ANASAYFA arrow right Güncel

İnanç duygusu, yoksul kesimler üzerinden istismar ediliyor

İnanç duygusu, yoksul kesimler  üzerinden istismar ediliyor
YAYINLAMA: 17 Aralık 2025 / 18.31
GÜNCELLEME: 17 Aralık 2025 / 18.31

 ‘Çocukların tarikatlara teslim edildiği bir ülkede ne özgür birey yetişir ne de demokratik bir gelecek kurulabilir’ diyen Siyaset Bilimi Uzmanı Abdullah Yeniekinci, ‘’Halkın inanç duygusu, özellikle yoksul kesimler üzerinden sistemli biçimde istismar ediliyor. Sosyal devletin geri çekildiği alanlarda, dini vakıf ve yapılar yardım dağıtımıyla görünür olurken; bu yardımlar yurttaşlık hakkı değil, sadaka ilişkisi üzerinden sunuluyor. Böylece yurttaş, hak talep eden bir özne olmaktan çıkarılıp minnet duyan bir bağımlıya dönüştürülüyor. Siyasal İslamcılık, yoksulluğu azaltmak yerine onu yönetilebilir kılmayı tercih ediyor’’ dedi.
Eğitim cemaatlere devredildiğinde ortaya çıkan şey “maneviyat” değil, itaat toplumu
Eğitimin, devletin en asli görevi olduğunu ve bu görevin cemaatlere devredildiğinde ortaya çıkan şey “maneviyat” değil, itaat toplumu olduğunu kaydeden Yeniekinci, ‘’Bugün susulan her dosya, yarın daha ağır bir rejim krizinin habercisi. Türkiye’de bugün dindarlık ile siyasal İslamcılık arasındaki ayrım, toplumun en derin kırılma hatlarından biri hâline geldi. İnanç, ahlak ve vicdan temelinde yaşanan bireysel dindarlık; siyasal İslamcı pratiklerin gölgesinde aşınmakta, din, iktidar ve çıkar ilişkilerinin aracı hâline getiriliyor. Bu durum yalnızca siyaseti değil, toplumun inançla kurduğu ilişkiyi de tahrip ediliyor’’ açıklamasını yaptı.
Rejim güvenliği ve çocuk hakları açısından ciddi bir tehdit alanı oluşturan bir boyuta ulaştı
Türkiye’de tarikat ve cemaat yapılanmalarının, uzun süredir inanç özgürlüğü söylemi arkasına gizlenen, ancak fiiliyatta rejim güvenliği ve çocuk hakları açısından ciddi bir tehdit alanı oluşturan bir boyuta ulaştığını sözlerine ekleyen Yeniekinci, ‘’Devletin laik, bilimsel ve kamusal eğitim yükümlülüğü aşındıkça; boşalan alanlar, denetimsiz dini yapılar tarafından doldurulmakta, bu yapılar yalnızca yetişkinleri değil çocukları da ideolojik ve psikolojik bir kuşatma altına alıyor. Bugün gelinen noktada sorun, bireysel inanç pratiğini çoktan aşmış; paralel bir toplumsal düzen inşa etme iddiasına dönüşmüş’’ ifadelerine yer verdi.
Sistemde çocuk, birey değil; itaatkâr bir özne, hatta geleceğin “kadrosu” olarak görülüyor
Yeniekinci, ‘’Tarikatlar, yurtlar, kurslar ve “manevi eğitim” adı altındaki kapalı yapılar üzerinden çocukları ailelerinden, akıldan ve bilimsel eğitimden koparan bir sistem kurmuş. Bu sistemde çocuk, birey değil; itaatkâr bir özne, hatta geleceğin “kadrosu” olarak görülüyor. Yaşanan istismar vakaları, şüpheli ölümler ve örtbas edilen suçlar ise bu yapıların denetimsizliğinin ve dokunulmazlık algısının en ağır sonuçları’’ şeklinde konuştu.

‘Asıl tehlike, bu yapıların siyasal iktidarla kurduğu örtük ya da açık ilişkiler sayesinde kamusal denetimin dışına çıkması’ diyen Yeniekinci, ‘’Hukukun işlememesi, soruşturmaların gecikmesi ya da etkisizleştirilmesi, tarikatları fiilen devlet içinde ayrıcalıklı alanlara dönüştürüyor. Bu durum yalnızca çocukların bedensel ve ruhsal güvenliğini değil, laik hukuk düzenini ve rejimin temel ilkelerini de doğrudan tehdit ediyor’’ değerlendirmesini yaptı. Haber Merkezi

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *