Ödül mü, ceza mı?
Hindistan’ın ünlü imparatorlarından Şah Cihan bir kadına aşık olmuş. Kadının gönlünü yapmak için çok uğraşmış. Ama bir türlü kadını ikna edememiş. Çünkü, kadın imparatorun bir koruma askerine aşıkmış. Şah Cihan, bu durumu öğrenince küplere binmiş. Kadına ve sevgilisine en ağır cezayı vermek istemiş.
Kadının ve sevgilisinin tam kafası vurulacakken imparatorun yaşlı veziri devreye girmiş. Vezir bilge bir insanmış. Şah Cihan’ın babasının da veziri imiş. Bundan dolayı Şah Cihan, bu yaşlı vezire hep saygı duyarmış. Vezir “Bu cezayı onlara verme. Biraz daha bilgece davran. Onların kafasını vurdurmak bilgece bir ceza değil. Çok kaba ve çirkin bir ceza. Ben onlara doğru cezayı vereceğim” demiş.
Vezir kadın ve erkeğin çırılçıplak soyulmalarını, çıplak olarak birbirlerine sarılı bir şekilde sütuna bağlanmalarını emretmiş. Bu olayı seyreden insanlar gözlerine inanamamış. “Bu nasıl bir ceza” diye düşünmüşler. “Çünkü bu şekilde çırılçıplak sarılmak zaten onların istediği bir şey” demişler.
Bu durum bir cezadan daha çok bir ödüle benziyormuş bu çift için. Ama herkes bir müddet sonra yanıldığını anlamış.
Yaşlı vezir gerçekten insan psikolojisinden anlayan birisiymiş. İlk başta bu iki aşık da “Bu nasıl bir ceza, bu bizim için bir ödül” demiş ve sevgi ile birbirlerine sarılmışlar. Büyük bir aşkla birbirlerini kucaklamışlar. Şimdi bu iki insan, kalın bir halatla mermer sütuna bağlı oldukları için kımıldayamıyorlarmış.
Şimdi bir insana ne kadar sarılabilirsiniz? Ne kadar elini tutabilirsiniz? Diyelim yarım saat, bir saat, ya da 15 saat… İşte bu çift aynen bunu yaşamış.
Aradan 24 saat geçmeden sıkılmaya, daralmaya başlamışlar. Böyle olması gayet normaldir. Çünkü terleri birbirine karışmış. Birbirlerinin üzerine dışkılarını yapmak zorunda kalmışlar. Terleri, kokuları, idrarları, dışkıları bir diğerini müthiş derecede rahatsız ediyormuş. Bütün bu pis kokular sarayın içini doldurmuş.
Aradan 24 saat geçince yaşlı Vezir “Artık onlara elbiselerini verin ve özgür bırakın” demiş. Askerler denileni yapmışlar.
O da ne? Elbisesini alan sevgililer, birbirinden vebadan kaçar gibi uzaklaşmışlar. Ters yönlere doğru kaçmış gitmişler. Ve bir daha asla bir araya gelmemişler.
Biz psikolojide buna aşırı uyarılma deriz. En çok sevdiğiniz yemek… Aynı yemeği üst üste kaç gün yiyebilirsiniz? Diyelim üç, beş gün yersiniz. Sonra bu yemekten tiksinirsiniz?
Çok sevdiğiniz bir müziği sürekli bir hafta dinleyebilirsiniz. Sevdiğiniz müzik, bir süre sonra sizin için işkence halini alır. Böyle olmaması için sevdiğiniz şeyleri arada sırada yapın.
Araya başka etkinlikleri sıkıştırın. Eğer öğrenci iseniz gün boyunca matematik çalışmayın. Biraz matematik, biraz fizik, biraz kimya çalışın. Hep aynı şeyleri yapmak sizi sıkar. Hayatınızı monotonluktan kurtarın. Aşkınızı, sevginizi sıradanlıktan çıkarın. Çeşitlilik, farklılık sizi daha canlı yapar.
Sizin ödül nazarı ile baktığınız bir şey zamanla cezaya dönüşebilir. Kendinizi sevgilinize kelepçelemeyin. Her şeyi dozunda yaşarsanız mutlu olursunuz.
24 Saat beraber olmak marifet değil. Bazen birbirinizden ayrı kalarak aranızdaki özlemi artırın. Eğer karı koca aynı ortamda çalışıyorsanız, gün içinde birbirinizden ayrı kalacağınız zaman dilimleri oluşturun.
Eşine, sevgilisine sırnaşan, onu sıkboğaz eden kişiler er ya da geç sevdiği insanı kaybederler.