ANASAYFA arrow right Güncel

"Çocuklar okuldan kopacak, erken yaşta evlilikler artacak”

"Çocuklar okuldan kopacak, erken yaşta evlilikler artacak”
YAYINLAMA: 07 Ekim 2025 / 12.09
GÜNCELLEME: 07 Ekim 2025 / 12.09

Eğitimcilere göre, zorunlu eğitim süresinin kısaltılmasının arkasında ideolojik nedenler ve öğrencileri erken yaşta iş gücü piyasasına yönlendirmek var. Uzmanlar; yeni sistemin çocuk işçiliği ve erken yaşta evlilikleri artıracağını, güvenli alandan uzaklaşan öğrencilerin istismara maruz kalabileceğini söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 12 yıllık zorunlu eğitimin kısaltılması için hazırlanan raporun tamamlandığını açıkladı. Tekin, ilk kabine toplantısında çalışmayla ilgili sunum yapacağını belirterek, toplumsal beklentiler ve bilgiye erişimin kolaylaşması nedeniyle zorunlu eğitim süresinin kısaltılabileceğini söyledi.

2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 eğitim sistemi kapsamında Türkiye’de ilkokul, ortaokul ve lise olmak üzere toplam 12 yıl zorunlu eğitim uygulanıyor. Yeni dönemde liseler için 3+1 ve 2+2 olmak üzere iki model üzerinde çalışılıyor.

3+1 modelinde, lise zorunlu eğitimi 3 yıla indirilecek. Öğrenciler 11. sınıfta diploma alabilecek, üniversiteye gitmek isteyenler 12. sınıfa devam edebilecek. 2+2 modelinde ise zorunlu eğitim 2 yıl olacak; isteyen öğrencilere 2 yıl daha eğitim verilecek. Mesleki eğitim almak isteyen öğrenciler Mesleki Eğitim Merkezleri, açık öğretim ya da istihdam programlarına yönlendirilecek. Bu modelde öğrencilerin 16 yaşında mezun olması planlanıyor.

Yeni sistemin kabul edilmesi ve parlamentodan geçmesi durumunda, uygulamanın gelecek eğitim-öğretim yılında başlaması öngörülüyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın sistem değişikliğiyle ilgili tüm hazırlıklarını tamamladığı, ayrıntıların önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşılacağı açıklandı.

611 bin çocuk eğitim dışında

2024-2025 eğitim-öğretim yılı örgün eğitim istatistiklerine göre, ortaöğretimde 5 milyon 328 bin 812 öğrenci bulunuyor. Bunların 3 milyon 160 bin 449’u genel ortaöğretimde, 1 milyon 681 bin 100’ü mesleki ve teknik ortaöğretimde, 487 bin 263’ü Anadolu imam hatip liselerinde eğitim alıyor. Açıköğretim lisesinde okuyan öğrenci sayısı ise 954 bin 777.

Ancak bu verilere rağmen Türkiye’de, zorunlu eğitim çağında olmasına karşın 6-17 yaş aralığında yaklaşık 611 bin çocuk okul dışında. Bu grubun yüzde 55,7’si erkek, yüzde 44,3’ü kız çocuklarından oluşuyor.

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) verilerine göre; 6-9 yaş grubunda yaklaşık 77 bin 400, 10-13 yaş grubunda 93 bin 362, 14-17 yaş grubunda ise 440 bin 850 çocuk eğitim sisteminin dışında olduğu görülüyor.

Kız çocuklarının okullaşma oranı düşebilir

Öte yandan zorunlu eğitimin liseyi de kapsayarak 2012-2013 eğitim öğretim döneminde 12 yıla çıkarılmasıyla ortaöğretimde zorunlu eğitimin uzatılmasıyla “Haydi Kızlar Okula” ve “Baba Beni Okula Gönder” gibi devlet ve sivil toplum kuruluşu destekli kampanyalar, özellikle kız çocuklarının okullaşma oranını artırdı ve eğitimde cinsiyet farkını azalttı. Böylece 2000-2001 eğitim öğretim yılında yüzde 39,2 olan kız çocuklarının ortaöğretimdeki okullaşma oranı, 2023-2024’te yüzde 88,7’ye ulaştı.

“Eğitim dışında kalan çocuklar korumasız hale gelir”

Türkiye’de örgün eğitim dışına çıkan çocuk sayısı en fazla lise kademesinde görülürken Bakanlığın yeni eğitim modeli tartışmaları beraberinde getirdi.  Uzmanlara göre, eğitimin zorunlu olmaktan çıkarılması ya da süresinin azaltılması, özellikle kız çocuklar için erken yaşta ve zorla evlilik riski ile çocuk işçiliğini artıracak. Öğrencilerin örgün eğitimden erken kopmasına ve eğitim hakkının zedelenmesine yol açacak.

Yeni sistemle eğitim dışında kalan gençlerin şiddet mağduru ya da faili olma olasılığı yükselebilir. Ayrıca, eğitimin dışında kalan çocuklar korumasız; istismar, ihmal, zorla çalıştırılma ve çeşitli sömürü biçimlerine açık hale gelebilir. Sık sık değişen sistemle öğretmenlerde ve öğrencilerde yeni gelen uygulamaya yönelik güvensiz yaklaşım oluşturabilir.

Çocuklar kim tarafından nasıl korunacak?

ERG Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık Akyüz, yeni sistemin özellikle kız çocukları ve kırılgan grupları olumsuz etkileyeceğini anlattı. Akyüz, 3+1 ve 2+2 gibi modellerin sosyo-ekonomik eşitsizlikleri derinleştirebileceği, çocuk işçiliği ve erken evlilik risklerini artırabileceği vurgulandı. Akyüz, eğitim süresini kısaltmak yerine, mevcut sistemin niteliğini ve kapsayıcılığını güçlendirmenin, çocukların eğitimde kalmasını sağlayacak destek mekanizmaları oluşturmanın önemine değindi. Değişikliklerin gerekçelerinin yetersiz olduğunu anlatan Akyüz şöyle konuştu:

“Sınava hazırlık sosyo-ekonomik durumla çok ilişkili. O bir yılı sosyal ekonomik durumu iyi olanlar daha iyi kullanacak, diğer çocuklara ne olacak? 2 +2 modeli yine dezavantajlı öğrencileri erken yaşta sistem dışına itebilir. 14 yaş itibariyle eğitim dışındaki çocuk sayısı artabilir. Hangi model olursa olsun 18 yaş altındaki herkes çocuk olmaya devam edecek. Aradaki boşlukta bu çocuklar kim tarafından ve nasıl korunacak? Nasıl yönlendirecek? Eğitim sisteminin dışına çıktıkları zaman ne olacak bu çocuklara? Bunun yanıtını kesinlikle görünmüyoruz. Okul çocukların izlendiği, korunduğu bir mekanizma. Eğitim süresi kısalırsa toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri derinleşebilir, kız çocukların okula devam süresi kısılabilir. Çocuk işçiliği, çocuk yaşta evliliklerde büyük riskler görüyoruz.”

“Çocukların geleceğiyle oynamayın”

Prof. Dr. Şakir Çınkır, eğitim öğretimin basamaklandırılmasında toplam süreden çok, verilecek eğitimin niteliği, program içeriği, öğretmen kalitesi ve okul altyapısı gibi değişkenlerin önemli olduğunu dile getirdi. Hükümete yakın iş insanları ve kurumları tarafından bu önerinin ortaya atıldığını savunan Prof. Dr. Çınkır, kararın arkasında işgücü piyasasına usta ve çırak bulmanın olduğunu söyledi. İş yaşamında nitelikli eleman ve istihdam sorunu olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Çankır,bu değişikliğin durumu daha da kötüleştireceğini ve çocuk işçiliğini artıracağını ifade etti.

Mevcut eğitim sisteminin plansız yönetildiği belirten Prof. Dr. Çınkır, lise süresinin kısalması durumunda bu yaş grubundaki çocukların geleceğine dair planlama yapılmadığını anlattı. Okul öncesi eğitimin zorunlu olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çankır, geçmişte verilen vaatlerin yerine getirilmediğini aktardı. Prof. Dr. Çınkır şunları söyledi:

“Çocukların okullaşma oranını düşürecek ve bu çocuklar eğitimin dışında kalacak. Ne işte, ne eğitimde, ne okulda? İÖzellikle de sosyal ekonomi düzeyi düşük olan kesimlerdeki ailelerin çocukları bundan olumsuz etkilenecek. Çocuk evliliği dediğimiz evliliklere yönelme olacak. Eğitimin en önemli sorunu sık sık politika değişikliği. Eğitim planlı yönetilemiyor. Bunun da nedeni özellikle eğitim ve planlamayı bilmeyen, politikacıların yani yöneticilerin Milli Eğitim Bakanlığı'nda karar aşamalarında olması. Şu anki 4+4+4'den vazgeçmek tamamen hem politik hem de ideolojik. Hiçbir siyasi iktidar ya da hiçbir çevre, tarikat kendi gelecekleri için çocukların hayatlarıyla oynamamalıdır. Eğitim, çocukların kendi kişiliklerini ve geleceklerini inşa etmeleri için olmalı.”

"Az sayıda öğretmen atanacak"

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay 2012'de zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması ve mevcut lise eğitimi süresini kısaltma girişiminin, aynı iktidar tarafından "devrim" olarak sunulduğunu söyledi. Bu adımın piyasadaki kurum temsilcileri ile tarikat üyelerinin talepleri doğrultusunda atıldığını ve bu durumun bilimsel olmadığını savundu. Karar alma sürecinin kapsayıcı olmadığını ifade eden Özbay şöyle dedi:

“Şu an 3 milyona yakın çocuk işçileştirilmiş durumda. 2 milyona yakın çocuk MESEM ve mesleki eğitiminde okuyor. 1 milyona yakın çocuk eğitim dışında. Amaç; Anadolu, güzel sanatla, spor liseleri dediğimiz gibi diğer okul türlerinde olan çocukları da bir an önce okuldan koparıp, eğitimden koparıp ucuz iş gücü haline getirmek, kız çocukları olmak üzere zorunlu eğitimden rahatsız olan tarikatların taleplerini yerine getirmek.

Bu düzenleme öğretmenleri de çok ciddi etkileyecek. Lisede okutulacak ders sayısı, ihtiyaç olan öğretmen sayısı azalacak. Dolayısıyla öğretmenlerin de mevcuttaki istihdamını etkileyecek. Bir milyon yakın atama bekleyen öğretmen sayısı için "ihtiyacımız daha az" denilerek atamalar azabilir. Bu görüntüye göre yeni öğretmen hiç alınmayacak bile diyebiliriz. Mevcutta olan öğretmenlerin bir çoğu da okutacağı dersi olmayacağı için o okulda fazlalık haline gelip çok uzak yerlere reysen atamalara maruz kalabilir.”

Okulun sadece bilgi aktarma, eğitim verme yeri olmadığını anlatan Özbay, okulun çocuğu koruma görevi üstlendiğini vurguladı. Özbay sözlerine şöyle devam etti:

“18 yaşına kadar her çocuk eğitim ortamında, okulda olmalı. Okulların her zaman da çocuğu koruyan yönleri var Gerçekten bir şu anda da çocuklara göz dikmiş durumdalar. Üniversite mezunu, gençleri istihdamını sağlayamayanlar utanmadan istihdam üzerinden bir söylemle çocuğu okul dışına itip piyasanın kucağına, asgari ücretin de bile altında ücretlerle büyümesini sağlayacak. Milli Eğitim Bakanlığı çocuk işçi bulma kurumu haline geldi.” Bianet

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *