DİSK, KESK, TTB ve TMMOB öncülüğünde sivil Toplum Kuruluşları ile vatandaş, 103 kişinin yaşamını yitirdiği 10 Ekim Ankara Gar katliamının yıldönümünde Balıklı Meydan’ında buluştu, basın açıklaması yapıldı. Açıklamanın ardından patlama hayatını kaybedenlerin anısında karanfil bırakıldı.
KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, ‘’10 Ekim Ankara Gar patlamasının üzerinden 10 yıl geçti. Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamı Ankara Gar katliamı. 10 Ekim Ankara Gar katliamı, Maraş katliamı, Çorum katliamı, Suruç katliamı gibi planlı ve programlı işlenen bir cinayettir. Bu cinayetin sorumlusu ise o dönem ülkeyi yöneten iktidarın ta kendisidir. Çünkü vatandaşın mal ve can güvenliğinden sorumlu kurum devletin kendisi. Onlarca sivil polis bu alanı gözetlerken, konuşmalarımızı kayıt altına alırken, Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinler, emek, barış ve demokrasi şiarıyla Ankara Gar’a adımı atarken tek güvenlik görevlisi ve polis yoktu. Elini-kolunu sallayan eli kanlı katiler hiçbir yer de durdurulmadan Ankara Gar meydanına kadar geldiler’’ dedi.
Yüzbinlerin katıldığı mitingde eli kanlı katiller, 104 kardeşimizi aramızdan kopardı
Ankara Gar meydanının kuleler tarafından gözetlendiğini sözlerine ekleyen Karagöz, ‘’Her bir metrekareyi gözlemleyen Ankara Emniyet Müdürü’nün, eli kanlı katilin oraya gelip görmemesi mümkün değil. Türkiye’de gerilimin arttığı, çatışmaların üst safhada olduğu bir dönemde emek ve meslek örgütleri KESK, DİSK, TMMOB ve TTB emek, barış ve demokrasi şiarıyla 2015 tarihinde Ankara Gar meydanında bir miting gerçekleştirmek istedi. Bu miting, toplumun taleplerini kapsayan bir mitingdi. Yüzbinlerin katıldığı mitingde eli kanlı katiller, 104 kardeşimizi aramızdan kopardı. Unutursak, unutturursak yüreğimiz kurusun’’ şeklinde konuştu.
Adeta yeni katliamlar için zemin oluşturuluyor
Karagöz, ‘’O gün acil barış talebi ile alanlara çıktık. O gün arzu edilen barışı gerçekleştirmek üzere toplum adeta kenetlenmiş durumda. Barışa olan talebimizin gerçekleşmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan komisyonu önemsediğimizi belirtmek isteriz. Gerçekten samimilerse, Kürt meselesinin çözülmesi için bir adım atılmak isteniyorsa işte halk burada. 10 Ekim’i hiçbir şekilde unutmayacağız. Bu katliamın hesabı sorulmadı. Bu katliam hafızalarımızdan silinmek isteniyor. Adeta yeni katliamlar için zemin oluşturuluyor’’ açıklamasını yaptı.
Sivas katliamı, Suruç katliamı ve 10 Ekim Gar katliamı hafızalarımızdan çok derin yaralar bıraktı
Türk Tabipler Birliği Genel Merkez Konsey Üyesi Ayşegül Ateş Tarla, ‘’104 arkadaşımızı TBB’nin çağrıcısı olduğu bir barış mitinginde hain saldırı ve katliam sonucunda kaybettik. O günkü acı halen yüreğimizde duruyor. Hekimler olarak yaşamı ve yaşatmayı savunuyoruz. Barışı da bu noktada çok değerli buluyoruz. Bu noktada her daim mücadelemizi sürdürüyoruz. Sivas katliamı, Suruç katliamı ve 10 Ekim Gar katliamı hafızalarımızdan çok derin yaralar bırakan katliamlar. 10 Ekimi unutmuyoruz, unutturmayacağız, bu da onlara ders olsun. Çünkü her zaman her yerde mücadelemizi sürdüreceğiz’’ ifadelerini kullandı.
Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Parlakçı, ‘’DİSK, KESK, TTB, TMMOB çağrısıyla, Türkiye’nin dört tarafından gelene emekçiler demokrasi ve özgürlük sloganları atmak için Ankara’ya gittiler. Halay çekerken, barış sloganları atarken alçakça saldırıya uğradılar ve 104 arkadaşımızı kaybettik. Hepsini saygıyla anıyoruz’’ ifadelerini kullandı.
KESK Dönem Sözcüsü İsmet Karatay, ‘’10 Ekim katliamıyla ilgili gerek hukuki süreç ve gerekse de siyasal arka planı bu gerçeklik görülmeden ele alınamaz. Katliamdan hemen sonra katliamın oylarını nasıl etkilediğini öğrenmek için anket yaptıran siyasal anlayış sorgulanmadan bu katliam aydınlatılamaz. O günden bu yana baskıların, hak ihlallerinin, emeğe ve emekçilere dönük saldırıların kalıcı hale gelmesinin katliamın sonuçlarıyla bağı araştırılmadan gerçekler su yüzüne çıkartılamaz’’ değerlendirmesinde bulundu.
Patlamanın üzerinden 10 yıl geçtiğini hatırlatan Karatay, ‘’Katliamın gerçek sorumluları hâlâ ortaya çıkarılamadı. Tek bir idari yetkili bile resmi olarak soruşturulup, yargılanmadı. Katliam insanlık suçu olarak tanınmadı. Failler ile fail örgütler arasındaki bağlantılar, istihbarat raporları, devlet kurumlarının ihmalleri hâlâ örtülü kalmaya devam etti. Soruşturma süreçlerinde gecikmeler yaşandı; kritik belgeler ya kayboldu ya karartıldı; tanık beyanlarına yeterli güven verilmedi. Kamu görevlileriyle ilgili iddialar (emri veren, gözeten, ihmâl eden) sistematik olarak geri plana itildi. Dünyanın dört bir yanında arananları getirmekle övünen devlet, 10 Ekim davasının firari sanıklarını hala yargılamaya getirmedi. Görüyoruz ki, yargı 10 Ekim Katliamı davasında da görevini yerine getirmemekte, tuğlayı çekmek istememekte, siyasal erkin etkisinde karar almaktadır. Adalet Bakanının diline pelesenk ettiği “hukuk devleti” olma iddiası 10 Ekim Katliamı davasında bir kez daha iflas etmiş, karşılık bulmamış’’ diye konuştu. Haber Merkezi