Kadınlar olarak kendimizi risk altında hissediyor, her an yaşam kaygısı taşıyoruz
Gaziantep Demokratik Kadın Platformu, Balıklı Parkı’nda yaptığı açıklamada, siyasi iktidarın kendi ideolojik bakış açısına ve yaşam tarzına uygun nesiller yetiştirme hedefi doğrultusunda okulların, Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve cemaatler aracılığıyla örgütlenmeye çalışıldığı bir alana dönüştürüldüğüne dikkat çekti.
Gülfidan Özpolat, ‘’ Kadın katilleri aramızda dolaştığı için biz kadınlar kendimizi risk altında hissediyor, her an yaşam kaygısı taşıyoruz. Gülistan Doku bulunsaydı ve katilleri yargılansaydı Rojin Kabaiş kaybolmayacaktı, Rojin ölmeyecekti. Kadın cinayeti işleyenler gerekli cezaları alsaydı her gün 3-5’imiz ölmeyecektik’’ dedi.
Son 11 günde 26 kadının öldürüldüğüne dikkat çeken Özpolat, ‘’Kadına yönelik şiddet hız kesmiyor; taciz, istismar, kadın cinayetleri başta biz kadınlar olmak üzere tüm toplumu korkuya, kaygıya ve endişeye boğmuştur. Cezasızlık politikaları ve kadın cinayetlerini masumlaştırma zihniyeti kadına yönelik ayrımcılığı, eşitsizliği meşrulaştırıyor ve şiddette, ölüme terk ediyor. Çocuklar istismar ediliyor, el birliğe ile çocuklar yok ediliyor ve her gün 10 çocuk kayboluyor. Bebekler daha doğar doğmaz, kendileri için belirlenen bedel karşılığında ölüm çetelerince hayatlarına son veriliyor’’ ifadelerine yer verdi.
Rojin Kabaiş’in kaybolduğu alanda çalışmalar yeterli şekilde yürütülmedi
Rojin Kabaiş’in kaybolduğu alanda çalışmaların yeterli şekilde yürütülmediğini, Van’daki kurumlar alana gittikten sonra kolluk takviyesi yapıldığını, daha sonra havadan aramaların başlatıldığını ve suda arama çalışmalarının devam ettiğinin gözlemlendiğini kaydeden Özpolat, ‘’Tıpkı Narin’de olduğu gibi, Rojin’i arama çalışmaları zamanında yapılmadığından ve gerekli müdahale ve incelemeler hızla yapılmadığından delillerin karartılma olasılığı arttı. Bu durumdan güç alan erkek-eril ve tekçi zihniyet kadına karşı düşmanlığını, kin ve öfkesini yeniden başka kadınlarda açığa çıkartıyor’’ açıklamasında bulundu.
Rojin’in cansız bedenine günler sonra ulaşıldı
Özpolat, ‘’KYK yurdundan ayrıldıktan sonra bir daha haber alınamayan, 28 Eylül sabah saatlerinde göl kenarında Rojin’e ait telefon, kulaklık, su ve kek öğrenciler tarafından bulunup KYK yurt müdürlüğüne teslim edildiği halde, Rojin’in cansız bedenine günler sonra ulaşıldı. Van Barosu Kadın Hakları Merkezinin gözlem yapmak üzere gittiği üniversite kampüsünde ve yakınında bulunan Bardakçı köyünde hiçbir arama çalışmasının yapılmadığı tespit edilmişti’’ hatırlatmasını yaptı.
Yaşanan bu olayların münferit olmadığını toplumsal politikalar sonucu sistematik hale geldiğini biliyoruz
İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmeyip gereği yapılmış ve 6284 sayılı kanun etkin uygulanıp koruyucu ve önleyici önlemler alınsaydı, 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Rojin’in bugün yaşıyor olabileceğini kaydeden Özpolat, ‘’Yaşanan bu olayların münferit olmadığını toplumsal politikalar sonucu sistematik hale geldiğini biliyoruz. 11 Eylül’den bu yana 15 yaşındaki lise öğrencisi Sümeyye Aziz’den de haber alınamaması daha çok kaybın peş peşe geleceğini bizlere düşündürüyor’’ şeklinde konuştu.
Şüphe bulunduran köy ve mekânlar üzerinde etkili soruşturma yürütülmesini talep ediyoruz
Özpolat, ‘’Rojin’in bulunmasına ilişkin soruşturmanın sadece intihar veya boğulma üzerinden yürütülmemesini; öldürülme, zorla kaybedilme, hürriyetinden yoksun bırakılmış olma ihtimallerinin de ön planda tutularak etkin soruşturma yapılması talebimizi yineliyoruz. Üniversite giriş çıkışlarının denetim altına alınması, şüphe bulunduran köy ve mekânlar üzerinde etkili soruşturma yürütülmesini talep ediyoruz’’ dedi.
Binlerce yıllık sömürü düzenine karşı isyanımızı büyütüyor ve direnişi örgütlüyoruz
Gaziantep Demokratik Kadın Platformu Sözcüsü Gülfidan Özpolat, konuşmasını şu şekilde bitirdi: ‘’Kadınları erkeğe, aileye, sermayeye, devlete daha da bağımlı hale getirmek için hayata geçirilen kadın düşmanı politikalara karşı, her fırsattaki söylemleri, fetvaları ve uygulamalarıyla ne giyeceğimizin ne söyleyeceğimizin, nasıl yaşayacağımızın, sınırlarını çizmeye kalkanlara karşı, emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz ve yaşamlarımız üzerindeki binlerce yıllık sömürü düzenine karşı isyanımızı büyütüyor ve direnişi örgütlüyoruz.’’