ANASAYFA arrow right Güncel

HES projelerine kamu denetimi yok!

HES projelerine kamu denetimi yok!
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 00.09
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 00.09
Karadeniz Bölgesi HES Teknik Gezisi Raporu'na göre bölgedeki HES projelerinde kamu denetimi bulunmuyor.
Elektrik Mühendisleri Odası'nın Doğu Karadeniz Bölgesi HES Teknik Gezisi Raporu'na göre bölgedeki HES projelerinde kamu denetimi bulunmuyor. Bazı tesisler, özellikle doğal doku ile uyumlu olmayan yapılar imal ediyor, “balık geçitleri” sadece yasak savma amacıyla yapılıyor. Can suyu kontrolü için yapılan ölçüm tesislerini yeterli olmadığı gibi, bunların işletmelerinde sorunlar yaşanması bekleniyor.

İnşaat hafriyatından, dağıtım ve iletim bağlantı sorunlarına, şirketlerin azami kar amacıyla kuralsız çalışmalarına, işyerlerinde taşeronlaşmaya varıncaya kadar uzanan tespitlere dikkat çekilen raporda, bölgede üretim, iletim, dağıtım ve tüketim birlikte ele alınarak kamusal çıkarları gözeten merkezi bir planlama yapılması, bu planlamaya yöre halkının katılımı ve katkısı sağlanması önerisine de yer veriliyor.

Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, basın toplantısı ile “Doğu Karadeniz Bölgesi HES Teknik Gezisi Raporu”nu EMO genel Merkezi’nde açıkladı. Toplantıya TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Yeşil, EMO Yönetim Kurulu Yazmanı Erdal Apaçık, EMO Yönetim Kurulu üyeleri Mehmet Turgut ve Mehmet Bozkırlıoğlu ile Doğu Karadeniz HES Teknik Gezisi Komisyonu üyeleri Elektrik Mühendisi Hamza Koç ve Meteoroloji Mühendisi İsmail Küçük katıldı.
EMO’nun HES’lerle ilgili artan tepkiler ve HES yapım süreçlerindeki olumsuzlukları yerinde görmek üzere Doğu Karadeniz yöresine teknik gezi gerçekleştirdiğini belirten Apaçık, Trabzon, Rize ve Artvin illerindeki inşaat aşamasında veya yapımı tamamlanmış HES’lere ilişkin hazırlanan raporun sunumunu yaptı. Bölgedeki HES projelerinde kamu denetiminin olmamasını eleştiren Apaçık, can suyundan, balık geçitlerine, inşaat hafriyatından, dağıtım ve iletim bağlantı sorunlarına, şirketlerin azami kar amacıyla kuralsız çalışmalarına, işyerlerinde taşeronlaşmaya varıncaya kadar uzanan tespitleri ortaya koydu.

EMO’nun yıllardır hidrolik potansiyelimizin değerlendirilmesinin önemini vurguladığını kaydeden Apaçık, “Ancak, hidrolik potansiyelimizin değerlendirilmesinde toplum yararı gözetilmeksizin, derelerimiz piyasacı bir anlayışla özel sektöre devredilmiştir. Hidroelektrik santraller bilimsel ölçütlerle, havza planlaması temelinde, yerel halkın onayı alınarak projelendirilmek yerine; ciddi çevre tahribatları yaratılarak, her türlü denetimden uzak, tamamen şirket karlılığı temelinde yapılmaktadır” dedi.
Apaçık, “Elektrik enerjisi doğal bir tekeldir. Bölgede üretim, iletim, dağıtım ve tüketim birlikte ele alınarak kamusal çıkarları gözeten merkezi bir planlama yapılmalı, bu planlamaya yöre halkının katılımı ve katkısı sağlanmalıdır” saptamasında bulundu.

Apaçık, HES’lere ilişkin süreç hakkında bilgi verdi. Türkiye’nin dört bir yanında HES faaliyetleri sürdüğünü dile getiren Apaçık, 2000'e yaklaşan sayıda HES projesi bulunduğunu ifade etti. Bu projelerin topografik yapısının dik ve su potansiyelinin fazla olduğu Doğu Karadeniz'de yoğunlaştığının altını çizen Apaçık, geziyi yaptıkları tarihlerde, su kullanım hakkı anlaşması çerçevesinde, Trabzon'da 135, Rize'de 84 ve Artvin'de 24 adet HES yapımı planlandığını kaydetti.

Teknik olarak HES yapımı hakkında da bilgi sunan Apaçık, üretime geçmiş olan tesislerde yapılan gözlemler sonucunda bu tesislerin üretime geçmelerine rağmen etraflarında kısmi imalatların devam ettiğinin görüldüğünü bildirdi. Bazı tesislerin, özellikle doğal doku ile uyumlu olmayan yapılar imal ettikleri, özellikle ‘balık geçitlerinin’ sadece yasak savma amacıyla yapıldığını dile getiren Apaçık, can suyu kontrolü için yapılan ölçüm tesislerini yeterli olmadığını, bunların işletmelerinde sorunlar yaşanacağının belirlendiğini ifade etti. Bazı tesislerin bırakması gereken can suyunu hiç bırakmadıkları ya da belirlenen değerin altında bıraktıklarını aktaran Apaçık, diğer teknik tespitleri şöyle sıraladı:

İmalatların yapılması sırasında özellikle malzemelerin dökülmesinde bir kural gözetilmediği, dökümlerin rastgele yapıldığı, bazı firmaların daha fazla düşü sağlama adına üretim tesislerini taşkın yatağının içerisine yerleştirdikleri, yapıların yakın çevresinde yapılan düzenlemelerde özellikle geçiş yolları sağlanması amacıyla dere yataklarının tamamen ya da kısmen kapatıldığı görüldü. Bazı tesislerin ek düzenlemelerinin, mühendislik kuralları yok sayılarak yapıldığı, özellikle dere yatakları için yapılan müdahalelerin taşkın oluşmasına neden olabileceği, kurulu güçlerin çok altında üretimin gerçekleştirilmekte olduğu gözlendi."
İnşaat halinde olan tesislerde yapılan gözlemleri de paylaşan Apaçık, bu değerlendirmelere Deriner Barajı dâhil olmadığını vurguladı. Bazı inşaatların tamamen durduğu (mahkeme ya da diğer nedenler), imalatta açığa çıkan hafriyatların hiçbir kural gözetilmeden gelişi güzel döküldüğü, imalatlarda çıkan hafriyatların arazi yapısına göre rastgele bırakılması sonrasında hiç zarar görmeyecek alanların, bitki örtüsünün ve özellikle ağaçların çok büyük oranda zarar gördüğünü ifade etti. Bazı tesislerin imalatı sırasında jeolojik yapının uygun olmaması ya da jeolojik yapıya uygun imalat yapılmamasından dolayı tesis binalarının heyelan altında kaldığının tespit edildiğini belirten Apaçık, “İşçi güvenliğine ilişkin önlemlerin yetersiz olduğu, çevre köylerin ulaşım yollarının güvenliği için hiçbir kurala uyulmadığı görülmüştür” şeklinde tespitlerde bulundu” dedi.ANKA



Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *