ANASAYFA arrow right 40 Yıl Önce

“Aklı midesinde olan insanları yönetmek kolay değildir...”

“Aklı midesinde olan insanları yönetmek kolay değildir...”
YAYINLAMA: 04 Aralık 2025 / 11.09
GÜNCELLEME: 04 Aralık 2025 / 11.09

Bir sanayicimizle konuştuk...

 “ANAP iktidarı şimdi süper zenginlerle süper fakirler yaratıyor..”

Pamuk memleketi olduk diye sevinenler, şimdi pamuk ithaline başladı

ANT Birlik, Çukobirlik ve Tariş’in elinde yaklaşık 60 bin ton pamuk bulunurken, sanayicilerin yurt dışından döviz ödeyerek pamuk ithal etmek zorunda bırakıldığı açıklandı.

İşçi, köylü, esnaf, memur ve emekli kısaca ANAP iktidarının “Ortadirek” diye nitelendirdiği ve ortada bir şey bırakmadığı guruptan sonra, işadamları da iktidarın izlediği politikadan tedirgin olduklarını açıkladılar.

Uygulanan politika konusunda görüşlerini açıklayan bir sanayicimiz, ANAP iktidarının “Süper zenginler” ve “Süper fakirler” yarattığını, bu durumdan en çok tedirgin olanların da yine varlıklı kimseler olduğunu belirterek “Çünkü gelecekte ki rejimin ne olacağından endişeliyiz. Aklı kafasında olan insanları yönetmek kolaydır. Ancak uygulanan ekonomik politika sayesin de vatandaşın aklı kafasından midesine inmiştir. Aklı midesinde olan insanları yönetmek ise mümkün değildir” dedi.

Geçmiş yıllarda pamuk ihraç eden Türkiye'nin Sudan, Pakistan, Hindistan ve Suriye gibi ülkelerden pamuk ithal eder duruma gelmesinden yakınan sanayici, devletin elinde tuttuğu binlerce ton pamuğu sanayiciye vermeyişinin düşündürücü olduğunu ve devletin elindeki pamuğu ne yapacağının merak edildiğini söyledi.

Hükümetin politikayla ticareti birbirine karıştırdığını söyleyen ve adının açıklanmasını istemeyen sanayici, ekonomide bilgisizlikle hedefe varılamayacağını savundu, ithalatın serbest bırakılmasıyla kaçakçılara sermaye verildiğini, limanlara sahillere ve resmi gümrük kapılarına sahip olamamanın, bu memleketi sürekli dar boğaza sokacağını söyledi. Sanayici “Gümrük kapılarında aranmadan geçen Tırların bir bedeli olduğu sürece bu ülke çok çekecektir” dedi.

Tahtakale'de her gün iki bin dolara zorunlu ihtiyaç olduğunu söyleyerek, Merkez Bankasıyla Tahtakale arasında mutlaka 20-25 liralık bir kur farkı olduğunu çünkü kaçakçıya para gerektiğini belirtti.

Geçen yıllarda AET ülkelerine yılda 30-100 bin ton civarında pamuk ihraç ettiğimizi belirten sanayicimiz, 1985 yılında ihracatın 10 bin tonda kaldığını, pamuğu elinde tutarak sanayiciye vermeyen iktidarın, vatandaşın bin metre kaput bezini kaça alacağını açıklaması gerektiğini vurguladı.

İşçilerine verdiği paraları topladığında gözüne kabarık göründüğünü, ancak piyasadaki pahalılıkla, bir işçinin eline geçen parayı karşılaştırdığında “Bu adam bu parayla nasıl geçiniyor” diye hayretler içinde kaldığını söyleyen iş adamı, yüksek faiz ve sıkı para politikası nedeniyle yatırımların durduğunu, çalışan kesim geçiminden aciz iken, işsizler ordusunun milyonları aştığını ifade etti. Devletin gelecekte rejime sahip olamayacağını vurguladı.

Dışarda itibarımız arttı sözlerinin aldatmaca olduğuna değinen işadamı, Avrupa’daki üretici firmaların Türkiye'ye mal satabilmek için bankalarına “Aman Türkiye'ye kredi verin” diye yalvardığını. Türkiye'nin Avrupa için mükemmel bir pazar olduğunu savundu. Geçmişe nazaran zorunlu gıda maddelerini bile alan ailelerin giderek azaldığını belirtip, bu ortamda sürekli temel atıp, açılış yapmanın politikadan başka bir şey olmadığını söylerken, iki yıldan beri bir moda haline gelen fonlarda toplanan paranın nereye gittiğinin belli olmadığını söyledi.

Bu iktidara rağmen Türkiye'de etkili bir muhalefet olmamasını şanssızlık olarak değerlendiren sanayici, petrol fiyattan üçte bir oranında düşerken, KİT’lerin akıl almaz bir hızla zam yapmaya devam ettiğini, elektriğe çok sık zam geldiğini belirtti. Hükümetin, devletin hükümeti değil, birkaç kişinin hükümeti olduğunu ifade eden işadamı her gün kararnameyle bazı şirketlerin borcunun silindiğini, batmakta olan şirketlerin hükümet tarafından satın alınarak, bazı kişilere devlet kesesinden bağış yapıldığını söyleyerek, “Ne Demirel, ne de Ecevit zamanında görülmemiş soygunlar yapıyorlar. Hazineyi soyma modası son hızla sürüyor. Babasından davul çalmayı öğrenen Asım kalkıp İstanbul'a gidiyor, adı baterist oluyor. Başbakanın kızıyla evlenince milyarlık bir butik açıveriyor” dedi.

Kendi ailesi içinde istikrar sağlayamayan Başbakan’ın ülkenin istikrarını nasıl sağlayacağını sorarak, başbakanın karısının elinde viski bardağı görmek istemediğini belirtti. İhracatçı şirketlerin Başbakan'ın karısına hediye verme yarışına girerek, milyonluk mücevherler verildiğini, Özal'ların servetinin bu şirketlerden geldiğini savundu.

Başbakanın kızının ve damadının kapısında vatandaşın kesesinden çıkan parayla maaş alan koruma polislerinin beklemesini eleştiren işadamı, “Neden Cumhurbaşkanının da kızı, damadını ve torununu da koruma polisleri beklemiyor?” diye sordu.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *