ANASAYFA arrow right Güncel

Geçici çözümler kalıcı hale geldi

Geçici çözümler kalıcı hale geldi
YAYINLAMA: 17 Kasım 2025 / 11.37
GÜNCELLEME: 17 Kasım 2025 / 11.37

Depremin çocukları: 2,5 yılın ardından hak temelli bir bakış

"Deprem bölgesinde hâlâ pek çok temel hak ve hizmete erişimde ciddi eşitsizlikler yaşanıyor. Bu tablo, bir kriz yönetiminin ötesinde, çocuk haklarının sürdürülebilir biçimde güvence altına alınması gerekliliğini hatırlatıyor."

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü yaklaşırken, 6 Şubat 2023’te Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Antep, Hatay, Maraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, Urfa'da meydana gelen büyük depremin üzerinden 2,5 yıl geçti. O günden bu yana binlerce çocuk, yaşamın en temel unsurlarına barınma, eğitim, sağlık, güvenlik ve oyun hakkına erişim mücadelesi veriyor.

Afet sonrası insani müdahalenin ilk aylarında çocuklar için güvenli alanlar kuruldu, geçici okullar açıldı, psikososyal destek ekipleri sahaya indi. Ancak bugün, acil müdahale döneminin geride kaldığı, toparlanma sürecinin kurumsallaşması gereken bir evrede, hâlâ pek çok temel hak ve hizmete erişimde ciddi eşitsizlikler yaşanıyor.

Bu tablo, bir kriz yönetiminin ötesinde, çocuk haklarının sürdürülebilir biçimde güvence altına alınması gerekliliğini hatırlatıyor.

Eğitim: Süreklilik ve eşitlik sorunu

Depremde 20 bine yakın okul hasar gördü. Eğitim, en çok kesintiye uğrayan alanlardan biri oldu.

Bugün hâlâ Hatay, Maraş ve Adıyaman gibi illerde öğrenciler konteyner sınıflarda eğitim görüyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeniden inşa programı sürüyor olsa da, eğitim alanında eşit erişim sağlanabilmiş değil.

UNICEF’in 2024 raporuna göre depremden etkilenen çocukların yaklaşık dörtte biri düzenli olarak okula devam edemiyor. Özellikle kırsal bölgelerde ve geçici barınma alanlarında yaşayan çocuklar, ulaşım, materyal eksikliği ve öğretmen yetersizliği gibi nedenlerle eğitim hakkından uzak kalıyor.

Afet dönemlerinde “okula dönüş” yalnızca öğrenme değil, çocukların psikososyal iyilik halinin yeniden kurulması anlamına gelir. Okul, çocuğa güven hissini, rutini ve topluluk aidiyetini geri kazandırır. Bu nedenle eğitim politikalarının artık afetin kalıcı etkilerini azaltacak uzun vadeli stratejilerle desteklenmesi gerekiyor.

Barınma: Geçici olanın kalıcılaşması

İnsani yardım literatüründe en riskli aşamalardan biri, “geçici çözümlerin kalıcı hale gelmesi”dir. Deprem bölgesinde bu durum açıkça görülüyor.

Konteyner kentler ve geçici yerleşim alanları, planlanandan çok daha uzun süreli bir yaşam biçimine dönüşmüş durumda.

Barınma koşulları iyileşse de, çocuklar açısından “güvenli alan” ve “çocuk dostu mekân” anlayışı henüz tam olarak karşılanabilmiş değil. Ergenlik çağındaki çocukların mahremiyet alanları, engelli çocukların erişilebilirliği ve küçük yaştaki çocuklar için oyun alanlarının yetersizliği hâlâ sahanın gerçeklikleri arasında.

Barınma hakkı yalnızca fiziksel bir çatı meselesi değildir; çocuğun güven duygusu ve gelişim hakkı ile doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle barınma politikalarının artık çocuk refahı perspektifiyle yeniden değerlendirilmesi elzemdir.

Sağlık ve psikososyal destek: Görünmeyen iyileşme süreci

Deprem sonrası çocuk sağlığı hizmetlerinde önemli ilerlemeler kaydedilse de, özellikle ruh sağlığı hizmetlerine erişim hâlâ sınırlı.

Yerel sağlık kurumları yeniden yapılanma sürecinde ancak, çocuk psikiyatrisi ve psikolojik danışmanlık hizmetleri birçok ilde yetersiz. Travma sonrası stres, kaygı ve uyku bozukluğu gibi belirtiler hâlâ sık görülüyor.

İnsani yardım ilkeleri arasında yer alan “onarıcı destek” bu noktada kilit önem taşıyor.

Afet yalnızca binaları değil, çocukların temel güven hissini de yıkar. Bu nedenle afet sonrası müdahaleler yalnızca fiziki değil, psikososyal onarım ekseninde de sürdürülmelidir.

UNICEF ve sivil toplum kuruluşlarının sahadaki çocuk dostu alanları bu ihtiyacı karşılamada önemli rol oynasa da sürdürülebilirliği için yerel yönetim ve kamu desteği gerekiyor. Psikososyal destek bir proje faaliyeti değil, kamusal bir hak olarak ele alınmalıdır.

Psikososyal destek erişilebilir ve sürdürülebilir olmalıdır.

Koruma ve sosyal hizmet: Artan kırılganlıklar

Depremden en çok etkilenen gruplar arasında çocuklar, engelliler ve göçmen topluluklar yer aldı.

Afet sonrası dönemde sosyal hizmet kapasitesi olağanüstü bir yükle karşılaştı. Aile yapılarının dağılması, ebeveyn kaybı, göç ve yoksulluk, çocukların korunma riskini artırdı.

STK’ların ve kamu kurumlarının birlikte yürüttüğü vaka yönetimi çalışmaları, çocuk işçiliği ve erken yaşta evlilik gibi riskleri azaltmada kritik rol oynadı. Ancak bölgedeki yoğunluk, uzun vadeli sosyal hizmet mekanizmalarının daha güçlü bir kurumsal yapıya ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.

İnsani yardımın en temel ilkelerinden biri “hiç kimseyi geride bırakmamak”tır. Bu ilke, çocuk koruma alanında yalnızca acil destek değil, uzun süreli sosyal yeniden entegrasyon anlamına gelir.

Politika düzeyinde ihtiyaçlar

Deprem bölgesinde yürütülen çalışmaların büyük bir kısmı, insani yardımın ilk evresinde etkili oldu. Ancak artık ihtiyaç, “yardım”dan çok bir hak temelli yeniden yapılanma stratejisidir.

Bu doğrultuda:

• Eğitim altyapısı kalıcı okullarla desteklenmeli, uzaktan eğitim geçici bir çözüm olmaktan çıkarılmalı.

• Çocuk dostu alanlar yerel yönetim bütçelerine dahil edilerek sürdürülebilir hale getirilmeli.

• Psikososyal destek hizmetleri sağlık sisteminin bir parçası olarak kalıcılaştırılmalı.

• Sosyal hizmet profesyonelleri için bölgede istihdam ve kapasite artırımı sağlanmalı.

• Veri temelli izleme sistemleri kurulmalı; afet sonrası çocuk refahı düzenli olarak raporlanmalı.

Sonuç: Umudu kurumsallaştırmak

2,5 yıl sonra, deprem bölgesinde artık acil yardım değil, sürdürülebilir refah konuşulmalı.

İnsani yardımın hedefi yalnızca hayatta tutmak değil, yaşam kalitesini onarmaktır.

Bu hedef, çocuklar için daha da anlamlıdır. Çünkü bir ülkenin geleceği, afet sonrası çocukların nasıl yaşadığıyla ölçülür.

Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlamanın en anlamlı yolu, o hakların sahada, çadırda, okulda, mahallede gerçekten yaşandığını görebilmektir.

Çocuklar yardım değil, hak talep eder.

Bizim görevimiz, o hakkı mümkün kılacak sistemleri kalıcılaştırmaktır. Bianet

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *