ANASAYFA arrow right Güncel

Siyasilerin azarı, öğretmeni veli ve öğrencinin gözünde de bitirdi

Siyasilerin azarı, öğretmeni veli ve öğrencinin gözünde de bitirdi
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 03.10
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 03.10
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Milli Eğitim Bakanlığı’nın plansız, programsız hareket ettiğini ve eğitim konularını oldubittiye getirmeye çalıştığını belirterek, “Herkes bilmelidir ki; ortaöğretimde sistem değ
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Milli Eğitim Bakanlığı’nın plansız, programsız hareket ettiğini ve eğitim konularını oldubittiye getirmeye çalıştığını belirterek, “Herkes bilmelidir ki; ortaöğretimde sistem değişikliğinin faturası çok ağır olacaktır. Bakanlık bir an önce bu yanlıştan dönmelidir” dedi. Koncuk, siyasilerin öğretmenleri hedef alan incitici yaklaşımları dolayısıyla artık öğrenci ve velilerin bile öğretmenleri değersiz görmeye başladıklarını öne sürdü. 

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 2012-2013 eğitim-öğretim yılının ilk yarıyılının sona ermesi dolayısıyla yaptığı açıklamada öğretmenlerin Milli Eğitim Bakanlığı’ndan taleplerini sıraladı.
Tüm alan değiştiren öğretmenlere çalıştıkları yere göre dönüş hakkı verilmesini isteyen Koncuk, “Şu anda öğretmenler çaresiz bir şekilde Milli Eğitim Bakanlığı’nın akıl ve izanla bağdaşır bir adım atması için beklemektedir. Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in Bakanlığı ben bilirimci anlayışıyla yönetmeyi bırakarak, alan değiştirmek zorunda kalan öğretmenlerimizin mağduriyetlerine son vermesidir” dedi. 

Alan değişikliği ardından bu kez özellikle Teknoloji ve Tasarım Öğretmenliği yığılma olduğunu kaydeden Koncuk bunun ileride fazlalığa neden olacağını bildirdi.
Öğretmenlerin, Bakanlığın özür grubu tayinlerini yılda bir kereye indirmesiyle birlikte büyük mağduriyet yaşadığını belirten Koncuk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Şubat’ta eş durumundan tayin talebi için “Yeniden atama yapılacak, hazırlıklar yapılıyor” dediğini hatırlatarak, “Unutulmamalıdır ki; sözünde durmayan devlet adamları saygıyla yad edilmez. Ayrıca, Şubat ayında sadece eş özrü mağdurlarının değil, sağlık ve öğrenim özrü mağdurlarının da tayin talebi gerçekleştirilmelidir. Her sene öğretmenlerimizin bu strese girmemesi için de Bakanlık, özür grubu tayinlerini eskiden olduğu gibi yılda iki kez yapmalıdır” dedi.
Başbakan Erdoğan’ın bir öğretmenin “Şubat’ta atama olmazsa, size oy vermeyeceğiz” sözlerine karşılık “Al oyunu kendine sakla” şeklinde cevap vermesinin manidar olduğunu savunan İsmail Koncuk, “Kamuoyunda ikinci ‘Ananı da al git’ vakası olan bu diyalog atama bekleyen öğretmenleri çok üzmüştür. Bu ülkeyi yöneten Başbakan'ın herkesi kucaklaması, talepleri ve eleştirileri büyük bir sükûnetle dinlemesi gerekir. Bu gençler ne ideolojik davranmakta, ne de siyaset peşinde koşmaktadır. Onların tek istediği mesleklerini yapabilmektir. Başbakan’ın en azından gençlerin bu talebine saygı duyması gerekir” görüşünü savundu. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Koncuk taleplerini şöyle iletti: 

"-Türk Eğitim-Sen olarak; Şubat ayında 30 bin, Ağustos ayında 70 bin olmak üzere 2013 yılında 100 bin öğretmen ataması yapılmasını istiyoruz. Bu konudaki ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Ayrıca, neredeyse asal istihdam haline gelen ücretli öğretmenliğe son verilmeli ve tüm öğretmenler kadrolu olarak atanmalıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı, yönetici atamalarını henüz yapmamıştır. Oysa Yönetici Atama Yönetmeliğine göre; atamalarının sınava dayalı olarak Ocak-Şubat aylarında yapılması gerekmektedir. Yenilenecek yönetici atama yönetmeliğinde, mülakat sisteminin getirileceği söylenmektedir. Mülakat sistemine de, Başbakan’ın ve Bakan Dinçer’in tartışmaya açtığı uygulamaya da karşıyız. Şu anda okul müdürlüğüne atamalar puan üstünlüğüne göre yapılmaktadır. Şayet mülki idare amirlerine inisiyatif verilirse, torpil devreye girecek, liyakat ilkeleri yerle yeksan olacaktır. Zira Valilerin büyük bir kısmının siyasi erkin güdümünde hareket ettiğini biliyoruz. Karar yargıdan dönecektir. 

-Milli Eğitim Bakanlığı şube müdürlüğü atamalarını, yürürlükten kaldırdığı genelgeye göre yapmaya devam ediyor. Hatta bu görevlendirmeler, el altından dilekçeler alınarak gerçekleştirilmektedir. İşin ehli olmayan, liyakatten yoksun kişiler ülkemizde şube müdürü olmaktadır. Bakanlığın ideolojik davranarak, yandaş kayırma anlayışına bir son vermesi, şube müdürlüğü görevlendirmelerini sınava dayalı yapması gerekmektedir. 


-Sınavların kaldırılmasının, dershanelerin kaldırılması sonucunu doğuracağını hesap eden Bakanlık, sırf bu nedenle ortaöğretimi felç etmek üzeredir. 
-Anadolu ve fen liselerinin kapatılmasıyla maddi durumu iyi olmayan çocuklara kaliteli ve başarılı okulların kapısı tamamen kapatılacaktır. Öğretmen yetiştiren anadolu öğretmen liselerinin kapatılması, Türkiye’nin kaliteli, donanımlı, nitelikli öğretmen yetiştirmesine vurulmuş bir darbedir. Bu nedenle, Türk Eğitim-Sen olarak, Anadolu öğretmen liselerinin kapatılmasına karşıyız. Milli Eğitim Bakanlığı, bu sistemle birlikte, özel okullara talebi artırmayı da hedeflemektedir. Evinin yakınındaki okula gitmek istemeyen öğrenciler, özel okullara yönelecektir. Zaten dershaneleri özel okullara dönüştürme projesi de bunun bir parçasıdır. Olan yine maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarına olacaktır. 

-Milli Eğitim Bakanlığı plansız, programsız hareket etmekte, bu işi de oldubittiye getirmeye çalışmaktadır. Herkes bilmelidir ki; ortaöğretimde sistem değişikliğinin faturası çok ağır olacaktır. Bakanlık bir an önce bu yanlıştan dönmelidir.”

Bu eğitim-öğretim yılına damgasını vuran konulardan birinin de öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının yaşadığı itibar kaybı olduğunu kaydeden Koncuk, “Başta Başbakan olmak üzere, Milli Eğitim Bakanı ve diğer Bakanlar sıkça öğretmenleri incitecek sözler sarf etmiştir. Atama bekleyen öğretmenleri yem bekleyen güvercinlere benzeten bir Milli Eğitim Bakanı, öğretmenlerin az çalışıp, çok tatil yaptığını ifade eden, ‘Al oyunu kendine sakla’ diyen bir Başbakan ve diğer kırıcı sözlerin sahipleri Bakanlar… Atatürk’ün öğretmenlere verdiği değer ne kadar fazlaysa, bugünkü siyasi erkin öğretmenlere verdiği değer bir o kadar azdır. Mesnetsiz sözlerin sahipleri, öğretmenleri o kadar küçültmüştür ki, öğrenci ve veliler bile onları değersiz görmeye başlamıştır” dedi. 
Saygınlığı azalan öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının, sosyo-ekonomik yönden de gün geçtikçe hak kaybına uğradıklarını anlatan Koncuk, “Yüzde 3+3’lük zamma mahkûm edilen öğretmen, hizmetli, memur, teknisyen, şef, daktilograf, veri hazırlayıcı gibi eğitim çalışanlarının maaşları yerinde saymaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapmakta olan personelin görev tanımı yoktur, çalışma saatleri, özlük hakları ve yer değiştirmeleri ile ilgili sıkıntıları vardır. Bu personelin yer değiştirmelerine ilişkin usul ve esaslar açık olarak tespit edilmediği için özürleri bile olsa bu talepleri reddedilmektedir” yakınmasında bulundu. 
Koncuk, yıllardır maaşlarına iyileştirme yapılmayan öğretmen ve akademisyenlerin ek ödemelerine artış yapılmamasının bardağı taşırdığını anlattı. 
Eğitim çalışanlarının OECD ölçülerine göre “sefalet ücretlerine talim ettiklerini” öne süren, öğretmenlerin yılda 12-14 bin dolar arası gelir elde ettiğini kaydeden Koncuk, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda duyarsız davranması, eğitimcilerin yanında yer almaması, eğitim çalışanlarının hakları için mücadele etmemesi ibretlik bir durumdur. Göreve geldiği günden bugüne dek eğitim çalışanlarının yanında olmayan Ömer Dinçer, ne zaman Milli Eğitim Bakanı olduğunu hatırlayacak ve eğitimcisine sahip çıkacaktır?” diye sordu.


Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *