunuz. Partimize oy veren Şehitkamil halkına, Karkamış halkına mahcubuz. Ne yapacağız? Hatalarımızdan ders çıkarıp partimizi Gaziantep'teki bu durumdan kurtarıp geleceğimizi örgütleyeceğiz. Nasıl mı? Açık ve net söyleyeyim; son yıllarda Gaziantep'te parti içi yarışlarda birbirini yenmek üzerine kurgulanan siyaset anlayışı duvara tosladı. Toparlanmalıyız, barışmalıyız, birlikte mücadele etmeliyiz’’ dedi. Gaziantep’i çınarın gövdesiyle yeniden buluşturmak için yola çıkıyoruz Bu şehri, İslahiye’nin yaylalarından Nizip’in zeytinliklerine, Araban ovasından Barak topraklarına, Nurdağı’ndan Karkamış’ın sınır hattına, Yavuzeli’nin köylerinden Oğuzeli’nin bağlarına kadar ilmek ilmek öreceklerini vurgulayan Bozgeyik, ‘’Şehitkamil’den Şahinbey’e uzanan bu büyük halk örgüsünü yeniden kuracağız. Bu şehri yeniden Cumhuriyet Halk Partisi'yle buluşturacağız. Çünkü biz sadece bir siyasi parti değiliz. Biz bu ülkenin kurucu partisiyiz. Biz bu halkın vicdanıyız; yoksulun sesi, kadının umudu, gençliğin hayaliyiz. Biz, bu topraklara adaletin, emeğin, eşitliğin, kardeşliğin tohumlarını eken 103 yıllık bir çınarız. Gaziantep’i bu çınarın gövdesiyle yeniden buluşturmak için yola çıkıyoruz’’ diye konuştu. Haber Merkezi

İlaçlara erişimde son günlerde ciddi tedarik güçlükleri yaşanıyor

Tue, 07 Oct 25 18:21:31 +0300

Her yıl olduğu gibi bu yılda ilaç krizi yeniden ortaya çıktı. İlaç yokluğu gün geçtikçe derinleşirken, ecza depoları ve üretici firmalar, eczanelerin talepleri kısıtlı veya hiç karşılamamaya başladılar Ülkemizde ilaç krizi yeniden hortladı. Bulunamayan ilaç sayısında artış dikkat çekerken, beklenen ilaç zammı nedeniyle ecza depoları ve üretici firmaların, eczanelerin talepleri kısıtlı veya hiç karşılaması sonucunda eczacıların stokları eriyor, hastalar ilaca erişimde büyük sıkıntı yaşıyor. Elinde reçete eczane eczane dolaşıyor. Gaziantep Eczacılar Odası Başkanı Cem Mercan, ‘’Eczanelerde hastalarımızın tedavisi için hayati önem taşıyan ilaçlara erişim ile ilgili son günlerde ciddi tedarik güçlükleri yaşanıyor’’ tespitinde bulundu. İlaç yoklukları ve tedarik sıkıntısının sebebi eczaneler değil ‘Halkımızın şunu bilmesi bizim için çok önemli; yaşanan ilaç yoklukları ve tedarik sıkıntısının sebebi eczaneler değil’ diyen Mercan, ‘’Beklenen ilaç fiyat zammı nedeni ile ilaç tedarik zincirinin ana halkaları olan ecza depoları ve üretici firmalarca, eczanelerimizin talepleri kısıtlı veya hiç karşılanmamaktadır. Bu durum eczane stoklarını eritmekte, hastalarımıza verdiğimiz ilaçların yerine yenisini koymayı imkânsız hale getiriyor’’ şeklinde konuştu. İlaç temininde büyük sıkıntılar yaşanıyor Eczanelerde hastaların tedavisi için hayati önem taşıyan ilaçlara erişim ile ilgili son günlerde ciddi tedarik güçlüklerinin yaşandığını kaydeden Mercan, ‘’Bilhassa kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar, infertilite ilaçları, kronik enfeksiyonlarda kullanılan ilaçlar, insülin preparatları başta olmak üzere diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlar gibi birçok ilacın temininde büyük sıkıntılar yaşanmakta’’ ifadelerini kullandı. Kalıcı düzenlemelerin hayata geçirilmesi şart Ülkemizdeki ilaç fiyatları belirlenirken kullanılan Euro kurunun güncel ekonomik koşullardan ve reel kur değerlerinden çok daha düşük bir seviyede sabitlendiğini sözlerine ekleyen Mercan, ‘’Bu kur politikası, maalesef sürdürülebilir olmaktan uzak. Firmaların bu koşullarda üretim ve ithalat yapmakta zorlanması, zam beklentisi nedeni ile piyasaya ilaç arzını kısıtlaması, ilaca erişimin önündeki en büyük engel. Bu durumun ortadan kalkması için ilaç tedarik zincirinin tüm paydaşlarının, üreticinin, depoların ve eczanelerin, ekonomik sürdürülebilirliğini gözeten kalıcı düzenlemelerin hayata geçirilmesi şart’’ önerisinde bulundu. Haber Merkezi

Toplumun tüm kesimlerinin barış sürecine destek vermesini istiyoruz

Tue, 07 Oct 25 18:16:30 +0300

DEM Parti tarafından Türkiye genelinde Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonuna destek vermek amacıyla ‘Barış istiyoruz’ sloganı ile başlatılan kampanya 30 Ekim tarihine kadar uzatıldı. Antep’in 6 farklı noktasında açılan stantlarda bugüne kadar toplamda bin 500 imza toplandı DEM Parti Antep İl Eş Başkanı Mehmet Fesih Yeşil, ‘’Türkiye’de ki Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmesi ve ülkedeki adaletsizliğin, umutsuzluğun, eşitsizliğin, geleceksizliğin ortadan kaldırılması için çalışıyoruz. Halkımız bu sürecİ sahiplensin. İmza kampanyasına destek önemli. Toplumun tüm kesimlerinin barış sürecine destek vermesini istiyoruz’’ dedi. Şu ana kadar bin 500 imza topladık Antep’te 7 eylül tarihinde ‘Barış istiyoruz’ sloganı ile başlatılan kampanyanın 30 ekime kadar uzatıldığını açıklayan Yeşil, ‘’Şehrin 6 ayrı noktasında stant açtık. Önümüzdeki hafta içerisinde ise Nizip ve Araban ilçelerinde stant açacağız. Şu ana kadar bin 500 imza topladık. Topladığımız imzaları genel merkeze oradan da komisyona ileteceğiz. Tüm Antep halkının bu barış sürecine ve imza kampanyasına destek vermesi için stantlarımıza bekliyoruz’’ çağrısında bulundu. Çalışmaların bütünlüklü bir doğrultuda ilerlemesi için oldukça önemli Yeşil, ‘’İmralı Heyetinin Abdullah Öcalan ile yaptığı son görüşmede Barış ve Demokratik toplum sürecinin demokratik toplum, barış ve demokratik cumhuriyet ve demokratik toplum temelli entegrasyonun dönemin kilit kavramları olduğu belirtilmiş. Öcalan’ın çağrısıyla başlayan sürecin yarattığı motivasyonla her bir arkadaşımızın kendisini özne olarak sürece katması, tarihsel eşikten geçtiğimiz böylesi bir zamanda çalışmaların bütünlüklü bir doğrultuda ilerlemesi için oldukça önemli’’ şeklinde konuştu. Barış ve Demokratik Toplum buluşmaları kapsamında sadece Temmuz-Ağustos aylarında mahallelerde, köylerde, mezralarda ve yaylalarda 2 bin üzerinde halk toplantıları, kadın ve gençlik buluşmaları gerçekleştirilerek, yüzbinlerle bir araya gelindiğini sözlerine ekleyen Yeşil, ‘’Tüm halkların, inançların, kadınların, gençlerin, çocukların, emekçilerin, işçilerin, işsizlerin ve tüm ezilenlerin barışla buluşması için çalışmalarımız devam ediyor. Bu temelde barışın toplumsallaşmasına dönük çalışmalarımızda her bir arkadaşımızın daha fazla sorumluluk alarak daha yaratıcı yöntemler geliştirmesi son derece önemlidir. Sokakların, mahallelerin ve meydanların barış alanlarına ve örgütlenme mekanlarına dönüştürülmesi, toplumsal tüm dinamiklerle temasın yoğunlaştırılması, diyalog zeminlerinin güçlendirilmesi bağlamında hayati’’ ifadelerine yer verdi. Özellikle merkezi komisyonların ve tüm örgütlü yapının sivil toplum alanıyla kuracağı temasların son derece önemi olduğunu dile getiren Yeşil, ‘’Barış, özgürlük ve toplumsal adaletin sağlanmasına dönük taleplerimizi, STK’lar, demokratik kitle örgütleri ve tüm toplumsal dinamikler ile tartışabileceğimiz zeminleri yaratmamız gerekiyor. Buluşma zeminleri esnasında ortaklaştığımız talepleri Meclis bünyesinde kurulan komisyonunun çalışmalarına yön verecek şekilde gündemleştirerek kazanıma dönüştürmek temel sorumluluklarımızdan’’ değerlendirmesini yaptı. Haber Merkezi

Pamuk çeşitlerinin geliştirilmesi her zamankinden büyük önem taşıyor

Tue, 07 Oct 25 18:15:45 +0300

GTB Başkanı Mehmet Akıncı, Dünya Pamuk Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, pamuğun hem Türkiye hem de dünya ekonomisi açısından stratejik öneme sahip bir ürün olduğunu belirterek, iklim koşullarının üretim ve kalite üzerindeki etkilerine dikkat çekti. Pamuğun tarih boyunca ekonomilerin, kültürlerin ve sanayilerin gelişiminde belirleyici rol oynadığına dikkat çeken Akıncı, “Pamuk; tarımdan sanayiye, tekstilden ihracata uzanan zincirin temel hammaddesidir. Türkiye, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bereketli topraklarıyla pamuk üretiminde önemli bir potansiyele sahiptir. Gaziantep ve çevresi hem üretim hem de sanayi entegrasyonu açısından bu zincirin en güçlü halkalarından birini oluşturmaktadır” dedi. Uluslararası Pamuk Danışma Komitesi (ICAC) verilerine göre 2024–2025 sezonunda dünya genelinde 25 milyon 287 bin ton pamuk üretimi gerçekleştirildiğini, Türkiye’nin ise yaklaşık 840 bin tonluk üretimle dünyanın yedinci büyük pamuk üreticisi olduğunu hatırlatan Akıncı, bu verilerin Türkiye’nin küresel pamuk piyasasındaki konumunu gösterdiğini ifade etti. İklim değişikliğinin pamuk üretimi üzerindeki etkilerine de değinen Akıncı, “Son yıllarda yaşanan sıcaklık artışları ve düzensiz yağış rejimleri, tarımsal üretimde yeni denge arayışlarını beraberinde getiriyor. Bu nedenle su kaynaklarının korunması, modern sulama yöntemlerinin yaygınlaştırılması ve iklim koşullarına daha dayanıklı pamuk çeşitlerinin geliştirilmesi her zamankinden büyük önem taşıyor” dedi. Pamukta verimliliği artırmanın sürdürülebilir üretimin temel şartı olduğuna işaret eden Akıncı, “Üreticilerimizin emeğini koruyacak, çevresel riskleri azaltacak politikaların devamlılığı bu anlamda büyük önem taşıyor. Akıllı sulama sistemleri, teknolojik üretim yöntemleri ve bilimsel temelli planlamalarla hem verimliliği hem de kaliteyi korumak mümkün olacaktır” ifadelerini kullandı. Pamuk sektörünün Türkiye’nin dış ticaret ve sanayi gücü açısından stratejik değerini koruduğunu da vurgu yapan Akıncı, açıklamalarını şöyle tamamladı: “Pamuk, tarladan fabrikaya, ihracattan istihdama uzanan zincirin en güçlü halkasını oluşturuyor. Üreticiden sanayiciye kadar uzanan bu sürecin her aşaması, Türkiye’nin ekonomik sürdürülebilirliği ve üretim geleceği açısından son derece önemli. Dünya Pamuk Günü vesilesiyle, emeğiyle ülkemizin üretim gücüne katkı sunan tüm pamuk üreticilerimizi, çalışanlarımızı ve sektör paydaşlarımızı kutluyorum.” Haber Merkezi

“Daha küçük kesiler, daha konforlu iyileşme süreci”

Tue, 07 Oct 25 18:15:00 +0300

Gaziantep Üniversitesi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, kalp cerrahisinde önemli bir yeniliğe imza attı. GAÜN Kalp ve Damar Cerrahisi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Erhan Hafız tarafından gerçekleştirilen Total Endoskopik Kalp Ameliyatı yöntemiyle GAÜN Hastanesi bölgede ilk, Türkiye’de ise ikinci merkez olma özelliğini kazandı. Geçtiğimiz hafta bu yöntemle iki hastada mitral kapak ameliyatı, bir hastada ise aort kapak değişimi ameliyatı başarıyla gerçekleştirildi. Total Endoskopik Kalp Cerrahisi’nin, kalp cerrahisinde gelinen son nokta olduğunu belirten Dr. Hafız, yöntemin birçok avantaj sağladığını ifade etti. “Daha küçük kesiler, daha konforlu iyileşme süreci” Total Endoskopik Kalp Ameliyatlarının, yaklaşık iki santimetrelik bir kesi ve 2-3 adet beş milimetrelik küçük giriş noktası üzerinden mikro kamera yardımıyla gerçekleştirildiğini belirten Dr. Hafız, “Bu yöntemle artık göğüs kemiğini kesmeye ya da göğsü tamamen açmaya gerek kalmıyor. Böylece cerrahi travma büyük ölçüde azalmış oluyor” dedi. Yüksek çözünürlüklü 4K kamera sistemi sayesinde kalp yapılarının büyütülmüş ve net görüntülerinin elde edildiğini aktaran Dr. Hafız, “Torakoskop ve kamerası cerrahın gözlerinin yerini alarak, operasyonun daha hassas ve güvenli yapılmasını sağlıyor” ifadelerini kullandı. “Hasta aynı gün servise alınabiliyor” Total Endoskopik yöntemle yapılan ameliyatlarda hastaların daha az ağrı ve kanama yaşadığını dile getiren Dr. Hafız, “Bazı vakalarda hastayı ameliyat masasında uyandırabiliyoruz. Böylece yoğun bakım süreci ya hiç yaşanmıyor ya da çok kısa sürüyor. Ertesi gün servise çıkan hastalarımız, sonraki gün taburcu olabiliyor. Bu yöntem hem konfor hem de estetik açıdan büyük avantaj sunuyor” dedi. Hafız sözlerine, “Herhangi bir kapak hastalığı veya doğuştan kalp kusuru bulunan hastalarımız bu yöntemden faydalanabiliyor. Daha önce standart ya da minimal invaziv yöntemle ameliyat olmuş hastalar da uygun değerlendirme sonrası bu cerrahiden yararlanabiliyor. Yine de endoskopik kalp cerrahisinin de açık kalp ameliyatı olduğunu unutmamak gerekiyor” şeklinde devam etti. Hasta memnuniyeti yüksek Mitral kapak değişimi ameliyatı geçiren Emine Özmen(71), Total Endoskopik Kalp Cerrahisi sayesinde kısa sürede sağlığına kavuştu. Ameliyat sonrası duygularını paylaşan Özmen, “Çok şükür yeniden sağlığıma kavuştum. Erhan hocama minnettarım. Yaşım nedeniyle ameliyattan korkuyordum ama hocamızın ilgisi ve bu yöntem sayesinde ameliyat beklediğimden çok kolay geçti. Şimdi kendimi çok iyi hissediyorum” dedi. Dr. Hafız, Total Endoskopik Kalp Cerrahisi’ni bölgeye kazandıran ilk merkez olmanın gururunu yaşadıklarını belirterek, Gaziantep Üniversitesi Hastanesi’nin Türkiye genelinde bu yöntemi uygulayan ikinci merkez olarak öne çıktığını ifade etti.

3 bin 577 araç sürücüsüne 13 milyon 807 bin TL ceza yazıldı

Tue, 07 Oct 25 18:14:20 +0300

Gaziantep Trafik Şube Müdürlüğü, kent genelinde denetimlerine devam ediyor. Eylül ayında yapılan denetimlerde 3 bin 577 araç sürücüsüne toplamda 13 milyon 807 bin TL cezai işlem uyguladı. Gaziantep Trafik Şube Müdürlüğü, şehir genelinde akrobatik hareket yapanlara, çevreyi rahatsız edenler, çevreyi kirletecek şekilde duman çıkartanlara, araçlarında abart egzoz kullananlara ve trafikte makas atanlara yönelik denetimlerini sürdürüyor. Eylül ayında yapılan denetimlerde bin 642 sürücüye akrobatik hareket yapmak, 678 sürücüye gürültü yaparak çevreyi rahatsız etmek, 487 sürücüye makas atmak, 349 sürücüye abart egzoz kullanmak, 223 sürücüye süspansiyon, 173 sürücüye çevreyi kirletecek şekilde duman çıkartmak, 22 sürücüye drift yapmak, 3 sürücüye çakar takmak üzere toplamda 3 bin 577 araç sürücüsüne 13 milyon 87 bin TL ceza yazıldı. Haber Merkezi

Türkiye'de her yıl 41 bin kişiye akciğer kanseri teşhisi konuyor

Tue, 07 Oct 25 12:11:05 +0300

Akciğer kanseri dünyada olduğu gibi Türkiye'de de artış gösteriyor. Son verilere göre, Türkiye'de her yıl 41 bin kişiye yeni akciğer kanseri teşhisi konuluyor. Akciğer kanserindeki en büyük etmen ise sigara. Dünyada en yüksek ölüm oranına sahip olan akciğer kanseri görülme sıklığı artıyor. 'Türkiye'de Akciğer Kanseri: Güncel Veriler Işığında Politika Önerileri' başlıklı rapordaki verilere göre, akciğer kanseri Türkiye'de her yıl 41 bin kişiyi etkiliyor. Hastalığın ekonomik yükü ise 129 milyar liraya ulaştı. Uzmanlar 'erken evrede' teşhis konulan akciğer kanserinde beş yıllık sağ kalım oranları yüzde 80’lere çıkabildiğinin altını çizerken, yapay zeka uygulamaları ve tarama programlarına odaklanan politika önerilerini sundu. 2050 yılı verileri korkutucu Dünya genelinde 2022 yılında toplam 2 milyon 480 bin 675 yeni vaka kaydedildi. Yine verilere göre, kansere bağlı ölümler arasında en yüksek ölüm oranı akciğer kanserinde görülüyor. Yapılan tahminlere göre ise 2050 yılında trakea, bronş ve akciğer kanserleri insidansı dünya genelinde 4.62 milyona çıkacağı tahmin ediliyor. Akciğer kanseri en sık hangi ülkelerde görülüyor? 2022 verilerine göre akciğer kanserinin en sık görüldüğü ülke Macaristan. Türkiye 2012 yılında dünyada akciğer kanseri görülmesi açısından 17. sırada yer alırken 2022 verilerine göre 7'inci sıraya yükseldi. Türkiye'de akciğer kanseri kadınlar arasında da yayılıyor Raporda dikkat çekilen bir nokta ise akciğer kanserinin kadınlar arasında görülme sıklığının artması. Erkeklerde en fazla görülen kanser türü akciğer kanseri olurken, kadınlarda da dördüncü sıraya yükseldi. Erken tanı sağ kalım oranları yüzde 80'lere çıkabiliyor Raporu değerlendiren Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nuri Karadurmuş, akciğer kanserinin yönetiminde erken tanının önemine dikkat çekti. Prof. Dr. Karadurmuş şunları dile getirdi: “Akciğer kanseri belirtileri, öksürük gibi diğer hastalıkların belirtileri ile karıştırılabilen belirtileri içerdiğinden, hastalar çoğunlukla ileri evrede hekime başvuruyor ve tanı alıyor. Oysa, hastalığın erken evrelerinde tanı konulması ve etkin bir tedavi yaklaşımı ile beş yıllık sağ kalım oranları yüzde 80’lere çıkabiliyor. Bu sebeple akciğer kanserinde tanının erken evrede konulabilmesi oldukça kritik. Türk Tıbbi Onkoloji Derneği olarak yıllardır bu alanda farkındalığın artması, risk altındaki bireylerin korunması ve bilimsel dayanaklı politikaların şekillenmesi adına çalışıyoruz. Bu raporun da kanıta dayalı çözüm önerileri ve uluslararası iyi uygulamalardan alınan derslerle, akciğer kanseriyle mücadelede yol haritası sunması çok değerli. Derneğimiz, ülkemizin bu konuda daha kararlı ve bütüncül adımlar atmasına liderlik etmeye devam edecek" sputnik

“Eğitim süresinin kısalması, yalnızca okulun değil, toplumun ufkunun da daralması demektir"

Tue, 07 Oct 25 12:10:28 +0300

OECD raporlarına göre, eğitim süresi düşük toplumlarda demokratik katılım, siyasal bilinç ve toplumsal güven oranları da daha düşük çıkıyor. Eğitim süresi, bireylerin yalnızca okulda geçirdikleri yılları değil, aynı zamanda toplumsal eşitlik, ekonomik gelişme ve demokratikleşme düzeyini de yansıtan önemli bir göstergedir. Türkiye’de eğitim süresinin kısalması olgusu, farklı şekillerde anlaşılabilir: Resmî zorunlu eğitim süresinin fiilen uygulanamaması, öğrencilerin ekonomik ve kültürel nedenlerle okulu terk etmesi ya da yükseköğretimdeki programların niteliğinin ve süresinin değişmesi. Bu durum eğitim sosyolojisinin merkezinde yer alan “eşitsizliklerin yeniden üretimi” tartışmalarıyla doğrudan ilişkilidir. Uluslararası kurumların açıkladığı veriler, Türkiye’nin eğitim süresi bakımından OECD ülkeleri ortalamasının gerisinde olduğunu göstermektedir. Yıl Türkiye Ortalaması Dünya Ortalaması OECD Ortalaması 2010 6,5 7,8 11,0 2015 7,3 8,2 11,5 2020 8,1 8,6 12,1 2023 8,4 8,7 12,1 Tabloda görüldüğü üzere Türkiye’de ortalama eğitim süresi artmakla birlikte, son yıllarda ekonomik krizler, pandemi koşulları ve okul terkleri nedeniyle ilerleme hızı yavaşlamış, bazı bölgelerde ise fiilen gerilemeler yaşanmıştır. Özellikle kırsal kesimde ve dezavantajlı gruplarda bu süre 5-6 yıla kadar düşebilmektedir. TÜİK’in 2022 verilerine göre, 5-17 yaş arasındaki çocukların %4,4’ü ekonomik faaliyetlerde yer almakta, bu da eğitim sürelerini doğrudan kısaltmaktadır. Bu noktada önemli bir eleştiri, eğitim istatistiklerinin gerçeği tam olarak yansıtmamasıdır. MESEM öğrencileri, açık lise öğrencileri ve devamsızlık nedeniyle fiilen okul dışında olan gençler de hâlen “okulda” gösterilmektedir. Bu gruplar istatistiklerden çıkarıldığında Türkiye’nin ortalama eğitim süresinin 4-5 yılının düştüğü görülmektedir. Bu durum, eğitim süresinin kâğıt üzerinde uzatıldığı, fakat fiiliyatta kısaldığı anlamına gelmektedir. UNESCO verileri, Türkiye’de kız çocuklarının erkeklere kıyasla eğitime daha erken yaşta veda ettiğini, özellikle lise sonrası devam oranının düştüğünü göstermektedir. Geleneksel aile yapısının güçlü olduğu bölgelerde kız çocuklarının eğitime devamı hâlâ ikincil görülmekte, bu durum toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üretmektedir. Sınav odaklı sistem ise öğrencilerde yabancılaşma ve anomi yaratmakta, okulun sosyal uyum sağlayıcı işlevini zayıflatmaktadır. Eğitim yalnızca “diploma alma süreci”ne indirgenmekte, toplumsal ufku genişletme işlevini kaybetmektedir. Türkiye’de eğitim süresinin kısalması olgusu homojen bir şekilde tüm ülkeye yayılmamaktadır. Özellikle Kürtlerin yaşadığı bölgelerde eğitim sürelerinin Türkiye ortalamasının altında kaldığı görülmektedir. Bu durumun kökleri, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan tarihsel eşitsizliklerde yatmaktadır. UNESCO ve TÜİK verileri ışığında yapılan bölgesel araştırmalara göre: Türkiye’de ortalama eğitim süresi 2023 itibariyle 8,4 yıl iken, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde bu süre 6-7 yıla kadar düşmektedir. Bazı kırsal ilçelerde özellikle kız çocuklarının eğitime devam süresi 4-5 yıl civarındadır. Nedenler Aileler için eğitim uzun vadeli bir yatırım olarak görülse de kısa vadeli ekonomik ihtiyaçlar daha baskındır. Özellikle kız çocuklarının eğitimden kopmasına yol açmaktadır. Kürtçe, Arapça gibi anadillerin yoğun olduğu bölgelerde çocuklar, Türkçe eğitim sistemine uyum sağlamakta güçlük çekmekte, bu da erken terk oranlarını artırmaktadır. Anadilde eğitimin olmayışı, çocuklarda okul fobisi, yabancılaşma ve başarısızlık hissi yaratmaktadır. Göç ve mevsimlik işçilik, eğitim sürelerini doğrudan kısaltmaktadır. Bu koşullar, merkez-çevre ilişkileri bağlamında da okunabilir. Eğitim kurumları Batı’da sosyal hareketliliği artıran bir araç olurken, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde eşitsizlikleri yeniden üreten bir mekanizma haline gelebilmektedir. Toplumsal Sonuçlar Eğitim süresinin kısalması, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde kuşaklar arası yoksulluğun daha yoğun şekilde sürmesine yol açmaktadır. Eğitim sistemine yabancılaşan bireyler, toplumsal katılım süreçlerinden dışlanmakta, bu da demokratik temsil sorunlarını artırmaktadır. Eğitim süresinin düşük olması, gençleri batı illerine göçe zorlamakta; bu göçler çoğu zaman vasıfsız işgücü şeklinde gerçekleşmektedir. OECD raporlarına göre, eğitim süresi düşük toplumlarda demokratik katılım, siyasal bilinç ve toplumsal güven oranları da daha düşük çıkıyor. Türkiye’de düşük eğitim süreleri, siyasal kutuplaşma ve demokratik temsil sorunlarıyla birleşerek daha geniş bir toplumsal krizin parçası haline geliyor. Çözüm önerileri Bölgesel eşitsizlikleri gidermek için: Anadilde eğitimin desteklenmesi, Yoksul ailelere yönelik ekonomik teşviklerin artırılması, Kız çocuklarının eğitimi için özel destek programlarının geliştirilmesi, Göçmen ve mevsimlik işçi çocuklarının eğitimini kesintisiz sürdürecek modellerin oluşturulması, Öğretmen dağılımındaki bölgesel dengesizliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bianet

"Çocuklar okuldan kopacak, erken yaşta evlilikler artacak”

Tue, 07 Oct 25 12:09:41 +0300

Eğitimcilere göre, zorunlu eğitim süresinin kısaltılmasının arkasında ideolojik nedenler ve öğrencileri erken yaşta iş gücü piyasasına yönlendirmek var. Uzmanlar; yeni sistemin çocuk işçiliği ve erken yaşta evlilikleri artıracağını, güvenli alandan uzaklaşan öğrencilerin istismara maruz kalabileceğini söyledi. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 12 yıllık zorunlu eğitimin kısaltılması için hazırlanan raporun tamamlandığını açıkladı. Tekin, ilk kabine toplantısında çalışmayla ilgili sunum yapacağını belirterek, toplumsal beklentiler ve bilgiye erişimin kolaylaşması nedeniyle zorunlu eğitim süresinin kısaltılabileceğini söyledi. 2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 eğitim sistemi kapsamında Türkiye’de ilkokul, ortaokul ve lise olmak üzere toplam 12 yıl zorunlu eğitim uygulanıyor. Yeni dönemde liseler için 3+1 ve 2+2 olmak üzere iki model üzerinde çalışılıyor. 3+1 modelinde, lise zorunlu eğitimi 3 yıla indirilecek. Öğrenciler 11. sınıfta diploma alabilecek, üniversiteye gitmek isteyenler 12. sınıfa devam edebilecek. 2+2 modelinde ise zorunlu eğitim 2 yıl olacak; isteyen öğrencilere 2 yıl daha eğitim verilecek. Mesleki eğitim almak isteyen öğrenciler Mesleki Eğitim Merkezleri, açık öğretim ya da istihdam programlarına yönlendirilecek. Bu modelde öğrencilerin 16 yaşında mezun olması planlanıyor. Yeni sistemin kabul edilmesi ve parlamentodan geçmesi durumunda, uygulamanın gelecek eğitim-öğretim yılında başlaması öngörülüyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın sistem değişikliğiyle ilgili tüm hazırlıklarını tamamladığı, ayrıntıların önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşılacağı açıklandı. 611 bin çocuk eğitim dışında 2024-2025 eğitim-öğretim yılı örgün eğitim istatistiklerine göre, ortaöğretimde 5 milyon 328 bin 812 öğrenci bulunuyor. Bunların 3 milyon 160 bin 449’u genel ortaöğretimde, 1 milyon 681 bin 100’ü mesleki ve teknik ortaöğretimde, 487 bin 263’ü Anadolu imam hatip liselerinde eğitim alıyor. Açıköğretim lisesinde okuyan öğrenci sayısı ise 954 bin 777. Ancak bu verilere rağmen Türkiye’de, zorunlu eğitim çağında olmasına karşın 6-17 yaş aralığında yaklaşık 611 bin çocuk okul dışında. Bu grubun yüzde 55,7’si erkek, yüzde 44,3’ü kız çocuklarından oluşuyor. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) verilerine göre; 6-9 yaş grubunda yaklaşık 77 bin 400, 10-13 yaş grubunda 93 bin 362, 14-17 yaş grubunda ise 440 bin 850 çocuk eğitim sisteminin dışında olduğu görülüyor. Kız çocuklarının okullaşma oranı düşebilir Öte yandan zorunlu eğitimin liseyi de kapsayarak 2012-2013 eğitim öğretim döneminde 12 yıla çıkarılmasıyla ortaöğretimde zorunlu eğitimin uzatılmasıyla “Haydi Kızlar Okula” ve “Baba Beni Okula Gönder” gibi devlet ve sivil toplum kuruluşu destekli kampanyalar, özellikle kız çocuklarının okullaşma oranını artırdı ve eğitimde cinsiyet farkını azalttı. Böylece 2000-2001 eğitim öğretim yılında yüzde 39,2 olan kız çocuklarının ortaöğretimdeki okullaşma oranı, 2023-2024’te yüzde 88,7’ye ulaştı. “Eğitim dışında kalan çocuklar korumasız hale gelir” Türkiye’de örgün eğitim dışına çıkan çocuk sayısı en fazla lise kademesinde görülürken Bakanlığın yeni eğitim modeli tartışmaları beraberinde getirdi. Uzmanlara göre, eğitimin zorunlu olmaktan çıkarılması ya da süresinin azaltılması, özellikle kız çocuklar için erken yaşta ve zorla evlilik riski ile çocuk işçiliğini artıracak. Öğrencilerin örgün eğitimden erken kopmasına ve eğitim hakkının zedelenmesine yol açacak. Yeni sistemle eğitim dışında kalan gençlerin şiddet mağduru ya da faili olma olasılığı yükselebilir. Ayrıca, eğitimin dışında kalan çocuklar korumasız; istismar, ihmal, zorla çalıştırılma ve çeşitli sömürü biçimlerine açık hale gelebilir. Sık sık değişen sistemle öğretmenlerde ve öğrencilerde yeni gelen uygulamaya yönelik güvensiz yaklaşım oluşturabilir. Çocuklar kim tarafından nasıl korunacak? ERG Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık Akyüz, yeni sistemin özellikle kız çocukları ve kırılgan grupları olumsuz etkileyeceğini anlattı. Akyüz, 3+1 ve 2+2 gibi modellerin sosyo-ekonomik eşitsizlikleri derinleştirebileceği, çocuk işçiliği ve erken evlilik risklerini artırabileceği vurgulandı. Akyüz, eğitim süresini kısaltmak yerine, mevcut sistemin niteliğini ve kapsayıcılığını güçlendirmenin, çocukların eğitimde kalmasını sağlayacak destek mekanizmaları oluşturmanın önemine değindi. Değişikliklerin gerekçelerinin yetersiz olduğunu anlatan Akyüz şöyle konuştu: “Sınava hazırlık sosyo-ekonomik durumla çok ilişkili. O bir yılı sosyal ekonomik durumu iyi olanlar daha iyi kullanacak, diğer çocuklara ne olacak? 2 +2 modeli yine dezavantajlı öğrencileri erken yaşta sistem dışına itebilir. 14 yaş itibariyle eğitim dışındaki çocuk sayısı artabilir. Hangi model olursa olsun 18 yaş altındaki herkes çocuk olmaya devam edecek. Aradaki boşlukta bu çocuklar kim tarafından ve nasıl korunacak? Nasıl yönlendirecek? Eğitim sisteminin dışına çıktıkları zaman ne olacak bu çocuklara? Bunun yanıtını kesinlikle görünmüyoruz. Okul çocukların izlendiği, korunduğu bir mekanizma. Eğitim süresi kısalırsa toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri derinleşebilir, kız çocukların okula devam süresi kısılabilir. Çocuk işçiliği, çocuk yaşta evliliklerde büyük riskler görüyoruz.” “Çocukların geleceğiyle oynamayın” Prof. Dr. Şakir Çınkır, eğitim öğretimin basamaklandırılmasında toplam süreden çok, verilecek eğitimin niteliği, program içeriği, öğretmen kalitesi ve okul altyapısı gibi değişkenlerin önemli olduğunu dile getirdi. Hükümete yakın iş insanları ve kurumları tarafından bu önerinin ortaya atıldığını savunan Prof. Dr. Çınkır, kararın arkasında işgücü piyasasına usta ve çırak bulmanın olduğunu söyledi. İş yaşamında nitelikli eleman ve istihdam sorunu olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Çankır,bu değişikliğin durumu daha da kötüleştireceğini ve çocuk işçiliğini artıracağını ifade etti. Mevcut eğitim sisteminin plansız yönetildiği belirten Prof. Dr. Çınkır, lise süresinin kısalması durumunda bu yaş grubundaki çocukların geleceğine dair planlama yapılmadığını anlattı. Okul öncesi eğitimin zorunlu olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çankır, geçmişte verilen vaatlerin yerine getirilmediğini aktardı. Prof. Dr. Çınkır şunları söyledi: “Çocukların okullaşma oranını düşürecek ve bu çocuklar eğitimin dışında kalacak. Ne işte, ne eğitimde, ne okulda? İÖzellikle de sosyal ekonomi düzeyi düşük olan kesimlerdeki ailelerin çocukları bundan olumsuz etkilenecek. Çocuk evliliği dediğimiz evliliklere yönelme olacak. Eğitimin en önemli sorunu sık sık politika değişikliği. Eğitim planlı yönetilemiyor. Bunun da nedeni özellikle eğitim ve planlamayı bilmeyen, politikacıların yani yöneticilerin Milli Eğitim Bakanlığı'nda karar aşamalarında olması. Şu anki 4+4+4'den vazgeçmek tamamen hem politik hem de ideolojik. Hiçbir siyasi iktidar ya da hiçbir çevre, tarikat kendi gelecekleri için çocukların hayatlarıyla oynamamalıdır. Eğitim, çocukların kendi kişiliklerini ve geleceklerini inşa etmeleri için olmalı.” "Az sayıda öğretmen atanacak" Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay 2012'de zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması ve mevcut lise eğitimi süresini kısaltma girişiminin, aynı iktidar tarafından "devrim" olarak sunulduğunu söyledi. Bu adımın piyasadaki kurum temsilcileri ile tarikat üyelerinin talepleri doğrultusunda atıldığını ve bu durumun bilimsel olmadığını savundu. Karar alma sürecinin kapsayıcı olmadığını ifade eden Özbay şöyle dedi: “Şu an 3 milyona yakın çocuk işçileştirilmiş durumda. 2 milyona yakın çocuk MESEM ve mesleki eğitiminde okuyor. 1 milyona yakın çocuk eğitim dışında. Amaç; Anadolu, güzel sanatla, spor liseleri dediğimiz gibi diğer okul türlerinde olan çocukları da bir an önce okuldan koparıp, eğitimden koparıp ucuz iş gücü haline getirmek, kız çocukları olmak üzere zorunlu eğitimden rahatsız olan tarikatların taleplerini yerine getirmek. Bu düzenleme öğretmenleri de çok ciddi etkileyecek. Lisede okutulacak ders sayısı, ihtiyaç olan öğretmen sayısı azalacak. Dolayısıyla öğretmenlerin de mevcuttaki istihdamını etkileyecek. Bir milyon yakın atama bekleyen öğretmen sayısı için "ihtiyacımız daha az" denilerek atamalar azabilir. Bu görüntüye göre yeni öğretmen hiç alınmayacak bile diyebiliriz. Mevcutta olan öğretmenlerin bir çoğu da okutacağı dersi olmayacağı için o okulda fazlalık haline gelip çok uzak yerlere reysen atamalara maruz kalabilir.” Okulun sadece bilgi aktarma, eğitim verme yeri olmadığını anlatan Özbay, okulun çocuğu koruma görevi üstlendiğini vurguladı. Özbay sözlerine şöyle devam etti: “18 yaşına kadar her çocuk eğitim ortamında, okulda olmalı. Okulların her zaman da çocuğu koruyan yönleri var Gerçekten bir şu anda da çocuklara göz dikmiş durumdalar. Üniversite mezunu, gençleri istihdamını sağlayamayanlar utanmadan istihdam üzerinden bir söylemle çocuğu okul dışına itip piyasanın kucağına, asgari ücretin de bile altında ücretlerle büyümesini sağlayacak. Milli Eğitim Bakanlığı çocuk işçi bulma kurumu haline geldi.” Bianet

İcra dosya sayısı 7 milyon 651 bine yükseldi

Tue, 07 Oct 25 12:08:32 +0300

İktidar ekonomik verilerle övünüyor ama… İcra dosya sayısı 7 milyon 651 bine yükseldi İktidar, “ekonomide toparlanma” söylemini kullanırken, icra dairelerine yeni gelen dosya sayısı artmaya devam ediyor. CHP TBMM Grubu’nun raporuna göre, icra dairelerine 1 Ocak - 3 Ekim günleri arasında UYAP üzerinden gelen yeni dosya sayısı 2024 yılının aynı dönemine göre yüzde 8.2 oranında artarak 7 milyon 651 bine yükseldi. İcra dairelerine 2024 yılında bu dönemde 7 milyon 75 bin dosya gelmişti. Aynı günler arasında 5 milyon 239 bin dosya da ya sonuçlandırıldı ya da işlemden kaldırıldı. Sonuçlanan dosya sayısı geçen yıla göre 209 bin adet azaldı. UYAP üzerinden açılan ve icra dairelerinde derdest bulunan toplam dosya sayısı 3 Ekim itibariyle 24 milyon 668 bine çıktı. Derdest dosya sayısı son bir yılda net olarak 1 milyon 735 bin adet arttı. CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, “Her 4 saniyede bir icra dosyası açılıyor, her dört saniyede bir umut sönüyor. Toplamda 24 milyon 668 bin icra dosyası derdest durumda. Bu dosyaların her biri, bir ailenin yoksulluk hikayesidir. Türkiye artık üretimle değil, borçla dönüyor. En hareketli sektör icra. Adalet saraylarının koridorlarında ekonomi değil, çaresizlik yürüyor. Saray rakamlarla övüne dursun, bu ülkenin gerçek bilançosu icra dairelerinde tutuluyor” dedi. T24

Altından yeni rekor

Tue, 07 Oct 25 12:07:27 +0300

Haftaya yükselişle başlayan altın bugüne de rekorla başladı. Gram altın 5 bin 300 TL'yi geçerken çeyrek altın 9 bin TL'ye dayandı. Haftaya yükselişle başlayan altın, bir kez daha rekor kırdı. Saat (09.25) itibariyle gram altın 5 bin 312 TL'den satılıyor. Dün 5 bin 262 TL'den satılan gram altın, 50 TL değer kazandı. Yarım altın 18 bin TL'ye, çeyrek altın ise 9 bin TL'ye dayandı. Cumhuriyet altını da 36 bin TL seviyesinde işlem görüyor. Ons altın ise 4 bin dolara dayandı. Sabah saatlerinde altın fiyatları şu şekilde: Gram altın: 5 bin 312 TL Çeyrek altın: 8 bin 992 TL Yarım altın: 17 bin 993 TL Cumhuriyet altını: 35 bin 851 TL t24

Kapalı Yöntemle Prostat Kanseri ameliyatı yapıldı

Tue, 07 Oct 25 12:05:36 +0300

Gaziantep Şehir Hastanesine idrar yaparken zorlanma şikâyetiyle başvuran 58 yaşındaki erkek hastada, Üroloji Kliniği hekimi Op. Dr. Hasan Güngör tarafından gerçekleştirilen rutin prostat muayenesi sırasında PSA değerinin yüksek olduğu tespit edildi. Yapılan ileri görüntüleme ve biyopsi işlemleri sonucunda hastaya prostat kanseri tanısı konuldu. Erken evrede teşhis edilen hastalık, cerrahi tedavi imkânı sunarak hastanın sağlığı açısından büyük bir avantaj sağladı. Laparoskopik Cerrahi ile Modern Tedavi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Hasan Güngör, prostat kanseri tedavisinde açık, laparoskopik ve robotik cerrahi yöntemlerin uygulanabildiğini belirtti. “Kapalı yöntem olarak bilinen laparoskopik cerrahi, açık ameliyata kıyasla daha az ağrı, hastanede kısa kalış süresi, hızlı iyileşme günlük yaşantısına erken dönme ve idrar tutma fonksiyonlarının korunması gibi önemli avantajlar sağlamaktadır. Bu yönüyle laparoskopik cerrahi, günümüzde prostat kanseri tedavisinde öne çıkan modern yöntemlerden biridir.” dedi. Ameliyat sonrası süreci hakkında konuşan hasta, memnuniyetini şu sözlerle ifade etti: “Tedavi sürecimde hekimimden ve ekibinden çok memnun kaldım. Ameliyatım başarılı bir şekilde geçti ve ameliyatımın 2. günü taburcu oldum. Hocamın dediği yoldan ilerledik, kendisine ve ekibine çok teşekkür ediyorum” dedi. Gaziantep ilinde, kamu ve özel hastaneler dâhil yalnızca Gaziantep Şehir Hastanesinde gerçekleştirilen laparoskopik prostat kanseri cerrahisi, hastaların ileri düzey cerrahi tedavi için başka şehirlere gitmesine gerek kalmadan kendi şehirlerinde nitelikli sağlık hizmeti alabilmelerine imkân tanımaktadır. Gaziantep Şehir Hastanesi, sunduğu modern cerrahi yöntemlerle yalnızca kent halkına değil, bölgedeki birçok hastaya da umut olmaktadır. Üroloji alanında gerçekleştirilen başarılı uygulamalarla hasta memnuniyetini artırmayı hedefleyen hastane, tedavi süreçlerini daha konforlu ve güvenli hale getirmeye devam etmektedir. Haber merkezi

“Sağlık için Adım At” temalı yürüyüş etkinliği düzenlendi

Tue, 07 Oct 25 12:05:06 +0300

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN), Şehitkamil Belediyesi ve Gaziantep İl Sağlık Müdürlüğü iş birliğinde, Dünya Yürüyüş Günü kapsamında “Sağlık için Adım At” temalı yürüyüş etkinliği düzenlendi. GAÜN Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı yanı etkinlik alanından başlayan yürüyüş, Çoban Evi Tesislerinde son buldu. Etkinliğe, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullar, spor liseleri, halk sağlığı ekipleri, GAÜN akademik ve idari personeli ile çok sayıda öğrenci katıldı. Etkinliğin açılışında konuşan Gaziantep İl Sağlık Müdür Vekili Doç. Dr. Mikail Özdemir, sporun ve sosyal aktivitelerin bireylerin ruhsal ve fiziksel sağlığı üzerindeki önemine dikkat çekerek, “Hep birlikte bu şehri, gastronomiyle olduğu kadar sporun da şehri haline getireceğimize inanıyorum.” dedi.

Eğitim sisteminde olması gereken 612 bin çocuk eğitim dışında kaldı

Mon, 06 Oct 25 17:29:17 +0300

İşte Muhteşem Ülke Türkiye’nin hal-i pür-melali… Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2024-2025 eğitim öğretim yılı istatistiklerini değerlendiren Eğitim Reformu Girişimi, çocukların hızla eğitimden koparak işgücüne katıldığını açıkladı… Eğitim dışındaki çocukların %55,7’si erkek, %44,3’ü ise kız çocuk. Bir önceki yıl 612 bin 814 çocuk eğitim dışındaydı. (%53,6’sı oğlan, %46,4’ü kız çocuk). Son iki yılın verileri, erkek çocukların kızlara kıyasla eğitim dışına daha yoğun bir şekilde çıktığını gösteriyor Eğitim Reformu Girişimi (ERG) MEB’in 2024-25 eğitim öğretim yılı istatistiklerinden hareketle bir ön değerlendirme raporu hazırladı. Bir önceki eğitim-öğretim yılıyla karşılaştırmalı olarak eğitim dışındaki çocuk sayısı, derslik sayıları ve ikili eğitim oranları, taşımalı eğitim ve pansiyon hizmetlerinden yararlanan öğrenci sayıları, erken çocukluk eğitimi, özel eğitim ve öğretmenlere ilişkin veriler ele alındı. Eğitim dışındaki çocuk sayısı 14 yaştan itibaren artıyor Ön değerlendirme notlarından öne çıkanlar şöyle: Zorunlu eğitim çağında olan çocukların (6-17 yaş) yaklaşık 611 bin 612’si eğitim dışında olarak tespit edildi. Eğitim dışındaki çocukların %55,7’si oğlan, %44,3’ü ise kız çocuk. Bir önceki yıl 612 bin 814 çocuk eğitim dışındaydı. (%53,6’sı oğlan, %46,4’ü kız çocuk). Son iki yılın verileri, oğlan çocukların kızlara kıyasla eğitim dışına daha yoğun bir şekilde çıktığını gösteriyor. Bu durum, zorlaşan ekonomik koşulların ve krizin oğlan çocuklarının eğitim dışına çıkmasına daha fazla yol açtığı şeklinde yorumlandı. Her 4 çocuktan 1'i iş gücüne katılıyor 15-17 yaşta işgücüne katılım oranı %24,9 olarak belirlendi. Oğlan çocuklarının (%35,6) istihdama katılımı kız çocuklara (%13,7) kıyasla daha yüksek ölçüldü. Ön değerlendirmede bu durum için “Öte yandan, kız çocuklar istihdam istatistiklerinde görülmeyen ev içi emek ve çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler nedeniyle eğitim dışında kalmaya devam ediyor” denildi. Yaş gruplarına göre bakıldığında, 6-9 yaş grubunda yaklaşık 77 bin 400, 10-13 yaş grubunda yaklaşık 93 bin 362, 14-17³ yaş grubunda ise yaklaşık 440 bin 850 çocuğun eğitim dışında olduğu belirlendi. Taşımalı eğitimden yararlanan öğrenci sayısı düştü 2024-2025 eğitim-öğretim yılında ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim kademesinde taşımalı eğitimden yararlanan toplam öğrenci sayısı, önceki yıla göre %16,2 azalarak 846 bin 168 oldu. İlkokul kademesinde taşınan öğrenci sayısı %7,2 azalarak 240 bin 48’e, ortaokulda taşınan öğrenci sayısı %8,8 azalarak 324 bin 603’e ve ortaöğretimde taşınan öğrenci sayısı ise %28,6 azalarak 281 bin 517’ye düştü. Ancak, yayımlanan veriler, yalnızca taşınan öğrenci sayısının değil, pansiyonlarda kalan öğrenci sayısının da düştüğünü gösteriyor. 2024-2025 eğitim-öğretim yılında pansiyonda kalan öğrenci sayısı bir önceki yıla göre %7,9 azalarak 244 bin 666 oldu. Bu durum, taşımalı eğitimden yararlanamayan birçok öğrencinin pansiyonlu okullara da yönelmediğini gösteriyor olabilir. Dolayısıyla, taşımalı eğitimden yararlanamayan ve pansiyonlu okullarda kalmayan çocukların eğitime erişimlerinin yakından izlenmesi kritik önem taşıyor. Çocukların eşit ve kapsayıcı şartlarda eğitime ulaşabilmesi için pansiyonların iyileştirilmesinin yanı sıra, yönetmelikteki 30 km sınırının yeniden düzenlenmesi ve kırsal bölgelerde kapatılan okulların tekrar açılması gerekiyor. Okulöncesi eğitimde öğrenci sayısı azaldı Okulöncesi eğitimdeki öğrenci sayısı, 2023-24 eğitim-öğretim yılında 1 milyon 954 bin 202 iken 2024-25’te 1 milyon 741 bin 314’e düştü. Okulöncesindeki öğrenci sayısı, 2022-23 eğitim-öğretim yılından bu yana geriliyor. Bu düşüşle bağlantılı olarak, 5 yaşta okulöncesi eğitim net okullulaşma oranı 1,8 yüzde puan düşerek %82,5 oldu. 3-5 yaşta okulöncesi net okullulaşma oranı %51,9’dan %49’a ve 4-5 yaşta ise %64’ten %60,8’e geriledi. Resmi anaokullarındaki öğrenci sayısı, 788 bin 557’den 482 bin 161’e geriledi ve bir önceki yıla kıyasla %38,9 azaldı. Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı 4-6 yaş kurslar, belediyelerce ve derneklerce açılan kreşlerin yer aldığı kurum türü olan toplum temelli kurumlara kayıtlı öğrenci sayısı ise önceki yıla göre %24,9 artış gösterdi ve 152 bin 983’e yükseldi. "Eğitimden kopuş çocukları daha korunmasız hale getiriyor" Ön değerlendirmede fırsat eşitliğinin sağlanmasının neden önemli olduğuna şu sözlerle değinildi: Sosyoekonomik arka plandan bağımsız tüm çocuklar için fırsat eşitliğinin sağlanması, çocukların hayata daha adil bir başlangıç yapabilmesi ve toplumda derinleşen eşitsizliklerin azalması açısından kritiktir. Okulöncesi eğitimde azalan öğrenci sayıları ve okullaşma oranları, tüm çocukların eşit ve adil bir başlangıç yapamadıklarını ortaya koyuyor. Çocuklar, ortaöğretimde ve özellikle 15 yaş itibarıyla daha yoğun bir şekilde eğitim dışına çıkıyorlar. Her dört çocuktan birinin işgücüne katıldığı bir ekonomik ortam, çocukların eğitimden kopmasına neden oluyor ve onları risklere karşı daha korunmasız hâle getiriyor. Bianet

Her 10 kişiden 2’si yoksul, 6’sı borçlu

Mon, 06 Oct 25 17:28:12 +0300

DİSK/Genel-İş’in raporuna göre Türkiye, Avrupa’da gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu ülke oldu… En az 17 milyon 821 yurttaş en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak kadar yoksul… DİSK/Genel-İş Araştırma Dairesi’nin (emar) hazırladığı “Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk Raporu”na göre Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülke konumunda. Raporda, enflasyon, yoksulluk, gelir adaletsizliği, borçluluk gibi konu başlıkları istatistiklerle inceleniyor. Çalışmaya göre Türkiye’de her 10 kişiden 2’sinin yoksul olduğu belirlenirken, her 10 kişiden 6’sının borcu bulunuyor. Raporda yer verilen TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına göre Türkiye’de en az 17 milyon 821 yurttaş en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak kadar yoksul. Yoksulluk oranı yüzde 21,2’ye yükselirken her 10 yurttaştan 2’si yoksul hale geldi. Yoksulluk sınırı 2014’e göre tam 12 kat arttı. 2014’te 6 bin 665 TL olan yoksulluk sınırı, 2024’te 81 bin 742 TL’ye yükseldi. Bu artış, özellikle 2022 sonrası dönemdeki yüksek enflasyonun etkisiyle hızlandı. 2022’de 21 bin 296 TL iken 2023’te 38 bin 531 TL’ye, 2024’te ise 81 bin 742 TL’ye çıktı. Bir işte çalıştığı halde yoksul olanların oranı yüzde 11 Türkiye’de milyonlarca yurttaş, çalışmasına rağmen kendisini ve ailesini geçindirebilecek bir ücrete ve insanca yaşam koşullarına sahip olamadığı için yoksul kabul ediliyor. Düşük asgari ücret, ağır vergiler ve adaletsiz gelir dağılımı, çalışan yoksulluğunu her geçen gün artırıyor. 2024’te Türkiye’de çalışanların yoksulluk oranı yüzde 10,7 oldu. 2025’in Ağustos ayında ise açlık sınırı 26 bin 149 TL, yoksulluk sınırı da 90 bin 450 TL olarak belirlendi. Buna karşılık asgari ücret ise 22 bin 104 TL. Aynı dönemde en düşük memur maaşı 50 bin 503 TL, en düşük memur emekli aylığı ise 22 bin 671 TL seviyesinde kaldı. Her 10 kişiden 6’sı borçlu Konut masrafı dışındaki giderler nedeni ile 2024 yılında kurumsal olmayan nüfusun yüzde 60,9’u borçlu hale geldi. Buna göre her 10 kişiden 6’sı borçlu durumda. Raporda yer verilen TÜİK istatistiklerine göre nüfusun sadece yüzde 39,1’i borçlu değil. Halkın yüzde 12,5’i ise borçlarını ödemekte zorlanıyor. Nüfusun yüzde 43,3’ü için borçların biraz yük getirdiği, yüzde 5,2’nin ise yük olmadığını söylüyor. Her 10 çocuktan 4’ü yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında 2024 yılında 18 yaşından küçük çocukların yüzde 38,9’u yoksul ya da sosyal dışlanma riski altında.TÜİK’in açıkladığı verilere göre bu oran; 18–64 yaş grubunda yüzde 26,3, 65 yaş üstünde ise yüzde 23,3 oldu. Toplam yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında olanların oranı ise yüzde 29,3 olarak ölçüldü. Genel-İş raporda “Çocukların hayatlarının en çok ihtiyaç duydukları döneminde sağlık, beslenme ve eğitim gibi temel haklardan mahrum kalmaları, onların fiziksel ve zihinsel gelişimini olumsuz etkilemektedir. Çocuk yoksulluğunun yüksek olması, yalnız bugünün değil, geleceğin de ağır bir yoksulluk sarmalıyla karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Yoksulluk içinde büyüyen çocuklar, erken yaşta çalışma hayatına girmek zorunda kalmakta ve çocuk işçiliği hızla artmaktadır” yorumunu yaptı. Avrupa'da gini katsayısı en yüksek ülke Genel-İş raporda Eurostat’ın verilerine de yer verdi. AB ülkelerinin ortalama Gini katsayısının 0,344 olduğunu, Türkiye’nin Gini katsayısının ise 0,461 olduğunu kaydetti. Ayrıca raporda Türkiye’de en zengin yüzde 20’lik grubun, en yoksul yüzde 20’lik grubun yaklaşık 9 katı gelir elde ettiğini belirtti. Genel-İş raporunda bunu “Türkiye’nin içinde bulunduğu ağır sosyoekonomik kriz, gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da büyütmüş ve ülkeyi Avrupa’da gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülke hâline getirmiştir. Bu durum, millî gelirin toplumun geniş kesimlerine ulaşamamasına, zenginlerle yoksullar arasındaki makasın açılmasına ve orta sınıfın giderek yok olmasına yol açmıştır. Bu oran, Avrupa’daki hiçbir ülke tarafından görülmemektedir. Rekor seviyedeki gini katsayısı, yalnızca ekonomik açıdan değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasal krizlerin derinleşmesine de neden olmaktadır” İfadeleriyle yorumladı. Gini katsayısı, bir ulus ya da bir sosyal grup içindeki gelir eşitsizliği veya servet eşitsizliğini temsil etmeyi amaçlayan bir istatistiksel dağılım ölçüsüdür. Bir ülkede gelir dağılımındaki adaletsizlik ne kadar fazlaysa gini katsayısı o kadar büyüktür. Bu katsayı sıfıra yaklaştıkça, gelir dağılımındaki adaletsizliğin azaldığı anlamına gelir.bianet

Öğretmenler, ekonomik ve sosyal açıdan büyük baskı altında çalışıyor

Mon, 06 Oct 25 17:27:13 +0300

Eğitim İş Gaziantep Şubesi, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü açıklamasında, 5 Ekim’in, ülkemizde bir kutlama değil, hak arama günü haline geldiğinin altını çizdi Ülkemizde ki öğretmenlerin, hak ettikleri saygınlıktan uzak, ekonomik ve sosyal açıdan büyük baskılar altında görev yaptığını söyleyen Şube Başkanı Ali Arpat, ‘’Yoksulluk sınırının altında ücretlerle çalışmaya mahkûm edilen, sözleşmeli ve ücretli istihdam politikalarıyla güvencesizliğe itilen eğitim emekçilerimiz siyasi kadrolaşmaya ve liyakatsiz yönetim anlayışının gölgesinde meslek onurlarını koruma mücadelesi veriyor’’ açıklamasını yaptı. Sorunları ve haklı talepleri dile getirmeye devam edeceğiz OECD’nin Education at a Glance 2025 raporuna göre öğretmen maaşlarının, mesleğe başlama ve deneyim arttıkça artış gösterdiğini sözlerine ekleyen Arpat, ‘’Türkiye’de öğretmen maaşları kâğıt üzerinde artsa da alım gücü bakımından OECD ortalamasının oldukça gerisinde. Bizler, Cumhuriyetimizin aydınlık geleceğinin teminatı olan öğretmenlerimizin sorunlarını ve haklı taleplerini yüksek sesle dile getirmeye devam edeceğiz’’ mesajını verdi. İnsanlık ve meslek onuruna yaraşır ücretler verilmeli Eğitim-İş olarak taleplerini sıralayan Başkan Arpat, ‘’Öğretmenler yoksulluk sınırının altında değil; insanlık ve meslek onuruna yaraşır ücretlerle çalışmalı. Tüm öğretmenler tam güvenceli statüye geçirilmeli. Laik, bilimsel, çağdaş, kamusal, parasız ve karma eğitim ilkeleri eğitim sisteminin temeline yerleştirilmeli. Hak arama günü olmaktan çıkıp kutlama yapacağımız 5 Ekimler için mücadelemizi sürdüreceğimizin altını bir kez daha çiziyoruz’’ açıklamasını yaptı. 5 Ekim, ülkemizde bir kutlama değil, hak arama günü haline geldi Arpat, ‘’5 Ekim, 1966’da uluslararası öğretmen meslek örgütlerinin, ILO ve UNESCO’nun ortak çalışmasıyla öğretmenlerin toplumsal statüsü ve haklarına dair ölçütlerin belirlendiği ve tüm ülkeleri bağlayan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararlarının kabul edildiği tarih olması sebebiyle Dünya Öğretmenler Günü olarak anılıyor. Bu kararlar, öğretmenlerin sadece çalışma koşulları ve mesleki hakları açısından değil; toplumdaki yeri ve insanlığın ilerlemesindeki rolleri açısından da evrensel bir toplu iş sözleşmesi niteliği taşıyor. Söz konusu belgelere Türkiye de imza atmış fakat maddelerin neredeyse hiçbiri uygulanmamış. Bu nedenle 5 Ekim, ülkemizde bir kutlama değil, hak arama günü haline gelmiş’’ değerlendirmesini yaptı. Haber Merkezi

Asıl balon yılbaşından sonra patlayacak

Mon, 06 Oct 25 17:26:06 +0300

Piyasanın çok durgun olduğunu kaydeden Elektrikçiler Odası Başkanı Mehmet Özpolat, işlerin çok düşük olduğunu dolayısıyla kepenk kapatmayı düşünenlerin yılbaşını beklediğinin altını çizdi. ‘’Her yıl bir önceki yıldan daha kötü geçiyor. 2024 yılı 2023 yılından kötü geçerken, 2025 yılı ise 2024 yılından daha kötü geçiyor. Büyük umutlarla yıla başlamıştık ama gelinen süreçte hiçbir şey istediğimiz veya beklediğimiz gibi olmadı. Şu anda esnaf, kepenk kapatmak için yılbaşını bekliyor, asıl balon o zaman patlayacak’’ değerlendirmesinde bulundu. Kayıt dışının artacağını şimdiden söylemek gerekiyor Basit usule değinen Özpolat, ‘’30 büyükşehirde basit usulle çalışanlara, 2026 yılının 1 Ocak tarihinden sonra defter tutma zorunluluğu getirdi. Lakin, alt yapının buna müsait olduğu kanaatinde değilim. Arada gerçek basit usulle çalışanlar da yanmasın. Ayrıca böyle bir şey uygulandığında kayıt dışının artacağını da şimdiden söylemek gerekiyor. Çünkü para kazanamayan küçük esnaf, bu yükün ve sorumluluğun altından nasıl kalkacak. O yüzden bu süreç ince elenip sık dokunulmalı’’ önerisinde bulundu. Faiz oranları ile birlikte enflasyonunda gerilemesini sağlayacak çalışmalar yapılmalı Başkan Özpolat, kredi faiz oranlarının yüksekliğinden dert yanarken, ‘’Merkez Bankası, faiz oranlarını düşürüyor, fakat istediğimiz seviyede değil. Oranların daha da düşürülmesi lazım. Çünkü halen yüksek. Bundan dolayı hiçbir esnaf krediye ulaşamıyor veya tavsiye etmiyoruz. Alınan krediler, yüksek enflasyon karşısında bir anlam ifade etmiyor, etmeyecek de. O nedenle faiz oranları ile birlikte enflasyonunda gerilemesini sağlayacak çalışmalar yapılmalı’’ dedi. Giderler hesap edemediğimiz şekilde yükseldi Maliyetlerin artması sonrasında esnafın talebi üzerine yeni bir fiyat tarifesi çıkarttıklarını kaydeden Elektrikçiler Odası Başkanı Mehmet Özpolat, çağrı yaparak tüm esnafın fiyat tarifesine uymasını istedi. Maliyetlerin çok yükseldiğini ifade eden Özpolat, ‘’Gönül isterdi ki zam yapmayalım koşullar ve gelinen süreç mecbur bıraktı. Bizimde bakmakla yükümlü olduğumuz bir ailemiz var. Evimize ekmek götürmek zorundayız. Ayrıca sigorta primi 8 bin 500 lira, dükkan kiralarını söylemeye bile gerek yok. Giderlerimiz hesap edemediğimiz şekilde yükseldi. Dolayısıyla zam demeyelim de fiyatlarda bir güncelleme yaptık. Esnafımız ise bir an önce gelsinler, fiyat tarifesini alsınlar’’ şeklinde konuştu. Amacımız esnafımızın tüm haklarını korumak Esnafın güncel fiyat tarifesine uymalarını isteyen Özpolat, ‘’Hiçbir esnafımızdan çıkartmış olduğumuz tarifenin altında iş yapmamalarını istiyoruz. Çünkü bir işe her esnaf ayrı ayrı ücret söylerse o zaman sektörde bir fiyat karmaşası yaşanıyor. İstikrarın sağlanması için bunun yapılması şart. Bizlerin amacı esnafımızın tüm haklarını korumak. Geçmişte olduğu gibi bundan sonra haklarını korumayı sürdüreceğiz’’ mesajını verdi.

Elektrik kontağı yangına neden oldu

Mon, 06 Oct 25 17:24:12 +0300

4 kişi dumandan etkilendi Gaziantep'in Nizip ilçesinde bir evde elektrik kontağından kaynaklı yangın çıktı. Çıkan yangında dumandan etkilenen 4 kişi hastaneye kaldırıldı. Yangın, Nizip ilçesi Fatih Sultan Mahallesi'nde meydana geldi. İddiaya göre, dört katlı apartmanın 3. katında bulunan dairede yangın çıktı. Elektrik kontağından çıktığı tahmin edilen yangın kısa sürede evi tamamen sardı. Yangını gören yurttaşların durumu 112 Acil Çağrı Merkezi'ne bildirmesi üzerine olay yerine sağlık, polis ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Ekiplerin müdahalesiyle alevler kısa sürede kontrol altına alınarak söndürüldü. Yangında evde maddi hasar meydana gelirken dumandan etkilenen 4 kişi ise olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından Nizip Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Yaralıların durumunun iyi olduğu öğrenildi. cumhuriyet

SGK'nın 18 yaş altındaki Tip 1 Diyabet hastalarının 76 binden fazla reçetesi karşılanacak

Mon, 06 Oct 25 12:12:42 +0300

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, "18 yaş altındaki Tip 1 Diyabet hastası evlatlarımız için sürekli cilt altı glukoz izlem cihazlarını Sosyal Güvenlik Kurumumuz aracılığıyla geri ödeme kapsamına almıştık. 2024 yılı Aralık-2025 yılı Eylül arasında; 610 milyon liraya yakın ödeme bedeli olan 76 binden fazla reçeteyi evlatlarımız için karşıladık" dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları kaydetti: "Diyabet hastalığıyla mücadele eden çocuklarımızın yaşam kalitelerini artırıyor, ailelerini maddi olarak destekliyoruz. 18 yaş altındaki Tip 1 Diyabet hastası evlatlarımız için sürekli cilt altı glukoz izlem cihazlarını Sosyal Güvenlik Kurumumuz aracılığıyla geri ödeme kapsamına almıştık. 2024 yılı Aralık-2025 yılı Eylül arasında; 610 milyon liraya yakın ödeme bedeli olan 76 binden fazla reçeteyi evlatlarımız için karşıladık. 23 yıldır attığımız her adımda milletimizin iyiliğini ve toplumumuzun yararını önceledik. Bundan sonrasında da bu gayretle çalışmaya devam edeceğiz." T24

Herkese bir şey veriliyor, eşimi de vali yapmışlardı; o yüzden susuyorlar

Mon, 06 Oct 25 12:11:56 +0300

Eski AKP milletvekili Hüseyin Kocabıyık, parti içindeki sistemin herkese bir şey vermek olduğunu belirtilerek; "AK Parti herkese bir şey dağıtıyor. Bana da verdiler. Eşimi vali yapmışlardı. O zaman iki bakan arkadaş beni arayıp 'Seni nasıl ayağından çiviledik' diye espri yapmıştı. Bir takım şeylere itiraz ettiğim için de geri aldılar. Sistem bu. O nedenle susuyorlar" dedi. Cumhuriyet'e konuşan eski AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, part içindeki sistemin herkese bir şetler vermek üzerine olduğunu ve herkesin o yüzden 'sustuğunu' söyledi. Kocabıyık'ın konuşmalarında öne çıkanlar şöyle: -Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Pınarhisar Cezaevi’nde çekildiğiniz fotoğrafınız var, birkaç ay önce de AKP’den ihraç edildiniz. O günlerden bu güne nasıl gelindi? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan’ın Siirt’te okuduğu şiir için o günün yargısı dava açtı. Bu haksız bir davaydı, bugün de aynı şeyi düşünüyorum. Bununla birlikte yolsuzluk davaları da açılmıştı. Çok kabarık bir dosyaydı. Şiir okuduğu için cezaevine atıldığından biz demokratlar, yolsuzluk davalarını hiç ciddiye almadık. Çünkü Erdoğan’ı siyasetten tasfiye çabası vardı. Erdoğan mağdurdu. O yüzden destek olma ihtiyacı hissettim. - O dönem Tansu Çiller’in danışmanıydınız değil mi? Evet. "Erdoğan'ı artık tanıyamıyorum" - Erdoğan ile ilk tanışmanız cezaevinde mi oldu? Belediye başkanı olduğu günlerden tanırım. O zaman Çiller hükümeti iktidardaydı. Tansu Hanım pek hoşlanmazdı Tayyip Bey’den. Ben severdim Tayyip Bey’i. Belediye başkanı Tayyip Bey’le Cumhurbaşkanı Tayyip Bey arasında dünya kadar fark var tabii. O günlerdeki Tayyip Bey çelebi bir adamdı. Merhametli, fakir fukara babası, dost tabiatlı biriydi. Şimdi bambaşka biri var karşımızda ve ben artık onu tanıyamıyorum. Cezaevine girince de hemen ziyaretine gittim. Ziyaret ile de kalmadık. Büyük bir hukukçu olan rahmetli Ahmet İyimaya ile birlikte Adalet Bakanı’na gittik, “Erdoğan bir demokrasi mağduru, hiç olmazsa cezaevinde rahat ettirin” dedik. Tayyip Bey içeride dünyada hiçbir mahkumun olamayacağı kadar rahattı. Bir günde yüzlerce kişi ziyaret ediyordu. Bir cezaevinden ziyade bir evdi Pınarhisar Cezaevi. Bir de şimdi İmamoğlu’nun hapishane şartlarını düşünün. - Siyasi birlikteliğiniz ne zaman başladı? Danışmanlık dönemimden sonra basın sektörüne geçtim. Sabah grubunda yazmaya başladım. Rahmetli Erol Olçok yakın arkadaşımdı, onun çok ısrarı oldu milletvekili olmam konusunda. Erol’un gidişat ve Tayyip Bey’in politikaları konusunda derin endişeleri vardı. Erol hayatta olaydı bana söylediği bu endişelerin neler olduğunu size söylerdim. Ama hayatta olmadığı için bunu yapamam. Ancak şunu söyleyeyim, o gün bazılarına katılmadığım Erol Olçok’un endişelerinin hepsi zaman içinde doğru çıktı. Sorunuza dönersek, benim danışmanlık formasyonumun yeni dönemde işe yarayacağını düşünen arkadaşlar sanırım Tayyip Bey’i de ikna ettiler ki aday olmak zorunda kaldım. Aktif siyasete girmek konusunda çok istekli olmadığımı ve biraz da direndiğimi söylemeliyim. Daha önce de sağ olsun Tansu Hanım defalarca beni milletvekili yapmak istedi, hep uzak durmuştum. Ama 7 Haziran 2015 seçimlerinde siyaset Tayyip Bey’le nasip oldu. 19 Mart süreci ve Kocabıyık'ın 'darbe' söylemi - İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından “Sen aslında kendine darbe yaptın haberin yok” ifadelerini kullandınız. Neden “darbe” dediniz? 28 Şubat’ta Tayyip Erdoğan’a yapılan nasıl bir tür darbeyse Ekrem İmamoğlu’na yapılan da darbedir. Bakın size anlatayım: Demokrasilerde kurallar, partiler, rekabet, tartışma, müzakere, sandık vardır ve tüm bu unsurların üzerinde kaynağını milletten alan rıza ve meşruiyet şartı vardır. Siz demokratik rekabette eşitlik, dürüstlük, meşru, teamüllere uygun siyasi mücadele yöntemlerini bir tarafa bırakır da rakibinizi elinizdeki devlet gücünü, kontrol ettiğiniz yargı gücünü devreye sokarak etkisiz hale getirmeye çalışırsanız bunun adı darbedir. Darbeler sadece militarist güçlerle yapılmaz. Modern dünyada böyle de yapılıyor. 1998’de Tayyip Bey’e yapılan da darbeydi ve bunun adını bizzat o darbeyi yapanlar “Postmodern darbe” diye koymadılar mı... “Kendine darbe yaptın” dememin nedeni şu: Tayyip Bey’i tarihsel bir siyasi şahsiyet yapan, onun 28 Şubat’ta başına gelenler, getirilenlerdi. Yani önünü kesmek için ona darbe yaptılar. Bu darbe, onu başbakanlığa, bugün bulunduğu yere taşıdı. Şimdi o gün kendisine yapılanın daha ağırını o rakibine yapıyor. Ben o cümleyi çok üzülerek kurdum. Tayyip Erdoğan’ı sevin sevmeyin, o siyasi tarihimizde çok önemli bir şahsiyet olarak yer alabilirdi. Ama son dönemlerde izlediği siyaset onun bütün efsanesini yerle bir ediyor. Korkarım böyle giderse tarihe pek parlak bir biyografi bırakmayacak. Ayrıca bir şey daha var: Son günlerdeki meşruiyet tartışmalarının sıkça yapılıyor olmasıyla bu söylediklerim arasında yakın ilişki var. "Mesele sadece İmamoğlu değil" - Rakipler yargı yoluyla tasfiye mi ediliyor? Ben bir önceki sorunuzda da söyledim bunu. Bakın, Ekrem İmamoğlu ile geçmişte bir tanışıklığım yok. Siyasi bir birlikteliğim yok. Ben sağ gelenekten geliyorum. O CHP’li. Cumhurbaşkanı adayı olduğu ve seçilme ihtimali yüksek olduğu için dünün mağduru Tayyip Erdoğan tarafından siyasi tasfiyeye tabi tutuluyor. Benim gördüğüm bu. Erdoğan bunu yargı eliyle yapıyor. Siyasi tasfiyeyi ve kendi tabiriyle “telef etme” işlemini örtmek için de yolsuzluk iddiaları üzerine kuruyor senaryoyu. Benim için Tayyip Bey’in 99’da başına gelenden farkı yok. Ekrem İmamoğlu’ndan bana ne... Ama mesele sadece İmamoğlu meselesi değil işte. Siz Türk milletinin bütün tarihi boyunca başarmış olduğu en değerli şeyi; kansız, kavgasız, entrikasız seçim yapma, iktidarı değiştirme yeteneğini köreltiyorsunuz. Bunun, bu ülkenin gelecek nesillerine vereceği zararın farkında mısınız... Ben 1998’de, yani 27 yıl önce, genç bir demokrat olarak, Erdoğan’a yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı gösterdiğim refleksi bugün İmamoğlu için de gösteriyorum. Çünkü ben riyakarlıktan nefret ediyorum. - Sonrasında da ihraç edildiniz, kırılma noktası İmamoğlu mu oldu? Ondan önce Osman Kavala için de tepki göstermiştim. Osman Kavala’yı da tanımam, hayatımda aynı caddeden geçmemişizdir. Eşi çok değerli bir akademisyen, kitap ve araştırmalarından çok yararlandım. Ayşe Hanım’ın babası Tarık Buğra bizim gibi sağ gelenekten gelenlere şuur ve ilham vermiş büyük bir romancıdır. Kavala’nın da siyasi çizgisini hiçbir zaman benimsemedim ama ona yapılana da itiraz ettim. Adamın dosyasını okudum, bomboş, ayıptır. Siz Osman Kavala’yı cezalandırmıyorsunuz ki, Türk yargısını ipe çekiyorsunuz. Bakın burada siyasi tarih okumuş biri olarak söyleyeyim; bu hukuksuz kararları verenler bir gün bağımsız ve tarafsız yargı tarafından mutlaka yargılanacaklar. Bu bu kadar açık. Tayyip Bey 2001’de AK Parti’nin kuruluş gününde 14 Ağustos’ta Bilkent Otel’de yaptığı konuşmada “Bizim dönemimizde yargı cezalandırma aracı olarak kullanılmayacak” dedi. Bu konuşmayı yaparken o salondaydım ve bu sözleri kulaklarımla duydum. Ben “Bugün AK Parti’nin müktesebatına, programına, tüzüğüne, beyannamelerine aykırı bir iş yapılıyor. Yargı siyaset için kullanılıyor. Bunu yapmayın. Sayın Cumhurbaşkanım buna siz engel olun” dedim. Bu çağrımdan sonra bana “Arkadaş sen niye böyle bir şey dedin” diye soran olmadı ama hemen beni eşim üzerinden vurmaya kalktılar. Güya cezalandırdılar. - AKP’den hangi gerekçeyle ihraç edildiniz? Türk siyasetinin en komik gerekçesiyle, “demokrasiye ve hukuka aykırı davranmaktan” ihraç edildim. Bir parti için; kuruluş beyannamesi, esasları, varlık nedeni, tüzüğü, programı esastır. Kriter bunlar ise AK Parti’de Erdoğan dahil herkes ihraç edilmeli, bir tek ben AK Parti’li olarak kalmalıyım. AK Parti kendi varlık prensiplerine ihanet etmiştir. Kimse bana “Kardeşim bu siyaset, siyasette bunlar olur, siyaset iyilik derneği değil” demesin. Siyasetçiler böyle düşündükleri, ahlak ve tutarlılığı siyasetin içinden kazıyıp çıkardıkları için dünya da Türkiye de bu hale geldi. Ben nefes alıp verdikçe, tek başıma kalsam bile bu siyaset anlayışıyla mücadelemi yürüteceğim. "Sistem menfaat üzerine" - Neden korkuyorlar? Bunu söylemek istemezdim ama maalesef sistem öyle kuruldu. Herkes bir şekilde devletle menfaat ilişkisine sokuldu. Yani kiminin karısı, kiminin kızı, kiminin oğlu, damadı, torunu... AK Parti herkese bir şey dağıtıyor. Bana da verdiler. Nitekim bir takım şeylere itiraz ettiğim için de geri aldılar. - Ne vermişlerdi size? Eşimi vali yapmışlardı. O zaman iki bakan arkadaş beni arayıp “Seni nasıl ayağından çiviledik” diye espri yapmışlardı. Sistem bu. İtiraz edenin mutlaka kaybedeceği bir şey var. O nedenle susuyorlar, torununu işe koymuş, damadı ihale alıyor. Onların hayatlarını mı karartsın? Susuyor adam. "Cumhurbaşkanını daha otokratik araçlar kullanma yönünde teşvik ediyorlar" - Siz uzun yıllar danışmanlık yaptınız. Eskiden farklı olarak bugün özellikle saray danışmanlarının çok öne çıktığını görüyoruz. Nedir cumhurbaşkanı üzerindeki etkileri? Sarayda danışman adı altında insanlar var. Bunlar bizim yaptığımız danışmanlık gibi danışmanlık yapmıyor. Biz “stratejik danışmanlık” denen türden bir iş yapıyorduk ve üzerimize vazife olmayan, boyumuzdan büyük işlere karışmıyorduk. Türkiye’nin önemli sorunlarına dönük dosyalar hazırlar, liderlere sunardık. Danışmanlık böyle olur. Şimdi yeni bir danışman türü icat edildi. Sarayın fiyakasını, telefonunu, aracını kullanıyor, iyi maaş alıyor, danışmanlık dışı işlerle uğraşıyor ve cumhurbaşkanını daha otokratik araçlar kullanma yönünde teşvik ediyorlar. - Erdoğan’ı danışmanlar mı yönlendiriyor? Yönlendirmeye çalışıyorlar. Ama şunu söyleyeyim. Tayyip Erdoğan’ı yakından tanıyanlar bilir ki onun bunun yönlendirmesiyle kolayca istikamet değiştirecek biri değil. Kendi dünyası, mantığı belirleyicidir. Dolayısıyla son sözü hep Erdoğan söyler. Danışmanların söylendiği kadar etkisi yok. - Cumhur İttifakı’nda kimin kimi yönlendirdiği de çok tartışılıyor. Sizin düşünceniz nedir? Bir şeyin var olmasını sağlayan neyse, o var olan şey daha büyük ve güçlü bile olsa, onun var olmasını sağlayan unsur yapay da olsa bir güç oluşturur. Buna göre MHP, AK Parti’nin bugün iktidar olmasını sağlayan parti. Dolayısıyla bugün görünür olan çok net. MHP, AK Parti’yi birçok konuda etkiliyor. Tabii bu sorunun yanıtını ararken Bahçeli’nin siyasi macerasında yaptığı hamleleri de düşünmek lazım. Mesela Türkiye, AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 seçimlerine nasıl girdi, 367 krizi, başörtü krizi nasıl çözüldü, 7 Haziran seçimlerinden sonra 1 Kasım seçimlerine ve rejimi değiştiren 2017 referandumuna nasıl gidildi? Devlet Bey bugün Erdoğan’a “Gidemezsiniz, cumhurbaşkanı olarak kalmalısınız” diyor ya, hiç belli olmaz. Yarın sabah çıkar, ittifakı bozar ve Türkiye’yi seçime götürür. Ben Devlet Bey’i yakından tanıyorum. “Devlet Bey sürprizleri” diye bir kategori var siyasi hayatımızda. "Bahçeli her an erken seçim çağrısı yapabilir" - Devlet Bahçeli yakın dönemde erken seçim çağrısı yapar mı? Devlet Bahçeli her an erken seçim çağrısı yapabilir. Hükümetle herhangi bir konuda çok ciddi bir görüş ayrılığına düşebilir ve “Türkiye yenilenmeli, milli irade tazelemeli” diyebilir, şüpheniz olmasın. Biraz önce söyledim, siyasi kronolojisine bakın, bunu anlarsınız. "Kaybetmeye oynamaz" - Kamuoyunda Erdoğan sonrası ne olacağına dair yapılan tartışmaları da çok sık görüyoruz. Hakan Fidan, oğul Bilal Erdoğan ve damat Selçuk Bayraktar isimlerini duyuyoruz. Tabii “Erdoğan tekrar aday olacak” diyenler de var. Sizin düşünceniz nedir? Bu tartışmaları yapanlar Erdoğan’ı tanımıyor. Tayyip Bey, ölçme ve değerlendirme yöntemlerini dünyada en iyi kullanan lider. Onun kadar anket yaptıran ve anketlere göre politika geliştiren dünyada başka bir lider yok. Gerekirse 50 tane anket yaptırır ve “Seçimi kazanacak kim” diye bakar. Kendisinin bir daha aday olamayacağını varsayarak söylüyorum. Ankette kim çıkarsa onu aday yapar, Erdoğan kaybetmeye oynamaz. Bunu tartışmaya gerek yok. - Kendisi aday olur mu? Benim gördüğüm Tayyip Erdoğan’ın adaylığının tek şartı var. O da Ekrem İmamoğlu. İmamoğlu dışarıya çıkmadan Erdoğan aday olamaz. Birbiriyle bağlantılı. Bu söylediğimi ne CHP’liler ne AKP’liler ne de benim arkadaşlarım anlıyor. - Nasıl bir bağlantı? İmamoğlu cezaevinden çıkmadan yapılan seçim meşru olmaz. Çünkü iddialı, arkasında milyonların olduğu bir adayı alıp cezaevine atmış, yargı yoluyla tasfiye etmişsin. Yolsuzluk iddialarına kimsenin inandığı yok. Eğer İmamoğlu dışarıya çıkarsa Erdoğan’ın adaylığı konusundaki bazı anayasal problemler belki aşılabilir. - Nasıl aşılabilir, CHP bunu şart mı koşmalı? Hayır, şart değil. Böyle bir demokratikleşme, demokrasi iklimi oluşabilir. Bakın, yine aklınıza hemen “Meşruiyet olmazsa olmaz”ı getirin. 2002 seçimlerinde Deniz Baykal, Erdoğan’ın siyaset yasağını niye kaldırdı, bunu bugün bir daha düşünsün herkes. Çünkü CHP genel başkanı, siyaset bilimi doçenti Deniz Baykal, 3 Kasım Seçimleri’nden sonra Erdoğan’ın içinde olmadığı bir sistemin meşruiyetinin olmayacağını gördü. Bir demokraside rakibiniz haksız ve hukuksuz biçimde engelleniyorsa sizin de meşruiyetiniz tartışmalı hale geliyor. Erdoğan'a Putin benzetmesi - Ama tersi adımlar görüyoruz, kafalarda sıranın Mansur Yavaş’a mı geldiği sorusu var... Ben anlamıyorum AK Parti’yi. Yaptıkları her hamle CHP’yi güçlendiriyor. AK Partililerin yaptığı bir araştırmada bile CHP 4 puan önde. 70 yıldır kavga eden, hiziplerle uğraşan CHP bütünleşiyor, güçleniyor, büyüyor. Yapılanlar; siyasi akla, siyasi strateji ilkelerine uygun değil. Bakın, Erdoğan önce cezaevine atıldı sonra başbakan oldu. Erdoğan’ın Pınarhisar Cezaevi’ndeyken başbakan olacağı belliydi. Aynı film burada tekrarlanıyor. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum; Erdoğan demokrasiden, hukuk devletinden uzaklaşıyor, Putin’in yaptığı gibi rakibini hapse atıyor. Biz Tayyip Erdoğan’a geçmişte yapılanlara itiraz ettiğimiz için onu destekledik. Meşruiyet tartışmaları - 1 Ekim’de Meclis açılışında CHP dışındaki parti liderlerinin Erdoğan ile verdiği kare çok konuşuldu. Bu, “meşruiyet” tartışmalarına yanıt mı? Siyaset ve kamuoyu o fotoğrafa niye bu kadar büyük anlam yükledi ben anlayamadım doğrusu. Evet, “Trump Erdoğan’a meşruiyet verdi” lafından sonra böyle bir fotoğrafın Erdoğan’a faydası olabilir. Anlaşılıyor ki fotoğraf, bu amaçla kullanıldı. Ama muhalefetin Erdoğan’a yaklaştığı biçiminde yorumlara hiç katılmıyorum. Nitekim bu yorumlara o fotoğrafta yer alanlar açık tepki gösterdiler. Bu bakımdan o fotoğrafla ilgili yorumlar tamamen abartılı ve siyasette hiçbir anlamı ve gelecekte de hiçbir etkisi olmayacaktır. Ben başka bir açıdan bakıyorum bu fotoğrafın yarattığı tartışmaya. Tayyip Bey siyaseti öyle bir güvensizlik ve kutuplaşma çukuruna düşürdü ki, aslında çok normal kabul edilmesi gereken bir fotoğrafa inanılmaz anlamlar yükleniyor. Tam bir post-trust vakası yani. İnsanlar niçin TBMM gibi bir mekanda devletimizin başkanıyla diğer parti başkanlarının birlikte fotoğraf vermelerini makul ve güzel bir şey olarak algılamıyorlar. Bunu oturup cumhurbaşkanının düşünmesi lazım, bu algının sebebi kendisidir. O fotoğraftaki insanların yarısı cumhurbaşkanının kısa bir süre önce “terörist”, “vatan haini” gördüğü insanlardı. Öyle değil miydi, yoksa ben mi yanılıyorum? Bir resim etrafında böylesine bir tartışma yapılabiliyorsa işte bunun nedeni, bu röportajın da konusu olan anormalliklerdir. Cumhuriyet

CHP’nin mevcut oy oranını yüzde 34-35 ölçen de var yüzde 41 ölçen de

Mon, 06 Oct 25 12:09:24 +0300

CHP 28. Dönem 4. Yasama Yılı için TBMM Grubu'yla yaptığı Bolu Kampı'nda oy oranını açıkladı. CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, 20’den fazla araştırma şirketinin son parti araştırmalarının ortalaması alınarak milletvekillerine sunum yapıldığını aktardı. Günaydın, "Büyük bir memnuniyetle söylemek istiyorum ki bu araştırmalarda CHP’nin mevcut oy oranını yüzde 34-35 ölçen de var yüzde 41 ölçen de var. Türkiye’nin açık ara birinci partisi olduğumuz çok açıktır” dedi. 31 Mart 2024 yerel seçimleriyle birlikte 47 yıl sonra ülke genelinde birinci parti olan CHP, yeni anketleri açıkladı. Kamp sona erdikten sonra kamptaki çalışmalarla ilgili konuşan CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, 20’den fazla araştırma şirketinin son parti araştırmalarının ortalaması alınarak milletvekillerine sunum yapıldığını aktardı. Cumhuriyet'te yer alan habere göre; Günaydın, “Büyük bir memnuniyetle söylemek istiyorum ki bu araştırmalarda CHP’nin mevcut oy oranını yüzde 34-35 ölçen de var yüzde 41 ölçen de var. Türkiye’nin açık ara birinci partisi olduğumuz çok açıktır” diye konuştu. "İmamoğlu potansiyel rakiplerine göre önde" Tutuklu İBB Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun da tüm anketlerde potansiyel rakiplerine karşı açık ara önde olduğunu vurgulayan Günaydın, “CHP’nin bir merkez partisi olma kimliği, giderek daha fazla oturuyor. Tüm siyasi partileri yanında tutarak demokrasi ve adalet mücadelesine ortak etme konusunda bir fikir birliği var” açıklamasını yaptı.

Hız sınırını geçen sürücülerin ehliyeti 90 günlüğüne iptal edilecek

Mon, 06 Oct 25 12:08:30 +0300

TBMM Genel Kurulu, salı günü itibarıyla trafik cezalarının artırılmasına yönelik düzenlemeleri de içeren Karayolları Trafik Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmelerine başlayacak. Yerleşim yeri içinde hız sınırını belirtilen limitin üzerinde aşan sürücülerin ehliyetleri, 90 güne kadar süreyle iptal edilecek. Haftalık çalışmasına 7 Ekim Salı günü başlayacak Genel Kurul, trafik cezalarının artırılmasına yönelik düzenlemeleri de içeren Karayolları Trafik Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni ele alacak. Teklife göre, tescil plakasının farklı okunmasına veya okunamamasına neden olacak şekilde plakasında değişiklik yapan sürücüler 140 bin lira idari para cezasına çarptırılacak, araç 30 gün süreyle trafikten menedilecek. Yük taşımada kullanılan ve azami yüklü ağırlığı 3 bin 500 kilogramdan fazla olan motorlu taşıtlar ile yolcu taşımacılığı faaliyetlerinde kullanılan ve sürücüsü dahil oturma yeri 17'den fazla olan motorlu taşıtlarda takograf, taksi hizmeti veren otomobillerde de taksimetre bulundurulması, kullanılması zorunlu olacak. Haftalık çalışmasına 7 Ekim Salı günü başlayacak Genel Kurul, trafik cezalarının artırılmasına yönelik düzenlemeleri de içeren Karayolları Trafik Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni ele alacak. Teklife göre, tescil plakasının farklı okunmasına veya okunamamasına neden olacak şekilde plakasında değişiklik yapan sürücüler 140 bin lira idari para cezasına çarptırılacak, araç 30 gün süreyle trafikten menedilecek. Yük taşımada kullanılan ve azami yüklü ağırlığı 3 bin 500 kilogramdan fazla olan motorlu taşıtlar ile yolcu taşımacılığı faaliyetlerinde kullanılan ve sürücüsü dahil oturma yeri 17'den fazla olan motorlu taşıtlarda takograf, taksi hizmeti veren otomobillerde de taksimetre bulundurulması, kullanılması zorunlu olacak. Yerleşim yeri içinde hız sınırını 46-55 kilometre/saatten fazla ihlal edenlerin her seferinde 30 gün, 56-65 kilometre/saatten fazla ihlal edenlerin her seferinde 60 gün, 66 kilometre/saatten fazla ihlal edenlerin ise her seferinde 90 gün süreyle sürücü belgeleri geri alınacak. Geçiş üstünlüğüne sahip araçlara geçiş hakkı vermeyen sürücülere 15 bin lira idari para cezası kesilecek. Cankurtaran araçları, yaralı veya acil hasta taşıyan araçlar ile itfaiye ve orman yangınlarıyla mücadele eden araçlara yer açmayan ve gerekiyorsa durmayan sürücülere 46 bin lira idari para cezası verilecek ve sürücü belgeleri 30 gün süreyle geri alınacak. Araçlardaki değişikliğin çevredekileri rahatsız edecek derecede gürültü çıkaracak özellikte olması durumunda aracı kullanan sürücüye 16 bin lira idari para cezası uygulanacak. Kırmızı ışık ihlali yaparak trafik kazasına sebebiyet veren sürücülerin sürücü belgeleri 60 gün süreyle geri alınacak. Geri alınan sürücü belgeleri, geri alma süresi sonunda sürücünün psikoteknik değerlendirmeden geçirilerek sürücü belgesi almasına mani hali olmadığının anlaşılması şartıyla iade edilecek. Trafikte saldırı amacıyla başka bir aracı ısrarla takip eden veya bu amaçla araçtan inen sürücülere 180 bin lira idari para cezası uygulanacak, sürücü belgeleri 60 gün süreyle geri alınacak, araçlar 30 gün süreyle trafikten menedilebilecek. Seyir halinde cep ve araç telefonu ile benzer haberleşme cihazlarını kullanan sürücülere 5 bin lira idari para cezası kesilecek. Yarış yapan motorlu araç sürücülerine 46 bin lira idari para cezası uygulanacak ve sürücü belgeleri 2 yıl süreyle geri alınacak. Sözcü

Marketlerde satılan hazır yiyeceklerde bakteriye rastlandı

Mon, 06 Oct 25 12:07:46 +0300

Et ve Süt Kurumu’nun dergisinde yayımlanan araştırma, marketlerde satılan tüketime hazır gıdalarda halk sağlığını tehdit eden “staphylococcus aureus” bakterisinin tespit edildiğini ortaya koydu. Kadınbudu köfte, tavuk döner, kremalı yaş pasta ve keşkülde yüksek oranlarda bakteriye rastlandı. Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) dergisinde yayımlanan bilimsel çalışmada, Ankara’da farklı hipermarketlerde satılan tüketime hazır gıdalar incelendi. Milliyet'in haberine göre yapılan analizlerde, halk sağlığı açısından tehlikeli kabul edilen “staphylococcus aureus” bakterisinin, birçok üründe tespit edildiği bildirildi. Hangi ürünlerde bakteri bulundu? Araştırma kapsamında hipermarketlerden alınan Rus salatası, İtalyan salatası, tavuk salatası, kadınbudu köfte, Arnavut ciğeri, tavuk döner, kremalı yaş pasta, kazandibi ve keşkül gibi ürünlerden örnekler toplandı. Analiz sonuçlarına göre: Kadınbudu köfte, tavuk döner, tavuk salatası ve kazandibi örneklerinde yüzde 5, Arnavut ciğeri örneklerinde yüzde 10, Keşkül örneklerinde yüzde 15, Kremalı yaş pasta örneklerinde ise yüzde 20 oranında staphylococcus aureus bakterisi bulundu. Rus salatası ve İtalyan salatası örneklerinde ise bakteri tespit edilmedi. 'Staphylococcus aureus' halk sağlığı için risk oluşturuyor Çalışmada, söz konusu bakterinin gıda zehirlenmelerine neden olabileceği ve bu durumun halk sağlığı bakımından kritik önem taşıdığı vurgulandı. Raporda, “Tüketime hazır gıdalarda bu bakterinin minimize edilmesi için gıda işletmelerinde personel hijyenine önem verilmesi ve gıda güvenliği sistemlerinin uygulanması gerekir” ifadeleri yer aldı. Staphylococcus aureus nedir? Staphylococcus aureus, insanlarda ve hayvanlarda doğal olarak bulunabilen, ancak uygun koşullarda çoğaldığında gıda zehirlenmelerine, cilt enfeksiyonlarına ve hatta ciddi sistemik hastalıklara neden olabilen bir bakteri türüdür.sputnik

Konut ve araç satışındaki ilanlarda kısa sürede artan fahiş fiyatlara ceza

Mon, 06 Oct 25 12:06:59 +0300

Konut ve araç satışı gibi birçok alanda fahiş fiyat artışlarını mercek altına almaya devam ediyor. İlanlarda kısa süre içinde yapılan keyfi fahiş artışlar şikayet olarak sosyal medyaya yansıdı. Sosyal medyadan yapılan şikayetler sonrasında Ticaret Bakanlığı harekete geçti. Ticaret Bakanlığı, sosyal medyada yapılan bir şikayet üzerine harekete geçti. Ticaret Bakanlığı Basın Danışmanı Bekir Kaplan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, bir konut ilanında kısa sürede yapılan yüksek fiyat artışına dikkat çekti. 2 günde 900 bin lira artış Sosyal medyadan yapılan paylaşımda 1 Eylül 2025 tarihinde 6 milyon 750 bin TL olarak verilen ev ilanının fiyatı, önce 30 Eylül’de 7 milyon 100 bin TL’ye, 2 Ekim’de ise 8 milyon TL’ye çıkarıldı. İlanda sadece iki günde 900 bin TL’lik artış yaşandı. 100 bin lira ceza geldi Bekir Kaplan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "İlan sitesi üzerinden verilen ve fiyatının kısa süre içerisinde 6.750.000 TL’den 8.000.000 TL’ye çıkarıldığı anlaşılan taşınmaz ilanı incelenmiştir. İlanın bireysel bir kullanıcı tarafından verildiği, 1 Eylül 2025 tarihinde 6.750.000 TL olarak girilen fiyatın 2 Ekim 2025 tarihinde 8.000.000 TL olarak güncellendiği tespit edilmiştir. Bu nedenle ilgili kişi hakkında, taşınmaz ilan fiyatında genel ekonomik verilere uygun olmayan artış yapılması sebebiyle 100.000 TL idari para cezası uygulanmıştır. Ayrıca, ilan sitesiyle görüşülüp, ilanın yayından kaldırılması sağlanmıştır." Sputnik

Gram altın 5.272 liraya ulaştı

Mon, 06 Oct 25 12:06:08 +0300

Altın fiyatları 6 Ekim 2025 Pazartesi günü yatırımcılar tarafından yakından takip ediliyor. Küresel ekonomik gelişmelerin ve döviz kurundaki dalgalanmaların etkisiyle piyasada hareketlilik yaşanıyor. ABD federal hükümetinin kapanmasının uzaması altın fiyatlarını rekor seviyelere taşıdı. Ons altın 3.920 dolara yaklaşarak tüm zamanların en yüksek düzeyine çıktı. 6 Ekim Pazartesi altın fiyatlarında güncel durum şöyle: * Gram altın satış fiyatı: 5.272,0310 TL * Çeyrek altın satış fiyatı: 8.619,7900 TL * Yarım altın satış fiyatı: 17.230,32 TL * Tam altın satış fiyatı: 35.466,00 TL * Cumhuriyet altını satış fiyatı: 34.369,2300 TL * Gremse altın satış fiyatı: 88.463,00 TL * Ons altın satış fiyatı: 3.921,10 dolar. T24

Irak kapısı almış başını gidiyor!..

Mon, 06 Oct 25 10:21:34 +0300

Gaziantep Gümrük ve Muhafaza Başmüdür Vekili Fikret Erol, “Irak kapısı almış başını gidiyor. Bu kapıda denetim yapılması imkansız hale gelmiştir. Bir günde 4 bin aracın girdiği kapı yetersiz kalmaktadır. Bu bölgede iki üç tane daha kapı açılabilirse denetim olur. Gaziantep Gümrük Müdürlüğü’ne bağlı kapılardan günde 300 araç giriyor. Tam olarak denetim yapılsa günde 50 araç zor girer. Bu da kapılardaki akışı durdurur. Memurlar yetersiz kalıyor” dedi. Kaçakçılık zaafiyet olan kapıda yapılmakta Gümrük kapılarında başta akaryakıt olmak üzere şeker, çay ve cep telefonu kaçakçılığı yapıldığını söyleyen Erol, ”Gaziantep bölgesinde bir yılda kaçak yolla getirilen 410 bin 257 litre motorin yakalandı. Gaziantep Öncüpınar kapısında akaryakıt kaçakçılığı çok-büyük boyutlarda değil. Esas akaryakıt kaçakçılığının yapıldığı nokta Irak kapısı. Kaçakçılık yapmak isteyen hangi kapıda zaafiyet varsa oraya gider. Bizim kapıda daha çok şeker, çay, sigara, viski, cep telefonu kaçakçılığı yapılıyor” diyen Fikret Erol, ”Bir araç kapıdan geçerken Suriye’den çok ucuza aldığı mazot hakkı olan 550 litreyi yasal olarak geçiriyor. Bu da kaçakçılığın küçük çapta yapılan bir türü” dedi. Kaçakçılık organize bir eylemdir Kilis-Öncüpınar Kapısı’ndan günde 400 kişinin giriş yaptığını ve öbür taraftan daha çok eşya getirilmek istendiğini söyleyen Erol, “Bunlar yasal çerçeve içinde getiriliyor. Fakat 400 kişi giriş çıkış yaptığından her bir kişinin 3 karton sigara, 4 tane 70’lik viski getirmesi toplu şekilde organize edildiğinde bu gümrük sonrası kaçakçılığın nasıl yapıldığını gösteriyor. Gümrükte free shopları kapatıyoruz yine de bu eşya geçişleri oluyor” dedi. Kaçak yakalama oranında 133 artış sağlandı 2005 Yılında Gaziantep Gümrük Müdürlüğünden adli makamlara intikal ettirilen kaçakçılık olayı sayısının 140 olduğunu söyleyen Gaziantep Gümrük ve Muhafaza Baş müdür Vekili Fikret Erol, “Ele geçirilen eşyaların toplam değeri 3.838.181 YTL’dir ve bir önceki yıla göre kaçak yakalama olaylarında yüzde 133 lük artış gerçekleştirilmiştir” şeklinde açıklama yaptı. Gümrüklerde geçen yıla göre rakamsal olarak artış yaşandı Geçen yıla göre bu yıl gümrükte yapılan işlemlerin rakamsal tutar genelde artış gösterdiğine de dikkat çeken Erol şunları söyledi: “İhracatta yüzde 36, ithalatta yüzde 23, yolcu girişinde yüzde 33, yolcu çıkışında yüzde 29, giriş yapan araç sayısın da yüzde 3, çıkış yapan araçta yüzde 7, tahsil edilen gümrük vergisinde yüzde 18’lik bir artış gerçekleşti. En çok otomobille kaçakçılık yapılıyor Erol, gümrüklerdeki kaçak olaylarında en çok otomobillerin kullanıldığını belirtirken de, "Gümrük kapılarında kaçakçılık olaylarında kullanılarak yakalanan araç toplam 107’dir. Bunlardan 77’si otomobil, 24’ü otobüs , biri minibüs, biri kamyon, üçü tır 3, biri de motosiklettir. Yayılan kontroller sırasında tüm araçlara el konulmuştur” dedi. Son zamanlarda uyarıcı hap kaçakçılığı oranında artış var Sınır kapılarından kaçak olarak geçirilmek istenen şeyler arasında uyarıcı hapların önemli bir oranda artış gösterdiğini dile getiren Erol, “Gümrük kapımızda 2005 yılında el konulan uyarıcı hap 11 bin 774, cep telefonu sayısı bin 350 adet, içki 2 bin 109 şişe, sigara 13 bin 708 paket, mazot 23 bin 354 litre, çay 9 bin 073 kilogram, şeker 49 bin 226 kilogramdır” şeklinde açıklama yaptı.

675 Okulda, 315 bin öğrenci karne aldı

Mon, 06 Oct 25 10:21:02 +0300

Ülkenin en önemli sorunu olan eğitim konusunda AKP Hükümeti’nin ciddi ve kalıcı bir politika üretemediğini söyleyen Eğitim Sen Şube Başkanı Mehmet Bozgeyik, kenar mahallelerdeki okullarda eğitim-öğretim gören çocukların her türlü fiziksel şartlardan yoksun olduğunu söyledi. Bir tarafta 30 kişilik diğer tarafta 80 kişilik sınıflar var 9 Bin öğretmenin görev yaptığı Gaziantep’te 620 ilköğretim okulundan 365 bin, 55 liseden de 50 bin öğrencinin birinci yarıyılı tamamladığını, ancak bu çocukların ve gençlerin aldıkları eğitimle geleceğe güvenle bakamadığını söyleyen Bozgeyik, “Belli okulların dışında halen bir derslikte 70-80 öğrenci eğitim öğretim görmekte. Burada görev yapan öğretmenler kadar öğrenciler de sıkıntı yaşıyor. Derslik açığının giderilmesi yönünde defalarca açıklamalar yaptık. Ancak derslik konusundaki sıkıntılar bir türlü giderilemiyor” dedi. Bazı okullarda bir tek hizmetli yok Eğitimin sorunlarının geçmiş yıllara göre daha da ağırlaştığına dikkat çeken Bozgeyik, okulların hijyenik şartlar açısında geçmiş yıllara oranla daha gerilerde olduğuna dikkat çekerken, “En az 5 veya 6 hizmetlinin görev yapması gereken bazı okullarda bir tek hizmetli var. O da temizlikten kalorifer yakmaya kadar her işe bakıyor. Bazı okullarda bu bir tek hizmetli bile olmuyor. Bu durum okulun ısısından temizliği ne kadar pek çok konuda öğrenci ve öğretmenleri olumsuz etkiliyor” diye konuştu. Eğitim sorunu ücretsiz kitapla çözülemeyecek kadar çok Eğitim sorunlarının çözümünün sadece ücretsiz kitap dağıtmakla çözülemeyeceğini hatırlatan Bozgeyik, bütçeden eğitime ayrılan payın artırılmasıyla işe başlanabileceğini belirtirken, “Ülkenin en önemli sorununun eğitim olduğu en yetkili ağızlar tarafından ifade edilmekte. Fakat bu sorunun çözümü için şu ana kadar bir tek adım atılamamıştır. Aksine geçmiş yıllardan daha da geri ye gitmektedir; Eğitimin sorununu çözmek eğitimi daha geriletmekle gerçekleştirilemez” şeklinde açıklama yaptı.

Belediyelerin kapıları halka kapatıldı

Mon, 06 Oct 25 10:20:33 +0300

AKP'li yöneticilerin sürekli halkla iç içe olmakla övünmelerine rağmen halkla aralarına duvar ördüğünü söyleyen vatandaşlar, "Şahinbey Belediye Başkanı Ömer Can, göreve gelir gelmez ilk işi başkanlık katında bulunan bekleme odasıyla özel kalem müdürlüğünü halka kapatmak oldu. Geçmiş yönetim zamanında Özel kalem müdürlüğü ve bekleme salonun da belediye başkanı ile görüşmek isteyen muhtarlar, mahalle sakinleri ve esnaf girebilir, başkanla görüşme taleplerini dile getirebilirdi. Onun ardından da görüşmek için buralarda bekleyebilirdi. Ancak şimdi özel kalem müdürlüğünün de yer aldığı başkanlık katına girebilmek için AKP'li olmak gerekli" dedi. Belediye aile şirketi değildir aileden olmayanlar da gelebilir "AKP'lilerin cirit attığı başkanlık girişi ve özel kalem de sıradan vatandaşın girmesi mümkün değil" diyen vatandaş. "Her belediye başkanı elbette kendi ekibi ile çalışır. Bunda yadırganacak bir durun yok. Ancak özel kalemdeki görevli ister belediye başkanı isterse de eşinin yakını olsun. Orada görevli olduğunu ve belediyenin halkın temsil edildiği yer olduğunu konusunda bilinçlendirilmesi gerekir. Belediye özel kalemlerinin ve belediyede görev yapmanın aile şirketinden farklı bir misyon ve vizyonu olduğunu bilmesi gerekir. Eğer makamın sahibi aile şirketi yönetmediğinin farkında ise çalışanlarına da siyasi ailenin dışındakilerin de kuruma gelip gitme hakkı bulunduğu bilincini verebilir” diye konuştu. AKP’liler cirit atarken vatandaş alınmıyor Şahinbey ve büyükşehir belediyesinin aile şirkete gibi yönetildiğini, makama yakın çalışanların da tanıdıkları siyasi çevrelerin ve bir avuç eşin dostun dışındakileri belediyeden uzaklaştırdığı belirtilirken. “Şahinbey belediyesi ile büyükşehir belediyesinin en önemli özellikleri yönetime gelir gelmez halkla aralarına set çekmek oldu. Şahinbey belediyesi yıllardır açık ana kapının yönünü değiştirirken büyükşehir belediyesi iki binayı birbirine bağlayan alanı kalın ve renkli camlarla kapattı. Kalın camların birbirinden ayırdığı koridorun bir tarafında bulunan diğer tarafı asla görmüyor. Bu durum avam ve aristokrat ayrı mı yarattığı gibi şeffaflığı da ortadan kaldırıyor” denildi.

Bayram için güvenlik tedbirleri alındı

Mon, 06 Oct 25 10:20:02 +0300

Emniyet Müdürlüğü, vatandaşların Kurban Bayramı ve sömestri tatilini güvenli ve huzurlu bir şekil de geçirebilmeleri amacıyla asayiş tedbirleri aldı. Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada, halkın can mal güvenliğini en üst düzeyde tesis edebilmek amacıyla ilde bulunan büyük alışveriş merkezleri ve civarında, tren garı, otobüs terminali, Asri Mezarlık ve Kurban Bayramı nedeniyle kurbanlıkların satışının yapıldığı yerler de ve halkın yoğun olduğu bölgelerde yankesicilik, kapkaç, dolandırıcılık, hayvan hırsızlığı ve asayişi ilgilendiren diğer olaylarla ilgili meydana gelmesi muhtemel olaylara karşı yeterli sayıda ekip ve personel görevlendirileceği belirtildi.

Tüzmen'e istifa çağrısı

Mon, 06 Oct 25 10:19:24 +0300

En iyimser bakış açısıyla bile gümrüklerdeki yolsuzluk olaylarıyla ilgili olarak Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in görevini suiistimal ve ihmal ettiğinin akla geldiğini söyleyen Anavatan Partisi İl Başkanı Mesut Uzun, “Biz Tüzmen’in buradaki yolsuzluklara ortak olduğunu düşünmek istemiyoruz. Ancak en iyimser ifadeyle görevini suiistimal ettiğini düşünüyoruz. Bunun için de Tüzmen’in istifa etmesini, yerine yolsuzluğu önleyecek cesaret ve kapasitedeki birinin getirilmesini istiyoruz” dedi. Yoksulluk ve yolsuzluğu önleyeceklerine artırdılar Tüzmen'i istifaya davet eden Uzun, yoksulluk ve yoksuzluğu çözme vaadiyle iktidara gelen AKP hükümetinin, yoksulluğu ve yolsuzluğu çözemediği gibi bakanlarının adının da yolsuzluklara karıştığını, kendi tanıdıkları bürokratların ise yolsuzluk yaptığını söyledi. Tüzmen, bakanlık mı yapacak mankenlik mi bir tercih yapsın AKP Hükümeti’nin ne yolsuzluğu önlediğini ne de yoksulluğa çözüm getirdiğini söyleyen Uzun, “Gümrüklerde 20 senelik problemi çözmeye geldik iddiasıyla vatandaştan oy aldılar. Kendi atadıkları bürokratlar yolsuzluk yapıyor ve bizim haberimiz yok diyorlar. Acaba haberleri mi yok, güçleri mi yetmiyor? Daha önce gümrük müsteşarlığı yapmış olan Tüzmen gümrüklerdeki yolsuzlukların üzerine neden gitmedi. Eğer gücü yetmiyorsa, o zaman istifa etsin ve gücü yetecek bir bakan gelsin” diye konuştu. Şehrimizden seçilen Tüzmen’in istifasını istemek en tabi hakkımız Gümrüklerdeki yolsuzlukların üzerine neden gidilemediğinin ortaya çıkarılması gerektiğini söyleyen Uzun, “En iyimser bir düşünceyle Tüzmen'e sormak gerek, gümrüklerdeki yolsuzlukların üzerine neden gitmedi? 3 Yıldır kendi atadığınız bürokratların üzerine gidemediniz. Gücünüz yetmiyorsa bakanlık koltuğunda oturmamalısınız. Bakanlık koltuğunu daha fazla işgal etmemelisiniz. Yolsuzluğu önleyecek cesarete ve kapasitede birisi bu bakanlık koltuğuna oturmalıdır. Kötümser olmak istemiyoruz. Bakanın bu işlere ortak olduğunu düşünmek istemiyoruz. Burada en basit ifadeyle bakanın yaptığı zimmet, irtikap, irtikap ve rüşvet suçlarını önlemeye yönelik çalışma yapmamış olmasıdır. Görevini ihmal ve görevini suistimal eden bakanın istifa etmesi gerekir. Şehrimizden seçilen Tüzmen’den bunu istemek de en tabi hak kımız olsa gerektir” şeklinde açıklama yaptı. Devlet adamlığı ciddi bir iştir karnını içine çekip poz vermeye benzemez Devlet adamlığının çok ciddi bir görev ve sorumluluk olduğunu, ancak Gaziantep Milletvekili Tüzmen’in bu ciddiyet, siyasi alt yapı ve ahlaktan uzak olduğunu söyleyen Üzün, “Devlet adamlığı ciddi bir iştir. Bu işler gazetelere ve televizyonlarda dalgıç kıyafeti ile karnını içine çekip poz vermekle olmuyor. Bakan, geçiyor gazetelerin karşısına bir dalgıçlık yapıp kamını içine çekip poz veriyor, bir mankenlik yapıp poz veriyor. Bakanlık ciddi yet isteyen bir iş. Tüzmen ya mankenlik yapsın ya da bakanlık” diye konuştu.

CHP, Okyanus Park için mahkemeye başvurdu

Mon, 06 Oct 25 10:18:53 +0300

CHP İI Başkanı Nöfer Küllük, büyükşehir belediyesince yapılması planlanan Okyanus Park projesinin ihalesinin iptal edilmesi için İdare Mahkemesi'ne başvurdu. Bir grup CHP'li İdare Mahkemesi’ne gelerek, Okyanus Park projesi çalışmalarının durdurulması istemiyle hazırladıkları dilekçeyi verdi. Gazetecilere yaptığı açıklamada, 100. Yıl Atatürk Kültür Parkı’nda yapılmak istenen Okyanus Park projesine ildeki sivil toplum örgütleri ve çevre platformunun şiddetle karşı çıktığını belirten Küllük, projenin ihalesi ve bu konudaki meclis kararının iptali için mahkemeye başvurduklarını bildirdi. Türkiye'nin en büyük parkı olan 100. Yıl Atatürk Kültür Parkına Gaziantep halkı olarak sahip çıktıklarını ifade eden Küllük, şunları kaydetti: "Okyanus Park'ın yasal olmayan durumdan çıkarılarak, kolay ulaşılabilir bir alanda gerçekleştirilmesini parti olarak özellikle istiyoruz. Seçilen yer, çevre, ulaşım ve insanların sağlık koşullan göz önüne alındığında bu yapılaşmanın uygun olmadığı kanaatine varıyoruz. Projeye ilişkin yer seçimi yanlış, bu konuda istenirse katkıda bulunabiliriz."

Filmin adı AKP’li yandaşlara rant sağlama, AKP bu filmde başrole soyunmuştur

Mon, 06 Oct 25 10:18:27 +0300

“Yolsuzlukla mücadele edeceğim diyerek iktidara gelen AKP boğazına kadar yolsuzluğa batmıştır” diyen DYP İl Başkanı Sermet Atay, "Özellikle Kapıkule’deki vurgun rüşvet çarkı bunun göstergesidir. Kapıkule’de AKP iktidarı ile göreve getirilen memurlar ve bu siyasi uzantıların yolsuzluğu göz önündedir. AKP iktidarı AKP’li yandaşlarına rant sağlamak için başrole soyunmuştur” dedi. Yandaşlara ihale verme had safhaya ulaşmıştır “Yolsuzluk Irak kapısında da aynı şekilde devam etmektedir” diyen Atay, hiçbir dönemde AKP’nin iktidarda olduğu dönemdeki kadar yolsuzlukların artmadığını vurguladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: “AKP iktidarı ile yandaşlara ihale vermeler had safhaya ulaşmış yine yandaşları işe koyma gibi partizanlıklar yapılmıştır. AKP ile ülke bir çıkmaz içine sürüklenmektedir. Halkın AKP iktidarından bir an önce kurtulması gerekir. Ülkede ne yolsuzluk bitmiştir ne de yoksulluk bitmiştir. Esnaf ise her gün tek tek kepenk kapatmaktadır. AKP iktidarı ile kepenk kapatan esnaf sayısı inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Artık ülkede orta kesim kalmamış yoksul halk kesimleri oluşmuştur. ” AKP sandık başına yaka paça götürülecektir İstihdam politikası geliştirmek yerine, ülkede döviz, borsa, faiz ekonomisi uygulaması yapıldığını vurgulayan Atay,”3 yılda AKP halk adına hiçbir şey vermemiştir. Ülke AKP ile 5 yılını dolduramaz. Halkın bu kadar sabrı kalmamıştır Erken seçime gitmek istemeyen AKP’yi bu gidişle halk yaka paça seçim sandığına götürecektir” dedi.

15 Ülkeye leblebi ihraç edildi

Mon, 06 Oct 25 10:17:55 +0300

Gaziantep’ten, geçen yıl Kanada ve Avustralya'nın da aralarında bulunduğu 15 ülkeye leblebi ihraç edildi. Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği 2005 yılı ihracat verilerine göre, Gaziantep'ten geçen yıl Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri, İsviçre, Fransa, Malta, Bulgaristan, Hollanda, Kanada, Türkmenistan, Belçika, Irak, Kırgızistan, Lübnan, İsrail ve Avustralya'ya toplam 315 bin 791 dolarlık leblebi dış satımı yapıldı. Gaziantep'ten bu ülkelerin yanı sıra Mersin Serbest Bölgesine de 29 bin 850 dolarlık leblebi ihraç edildi. Gaziantep'te yerleşik firmalardan Dempa İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi Genel Müdürü Dilara Parmaksız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ihraç ürünleri arasında leblebiye de yer vererek ürünü tanıtmayı amaçladıklarını söyledi. "Dünyanın öbür ucu diyebileceğimiz Avustralya'ya leblebi ihraç ederek ülkemiz ekonomisine katkı sağlıyoruz" diyen Parmaksız, "leziz" ve "Alaz" markalarıyla dış pazarlara sundukları leblebilerin genellikle Türkler tarafından tüketildiğini belirtti. Parmaksız, farklı ülkelere 4 yıldan bu yana leblebi ihraç ettiklerini vurgulayarak, şöyle konuştu: "4 yıldan bu yana ihraç ettiğimiz leblebi miktarında ve karşılığında sağladığımız döviz girdisinde artış yaşanıyor. İhracattaki artış, yabancı ülkelerdeki Türkler sayesinde diğer milletlerden insanların da leblebiyi tanımaya ve talep etmeye başladığını gösteriyor."

Bıçaklar bileniyor

Mon, 06 Oct 25 10:17:27 +0300

Kurban Bayramının yaklaşmasının özellikle bıçak, şiş ve mangal satışlarında artışa neden olduğu, belirtilirken, bıçakçılar vatandaşların son günü beklemesinden yakınıyor. Son günü bekliyorlar Arife günü sabah saatleri ne kadar çalışmak zorunda kalacaklarını, ancak son haftaya girilmesine rağmen sadece kısmi bir hareket yaşandığını belirten bıçakçı Mehmet Yılmaz sözlerine şöyle devam etti: “Yıllarca İstanbul’da bıçakçılık yaptım. Ancak son dört yıldır da Gaziantep’te çalışıyorum. Hareketlilik yönünden çok büyük bir fark görmüyorum. Ancak son yıllarda bıçak alanlardan çok bıçağı çarka vermek için getirenler çok fazla. Çark da bıçak satışları kadar bizim işimiz ancak toplum olarak her iş son ana- bırakma gibi bir geleneğimiz var. Kurban bıçaklarında da aynı şey yaşanıyor. Vatandaşlarımız son gün sıra beklemek zorunda kalmalarına rağmen yine de bıçak alma ve bileği işini son güne bırakıyorlar” dedi.

Şehir bir gün yangın yerine dönerse şaşırmayın

Mon, 06 Oct 25 10:16:32 +0300

Birçok kimse şehir içinde petrol istasyonu kurmak için belediyeye başvuruyor Eskiden petrol istasyonu iki bin metrekarelik yere kurulurken bu sene bu miktar 750 metrekareye düşürüldü. Belediye Meclisinin küçük alanlarda ve şehir içinde akaryakıt istasyonu kurulmasına karar vermesi ile birlikte, pek çok kişi bu amaçla Meclisten imar değişikliği istemeye başladı. Son olarak, Asım Hengirmen, Mehmet Karagülle'nin akaryakıt istasyonu isteği, evrakların eksik bulunması nedeniyle, Belediye Meclisinden geri döndü. Yine Polat Haksal’ın akaryakıt istasyonu için imar değişikliği isteği Mecliste görüşülerek ret edildi. Böylece, halen imar komisyonunda bulunan, akaryakıt istasyonu kurmak amacıyla istenen 2 imar değişikliği ve son oturumda eksik bulunarak geri çevrilen öneriler, Haziran dönemi Meclis toplantısında görüşülmek üzere ertelendi. Bilindiği gibi daha önce cephesi 40, alanı 2000 metrekare alanlara akaryakıt istasyonu kurulması izni veriliyordu. Önceki Meclis oturumunda yeni bir yönetmelik çıkarılarak, cephesi 30, alanı 750 metrekare olan yerlere izin verildi. Buna göre, Hüseyin Özkeleş, Mustafa ve Mehmet Koçer'e Daracık mahallesinde, Dailer şirketine stadyum karşısında, belediyenin mülkünde olan İtfaiye yanı ve Binevler karşısında olan toplam 4 yere akaryakıt istasyonu kurulması amacıyla imar değişikliği yapıldı.

SHP’liler itiraz eder, ANAP’lılar şiddetle müdafaa

Mon, 06 Oct 25 10:16:00 +0300

Belediye Meclisinde son durum SHP’liler itiraz eder, ANAP’lılar şiddetle müdafaa Ve… ANAP’lıların istediği şekilde konular karara bağlanır Belediye Meclisi, Sosyal Sigortalar Kurumu arkasında kat artırımına gidilmesi teklifini kabul etmedi. Ahmet Apaydın ve Günaydın sokaktaki 4 katlı yapıların 5 kata çıkarılmasını kabul etti. İmar değişikliği istekleri, Belediye Meclisi toplantısında her zamanki gibi SHP’'lilerin itirazları, ANAP’lıların şiddetli savunmaları ile görüşülerek karara varıldı. ANAP'lı Belediye Meclisi üyeleri “Zaten binaların biri 4, biri 5 kat şeklinde yapılmış ve uyum bozulmuştur, önceki dönemlerde belli bir takım kişiler korunmuş olabilir. Şimdi amaç, vatandaşla, belediyeyi karşı karşıya getirmemek anlaşmazlığı çözmektir” dediler. SHP'li Asım Güzel bu sözlere “Eğer birine izin verilirse, şehrin her tarafından kat artırımı istekleri gelecektir. Bu yoğunluk artışına neden olacaktır. Aynı zamanda teknik ve sosyal alt yapıda getirilmelidir” diye karşılık verdi. Esasen, imar planlarında, işin tekniğine uygun olarak, değişik kat oranlan bulunabileceğini de vurgulayan Güzel, “Belli kimselere imtiyaz sağlamak, eski hatalara, yeni hata ile karşılık vermektir” dedi. Bu sözlere çok kızan, ANAP'ın, Meclise sonradan, ama çok hızlı giren üyesi Melih Akçura yüksek sesle bağırarak cevap verdi. Daha önce de SHP’lilere büyük çıkışları ile bilinen bu üye “Bize hep çıkar sağlıyor diyorsunuz. Daha önce imtiyaz sağlayanlara bir şey demiyorsunuz. Napolyon, eziyet ve zulmü eşit dağıtırsanız, şikayetten olmaz dermiş” dedi. Bağırarak konuşmasına ve konuyu dağıtmasına kızan muhalefet üyelerine ise Akçura şu yanıtı verdi “Bal gibide konuşurum. Meseleyi saptırmıyorum, anlatıyorum.” Başkanın “Konuyla ilgili ve mülayim konuşun” sözleri ile ortalık yatıştı. SSK arkasında kat artırımını kabul etmeyen meclis üyelerinin, Apaydın ve Günaydın sokak için istekleri de kabul edilmiyorken, bazı ANAP'lıların, kendi partililerine, “parmağını kaldır” diye baskı yapması ile kat artırımı kabul edildi.

Yüzde 33 arttı

Mon, 06 Oct 25 10:15:22 +0300

İlimizin 782 ilkokulunda toplam 165 bin öğrenci eğitim görüyor. 2300’ü merkezde olmak üzere bu okullarda görev yapan öğretmen sayısı ise 4200. Gaziantep’in merkez ilçesi ile birlikte 7 ilçesi, 8 bucağı, 18 belediye ve 590 köyünün, 1985 nüfus sayımında toplam nüfusu 953 bin 855 olarak açıklandı. İlimizdeki ortalama nüfus artış oranının binde 33 olduğu tespit edildi. Bu nüfus içinde merkezde 96 bin 400, ilçeler de ise 69 bin civarında ilkokul öğrencisi eğitim görüyor. İlimizde görev yapan 4 bin 200 ilkokul öğretmeninden 215’i şehrimizde, 560’ı ise ilçe ve köylerde çalışıyor, öğrenci sayısına göre bir oranlama yapıldığında 212 öğrenciye bir öğretmen düşüyor. Yine ilimizdeki 84 orta dereceli okulda 49 bin 700 öğrenci eğitim görüyor ve 1600 öğretmen görev yapıyor. Öğrencilerin 49 bini, öğretmenlerinde 870’i merkezde bulunuyor.

Belediye meclisi şubat döneminde 36 konu görüşüldü

Mon, 06 Oct 25 10:14:56 +0300

Belediye muhasebesindeki suistimal 350 ton odun açığı gelecek dönem toplantısına kaldı Belediye Meclisi şubat dönemi oturumlarında 36 konuyu görüşerek, toplantılarını tamamladı. Şubat dönemi toplantılarında, daha çok imar değişikliği konularını görüşen Belediye Meclisi, son toplantısında da, 6 konunun incelenmesi tamamlanmadığı için, Haziran dönemine erteledi. Meclisin görüşerek, karara bağlayamadığı konular şanlar: Belediye muhasebesinde yapılan yolsuzluklarla ilgili SHP’'li Faruk Balık ve arkadaşlarının verdiği önerge; Belediyeye tahsis edilen, 350 ton odun açığının araştırılması hakkında yine SHP'lilerin önergesi; Hamdi Kutlar’ın akaryakıt istasyonu kurmak için, imar değişikliği isteği; Başel otomotiv şirketinin akaryakıt istasyonu kurmak için, imar değişikliği isteği; Şehrimizin muhtelif kesimlerinde okul ihtiyacı olan yerlerde, belediye arsalarında, okul yeri olarak 5 arsa tahsis edilmesi teklifi: Bu teklif de ANAP'Iı Mehmet Pakhuylu tarafından Meclise önerildi. Yer ayrılarak Milli Eğitime bağışlanacak.

Emlak Vergileri 1 Mart’tan itibaren belediyeye yanıltabilecek

Mon, 06 Oct 25 10:14:15 +0300

Arpacıoğlu 18 günlük rapor aldı Beyannameler Zabıta Karakollarından parasız alınabilecek Belediye Başkanı Ömer Arpacıoğlu hastalanarak on günlük rapor aldı. Yerine başkan vekili Asım Özsöyler görev yapıyor. Asım Özsöyler göreve başlar başlamaz belediye için olduğu kadar yurttaşlar için de büyük önem taşıyan emlak vergisi beyannamelerinin verilmesi sorununa el attı. Belediye Başkan vekili Mustafa Asım Özsoylu tarafından verilen bilgilerden öğrenildiğine göre emlak vergisinin 1 Mart’tan itibaren Belediyeye yatırılması için tüm hazırlıklar tamamlandı. Emlak beyannameleri Belediye Zabıta karakollarından ücretsiz olarak alınacak. Beyannamelerin nasıl doldurulacağı hususunda yurttaşlara her türlü kolaylık sağlanacak. Sokaklar için belirlenen arsa birim fiyatlarının öğrenilmesi için mahalle muhtarlarına talimat verildi. Her mahallenin muhtarı mahallesindeki arsa birim fiyatlarını vatandaşların görebilecekleri yerlere asacak. Muhtarlıklarla birlikte Belediye Zabıta karakollarında Zabıta karakollarından da her mahallenin sokaklarına ait arsa birim fiyatları öğrenilebilecek. Emlak vergisi ve beyannamelerle ilgili olarak vatandaşların kafalarına takılacak sorular belediyenin 13223 numaralı telefonundan cevaplandırılacak. Emlak beyannamelerinin verilmesi ve vergilerinin yatırılması konusunda karşılaşılacak güçlükler Belediye Başkan vekili Mustafa Asım Özsöyler'e doğrudan iletilebilecek.

Dar gelirlilerde tatil yapabilecek, denize girecek

Mon, 06 Oct 25 10:13:37 +0300

Antalya Kemer ve Belek köylerindeki tesislerden yararlanmak için emekli, memur ve işçilere 60 bin liralık kredi sağlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı dar gelirli emekli memur, dul, yetimlerle memur ve işçilerin yaz tatili yapması, denize girmesi için imkanlar hazırladı. Her aileye 60 bin lira kredi sağlandı. Alınan kredi ile Antalya, Serik ilçesi, Belek köyündeki tesislerle, Kemer tesislerinde 14 gün tatil yapılacak. Konuyla ilgili olarak yapılan açıklamada dinlenme sürelerinin 3 mayıs ile 31 ekim tarihleri arasında yapılabileceği, Belek köyü dinlenme tesislerinde bir odanın ücretinin 2 bin, Kemer'de ise 3 bin lira olduğu bildirildi. İki ve üçer kişilik odalara yatak ilavesi halinde 7 yaşından büyük çocuklar için Belek'te 500, Kemer’de 1000 lira, büyükler için ise Belek' te 1000, Kemer'de 1500 lira ilave ücret alınacak. Kredili ve kredisiz tatil yapmak isteyenler hangi ay ve günlerde tatil sitesinden yararlanmak istediklerini Gaziantep Turizm ve Kültür Müdürlüğüne bildirecekler.

Yolların darlığı nedeniyle Halk otobüsü çalıştırma isteği reddedildi

Mon, 06 Oct 25 10:13:10 +0300

Toplu taşımacılık sorununu belediyenin kendi imkanlarıyla çözmesi istendi Dolmuş hattı ve halk otobüsü çalıştırılması isteği, belediye meclisinin gelecek dönem oturumlarında yeniden ele alınacak. Bazı özel firmaların yeni dolmuş hattı ve halk otobüsü çalıştırılması isteğini inceleyen komisyon “Belediye otobüslerinin sayısının az olması nedeniyle ulaşım sorununun çözümü için belediye otobüs biletleri kullanılmak şartıyla halk otobüsü çalıştırılmasının uygun görüldüğünü, trafik sorunu nedeniyle yeni dolmuş hattı isteğinin reddedildiğini” bildirdi. Halk otobüsü çalıştırılması isteği, daha önceki dönemlerde kabul edilmemiş, Ancak KÜSGET gibi metropolitan yerlere çalıştırılabilir denmişti. Komisyonun raporu üzerine söz alan Yaşar Ağyüz “Gaziantep' in en geniş yollarının KÜSGET yoluyla Ordu caddesi olduğunu belirterek, Halk otobüsü çalıştırmak şehir trafiği için bir katliamdır” dedi. Toplu taşımacılık sorununun, belediyenin kendi imkanlarıyla çözümlenmesi gerektiğini savundu. Dolmuşların minibüse çevrilmesinin bile şehir trafiğini etkilediği belirtildi. Halk otobüsü ve yeni dolmuş hattı istekleri, mecliste uzun tartışmalara neden oldu. Tüm dolmuşların minibüse çevrilme işleminin 1 mayısta sona ereceği belirtilince, mayıstan sonraki tatbikat görüldükten sonra konunun haziran dönemi toplantılarında yeniden ele alınması kararlaştırıldı.

Çiçek Yarışmasına gireceklere form dağıtılıyor

Mon, 06 Oct 25 10:12:41 +0300

Valilik ve Belediyenin işbirliğiyle düzenlenen ve mayıs ayında sonuçlanacak olan Balkon Pencere Bezeme ve Süsleme yarışmasına katılacak olanlara başvuru formlarının dağıtılmasına başlandı. Şehrin bir çiçek bahçesi haline getirilmesi için düzenlenen yarışmaya katılmak isteyenler Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Belediye Park ve Bahçeler Müdürlüğüne giderek başvuru formlarını alacaklar.

50 milyon lira bir işçinin oğluna çıktı

Mon, 06 Oct 25 10:12:11 +0300

Ahmet Gözübüyük bilet aldığı satıcıya 250 bin lira bahşiş verdi Milli Piyangonun 9 Şubat çekilişinde 50 milyonluk biletin talihlisi Gaziantep’te 17 yaşında bir delikanlı. Her milli piyango bileti çekilişinde mutlaka bilet alan Ahmet Gözübüyük pek şanslı bir insan olarak görmüyor kendini. Bu kadar zamandır aldığı biletlere hiç bir ikramiye çıkmayan Ahmet Gözübüyük ilk büyük ikramiyesini 50 milyon liranın çeyrek biletine vurması ile 12 milyon 500 bin lira almış oluyor. Şu anda ortaokuldan beklemeli durumda olan piyango milyoneri, annesinin kendisine vermiş olduğu cep harçlığından bu çekilişte bilet aldığını, çıkan parayı ise annesinin hesabına yatırdığını söylüyor. Babasının Almanya'da isçi olarak çalışıp dönüş yaptıktan sonra bir market açtığını, zar zor geçindiklerini anlatıyor. 12 milyon talihlisi delikanlı. Bu para tam zamanında imdadımıza yetişti diyen milyoner bu parayla borçlarını ödeyeceklerini söylüyor. İkramiyenin kendi biletine çıktığına ilk anda inanamayan Ahmet Gözübüyük, hemen karşıda bulunan bayiye gidip bilete baktırdığını, ancak ondan sonra inandığım anlatıyor. Bu parayı nasıl kullanacağını sorduğumuz Ahmet Gözübüyük, önce kafalarını sokacak bir ev alacaklarını, geri kalan para ile de tahsilini sürdüreceğini belirtiyor. Şu ana kadar paradan hiç bir harcama yapmadığını, fakat kendisine bileti satan seyyar bayie 250 bin lira verdiğini ekliyor. Her çekilişte yine bilet almayı sürdüreceğini belirten piyango milyoneri, bunun bir merak olduğunu, bir de futbol merakı olduğunu söylüyor.

Gaziantep FK, Burak Yılmaz yönetiminde durdurulamıyor

Sun, 05 Oct 25 19:25:02 +0300

Fatih Karagümrük ile Gaziantep FK, Süper Lig'in 8. haftasında karşı karşıya geldi. İstanbul'da oynanan maçtan konuk ekip, ikinci yarıda bulduğu gollerle 2-0 galip ayrıldı. Gaizantep Fk'ya galibiyeti getiren golleri 55. dakikada Alexandru Maxim ve 69. dakikada Kacper Kozłowski kaydetti. Bu sonucun ardından Burak Yılmaz yönetiminde çıktığı 6. maçta 4. galibiyetini elde eden Antep ekibi, puanını 14'e yükseltti. Fatih Karagümrük ise 7. mağlubiyetini yaşayarak 3 puanda son sırada kaldı. Maç fazlasıyla 4. sıraya yükselen Gaziantep FK, ligin gelecek haftasında evinde Antalyaspor'u ağırlayacak. Fatih Karagümrük ise deplasmanda Fenerbahçe'ye konuk olacak. Maçtan Dakikalar (İkinci yarı birazdan...) 14. dakikada ceza sahası içi sağ tarafında topla buluşan Bayo, rakiplerini geçip altıpas içerisinden yaptığı vuruşta kaleciyi de geçen topu son anda savunmada Atakan Çankaya çizgiden çıkardı. 21. dakikada pasla kullanılan serbest vuruşta ceza yayı üzerinde topa buluşan Kozlowski’nin vuruşunda meşin yuvarlak kalenin üzerinden dışarı gitti. 45+1. dakikada ceza yayı sağ tarafından Balkovec'in kullandığı serbest vuruşta kaleci Burak Kozan meşin yuvarlağı kurtardı. İLK 11'LER Fatih Karagümrük: Grbic, Atakan, Muhammed, Nikoloz, Balkovec, Johnson, Doh, Tiago, Berkay, Larsson, Gray Gaziantep FK: Burak, Perez, Arda, Abena, Rodrigues, Camara, Melih, Kozlowski, Maxim, Lungoyi, Bayo hürriyet

Antep sanayicileri, artık feryat figan eder hale geldi

Sun, 05 Oct 25 17:25:43 +0300

CHP Gaziantep Milletvekili Av. Hasan Öztürkmen Antep sanayicisinin zor durumda olduğunu söyledi Öztürkmen, ‘’Çeşitli nedenlerle korkularından seslerini çıkaramayan Antep sanayicileri, artık feryat figan eder hale geldi. Her gün birkaç firmanın konkordato için mahkemeye başvurmasına rağmen korkudan başvurmayan firmalar da var. Bir sanayici; ‘Bir işçinin aylık maliyeti 2 bin dolar. Oysa Mısır’da 200 dolara mal oluyor’ diyor. Dolayısıyla bankaların dönem faizlerini ödeyemez hale gelmişler. Balonun yılsonunda patlayacağı söyleniyor. Ülkede hiçbir şey olması gerektiği gibi olmuyor. AKP, ülkeyi yönetemiyor. ABD ziyaretinde hiçbir şey elde edemedi, Türkiye’yi 100 milyon dolarlık borcun altına soktu. Halkımızın sandığı bekliyor’’ dedi. Organize Sanayi Bölgesi’nde her gün 3-5 firma, konkordato talebinde bulunuyor Gaziantep’te sanayisindeki sıkıntılara değinen Milletvekili Öztürkmen, ‘’Organize Sanayi Bölgesi’nde her gün 3-5 firma, konkordato talebinde bulunuyor. Yani ‘Borçlarımızı ödeyemiyorum’ diyor. Bu nedenle de AKP iktidarı, ülkede hiçbir soruna kalıcı çözüm getirmedi. Tarım bitmiş durumda. Susamdan bakliyata, buğdaydan etine kadar ülkede ithal edilmeyen bir tarım ürünü kalmadı. Artık sıra Antep fıstığına geldi’’ tespitini yaptı. AKP iktidarı, tarımı bitirmeye özel bir çaba gösteriyor Öztürkmen, ‘’Ülkede Antep fıstığının yüzde 85’ini üreten Gaziantep ve Şanlıurfa illerindeki fıstıklar gerek California gerekse İran fıstığından daha kaliteli. Antep fıstığı üretiminin yok yılı olmasından kaynaklı ortaya çıkabilecek sorunların sözde çözümü için fıstık ithalatının önü açıldı. Ancak şu anda gerek üreticinin gerekse bazı stokçular elinde yeteri kadar Antep fıstığı var. Ama Recep Tayyip Erdoğan, Trump’tan randevu alabilmek uğruna, fıstıkta uygulanan vergiyi de kaldırdı. Bu üreticileri mağdur edecek yanlış bir uygulama. Dolayısıyla AKP iktidarı, tarımı bitirmeye özel bir çaba gösteriyor’’ tespitini yaptı. AKP iktidarının halka verebileceği bir şeyi kalmadı ‘İthal tarım ürünlerine verilen para Türk üreticisine verilse, harcansa dünyaya ürün ihraç ederiz’ diyen Öztürkmen, ‘’AKP iktidarının halka verebileceği bir şeyi kalmadı. Bu nedenle de tek çözüm Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı. Partimiz, tüm anketlerde görüldüğü gibi birinci parti. Belediyelerimize uygulana haksız, hukuksuz operasyonlarla CHP’yi halkın gözünde itibarsızlaştırma çalışmalarına rağmen halkımız AK Parti’den umudunu kesti. Genel başkanımızın öncülüğünde CHP, TBMM’nin tatilde olduğu dönemde milletvekillerimiz, parti meclis üyelerimiz ve Yüksek Disiplin Kurulu üyelerimizle Türkiye’nin 81 ilinde saha çalışmaları yaptık. Çiftçiler, esnaf, STK ve kanaat önderleri ile görüşerek halkın sorunlarını tespit ettik. Yapılacak ilk seçimde CHP iktidara gelecek’’ değerlendirmesinde bulundu. Meclis’te Gaziantep, Barak bölgesi ve üreticilerimizin sorunlarını dile getirdim İlçe kongrelerinin tamamlandığını ve 9 ilçe başkanının ise güven tazelediğini ifade eden Öztürkmen, ‘’Her zaman 7 gün 24 saat örgütümüzün ve seçilmiş ilçe yönetimlerimizin emrinde olacağız. Sahada onlarla birlikte şehrimizin ve bölgemizin sorunlarını yerinde tespit edip, çözüm için mecliste elimizden gelen katkıyı sunacağız. Bu çerçevede seçildiğim ilk günden beri bir tarafından ülkenin sorunlarıyla ilgili görüşlerimizi, taleplerimizi mecliste dile getirirken, diğer tarafından Gaziantep, Barak bölgesi ve üreticilerimizin sorunlarını dile getirdim’’ ifadelerini kullandı. Projenin en kısa sürede hayata geçirilmesi için konunun takipçisi olacağız Barak bölgesinin sulanması konusunda taleplerin bir aşamaya gelmiş olmasından mutluluk duyduğunu sözlerine ekleyen Öztürkmen, ‘’Meclis’teki ilk konuşmamda da Barak bölgesinin sulama sorunlarını ve taleplerimizi dile getirmiştim. 2019 yılında AKP iktidarı, daha önceden olan Fırat’tan Barak ovasına su getirilmesiyle ilgili projesi kalkınma planından çıkartmışlar. Ancak mecliste Fırat akıyor, Barak bakıyor diye pankartlar açarak, kürsü konuşmaları ve yaptığımız çalışmaları sonucunda nihayet AKP iktidarı projeyi yeniden gündemine almak zorunda kaldı. Bu sene P2 pompaj sisteminin hayata geçirilmesi için ihale yapıldı. Projenin en kısa sürede hayata geçirilmesi için konunun takipçisi olacağız’’ mesajını verdi. Haber Merkezi

İhracatçılarımız zor bir dönem geçiriyor

Sun, 05 Oct 25 17:24:37 +0300

Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu öncülüğünde, Çukurova Un Sanayicileri Derneği ile Güneydoğu Un Sanayicileri Derneği işbirliğinde, ‘Hasat sonrası gelecek projeksiyonları’ temalı Genişletilmiş Sektör Toplantısı yapıldı Güneydoğu Un Sanayicileri Derneği ve Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Çakmak, ‘’Bulunduğumuz dönem itibariyle maalesef Türk bölgesindeki merkezi hükümet tarafından Türk ununa ambargo uygulanmakta ve ihracatçılarımız zor bir dönem geçiriyor. Sanayicilerimiz uzun yıllardır kalitesiyle dünya pazarlarında yer alsa da, yıllık ihracatımızın 3’te 1’ini oluşturan Irak pazarımızda yaşadığımız bu ciddi problem çözülmez ise sektörümüz gittikçe küçülerek pazarlarını kaybedecek’’ uyarısında bulundu. Yılın ikinci yarısından itibaren un ihracatında ciddi problemler yaşanıyor Türk un sanayisinin 2025 sezonunun ilk 9 ayında toplamda 1,7 milyon ihracat gerçekleştirdiğini hatırlatan Çakmak, ‘’Sektörümüz geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 30’un üzerinde bir azalma yaşamış, bu yaklaşık 2,5 milyon ihracat ile kapatmayı hedefliyor. Bu sezon toparlanmaya çalışan sektörümüz yıllık 1 milyon tonun üzerinde ihracat gerçekleştirdiğimiz ve en büyük pazarımız olan Irak’ta yaşanan politik sebeplerden dolayı yılın ikinci yarısından itibaren un ihracatında ciddi problemler yaşıyor’’ tespitinde bulundu. Sanayicilerimiz, çiftçilerimizi mağdur etmeden yüksek alımlar yaparak sektöre desteğini sundu Çakmak, ‘’Sanayicilerimiz, 2025 hasat sezonunda devletimizin ve kamu kurum ve kuruluşlarının gerek depolama gerekse de maddi imkanlarına destek sağlamak amacıyla yüksek kur ve faizlerin olduğu bu zor ekonomik dönemde elindeki tüm imkanları seferber ederek çiftçilerimizi mağdur etmeden yüksek alımlar yaparak sektöre desteğini sunmaya gayret gösterdi’’ ifadelerine yer verdi. Un sanayisi 13 yıldan beri açık ara ihracat lider Un sanayisinin 13 yıldan beri açık ara ihracat lideri olduğunu belirten Çakmak, ‘’2023 yılını 3,6 milyon tonun üzerinde bir ihracat miktarıyla kapatmış ve tüm zamanların en yüksek ihracat rekorunu kırarak 1,5 milyar dolar gelir elde etmiş bulunuyoruz. 2024 sezonunda ise 4 milyon ton barajını hedeflerken yılın ikinci yarısında yürürlüğe giren dış ticaret tedbirleri sebebiyle sanayicilerimiz kalite, depolama ve finansman yükü sebebiyle ihracatta bir önceki yıla göre yüzde 20’nin üzerinde bir düşüş yaşadı ve sezonu 3 milyon ton ile kapattı’’ değerlendirmesini yaptı. Sanayicilerin sermayeleri daraldı, finans maliyetleri arttı Çukurova Un Sanayicileri Derneği Başkanı ve Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkan Yardımcısı Bekir Bağış, ‘’Hasat edilirken sanayicilerin depolarında fazla stok kalmaması, rekoltedeki düşüş ve un piyasasındaki rekabet, faizlerin yüksekliği bizler için esas gündemdi. Hasat döneminde ihtiyacımız kadar buğday aldık, ancak sanayicilerin sermayeleri daraldı, finansa erişim ve finans maliyetleri arttı. Bu açıdan uzun dönemi kapsayan bir stok yapamadık’’ dedi. Dünyanın her yerine tarım ve gıda ürünleri satabilen bir ülke konumundayız Toprak Mahsulleri Ofisi’nin Ekim ayı itibariyle buğday satışına başladığını sözlerine ekleyen Bağış, fiyatlarında gayet makul olduğunu dile getirdi. ‘’86 milyon insanımızın temel gıdası olan ekmeğin gıda enflasyona etkisini önemsiyoruz. Devletimizi her zaman yanımızda görüyoruz. Türkiye büyük bir coğrafya. Buğdayın anavatanı, tahıl üretim merkezi, aynı zamanda un ihracat şampiyonuyuz. Hububata dayalı mamul ürünlerin ihracatında dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz. Çok kaliteli buğdaylarımız var. Makarnalık buğdayda da söz sahibiyiz. Dünyanın her yerine tarım ve gıda ürünleri satabilen bir ülke konumundayız’’ şeklinde konuştu. Buğdayımızın kıymetini bilmeliyiz, doğaya ve çevreye önem vermeliyiz Yıllık buğday tüketiminin 19-20 milyon ton civarında olduğunu sözlerine ekleyen Bağış, ‘’Dünya genelinde buğday üretiminde 8-10 milyon tonlara varan rekor üretimin gerçekleşmesi de önemli. İklim risklerine bağlı dünya da üretim devam ediyor, miktara dayalı bir sıkıntı görünmüyor. Karadeniz Bölgesi’nde ekmeklik buğday fiyatlarında geçen yıla göre yüzde 4 artış var. Son yıllarda artan iklim riskleri un sanayici için hayati önemde. Zira temel ürünümüz buğday üretimi kuru tarım ile yapılıyor. Yani tamamen yağışa bağlı bir rekolte beklentimiz oluyor. Bu açıdan su hayati önemde ve suyu çok iyi değerlendirmeliyiz. Buğdayımızın kıymetini bilmeliyiz, doğaya ve çevreye önem vermeliyiz. Yağmur suyu hasadına geçmemiz, su kaçaklarını önlemeliyiz’’ çağrısında bulundu. Problemli bir tüketim sezonu öngörmüyoruz Alınan tedbirler ve işbirlikleri ile stokları ekonomiye ve ihracata dönüştürdüklerini açıklayan Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü Ahmet Güldal, ‘’Mart ayından itibaren kuraklık ile ilgili riskleri görünce yeni tedbirler planladık. Kuraklık ve iklimsel zorluklarla ilgili alınan kararların ne kadar doğru olduğunu bugün bir kez daha görmüş olduk. Problemli bir tüketim sezonu öngörmüyoruz’’ şeklinde konuştu. Haber Merkezi

Para karşılığı rapor hazırlayan doktor tutuklandı

Sun, 05 Oct 25 17:23:30 +0300

Gaziantep'te para karşılığı sağlık raporu hazırladığı belirlenen doktor M.T. ile olayla bağlantılı 5 kişi gözaltına alındı. M.T.'nin hastalardan para aldığı anlar, güvenlik kamerasına yansıdı. Gaziantep Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi, bir hastanede doktor M.T.'nin hastalardan para alarak sağlık raporu düzenlediği bilgisine ulaştı. Harekete geçen ekipler, doktor M.T.'nin hastalardan para alarak sağlık raporu düzenlediği ve muayene ettiğini belirleyerek operasyon başlattı. Operasyonda 1 adet tabanca, 129 adet fişek, bir kuruma ait tanıtım kartı, çok sayıda reçete edildiği ve satışı yapıldığı halde teslim edilmeyen ilaç ele geçirildi. Olayla ilgili doktor M.T. ile birlikte 5 kişi gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden 2'si adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı, 4'ü tutuklandı. Öte yandan olay, güvenlik kamerasına yansıdı. Görüntülerde; doktor M.T.'nin hastalardan para aldığı ve aralarında geçen diyaloglar yer aldı. cumhuriyet

Ekonomik, sosyal ve özlük hakları açısından son sıralardayız

Sun, 05 Oct 25 17:22:56 +0300

Eğitim Sen Gaziantep Şubesi, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nün birlik, dayanışma ve mücadele günü olduğunu dile getirdi Şube Başkanı Ömer Parlakçı, ‘’Eğitim ve bilim emekçileri, OECD ülkeleri içinde ekonomik, sosyal ve özlük haklar açısından hâlâ son sıralarda yer alıyor. Derinleşen ekonomik kriz, artan yoksulluk, siyasi baskılar ve kamusal eğitimi hedef alan piyasacı politikalar öğretmenlik mesleğini giderek daha da değersiz hale getiriyor. Ancak biz eğitim emekçileri, tüm bu zorluklara rağmen mesleğimize, öğrencilerimize ve geleceğimize sahip çıkıyoruz’’ açıklamasını yaptı. Öğretmenlerin statüsü tavsiyesinin, öğretmenlerin haklarını güçlendirmeyi ve mesleğin saygınlığını yükseltmeyi hedefleyen, uluslararası ölçekte bağlayıcı bir belge niteliği taşıdığını kaydeden Parlakçı, ‘’Türkiye bu tavsiyeyi imzalamış olmasına rağmen, yıllar geçmesine karşın yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Bunun yerine yürürlükte olan Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenleri bölen, mesleğimizi değersizleştiren ve iktidara biat eden öğretmen modeli yaratmayı hedefleyen bir anlayışla sürdürülüyor’’ ifadelerine yer verdi. KHK’lerle ihraç edilen tüm meslektaşlarımız derhal görevlerine iade edilmeli Yoksulluğa, baskıya ve mesleğin itibarsızlaştırılmasına karşı dayanışma, direniş ve örgütlü mücadele ile ayakta olduklarını belirten Parlakçı, ‘’Nitelikli bir eğitim ancak nitelikli, özgür, güvenceli öğretmenlerle mümkün. Bunun için; öğretmen yetiştirme politikaları bilimsel esaslara göre düzenlenmeli. Tüm öğretmenler kadrolu ve güvenceli istihdam edilmeli. Haksız ve hukuksuz biçimde KHK’lerle ihraç edilen tüm meslektaşlarımız derhal görevlerine iade edilmeli. Mesleğimizin saygınlığı yeniden tesis edilmeli’’ çağrısını yineledi. Eğitimde yaşanan nitelik kaybının, gericileşmenin ve piyasalaşmanın sorumlusu öğretmenler değil ‘Eğitimde yaşanan nitelik kaybının, gericileşmenin ve piyasalaşmanın sorumlusu öğretmenler değil’ diyen Parlakçı, bu tablonun sorumlusunun yıllardır aynı politikaları sürdüren siyasi iktidar ve Millî Eğitim Bakanlığı olduğunun altını çizdi. ‘’Biz eğitim emekçileri, yarışmacı değil dayanışmacı bir anlayışla; kamusal, bilimsel, laik, cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitim için mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Bugün bizlere düşen görev, kazanılmış haklarımıza yönelik her türlü saldırıya karşı birleşmek, sendikamızı güçlendirmek ve her işyerinde en geniş demokratik örgütlenmeleri yaratmak. Eğitim Sen olarak biliyoruz ki, bize dayatılan hiçbir haksız ve hukuksuz uygulama kalıcı olmayacak’’ değerlendirmesinde bulundu. Haber Merkezi

Tüm acentelerimize eşit mesafede yaklaştık

Sun, 05 Oct 25 17:21:49 +0300

Kaçak acentelerle etkin şekilde mücadele ettiklerini kaydeden İ. Halil Kılınç, ‘’Göreve geldiğimizden bu yana işletme belgesiz seyahat acentecilik faaliyetleri, yol denetimleri, üyelerimizden gelen bu kapsama giren, şikayetlere ilişkin konularla ilgili denetimler, İl Kültür Turizm Müdürlüğü birlikteliğiyle yapıldı. Tüm acentelerimize eşit mesafede yaklaştık hiçbir zaman ayrım yapmadık. Bölge temsil kurumumuza gelen bütün ihale taleplerini acentelerimize eş zamanlı bildirdik. Her attığımız adımı meslektaşlarımızla şeffaflık esasına göre paylaştık ve sizleri bilgilendirdik’’ açıklamasını yaptı. TÜRSAB GAP BTK Temsil Kurulu Genel Kurulu, üyelerin yoğun katılımı ile yapıldı. Tek liste ile gidilen seçimde mevcut Başkan İ. Halil Kılınç güven tazeledi. Bölgemizde sektörü temsil konusunda en üst seviyeye ulaştırmaya çalıştık 2022 yılında göreve geldiklerini kaydeden Kılınç, ‘’Göreve geldiğimiz gün itibari ile omzumuza yüklenen sorumluluk bilinci çerçevesinde çalışmaya gayret gösterdik. Bu çalışmalarımızı yaparken meslektaşlarımızla birlikte, sektörümüzü geliştirmeye, bölgemizde faaliyet gösteren acentelerimize katkı sağlayacağımız konuları belirleyerek tüm ekip arkadaşlarımla birlikte çalışmalarımızı yürüttük. Bölgemizde sektörümüzü temsil konusunda en üst seviyeye ulaştırmaya çalıştık. Valilikler başta olmak üzere iş birliği içinde olduğumuz tüm kamu kurumlarının düzenlediği bizim konularımızı içeren her toplantıya davet edildik, görüş ve önerilerimizi dile getirdik’’ ifadelerini kullandı. Acentelerimize ve yakınlarına temel ihtiyaçları konusunda destek sağladık 6 Şubat Depreminde Gaziantep başta olmak üzere Kahramanmaraş ve Adıyaman illerine TÜRSAB GAP BTK ofisinde yardım deposu ayarlayıp bu illerde ki seyahat acentelerine yardım kampanyası başlattıklarını kaydeden Kılınç, ‘’Acentelerimize ve yakınlarına temel ihtiyaçları konusunda destek sağladık. Özellikle Kahramanmaraş ve Adıyaman’da ki acentelerimizin isteklerini geri çevirmemeye gayret gösterdik. Bu süreçte iş adamlarından acentelerimizin İl Kültür Turizm Müdürlüğünden maddi ve manevi destekler aldık’’ şeklinde konuştu. Gençlerimize iş, acentelerimize personel istihdamı sağladık Kılınç, ‘’Bölge acentelerimizin çocuklarına aynı dönem içerisinde TURSAV tarafından burs bağlanmasını sağladık. Deprem sonrası ofisi yıkılan seyahat acentelerimizin işlerini devam ettirmeleri adına TÜRSAB tarafından gönderilen bilgisayarı teslim ettik. Son iki yıldır Gaziantep Üniversitesi İle sağlamış olduğumuz Trimester Eğitim Sistemi adı altında iş yeri eğitimi olarak gençlerimize iş, acentelerimize personel istihdamı sağladık’’ dedi. Haber Merkezi

Gizli radar kalktı, telefonlara bildirim gönderilecek

Sun, 05 Oct 25 17:20:52 +0300

TBMM'ye gelecek teklifle trafik cezalarında büyük artış öngörülüyor; en yüksek ceza 280 bin TL olacak. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, gizli radar uygulamasının kaldırıldığını ve sürücülerin telefonlarına “Radar var” bildirimi gideceğini açıkladı. Ölümlü/yaralanmalı kazada olay yerini terk eden sürücülere 3 yıla kadar hapis cezası da öngörülüyor. Karayolları Trafik Kanunu’nda değişiklik öngören teklif önümüzdeki hafta Meclis’te görüşülecek. Düzenlemeyle ehliyetsiz araç kullanma, makas, drift, sahte plaka ve kırmızı ışık ihlalleri başta olmak üzere çok sayıda fiile yüksek para cezaları getirilecek. Haber Hürriyeti'nin aktardığına göre, ölümlü veya yaralanmalı kazalarda olay yerini terk eden sürücüler para cezasının yanı sıra 3 yıla kadar hapisle yargılanacak. Onbinlerce levha söküldü, "gizli radar" uygulaması sona erdi Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı, hız sınırlarına dair eleştiriler doğrultusunda levhaları gözden geçirdi; aniden 50 km/s’e düşüren işaretlerle ilgili toplam 19 bin 46 levha söküldü. “Yaya geçidi yoğunluğu” bulunan noktalarda geçişler birleştirilerek alt/üst geçit yapılması planlanıyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “gizli radar” uygulamasının sona erdiğini, sürücülere telefon üzerinden “Radar var” uyarısı verileceğini duyurdu. Teklifte öngörülen cezalar Meclis'te görüşüleceği belirtilen teklifteki yeni cezalar şu şekilde: Ehliyetsiz araç kullanma: 40 bin TL İptal edilmiş ehliyetle araç kullanma: 200 bin TL Makas: 180 bin TL Drift: 140 bin TL Ambulans/itfaiyeye yol vermeme: 46 bin TL Sahte plaka: 280 bin TL Alkollü araç kullanma: 25 bin TL Seyir hâlinde telefon kullanma: 5 bin TL Kırmızı ışık ihlali: 5 bin TL Emniyet kemeri takmama: 2.500 TL Hız sınırını aşma: 30 bin TL’ye kadar Takograf/hız sınırlayıcı kullanmayan uzun yol sürücüleri: 75 bin TL Mevzuata aykırı modifiye: 5 bin TL + araç trafikten men Ek yaptırımlar: Ölümlü/yaralanmalı kazada olay yerini terk: 46 bin TL + 3 yıla kadar hapis Israrlı takip/saldırı girişimi: 180 bin TL, 60 gün ehliyete el koyma, 30 gün araç trafikten men “Dur” ihtarına uymama: 200 bin TL, 60 gün ehliyete el koyma, 60 gün araç trafikten men. T24

Özdağ, Suriyeliler için bir yılda harcanan paranın 11 milyar dolar olduğunu öne sürdü

Sun, 05 Oct 25 17:20:06 +0300

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Samsun'daki TÜYAP Karadeniz 10. Kitap Fuarı'nda eserlerini imzaladı. Özdağ, Zafer Partisi Samsun İl Başkanlığı tarafından organize edilen panelde konuştu. Özdağ, "Yılda Suriyeliler için harcadığımız para 11 milyar dolar" dedi. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Samsun TÜYAP Kitap Fuarı’nda, kitaplarını imzayarak okurlarıyla buluştu, partisinin il başkanlığınca düzenlenen panelde, ekonomik kriz ve sığınmacılara ilişkin açıklamalarda bulundu. Sığınmacıların Türkiye ekonomisine getirdiği yükten bahseden Özdağ, “Yılda Suriyeliler için harcadığımız para 11 milyar dolar. Yılda 6 milyar dolar ortalama bazen 7 milyar oluyor, insani yardım adı altında dünyanın değişik yerlerine yardım yapılıyor. Bu ülkenin insanının dişinden tırnağından artırdığı para, insani yardım adı altında dışarıya gidiyor ve enflasyon hala kontrol edilemiyor, hayat pahalılığı insanları olumsuz etkiliyor” ifadelerini kullandı. Emeklilerin, asgari ücretlilerin ve esnafın içinde bulunduğu ekonomik zorluklara dikkat çeken Özdağ, çiftçilerin de yüksek girdi maliyetleri nedeniyle üretimde zorlandığını dile getirdi. Özdağ, “Esnafın gırtlağı sıkılıyor, çiftçi ürettiğini satamıyor” diye konuştu. Türkiye’nin mevcut ekonomik sistemle çıkış bulamayacağını savunan Özdağ, neoliberal politikaların terk edilmesi gerektiğini belirterek, “Bu tünelden çıkış, sürdürülebilir, planlı kalkınma ve karne ekonomisiyle mümkündür. Devlet ekonomiyi teşvik edici, destekleyici bir rol üstlenmelidir” dedi. Özdağ, devletin özellikle yüksek teknoloji ve ağır sanayi alanlarında yatırım yapması gerektiğini vurgulayarak, “Petrokimya, savunma ve teknoloji gibi sektörlerde devletin doğrudan yatırım yapması gerekiyor. 21. yüzyılı kazanmak istiyorsak kendi çipimizi, kendi teknolojimizi üretmeliyiz” ifadesini kullandı. Tasarruf politikalarına da değinen Özdağ, “Sığınmacılara ve yurt dışına yapılan gereksiz yardımlara son verip kaynakları Türk milletinin ihtiyaçları için kullanacağız” dedi. Cumhuriyet

“Tarımda sürdürülebilirlik, stratejik zorunluluktur”

Sun, 05 Oct 25 17:19:30 +0300

Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Akıncı, un sanayisinin tarladan sofraya uzanan stratejik zincirin en önemli omurgalarından biri olduğunu belirterek, sektörün yalnızca üretmediğini; istihdam, ihracat ve gıda güvenliğine de katkı sağladığını söyledi. Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) öncülüğünde, Çukurova ve Güneydoğu Un Sanayicileri Derneklerinin iş birliğiyle Gaziantep'te düzenlenen “Hasat Sonrası Gelecek Projeksiyonları” temalı sektör istişare toplantısı, un ve buğday sektörünün tüm paydaşlarını bir araya getirdi. Toplantının açılışında konuşan GTB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akıncı, Türkiye’nin tarımsal üretiminde karşı karşıya kaldığı iklimsel ve yapısal risklere dikkat çekerek, un sektörünün yalnızca temel bir gıda zinciri değil, aynı zamanda stratejik bir güç olduğunu vurguladı. Un sektörünü bütün paydaşlarıyla Gaziantep’te buluşturan toplantıya, Gaziantep Valisi Kemal Çeber, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü Ahmet Güldal, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Halil Uğur, TUSAF Başkanı Mehmet Mesut Çakmak, Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Başkanı Adnan Ünverdi’nin yanı sıra birçok sektör temsilcisi ve sanayici katıldı. Unun sadece temel bir gıda maddesi değil, aynı zamanda ekonomik istikrarın, toplumsal refahın ve ulusal güvenliğin anahtarı olduğunu ifade eden Akıncı, toplantıda yaptığı konuşmada, Türk un sanayisinin bugün dünyanın en büyük un ihracatçısı konumunda olduğuna dikkat çekti. "Bu başarı, üreticimizin vizyonu, emeği ve alın terinin bir eseridir" diyen Akıncı, şunları söyledi: “Sanayicilerimiz, Türkiye’nin tarımsal potansiyelini ve üretim gücünü uluslararası platformda başarıyla temsil ediyor. Bugün bu salonda bulunan herkes, toprağın bereketini sofralara taşıyan zincirin en güçlü halkalarıdır. Bu gücümüzü korumak ve sürdürülebilir kılmak hepimizin ortak sorumluluğudur.” Türkiye’de buğday üretiminin yaklaşık %80’inin kuru tarım koşullarında gerçekleştiğini hatırlatan Akıncı, iklim değişikliği nedeniyle yaşanan kuraklığın, 2025 yılında birçok bölgede yer yer rekolte kayıplarına neden olduğuna işaret etti. Akıncı, “Üretimde yaşanan bu kısmi kayıplar, su yönetiminin ne denli stratejik bir öneme sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Artık suyun kıymetini çok daha iyi anlamak ve tarım politikalarımızı bu farkındalıkla şekillendirmek zorundayız. İklim dostu ve su verimliliği yüksek üretim modelleri, geleceğimizin sigortasıdır” dedi. Pandemi sürecinin ardından gıdanın yalnızca bir tüketim kalemi değil, aynı zamanda stratejik bir güvenlik unsuru olduğunun tüm dünyada daha net anlaşıldığını dile getiren Akıncı, “Gıda üretimi, artık yalnızca bir ekonomik faaliyet değil; bir ülkenin bağımsızlığının, refahının ve geleceğe duyduğu güvenin en somut göstergesidir. Pandemi süreci bize gösterdi ki, gıdaya erişim her şeyin önünde gelen bir stratejik önceliktir. Market raflarının geçici olarak boşalması sorun değildir; asıl güvence, ülkenin üretim gücünde ve silolarındaki doluluğundadır. Tarladan sofraya uzanan bu zincirin her halkası güçlü oldukça, toplum da geleceğe daha emin adımlarla yürüyebilir. Bu nedenle, gıda güvenliği ve üretim kapasitesi, devlet politikalarının merkezinde yer almalı; planlı, sürdürülebilir ve çevre dostu tarım uygulamalarıyla desteklenmelidir" ifadelerini kullandı. Toplantının sektör için önemli bir istişare platformu sunduğunu belirten Akıncı, “Bugün burada yalnızca bir sektör toplantısı gerçekleştirmiyoruz; aynı zamanda bu toprakların üretim iradesine sahip çıkan vizyoner bir buluşmaya tanıklık ediyoruz. Sorunları birlikte analiz edip, çözümleri birlikte geliştireceğiz. Geleceği ancak ortak akılla, birlikte inşa edebiliriz" diyerek sözlerini tamamladı. Haber Merkezi

“Benim Yolculuğum” sergisi açıldı

Sun, 05 Oct 25 17:18:40 +0300

GSO Başkanı Adnan Ünverdi, sergi açılışında yaptığı konuşmada Gaziantep’in geçmiş dönemde de sanat, sanatçılar ve sanatseverler açısından özel bir şehir olduğunu belirterek, “Gaziantep gastronomi ve sanayi şehri olmanın dışında aynı zamanda sanat şehridir” dedi. Fatoş Tatar Eker ise sergilediği eserlerinde tasavvufun soyut ve modern sanatla buluştuğu, kendi ruhundan yansıyan renklerin tuvalde birer hikâyeye dönüştüğünü söyledi. Çalışmalarında doku olarak kullandığı dantellerin eserlerine kattığı zarafetin fark oluşturduğunu anlatan Eker, “Suluboya tekniğiyle çalıştığım İstanbul manzaralarının da sanatseverlerde farklı bir vizyon oluşturduğuna inanıyorum” diye konuştu. Çocukluğundan beri renkler, çizgiler ve fırçanın tuvalde bıraktığı izlerle kendini anlatmaya çalıştığını ifade eden Eker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Zaman zaman hayatın koşuşturması, sorumluluklarım, annelik sorumluluğum ve günlük yaşam yoğunluğu bu yolculuğu yavaşlatsa da resim sanatı hep gönlümdeydi. Eserlerim birer resimden ziyade yaşamımın farklı dönemlerinden izler, hislerim, özlemlerim ve umutlarımın yansımasıdır. Köklerim ve anılarım Gaziantep’te, eserlerimi burada sergileyip sanatseverler ile buluşturmak benim için çok özel anlam taşıyor.” Eserlerini Gaziantepli sanatseverlerle buluşturmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Eker, “Eserlerime ev sahipliği yapan SANKO Sanat Galerisi Yönetimine teşekkür ediyorum” diyerek sözlerini tamamladı. Sergi açılışına SANKO Park AVM Genel Müdürü Sait Can Gizir, SANKO Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Halil Çiçek ve sanatseverler katıldı. Sergi açılışında Trio Ton Müzik Grubu da sanatseverlere müzik dinletisi sundu. Müzisyenlerin seslendirdiği eserlere Fatoş Tatar Eker de şarkıları ile eşlik etti. Fatoş Tatar Eker’in 35 eserinin yer aldığı “Benim Yolculuğum” isimli sergi SANKO Park AVM üçüncü katta bulunan SANKO Sanat Galerisi’nde 24 Ekim 2025 tarihine kadar her gün 12.00-20.00 arasında gezilebilecek. Haber Merkezi

Trafikte yol kesene ve silahla ateş edenlere hapis cezası

Sun, 05 Oct 25 17:17:31 +0300

AK Parti milletvekillerinin hazırladığı 11. Yargı Paketi’nde sona gelindi. Yeni düzenlemeyle meskun mahalde silahla ateş edenlere verilen cezalar artırılacak. Ayrıca trafikte yol kesme eylemi müstakil suç sayılacak. Kanun teklifinin önümüzdeki günlerde TBMM’ye sunulması bekleniyor. AK Partili TBMM Adalet Komisyonu üyeleri ve hukukçu milletvekilleri, Grup Başkanı Abdullah Güler başkanlığında “11. Yargı Paketi” olarak bilinen kanun teklifi üzerindeki çalışmalarını tamamlamak üzere. Teklifin, önümüzdeki günlerde TBMM Başkanlığı’na sunulması planlanıyor. Yeni düzenleme, Türk Ceza Kanunu (TCK) başta olmak üzere bazı yasalarda değişiklikler öngörüyor. Silahla ateş edenlere daha ağır ceza geliyor Teklife göre, meskun mahalde silahla ateş edenlere verilen cezalarda artışa gidilecek. Mevcut yasada 6 ay olan alt sınır 1 yıla, 3 yıl olan üst sınır ise 5 yıla çıkarılacak. Böylece meskun mahalde silahla ateş eden kişiler, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası alabilecek. Ayrıca, kamuoyunda “kurusıkı” olarak bilinen ses ve gaz fişeği atabilen silahlarla ateş edenler de 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Düğün ve asker uğurlamalarında silah atanlara ceza artışı Yeni düzenleme, özellikle düğün, nişan ve asker uğurlaması gibi toplumsal etkinliklerde sıkça yaşanan silahla ateş etme olaylarını da kapsıyor. Bu tür yerlerde silah kullananlara verilecek cezalar yarı oranında artırılacak. Amaç, bu tür olaylarda sık yaşanan ölüm ve yaralanmaların önüne geçmek ve caydırıcılığı artırmak. Trafikte yol kesme eylemi ayrı suç sayılacak 11. Yargı Paketi’yle birlikte trafikte yol kesme eylemi de TCK kapsamında müstakil bir suç olarak düzenlenecek. Buna göre, hukuka aykırı biçimde bir aracı durduran veya hareket etmesini engelleyenler hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası uygulanacak. Ayrıca, araçları bulundukları yerden başka bir yere götüren kişiler için 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. sputnik

Gıda enflasyonu tırmanıyor

Sun, 05 Oct 25 17:16:41 +0300

Anayasa uyarınca yılın bitiminden 75 gün önce TBMM’ye sunulması gereken Bütçe Yasası 17 Ekim’de Meclis'e geliyor. Öte yandan Antalya Hal Endeksi’nin eylül verileri, kış aylarında sebze ve meyve fiyatlarında sert artışlar yaşanabileceğini gösterdi. Üretim düşüşü, kuraklık ve yüksek maliyetler nedeniyle bazı ürünlerde kıtlık sinyali veriliyor. 2026-2028 Orta Vadeli Program (OVP) hedeflerine göre 2026 bütçe harcamaları 18 trilyon 928 milyar lira olacak. Gelecek yıl 16 trilyon 216 milyar lira gelir öngörülen bütçedeki açık hedefi ise 2 trilyon 712 milyar lira. 2025 bütçesinde yıl sonunda 1,9 trilyon lira öngörülen bütçe açığının OVP’de 2 trilyon 208 milyar liraya yükseltilmesi, 2026 bütçesindeki açık hedefinin tutmayacağını, daha fazla borçlanmaya gidileceğini bugünden gösteriyor. 2026 Merkezi Yönetim Bütçe ödenek kalemlerine bakıldığında kamuda çalışan 5 milyonu aşkın memur, işçi ve sözleşmeli personelin maaşları için 4,9 trilyon lira ayrılırken, borç ve faiz ödemeleriyle, SGK ve KİT’lerin açıklarına aktarılacak tutar 12 trilyon liraya ulaşıyor. Kaynakların ağırlıkla maaş, borç ve faiz ödemelerine ayrılacağı anlaşılan 2026 bütçesinde, devletin mal ve hizmet alımlarına 1,2 trilyon lira harcanacak. K amu tüketiminin yüzde 11,1 artması öngörülen bütçe hedeflerine göre kamu tasarrufundaki artış hedefi ise sadece yüzde 0,3. Buna karşılık hazinenin borç ödemelerini, kamu açıklarıyla SGK ve KİT’lere kaynak aktarımlarını gösteren cari transferlere 6,8 trilyon, sermaye giderlerine 1,3 trilyon, sermaye transferlerine 523 milyar, SGK Devlet Primi ödemelerine 600 milyar ve nihayet faiz ödemelerine 2 trilyon 741 milyar lira ödenek ayrılıyor. 2026 yılında 16,2 trilyon lira olarak hedeflenen bütçe gelirlerinin 13,7 trilyonluk kısmı vergi gelirlerinden karşılanacak. Diğer gelirler adı altında Yeniden Değerleme Oranı (YDO) düzeyinde artırılacak idari para cezaları, trafik cezaları, kamu alacaklarındaki gecikme cezaları, ceza faizleri, damga, resim ve harçlardan beklenen gelir tutarı ise 2 trilyon 433 milyar lira. 2024’te 18 milyar, 2025’te 21 milyar lira olan özelleştirme gelirlerinin 2026 bütçesinde 2024’e göre 11 kat, 2025’e göre yaklaşık 9 kat artışla 185 milyar liraya (4,5 milyar dolar) ulaşması öngörülüyor. 2026’da özelleştirme geliri hedefinin olağanüstü artırılması, bir kısmı Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devredilen eldeki son kamu varlıklarıyla KİT’lerin (Kamu İktisadi Teşebbüsü) enerji ve köprü-otoyol-liman-havaalanı vb. altyapı tesislerinin, devlete, hazineye ve Milli Emlak’a ait değerli kamu taşınmazlarının, sahil ve koyların satışa çıkartılacağını gösteriyor. Türkiye’nin yaş sebze ve meyve üretiminde aslan payına sahip Antalya’da, hallerde işlem gören sebze ve meyvelerin miktar ve fiyatlarını kapsayan endeksin eylül verileri, market ve manavlarda, semt pazarı tezgahlarında çok ciddi ürün sıkıntısı ve fahiş fiyat artışları yaşanacağını işaret ediyor. Antalya Ticaret Borsası’nın (ATB) hallerinde işlem gören domates, meyve, sebze hal endeksi aylardır sebze-meyvede yaşanan üretim düşüşü, fiyat artışı sorununun kış aylarında daha da büyüyeceğini gösteriyor. Bazı ürünlerde üç haneli rakamlara ulaşan fiyat artışlarında yaşanan don felaketinde binlerce ton ürünün tarlada-bahçede heba olması, olağanüstü kuraklık yaşanması ve yüksek enflasyonla artan girdi maliyetlerinden dolayı pek çok üreticinin üretimden kopması etkili oldu. Yaz aylarında bile fiyatı düşmeyen domates, biber gibi temel sebzelerin yanı sıra kiraz, şeftali, çilek, üzüm, kavun-karpuz vb. yaz meyveleri de geniş kesimler için erişilmez hale geldi. Kışa girilirken turfanda portakal, mandalina gibi narenciye ürünlerinde, ıspanak, pırasa, kereviz vb. kış sebzelerinde de benzer tablo söz konusu. ATB’nin açıkladığı Antalya Hal Endeksi verileri hallerde işlem gören miktarının düştüğünü, fiyatların hızla arttığını ortaya koyuyor. Domateste yıllık miktar endeksi yüzde 2,5 artarken fiyat endeksindeki artış yüzde 3,14 oldu. Meyvede yıllık miktar endeks artışı yüzde 11,84, fiyat endeksindeki artış ise yüzde 63,72. Eylül ayında ise aylık miktar endeksi sebzelerde yüzde 10,28 artarken, domateste yüzde 6,55, meyvelerde yüzde 8,2 düştü. Eylülde domatesteki aylık işlem miktar endeksi bir önceki aya göre yüzde 6,55 azalırken, fiyat endeksi yüzde 12,21 artış gösterdi. Domatesteki bu veriler son 7 yılın dip noktası. Eylülde meyvede işlem miktar endeksi yüzde 8,2 azalırken fiyat endeksi yüzde 0,69 arttı. Sebzede ise hem miktar endeksi yüzde 10,28 hem de işlem fiyat endeksi yüzde 10,57 arttı. Antalya’dan gelen veriler sebze-meyvede üretimin gerilediğini, hallere gelen ürün miktarının azaldığını, fiyatların ise hızla arttığını ortaya koyuyor. Bu durum, önümüzdeki süreçte tüketicinin daha yüksek fiyatla daha az sebze-meyveye erişebileceğini, bazı ürünlerde kıtlık-yokluk yaşanabileceğini, gıda enflasyonunun yükselmeye devam edeceğini gösteriyor. Cumhuriyet

Ehliyetsiz araç kullanmaya 40 bin, sahte plakaya 280 bin lira ceza gündemde

Sat, 04 Oct 25 16:30:08 +0300

Karayolları Trafik Kanunu'nda yeni düzenleme getirmeye hazırlanan teklif TBMM'de önümüzdeki günlerde görüşülecek. Yeni düzenlemeyle birlikte trafik cezalarında rekor artışlar gündemde. Teklife göre ehliyetsiz araç kullanma 40 bin, makas atma 180 bin, sahte plaka ise 280 bin lira ceza gelebilecek. Trafik kurallarını ihlal edenlere yönelik para cezalarının artırılmasını öngören Karayolları Trafik Kanunu'ndaki değişiklikler yapılması teklifinin önümüzdeki günlerde TBMM'de görüşülmesi bekleniyor. Teklifin kabul edilmesi durumunda ise trafik cezalarında rekor artışlar görülecek. Düzenlemenin kabul edilmesi durumunda sahte plakanın cezası 280 bin liraya, drift atmanın cezası 140 bin liraya, makas atmanın cezası 180 bin liraya yükseltilecek. Ölümlü ya da yaralamalı kazalarda olay yerine terk edenlere hapis cezası da gelecek. Cezalar ne olacak? Karar'ın haberine göre, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek teklif kapsamında en tehlikeli ihlallere getirilen bazı yeni cezalar şöyle: Sahte Plaka Kullanımı: 280.000 TL Makas Atma (Trafiği Tehlikeye Sokma): 180.000 TL Drift Yapma: 140.000 TL Ehliyetsiz Araç Kullanma: 40.000 TL İptal Edilmiş Ehliyetle Kullanma: 200.000 TL Ambulans/İtfaiyeye Yol Vermeme: 46.000 TL Trafik Zabıtasının 'Dur' İhtarına Uymama: 200.000 TL Kaza Yerini Terk Etme (Ölümlü/Yaralamalı): 46.000 TL para cezası ve 3 yıla kadar hapis cezası Direksiyon başında telefonla konuşmanın cezası 5 bin TL'ye yükselecek Yeni düzenlemeyle temel trafik kurallarına yönelik cezalar da artırılıyor: Araç Kullanırken Telefonla Konuşma: 5.000 TL Kırmızı Işık İhlali: 5.000 TL Alkollü Araç Kullanma: 25.000 TL Emniyet Kemeri Takmama: 2.500 TL Israrla Takip/Saldırgan Sürüş: 180.000 TL idari para cezası ve 60 gün süreyle ehliyetin geri alınması. Teklif, ayrıca araç üzerinde mevzuata aykırı değişiklik yapanlara 5 bin lira ceza kesilmesini ve araç mevzuata uygun hale getirilinceye kadar trafikten menedilmesini öngörüyor. Sputnik

Özel hastaneler büyüdü, kamu geride kaldı

Sat, 04 Oct 25 16:28:12 +0300

Sağlık İstatistikleri Yıllığı’na göre yenidoğan yoğun bakım yataklarının yüzde 51.3’ü özel hastanelerde. MR, BT ve diyaliz cihazlarının büyük bölümü de özelde. TTB Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, “Devlet hastanelerine yatırım yapılmalı, kimse mecburen özel hastaneye gitmemeli” dedi. Sağlık İstatistikleri Yıllığı Haber Bülteni, 30 Eylül’de yayımlandı. Bültene göre, 2024’te yenidoğan yoğun bakım yataklarının yüzde 51.3’ü özel hastanelerde. Diyaliz makinelerinin yüzde 55.3’ü, MR cihazlarının yüzde 46’sı, BT cihazlarının yüzde 38.7’si, ultrason cihazlarının önemli bölümü özel hastanelerde bulunuyor. PET (pozitron emisyon tomografisi) cihazlarının ise 62’si kamuda, 62’si özelde. Bu tablo, sağlık sistemindeki yapısal sorunların sürdüğüne işaret ediyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, sistemdeki temel sorunun siyasi irade ve yönetim olduğunu söyledi. Özel sektörün kâr amacıyla hizmet sunduğunu belirten Azap, “Sosyal Sigortalar Kurumu’yla (SGK) anlaşmalı özel hastaneler, SGK’nin ödediği ücretin iki katına kadar fark alabiliyor. Sayıştay raporlarına göre bu sınır aşılıyor. Sağlık hizmeti, sadece bu farkı ödeyebilenler için ulaşılabilir” diye konuştu. Devletin sağlık hizmeti sunma yükümlülüğüne dikkat çeken Azap, “Laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye’de sağlık hakkı, kamu kaynaklarıyla herkes için eşit sağlanmalı. Devlet, kendi hastanelerine yatırım yapmalı” dedi. Azap, “Ancak hiç kimse randevu bulamadığı için mecburen özel hastaneye gitmek zorunda kalmamalı” dedi. Yenidoğan yoğun bakım yataklarının çoğunluğunun özelde olmasını kamu yatırımlarındaki yetersizliğin göstergesi olarak değerlendiren Azap, özel hastanelerde fark ücreti alınmayan paket uygulamaları dışında, ek işlemler için ödeme talep edildiğini söyledi. Cihaz ve yatak kapasitesinin özelde yoğunlaşmasının ise dar gelirli yurttaşı mağdur ettiğine değinen Azap, “Devlet hastanelerinde görüntüleme sırası haftalarca sürüyor. Mecburen özel hastaneyi ödeyemeyenler teşhis veya tedavi sürecinde gecikmeler yaşıyor” diye konuştu. PET cihazlarının özelde fazla olmasının karlı bir yatırım ve hasta çekme aracı olduğuna dikkat çeken Azap, “2002-2023 arasında kamuda yatak sayısı 1.3 kat, özelde 4.6 kat; ameliyat sayısı kamuda 3 kat, özelde 6.9 kat; yatan hasta sayısı kamuda 1.9 kat, özelde 6.7 kat arttı” ifadelerini kullandı. Cumhuriyet

Faturalarda yeni tüketim modeli geliyor, kent bazlı ortalamaya bakılacak

Fri, 03 Oct 25 16:18:32 +0300

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, doğalgazda geçilmesi öngörülen yeni sistemin detaylarını duyurdu. Doğalgaz faturalarının da elektrik faturalarında olduğu gibi kademeli olarak değişeceğini belirten Bayraktar, bu kademenin illere ve aylara göre değişeceğini söyledi. Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, doğalgaz tüketiminde kademeli olarak faturanın belirleneceği yeni sistemi anlattı: 'Erzurum'da farklı İzmir'de farklı, aylık şehir ortalamasına bakılacak' “Doğalgazda her ilde farklı tüketim yapılıyor. Erzurum farklı, Ankara farklı, İzmir, İstanbul farklı. Doğalgazda aylık bazda şehir bazlı bir ortalamaya bakacağız. Mesela, bu Ankara’da 180 metreküp diyelim. Erzurum’da 200’lerin üzerinde. Diyelim ki yüzde 50 belirledik. Ankara’da siz 275 metreküp tükettiniz, yani Ankara’daki ortalama insanın tüketiminin yüzde 50’sinden daha fazla tükettiniz. Diyeceğiz ki, sizi destek grubunun dışına alıyoruz. Uygulamada bir hesap hatası olması durumunda da ihtiyaç sahibi Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na başvuru yapabilecek. Toplam abonelerin yüzde 16’sı yüzde 50’nin üzerinde tüketim yapıyor. Yani biz böyle bir düzenleme yaparsak, yüzde 84 insanımızın hayatında bir şey değişmiyor. Toplam gazın neredeyse yarısını o yüzde 16’lık kesim kullanıyor.” Doğalgazda da tüketim esaslı model uygulanacak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, CNN Türk’te Hande Fırat’ın programına konuk oldu. Bayraktar, kış aylarında elektrik ve doğalgaza zam yapılıp yapılmayacağı sorusuna verdiği yanıtta, 2026 yılı için beklenen enflasyonun dikkate alınacağını belirtti: “Doğalgaz ve elektrik fiyatlarında beklenen enflasyon nispetinde bir fiyat düzenlemesi olabilir. Elektrik ve doğalgazda 2025 rakamlarıyla 593 milyar liralık destek verilmiş. Finansmanı da dahil ettiğimizde rakam 800-850 milyar lirayı buluyor. Bu destek kaleminin düşürülmesine yönelik çalışma yapıyoruz. Tüketim esaslı bir model getirilecek." Elektrikte uygulanan kademeli sistem: Geliri düşük olan sistem dışı “Yılın başında elektrikte kademeli sisteme geçildi. Geliri düşük olanları istisna kapsamına koyduk, yani evinizde bir hastanız var ve ona 24 saat elektrikli bir cihaz kullanmanız lazım, onlara desteğe devam ediyoruz. Veya hesap edemedik, geliri düşük, o zaman diyoruz ki Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın destek programı var ona başvurursunuz ve siz o destekten daha güçlü bir şekilde faydalanabilirsiniz. Her yıl ekim ayında bu oranı belirliyoruz. ‘2024 yılında 5 bin kilovat saati aşarsa tüketiminiz, 2025’te sizi destekten çıkardık’ dedik. Bu yaklaşık 1.2 milyon haneydi, şimdi bu yıl ekim ayının sonuna kadar yeni bir limit belirlemeyi planlıyoruz. Bu tüketim limitini 2025 yılı içerisinde aşmış vatandaşlarımız, abonelerimiz 2026 yılında destek grubundan çıkacaklar.” Elektrikte kademeli tarif yeniden belirleniyor Elektrik faturalarındaki kademeli faturalandırma için belirlenen 5 bin kilovat saat (kWh) sınırının değişeceği de Bakan Bayraktar tarafından duyuruldu. Sputnik

Erkekler Eylül’de 24 kadını öldürdü

Fri, 03 Oct 25 16:16:20 +0300

Erkekler, Eylül’de en az 71 kadını yaraladı, sekiz kız ve oğlan çocuğunu istismar etti. bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, erkekler Eylül’de en az 24 kadını ve dokuz çocuğu öldürdü. Erkekler, Eylül’de en az 71 kadına şiddet uyguladı, en az sekiz kız ve oğlan çocuğunu istismar etti, 10 kadını taciz etti. Erkekler, sekiz kadını seks işçiliğine zorladı. bianet erkek şiddeti çetelesi video ve infografikleri bianet erkek şiddeti videolarını buradan izleyebilirsiniz. Eylül’de en az kadının 39 ve altı çocuğunun ölümü basına "şüpheli” olarak yansıdı. Bianet

Zincirleme kazada çok sayıda yaralı var

Fri, 03 Oct 25 16:12:20 +0300

Şehitkamil ilçesinde iki işçi servisi, 1 hafif ticari araç ve 1 otomobilin karıştığı zincirleme trafik kazasında 7 kişi yaralandı. Yaralılar hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınırken, kaza ile ilgili soruşturma başlatıldı. Gaziantep’in Şehitkamil ilçesine bağlı Kayaönü Mahallesi İpekyolu üzeri adliye istikametinde feci bir kaza yaşandı. İddiaya göre; aynı istikamette seyir halinde olan M.G. idaresindeki 27 JH 786 plakalı işçi servisi, S.B. idaresindeki 27 S 5064 plakalı işçi servisi, S.F. idaresindeki 27 AUS 397 plakalı hafif ticari araç ve B.Ç. idaresindeki 01 AOA 918 plakalı aracın karıştığı zincirleme trafik kazası meydana geldi. Kaza sonrası olay yerine çok sayıda sağlık ve polis ekibi sevk edildi. Yaralanan 7 kişi, olay yerine gelen sağlık ekipleri tarafından yapılan ilk müdahalenin ardından, çeşitli hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Kaza nedeniyle durma noktasına gelen yoldaki trafik akışı ise, kazaya karışan araçların olay yerinden kaldırılmasının ardından tekrar normale döndü. Kaza ile ilgili soruşturma başlatıldı. Cumhuriyet

'En hızlı para yutan kurum Saray, Cumhurbaşkanlığı programı 8 ayda bütçesini tüketti'

Fri, 03 Oct 25 16:11:14 +0300

CHP İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nin 8 aylık gerçekleşmelerine ilişkin yaptığı değerlendirmede, "En hızlı para yutan kurum Saray, Cumhurbaşkanlığı programı 8 ayda bütçesini tüketti. Program sınıflandırmasına göre Cumhurbaşkanlığı, kendisine ayrılan 7.066.146.000 TL’lik bütçenin yüzde 96’sını sadece sekiz ayda tüketti'' ifadelerini kullandı. CHP İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nin program sınıflandırmasının 8 aylık gerçekleşmelerine ilişkin değerlendirdi. “En hızlı para yutan kurum Saray, Cumhurbaşkanlığı programı 8 ayda bütçesini tüketti” diyen Rızvanoğlu, Afet Yönetimi ve Bağımlılıkla Mücadele program bütçesinin ise rafta bekletildiğine dikkati çekti. Rızvanoğlu, "Program sınıflandırmasına göre Cumhurbaşkanlığı, kendisine ayrılan 7.066.146.000 TL’lik bütçenin yüzde 96’sını sadece sekiz ayda tüketti. Yani en hızlı para yutan kurum Saray oldu. Ülkemiz hemen hemen her gün depremlerle sarsılıyor. Ancak ‘Şehircilik ve Risk Odaklı Bütünleşik Afet Yönetimi’ için ayrılan 426.252.491.000 TL’nin yüzde 29’u, ‘Ormanların ve Doğanın Korunması ile Sürdürülebilir Yönetimi’ için ayrılan 37.091.299.000 TL ödeneğin yüzde 57’si, ‘Bağımlılıkla Mücadele’ için ayrılan 11.897.485.000 TL’lik ödeneğin ise sadece yüzde 18’si kullanıldı. Yani, ülkenin en yakıcı sorunları için kaynaklar bekletilirken, Cumhurbaşkanlığı programına ayrılan bütçe çoktan sıfırladı" ifadesini kullandı. Rızvaroğlu, gençlerin işsiz, umutsuz, göç yollarında olduğunu ama "Gençlik" programı için ayrılan 11.256.295.000 TL’lik bütçenin sadece yüzde 58’inin harcandığına dikkate çekerek, "Bu tablo, iktidarın gençleri yok saydığını, gelecek kaygısını görmezden geldiğini gösteriyor. Afet için kaynak bekletilirken, bağımlılıkla mücadele kaderine terk edilirken, gençlik ve ormanlar ihmal edilirken; Cumhurbaşkanlığı program bütçesinin 8 ayda bitmesi tesadüf değildir. Bu, tamamen bir siyasal tercihtir. AKP iktidarı halkı değil, Saray’ı korumaktadır" dedi. CHP'nin bütçenin halk için kullanılmasını savunduğunu belirten Evrim Rızvanoğlu, "Afetlere hazırlığın, gençlerin geleceğinin, doğanın korunmasının değil de Saray’ın şatafatının önceliklendirildiği bu düzeni kabul etmiyoruz. Halkın vergilerini Saray’ın kasasına değil, milletin sofrasına götüreceğiz" ifadelerini kullandı. Cumhuriyet

Türkiye’de yıllık enflasyon AB ülkeleri ortalamasının 15 katı!

Fri, 03 Oct 25 16:10:40 +0300

DİSK-AR, Eylül ayı enflasyon rakamlarına ilişkin değerlendirmesinde ''Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde hem gıda hem de ortalama enflasyonun en yüksek görüldüğü ülke durumunda'' ifadelerine yer verdi. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma (DİSK-AR), Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) eylül ayına ilişkin açıkladığı enflasyon rakamlarına ilişkin bir değerlendirme yaptı. Yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: ''TÜİK’e göre TÜFE yıllık yüzde 33,29, aylık yüzde 3,23 arttı. TÜFE’deki (2003=100) değişim 2025 Eylül ayında on iki aylık ortalamalara göre yüzde 38,36 olarak gerçekleşti. Enflasyonun yıllık değişim oranı yüzde 33 olurken, 12 aylık ortalamalara göre enflasyon yüzde 39 olarak gerçekleşti. TÜİK’e göre Eylül 2025’te enflasyon oranı bir önceki yılın aralık ayına göre ise yüzde 25,43 olarak gerçekleşti. Eylül 2025 itibarıyla yıllık enflasyonun en yüksek görüldüğü harcama grubu yüzde 66,10 ile eğitim oldu. Aylık en yüksek artışın görüldüğü harcama grubu ise yüzde 8,60 ile gıda ve alkolsüz içeceklerdir. Gıda ve alkolsüz içeceklerde yıllık artış oranı ise yüzde 36,06 olarak gerçekleşti." Rakamlara göre Türkiye'nin Avrupa ülkeleri içinde hem gıda hem de ortalama enflasyonun en yüksek görüldüğü ülke durumunda olduğu belirtilen DİSK-AR açıklamasında "Eylül 2025 itibarıyla Türkiye’de ortalama enflasyon yüzde 33,29 iken AB ülkeleri ortalamasında bu oran yüzde 2,2’dir. Türkiye’de yüzde 36,06 olan gıda enflasyonu ise AB ülkeleri ortalamasında yalnızca yüzde 3’tür. Türkiye’de ortalama yıllık enflasyon AB ülkeleri ortalamasının 15, yıllık gıda enflasyonu ise 12 katıdır" denildi. TÜİK'in madde fiyat listesini Haziran 2022’den bu yana açıklamadığı için ürün ve hizmet bazında ortalama fiyatlar tam olarak bilinmediğine dikkat çekilen açıklamada, "Bu nedenle enflasyon oranını hesaplanmasına kaynak teşkil eden madde fiyat listesi görülemiyor. TÜİK, DİSK tarafından açılan davada kesinleşen yargı kararına rağmen madde fiyat listesini açıklamıyor. Bu nedenle enflasyon oranını hesaplanmasına kaynak teşkil eden madde fiyat listesi görülemiyor. TÜİK kesinleşmiş yargı kararlarına rağmen enflasyon hesabına esas oluşturan madde fiyat listesini gizliyor" vurgusu yapıldı. "TÜİK enflasyonun yükselişe geçtiği 2022 yılında adeta dalga geçercesine madde fiyat listesini gizlemeye başladı" denilen açıklama şu ifadelerle son buldu: "Bu durum kuşkusuz TÜİK verileri üzerindeki şaibeyi daha da artırdı. TÜİK’in madde fiyat listesini açıklamaktan vazgeçmesi üzerine DİSK idari yargıda dava açtı. Ankara 6. İdare Mahkemesi 31 Mart 2023 tarihli 2022/2383 Esas ve 2023/700 sayılı Kararı’yla bu verilerin açıklanmasının TÜİK’in görevi olduğuna karar verdi ve mahkemenin kararı istinaf aşamasından geçerek kesinleşti. Bir hukuk devletin beklenen ilgili idari kurumunun kesinleşmiş yargı kararına derhal uymasıdır. Ancak TÜİK bu kararın gereğini yapmayarak yargıya meydan okumaya devam etti. TÜİK kesinleşmiş yargı kararına rağmen hukukun arkasından dolanarak başka davalarla sorunu sürüncemede bırakmak istedi. Ancak TÜİK’in yargı nezdinde yaptığı tüm girişimler reddedildi. TÜİK, DİSK’in yaptığını bütün başvurulara rağmen madde fiyat listesini açıklamadı. TÜİK yönetimi Anayasaya ve Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine meydan okudu ve okumaya devam ediyor." Cumhuriyet

Enflasyonu Mehmet Şimşek’in ekonomi politikaları değil zirai don ve kuraklık artırmış!!!

Fri, 03 Oct 25 16:06:53 +0300

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, eylül ayı enflasyon verilerine yönelik yaptığı değerlendirmede, "Eylülde yüksek gerçekleşen aylık enflasyonda gıda fiyatları belirleyici oldu. Zirai don ve kuraklık kaynaklı gıda enflasyonu uzun dönem eylül ayı ortalamasının 3 puan üzerinde gerçekleşti ve aylık enflasyona 1,1 puan katkı yaptı" dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, eylül ayı enflasyon verilerine yönelik değerlendirmede bulundu. Şimşek, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları söyledi: "Eylülde yüksek gerçekleşen aylık enflasyonda gıda fiyatları belirleyici oldu. Zirai don ve kuraklık kaynaklı gıda enflasyonu uzun dönem eylül ayı ortalamasının 3 puan üzerinde gerçekleşti ve aylık enflasyona 1,1 puan katkı yaptı. Okulların başladığı eylül ayında eğitim grubu ve ilgili diğer kalemler aylık enflasyona yaklaşık 0,7 puan katkıda bulundu. Enflasyonun ana eğilimi dezenflasyonun süreceğine işaret ediyor. Dönemsel etkilerin azalması ve uyguladığımız arz yönlü politikalarla program önceliğimiz olan dezenflasyonun devamını sağlayacağız."

Yıllık enflasyon TÜİK'e göre yüzde 33,29, ENAG'a göre yüzde 63,23 oldu

Fri, 03 Oct 25 16:06:06 +0300

TÜİK, eylül ayı enflasyonunun yüzde 3,23 olduğunu açıkladı, enflasyon beklentilerin üzerinde gerçekleşti Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) eylül ayına ilişkin enflasyon rakamlarını açıkladı. Buna göre Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) 16 ay sora ilk kez artarak yıllık yüzde 33,29 oldu, aylık bazda da yüzde 3,23 arttı. Böylece enflasyon beklentilerin üzerinde gerçekleşti. ENAG'a göre, enflasyon aylık bazda yüzde 3,79, yıllık bazda 63,23 olarak gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) eylül ayına ilişkin enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜİK verilerine göre, TÜFE'deki (2003=100) değişim 2025 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 3,23 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 25,43 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 33,29 artış ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 38,36 artış olarak gerçekleşti. AA Finans Enflasyon Beklenti Anketi'ne katılan ekonomistler, eylülde Tüketici Fiyat Endeksi'nin (TÜFE) aylık bazda yüzde 2,47 artacağını tahmin ediyordu. Öte yandan TÜİK, ağustos ayında enflasyonun yüzde2,04 arttığını hesaplayarak, yıllık enflasyonu 32,95 olarak duyurmuştu. ENAG: Yıllık enflasyon 63,23 Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) eylül ayına ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. Buna göre eylülde enflasyon aylık bazda yüzde 3,79, yıllık bazda 63,23 olarak gerçekleşti. ENAG, ağustos enflasyonunu aylık yüzde 3,23, yıllık yüzde 65,49 olarak açıklamıştı. Böylece eylülde aylık enflasyonda hızlanma görülürken yıllık enflasyonda yavaşlama yaşandı. Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon beklentisi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, ağustos ayında gerçekleşen, yılın üçüncü enflasyon raporu sunumunda 2025 yıl sonu için enflasyonda ara hedefin yüzde 24 olduğuna işaret etmişti. TÜİK'in açıkladığı eylül ayı enflasyonu, TCMB'nin yıl sonu beklentisini aşmış oldu. TÜİK'in aylık enflasyon oranı ilk kez ENAG'a yaklaştı Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu'nun (ENAG) verilerine göre, eylül ayında aylık enflasyon yüzde 3,79, yıllık enflasyon yüzde 63,23 oldu. İlk kez TÜİK'nin aylık enflasyon oranı ENAG'a yakın çıktı. TÜİK'in daha önceki aylara ilişkin enflasyon oranları düşük olduğu için ENAG ile yıllık enflasyon oranı arasındaki fark daha fazla çıkıyor. ENAG, yıllık enflasyon artışını yüzde 63,23, TÜİK ise yüzde 33,29 olarak açıkladı.t24

Memur, gelir adaletsizliği ile enflasyon arasında sıkıştı!

Fri, 03 Oct 25 16:05:26 +0300

İTO, eylül ayı yıllık enflasyonunu %40.75, ENAG ise eylül ayı enflasyonunun aylık %3,79, yıllık %63,23 arttığını açıkladı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ise eylül ayı enflasyon oranını %3.23, yıllık enflasyonu ise %33.29 olarak açıkladı. İlk tepki Anadolu Sağlık Sen Genel Başkanı Necip Taşkın’dan geldi. Taşkın yaptığı açıklamada, TÜİK’in makyajlı enflasyon açıklamaları ile memurun cebinden parasının alındığını söyledi. Memurun gelir adaletsizliği ve enflasyon arasında sıkıştığını belirterek, memur ve memur emeklilerine yapılan üvey evlat muamelesinin kabul edilemez olduğunu söyledi. Memur ve memur emeklilerinin geçim şartları daha da zorlaştı. 7. Dönem Toplu Sözleşme gereğince memur ve memur emeklilerine 2025 yılının birinci 6 ayında %6, ikinci 6 ayında ise %5 zam yapıldığını belirten Taşkın, 2025 yılı zammının yanı sıra 2026 yılı maaş zammının da cebe girmeden eridiğini söyledi. Nisan ayında elektriğe %25, konutta kullanılan doğalgaza %24.6, gıdada bir yıllık artış oranının %54.5, ağustos ayında kira artış oranının %39.62, meyve fiyatlarının %171,5, sebze fiyatlarının%78,3, bakliyat fiyatlarının son bir yılda %15, diğer gıda fiyatlarının %21,7 oranında arttığına dikkat çeken Taşkın, gıda fiyatlarında temmuzda yüzde 52,3 olan yıllık artışın ağustosta yüzde 54,5’e çıktığını; eylül ayında ise gıda ve alkolsüz içeceklerde %36,06, ulaştırmada %25,30, konutta %51,36, giyim ve ayakkabı da %9.80, sağlık da %34.21, haberleşme de %21.20, eğitim de %66.10, çeşitli mal ve hizmetlerdeki artışın ise %31.60, kira artış oranının ise %38,36 olarak gerçekleştiğini belirterek memur ve memur emeklilerinin geçim şartlarının ne kadar zor olduğuna dikkat çekti. Çarşıda-pazarda, marketlerde gerçek enflasyonu iliklerine kadar hisseden dar ve sabit gelirli vatandaşların, memur ve memur emeklilerinin geçim ve yaşam koşullarının ağırlaştığını; TÜİK’in, gıda fiyatlarındaki hızlı artışın üstünü kapatmaya çalıştığını, ancak yükselen açlık ve yoksulluk sınırının da TÜİK’i yalanladığını belirterek şu ifadelere yer verdi: Memur ve memur emeklilerine neden ayrımcılık yapıldığını anlayamıyoruz! “TÜİK, enflasyonu ne kadar düşük açıklarsa açıklasın dar ve sabit gelirli memur ve memur emeklilerinin yaşadığı gerçek enflasyon ortada. Gıda, elektrik, doğalgaz, ulaşım ve kira fiyatları ortada. Eylül ayının sonu itibariyle 4 kişilik bir ailenin geçim şartları ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımasının üstü kapatılamaz. Eylül ayının sonu itibariyle dengeli ve sağlıklı beslenebilmek için gerekli olan aylık gıda harcaması tutarı (Açlık sınırı) 27.970.50 TL, gıda, giyim, elektrik, su, doğalgaz, kira, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçların temini için yapılması zorunlu olan aylık harcama tutarı (Yoksulluk sınırı) 91.109.11 TL’ye çıktı. Bekâr bir çalışanın aylık yaşam maliyeti ise 36.304.79 TL oldu. Memur ve memur emeklileri fiyatların uçtuğu bu şartlarda güçlük içinde geçinmeye çalışırken, 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde İşveren veya onun Noter Kurumu gibi hareket eden Hakem Kurulu, 2026 yılı ilk altı ay %11, ikinci altı ay %7; 2027 yılı ilk altı ay %5, ikinci altı ay %4 maaş artışı yaptı. Komik, bir o kadar da adalet duygularını zedeleyecek şekilde vicdanen kabul edilmesi mümkün olmayan bu oranlar, ne yazık ki güçlükle yaşama tutunmaya çalışan memur ve memur emeklilerini sefalete mahkûm etmektedir. Memurun, yoksulluk sınırının altındaki maaşla yaşamaya zorlanması, yaşam koşullarını ağırlaştıran ve aileleriyle birlikte 25 milyona yaklaşan bir kesimi psikolojik olarak buhrana itmektir! Biz, memur ve memur emeklilerine neden ayrımcılık yapıldığını anlayamıyoruz! Memur, gelir adaletsizliği, düşük maaş ve enflasyon arasında sıkıştı! Diğer yandan lise, yüksekokul ve üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olarak KPSS ile memuriyete başlayan eğitimli kesimin bir yandan gelir adaletsizliği ve bir yandan da düşük maaşla geçim mücadelesi vermesi kurumlarda çalışma barışını bozdu. Eğitimiyle elde ettiği mesleki emeğinin karşılığını alamayan, buna karşın aynı iş yerinde farklı kadrolarda görev yapanların daha yüksek gelir elde etmesi Toplu Sözleşme görüşmelerinin memur aleyhine sonuçlar doğurduğunu göstermiştir. Gelir adaletsizliği ve iş barışının bozulması görmezden gelinirken, enflasyonla mücadele de fedakârlığın memur ve memur emeklilerinden beklenmesi doğru bir yaklaşım değildir. İktidar, çalışma barışını korumak ve gelir adaletsizliği ile vergi diliminin yükseltilmesi, vergi oranının %15’te sabitlenmesi, seyyanen ödemenin memur emeklilerine yansıtılması, enflasyon farkını her ay maaşa yansıtarak memur ve memur emeklilerine insanca yaşayabilecekleri ekonomik koşulları oluşturmak zorundadır. Nitekim Devlet, Anayasa ile güvence altına alınan hak ve adalet kavramlarını yaşatmak ve çalışanları, aileleriyle birlikte insanca yaşamasını sağlayacak yaşanabilir bir adil ücrete kavuşturmak zorundadır.”

Mehmet Şimşek’in politikası faiz lobisine yaradı

Fri, 03 Oct 25 16:04:00 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), eylül ayı enflasyonunu açıkladı. Buna göre tüketici fiyat endeksi bir önceki aya göre yüzde 3,23 oranında arttı. CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, TÜİK’in rakamları ile çarşı pazardaki enflasyonun tutmadığını söyledi. Okulların açılmasıyla birlikte eğitim masraflarının arttığını belirten Öztürkmen, üniversite eğitimi ve öğrencilerin konaklamasındaki artışa dikkat çekti. TÜİK’in rakamlarının emekçinin cebinden çaldığını belirten Öztürkmen, Temmuz’da memur maaşlarına gelen zammın üç ay içinde eridiğini, asgari ücretlinin durumunun çok daha kötü olduğunu söyledi. Öztürkmen’in açıklamasından öne çıkanlar: TÜİK, eylül ayı enflasyonunun yüzde 3,23 olduğunu açıkladı, enflasyon beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Yıllık enflasyon TÜİK'e göre yüzde 33,29, ENAG'a göre yüzde 63,23 oldu. Gerçek enflasyon çarşıda, pazarda, kirada, mutfakta ve faturalarda! Eylül ayının zam şampiyonu yüzde 61,67 ile üniversite eğitimi oldu. Bunu, öğrenci yurtlarını da kapsayan diğer konaklama hizmetleri (yüzde 36,62) izledi. TÜİK'in sahte rakamları, emekçinin cebinden çalıyor. Memur üç ay içinde aldığı zammı yitirdi. Temmuzda memura yüzde 5 zam verildi, üç aylık enflasyon yüzde 7.5. Gelecek sene asgari ücret maaşı için işçi konfederasyonları masada olmayacaklarını söylüyor. Saray, 2024 yılında günlük 34 milyon 445 bin 25 TL harcadı. Yani günde 2 bin 25 asgari ücret. Bunca varlık içinde har vurup harman savuranlar, işçinin memurun geçim derdini anlayamaz. Mehmet Şimşek, geldiği günden bu yana faiz lobisine çalıştı. Çok uzun zamandır yüksek enflasyon-yüksek faiz altında geniş halk kesimleri eziliyor. Mehmet Şimşek göreve geldiğinden bu yana hem faiz fırladı, hem enflasyon anlamlı şekilde düşmedi. Mehmet Şimşek’in ekonomi modeli de, tek adam rejimi de çöktü. Çalışanın derdi bir yana, milyonlarca işsizimiz ve iş bulmaktan umudunu kestiği için TÜİK'in işsiz bile saymadığı insanlarımız var. Son bir yılda 1 milyon 136 bin kişi işsiz kaldı. Bu iktidar halktan koptu. İlk seçimlerde CHP iktidarını sağlayarak, halkçı ekonomi politikalarını hayata geçireceğiz. Haber Merkezi

Parti batabilir yeter ki Veli Abimiz kızmasın!

Thu, 02 Oct 25 19:09:00 +0300

Cumhuriyet Halk Partisi Şehitkamil İlçe Kongresi yapıldı. İki listenin yarıştığı seçimi 211 oy ile mevcut başkan Hurşit Yıldırım kazandı. Mahmut Eren Kaşısarı ise 192 oy aldı. Şahinbey ilçe kongresini ise 194 oyla Zeki Gürsel kazandı. İlçe kongresinde partinin mevcut durumu ile halkın umudu olamayacağı gerçeğine vurgu yapılırken, eleştirilerin odağında yine Veli Ağbaba vardı. CHP eski milletvekili Dr. Bayram Yılmazkaya, “Gaziantep’te, Cumhuriyet Halk Partisi bu kafa ve düşüncesi ile bir yere varamaz” uyarısında bulunurken, CHP Milletvekili Hasan Öztürkmen, partideki Veli Ağbaba hegemonyasını eleştirdi… Açıklamalar, CHP Gaziantep Milletvekili Av. Hasan Öztürkmen, Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz’ın aday olmasına karşı çıkmalarına rağmen Malatya Milletvekili Veli Ağbaba tarafından aday gösterildiğini ifade etti. Öztürkmen, ‘’Parti meclisinde bu adayın yanlış olduğunu dile getirdim, Genel Başkan, ‘’Veli abimiz böyle istiyor, onu kırmayalım, seni de sever’ dedi. Yapılan oylamada aday gösterildi. Önerilerimizi ve uyarılarımızı dinlemediler’’ şeklinde konuştu. Genel Başkan, ‘’Veli abimiz böyle istiyor onu kırmayalım, seni de sever’ dedi 50 yıldan beri parti içerisinde emek verdiğini kaydeden Öztürkmen, ‘’AKP’ye sığınan belediye başkanının adaylık sürecinde meclis kulisinde İlçe Başkanı Hurşit Yıldırım, İl Başkanı Reis Reisoğlu ile birlikte Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ile karşılaştık. Veli Ağbaba, Umut Yılmaz’ın aday olduğunu söyledi. Ancak imzalı ve mühürlü İlçe Başkan adayı Hasan Nesanır yazılı kağıdı gösterdim, il ve ilçe başkanı bir isim öneriyor, Gaziantep’in işine karışmayın’ dedim. Ağbaba, ‘Kurultayda Umut Yılmaz, bize oy verdi, benim vefa sözüm var, O nedenle benim adayım Umut Yılmaz’ dedi. Parti meclisinde bu adayın yanlış olduğunu dile getirdim, Genel Başkan, ‘’Veli abimiz böyle istiyor, onu kırmayalım, seni de sever’ dedi. Yapılan oylamada aday gösterildi. Önerilerimizi ve uyarılarımızı dinlemediler’’ dedi. Gaziantep’te, Cumhuriyet Halk Partisi bu kafa ve düşüncesi ile bir yere varamaz CHP Gaziantep Önceki Dönem Milletvekili Bayram Yılmazkaya, ‘’Gaziantep’te Cumhuriyet Halk Partisi bu kafa ve düşüncesi ile bir yere varamaz. Bu zihniyet ve yönetim yapısı değişmez ise adaylarda bulamayacaklar’’ uyarısında bulundu. Kongreler, düğündür ancak hesap sorma ve hesap verme yeri haline geldi Salonun yarısının boş olduğunu ifade eden Yılmazkaya, seçimin hafta içi yapılmasını eleştirdi. ‘’Genel Başkanımız 60’a yakın ilde miting yaptı, ama Gaziantep’te neden miting yapılmadı. Bunu merak ediyorum. Kongreler, düğündür ancak hesap sorma ve hesap verme yeri haline geldi. 1 milyon nüfuslu, 30 ilden büyük bir ilçemizi kazandık. Ama kazandıktan sonra hiçbir zaman görmediğimiz, dedikodular, eleştiriler, iddialar. Eleştiriye maruz kalanlar ise; ‘Ben bunu yapmadım’ diyor. Bu iddiaları ortadan kaldıracak çözümleri el atmayan bir yönetim ile karşı karşıya kaldık’’ şeklinde konuştu. Gaziantep bize gülüyor ve inanmıyor Yılmazkaya, ‘’Belediye meclis üyelerinin yarısı gitti. Belediye başkanı gider, yanında da bir veya iki kişiyi götürür, ama hiçbir yerde yarısını götürmez. Özlem Çerçioğlu, 43 belediye meclis üyesinden, 8’ini zor götürdü. Nerede yanlış, bu yanlışı kim yaptı? Bizim bilmediğimiz bir şey varsa bunu anlatsınlar. Gaziantep bize gülüyor ve inanmıyor. Belediye meclis üyesi seçimlerinde genel merkez, ‘Şu tarihte kayıtlı üyelerle fermuar temayül yapın’ şeklinde bir yazı gönderdi. İlginç bir şekilde seçim yapıldı’’ dedi. Gaziantep halkı seçimde bu mevcut yapıya oy vermez ‘Gaziantep halkı seçimde bu mevcut yapıya oy vermez’ diyen Yılmazkaya, ‘’Bize inanmıyorlar, parti içi demokrasiyi bile getirememişiz. Kilis, Osmaniye, Adana’nın mahallerinde seçimler yapıldı. Biz de listelerin verilme süresini uzattık. Hangi arkadaşımızı beğenmediler de bu liste süresi uzatıldı? Bizim Osmaniye ve Kilis’ten ne ayrıcalığımız var? Nereye gidiyoruz, neyin peşindeyiz?’’ sorusunu sordu. Biz Amerika’dan en aldık, onu bilmiyoruz Öztürkmen, ‘’Cumhurbaşkanı, elinden gelse Türkiye’yi Trump’a 51’inci eyalet olarak bağlama niyetinde. Yeter ki iktidarı sürsün, kendisinden hesap sorulmasın. O nedenle ABD’de gezisinde Türkiye’yi 100 milyar dolarlık taahhüdün altına soktu. Ama biz Amerika’dan en aldık, onu bilmiyoruz’’ eleştirisini yaptı. Birliğimiz ve beraberliğimiz bozulmamalı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, davalarda parti içindeki birlik ve beraberliği bozmaya çalıştığını aktaran Öztürkmen, ‘’Bugünlerde eleştirimizi yapacağız, hesap vermesi gerekenler hesabını verecek. Ancak birliğimiz ve beraberliğimiz bozulmamalı’’ dedi. Eleştiriler her zaman yapıcı olmalı CHP Şehitkamil İlçe Başkanı ve Başkan Adayı Hurşit Yıldırım, ‘’Üzülüyorum, eleştiriler her zaman yapıcı olmalı, eleştiri yapan CHP’de milletin vekili olmuş ve gelip taraf olmuş ise ondan şüphe duyarım. 2019 yerel seçimlerinde Gaziantep’te belediye başkan adayı bulamazken, 2020 seçimlerinde bir ilçe başkanından liste verilme ve imza yetkisi elinden alınırken vekilim acaba neredeydi? Bu partinin bayrağını Şehitkamil’e diktiğimizde eleştirenler ortada yoktu, neredeydiniz? Bunun hesabını soracağım’’ açıklamasını yaptı. Başarının üzerine çamur atmanın hiçbir anlamı yok ‘Benim babam milletvekili değildi, beni milletvekili yapmadı, oğlum milletvekilliği yapmadı, ama başarının üzerine çamur atmanın hiçbir anlamı yok’ diyen Yıldırım, ‘’Milletvekili bıraksın gitsinler’ diyor, iki yıldır neredeydiniz? Hangi çalışmalara katıldınız. 17 belediye başkanı zindanda. Onlarca belediye başkanı istifa etti veya AKP’ye geçti. Diğer illerde il ve ilçe başkanlarımı suçlandı? Yalvardım, ama dinleyen olmadı. Şimdi eleştiriyorlar. Vekil, bir gün beni arayıp da ‘Başkan biz ne yapabiliriz’ dedi mi?. İnsanlar yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Biz partimizi eleştiriyoruz. Bu parti kendi siyasi geleceği için eleştirenlerle devam ederse başarılı olamaz’’ değerlendirmesinde bulundu. Eleştirenler neden yanımda durmadı? Umut Yılmaz’ı istemediğini kaydeden Yıldırım, ‘’Eleştirenler neden yanımda durmadı? Umut Yılmaz genel merkez tarafından atandığında CHP rozeti için gece-gündüz çalıştım, neredeydi bu eleştirenler? Biz perde arkasında birilerini yönetmek, kendilerini sağlamak almak isteyen bir güruhla mücadele ettik. Vekil, ‘Gitti, suçu mu var’ diyor, peki suçu yoksa Grup başkanvekiline mücadele edip etmediklerini sordunuz mu? Bir şeyler yapmadı diyenler vebal alıyor’’ vurgusu yaptı. Kıran kırana geçen seçimi Zeki Gürsel kazandı Cumhuriyet Halk Partisi Şahinbey İlçe Kongresi üyelerin yoğun katılımı yapıldı. Kıran kırana geçen seçimi Zeki Gürsel, kazandı. CHP Şahinbey İlçe Kongresi, CHP Gaziantep Milletvekilleri Av. Hasan Öztürkmen, Melih Meriç, Nizip Belediye Başkanı Ali Doğan, CHP Önceki Dönem İl Başkanı Karaca Bozgeyik, meclis üyeleri ve partililerin katılımı ile yapıldı. Başkanlık için Hanifi Kaplan ve Zeki Gürsel kıyasıya mücadele etti. Kullanılan oyların 194’ünü alan Zeki Gürsel, yenide başkanlığı kazandı. Rakibi Hanifi Kaplan ise 184 oyda kaldı. CHP Şahinbey İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri; Kemal Akdemir, Hidayet Aliber, Hüseyin Arslan, Filiz Atakan, Türkan Ateş, Hasan Ali Beydilli, Gökay Buğur, Nuri Dedeoğlu, Süleyman Doğar, Eray Göçmen, Tayfun Karancı, Hanifi Kayhan, Hanifi Kaynar, İsmail Sezgin, Yusuf Şimşek, Zeki Şimşek, Nihat Şirin ve İsmail Hakkı Yıldırım gibi isimlerden oluştu. Haber Merkezi

8 aylık dönemde 200’ün işyeri kapandı

Thu, 02 Oct 25 18:23:35 +0300

Sektörün geleceğinin iyi görünmediğini belirten Gaziantep Ciğerciler Odası Başkanı Mehmet Gül, esnafın ne yapacağını şaşırdığının altını çizdi. ‘’Odamıza 10 kişi kayıt oluyorsa 6’sı yeniden mesleği bırakıyor. Çünkü maliyetlerin altından kalkamıyor. 8 aylık dönemde 200’ün iş yeri kapandı’’ şeklinde konuştu. Son bir hafta içerisinde kırmızı ete üçüncü kez zam geldi Et fiyatlarının yükseldiğini kaydeden Gül, ‘’Son bir hafta içerisinde kırmızı ete üçüncü kez zam geldi. Kilogramını 450 liraya aldığımız kıymayı 600 liraya alıyoruz, vatandaş ise 700 liraya alıyordur. Kilogramı 750 liraya aldığımız kuşbaşının fiyatı bin 50 liraya yükseldi. Takım halinde ciğerin kilogramı 450 lira, sade kadar ciğerin kilogramı ise 750 lira oldu. Fiyat tarifesinde değişiklik düşünmüyoruz. Çünkü satamıyoruz’’ dedi. Yetkililer, ceza yazıyor ama esnaf yine bildiğini okuyor Esnafın, oda tarafından çıkartılan fiyat tarifesini kullanmadığını söyleyen Gül, ‘’Esnaf, odamız tarafından çıkartılan fiyat tarifesine uymuyor, kendi tarifesini kendisi uyguluyor. Dolayısıyla sektörde bir fiyat karmaşası yaşanıyor. Odamıza kayıtlı 500-600 civarında üyemiz var, fiyat tarifesi çıkarttık, ücretsiz vermemize rağmen almıyorlar. Yetkililer, ceza yazıyor ama esnaf yine bildiğini okuyor’’ açıklamasında bulundu. Kayıt dışı çalışan esnaf sayısı azaldı Başkan Gül, ‘’Esnafa, ciğeri ucuza satıyorsan o zaman gramaja uyacaksın diyoruz. Bir dürümde 120 gram et olmalı. Bu grama uyarsa sıkıntı yok. Yetkililer, denetimler gerçekleştirdi, herhangi bir sıkıntı duruma rastlanılmadı. Bu durumda esnafa hiçbir şey diyemiyoruz. Bunun yanı sıra kayıt dışı çalışan esnaf sayısı azaldı. Koordineli çalışma sonucunda birçok esnaf kayıt altına alındı ve bu şekilde çalışmaya başladı’’ ifadelerini kullandı. Artık fırınlar, nohut dürüm olarak satamayacak Esnafın hakkını her zaman savunduklarını ve bundan sonrada savunacaklarını sözlerine ekleyen Gül, ‘’Geçmiş yıllarda fırınlarda nohut ve kavurmayı dürüm olarak satıyorlardı. Bu konuda Şahinbey Belediyesi ile Büyükşehir Belediye Başkanı ile görüştük, görüşmelerimiz sonuç verdi. Artık fırınlar, nohut dürüm olarak satamayacak. Bunun yanı sıra kavurma dürümü hiç satamayacaklar. Bunlar sektörümüz açısından iyi gelişmeler’’ şeklinde konuştu. Sektörümüzün geleceğini iyi değil Ara eleman sorunun tüm sektörlerin ortak sorunu olduğunu dile getiren Gaziantep Ciğerciler Odası Başkanı Mehmet Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’MESEM ve çıraklık eğitim merkezlerinde eğitim gören öğrenciler aracılığıyla ara eleman sorunumuzu çözmeye çalışıyoruz. Şu anda sektörün ara eleman açığı çok fazla. O nedenle birçok işletmede baba-oğul çalışıyor. Çırak, kalfa hatta usta yok. Şimdi ki çıraklar, ise sadece parayı soruyor. Sektörümüzün geleceğini iyi değil.’’ Haber Merkezi

Su krizi yalnızca çevre değil bir tüketici hakkı sorunudur

Thu, 02 Oct 25 18:21:49 +0300

Tüketici Hakları Derneği Gaziantep Şube Başkanı Bülent Yılmaz, kuraklığa dikkat çekti. ‘’Unutulmamalıdır ki su krizi yalnızca bir çevre sorunu değil, aynı zamanda bir tüketici hakkı sorunu. Tüketicinin sağlıklı yaşam hakkı, güvenli gıdaya ulaşma hakkı ve temiz çevre hakkı doğrudan suya bağlı. Suyu korumak, aslında kendi geleceğimizi korumak’’ dedi. Son veriler ülkemizin karşı karşıya bulunduğu kuraklık gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı son verilerin ülkemizin karşı karşıya bulunduğu kuraklık gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdiğini ifade eden Yılmaz, ‘’2025 su yılı yağışları, uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 27, geçen yıla göre ise yüzde 29 daha az gerçekleşmiş ve son 52 yılın en düşük seviyesine inmiş. İç Anadolu Bölgesi’nde son 65 yılın, Marmara ve Ege’de ise son 18 yılın en kurak dönemi yaşanmış. Ankara’da son 47 yılın en düşük yağışı görülmüş, Şanlıurfa’da metrekareye düşen yağış 182,3 kilogram ile en düşük seviyeye inmiştir. Normale göre en fazla azalma ise yüzde 64 ile Hatay’da kaydedilmiştir’’ şeklinde konuştu. Tüm yurttaşlarımızı suyun korunması ve bilinçli tüketimi konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz Vahim tablonun, suyun artık sınırsız bir kaynak olmadığını, aksine hızla tükenmekte olduğunu ortaya koyduğunu sözlerine ekleyen Yılmaz, ‘’İstanbul’daki baraj doluluk oranı yüzde 29’a, Ankara’da yüzde 16’ya, İzmir’de ise yalnızca yüzde 4’e kadar gerilemiş. Bu oranlar yalnızca büyükşehirlerde değil, tüm ülke genelinde ciddi bir su krizi ile karşı karşıya olduğumuzun açık göstergesi. Su, yalnızca bir tüketim malzemesi değil; yaşamın kaynağı, en temel insan hakkı. Sağlık, tarım, enerji üretimi ve çevresel dengeler doğrudan suya bağlı. Ancak bireysel, kurumsal ve toplumsal düzeyde yanlış ve bilinçsiz su kullanımı, bu en değerli varlığımızı hızla tüketiyor. Bizler Tüketici Hakları Derneği Gaziantep Şubesi olarak, tüm yurttaşlarımızı suyun korunması ve bilinçli tüketimi konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz’’ açıklamasını yaptı. Tarımsal üretimde vahşi sulama yöntemlerinden vazgeçilerek damla sulama sistemlerine geçilmeli Tüketicilere önerilerde bulunan Yılmaz, ‘’Evlerimiz, işyerlerimizde su kullanımında azami dikkati ve özeni göstermeliyiz. Bununla birlikte okullarımızda öğrencilere bunlar analtılmalı, camilerde Cuma hutbelerinde de bu konunun üzerinde durulmalı. Çamaşır ve bulaşık makineleri tam dolu çalıştırılmalı, gereksiz su tüketimi önlenmeli. Bahçe sulamaları sabah erken veya akşam geç saatlerde yapılmalı, buharlaşma kaybı azaltılmalı. Mümkünse yağmur suyu depolama ve gri su geri kazanım sistemleri yaygınlaştırılmalı. Tarımsal üretimde vahşi sulama yöntemlerinden vazgeçilerek damla sulama sistemlerine geçilmeli’’ önerisinde bulundu. Su kaynaklarının korunmasına yönelik ulusal bir strateji acilen hayata geçirilmeli Devlet ve yerel yönetimlere seslenen Başkan Yılmaz, ‘’Su kaynaklarının korunmasına yönelik ulusal bir strateji acilen hayata geçirilmeli. Belediye ve yerel yönetimler, altyapı kayıplarını (kaçak ve sızıntılar) önlemek için ivedilikle yatırım yapmalı. Sanayi ve tarım sektöründe suyun etkin kullanımını teşvik edecek destek ve yaptırımlar uygulanmalı. Eğitim müfredatına, çocuklarımızın küçük yaşlardan itibaren suyun değerini öğrenebileceği bilinçlendirme dersleri eklenmeli. Bizler Tüketici Hakları Derneği Gaziantep Şubesi olarak, hem bireyleri hem de karar verici kurumları bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz’’ çağrısını yaptı. Haber Merkezi

Firmaların ticari kredi kullanımı artırılmalıdır

Thu, 02 Oct 25 18:20:03 +0300

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından açıklanan ihracat rakamlarını değerlendiren Adnan Ünverdi, ocak-eylül döneminde ise Gaziantep’ten yapılan ihracatın önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,1 oranında artışla 7 milyar 404 milyon 924 bin dolara ulaştığını belirtti. Gaziantep’in hem aylık hem dönem ihracatında 6’ncı sırada yer aldığını kaydeden Ünverdi, “Tüm zorluklar karşısında sanayici, ihracatçı ve çalışanlarımızın göstermiş olduğu olağanüstü çabaya teşekkür diyor, çalışmalarında kolaylıklar diliyorum” ifadelerini kullandı. İhracatın ülke ekonomimizdeki önemine dikkati çeken ve sürdürülebilirlik vurgusu yapan Ünverdi, şunları kaydetti: “Dünya ve ülke ekonomimizdeki kırılganlıklar göz önünde bulundurulduğunda ihracatta atılacak her adım ve buna bağlı olarak her birim artış döviz girdisiyle birlikte ülkemiz ekonomisine en büyük katkıyı sunmaktadır. Özellikle finansman konusunda sıkıntıların arttığı bir dönemde firmalarımızın üretimlerini ve ticaretlerini devam ettirebilmeleri için ticari kredi kullanımı artırılmalıdır. Bu sebeple ticari kredilerde büyüme sınırının artırılmasını istiyoruz. Bununla birlikte, KOSGEB fuar katılımı destekleri yeniden verilmeye başlanılmalıdır. Sektörlerimiz şimdiden bunun eksikliğini yaşamaktadır. Fuar katılımı destekleri firmalarımızın sektörel gelişmeleri takip etmelerini ve dış ticaretlerini geliştirmelerine imkan sağlamaktadır. Bununla birlikte, KOBİ’lerimizin finansmana erişimini kolaylaştırmak ve destek olmak için Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği öncülüğünde, Kredi Garanti Fonu ve bankalar iş birliğiyle, yeni TOBB Nefes Kredisi başvuruları bugün itibarı ile başlamıştır. Firmalarımız 1,5 milyon TL kredi kullanabilecekler. Krediler, 6 ay anapara ödemesiz, azami 36 ay vadeli olacak. Finansman konusunda yaşanan zorluklar göz önünde bulundurulduğunda, KOBİ’lerimizi sunulan imkanlardan faydalanmaya davet ediyor ve bu zorlu sürecin atlatılmasına katkıda bulunmasını temenni ediyorum.” Haber Merkezi

81 ilde tapu işlemleri mercek altına alınacak

Thu, 02 Oct 25 15:46:05 +0300

Özellikle gayrimenkul satışlarında vergi kaçırmak amacıyla satış bedelini düşük gösteren vatandaşlara ciddi para cezaları kesilecek. Yetkililer, yeni düzenlemenin kayıt dışı ekonomiyi önlemeyi ve devletin vergi kaybını azaltmayı amaçladığını belirtiyor. Ceza Kapıda Gayrimenkul satışında gerçek değer yerine düşük bedel gösterilmesi durumunda, farkın ortaya çıkarılması halinde hem alıcıya hem de satıcıya ayrı ayrı ceza uygulanacak. Ayrıca düşük gösterilen bedel üzerinden ödenmeyen vergiler, faiziyle birlikte tahsil edilecek. Amaç: Şeffaflık ve Vergi Kaybını Önlemek Uzmanlara göre, bu adım Türkiye’de uzun süredir tartışılan tapu işlemlerindeki “gerçek satış bedeli” sorununu çözmek için kritik bir hamle. Yeni dönemde hem alıcıların hem de satıcıların daha dikkatli olması gerekecek. Artıgerçek

Tapuda '65 yaş' krizi yaşanıyor

Thu, 02 Oct 25 12:54:53 +0300

Gayrimenkul alım satım işlemlerinde son bir yıldır 65 yaş üstü herkesten 'sağlık raporu' istenmesi krize neden oldu. Raporların devlet hastanelerinden alınması ve sadece bir gün geçerli olması nedeniyle, süreç çoğu zaman kilitlenirken Tapu ve Kadastro Müdürlüğü de bununla ilgili uyarı yayımladı. Tapu işlemlerinde '65 yaş üstü' herkesten 'sağlık raporu' istenmesi alım satış sürecinde zorluklar yaşatıyor. Raporun sadece devlet hastanesinden alınması ve 'geçerliliğin bir günle sınırlı olması' işlemlerini tek gün içinde tamamlayamayanlar için büyük sorun oluşturuyor. Tapu müdürlüklerinin bu konuda 'risk almamak' için rapor istediği belirten uzmanlar, bunun zorunluluk olmadığının altını çizdi. Tapu ve Kadastro Müdürlüğü de, satış için gelen kişilerin 'ayırt etme gücüne sahip olduğu konusunda şüphe oluşturmuyor ise istem sahibinden sağlık raporu istenmesine gerek yoktur' açıklaması yaptı. Rapor isteği krize dönüştü Tapu müdürlüklerinde satış yapmak isteyen 65 yaş üstü vatandaşlardan 'zorunluymuş gibi' rapor istenmesinin süreçleri tıkadığını belirtildi. Sabah'ın haberine göre, İSTOÇ İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve gayrimenkul uzmanı Şenay Araç, 65 yaş üstü bireylerden istenen raporun artık bir kriz haline dönüşmeye başladığını belirterek şunları söyledi: "Türkiye nüfusunun önemli bir kısmı yaşlı. Bu raporu almak ise hem zahmetli hem de yıpratıcı. Randevular çok geç veriliyor, raporun geçerli olabilmesi için tam teşekküllü devlet hastanesinden alınması gerekiyor. Özel hastane raporları kabul edilmiyor. Sağlık raporu sadece bir iş günü geçerli. İşleminiz uzarsa, ertesi gün yeniden hastaneye gidip aynı süreci tekrar yaşamak zorundasınız. Bir günde rapor al, tapuya yetiş, bankaya git, imza at... Bu süreç gerçekten yorucu. Rapor için uğraşırken adeta sağlıklarından oluyorlar" Tapu daireleri kendilerini güvence altına almak istiyor Tapu memuru veya müdürünün "Hangi yıldayız? Kaç çocuğun var? Çocuklarının isimleri ne? Neden satıyorsun? Doğum yerin neresi? Kaça sattın, parayı ne yapacaksın?" gibi sorularla satış yapan kişinin akli melekelerinin yerinde olup olmayacağını denetleyebileceğini anlatan Araç, "Hal ve davranışları uygunsa 75 yaşında da olsa sağlık raporuna gerek olmaz. Ancak şimdi kimse risk almıyor. Eğer 65 yaşın üzerindeyse direkt 'raporunu getir' diyor. Elbette tapu daireleri de kendilerini güvence altına almak istiyor. Ama bu kadar zor, karmaşık ve yıpratıcı olmadan da çözümler bulunabilir. Daha kolay, daha insani bir yol oluşturulmalı" ifadelerini kullandı. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü: Şüphe yoksa rapora gerek yok Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü gelen şikayetler üzerine resmi web sayfasında "Tapu İşlemlerinde Sağlık Raporu İstenmesi konusu" başlığıyla şu açıklamayı yaptı: "Tapu müdürlüklerine yapılan başvurularda işlem gerçekleştirilmesi sırasında, özellikle ileri yaşlarda bulunma ya da normal olmayan davranışlarda bulunulması gibi durumlarda istemde bulunan kişi ya da kişilerin ayırt etme gücüne sahip olup olmadıkları incelenir. Müdürlük söz konusu incelemeyi istem sahibinin ifade, tavır ve davranışlarından yola çıkarak gerçekleştirir. Verilen cevaplar ayırt etme gücüne sahip olduğu konusunda şüphe oluşturmuyor ise istem sahibinden sağlık raporu istenmesine gerek yoktur." Tüketici Konfederasyonu Başkanı: Şikayet edin Tüketici Konfederasyonu Başkanı Aydın Ağaoğlu, tapu işlemlerinde inisiyatifin tapu müdürlüklerinde olduğunu belirterek, "Ancak müdürler genellikle işleri memurlara devrediyor. Memur da kendini sağlama almak için 65 yaşı görür görmez rapor istiyor" dedi. Bu durum nedeniyle mağduriyet yaşayan vatandaşların Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ne ve Kamu denetçiliği birimine şikâyette bulunmasını önerdi. sputnik

Genel devlet açığının GSYH'ye oranı yüzde 3,2 oldu

Thu, 02 Oct 25 12:54:12 +0300

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023'te yüzde 4,5 olan genel devlet açığının Gayrisafi Yurt İçi Hasıla'ya (GSYH) oranının geçen yıl yüzde 3,2 olduğunu, genel devlet toplam harcamalarının GSYH içindeki payının ise yüzde 36,6 olarak gerçekleştiğini bildirdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023'te yüzde 4,5 olan genel devlet açığının Gayrisafi Yurt İçi Hasıla'ya (GSYH) oranının geçen yıl yüzde 3,2 olduğunu, genel devlet toplam harcamalarının GSYH içindeki payının ise yüzde 36,6 olarak gerçekleştiğini bildirdi. TÜİK, 2024 yılına ilişkin "Devlet Hesapları" bültenini açıkladı. TÜİK'in verilerine göre, genel devlet açığı 2024 yılında 1 trilyon 438 milyar 854 milyon lira olarak tahmin edildi. 2023'te yüzde 4,5 olan genel devlet açığının GSYH'ye oranı 2024'te yüzde 3,2'ye düştü. Merkezi devlet ve mahalli idareler alt sektörleri 2024 yılında açık verirken sosyal güvenlik kurumları alt sektörü fazla verdi. Genel devlet konsolide brüt borç stokunun GSYH'ye oranı ise 2024 yılında yüzde 23,6'ya düştü. Genel devlet toplam harcamalarının GSYH içindeki payı 2024 yılında yüzde 36,6 oldu Genel devlet toplam gelirleri 14 trilyon 882 milyar 218 milyon liraya yükselirken, gelirlerin GSYH içindeki payı yüzde 33,4'e yükseldi. Genel devlet toplam harcamaları 2024'te 16 trilyon 321 milyar 72 milyon liraya, harcamaların GSYH içindeki payı ise yüzde 36,6'ya yükseldi. Toplam vergi ve sosyal katkı gelirleri 2024'te 11 trilyon 240 milyar 452 milyon lira oldu Üretim ve ithalat üzerindeki vergilerin toplam vergi ve sosyal katkı gelirleri içindeki payı 2023'te yüzde 48,2 iken, 2024 yılında yüzde 46,7'ye düştü. Gelir, servet vb. üzerindeki cari vergilerin payı yüzde 24'e düşerken, net sosyal katkıların payı ise yüzde 29,3'e yükseldi. Sermaye vergilerinin payı ise yüzde 0,1'e geriledi. cumhuriyet

Covid-19 ve enfeksiyon vakaları artıyor

Thu, 02 Oct 25 12:53:34 +0300

Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte grip, nezle ve Covid-19 gibi solunum yolu enfeksiyonlarında artış yaşanıyor. Uzmanlara göre bu artışın arkasında yalnızca soğuk hava değil, birden fazla etken bulunuyor. Doç. Dr. Hatice Merve Bayram, kış aylarında ikinci zirve dalganın yaşanabileceğini belirterek, maske kullanılması konusunda uyarıda bulundu. Soğuk ve kuru hava, burun ve boğaz mukozasını kurutarak virüslerin tutunmasını kolaylaştırıyor. Düşük nem bağışıklık bariyerlerini zayıflatırken, kapalı ve yetersiz havalandırılan ortamlarda geçirilen sürenin artması damlacık yoluyla bulaşmayı hızlandırıyor. Güneş ışığının azalmasıyla D vitamini seviyelerindeki düşüş de bağışıklığı olumsuz etkiliyor. Ayrıca influenza ve SARS-CoV-2 gibi virüslerin düşük sıcaklık ve düşük nem koşullarında daha uzun süre canlı kalabildiği biliniyor. Doç. Dr. Hatice Merve Bayram, "Kış ayları aslında enfeksiyonlar için adeta mükemmel fırtına koşullarını oluşturuyor. Hem çevresel faktörler hem de bağışıklığı zayıflatan yaşam alışkanlıkları bu dönemde hastalıkların yayılımını kolaylaştırıyor" dedi. Soğuk ve kuru hava, burun ve boğaz mukozasını kurutarak virüslerin tutunmasını kolaylaştırıyor. Düşük nem bağışıklık bariyerlerini zayıflatırken, kapalı ve yetersiz havalandırılan ortamlarda geçirilen sürenin artması damlacık yoluyla bulaşmayı hızlandırıyor. Güneş ışığının azalmasıyla D vitamini seviyelerindeki düşüş de bağışıklığı olumsuz etkiliyor. Ayrıca influenza ve SARS-CoV-2 gibi virüslerin düşük sıcaklık ve düşük nem koşullarında daha uzun süre canlı kalabildiği biliniyor. Doç. Dr. Hatice Merve Bayram, "Kış ayları aslında enfeksiyonlar için adeta mükemmel fırtına koşullarını oluşturuyor. Hem çevresel faktörler hem de bağışıklığı zayıflatan yaşam alışkanlıkları bu dönemde hastalıkların yayılımını kolaylaştırıyor" dedi. Son haftalarda influenza ve Covid-19 vakalarında yeniden artış yaşandığını belirten Doç. Dr. Bayram, 2025-2026 kışında ikinci bir zirve dalgasının muhtemel olduğuna dikkat çekti. Bayram, toplum bağışıklığının zamanla azalması, yeni varyantların ortaya çıkması ve aşıların etkinlik düzeylerindeki farklılıkların bu riski artırdığını vurguladı. Okulların açılmasıyla birlikte kapalı ve kalabalık ortamlarda geçirilen sürenin arttığını ifade eden Doç. Dr. Bayram, "Özellikle çocukların bir arada bulunduğu sınıflar ve toplu yaşam alanları virüslerin yayılması için uygun ortam oluşturuyor. Vaka artışlarını ilk haftalardan itibaren görmek mümkün" diye konuştu. "MASKE BASİT AMA ETKİLİ BİR KORUNMA ARACI" Pandemi sonrası gündelik hayatta maskelerin terk edildiğini hatırlatan Doç. Dr. Bayram, kış aylarında kapalı ve kalabalık ortamlarda maskenin hâlâ akılcı bir önlem olduğunu söyleyerek, "Toplum genelinde zorunluluk öngörmek için erken olsa da risk gruplarında maske kullanımı bu kış yeniden gündeme gelebilir. Maske, basit ama etkili bir korunma aracı olmaya devam ediyor" dedi. ÇOCUKLAR VE YAŞLILAR DAHA KIRILGAN Çocukların bağışıklık sistemlerinin tam olgunlaşmamış olması, yaşlıların ise bağışıklık kapasitesinin doğal olarak azalması nedeniyle bu grupların daha yüksek risk altında olduğunu belirten Doç. Dr. Bayram, özellikle grip aşısının önemine dikkat çekti. Bayram, düzenli uyku, dengeli beslenme, D ve C vitamini desteği ile hijyen kurallarına uyumun hayati önemde olduğunu vurguladı. Doç. Dr. Bayram, kış aylarında bağışıklık sistemini güçlü tutmak için tek bir yöntem olmadığını, bunun günlük yaşam alışkanlıklarının bütünüyle mümkün olabileceğini vurguladı. Beslenmenin bu noktada en önemli unsurlardan biri olduğunu belirten Doç. Dr. Bayram, "Akdeniz tipi, sebze-meyve ağırlıklı, vitamin ve mineral yönünden zengin bir diyet bağışıklığın temel dayanağıdır" dedi. Yeterli ve kaliteli uykunun bağışıklık sistemi için vazgeçilmez olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Bayram, "Gece 7-8 saat kesintisiz uyku, vücudun kendini yenilemesi açısından kritik rol oynar" ifadelerini kullandı. Fiziksel aktivitenin de bağışıklığı doğrudan desteklediğini belirten Doç. Dr. Bayram, "Her gün en az 30 dakika tempolu yürüyüş ya da orta şiddette egzersiz, vücudu hastalıklara karşı daha dirençli hale getirir" şeklinde konuştu. STRES HORMONLARINI DENGELEMEK BAĞIŞIKLIĞI ARTIRIYOR Stres yönetimi ve hijyen alışkanlıklarının önemine değinen Doç. Dr. Bayram, "Meditasyon, nefes egzersizleri ya da doğada vakit geçirmek gibi yöntemler stres hormonlarını dengeleyerek bağışıklığı korur. Ellerin düzenli yıkanması, kapalı alanların havalandırılması ve gerektiğinde maske kullanımı hâlâ en basit ve en etkili önlemler arasında yer alıyor" ifadelerini kullandı. Son olarak yeterli sıvı tüketiminin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Bayram, "Günde en az 1,5-2 litre su içmek, mukozaların nemli kalmasını sağlayarak vücudun savunma sistemini güçlendirir" dedi. Bayram, tüm bu alışkanlıkların birlikte uygulanmasının kış aylarında artan solunum yolu enfeksiyonlarına karşı en güçlü kalkan olduğunu şu sözlerle belirtti: "Sağlıklı beslenme, düzenli uyku ve hijyen alışkanlıkları, bağışıklığımızı ayakta tutan en sağlam dayanaklardır." Uzmanlar, kış aylarında enfeksiyonlardan korunmanın yalnızca bireysel önlemlerle değil, aynı zamanda toplumsal farkındalıkla da mümkün olduğuna dikkat çekiyor. Sağlıklı beslenme, düzenli uyku, hijyen alışkanlıkları ve aşıların ihmal edilmemesi, hem bireysel sağlığı hem de toplum sağlığını korumada kritik rol oynuyor. Uzmanlar, alınacak basit ama istikrarlı önlemlerle kış mevsiminin zorlayıcı koşullarına karşı daha güçlü bir bağışıklık kalkanı oluşturulabileceğini vurguluyor. Cumhuriyet

Konkordatolar yıl bitmeden 2 bini aştı

Thu, 02 Oct 25 12:52:54 +0300

İflas kararları geçen yıla göre yüzde 117 arttı Konkordatolar bu yıl hızını kesmiyor. Eylülde mahkemeler 252 şirket için konkordato geçici mühlet kararı verirken, 9 ayda verilen geçici mühlet kararı 2 bin 85 oldu. Ocak-eylül döneminde iflas kararı verilen dosya sayısı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 117 artarak 165’e yükseldi. Ekonomim'den Merve Yiğitcan'ın haberine göre; finansmana erişim sorunları nedeniyle nakit akışı bozulan, işletme sermayesi yetersizliği artan reel sektörde konkordato başvuruları artarak devam ediyor. Konkordatotakip.com’un Basın İlan Kurumu’ndan derlediği verilere göre, eylül ayında mahkemeler 252 dosya için konkordato geçici mühlet kararı verdi. Bu tutar, 292 adet dosya için geçici mühlet kararı verilen Haziran 2025’ten sonraki en yüksek ikinci aylık seviye oldu. Yine geçen ay 172 dosya için de kesin mühlet kararı verilirken, bu seviye tüm zamanların aylık rekoru oldu. Eylülde 136 dosya için konkordatonun reddi kararı verilirken, iflas kararı verilen dosya sayısı ise 24 oldu. Mahkemeler geçen ay 6 dosya için de tasdik kararı verdi. Yılın son çeyreğine girerken, geride kalan 3 çeyreğin konkordato karnesi de endişelendirdi. Zira yılın 9 ayında geçici mühlet kararı verilen toplam dosya sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 76 artarak 2 bin 85’e ulaştı. Hatırlanacağı üzere, geçen yılın tamamında 1723 konkordato geçici mühlet kararı verilmiş, bu sene ise ağustos ayında ulaşılan 1833 geçici mühlet kararı ile 2024 yılının seviyesi aşılmıştı. Ocak-eylül döneminde kesin mühlet kararı verilen dosya sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 171 artarak 1212’ye yükseldi. Konkordatonun reddi kararı verilen dosya sayısı da, yılın 9 ayında yüzde 110 artışla 895’e ulaştı. Yılın 3 çeyreğinde iflas kararı verilen dosya sayısı ise yüzde 117 artışla 165 oldu. Geçen yılın aynı döneminde bu sayı 76’ydı.t24

Oba Makarna, Hendek’te 5 işçinin yaşamını yitirdiği fabrikayı Japon şirkete sattı

Thu, 02 Oct 25 12:52:11 +0300

Oba Makarnacılık, Sakarya/Hendek’teki noodle fabrikasını Japonya merkezli Nissin Foods Holdings Co. Ltd’ye devretti. Satış, 30 Eylül 2025’te yönetim kurulunca onaylandı, Varlık Devir Sözleşmesi 1 Ekim 2025’te imzalandı. Oba Makarnacılık Sanayi ve Ticaret AŞ, Hendek’teki fabrikasının satışını KAP’a bildirdi. Açıklamaya göre satış kararı 30 Eylül 2025 tarihli yönetim kurulu toplantısında alındı; devir sözleşmesi 1 Ekim 2025’te imzalandı. Evrensel'de yer alan habere göre, alıcının, Japonya merkezli gıda şirketi Nissin Foods Holdings olduğu belirtildi. Ne olmuştu? 15 Eylül 2024’te fabrikada patlama ve ardından yangın çıkmış; işçilerden Mesut Şimay (27) olay yerinde yaşamını yitirmişti. Yaralanan 30 kişiden Eray Kızıldağ (22), Güven Albayrak (24), Merve Menteş (26) ve Naim Karagüzel (35) hastanede hayatını kaybetmiş; toplam can kaybı 5 olmuştu. Soruşturma kapsamında fabrika sahipleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 9 kişi ifadeye çağrıldı; 7 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Fabrika müdürü V.U. tutuklandı; bazı şüpheliler hakkında adli kontrol uygulandı. Sakarya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede, çeşitli sorumlular hakkında “taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 2–15 yıl arası hapis talep edildi. Son duruşmada sanıklar bu suçtan hüküm giydi.t24

Suriye'den bayramlaşmaya geleceklerin sayısı 21 bin

Thu, 02 Oct 25 11:19:28 +0300

Geçen yıl 17 bin kişi gelmişti... Kilis'te, Kurban Bayramı'nın 2., 3. ve 4. günleri gerçekleştirilecek bayramlaşma için 21 bin Suriyeli'nin başvuru yaptığı bildirildi. Kilis Vali Yardımcısı ve Öncüpınar Gümrük Kapısı Mülki İdare Amiri Ali Aslantaş, 3 yıldan beri yatılı olarak devam eden ve bu yıl 12.'si gerçekleştirilecek bayramlaşma için 21 bin Suriyeli'nin başvuru yaptığını belirterek, "Geçen yıl 17 bin kişi bayramlaşmak için başvuruda bulunmuştu. Bu yıl rakam daha da arttı. Kurban Bayramının 2., 3. ve 4. günü Suriye'den Türkiye'ye gelecek olan 21 bin Suriyeliye, geçişlerinde yardımcı olunması için yeşil kart, mavi kart uygulaması yapacağız. Kilis'e akrabalarıyla görüşmek için gelenler 48 saat kalabilecekler. Kilis Valiliği olarak her türlü tedbiri almış durumdayız. Olumsuzluk yaşanmaması için çaba sarf edeceğiz. Suriye tarafı, Kilis'e akrabalarıyla bayramlaşmak için geleceklerin listesini bugün itibariyle bize teslim etti" dedi. Aslantaş, bayramlaşma sırasında 300 YTL'ye kadar hediyeleşmenin serbest olduğunu kaydetti. Kilis Tuhafiyeciler Odası Başkanı Tahsin Ustabaşı da bayramlaşma için Kilis'e gelecek Suriyelilerin yapacakları alış verişlerle esnafın yüzünü güldüreceğini ifade ederek, "Oda olarak tüm esnafımızın iş yerlerini bayram süresince açık tutmasını bekliyoruz" dedi.

En fazla ihracatı hazır giyim ve konfeksiyon sektörü yaptı

Thu, 02 Oct 25 11:18:55 +0300

Türkiye'nin ihracatı, geçen yıl yüzde 14.7 artarak 73 milyar 426 milyon 151 bin dolara ulaştı. Aralık ayında ihracat yüzde 7.9 artarak 7 milyar 284 milyon dolar olarak gerçekleşti. Aralıkta Cumhuriyet tarihi aylık ihracat re koru kırıldı. Türkiye İhracatçılar Meclisinin (TİM) verilerine göre. 2004 yılında ihracat yüzde 33.6 artışla 64 milyar 27 milyon dolar olarak gerçekleşmişti. Aralık ayında aylık bazda yakalanan rakam rekora ulaşsa da ihracat artışı, 12 aylık ortalamanın altında gerçekleşti. 2004 yılı Aralık ayında sadece tütün ve canlı hayvan sektörlerinde mevsimsellikten kaynaklanan bir ihracat azalması yaşanmasına karşın, 2005 Aralık ayında 8 sektör ihracat azalması yaşadı. Bu sektörler arasın da deri, hazır giyim ve konfeksiyon, tekstil ve hammaddeleri ve çimento ile toprak ürünleri ve tarım sektörü içerisinde yer alan hayvansal ürünler, zeytin ve kesme çiçek yer aldı. Aylık bazda deri sektörü yüzde 19.8, hazır giyim ve konfeksiyon sektörü ise yüzde 4,5'lik ihracat azalması yaşadı. 2005 yılında en fazla ihracat yapan sektör yüzde 18.7lik pay ile hazır giyim ve konfeksiyon oldu. Sektörün ihracatı 13 milyar 708 milyon dolara ulaştı. Hazır giyim ve konfeksiyon sektörünü yüzde 17.8'Iik pay ile taşıt araçları ve yan sanayi sektörü izledi. 2004'e göre geçen yıl ihracatın azaldığı tek sektör deri ve deri mamulleri oldu. Sektörün ihracatı yüzde 2.12 azalarak 1 milyar 17 milyon dolar olarak gerçekleşti. En fazla ihracat artışı yüzde 126,54 ile zeytin ve zeytinyağı sektöründe meydana geldi. Sanayi ihracatı geçen yıl yüzde 12.7 artarak 62 milyar 244 milyon dolar seviyesine çıktı. Tarım sektörü 2005 yılını yüksek bir performansla kapattı. Türki ye'nin tarım ihracatı 10 milyar dolar seviyesine yaklaştı.

2005'te esnaf çok büyük sıkıntı çekti

Thu, 02 Oct 25 11:18:00 +0300

Esnaf, kredi faizlerinin enflasyon oranına göre düşmeyip yüksek kalmasından şikayetçi 2005 Yılında geçmiş yıllara oranla kredi kullanan esnafın arttığını söyleyen Merkez Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi Başkanı Mustafa Akalın, 2005 yılında 2004’e göre kredi taleplerinin dört kat artığını söyledi. Kredi taleplerindeki artışın ekonomik sıkıntı içinde olan esnafın ayakta kalma mücadelesinden kaynaklandığını söyleyen Akalın, “2005 Yılı’nda esnaf çok büyük sıkıntılar geçirdi. Mevcut işini korumak için de kredi talebinde bulundu” dedi. Ayakta kalma mücadelesi veren esnaf krediye koştu Akalın, "İlimizde faaliyet gösteren esnaf 2004 yılında toplam 1 trilyon 500 milyar kredi aldı. 2005 yılında verilen kredi 4 trilyona çıktı. Kredi isteyen esnaf sayısı yüzde yüz oranında artı. Bu kredi isteği artışının sebebi ise kredi faizlerinin azda olsa düşmesi, verilen kredi miktarının artması en önemlisi de 2005 yılında esnafın daha çok sıkıntıya düşmesidir” diye konuştu. Kredi faizleri düşmeli Esnafa verilen kredi faizlerinin yüksek olduğunu, faizlerin düşürülmesinin vade sürelerinin de uzatılması gerektiğini söyleyen Akalın sözlerine şöyle devam etti: “Esnafa verilen kredi faizleri yüzde 17'den yüzde 15'e düştü ve verilen kredi tutarı 15 mil yar iken 25 milyara yükseltildi. Ülkemizde yüzde 9’larda olan enflasyonda esnafa verilen yüzde 15'lik kredi esnafı zarara sokmaktadır. Kredi almaya mecbur olan esnaf zorunlu olduğundan bu krediyi almaktadır. Esnaf için önemli bir sıkıntı olan bu kredi faizinin düşmesini istiyoruz. Ayrıca verilen bu kredilerin esnafa 24 ayda ödenmesi gerekirken bu zamanın 36'a çıkması için çabalıyoruz. 25 milyar Kredi verilen esnaftan ilk 6 ayda 8 milyarı ödenmesini istemek esnafı zorlamaktadır. Esnafa verilen bu kredi şartların hafifletilmesi gerekir" şeklinde açıklama yaptı. Kredi şartlarının hafifletilmesi gerek Esnafa verilen kredilerin şartlarının hafifletilmesi gerektiğini, kredi kullanmak isteyen çok sayıda esnafın kredi koşullarının ağırlığından rahatsız olduğunu söyleyen Akalın. “2006 yılında kredi faizlerinin düşmesi ve kredi şartlarının hafifletilmesi gerek. Bu şekilde kredi kullanmak isteyen esnaf artacaktır. Daha önce kredi kullanan esnaf borcunu tamamen ödeyerek bir daha kredi kullanmakta. Esnafa verdiğimiz kredilerden tahsil etmediğimiz hiçbir esnaf kalmadı. Esnaf kredi konusun da borcuna sadık. Ancak onun bu özverisine karşılık kredi faizleri düşmeli şartlar ise biraz daha kolaylaştırılmalıdır” dedi.

Çanakkale Valisi Süleyman Kamçı, Gaziantep’e atandı

Thu, 02 Oct 25 11:16:58 +0300

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanan valiler kararnamesi, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kararnameyle Gaziantep Valiliğine atanan Çanakkale Valisi Süleyman Kamçı, 1956 yılında Trabzon'a bağlı Akçaabat ilçesinde doğdu, ilk ve orta öğrenimini Akçaabat'ta tamamlayan Kamçı, 1975 yılında Akçaabat Lisesi fen bölümünden birincilikle mezun oldu. 1979 yılında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini bitiren Kamçı, 1980 yılında Trabzon Maliyet Memuru olarak mülki idare amirliği görevine başladı. Çaykara ve Devrek Kaymakam vekilliklerinde bulunan Kamçı, 1983 yılında 66.dönem kaymakamlık kursunu üstün başarı ile bitirerek Balıkesir'e bağlı Sındırgı İlçe Kaymakamlığına atandı. 1986-1988 yılları arasında Ordu'ya bağlı Aybastı İlçe Kaymakamlığı, 1988- 1991 yıllarında Bingöl vali yardımcılığı görevlerinde bulundu, Bingöl vali yardımcılığı görevi sırasında bir yıl İngiltere'ye gönderilen Kamçı, 1991-1994 yıllarında Kırıkkale'ye bağlı Bahşili İlçe Kaymakamı görevi sırasında 20 Nisan 1994 tarihinde Mülkiye Müfettişliğine, Mülkiye Başmüfettişi iken Bingöl Valiliğine atanarak 1997-1999 tarihlerinde Bingöl Valisi olarak görev yaptı. Daha sonra ise merkez valiliği görevine tayin edildi ve Milli Güvenlik Akademisinin 28 Şubat 2000-26 Temmuz 2000 tarihleri arasında gerçekleştirilen 48. dönem eğitimini bitirdi. 4 Eylül 2000.tarihinden itibaren Çanakkale Valisi olarak görevini sürdüren Süleyman Kamçı evli ve 2 çocuk babası.

“Ekonomik iyileşme çarşı pazara yansımalı”

Thu, 02 Oct 25 11:16:24 +0300

Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Nejat Koçer, 2006 yılında en büyük beklentilerinin ekonomide güven ve istikrarın devamı olduğunu söyledi. Geçen yılın gelişmelerini değerlendiren ve 2006 yılı beklentilerini açıklayan Koçer, 2005'in son yılların en iyi ekonomik rakamlarının ortaya çıktığı dönem olduğunu, ancak ekonomideki iyileşmenin çarşıya, üretime ve istihdama yansımadan yılın kapandığını belirtti. Enflasyonun tek haneli rakamlara inmesinin, yabancı finans kuruluşları ve yabancı sermaye açısından Türkiye'nin marka değerinin yükselmesi ve ilginin artmasının, rekabetçi olmayan TL'ye rağmen 73 milyar dolar ihracat gerçekleştirmenin sevindirici olduğunu anlatan Koçer, bankacılık kesiminin de reel sektöre desteğinin arttığına dikkat çekti. Pozitif iyileşmelere rağmen şikayetçi oldukları durumlar bulunduğunu ifade eden Koçer. "En önemlisi, Cumhuriyet tarihinin en büyük cari açığı ve bunu oluşturan büyük ithalat. Türkiye'nin bir yandan üretimi daha iyi yapma çabası gösterirken, bir yandan iyi rakamlara ulaşmışken bu kadar yüksek ithalatla karşı karşıya bırakılmasını kabul etmek mümkün değil" dedi. Koçer, döviz kurlarının rekabetçi olmaması yüzünden ihracatçının düşük kar ettiğine, işsizliğin de azalmadığına dikkat çekerek, şunları söyledi: "En önemli sorunlardan birisi de düşük enflasyon rakamına rağmen faiz rakamlarının yukarda olmasıydı. Bu yabancı parayı, sıcak parayı Türkiye'ye çeken bir unsur. Ama, bu sıcak paranın ne zaman çıkacağı da belli değil. Biz, özellikle yabancı sermayenin bono veya böyle yüksek getiriye değil, Türkiye'de yatırıma gelmesini arzu ediyoruz." Sanayicinin beklentileri fazla Koçer, yeni yılda insanların daha umutlu olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: "Sanayicinin ve işadamının 2006 yılından beklentileri oldukça fazla. Özellikle ihracatın artırılmasına ve işçilikte yüksek vergilerin aşağı çekilmesine, enerjideki yüksek fiyatın aşağı çekilmesine yönelik beklentimiz var. 2006'da en büyük temennimiz, ekonomideki güven ve istikrarın devam etmesidir. Onun dışındaki diğer gelişmelerde, üretimin maliyetlerini azaltılması, istihdamın artırılmasına yönelik tedbirlerin alınması, sosyal güvenlik ve kamu reformunun bir an önce gerçekleştirilmesi." Sanayicinin dünya şartlarında üretmesi gerektiğini vurgulayan Koçer, "73 mil yar dolar niye 100 milyar dolar, niye daha fazlası olmasın? Ekonomide güzel rakamlar ortaya çıktı, emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Ancak, yol boyu sanayinin ve üretimin sorunlarıyla ilgilenecek bir mekanizmanın ortaya çıkması gerek" diye konuştu. “Erken seçime gerek yok” GSO Başkanı Koçer, erken seçim tartışmalarını doğru bulmadığını da kaydetti. Şu anda erken seçimi gerektiren bir durum olmadığını belirten Koçer, erken seçimin ekonomi, AB süreci ve birçok şeye zarar vereceğine dikkat çekti. Koçer, şunları söyledi: "Erken seçimin hiçbir gereği yok. Erken seçimi de, biz iş alemi olarak düşünmüyoruz ve istemiyoruz. Türkiye artık bu sorunu da çözmeli. Ne den erken seçim? Bazı konularda sonuç almak, ondan sonra böyle bir şey yapmak lazım. Anayasal bir süreç var. Bu süreci iyi yaşamak ve bitirmek zorunda Türkiye. Seçimin zamanında yapılması esas olmalıdır." 2005 yılındaki pozitif sürecin devamlılığını arzu ettiklerini ifade eden Koçer, pozitif sürecin üretime, istihdama, çarşı-pazara yansıması yolunda etkin bir çalışma istediklerini sözlerine ekledi.

Havaalanı 29 Ekim’de açılacak

Thu, 02 Oct 25 11:13:51 +0300

Vali Aksu, bu konu ile ilgili ANAP ve Ticaret Odasının açıklamalarının gereksiz olduğunu söyledi. Gaziantep radyo verici istasyonunun cihaz montaj işlemlerinin nisan-mayıs aylarında tamamlanacağı açıklandı. Vali Aksu konuyla ilgili açıklamasında, verici istasyonunun proje tutarının 1 milyar 200 milyon lira olduğunu, 1985 yılında 400 milyon lira harcandığını söyledi. Cihazların monte edileceği bina inşaatının bittiğini belirten Aksu, cihazların ilgili firma tarafından monte edilmesinin beklendiğini bildirdi. Verici istasyonu yanındaki ısı santral binası, jandarma karakol binasının bittiği, lojmanların da yakında tamamlanacağı belirtildi. 153 metrelik gergili çelik direkle anten montesinin yapıldığı bildirildi. Havaalanının resmi bitiş tarihinin de 29 Ekim 1986 olduğunu belirterek, ANAP il yönetimi ve Ticaret Odası tarafından konuyla ilgili resmi olmayan açıklamaların, geçersiz olduğunu vurguladı. Aksu, havaların iyi gitmesi nedeniyle havaalanı inşaatının hızla sürdüğünü, eğer ödenekler zamanında gelirse inşaatın iki ay önce bitebileceğini söyledi. Aksu, pist apron taksirut onarımında beton dökümü ve beton kaplama yapılmasının tamamlandığını, pist banketi 7.5 metrelik hafriyat ve dolgu çalışmalarının da sürdüğünü bildirdi.

Köylerimiz yine su sıkıntısı çekecek

Thu, 02 Oct 25 11:13:21 +0300

Bu seneki devlet yatırımı 12,5 milyar olacak Vali Abdülkadir Aksu vilayette bir basın toplantısı yaptı. 1985 yılında gerçekleştirilen yatırımlar konusunda geniş bilgi veren Vali Aksu 1985’te 14 milyar 373 milyon 936 bin liralık yatırımın gerçekleştiğini söyledi. 1986 yılında ise yatırımın 12 milyar 488 milyon lira olacağını ifade etti. 1985 yılında 206 projenin gerçekleştirildiğini, gerçekleşmenin inşaat dalında yüzde 94.5, ulaştırma haberleşmede yüzde 90, tarım da yüzde 90, enerji dalında yüzde 70 ve köy elektrifikasyonu dalında ise yüzde 97.98 olduğunu ifade etti, İlin en büyük sorununun içme ve sulama da kullanılan su olduğunu söyleyen Vali Ak su: “Ne yazık ki bunların çözümlenmesi için büyük projeler gerekli. Barajlar yapılmadan bu sorun çözümlenemez” dedi. 596 köyden 59’unun elektriğe kavuştuğu, sadece birkaç mezrada elektriğin bulunmadığı söylendi. Vali Aksu, son olarak şunları söyledi: “Yaptıklarımızla yetinmeyeceğiz. İlimizi örnek bir il durumuna getirmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.”

Hancağız Barajına bu yıl 3,5 milyar harcanacak

Thu, 02 Oct 25 11:12:47 +0300

Mezarlık Başpınar yolunun programlanan süreden bir yıl önce bitebileceği açıklandı. Vali Aksu, çift yol ve dört şerit halinde tamamı 474 milyon 800 bin liraya gerçekleşecek olan yolun, 1987 yerine 1986 sonunda bitirilmesi için Karayolları Bölge Müdürlüğü’nün hızla çalıştığını söyledi. Yolun bitirilebilmesi için DDY köprüsünün bir an önce bitmesi gerektiğine dikkat çeken Aksu, DDY Genel Müdürlüğüyle görüşerek köprünün hızla bitirilmesi için söz aldığını belirtti. 17 kilometrelik Mezarlık Başpınar yolunun yapımı için şimdiye kadar 107 milyon lira harcandı. Vali Aksu 1990 yılında bitmesi planlanan Hancağız Barajının da en az iki yıl öne alınarak 1988-89 da biteceğini söyledi. Toplam maliyeti 16 milyar olan Hancağız Barajının bu yıl içinde derivasyon çalışmalarının tamamlanacağı, sulama şebekeleri çalışmasının da buna paralel olarak süreceği bildirildi. Şimdiye kadar sıyırma hafriyatı ve derivasyon tünelinin alt invert betonunun tamamlandığı, tünelin üst kesit betonlama işleminin devam ettiği bildirildi. Baraj inşaatının fiziki ve nakdi gerçekleşme oranının yüzde yüz olduğu belirtilerek, 1985 yılında 650 milyonluk ödeneğe 1 milyar da ek ödenek sağlandığı bu yıl 3.5 milyar ödenek ayrıldığı açıklandı.

Hızır Servisi kuruluyor

Thu, 02 Oct 25 11:12:11 +0300

Sağlık durumları acil müdahaleyi gerektiren yurttaşlara yardım böyle sağlanacak Sağlık durumları acil müdahaleyi gerektiren yurttaşlara anında hizmet ulaştırılmasını sağlamak amacıyla Hızır Sağlık Servisi şehrimizde de kurulacak. Servisin kuruluşunu tamamlamak ve nasıl çalışacağını öğretmek amacıyla Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından bir heyet önümüzdeki günlerde şehrimize gelecek. Konuyla ilgili olarak bilgi veren Vali Abdülkadir Aksu şunları söyledi: “Birçok vatandaşımız ve bazı doktorlar Gaziantep Sağlık Hizmetleri Vakfını hastanelerin amiri sanıyor. Hızır Servisi de vakfın kuracağını söylüyor. Vakıf, hastanelere yardım eden bir kuruluştur. Kimsenin amiri ve memuru değildir. Sağlık Vakfı iki cankurtaran alarak Devlet Hastanesine bağışlamıştır. Hızır Servisin kurulmasına yardımcı olunmaktadır. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından bir heyet önümüzdeki günlerde şehrimize gelerek Hızır Servisin kuruluşunu tamamlayacaktır. Ondan sonra vatandaşa acil durumlar da sağlık hizmeti götüreceğiz. Hızır Servis Devlet Hastanesinin acil servisine bağlı olarak hizmet verecektir.

Memurlar yangın için eğitiliyor

Thu, 02 Oct 25 11:11:40 +0300

Devlet dairelerinde yangın çıkmaması, çıkacak yangında memurların itfaiyeden önce gerekli önlemleri alarak büyümesini önlemek amacıyla eğitim yaptırılıyor. Yangında kullanılacak araç ve gereçlerin bulunup bulunmadığı, nasıl kullanıldığının memurlar tarafından bilinip bilinmediği bir komisyon tarafından inceleniyor. Yıllardır bir tarafa atılarak paslanmaya terkedilen, bozulmuş bulunan yangın söndürme araçları da ele alınarak bakım ve onarımları yaptırılıyor.

Sağlık Vakfı vatandaşlarımızı çok önemli bir vazife yapmaya çağırıyor

Thu, 02 Oct 25 11:10:35 +0300

Çiçek paraları ile büyük hizmet görebilirsiniz Gaziantep Sağlık Hizmetleri Vakfı başkanı diş tabibi İhsan Karslıgil yazılı bir açıklama yaparak düğün, nişan, yaş günü ve cenaze törenlerine gönderilecek olan çiçek paralarıyla hayırlı işler yapılabileceğini bildirdi. Dr. Karslıgil çiçeklere ödenen paranın boşa gideceğini, çiçeklerin bir günde solacağını ifade ile: “Çiçek paralarını Sağlık Hizmetleri Vakfına bağışlarsanız yoksul insanlarımıza yardımcı olursunuz. Aksi takdirde sadece kendinizi tatmin etmiş olursunuz.” dedi. Çiçekler için ödenen ve kısa sürede solarak ölen çiçeklerin parasının Gaziantep Sağlık Hizmetleri Vakfına bağışlanması halinde hastane yapacaklarını, yoksullara ilaç vereceklerini bildiren Karslıgil: “Bağışlarla kısa sürede birkaç ambulans alabilirsek Hızır Servisi kurarak anında yetişeceğimiz hastalar sağlığına kavuşur. Kan kayıplarıyla ilgili hastalıklara zamanında müdahale edilemezse ölümle sonuçlanır. Bu yaralı siz de olabilirsiniz” dedi. Acil sağlık hizmetlerine çok ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan diş tabibi İhsan Karslıgil: “Vakfımızın hazır çelenklerini tercih ediniz. Hem gönül almış olursunuz hem de sağlık hizmetlerine yardımcı olursunuz” dedi. Sağlık Vakfının hazır çelengi 15201 nolu telefondan istenebilir.

“Arpacıoğlu tam teşekküllü bir hastanede kontrolden geçirilmelidir...”

Thu, 02 Oct 25 11:09:50 +0300

SHP İlçe Sekreteri Mustafa Yılmaz: “Arpacıoğlu tam teşekküllü bir hastanede kontrolden geçirilmelidir...” Muhalefet, belediye başkanının belediyede çalışan mühendisi dövmesini kınadı SHP Merkez İlçe Sekreteri Mustafa Yılmaz, bir basın bülteni yayınlayarak, Belediye Başkanı Ömer Arpacıoğlu'nun mühendis Halil Çevik’i dövmesini kınadı. Yılmaz “Bir teknik elemanla teknik konuda tartışacaksın, senin yanlışına doğru demediği için o insanı tokatlamaya kalkışacaksın. Bunlar normal insanların, hele Gaziantep gibi Türkiye'nin altıncı büyük ilinin belediye başkanına yakışır davranışlar değildir. Arpacıoğlu, küçük olaylar karşısında hemen kendini kaybetmekte ve önüne kim gelirse ona saldırmaktadır. Seçimde halka hizmet vaat eden Arpacıoğlu, halkın oylarına bazı insanlara hakaret ederek, üzerine saldırarak, küfürler savurarak ve hatta dayak atarak yanıt vermektedir” dedi. Yılmaz, Arpacıoğlu’nun belediyenin mühendisi Halil Çevik'e saldırmasından dolayı kınanacak değil, acınacak duruma geldiğini söyledi ve “Arpacıoğlu çok geçmeden tam teşekküllü bir hastanede kontrolden geçmelidir” dedi.

Hakaret gören mühendis Belediye başkanını dava etmekten vazgeçti

Thu, 02 Oct 25 11:09:14 +0300

Belediye Başkanı Ömer Arpacıoğlu’nun, tartışarak kavga ettiği, daha sonra da kovalamaca oynayarak, dayak attığı mühendis Halil Çevik, başkandan davacı olmaktan vazgeçti. Bilindiği gibi bir süre önce, Şehit Şahin Bey köprüsü, yanındaki inşaatta, beton kalınlığı yüzünden, mühendisle başkan arasında kavga çıktı. 12 yıldır belediyede görev yapan, 2 çocuk babası Halil Çevik'in, çok sessiz ve uyumlu bir insan olmasına rağmen, kavga olayına karışmasına, yakın arkadaşları çok şaşırmıştı. Yaşamı boyunca, böyle çirkin bir hakaret yemediğini söyleyen Çevik'in, davacı olmak istediği belirtilmişti. Ancak memurun, memuriyeti sırasında meydana gelen bir olaydan dolayı, dava açabilmesi için, İl idare Kurulunun onaylaması gerekti. Bu kuruldan geçmeyeceği endişesine kapılan mühendis, davadan vazgeçti. Üstelikte Belediye Başkanlığı tarafından İdari Soruşturma açıldığında, savunmasını yapmak zorunda kaldı.

Belediye Meclisinde 500 Evler Kooperatifinin isteği ret edildi

Thu, 02 Oct 25 11:08:45 +0300

Toplu konut alanı nerede?.. 200 ortaklı, 500 Evler Yapı Kooperatifinin, ODTÜ karşısında, imar değişikliği yapılması isteği ret edildi. Konuyu inceleyen İmar Komisyonu, Toplu Konut yeri ilanının, vilayetin yetkisinde olduğunu bildirdi. Eksik evrak getirildiğini belirtti. SHP'liler ise, komisyonun çalışmalarını kınayarak kişilere kazanç getirilen konuların gündeme getirildiği, ancak çoğunluğu ilgilendiren konuların geçiştirildiğini söylediler. SHP'li Asım Güzel kent toprakların da vatandaşa ucuz arsa temin edilmesi gerektiğini söyledi, imarlı sahalarda kaçak yapılaşmanın çok olduğunu, yeni imara alınan yerlere ise, alt yapı hizmetlerinin götürülemediğini belirtti. Güzel “Sorunları çözmek için komisyon uzman kişileri kullanmalıdır. Aksine düzensizlik sürüp gidecektir. Bu komisyon çalışmayı bilmediğine göre istifa etmelidir” dedi. SHP'li Yaşar Ağyüz ise, düzenli kentleşmek için, birbirini tamamlayan kanunların çıkarıldığını, ancak, şehrimizde, olaylara münferit başvurularla bakıldığını söyledi. Toplu Konut alanlarının düzenlenmesinin Gaziantep için büyük ihtiyaç olduğunu vurgulayarak “Belediye kendi mülküne geçmiş yerlerde, çalışma yapmalı, toplu konuta umut bağlayan insanlara olumlu yaklaşmalıdır” dedi.

62 hanım daktilo kursundan mezun oldu

Thu, 02 Oct 25 11:07:44 +0300

Halk Eğitimi Merkez müdürlüğü tarafından üç ay önce açılmış bulunan meslek kurslarına katılan 95 kişi birer meslek sahibi oldu. Dün saat 14 de Halk Eğitimi Merkez Müdürlüğünde yapılan törenle daktilo kursuna katılan 62 hanımla 15 erkeğe başarı belgeleri verildi. Daha sonra muhasebecilik kursunu başarıyla tamamlayarak meslek sahibi olan 18 kişi belgelerini aldı, İlgililer hiçbir mesleği olmayan, yetişkin vatandaşların birer meslek sahibi olmalarını sağlamak amacıyla kursların devam edeceğini, yeni meslek kurslarının açılacağını söylediler.

Tüpgaz bayilerine uyarı

Thu, 02 Oct 25 11:07:16 +0300

Çok miktarda tüpgaz depolayan şehir içindeki bayilerin, Belediye Zabıta Müdürlüğüne bildirilmesi istendi. Zabıta Müdürlüğü ilgilileri gerek görüldüğü zamanlarda belirli bayileri her zaman denetlediklerini bildirerek vatandaşların şikayetleri söz konusu olduğunda ihbar edilen yerlerin de denetleneceğini, gerekirse ceza yazılacağına bildirdiler. Bilindiği gibi belediye meclisince daha önce alman kararla, tüpgaz bayilerinin şehir içinde belli bir miktardan fazla tüpgaz bulundurmaları yasaklandı. Bu miktardan fazla tüpgaz bulunduran bayiler, halkın yaşamını tehdit eden bir tehlike yarattıkları için cezaya çarptırılıyorlar. Gazetemize başvuran vatandaşlar ise, belediye ilgililerinin bu bayileri yeterince denetlenmediğini bayilerin depolarını dolu tüpgazlarla doldurduklarını bildirerek, denetimlerin daha sık yapılmasını istiyorlar.

Türkiye, kadın cinayetlerinde cezasızlık cenneti haline geldi

Wed, 01 Oct 25 19:32:44 +0300

Gaziantep Demokratik Kadın Platformu öncülüğünde Balıklı Meydanı’nda buluşan kadınlar, İpek Kurt’un boşanma aşamasında eşi Sait Kurt tarafından öldürülmesine sert şekilde tepki gösterdi, ‘Acılıyız, öfkeliyiz ama öfkemiz acımızdan çok daha büyük’ ifadelerini kullandı Merve Karataş, ‘’Şiddete maruz kalan kadınların yalnızca yüzde 11’i kolluğa başvuruyor, başvuran kadınların çok daha azının şikayeti işleme konuluyor. Etkin yürütülmeyen soruşturma süreçleri, uygulanmayan 6284 kararları, yargının kadın düşmanı kodlarla inşası neticede failler için cezasızlık cenneti yaratıyor’’ dedi. Kadın dayanışması örmek için her gün inatla mücadele etmeye devam edeceğiz Yine basına yansıyan bilgilerden ünlü bir patronun oğlu olan Levent Kara’nın bir başka kadına yönelik ısrarlı takip, tehdit, hürriyetinden yoksun kılma ve nitelikli yaralama suçlarını işlediği iddia edildiğini kaydeden Karataş, ‘’Bizler biliyoruz ki sırtını yozlaşmış politik ilişkilerine dayayarak ve buradan aldığı güçle kadınların haklarını, vücut dokunulmazlığını ihlal edenler eril kodlarla inşa edilmiş ataerkil sömürücü yapılara, sistemin yarattığı cezasızlık düzenine güveniyorlar. Ancak ölüm saçan, kadınları güvensizliğe mahkum eden bu düzeni başınıza yıkmak için ve yarını bugünden daha güçlü kılacak bir kadın dayanışması örmek için her gün inatla mücadele etmeye devam edeceğiz’’ açıklamasında bulundu. Erkek olan kitlelere kadın düşmanlığı aşılanıyor İktidar ve ortaklarının İstanbul Sözleşmesinden çekilme süreciyle birlikte arttırdığı kadın ve LGBTİ+ haklarına yönelik saldırıları gördüklerini ve sözleşmeden çekilme süreciyle benzer şekilde yürütülen hak gaspı süreçlerine tanık olduklarını kaydeden Karataş, ‘’Bir yandan sözde kamu spotlarıyla ve aile bakanlığı eliyle yürütülen çalışmalarda kadına yönelik şiddetle mücadele edildiği imajı yaratılmaya çalışılırken; diğer yandan medeni yasa ile güvence altına alınan haklara saldırılıyor, Anayasa’ya kadınların giyim tercihlerine dair müdahale anlamına gelecek maddelerin eklenmesi gündeme getiriliyor, Diyanet eliyle dinleyicisi neredeyse tamamen erkek olan kitlelere kadın düşmanlığı aşılanıyor’’ değerlendirmesinde bulundu. Karataş, ‘’İktidarın tahayyül ettiği yerli ve milli aile yapısı kadınların en çok da en yakınları tarafından öldürüldüğünü ve şiddete maruz bırakıldığını gizlemeyi amaçlarken bu durumu biraz olsun değiştirmeden ve tam da bunun üstüne yeni bir aile yapısı kuracak faaliyetleri devletin bütün imkanlarını kullanarak yaygınlaştırıyor. Kadına yönelik şiddeti üreten mekanizmalar ataerkil kapitalist sistemin ürettiği toplumsal cinsiyet normlarına dayalı yapıları. Bu zihniyet birey- toplum-devlet üçgeninin eril kodlarla kurgulanmasına neden olmuş ve şiddetin sürekli olarak yeniden üretilmesi sonucunu doğurdu’’ ifadelerine yer verdi. Kadınların kazanımları lütuf değil; emek emek işlenmiş, adım adım elde edilmiş haklar Kadın dayanışmasını büyütmeye devam edeceklerini aktaran Merve Karataş, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Devlet politikaları ve devletin ideolojik aygıtları ile kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın üretilmesi egemen sistemin yapı taşı olsa da tarihin saklanmak istenen yüzünde her baskının direnişi doğurduğunu, yüz yıllardır kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi verdiğini bir kez daha vurguluyoruz. Kadınların kazanımları lütuf değil; emek emek işlenmiş, adım adım elde edilmiş haklardır ve bizler haklarımızı sonuna kadar savunacak; evde, sokakta, işyerlerinde şiddetsiz, emek sömürüsünün olmadığı, yaşam hakkı başta olmak üzere tüm haklarımızın korunduğu güvenli alanlar oluşana kadar Dünyanın her yerinde mücadele hattını örmeye, miras aldığımız kadın dayanışmasını büyütmeye devam edeceğiz.’’ Haber Merkezi

Yoksulluk, fırsat eşitsizliği ve eğitimin piyasalaşması

Wed, 01 Oct 25 19:30:32 +0300

2018’den itibaren çocuk yaşta doğumlara dair veli verileri artık kamuoyuyla paylaşılmıyor… 6 yaşındaki her 10 çocuktan en az 1’i, 17 yaşındaki her 7 çocuktan 1’i eğitim dışında… 220 bin kız çocuğu örgün eğitimin dışında kaldı… “Kaybolan Çocukluğu ve Eğitim Hakkını Yeniden Kazanalım” çalıştayı Veli-der ev sahipliğinde gerçekleşti. Her 7 çocuktan 1’inin eğitim dışında kaldığı yoksulluk, fırsat eşitsizliği ve eğitimin piyasalaşmasının buna sebep olduğu açıklandı. Son 24 yılda 18 yaş altı 590 bin çocuk doğum yaparken bunların 21 bini 15 yaş altında. 10-19 yaş grubunda doğum yapan çocuk sayısı ise 2 milyonu aştı. İmam hatip liseleri, genel ortaöğretimin yüzde 13’ünü oluşturuyor; böylelikle 443 bin çocuk karma eğitim hakkından mahrum kalıyor. Öğrenci Veli Derneği (Veli-der), “Kaybolan Çocukluğu ve Eğitim Hakkını Yeniden Kazanalım” adlı çalıştayın sonuç metnini paylaştı. Toplumsal Araştırmalar, Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) İstanbul Şubesi’nde açıklanan sonuç metninde, günden güne derinleşen ekonomik kriz sebebiyle iki milyona yakın çocuğun okullarını terk ettiği belirtildi. 30-31 Ağustos’ta gerçekleştirilen çalıştayda özellikle eğitimin piyasalaşması, laiklik ve bilimsellikten uzaklaşılması, karma eğitimin fiilen ortadan kaldırılması ve çocuk işçiliğinin teşvik edilerek yaygınlaştırılması gibi problemlerin kaynağı olan alanların incelendiği kaydedildi. Yaz aylarında üç milyon çocuk işçi çalışıyor. Bianet

Vatandaş, açlık ve yoksulluğu iliklerine kadar hissediyor

Wed, 01 Oct 25 19:29:38 +0300

Hayat şartlarının gün geçtikçe zorlaştığı ülkemizde açlık ve yoksulluk artmaya devam ediyor. Türk-İş eylül verilerine göre açlık sınırı 28 bin liraya ulaştı, yoksulluk ise 90 bin lirayı aştı Türk-İş Eylül ayı açlık ve yoksulluk sınırı araştırma sonuçlarını açıkladı. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 27 bin 970 TL’ye, gıda harcaması ile giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı yani yoksulluk sınırı 91 bin 109 TL oldu. Bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyeti 36 bin 305 TL Bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyetinin 36 bin 305 TL olarak hesaplandığı araştırmada mutfak enflasyonu aylık yüzde 3,17, on iki aylık yüzde 41, yıllık ortalama yüzde 40 oldu. Verilere göre asgari ücret hem yoksulluk hem de açlık sınırının çok altında kaldı. Binlerce insanın açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşamını sürdürmeye devam ediyor Gaziantep’te binlerce insanın açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşamını sürdürmeye devam ettiğini dile getiren Türk-İş Gaziantep İl Başkanı Mehmet Akif Sarıca, ‘’Vatandaş, açlık ve yoksulluğu iliklerine kadar hissediyor. Elde edilen gelir ile insan onuru ve değeri ile bağdaşacak asgari bir yaşam sürmesi için gerekli olan harcama tutarı arasında oluşan fark bu ay yine artış gösterdi. Sabit gelirli çalışanın ve emeklinin bütçesinde oluşan bu fark yaşam şartlarını daha da ağırlaştırıyor’’ şeklinde konuştu. Farkın ilerleyen zamanlarda daha da artacağını düşünüyoruz Asgari ücretli bekâr bir çalışanın bütçesinde geçen aya göre bin 323 liralık fark oluştuğunu kaydeden Sarıca, ‘’Verilere göre yılın dokuzuncu ayı itibariyle bir kişinin yaşama maliyeti ile asgari ücret arasındaki fark 14 bin 201 liraya ulaştı. Bu gerçekten azımsanmayacak bir rakam. Dolayısıyla bu farkın ilerleyen zamanlarda daha da artacağını düşünüyoruz’’ açıklamasını yaptı. Önümüzdeki yıl her bir vatandaş açısından daha zorlu geçecek Yaşam koşullarının zorlaştığını hatırlatan Sarıca, ‘’Bugünlerin geleceğini, 22 bin 104 lira ücretin bir ailenin yaşamını sürdürmeye yetmeyeceğini bir yıl önce dile getirmiştik. Gelinen süreçte söylediklerimizde ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha ortaya çıktı. Her şey ateşin pahası olduğu günümüzde sebze ve meyve fiyatları el yakıyor. Bir file 1000 liranın altında dolmuyor, geçen yıllardan bu rakam 500 lira civarındaydı. Yılın bitmesine çok az bir zaman kaldı. Umarım hayat pahalılığı ve yaşam koşulları göz önüne alınarak, 2026 yılı asgari ücret belirlenir. Yoksa önümüzdeki yıl her bir vatandaş açısından daha zorlu geçecek’’ uyarısında bulundu. Haber Merkezi

Türkiye Cumhuriyeti devleti bir patron devleti

Wed, 01 Oct 25 19:28:49 +0300

EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca ve beraberindeki heyet Anadolu Basın Birliği Genel Başkanı Bora Zor, Gaziantep Şube Başkanı Mehmet Ankay ve Yönetim Kurulu Üyelerini ziyaret etti. Ziyarette ülke ve kent meseleleri değerlendirildi Karaca, ‘’Bu kadar konkordato ilanı yapılıyor. Aynı patronlar ne hikmetse birkaç ay sonra abisinin, yengesinin, kardeşinin üzerine aynı fabrikanın aynı üretim araçlarıyla Maraş’a, Urfa’da, Malatya’da, Batman’da işletmeyi kurabiliyor. Dolandırıcılık bu kadar barizken, ‘Sen krizi fırsata çevirdin, hem işçini mağdur ettin hem de seninle iş yapan tüm işletmeleri mağdur ettin, onlarında batmasına yol açtın, bunu yapamazsın’ diyen bir denetime ihtiyaç var, ancak yok. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir patron devleti. Patronların bir devleti var’’ dedi. Mecliste emekçilerinin bir temsilcisi olunması çok görülmemeli Karaca, ‘’Sermaye temsilcileri çok iyi insanlar olabilir, ama iç dünyasında yoksulluğa üzülüyor, çocukların okula aç gidiyor olmasına kederlenebilir. Bir sınıf tavrı olarak yönetimin karar verici organları tutan örgütlü sermaye güçleri. Bu memleket ve şehirde söylediğimiz kesimleri savunan, onlar için politika yapan ve karar mekanizmalarında nasıl karar alınması gerektiğine ilişkin fikir sunan, yasa haline getirmeye çalışan sermaye temsilcileri var. Mecliste emekçilerinin bir temsilcisi olunması çok görülmemeli’’ dedi. Büyük patronların krizi fırsat bilip küçük balıkları yuttuğunu biliyoruz ‘Son 1,5 yıldan beri Organize Sanayi Bölgesi’nde tekstil işverenleri bir isyan içerisinde’ diyen Karaca, ‘’Maliyetlerimiz arttı, yetişemiyoruz diyorlar. Tekstil iş kolunun yaşadığı bu kriz sadece Türkiye’ye ait bir kriz değil, dünyada kriz var. Kapitalizmin yapısal krizlerde topun ağzına konan sektörlerden birisi Antep’inde üretme kalbini oluşturuyor. Büyük patronların gözünün doymazlığının yarattığı, bir döngünün içerisinde daha fazlasını istediği ve krizi fırsat bilip küçük balıkları yuttuğunu biliyoruz’’ şeklinde konuştu. Çok derin bir krizin eşiğindeyiz İşveren ağzıyla konuşup onların zihni ile düşünen yeterince temsilcinin bulunduğunu kaydeden Karaca, ‘’Emek Partisi, Sosyalist bir parti ve kendisini işçilerin, emekçilerin partisi olarak ifade ediyor ve bunun siyasetini yapıyor. Yanlış yapanlara yanlış yaptığını söyleyen bir parti. Sadece bizim memleketimizde değil, dünyanın dört bir yanında özellikle küçük işletmeleri bir cendereye alan, onları yok eden, işçiler ile ailelerini de derinden etkileyen çok derin bir krizin eşiğindeyiz. Bu yaşadığımız sadece başlangıç. Büyük patronların küçükleri yutan bir düzen var. Bunu sürekli ifşa ediyoruz’’ ifadelerini kullandı. Düzen büyük olanı korumak üzerine kurulu Konkordatoların şehrin en önemli gündemlerinden biri olduğunu sözlerine ekleyen Milletvekili Karaca, ‘’Konkordato ilanı, o işletmenin sahibinin hiçbir şeyinin kalmadığı, mal varlığının satışı ile sırayla alacaklarına dağıtılması süreci. İşçilerin alacakları 11’inci sırada. Önce bankalara olan borçlarını ödüyorlar. Sonrasında ticari borçlar geliyor. Herkes alacağını alıyor, hiçbir sıkıntı yaşamıyor, 20 yıl emek vermiş, çalışmış işçi ortada kalıyor. Devlete başvurduğunda, ‘Sıran gelirse alırsın’ cevabını alıyor. İşçiye bunu söyleyen devlet, büyük firma başvurduğunda, ‘’Ben garantörüyüm, o veremezse ben veririm’ diyor. Düzen büyük olanı korumak üzerine kurulu’’ tespitini yaptı. Haber Merkezi

Geceleyen ve konaklayan turist sayısı arttı

Wed, 01 Oct 25 19:28:07 +0300

Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre, Antep, turizm bakımından toparlanmaya başladı. Hem geceleyen hem de konaklayan turist sayısı arttı. Yaşanan durum kentin dinamiklerini harekete sevk etti Kültür turlarının yoğun olarak yapıldığı Antep’te, yeme-içme sektörünün yanı sıra otel ve konaklama sektöründeki pahalılık turizme büyük darbe vurdu. Pahalılık sonrasında kenti bir geçiş güzergahı olarak kullanan turistler Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin’i tercih etmeye başladı. Yaşanan bu durum turizm anlamında kentin dinamiklerini harekete sevk etti. Toplantılar meyvelerini vermeye başladı TÜRSAB GAP BTK, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA), Güneydoğu Anadolu Turistik Otelciler ve İşletmeciler Derneği ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi koordinesinde, kentin turizm açısından yeniden cazibe merkezi haline gelmesi ve pahalılığın masaya yatırıldığı toplantılar yapıldı. Toplantılar meyvelerini vermeye başladı. Yılın ilk 8 ayında 708 bin 361 turist konakladı Geçen yılın ocak ayında 73 bin 487, şubat ayında 79 bin 241, mart ayında 64 bin 889, nisa ayında 94 bin 596, mayıs ayında 105 bin 308, haziran ayında 78 bin 363, temmuz ayında 84 bin 219 ve ağustos ayında 95 bin 720 olmak üzere toplamda 675 bin 823 turistin konakladığı şehirde bu yılın ocak ayında 80 bin 891, şubat ayında 70 bin 909, mart ayında 69 bin 885, nisan ayında 101 bin 434, mayıs ayında 121 bin 127, haziran ayında 82 bin 786, temmuz ayında 89 bin 210 ve ağustos ayında 92 bin 119 olmak üzere toplamda 708 bin 361 turist konakladı. Ocak-ağustos döneminde 1 milyon turist geceledi Konaklayan turist sayısında olduğu gibi geceleyen turist sayısında da bir artış olduğu göze çarpıyor. Verilere göre 2024 yılının ocak-ağustos dönemlerinde 999 bin 408 turistin gecelediği Antep’te 2025 yılının aynı döneminde 1 milyon 9’a turist geceledi. Haber Merkezi

7 şehirden 379 sporcu kortlarda mücadele etti

Wed, 01 Oct 25 16:46:39 +0300

Gaziantep’te bu yıl ilki düzenlenen Beşler Cup Amatör Tenis Turnuvası, büyük bir heyecanla tamamlandı. Toplam 7 şehirden 379 sporcu kortlarda mücadele etti. 372 maçın oynandığı organizasyon, bir hafta boyunca dostluk, centilmenlik ve fair play ruhunun en güzel örneklerine sahne oldu. Açılış Konuşmasında Ulusal Katılım Vurgusu Açılış konuşmasında Beşler Group Yönetim Kurulu Üyesi Züleyha Çakmak, turnuvanın ulaştığı kapsama dikkat çekerek şunları kaydetti: “Yarı final ve final maçlarımız adeta şehirler arası bir müsabaka havasında geçti. Gaziantepli yarışmacılar, Kilis, Kahramanmaraş ve Mersin’den gelen rakipleriyle şampiyonluk için kıyasıya mücadele etti. Bu yıl kupaların beşi ev sahibi şehrimiz Gaziantep’te kalırken, bir kupamız farklı bir şehre gitti. Bu tablo, Beşler Cup’ın artık sadece bölgesel bir etkinlik değil, ulusal çapta bir buluşma noktası haline geldiğinin en güzel göstergesi oldu.” “Herkes İçin Tenis” Anlayışı Beşler Cup, spora erişimi kolaylaştırma ve “Herkes İçin Tenis” anlayışını yaygınlaştırma misyonunu başarıyla yansıttı. Beşler Group’un desteğiyle hayata geçirilen turnuva, şeffaf eşleşme sistemi ve dijital maç takibi ile adil bir rekabet ortamı oluşturdu. Katılımcıların internet sitesi üzerinden turnuva boyunca rakiplerini görebildikleri, maç sonuçlarını anlık olarak takip edebildikleri güçlü bir bilişim altyapısı kuruldu. Katılımcılar, Gaziantep’in yanı sıra Kahramanmaraş, Mersin, Kilis, Şanlıurfa, Adana ve Bingöl gibi şehirlerden gelerek turnuvaya renk kattı. Altı farklı kategoride düzenlenen Beşler Cup’ta, şampiyonlar ve finalistler gösterdikleri mücadele, sportmenlik ve azimleriyle takdir topladı. Beşler Cup 2025 Kategori Sonuçları 18+ Kadın Kategorisi Şampiyon: Feyza Kalyoncu Finalist: Cansu Karaköy 12–18 Yaş Kadın Kategorisi Şampiyon: Nerva Yılboğa Finalist: Yağmur Kızılay Yeni Başlayan Kadın (18+) Kategorisi Şampiyon: Hale Okudan Finalist: Hatice Avcı 18+ Erkek Kategorisi Şampiyon: İhsan Cihan Dai Finalist: Emirhan Türkoğlu 12–18 Yaş Erkek Kategorisi Şampiyon: Samet Çupurbaş Finalist: Halil İbrahim Kılıcı Yeni Başlayan Erkek (18+) Kategorisi Şampiyon: Hamza Türkmen Finalist: Hakan Güner Ödül Töreninde Coşku Dolu Anlar Ödül töreninde sporculara kupa ve hediyeleri takdim edilirken, sahnede büyük bir coşku ve gurur yaşandı. Dereceye giren sporcular ödüllerini Sinan Çakmak, Sabriye Çakmak, Emel Çakmak, Züleyha Çakmak ve Ayşegül Çakmak’ın ellerinden aldı. Törenin sonunda, tüm kategorilerdeki şampiyonlar, Beşler Cup 2025’in hatırası olarak hazırlanan sembolik tenis topunu imzaladı. Bu özel an, turnuvanın “ilk yıl” hatırasını ölümsüzleştiren sembolik bir kapanış oldu. 🎾🖊️ No:5 Patisserie’den Lezzetli Dokunuş Final günü, Beşler Group’un yeni girişimi No:5 Patisserie’den katılımcılara özel ikramlar sunuldu. Açılmak üzere olan No:5 Kafe’nin şefi tarafından hazırlanan bardakta makarna, tüm sporculara ve misafirlere ikram edilerek turnuvanın samimi ve aile sıcaklığındaki atmosferini taçlandırdı. Bu yıl ilk kez düzenlenen Beşler Cup, hem organizasyon kalitesi hem de katılımcı çeşitliliğiyle Gaziantep’te bir ilke imza attı. Beşler Group haber

Nefes kredisinde yeni dönem

Wed, 01 Oct 25 16:44:00 +0300

GTB Başkanı Mehmet Akıncı, KOBİ’lere finansman desteği sağlamak amacıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde hayata geçirilen Nefes Kredisi’nde yeni dönemin başladığını duyurdu. Akıncı, yaptığı açıklamada, TOBB, Kredi Garanti Fonu (KGF) ve bankaların iş birliğiyle oluşturulan Nefes Kredisi’nin, reel sektörün özellikle de KOBİ’lerin en büyük ihtiyacı olan uygun koşullarda finansmana erişim noktasında büyük önem taşıdığını söyledi. Yeni dönem başvurularının 2 Ekim 2025 itibarıyla alınmaya başlanacağını aktaran Akıncı, krediye TOBB’a bağlı oda ve borsa üyesi işletmelerin başvurabileceğini dile getirdi. Bir firmanın azami 1,5 milyon TL kredi kullanabileceğini belirten Akıncı, kredilerin 6 ay anapara ödemesiz, azami 36 ay vadeli olacağını, faiz oranının ise 24 aya kadar yüzde 33, 24 ayın üzerinde yüzde 32 olarak belirlendiğini söyledi. Akıncı, kredi hacminin toplam büyüklüğünün ise 25 milyar TL olacağı bilgisini paylaştı. KOBİ’lerin finansmana erişimde yaşadığı sıkıntılara dikkat çeken Akıncı, “TOBB Nefes Kredisi, işletmelerimizin nakit akışını korumaları, üretim ve istihdamı sürdürülebilir kılmaları açısından oldukça kıymetli bir imkân sunmakta. Çarkların dönmesi, ekonomimizin canlılığını koruması ve KOBİ’lerimizin geleceğe güvenle bakabilmesi için Nefes Kredisi gerçekten bu anlamda büyük bir destek oluşturmakta. Gaziantep gibi üretim ve ihracat odaklı şehirlerde KOBİ’lerin ayakta kalması, sadece yerel değil, ülke ekonomisinin geleceği açısından da hayati önem taşıyor. Her sağlanan finansman, yeni bir üretim, yeni bir istihdam ve yeni bir ihracat anlamına geliyor” dedi. İşletmelerin kredi başvurularını Halkbank, Vakıfbank, Ziraat Bankası, Denizbank, Garanti Bankası, Akbank ve Ziraat Katılım şubelerinden yapabileceklerini hatırlatan Akıncı, “TOBB Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu başta olmak üzere KGF yönetimine ve destek veren tüm banka yöneticilerine teşekkür ediyor, bu kredinin KOBİ’lerimiz için hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.Haber Merkezi

Okulöncesi eğitimde özelleşme arttı, dini kurumlar öne çıktı

Wed, 01 Oct 25 16:42:52 +0300

Eğitim-Sen: MEB'in örgün eğitim istatistikleri kamusal eğitimde yaşanan tasfiye sürecini açıklığıyla yansıtıyor. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) 2024/’25 eğitim öğretim yılsonu örgün eğitim istatistikleri açıklandı. Eğitim-Sen, MEB’in resmi verilerini değerlendiren bir açıklama yayımladı. Sendika ortaya çıkan veriler için “kamusal eğitimin adım adım tasfiye edilerek, özel öğretimin ve dini eğitim veren okulların teşvik edildiğini, eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleştirme uygulamalarının artarak yaygınlaştığını bütün yönleriyle ortaya koymaktadır.” ifadelerini kullandı. Kamusal eğitimin giderek daraltıldığına vurgu yapan açıklama şöyle devam etti: “Okulöncesi eğitimde de benzer bir tablo ortaya çıkmaktadır. Devletin okulöncesi kurumlarının sayısı azalırken özel okul sayısı artmış, özel öğretimin oranı yüzde 41’e çıkmıştır. Daha dikkat çekici olan ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yürüttüğü 4-6 yaş dini eğitim kurumlarıdır. Bir yılda bu kurumların sayısı 5 bin 306’dan 6 bin 459’a yükselmiş, devam eden çocuk sayısı da yüzde 33 artış göstermiştir. Yani laik-bilimsel okulöncesi eğitim yerine dinci gerici kurumlar yaygınlaştırılmakta, çocuklar oyun çağında ideolojik bir yönlendirmeye tabi tutulmaktadır.” İstatistikler ne anlatıyor? MEB’in örgün eğitim istatistiklerine göre Türkiye’de örgün eğitimde (resmi + özel) yaklaşık 16 milyon 906 bin öğrenci bulunuyor. Toplam 74 bin 40 (önceki 75 bin 467) eğitim kurumu/okulu içinde devlete ait kurum/okul sayısı 59 bin 336 (önceki 61 bin 111) iken, özel okulların sayısı 14 bin 700 (önceki 14 bin 352). Devlet okullarında okuyan öğrenci sayısı 15 milyon 336 bin 143 (önceki 15 milyon 849 bin 271) özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 539 bin 579 (önceki 1 milyon 631 bin 192); Açık öğretimde okuyan öğrenci sayısı ise 954 bin 777 (önceki 1 milyon 229 bin 802). Dini eğitim alan çocuk sayısı yüzde 33 arttı Okul öncesi eğitimde toplam öğrenci sayısı 1 milyon 741 bin 314 olarak açıklandı. Okul öncesinde 10 bin 383 (önceki 12 bin 46) devlet okulu; 7 bin 271 (önceki 6 bin 820) özel okul (yüzde 41) faaliyet yürütüyor. Okul öncesi eğitimde devlet okullarının oranı yüzde 59 (önceki yüzde 64) iken, özel öğretimin oranı son yıllarda gözlenen artışla birlikte 41’e (önceki yüzde 36)’ya çıktı. MEB örgün eğitim istatistiklerinde “Toplum Temelli Kurumlar” adıyla yer alan ve içinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 4-6 yaş grubu çocuklara yönelik dini eğitim verdiği kurumların sayısı 6 bin 459 (önceki 5 bin 306) bu kurumlarda eğitim alan çocukların sayısı bir önceki yıla göre yüzde 33 artışla 163 bin 26 (önceki 122 bin 506) olarak açıklandı. bianet

"220 bin kız çocuğu örgün eğitim dışında kaldı"

Wed, 01 Oct 25 16:40:42 +0300

“Kaybolan Çocukluğu ve Eğitim Hakkını Yeniden Kazanalım” çalıştayı Veli-der ev sahipliğinde gerçekleşti. Her 7 çocuktan 1’inin eğitim dışında kaldığı yoksulluk, fırsat eşitsizliği ve eğitimin piyasalaşmasının buna sebep olduğu açıklandı. Öğrenci Veli Derneği (Veli-der), “Kaybolan Çocukluğu ve Eğitim Hakkını Yeniden Kazanalım” adlı çalıştayın sonuç metnini paylaştı. Toplumsal Araştırmalar, Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) İstanbul Şubesi’nde açıklanan sonuç metninde, günden güne derinleşen ekonomik kriz sebebiyle iki milyona yakın çocuğun okullarını terk ettiği belirtildi. 30-31 Ağustos’ta gerçekleştirilen çalıştayda özellikle eğitimin piyasalaşması, laiklik ve bilimsellikten uzaklaşılması, karma eğitimin fiilen ortadan kaldırılması ve çocuk işçiliğinin teşvik edilerek yaygınlaştırılması gibi problemlerin kaynağı olan alanların incelendiği kaydedildi. Yaz aylarında üç milyon çocuk işçi çalışıyor Çocuk yoksulluğu ve işçiliğine dikkat çekilen sonuç metninde şu veriler yer aldı: • UNICEF’in her beş yılda bir yayımladığı Çocuk Refahı Raporu’na göre Türkiye, 36 OECD ülkesi arasında genel değerlendirmede sondan ikinci sırada. • Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan ve ailesinden alınma riski bulunan çocuk sayısı son 7 yılda yüzde 40,33’lük artışla, Ocak-Haziran 2025 döneminde 171 bin 895’e yükseldi. • İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre, Türkiye'de her yıl 60-70 civarında çocuk işçi tarımda, sanayide, inşaatlarda ve sokaklarda çalışırken hayatını kaybediyor. • TÜİK verilerine göre 2024 yılında 15-17 yaş arasında işgücüne katılma oranı yüzde 24,9 olarak gerçekleşti. Buna göre yaklaşık 970 bin çocuk, kayıtlı işçi olarak çalışıyor. Bu verilere Mesleki Eğitim Merkezleri’nde (MESEM) çalışan 504 bin çocuk da eklendiğinde sayı 1,5 milyona ulaşıyor. • Yaz aylarında çocuk işçi sayısı üç milyona ulaşıyor. 300 bin üniveriste öğrencisi okulu terk etti Veli-der’in yayımladığı sonuç metninde eğitimden kopuşun ülke genelinde ulaştığı seviye ayrı bir tehlike olarak ele alındı. Bu başlıkta paylaşılan veriler ise şöyle ortaya kondu: • Meslek liselerindeki devamsızlık oranı 2023’te %46,6 oldu. • İmam hatip liselerinde devamsızlık oranı 2023’te %29,3 oldu. • 6 yaşındaki her 10 çocuktan en az 1’i, 17 yaşındaki her 7 çocuktan 1’i eğitim dışında • Muş, Ağrı ve Gümüşhane’de 15-17 yaş grubundaki her üç çocuktan biri, Mardin’de her dört çocuktan biri, Batman, Urfa, Niğde ve Çankırı’da ise her 5 çocuktan 1’i örgün eğitim dışında • Geçtiğimiz yıl 300 bin üniversite öğrencisinin okulu terk ettiği görülmektedir. "Üç okuldan biri karma eğitim vermiyor" Çalıştayın incelediği bir diğer başlık olan karma eğitimin fiilen tasfiye edilmesi de ülkede yaşanan örneklerle desteklendi. Özellikle kız çocuklarının eğitimden koparılmasının çocuk evliliklerine kapı araladığı kaydedilirken ülkedeki çocuk yaşta doğum verileri de paylaşıldı. Bu başlıkta örnek ve veriler şöyle sıralandı: • Ülke genelinde beş ortaokuldan biri, bazı illerde ise iki veya üç okuldan biri karma eğitim vermemektedir. • İmam hatip liseleri, genel ortaöğretimin yüzde 13’ünü oluşturuyor; böylelikle 443 bin çocuk karma eğitim hakkından mahrum kalıyor. Ortaokullarda ise imam hatip oranı yüzde 20’ye ulaştı. • Birkaç ayda farklı illerde açılan 8 kız ortaokulu örneği, karma eğitimin kaldırılmasının hızlandırıldığını gösteriyor. • Bölgesel olarak bazı illerde imam hatip ortaokulları toplam ortaokulların yarısını veya üçte birini oluşturuyor. • Cinsiyet Eşitliği İzleme Raporu’na göre Türkiye’de 220 bin kız çocuğu örgün eğitimin dışında kaldı. • Muş’ta 16 ve 17 yaşındaki her üç kız çocuğundan biri eğitimin dışında. • Siirt, Bitlis ve Ağrı’da 17 yaşındaki her üç kız çocuğundan biri örgün eğitim dışında. • TÜİK 2023 doğum istatistiklerine göre 15-17 yaş grubunda 6 bin 515 doğum, 15 yaşın altında ise 130 doğum gerçekleşti. • Son 24 yılda 18 yaş altı 590 bin çocuk doğum yaparken bunların 21 bini 15 yaş altında. 10-19 yaş grubunda doğum yapan çocuk sayısı ise 2 milyonu aştı. • 2018’den itibaren çocuk yaşta doğumlara dair veli verileri artık kamuoyuyla paylaşılmıyor. Veli-der’in talep ve önerileri şu şekilde: • “Anayasa’nın ikinci maddesindeki ‘insan haklarına dayalı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir’ tanımı bütünlüklü bir eğitim hakkı talebimizin temelini oluşturur. • Eğitim kamucu, bilimsel, demokratik ve laik bir temelde yeniden yapılandırılmalıdır. • Eğitim herkes için eşit, parasız, nitelikli olmalıdır. • Okul öncesi eğitimin en az 2 yıl zorunlu olması gerekmektedir. 2 yaştan itibaren oyun grupları ile başlatılıp temel eğitimle ortak paralelde devam ettirilmeli ve sürekli, ulaşılabilir, tüm çocukları kapsayacak ve tercihlere mahal bırakmayacak şekilde olmalıdır. • Kamusal eğitim hakkı için bütçeden yeterli kaynak ayrılmalıdır. • Eğitim kamusal haktır, satılamaz. Özel okullar, kurslar, yurtlar; tüm özel öğretim kurumları kamulaştırılmalıdır. • Eğitimin tüm kademe ve türlerinde ‘katkı payı’, ‘harç’, ‘bağış’ adı altında para toplanmasına son verilmelidir. • Okul sayısı artırılmalı; köy okulları yeniden açılmalı, ihtiyacı olan tüm öğrencilere burs sağlanmalıdır. • Tüm okullarda ücretsiz bir öğün beslenme programı hayata geçirilmelidir. • Ortaöğretim düzeyinde çocuk emeği sömürüsünün mekânları haline getirilen mesleki ve teknik eğitim politikalarına son verilmeli; MESEM’ler kapatılmalıdır. MESEM’ler için kamudan aktarılan kaynaklar çocuklara burs, eğitim desteği olarak verilmelidir. • Karma eğitim ilkesini değiştirmeye yönelik uygulamalara son verilmelidir. • Zorunlu 12 yıllık eğitim kesintisiz biçimde uygulanmalıdır. • Zorunlu eğitim evresinde açıköğretime geçişe neden olan esnek uygulamalara son verilmelidir.” Bianet

KOBİ'lerde takipteki alacak yüzde 130 artış gösterdi

Wed, 01 Oct 25 16:39:06 +0300

BDDK verilerine göre son bir yılda KOBİ kredilerinde takipteki alacak artışı yüzde 130'u aştı. Mikro ve küçük işletmelerin finansal baskıları, ekonomik politikalardaki değişimle daha da derinleşti. Son dönemde uygulanan ekonomi politikaları, KOBİ'leri farklı şekillerde etkiledi. Mikro işletmelerde kredi büyümesi, enflasyonun gerisinde kalırken, daha fazla kredi erişimi sağlayan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler, takipteki alacaklarındaki artışlarla mücadele etmek zorunda kaldı. BDDK'nın verilerine göre, son bir yılda KOBİ kredileri yaklaşık %40 oranında arttı. Ancak bu artış, işletme türlerine göre büyük farklılıklar gösterdi. Mikro işletmelerin kredileri %27,6 artarken, küçük işletmelerin kredileri %58,1 oranında büyüdü. Orta büyüklükteki işletmelerin kredilerindeki artış ise %58,1 olarak kaydedildi. Ancak bu işletmeler, takipteki alacakların neredeyse %45'ini üstlendi. Toplam KOBİ kredilerinin 5.4 trilyon liraya ulaşırken, mikro işletmelerin kredi hacmi 1.44 trilyon liraya, küçük işletmelerin kredi hacmi ise 1.48 trilyon liraya çıktı. Orta büyüklükteki işletmelerin kredi hacmi ise 2.48 trilyon liraya yükseldi. Ancak mikro işletmelerde, kredi kullanan müşteri sayısı yalnızca %2,5 artarak 3.87 milyondan 3.97 milyona çıktı. Küçük işletmelerde kredi kullananlar %22,88 artarken, orta büyüklükteki işletmelerde bu oran %39,81 oldu. Takipteki alacaklar da dikkat çekici bir şekilde arttı. KOBİ kredilerinde takipteki alacak miktarı geçen yıl %130,5 oranında artış gösterdi. TL cinsinden kredilerde takipteki alacak artışı %131,9, yabancı para cinsinden kredilerde ise %79,93 oldu. Mikro işletmelerde takipteki alacak miktarı %99,4 artarak iki katına çıkarken, küçük işletmelerde de takipteki alacak artışı %102,3'e ulaştı. Orta büyüklükteki işletmelerde ise takipteki alacak artışı %182,7 oldu. EN HIZLI ARTIŞ ORTA BÜYÜKLÜKTEKİ İŞLETMELERDE Ağustos 2025 itibariyle, KOBİ kredilerinde takipteki alacak oranı %2,93'e yükseldi. Mikro işletmelerde bu oran %2,97, küçük işletmelerde ise %3,06 oldu. Orta büyüklükteki işletmelerde ise takipteki alacak oranı %2,84 olarak belirlendi. Orta büyüklükteki işletmelerde takipteki alacak miktarındaki artış, dikkat çekici bir hızla gerçekleşti. Yıl bazında takipteki alacak oranı 1.25 puan arttı. Ayrıca, KOBİ’lerde takibe düşen müşteri sayısı da %11,4 artarken, mikro işletmelerde bu oran %10,2, küçük işletmelerde %12,9, orta büyüklükteki işletmelerde ise %18,15 olarak kaydedildi. MİKRO VE KÜÇÜK İŞLETMELERİN PAYI AZALDI Son bir yılda takipteki alacakların dağılımında dikkat çekici değişiklikler yaşandı. Ağustos 2024'te takipteki alacakların %31,1'i mikro işletmelere, %32,7'si küçük işletmelere ve %36,2'si orta büyüklükteki işletmelere aitken, Ağustos 2025'te bu oranlar sırasıyla %26,88, %28,71 ve %44,4'e yükseldi. Yani, son bir yılda mikro ve küçük işletmelerin toplam takipteki alacaklar içindeki payları azalırken, orta büyüklükteki işletmelerin payı hızlı bir şekilde arttı. cumhuriyet

CHP, TİP, EMEP açılışa katılmayacak

Wed, 01 Oct 25 12:08:31 +0300

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) yeni yasama yılına bugün başlıyor. CHP, TİP ve EMEP açılışa katılmayacak. Kürt meselesinin çözümü için yapılması beklenen yasal düzenlemeler ve 'suça sürüklenen çocuklar' ile ilgili düzenleme yeni yasama döneminin en önemli gündemi olacak. Kürt meselesinin çözümü için başlatılan süreçte yapılması beklenen yasal düzenlemeler yeni yasama döneminin önemli gündem maddeleri olacak. Ahmet Minguzzi cinayeti ile gündeme gelen 'suça sürüklenen çocuklar' ile ilgili de yeni düzenleme öngörülüyor. Meclis’teki ilk tören saat 13.00'te Atatürk Anıtı'nda düzenlenecek. Ardından saat 14.00'te Numan Kurtulmuş başkanlığında TBMM Genel Kurulu toplanacak. Kurtulmuş, birleşimi açacak ve sunuş konuşması gerçekleştirecek. Genel Kurul'daki birleşim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasıyla devam edecek. Yeni yasama yılı dolayısıyla akşam Meclis Başkanı Kurtulmuş bir resepsiyon düzenleyecek. CHP, TİP ve EMEP Meclis açılışına katılamayacaklarını açıkladı. Geçen yılki açılış oturumunda Erdoğan'ı ayakta karşılama kararı alan CHP, belediye başkanlarının tutuklamasını protesto için Genel Kurul'a katılmayacak. CHP Sözcüsü Deniz Yücel, "Böyle bir siyasi ortamda biz Cumhurbaşkanı’nı ne oturarak ne de ayakta karşılamayız. Zira bizim nezdimizde meşruiyetini yitirmiştir" dedi. Türkiye İşçi Partisi (TİP) de Meclis açılışına katılmayacağını, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ı ziyaret edeceğini duyurdu. Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan da "Geçen yasama yılının açılışında olduğu gibi partimiz, bu yıl da Meclis’in 4. Yasama Yılı açılış törenine Saray rejimini protesto etmek için katılmayacaktır" dedi. bianet

Tekstilde büyük kayıp yaşanıyor

Wed, 01 Oct 25 12:07:48 +0300

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI), eylülde 46,7'e geriledi. İSO Türkiye İmalat PMI anketinin Eylül 2025 dönemi sonuçları açıklandı. Eşik değer olan 50'nin üzerinde ölçülen tüm rakamların sektörde iyileşmeye işaret ettiği anket sonuçlarına göre, ağustosta 47,3 olan manşet PMI eylülde 46,7'ye gerileyerek imalat sektörünün yavaşlamaya devam ettiğini gösterdi. Böylece faaliyet koşullarındaki bozulma eğilimi 1,5 yıla ulaştı. Anket katılımcılarının geri dönüşleri, firmalar açısından zorlayıcı talep koşullarının sürdüğüne işaret ederken bu durum, yeni siparişler ile ihracatın daha da yavaşlamasına yol açarak imalat sanayisinin üretiminde belirgin düşüşle sonuçlandı. Yeni siparişlerdeki zayıflama, imalatçıların birikmiş iş yüklerini azaltabilmelerine olanak tanıdı ve bu azalış yaklaşık bir yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Firmalar satılamayan nihai ürünlerini stoklarına ekledi ve böylece üretim sonrası stoklar son üç ayın ilk artışını kaydetti. İş yüklerindeki hafiflemeye bağlı olarak firmalar eylülde yeni personel alımı konusunda isteksiz davrandı. Bunun yanı sıra üretimde kullanılmak üzere yeni girdi alımı yapmak yerine mevcut stokların değerlendirildiği gözlendi. Sonuç olarak, istihdam, girdi alımları ve üretim öncesi stoklar eylülde belirgin düştü. Liradaki zayıflık, eylülde de girdi maliyetlerinin yükselmesinde etkili oldu. Enflasyon son 3 ayın en keskin hızına ulaştı ve seri ortalamasının altında kalmasına rağmen yüksek düzeyde gerçekleşti. Bu durum nihai ürünler için de geçerli oldu ve satış fiyatlarında nisandan bu yana en hızlı artış gerçekleşti. Rapora göre, gıda ürünleri dışındaki tüm faaliyet alanlarında firmalar yeni sipariş almakta zorlandı. Bu nedenle sektörlerin büyük bölümü üretim ve istihdam hacmini azalttı. Genel olarak durgun seyreden talep ortamına rağmen satış fiyatları yalnızca tekstil ürünlerinde düştü. Bu durum, sektörlerin çoğunluğunda girdi maliyetleri enflasyonunun ivme kazanmasından kaynaklandı. Geçen ay anket kapsamında izlenen 10 sektörün sadece ikisi (gıda ürünleri ile ağaç ve kağıt ürünleri) üretim hacmini artırdı. En sert üretim düşüşü tekstil ürünlerinde gerçekleşti. Gıda ürünlerinde yeni siparişler keskin arttı ve bu artış önceki döneme göre ivme kazanarak son 19 ayın en yüksek oranında gerçekleşti. Buna bağlı olarak sektörün üretimi de toparlandı. Öte yandan, yeni siparişlerde iyileşme eğilimi yalnızca gıda imalatçılarıyla sınırlı kaldı. Üretimde olduğu gibi, yeni siparişlerde de en sert yavaşlama tekstilde görüldü. Benzer bir tablo yeni ihracat siparişlerinde de gözlendi ancak bu alanda iyileşme sağlayan tek sektör makine ve metal ürünleri oldu. Genel olarak müşteri talebi ve üretim gereksinimlerindeki zayıflık, üçüncü çeyrek sonunda çoğu sektörün istihdam azaltmasına neden oldu. Çalışan sayısı yalnızca "gıda ürünleri" ile "elektrikli ve elektronik ürünlerde" artarken yükseliş oldukça ılımlı düzeyde gerçekleşti. İstihdamda da en belirgin düşüş tekstil sektöründe gerçekleşti. Gıda sektöründeki olumlu seyir, satın alma faaliyetlerine ve girdi stoklarına da yansıdı. Ancak her iki kalemde de artış kaydeden tek sektör gıda ürünleri oldu. Anket kapsamında takip edilen 10 sektörün 8'inde girdi maliyetleri enflasyonu bir önceki aya göre yükseldi. En yüksek oran, enflasyonun son 11 ayın en keskin düzeyine ulaştığı gıda ürünlerinde ölçüldü. En yavaş artış ise ağustosa göre hafif hızlanmaya rağmen ağaç ve kağıt ürünlerinde kaydedildi. Eylülde satış fiyatlarında da en hızlı yükseliş gıda ürünlerinde gerçekleşti ve sektörde enflasyon Nisan 2024'ten bu yana en yüksek düzeye çıktı. Tekstil sektörü, talebi canlandırmak amacıyla nihai ürün fiyatlarında üst üste 7'nci kez aylık bazda indirime gitti. Böylece satış fiyatlarını düşüren tek sektör tekstil ürünleri oldu. Cumhuriyet

TOKİ Antep’te ev ve işyeri satacak

Wed, 01 Oct 25 12:07:06 +0300

TOKİ, aralarında Gaziantep’in de bulunduğu 48 ilde toplam 509 taşınmazı açık artırma yöntemiyle satışa çıkaracak. 15-16 Ekim’de yapılacak ihalelerde konutlar için yüzde 25 peşinat ve 72 ay vade, iş yerleri için ise yüzde 30 peşinat ve 60 ay vade imkânı sunulacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), mülkiyetinde bulunan 509 taşınmazı satışa çıkarıyor. Açık artırma yöntemiyle gerçekleştirilecek satışlarda, 48 ildeki konut ve iş yerleri yeni sahiplerini bulacak. İhaleler 15-16 Ekim’de yapılacak TOKİ’den alınan bilgilere göre, konutların satışı 15 Ekim Çarşamba, iş yerlerinin satışı ise 16 Ekim Perşembe günü saat 10.30’da yapılacak. İhaleler, Ankara Bilkent Otel ve Konferans Merkezi ile TOKİ İstanbul Hizmet Binası’nda gerçekleştirilecek. Katılım, fiziki olarak salonlarda veya internet üzerinden çevrim içi yapılabilecek. Konut ve iş yerlerinde ödeme kolaylığı Açık artırmada taşınmazların satışı, ihale üzerinde kalan isteklinin talebine göre peşin ya da vadeli olacak. Konutlar için: Yüzde 25 peşinat, 72 ay vade İş yerleri için: Yüzde 30 peşinat, 60 ay vade ödeme imkânı tanınacak. Satış yapılacak iller Satışa sunulacak taşınmazların bulunduğu iller arasında İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Kocaeli, Muğla, Gaziantep, Diyarbakır, Erzurum, Trabzon, Konya ve daha birçok şehir bulunuyor. Toplamda 48 ilde 509 ev ve iş yeri ihale yoluyla alıcı bulacak. Çevrim içi katılım imkânı TOKİ, açık artırmalara sadece fiziki katılım değil, internet üzerinden çevrim içi katılım olanağı da sağlayacak. Böylece farklı şehirlerdeki yatırımcılar da kolaylıkla ihaleye dahil olabilecek.sputnik

Seçmenin birinci tercihi CHP

Wed, 01 Oct 25 12:06:19 +0300

AREA Araştırma'nın 24-30 Eylül arasında gerçekleştirilen son anketinin sonuçları yayımlandı. Kararsızlar dağıtıldığında CHP yüzde 32,3 oranla birinci parti olarak çıkarken AKP ikinci, DEM Parti üçüncü oldu. Ankette yer alan "MHP nasıl siyaset yapmalı" sorusuna çoğunluk "ittifaksız" yanıtı verdi. AREA Araştırma'nın 24-30 Eylül arasında 26 ilde gerçekleştirdiği anket sonuçlarına göre, "bugün milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz" sorusunu yanıtlayan seçmenlerin çoğunluğu tercihini CHP olarak belirledi. AKP ikinci, DEM üçüncü, MHP dördüncü parti olarak belirledi. Kararsızların yüzde 21 ile en büyük üçüncü seçmen grubu olarak belirdiği ankette, kararsızların oy oranlarına göre diğer partiler arasında bölüştürüldüğü değerlendirmede tablo şöyle gerçekleşti: Seçmen MHP'nin Cumhur İttifakı'ndan uzaklaşmasını istiyor Ankete katılanların yüzde 41'i "Sizce MHP nasıl siyaset yapmalıdır?" sorusuna "ittifaksız siyaset" yanıtını verdi. Yüzde 7'si CHP ile ittifak kurmasını önerirken yüzde 35'i Cumhur İttifakı ile devamdan yana görüş belirtti. Bianet

Net dış borç 300 milyar doların eşiğinde!

Wed, 01 Oct 25 12:05:34 +0300

Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye'nin brüt dış borç stokunun 30 Haziran itibarıyla 547,7 milyar dolar, net dış borç stokunun da 295 milyar dolar olduğunu bildirdi. Bakanlık, 30 Haziran itibarıyla brüt ve net dış borç, Hazine garantili dış borç ve kamu net borç ile Avrupa Birliği (AB) tanımlı genel yönetim borç stoku verilerini açıkladı. Buna göre, Türkiye'nin brüt dış borç stoku 547,7 milyar dolar olarak gerçekleşirken stokun milli gelire oranı yüzde 37,2 oldu. Aynı tarihte net dış borç stoku 295 milyar dolar olarak kayıtlara geçti. Stokun milli gelire oranı yüzde 20 seviyesinde tespit edildi. Hazine garantili dış borç stoku da 15,2 milyar dolar olarak hesaplandı. Kamu net borç stoku, bu dönemde 8 trilyon 932 milyar lira olarak kaydedildi. Stokun milli gelire oranı yüzde 17 olarak belirlendi. AB tanımlı genel yönetim borç stoku 12 trilyon 647 milyar lira, bu rakamın milli gelire oranı yüzde 24,1 oldu. T24

Altın 5 bin 181 lira seviyesine ulaştı

Wed, 01 Oct 25 12:04:48 +0300

ABD'de hükümetin kapanmasının ardından yatırımcılar güvenli limanlara yöneldi. Altın fiyatları çarşamba günü yeni rekor seviyelere ulaştı. Spot altın yüzde 0,4 yükselişle ons başına 3 bin 872,87 dolar seviyesine çıktı. ABD altın vadeli işlemleri ise yüzde 0,7 artarak 3 bin 901,40 dolara yükseldi. Gram altın ne kadar? Ons altın tarafında yaşanan gelişmelerin ardından gram altında da yükseliş yaşandı. Salı günü sert düşen gram altın fiyatları 5 bin 181 lira seviyesine ulaşarak yeni bir rekor daha kırdı. Gram altın şu sıralar 5 bin 161 lira seviyesinde seyrediyor. Dolar endeksi bir haftanın en düşük seviyelerine yakın seyrederken, bu durum dolar bazlı altını yabancı yatırımcılar için daha cazip hale getirdi. İstihdam verileri Fed indirimi beklentilerini artırdı JOLTS raporu, ağustosta iş ilanlarında sınırlı artışa rağmen işe alımlarda düşüş olduğunu göstererek işgücü piyasasının yavaşladığına işaret etti. Bu tablo, Fed'in faiz indirimi beklentilerini güçlendirdi. Piyasalarda bu ay 25 baz puanlık indirim için yüzde 97, aralık ayında ise yüzde 76 olasılık fiyatlandı.t24

Hükümet politikalarıyla eşitsizliği derinleştirmeye devam ediyor

Tue, 30 Sep 25 19:15:43 +0300

’Kadınlar bakım yükü nedeniyle işgücüne katılımda ciddi zorluklar yaşıyor. Temmuz itibarıyla Türkiye’de erkeklerin işgücüne katılım oranı yüzde 70,6 iken kadınlarda bu oran yalnızca 36,4 düzeyinde kalıyor” Kadınların her geçen gün iş bulma ümidini kaybettiğini ifade eden DİSK Gaziantep Şube Başkanı Ali Güdücü, ‘’Toplumsal cinsiyet eşitsizliği hayatın her alanında hüküm sürerken hükümet ise politikalarıyla eşitsizliği derinleştirmeye devam ediyor. Hükümet, bir kez daha 2026-2028 Orta Vadeli Program’da (OVP) kadınları esnek ve güvencesiz işlere mahkûm etmeyi hedefliyor’’ şeklinde konuştu. Kadınlar bakım yükü nedeniyle işgücüne katılımda ciddi zorluklar yaşıyor Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çalışma yaşamında yalnız ücretlerde değil, işgücüne katılımda, istihdamda ve işsizlikte de kendisini gösterdiğine dikkat çeken Güdücü, ‘’Kadınlar bakım yükü nedeniyle işgücüne katılımda ciddi zorluklar yaşıyor. Temmuz itibarıyla Türkiye’de erkeklerin işgücüne katılım oranı yüzde 70,6 iken kadınlarda bu oran yalnızca 36,4 düzeyinde kalıyor. İşgücündeki kadınların önemli bir bölümü ise işsizlikle mücadele ediyor. Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik yüzde 40’a ulaşmış durumda iken erkeklerde geniş tanımlı işsizlik oranı yaklaşık yüzde 24’’ hatırlatmasını yaptı. Tahmini 2 milyon kadın asgari ücrete dahi erişemiyor Kadınların sendikalara erişimin çok zor olduğunu belirten Güdücü, Çalışma Bakanlığı’nın verilerine göre sendika üyelerinin yalnızca yüzde 24,7’si kadınlar oluştuğunun altını çizdi. ‘’İstihdam edilen kadınlar işyerinde şiddet ve tacize maruz bırakılıyor, erkeklerden daha düşük ücretlere mahkûm ediliyor. Milyonlarca kadın asgari ücretin bile altında ücretle çalışıyor. Türkiye’de asgari ücret kapsamı yüzde 48,9 iken kadınlarda bu oran yüzde 58,4’e kadar çıkıyor. Yaklaşık tahmini 2 milyon kadın ise asgari ücrete dahi erişemiyor’’ tespitini yaptı. Ücret eşitsizliğinin temel sebebi toplumsal cinsiyet kalıp yargıları ve ayrımcılıklar Başkan Güdücü, ‘’Kadınların işgücüne katılım oranlarının düşüklüğü, kadınların erkeklere kıyasla daha düşük ücretler almaları, kadınların daha güvencesiz ve kayıt dışı işlerde yoğunlaşması, cam tavan ve işyerindeki ayrımcı ve yıldırıcı uygulamalar eşit ücret gününde önemle vurgulanması gereken istihdamdaki toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri. Cinsiyet temelli ücret eşitsizliğinin en önemli sebepleri kadınların işlerinin değersizleştirilmesi ve kadınlara yüklenen bakım sorumlulukları. Bu sebeple ücret eşitsizliğinin temel sebebi toplumsal cinsiyet kalıp yargıları ve ayrımcılıklar’’ ifadelerini kullandı. Anayasa ve sözleşmeler temel ayrımcılığın önlenmesini esas alan hükümler içeriyor ‘Gerek Anayasa ve ilgili ulusal mevzuat, gerekse ILO sözleşmeleri, cinsiyet temelli ayrımcılığın önlenmesini esas alan hükümler içeriyor’ diyen DİSK Gaziantep Şube Başkanı Ali Güdücü, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: ‘’Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı, kadın ve erkek arasında ücret, terfi, istihdam gibi alanlarda farklı muamelenin yapılmasını yasaklıyor. Bu çerçevede, kadın çalışanların yalnızca cinsiyetlerine dayalı olarak farklı ücret uygulamalarına tabi tutulmaları, ulusal ve uluslararası hukuka açıkça aykırı.’’ Haber Merkezi

Antep’te, karşılıksız çekte son yılların rekoru kırıldı

Tue, 30 Sep 25 19:14:45 +0300

8 ayda 5 bin 309 çek karşılıksız çıktı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin lokomotif illeri arasında yer alan Antep’te, karşılıksız çekte son yılların rekoru kırıldı. 2024 yılının ilk 8 ayında 3 bin 898 çekin karşılıksız çıktığı şehirde, 2025 yılının ilk 8 ayında ise 5 bin 309 çek karşılıksız çıktı. Karşılıksız çek sayısındaki artış, işletmelerin yaşadığı ekonomik krizi bir kez da gözler önüne serdi. Protesto edilen senette olduğu gibi karşılıksız çek sayısında ki yaşanan yükseliş ürkütüyor Ekonomik krizin etkisinin gün geçtikçe arttığı ülkemizde işletmelerin yaşadığı mali sıkıntılar istatistiklere yansımaya devam ediyor. Türkiye’nin en büyük metropol şehirlerinden biri olan Antep’teki işletmeler, zor günler geçirmeye devam ediyor. Birçok işletmenin dükkanına kilit vurduğu bir dönemde tüm sektörler bir çıkış yolu arıyor. Protesto edilen senette olduğu gibi karşılıksız çek sayısında ki yaşanan yükseliş ürkütüyor. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi karşılıksız çek istatistiklerine göre geçen yılın ayında 519, şubat ayında 402, mart ayında 414, nisan ayında 679, mayıs ayında 539, haziran ayında 306, temmuz ayında 681 ve ağustos ayında ise 358 olmak üzere toplamda 3 bin 898 çekin karşılıksız çıktığı şehirde bu yılın ocak ayında 501, şubat ayında 555, mart ayında 503, nisan ayında 682, mayıs ayında 448, haziran ayında 808, temmuz ayında bin 608 ve ağustos ayında olmak üzere toplamda 5 bin 309 çek karşılıksız çıktı. Karşılıksız çekte Türkiye’de ilk 10’da yer alan Antep, bölgede ilk sırada 5 bin 309 karşılık çek ile Türkiye’de ilk 10’da yer alan Antep, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde de birinci sırada bulunuyor. İkinci sırada 3 bin 830 ile Diyarbakır, üçüncü sırada 2 bin 691 ile Şanlıurfa, dördüncü sırada bin 280 ile Mardin, beşinci sırada bin 271 ile Batman, altıncı sırada 622 ile Adıyaman, yedinci sırada 516 ile Şırnak, sekizinci sırada 602 ile Siirt ve dokuzuncu sırada ise 48 ile Kilis var. Haber Merkezi

Antep, bölgesel teşvik kapsamına alınmalı

Tue, 30 Sep 25 19:13:32 +0300

Kentimizin bölgesel teşvik kapsamında alınması çağrısını yineleyen Gaziantep Tuhafiyeciler ve Manifaturacılar Odası Başkanı Ali Kömürcü, ‘’Antep’te gerek triko, gerek penye gerekse de konfeksiyon bölgesel teşvik kapsamında alınması lazım. Yani sigorta primlerinin yanı sıra stopaj, elektrik ve verginin düşürülmesi gerekiyor’’ dedi. Konfeksiyonun ülkemize çok faydası var Tekstilin çeşitli dallara ayrıldığını söyleyen Kömürcü, ‘’Yurt dışına çıkan iş kolları mevcut ama bizim ülkemizde var olan üretim dallarını korumamız lazım. Tekstilin kollarından biri olan konfeksiyon ciddi anlamda istihdam sağlıyor. Çünkü her makine bir çalışan demek. Dolayısıyla konfeksiyonun ülkemize çok faydası var’’ ifadelerini kullandı. Umarım bir an önce prim gün sayısı düşürülür Her şeyin bir standarda bağlanması gerektiğini vurgulayan Kömürcü, ‘’Emekli maaşlarından memur maaşlarına, malulen emeklilikten birçok konuda bir defaya mahsus düzenleme veya değişiklik yapılmalı. Bu gibi konularla her zaman oynanmamalı. 1999 yılının Ekim ayından önce işe giren bir esnaf eski kanuna tabi olurken, bu yılın Ekim ayından sonra işe girenler yeni emeklilik sistemine dahil oluyor. Bakan Vedat Işıkhan’ın açıklaması bizleri umutlandırdı, umarım bir an önce prim gün sayısı düşürülür’’ şeklinde konuştu. Kayıt dışı tüm sektörlerin ortak sorunu Kayıt dışının tüm sektörlerin ortak sorunu olduğunu kaydeden Kömürcü, ‘’Eşit koşullarda yarışmak için tüm esnafın aynı yükümlülükleri yerine getirmesi gerekiyor. Ancak Ticaret Odası ve esnaf odasına kayıtlı üyeler, ayrı ayrı fiyat belirliyorlar. Bu da topluma zarar veriyor. Birisi bir ürünü 2 liraya satarken diğeri 3 liraya satıyor. Ticaret Odası ve esnaf odası fiyat konusunda ortak hareket etmeli’’ değerlendirmesinde bulundu. Kredi faiz oranları düşerse piyasa biraz daha canlanacak ve hareketlenecek Kredi faiz oranlarının çok yüksek olduğunu dile getiren Başkan Kömürcü, ‘’Kredi faiz oranları hem sanayicinin hem de esnafın gücünü aşıyor. Şu anda küçük esnaf kredi alma konusunda sıkıntılar yaşıyor. Merkez Bankası faizi düşürüyor, ama biraz daha düşürülmesi gerekiyor. Bu şekilde piyasa biraz daha canlanacak ve hareketlenecek’’ açıklamasını yaptı. Küçük esnafın basit usulle çalışmaya devam etmesi lazım Küçük esnafın basit usulle çalışmaya devam etmesi gerektiğini kaydeden Kömürcü, ‘’Küçük esnafın korunması lazım. Bir ayakkabı tamircisi, tek koltuk ile çalışan berber veya küçük elektrikçi esnafı defter tutamaz. Bu şekilde çalışanlar basit usulle çalışmaya devam etmeli’’ önerisinde bulundu. Haber Merkezi

Destek olunmazsa yaprak dökümleri devam edecek

Tue, 30 Sep 25 19:12:19 +0300

Bir zamanlar tüm öğrencilerin uğrak noktaları arasında yer alan Bey Mahallesi’ndeki kitap ve sahaflar sokağında in-cin top oynuyor. Sokak 25 olan esnaf sayısı, maliyetlerin artması, öğrencilere ücretsiz kitap dağıtılması ve internet dolayısıyla 8’e düştü. Sektöre destek çıkılması çağrısını yineleyen Kahraman Kitapevi Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Kahraman, ‘’Zaman içerisinde birçok sahaf ve ikinci el kitap satanların kepenk kapattı. O nedenle esnafın elinden tutsunlar, yoksa yaprak dökümleri devam edecek’’ dedi. Sezondan umduğumuzu bulamadık 2025-2026 eğitim öğretim dönemi sezonundan umduklarını bulamadıklarını söyleyen Kahraman, ‘’Kırtasiye ve kitap alışverişi bir iki gün sürerken, sezon bir hafta içerisinde saman alevi gibi yandı, söndü. Geçmiş yıllarda öğrenciler, kitap ihtiyacını sahaflardan veya ikinci el kitapçılardan karşılardı. Şimdi okullarda öğretmen ve yöneticiler, büyük yayıneviyle anlaşıyor, bundan dolayı set kitap satımı oluyor. Dolayısıyla öğrenci kitap ihtiyacını bu şekilde karşılıyor. Bu da bizi olumsuz olarak etkiliyor’’ ifadelerini kullandı. İkinci el ve sahaflara olan talep azaldı ‘Pandemi öncesinde müşterilere, çıkında rahat bir nefes alalım derken, şimdi utanmasak yoldan öğrenci çevirecek duruma geldik’ diyen Kahraman, ‘’Her sene müfredat değiştiğinden öğrenciler eski kitapları almanın bir mantığının olmadığını ve içerisinde istediği konular olmadığından buralara gelmiyor. Bunun yanı sıra teknoloji gelişiyor. Bir kitap çıktığında soruların çözümünü video halinde internet üzerinden yayılıyor. Bu da ikinci el kitap ve sahaflara olan talebi azaltıyor’’ şeklinde konuştu. Birçok sahaf ve ikinci el kitap satanlar kepenk kapattı Kahraman, ‘’Gaziantep Valiliği, Sosyal Yardımlaşma Vakıfları aracılığıyla maddi durumu olmayan ailelere kırtasiye ihtiyaçları için yardım kartı dağıttı. Bu kampanya yaramıza merhem oldu lakin uzun vadede sorunlarını çözmedi. Eyüpoğlu Camisinden yukarıya doğru gittiğiniz tüm sokak kitapçı idi ama pandemi sonrasında bu tersine döndü, zaman içerisinde birçok sahaf ve ikinci el kitap satanlar kepenk kapattı’’ açıklamasını yaptı. Sektörümüzün yeniden canlanması için desteğe ihtiyaç var İnternet satışlarına değinen Kahraman, ‘’KPSS hazırlanan öğrenciler, kitap fiyatlarının internette daha uygun olduğunu dile getiriyorlar. Çünkü internette satış yapan kişi kampanyalı aldığından eşit şartlarda rekabet etmemiz biraz zor. Pandemi dönemin KOSGEB tarafından sektöre destek verildi. Sektörümüzün yeniden canlanması ve ayakta kalması için 300 ile 500 bin lira arasında hibe ve uzun vadeli faizsiz kredi verilebilir. Yoksa ağaçta yaprak gibi esnaf da dökülmeye devam edecek’’ uyarısında bulundu. Haber Merkezi