ANASAYFA arrow right 40 Yıl Önce

Bu hoca bir hayli ucuzcu... 300 liraya yazıyor bir muskayı...

Bu hoca bir hayli ucuzcu...  300 liraya yazıyor bir muskayı...
YAYINLAMA: 09 Ekim 2024 / 14.44
GÜNCELLEME: 09 Ekim 2024 / 14.44

Muskacı kadın gecekondu mahallesinde iki katlı ev yaptırmış...

Muskacı kadının yanında duran bir torba iki buçuk liralıklar teker teker suya atılıyor

Sabah araştırma ekibi

Bu defa araştırmalarımız Düztepe’ye kayıyor. Yine suya bakan bir muskacının yanına gidiyoruz. Bir okulun önünde otobüsten indikten sonra, baş aşağı yokuştan inmeye başlıyoruz. Yanımdaki hanım bir ara dönüp «Bak buraya Ahmak Deresi derler» diye beni ürkütmeye çalışıyor. Hava sıcak olduğu için kadınların çoğu sokak kapılarında oturuyorlar. Yanımdaki hanım, evi bulmakta biraz güçlük çekiyor. Bizim sağı solu arayan gözlerle bakmamız kapıdaki kadınlarda hemen çağrışım yapıyor.

-Suya bakan muskacı aşağıda, daha aşağıda diye, hemen yol gösteriyorlar.

Gerçekten, oldukça aşağılara indikten sonra evi buluyoruz. Evi bulmakta güçlük çekmemizin nedenini de hemen anlıyoruz. Çünkü muskacımız bir yıl içinde oturduğu bir odayı iki katlı bir daire haline dönüştürüvermiş (Bu bilgiyi suya baktırmaya gelen kadınlardan biri veriyor.)

Bizimle birlikte iki kadın daha kapıyı çalıyor. Muskacımız biraz sonra gelip kapıyı açıyor. Hiç hoşlanmıyorum hocanın tipinden. Bana, yerli filmler de 25 kuruşa el falına bakan çengileri hatırlatıyor. İçeriye girdimizde birçok kadının daha bulunduğunu görüyorum. Yerde bir ekmek tahtası, üzerinde bir tas su ve bir torba eski iki buçuk liralıklar.

Çengi hocamız gelip ekmek tahtasının başına oturuyor, iki buçuk liralık torbasını kucağına alıyor. Karşısında oturan kadının falına bakmaya devam ediyor. Baktığı yerde sürekli birkaç senekli sorular soruyor. Karşısında oturanın durumuna bu seçeneklerden biri mutlaka isabet ediyor. Sorular oldukça ilgimi çekiyor.

-Eviniz doğuya mı bakıyor, batıya mı?

-Kocan mı üç dört kardeş, yoksa sen mi üç dört kardeşsin?

-Ameliyat mı oldu, yoksa olacak mı?

-Yok, bacağı kırılmıştı diye karşılık hemen geliyor.

-Sol bacağı kırılmış diyor bu defa tutturamıyor.

-Sağ bacağı kırıldı diyorlar.

-O zaman dizden yukarısı kırılmış, bak bu da çıktı (Bu defa tutturdun) diyorum içimden.

Suya bakması da oldukça ilginç. Elindeki, bir torba iki buçuk liralıkları habire suya atıp atıp çıkarıyor, iki buçuk liralığı hemen geri çıkarırsa anlıyorum ki o iki buçuk liralıkla bir şey göremedi. Hemen öbürünü atıyor. Karşısındakinin durumunu anlamakta güçlük çektiği taktirde torbadaki iki buçuklukların hepsi suya batıp çıkıyorlar. Çengi hocamızda durumu kurtarmak için hemen muska yaptırmışlar lafını ortaya atıyor.

Sıra bana geliyor. Nişanlımdan ayrıldığımı söylüyorum. İki buçukluklar suya atılmaya başlıyor. Bir türlü bir şey göremiyor. Elindeki 50-60 tane iki buçuk liranın hepsi sayemde birer duş alıp çıkıyorlar. (Sen biraz zor görürsün) diyorum. Arada sırada bir şeyler söylemiş olmak için,

-Bu iş didili godulu diyor. Bu sözü diğer kadınlar için bakarken de sık sık tekrarlıyor. Kadınların en büyük zaaflarından birinin dedikodu yapmak olduğunu gayet iyi biliyor.

-Didiligodulu didili godulu lafını duyan kadınların dikkati daha da artıyor. Bana eviniz köşeden dönünce üçüncü kapı mı, dördüncü kapımı diye soruyor. Suda üçüncü kapıymış, hiç itirazım olmuyor. Nişanlımdan ayrılmam için biri muska yaptırıp kapımızın üstüne koymuş. Bana,

-Gidince kapının üstüne bak, taşların falan arasına sokulmuş olur. Orada ne bulursan bana getir. Bir iplik parçası olur, bir kumaş parçası olur, muska olur. Onlarla beraber bir de yeşil bir iplik parçası getir ki dua yazayım. Bahtını bir buçuk yıl bağlamışlar. Neyse Allah razı olsun 7 yılı bir buçuk yıla indirdi. Artık alıştım hemen soruyorum,

-Kaça yazacaksın muskayı diye

-300 lira diyor (Zaten girerken anlamıştım senin esaslı bir muskacı olmadığı, bu kadar ucuza yapılır mı bu iş) diye düşünüyorum.

-Olur ne zaman geleyim?

 -Gel cuma gel,

-Olur diyorum. Bir süre daha oturup diğerlerini izliyoruz. Bir ara muska yaptırmak isteyen hanım için bakımcı dizinin dibindeki defterle kalemi çıkarıyor,

-istersen hemen yazayım diyor. (Aman allahım ne kadar pratik muskacı bu böyle.)

Muskacımız aldığı paraları önündeki ekmek tahtasının altından çıkardığı bir kutuya atıp, kutuyu yeniden tahtanın altına itiveriyor. Bizim 150 liramızı da alıp aynı yere gönderiyor. Kapıdan çıkınca sokak adını almakta epeyce güçlük çekiyoruz. Gece kondu bölgesi olduğu için sokaklar ve yollar çok karışık bir durumda. Epeyce yukarılara çıkınca sokak numarasını alıyorum ama bizim çengi muskacının adını öğrenemiyorum.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *