5 Haziran 1972 tarihinde Stockholm`de toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansı`nın, "İnsanın, hürriyet, eşitlik ve yeterli yaşam koşulları sağlayan onurlu ve refah içinde bir çevrede yaşaması temel hakkıdır" kararından bu yana 40 yıl geçti ancak çevre hızla kirlenmeye devam ediyor
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Gaziantep İl Başkanı Ali Serindağ, yaşam çevresinin yok edilmeye devam edildiğini söylerken, “Sermayenin bitmek tükenmek bilmeyen kâr hırsı, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün 40. yılında da yaşam çevremizi yok etmeye devam ediyor. Plansız kentleşme, fosil yakıta dayalı üretim modelleri, hızla artan nükleer ve kimyasal atıklar, genetiği değiştirilmiş organizmalar, termik ve nükleer santraller ‘gelişme’ olarak tüm insanlığa dayatılıyor” diye konuştu.
Milyonlarca insan açlıkla
yüz yüze bırakılıyor
Serindağ, “İklim değişikliğine yol açan gazların salını mı kontrol altına alınamayıp ekolojik dengenin bozulması artarak sürerken, dünya kullanılabilir sularının yarısı kirletiliyor, ormanlar, tarım alanları hızla yok ediliyor. Tekellerin kâr hırsı dünyanın dört bir yanında çevreyi katletmeye devam ediyor. Bio-akaryakıt ile ‘çevreci‘ bir maske altında tarım alanları tekellerin ihtiyacına göre düzenleniyor ve milyonlarca insan açlıkla yüz yüze bırakılıyor. Gözü dönmüş bir kâr hırsıyla, ‘sınırsız büyümeyi hedefleyen ekonomilerin talanı sürüyor” şeklinde konuştu.
HES’lere engel olunmalı
Serindağ, önemli kültürel mirasın olduğu bölgelere kesinlikle baraj ve HES‘lerin yapılmaması gerektiğini ifade ederek açıklamasını şöyle sürdürdü: “Sermayenin önündeki tüm engellerin kaldırıldığı Türkiye’de de; doğal, tarihi ve kültürel varlıklarının yok edilmesi, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının talan ve işgali, ülke değerleri olan nehirlerin, ormanların, kıyıların ve su alanlarının ipotek altına alınması süreci hızlanıp, ülke giderek yaşanabilir olmaktan çıkarılıyor. Bir yandan enerji ihtiyacı ve dışa bağımlı olmayalım bahanesiyle nehirlerimiz, derelerimiz satışa çıkarılıp HES‘lerle doğal çevre ve suyun insan hakkı olması yok edilirken, diğer taraftan dışa bağımlı, çevre felaketleri yaratan nükleer santrallerin, termik santrallerin kurulması yaygınlaştırıldı. Ülkenin dört bir yanında, HES`ler, siyanürlü altın ve gümüş işletmeleri ile termik santrallerle, kültürel ve tarihi değerlerimizi yok eden barajlarla, susuzlaştırılan derelerimiz ve tarım alanları, imara açılan ormanlarımız, afet riski altındaki kentlerimiz ile doğal çevremiz, yaşam alanlarımız sürdürülebilir kalkınma adına daraltılmaktadır.”
Çarpık kentleşme ve kıyı
yağmasının önüne geçilmeli
“Topraklarımızın insanlık tarihi açısından en eski toplumsal yerleşim yerleri olduğunu göz önünde tutarsak; kültürel mirasın korunmasının ülkemiz, tüm dünya ve gelecek bütün insanlık tarihi ve kültürü için önemli olduğu kabul görmelidir” diyen Serindağ, “Bu çerçevede, önemli kültürel mirasın olduğu bölgelere kesinlikle baraj ve HES‘ler yapılmamalı ve bu kültürel mirasla bölgesel kalkınmayı sağlayacak girişimler önemsenmelidir. Sanayileşme ve kalkınma, planlı ve "sosyal kalkınma" yaklaşımı temelinde tarım, çevre, enerji, ulaşım, teknoloji, sağlık, eğitim ve diğer alanlara yönelik politikalarla uyum ve bir bütünlük içinde tanımlanmalıdır. Başka türlü insanca bir yaşam ve toplum ekolojisi oluşturmak olanaklı değildir. Teknoloji, sanayileşme ve çevre politikaları arasında uyum esas alınarak tarım alanlarına sanayi tesisleri kurulmamalı, çarpık kentleşme ve kıyı yağmasının önüne geçilmeli, sanayi atıkları kontrol altında tutulmalı, arıtma tesisleri şart olmalı, denetlenmeli, geri dönüşüm proje ve teknolojileri kullanılmalıdır” diye açıklama yaptı..
Yeraltı sularımız kirleniyor
Serindağ açıklamasını, “İlimizde ise sanayi atıkları ve yer yer atık sular çevresel kirlenmeyle birlikte yeraltı sularımız ve yüzey sularımızın kirlenmesine sebep olmaktadır. Bu kirliliğin ortadan kaldırılması ve doğal değerlerimizin korunması için ivedilikle önlemler alınmalıdır. Bilmelidir ki, HES‘lere karşı yaşam alanlarını koruyanlar, Amazonların ormansızlaştırılmasına karşı direnenler, aç gözlü altın işletmeciliğine karşı duranlar, petrol devlerine karşı yaşamı savunanlar da durmayacak, 5 Haziran Dünya Çevre Günü tüm dünyada ve Türkiye’de birleşmenin, dayanışmanın gelecek güzel bir yaşamın günü olacak” diye sürdürdü.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Gaziantep İl Başkanı Ali Serindağ, yaşam çevresinin yok edilmeye devam edildiğini söylerken, “Sermayenin bitmek tükenmek bilmeyen kâr hırsı, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün 40. yılında da yaşam çevremizi yok etmeye devam ediyor. Plansız kentleşme, fosil yakıta dayalı üretim modelleri, hızla artan nükleer ve kimyasal atıklar, genetiği değiştirilmiş organizmalar, termik ve nükleer santraller ‘gelişme’ olarak tüm insanlığa dayatılıyor” diye konuştu.
Milyonlarca insan açlıkla
yüz yüze bırakılıyor
Serindağ, “İklim değişikliğine yol açan gazların salını mı kontrol altına alınamayıp ekolojik dengenin bozulması artarak sürerken, dünya kullanılabilir sularının yarısı kirletiliyor, ormanlar, tarım alanları hızla yok ediliyor. Tekellerin kâr hırsı dünyanın dört bir yanında çevreyi katletmeye devam ediyor. Bio-akaryakıt ile ‘çevreci‘ bir maske altında tarım alanları tekellerin ihtiyacına göre düzenleniyor ve milyonlarca insan açlıkla yüz yüze bırakılıyor. Gözü dönmüş bir kâr hırsıyla, ‘sınırsız büyümeyi hedefleyen ekonomilerin talanı sürüyor” şeklinde konuştu.
HES’lere engel olunmalı
Serindağ, önemli kültürel mirasın olduğu bölgelere kesinlikle baraj ve HES‘lerin yapılmaması gerektiğini ifade ederek açıklamasını şöyle sürdürdü: “Sermayenin önündeki tüm engellerin kaldırıldığı Türkiye’de de; doğal, tarihi ve kültürel varlıklarının yok edilmesi, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının talan ve işgali, ülke değerleri olan nehirlerin, ormanların, kıyıların ve su alanlarının ipotek altına alınması süreci hızlanıp, ülke giderek yaşanabilir olmaktan çıkarılıyor. Bir yandan enerji ihtiyacı ve dışa bağımlı olmayalım bahanesiyle nehirlerimiz, derelerimiz satışa çıkarılıp HES‘lerle doğal çevre ve suyun insan hakkı olması yok edilirken, diğer taraftan dışa bağımlı, çevre felaketleri yaratan nükleer santrallerin, termik santrallerin kurulması yaygınlaştırıldı. Ülkenin dört bir yanında, HES`ler, siyanürlü altın ve gümüş işletmeleri ile termik santrallerle, kültürel ve tarihi değerlerimizi yok eden barajlarla, susuzlaştırılan derelerimiz ve tarım alanları, imara açılan ormanlarımız, afet riski altındaki kentlerimiz ile doğal çevremiz, yaşam alanlarımız sürdürülebilir kalkınma adına daraltılmaktadır.”
Çarpık kentleşme ve kıyı
yağmasının önüne geçilmeli
“Topraklarımızın insanlık tarihi açısından en eski toplumsal yerleşim yerleri olduğunu göz önünde tutarsak; kültürel mirasın korunmasının ülkemiz, tüm dünya ve gelecek bütün insanlık tarihi ve kültürü için önemli olduğu kabul görmelidir” diyen Serindağ, “Bu çerçevede, önemli kültürel mirasın olduğu bölgelere kesinlikle baraj ve HES‘ler yapılmamalı ve bu kültürel mirasla bölgesel kalkınmayı sağlayacak girişimler önemsenmelidir. Sanayileşme ve kalkınma, planlı ve "sosyal kalkınma" yaklaşımı temelinde tarım, çevre, enerji, ulaşım, teknoloji, sağlık, eğitim ve diğer alanlara yönelik politikalarla uyum ve bir bütünlük içinde tanımlanmalıdır. Başka türlü insanca bir yaşam ve toplum ekolojisi oluşturmak olanaklı değildir. Teknoloji, sanayileşme ve çevre politikaları arasında uyum esas alınarak tarım alanlarına sanayi tesisleri kurulmamalı, çarpık kentleşme ve kıyı yağmasının önüne geçilmeli, sanayi atıkları kontrol altında tutulmalı, arıtma tesisleri şart olmalı, denetlenmeli, geri dönüşüm proje ve teknolojileri kullanılmalıdır” diye açıklama yaptı..
Yeraltı sularımız kirleniyor
Serindağ açıklamasını, “İlimizde ise sanayi atıkları ve yer yer atık sular çevresel kirlenmeyle birlikte yeraltı sularımız ve yüzey sularımızın kirlenmesine sebep olmaktadır. Bu kirliliğin ortadan kaldırılması ve doğal değerlerimizin korunması için ivedilikle önlemler alınmalıdır. Bilmelidir ki, HES‘lere karşı yaşam alanlarını koruyanlar, Amazonların ormansızlaştırılmasına karşı direnenler, aç gözlü altın işletmeciliğine karşı duranlar, petrol devlerine karşı yaşamı savunanlar da durmayacak, 5 Haziran Dünya Çevre Günü tüm dünyada ve Türkiye’de birleşmenin, dayanışmanın gelecek güzel bir yaşamın günü olacak” diye sürdürdü.