AKP iktidarının Anadolu’daki belki de en önemli kalesi Gaziantep. Bu sadece kentin çeyrek asra damgasını vuran siyasi çizgisinden gelmiyor. Tekstil başta olmak üzere ihracatçı sektörler ile tarıma dayalı endüstrinin merkez üssü. Haliyle devasa bir emek havzası. AKP döneminde enerji yatırımlarından, kredi ve teşvik imkanlarından fazlasıyla yararlandı.
İktidarın AB dışındaki pazarlara açılma stratejisi de yine başta Gaziantep ilk sırada olmak üzere Kahramanmaraş ve Adıyaman’a yaradı. Tüm bunlara inşaat sektörünü de eklemek lazım. Kamu ihalelerinden aldığı hatırı sayılı payın yanında, inşaat ekonomisinin Anadolu’da en hızlı büyüdüğü yer. Kısaca 21 yıllık ekonomik seyrin bir barometresi gibi. Dolayısıyla AKP’nin ‘taşradaki’ siyasi gücünün sınırlarını ölçmek bakımından Gaziantep hassas bir terazi.
Kentte siyaseti eskiden beri organize sanayi bölgesinin patronları belirler. Sanayi ve ticaret odası yöneticileri daima iktidar partisinin listesinde azımsanmayacak sayıda yer bulur. Bu durum kısmen CHP ve MHP için de geçerli. 400 bine yakın işçiyi de düşününce anlamlı bir tercih. Kentte geçmişteki güçlü emek hareketinin izi bile yok artık. AKP’nin işçiler üzerinde kurduğu siyasi hegemonya patronlar için bu bakımdan büyük nimet. Tekstil patronları Meclis’e, ağırlıklı işçi oylarıyla gidiyor çünkü. Nitekim 14 Mayıs seçiminde de AKP listesinde garanti yerlerde yine tekstil patronları bulunuyor. Ünal Sentetik Dokuma’nın sahibi Mehmet Eyüp Özkeçeci ve Çelikaslan Tekstil’in sahibi İrfan Çelikaslan dikkat çeken isimler. CHP’nin dördüncü sıra adayı Reis Reisoğlu da bir tekstilci. MHP listesinde partinin geleneksel tabanından gelen etkili bir isim olduğu belirtilen Mustafa Bozgeyik bir gıda/lojistik patronu. Tek vekil çıkarabilen İYİ Parti’nin ilk sıra adayı ise hayli tartışma yaratan bir isim. Bir dönem tekstil vb. ile ilgilense de adı sık sık spekülasyon haberleriyle gündeme gelen borsa simsarı Mehmet Mustafa Gürban.
Kısaca hem ekonomik yapısına hem de bunun siyasete yansımasına bakıldığında Gaziantep’in sınıfsal karakteri belirgin. AKP’nin siyasi gücünün kaynağı da buradan ileri geliyordu zaten. Bu sınıfsal kompozisyonu, sermaye lehine ustaca yönetebiliyor. Resmi istatistiklere göre iki yıl öncesine kadar yoksulluk sıralamasında listenin altlarında bulunuyordu Gaziantep. Suriyeli göçü rahatsızlık yaratsa da ucuz emek gücü olarak ihracatçı kentte önemli rol oynadı. İnşaat ekonomisi ile tarım arazileri imara açılarak ilçelere kadar yayılan bir kentsel rant yaratıldı. AKP’nin 2018’e kadar yüzde 60’ın altına düşmemesi boşuna değildi. İşte bu durum pandemi, maliyetlerdeki ve fiyatlardaki artış ile son deprem yüzünden sarsılıyor şimdi. 14 Mayıs’ı belirleyecek olan esas siyasi kırılma burada yaşanıyor.
Deprem ve pahalılık
Özellikle depremin kent merkezini etkilemese bile ilçelerde yarattığı büyük yıkım ve bunun müsebbibinin daha ilk günlerden itibaren halk tarafından siyaset-müteahhit ilişkisi olarak işaretlenmesi, AKP’yi zorluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, onbinlerce binanın yıkıldığı bir felaket sonrasında Nurdağı’nda hızla yapılan 14 köy evini büyük bir başarı olarak sunmaya çalışması, AKP’nin seçim kurgusunun depremle beraber ne derece hasar aldığının da bir göstergesi. Zira deprem ve pahalılık kentin gündeminden çıkmıyor.
Deprem sonrası sigortalı işçi sayısında 90 bini aşkın bir düşüş yaşandı. Yine halihazırda maliyetler nedeniyle zorda olan tarımsal/hayvansal üretim de darbe yedi. Gıda fiyatları bitkisel üretim üssü olan kentte görülmemiş düzeylerde. Ve ilk kez kira sorunu bu denli yaygın. 1+1 evlerin kirası dahi 5 bin liraya yükselmiş. Ortalamanın biraz üzerinde yaşam standardına sahip bölgelerde kiralar 8 bin lira civarında. Yoksul bölgeler Düztepe ve Karşıyaka’da 2 bin lira. Bir de neredeyse unutulmuş olan ‘memur şartı’ geri gelmiş. Özallı yıllarda kalmış olan “memura kiralık” notlarına giderek daha fazla ev ilanında rastlanmaya başlanmış. Dolayısıyla kur nedeniyle canlanan ihracatın getirdiği iş olanaklarına rağmen ücretlerdeki artışın kirayı bile yakalayamaması, Gaziantep’te yoksullaşmayı hızlandırdı. Ve elbette bu sorunlar, Suriyelilere karşı artan bir tepkiyle de harmanlanarak siyasal/toplumsal bir yumağa dönüşmüş.
AKP sokaklara apaçık yansıyan tepkilere ikna edici bir yanıt üretebilmiş değil. Ancak çözümün adresinin net bir şekilde muhalefet olduğunu da söylemek mümkün değil. CHP’nin İl Seçim Koordinasyon Merkezi’nde konuştuğumuz parti yöneticileri, 21 yıldır görmedikleri bir ilginin olduğunu belirtiyorlar. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 26 Nisan’da yaptığı miting kentin gündemiydi. Hem iktidar hem muhalefet açısından...
İktidar cephesi katılımın çok düşük olduğuna dair yoğun bir propaganda yaparken, muhalefet ise mitingin yıllar sonra gelen bir moral olduğunu söylüyordu. Aday olmayan İBB Başkanı’nın Gaziantep’in bir kaç gün gündemini belirlemesi siyasi iklimi anlamak bakımından önemli. Yine de CHP’li siyasetçiler AKP’de şimdilik belirgin bir çözülmenin olmadığını, son günlerde rüzgarın yönünün muhalefetten yana döndüğünü vurguluyorlar. Fakat meseleye sadece tek parti cephesinden bakmadıklarını, bir muhalefet bloku olarak çalışma yaptıklarını ekliyorlar. Dolayısıyla hedef yüksek bir oy havuzu oluşturabilmek. CHP ve Yeşil Sol Parti’nin kent özelindeki hedefi ise vekil sayısını artırabilmek. Bu nasıl olacak?
Muhalefet vekil sayısını artırabilir mi?
14 vekilin 8’ini AKP alıyor. Geri kalanın dağılımı şöyle: CHP 2, MHP 2, İYİ Parti 1, HDP 1. Seçmen sayısı yaklaşık yüzde 10 artarak 1.3 milyonu aştı. Yeni seçmenin çoğunluğu ilk kez oy kullanacak. AKP 2019 yerel seçimleri kıstas alındığında, 2018 genel seçimine göre 10 puanlık bir kayıp yaşamış ve yüzde 51’e inmişti. Yüksek bir oy erimesiydi bu. Son 4 yıldaki ekonomik durum düşünüldüğünde erimenin sürmesi sürpriz olmaz. Kayıp bir 10 puan daha olursa CHP’nin 2002’den beri ilk kez 3 vekile ulaşması, belki 4’üncüyü alıp 1991’deki SHP’nin başarısını tekrarlaması olası. Diğer iddialı parti Yeşil Sol Parti ise HDP’nin 2015’teki 2 vekil sayısını hedefliyor. Yüzde 12 civarı oy alan MHP’deki erime bunu belirleyecek gibi görünüyor. Zaten ikinci vekilliği fazla olmayan bir farkla kaybetmişti. Elbette bütün bunlar kentin özelinde yapılmış oy simülasyonları. Lakin bir gerçek var ki, Gaziantep’te AKP bütün erozyonuna rağmen güçlü yapısını koruyor. Yüzde 44-45 dolayında oy topladığında vekil sayısında kayıp yaşamayabilir. Millet İttifakı içinde olan ve MHP’den oy devşirmesi beklenen İYİ Parti’nin seyrinin Meral Akşener’in “masadan kalkıp ertesi günü oturduğu” kriz sürecinden beri düşüş yaşadığını ve beklentinin altında kaldığını da not edelim.
Oy sayıları üzerinden kentin yerel basınında da sık sık benzer tartışmalar, araştırmalar yapılıyor lakin bütün bunların bize gösterdiği siyasi manzaranın özeti, AKP’nin şimdiye kadar sarsıcı bir çözülme yaşamadığı. Her şeyiyle bir emek kenti olan, yüzbinlerce işçinin, çiftçinin yaşadığı, esnaf yoğunluğunun fazla olduğu Gaziantep’te ekonomik sorunlar yaşamı diğer Anadolu kentlerine oranla daha hızlı ve sert etkiliyor. Geçmişte benzer bir süreçte, güçlü bir emek hareketi ve onunla kısmen dahi olsa birleşebilen SHP siyaseti, ANAP’ı en güçlü olduğu illerden Gaziantep’te silmişti. Bugün daha AKP’nin henüz ANAP’lılaşmamasının asıl nedeni de de buralarda aramak lazım. Muhalefetin ağır toplumsal buhrana ikna edici bir yanıt üretememesi, bunu siyasetinin merkezine alamaması. Bu olmayınca geriye tepkilerin kendiliğinden akacağı bir sürpriz sonuç kalıyor.