Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, Türkiye'nin tekstilde en önemli pazarı olan Avrupa Birliği ülkelerinin Çin'in pazarı haline geldiğini söylerken, işletmelerin kaliteye yönelmeden, verimliliği öğrenip, marka oluşturmadan üretmiş oldukları mal ve hizmetleri pazarlamalarının mümkün olamayacağını ifade etti.
Ne üretirsem satarım devri geride kaldı
Artık, ne üretirsem satarım döneminin geride kaldığına dikkat çeken Konukoğlu, şöyle konuştu: "Bu anlayışla kurulan işletmelerin özellikle dünya ekonomilerini tehdit eden Çin istilası sonrasında ayakta kalması mümkün değildir. Tekstil sektöründen örnek vermek gerekirse, Türkiye'nin bu alandaki en önemli pazarı olan AB ülkeleri, özellikle moda ve marka içermeyen, kaliteden yoksun ürünlerde tamamen Çin'in pazarı haline geldi. Türkiye AB ve diğer ülke pazarlarına ancak marka, moda ve kalite içeren ürünleri ile girebilir. Bu noktada, girdi maliyetlerindeki sıkıntımıza da değinmek istiyorum. Uzakdoğu'da 20-30 dolar olan işçi maliyetleri bizde 900 doları buluyor. Ayrıca, dolar değerinin altında ve enerjiyi de rakip ülkelerin yaklaşık iki katı bedelden kullanıyoruz. Rekabet etme şansımız yok. İşte bunun için moda ve markaya yönelmek zorundayız."
Girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle pazarları tek tek kaybediyoruz
Türkiye'nin, başta AB ülkeleri olmak üzere, dünyadaki pazarlarını kaybetmeden önlem almasının gerekli olduğuna işaret eden Konukoğlu, "Pazarı, yani müşteriyi bir kez kaybettik mi yeniden toparlamak çok zor olur. Türkiye'de kalite çok yüksek. Ama her şey kalite demek değil ve girdi maliyetlerindeki yükseklik nedeniyle pazarları yavaş yavaş kaybetmeye başladık diye konuştu. Konukoğlu, tekstilde sermayelerin daha yeni büyümeye başladığını kaydederek, markalaşmak için üretimde verimlilik ve kalitenin arttırılıp, yüksek bedeller ödenmesinin gerekli olduğunu anlattı.
Belli başlı ülkelerde büyük mağazalar açmak gerekir
Markalaşmanın bedelinin çok yüksek olduğunu ve sadece reklam ile bunun gerçekleştirilemeyeceğini dile getiren Konukoğlu, "Herkes markalaşma diyor ama bunun yolları nelerdir? Önce belli başlı ülkelerin belli şehirlerinde en az beş mağaza açmanız ve büyük reklamlara girmeniz lazım. Bunun maliyeti de ortalama 100 milyon dolar civarında. Parayı kazanmadan harcayacaksın, sonra işine bakacaksın. Bunu küçük firmalar yapamıyor, yapamazlar da. Çünkü kolay değil. Evvela mağazalarımız oluşacak, sonra reklam işine gireceksiniz ve markalaşacaksınız" dedi.
Markalaşmanın bir bedeli var
Tekstilde, markalaşmanın 15 sene içerisinde oluşabileceğini dile getiren Konukoğlu, şöyle devam etti: "Türkiye'nin şu anda yaptığı şey, A firması getiriyor şu modelden şunu yapacaksın. Eğer, A firmasından iş gelirse tekstil ve konfeksiyon çalışıyor gelmezse o ay iş kötü. Koleksiyonunuzu yapıp, benim koleksiyonum bu, bunun dışına çıkmam diyerek çalışan konfeksiyoncu hemen hemen hiç yok. Zaten başka çaresi yok. Ama son 10 yıldır Türkiye'deki konfeksiyon terzileri ve çizimler, modacılar belli bir noktaya gelmeye başladılar. 15 sene içerisinde o söylenen markalar oluşacak. Çünkü herkesin aklında bu var. Markalaşmanın bir bedeli var. Bu bedeli de aslında biraz devletin takviye etmesi lazım."