ANASAYFA arrow right Güncel

“Toplumda çok ciddi bir fiyat vurdumduymazlığı başladı; alıcı ve satıcı arasında huzursuzluk olur”

YAYINLAMA: 17 Ocak 2023 / 13.33
GÜNCELLEME: 17 Ocak 2023 / 13.33
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, yüzde 64 olarak belirlenen 2022 enflasyonunun ardından 2023 zamları kendini hissettirirken, sokakta ve sosyal medyada, hangi ürün veya hizmetin, “pahalı” olduğuna ilişkin kafa karışıklığı gözler önüne seriliyor.

Sıklıkla güne zam haberleriyle başlayan vatandaşlar, alışverişlerinde fiyat algılarının giderek bozulduğunu vurgularken, ekonomistler de mevcut ekonomik tabloda bu durumun kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.

T24 için görüşlerini aktaran ekonomist Atilla Yeşilada, içinde bulunduğumuz durumu değerlendirirken, "Toplumda, çok ciddi bir fiyat vurdumduymazlığı oluşmaya başladı. Bunun da ekonomik çok büyük bir sonucu var, sosyal de büyük bir sonucu var; alıcı ve satıcı arasında huzursuzluk başlar” ifadelerini kullanıyor.

Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp ise fiyatların hızla yükselmesi sebebiyle vatandaşların bir ürün veya hizmetin pahalı olup olmadığı konusunda çıkarım yapmasının imkansız hâle geleceğini belirtiyor.

“Pahalılık algım bozuldu” cümlesi, pazarlardan alışveriş merkezlerine Twitter’dan TikTok’a pek çok alanda duyulurken, sosyal medyada sorduğumuz soruya da çeşitli yanıtlar aldık.

"İnsanlar ceplerindeki paranın satın alma değerini hesaplayamıyorlar"

 Ekonomist Atilla Yeşilada, insanların yaşadığı kafa karışıklığının ekonomide görülen bir fenomen olduğunu belirterek, bu durumu şöyle açıklıyor:

“Enflasyonun yakın geçmişte yaşanandan çok daha hızlı veya düştüğü ortamlarda insanlar ceplerindeki paranın satın alma değerini hesaplayamıyorlar. Türkiye’de de yaşanan şu: Tamam hiçbir zaman gelişmiş ülkeler, ‘muasır medeniyetler’ seviyesinde bir enflasyona sahip olmadık ama 2007’den beri yüzde 7 ile yüzde 15 arasında dolaşan bir enflasyon var. Bu çok dar bir bant aslında. Dolayısıyla ben az çok malların fiyatı arttığında bunun enflasyondan mı kaynaklandığını yoksa bunun reel fiyatının mı arttığını hesaplayabiliyordum. ‘Ya et ne pahalı, tavuğa dönelim’ diyebiliyordum. Ya da, ‘Honda çok pahalı, yerli otomobil alalım’. Şimdi artık bunları diyemiyoruz. Çünkü nominal rakamlar o kadar hızlı büyüyor ki kafamızda makul bir dolar kuru ya da enflasyon hesabı yapıp bunun geçen seneki reel fiyata göre düştüğünü veya indiğini hesaplayamıyoruz. Bu, toplumu çok büyük bir kafa karışıklığına sürüklüyor.”

Koç Üniversitesi öğretim üyesi Selva Demiralp de, “pahalı algısının” nasıl oluştuğu sorusunu, şöyle yanıtlıyor: 

“Pahalı ya da ucuz kavramları bir karşılaştırma sonucu varılan çıkarımlar. Söz konusu malı ya yakın zaman önceki fiyatı ile ya da benzer ürünlerin fiyatları ile karşılaştırıp pahalı ya da ucuz olduğu sonucuna varıyoruz. Enflasyonun tipik bir yan etkisi ise genel fiyat seviyesinde hızlı bir artış yaratması. Bu ortamda ilk tepki bütün ürünlerin pahalandığı şeklinde oluyor. Ancak fiyat artışlarında düzeltmeler devam ederken (Bu düzenlemeler de tüm ürünlerde eşzamanlı olmadığı için) görece fiyat karşılaştırmaları çok zorlaşıyor. O noktada tek bir ürünü inceleyip o ürün görece daha mı pahalandı yoksa genel bir fiyat artışı mı yaşanıyor, bunu kestirmek çok zorlaşıyor.”

"'Hangi enflasyon' sorusuna da cevap veremiyoruz bu ülkede"

Ekonomistler, bu kafa karışıklığı ortamında vatandaşların alışverişlerinde pahalılık algılarını nasıl yönetebileceklerine dair de önerilerde bulunuyor.

Yeşilada, “Dolar kuru hesaplıyorum ben kendi kafamda. Geçen sene fiyat bin liradan 3 bine çıkmış, geçen sene kaç dolarmış bu sene kaç dolar olmuş?  Bu aslında çok kolay bir hesap” derken, TÜİK verilerine güvenilse TÜFE’ye bölerek de pahalılık hesabının yapılabileceğini söylüyor: 

Aslında yapılacak olay, fiyatı enflasyona bölüp geçen seneye göre arttı mı, düştü mü, pahalı mı diye hesap yapmak ama, 'hangi enflasyon' sorusuna da cevap veremiyoruz bu ülkede.”

"Belirsizlik, yatırım iştahını köreltiyor"

Bir ürünün pahalı olup olmadığına karar vermenin zorlaştığı ortamın vatandaşların tüketim alışkanlıklarını nasıl etkileyeceğini değerlendiren ekonomistler, yatırım iştahının körelmesinden fiyat vurdumduymazlığına çeşitli sonuçlardan bahsediyor.

Demiralp, algıların bozulmasıyla yaşanan belirsizlik ortamının yatırım iştahını körelttiğini ve büyümeyi olumsuz etkilediğini belirtiyor. Yeşilada da bu durumu şöyle açıklıyor:

“Sene başında verilen zamlar falan bir iki ay içinde kuruşu kuruşuna harcanacak. İnsanlar yüksek maaş bordrosuyla gidip daha fazla tüketici kredisi alacak. Bu da enflasyonda çok ciddi patlamaya sebebiyet verecek."

"Tüketiciler, harcamalarını ertelemeye yönelebilir"

Demiralp, bu durumun hane halkı tüketiminde iki etkisi olacağından bahsederken, “Bir yandan enflasyonun daha da artacağı beklentisi dayanıklı tüketim mallarına talebi öne çekerken diğer taraftan pahalılık algısı bozulduğunda daha net bir fikir edinene kadar harcamalarınızı ertelemeyi de düşünebilirsiniz” diyor.

"Alıcı ile satıcı arasında huzursuzluk başlar"

Yeşilada, mevcut durumun ekonomik olduğu gibi sosyal sonuçları da olabileceğini söylüyor. “Toplumda ciddi bir fiyat vurdumduymazlığı başladı” diyen Yeşilada, pahalılık algılarının bozulduğu ortamda alıcı ve satıcı arasında huzursuzluk başlayacağını söylüyor. Eldeki verilerin hesaplanmasının güç olduğunu hatırlatan Yeşilada, “Toplum bu sorulara cevap veremediği için kimi suçlayacağını da bilemez. Yapılanın fahiş kâr için mi yapıldığını yoksa maliyetlerle ilgili bir artış mı olduğunu tespit edemez”  ifadesini kullanıyor.

Ekonomistlerin, “pahalılık algısını” şaşırtan harcamaları neler?

Demiralp, “Sizin son zamanlarda yaptığınız alışverişlerde, ‘pahalı mı, değil mi çözemedim’ kararsızlığı yaşadığınız bir örnek oldu mu” sorusuna, şu yanıtı veriyor:

“Mevsimsel olarak hayatımıza giren ürünlerde bu kafa karışıklığı daha çok yaşanıyor. Mesela portakal bu sene marketlere düştüğünde bir önceki sene ile fiyat karşılaştırması yapınca, gördüğünüz rakam genel enflasyon seviyesine göre normal midir pahalı mıdır kestirmekte zorlanıyorsunuz. Tek bir örnekle sınırlamak tüketici olarak yaşadığımız kafa karışıklığını hafife almak olur. Fiyatlar o kadar hızlı bir şekilde yükseliyor ki bir restorana gitseniz gelen fatura yüksek de gelse, 'Acaba artık her yerde fiyatlar böyle mi oldu, görece olarak bu fiyat normal mi yoksa çok mu yüksek?' şeklinde bir çıkarım yapabilmek imkansız hâle geliyor."

Yeşilada ise bu soruyu, konut ve ikinci el araçların pahalılığını vurgulayarak, şöyle yanıtlıyor:

“Bence konut çok pahalı. Enflasyon endeksi, 20 puan 30 puan sapabilir ama TÜFE, yüzde 60 ya 80 artarken konut fiyatlarının yüzde 178 artması sürdürülemez. İkincisi bence ikinci el araba. İkinci elde çok ciddi fiyat spekülasyonu var. Bence bu iki ürün fevkalade pahalı.  

İki sene önce pazara ya da markete gittiğimde hangi malın ötekine göre aniden pahalandığını otomatik olarak seziyordum. 'Çikolata yüzde 20 zamlanmış, lokum daha ucuz kalmış' diyebiliyordum kafamda. Şimdi artık bu hesabı yapamıyorum. İki türlü pahalanma var. Bir genel pahalanma, her şeyin fiyatı artar. Bir de göreceli pahalanma var. Çikolata-lokum örneği gibi benzin-mazot örneği gibi ya da yün kumaşla naylon kumaş arasındaki gibi. Artık bu dengelerin hiçbirini ölçemiyoruz.

Berbere gittim. Yüzde 50 zam yapmış. İlk akla gelen soru, 'ne maliyetin arttı', ama arttı. Adamın doğal gazı arttı, kirası arttı. Ama benim bunu ölçmeme imkan yok.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *