10-17 İnsan Hakları Haftası dolayısıyla Yeşilsu’ya kadar yürüyen İnsan Hakları Derneği Gaziantep Şubesi, ‘’Devletlerin insan haklarına yönelik saygısının dolayımsız göstergesi olan hapishaneler, bugün Türkiye’de siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının sonucunda tıka basa dolu’’ ifadelerini kullandı.
Şube Başkanı Av. Bahri Oğuz, ‘’Hapishaneler yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hakkına erişime kadar ağır ve ciddi ihlallerinin yaşandığı yerler. Siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı haline geldi’’ dedi.
Siyasal iktidarın, demokratik toplumun can damarlarından birini oluşturan düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalarının, özellikle de basın ve insan hakları savunucuları üzerindeki kaygı verici boyutta artan baskının 2024 yılında da sürdüğüne dikkat çeken Oğuz, ‘’Mevzuatta ifade özürlüğünün kullanımı önünde engel oluşturan 15’ten fazla düzenleme bulunurken kamuoyunda “Etki Ajanlığı Yasası” olarak bilinen yeni bir düzenlemenin gündeme getirilmesi hiç bir şekilde kabul edilemez. Böyle bir düzenlemenin yapılması halinde bu, hakkın özünü ortadan kaldıracak ve ifade özgürlüğünü tümüyle kullanılmaz hale getirecek’’ ifadelerini kullandı.
Oğuz, ‘’2024, bir önceki yıl gibi toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü açısından kısıtlama ve ihlallerin kural, özgürlüklerin kullanımının ise istisna olduğu bir yıl oldu. Yıl içinde her toplumsal kesimden kişi ve grup, bilhassa da seçtikleri belediye başkanlarının yerine iradelerini hiçe sayarak kayyım atanmasını protesto eden Kürt seçmenler, toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini mülki idare amirlerinin yasakları ve/veya kolluk güçlerinin fiili müdahaleleri sonucunda kullanamamışlar’’ vurgusunda bulundu.
Örgütlenme özgürlüğünün, demokrasilerin işlemesi için elzem olan temel insan haklarından biri olduğuna dikkat çeken Başkan Oğuz, ‘’Türkiye’de yurttaşlar, toplu olarak bir araya gelip eyleyemedikleri ve düşüncelerini açıklayamadıkları için örgütlenme özgürlüklerini de kullanamamakta, müşterek geleceklerini şekillendirmek üzere sivil ve kamusal alana örgütlü olarak katılamamaktadırlar. 2024 yılında insan hakları örgütlerinin, dernek, vakıf, emek ve meslek örgütleri ile siyasi partilerin çok sayıda üye ve yöneticisi gözaltına alınmış, tutuklanmış, haklarında açılan davalar ile üzerlerinde baskı oluşturulmaya çalışılmış. Seçmen ve yurttaş iradesinin gaspına dayalı, hukukun üstünlüğü ilkesine, insan hakları ve demokrasi değerlerine tümüyle aykırı bir yerel yönetim rejiminin ifadesi olan kayyım atamaları aynı zamanda örgütlenme özgürlüğünün de ağır ihlali’’ değerlendirmesini yaptı.
Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşanıyor
Türkiye uzunca bir süredir Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşadığını sözlerine ekleyen Oğuz, ‘’Yıllardır uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikalarının, savaş ve çatışma harcamalarının sebep olduğu ekonomik kriz ve derin yoksullaşma, yurttaşların hem biyolojik hem de sosyal yaşamlarını sürdürülebilmelerini tümüyle imkânsız kılan ağır insan hakları ihlali. Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, güvencesizleşme ve örgütsüzleşme en çok kadınları, çocukları, mültecileri/sığınmacıları vuruyor. Bu koşullarda işçi ve emekçilerin kıdem tazminatı gibi kazanılmış haklarına dokunulmamalı, enflasyon rakamları manipüle edilmemeli ve iş cinayetleri önlenmeli. İşçi ve emekçilerin hak arama eylemleri yasaklanmamalı, sendikalaşma, grev ve toplu eylem hakkı güvenceye alınmalı’’ ifadelerine yer verdi.