DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TÜM-TİS koordinesinde 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı, Kırkayak Parkı’nda kutlandı. İşçinin, emekçinin yanı sıra birçok Sivil Toplum Kuruluşu ile siyasi partiler, alanda hazır bulundu. Sorunların ve sıkıntıların dile getirildiği meydanda halaylar çekildi.
Ekmeğimiz küçülüyor
KESK Dönem Sözcüsü Ömer Parlakçı, “Yıllardır emeğimizle, alın terimizle insanca çalışma, insanca yaşama mücadelesi veriyoruz. Ancak durumumuz her gün biraz daha kötüleşiyor. Ekmeğimiz her geçen gün küçülüyor. Sömürünün çarkları milyonlarca işçinin, emekçinin canıyla, kanıyla döndürülmeye çalışılıyor” dedi.
Bu düzenin yaşamı ve gezegeni tehdit eden büyük bir felakete dönüştüğünü kaydeden Parlakçı, “Gölgesini satamayacağı ağacı kesen kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturasını milyonlarca insan canlarıyla, doğa ise geri dönüşü olmayan tahribatlarla ödüyor. Nükleer, termik, jeotermik santraller, siyanürlü maden aramaları, atmosfere, toprağa salınan zehirli gazlar, zehirli atıklar ekolojik krizi derinleştiriyor, yeni pandemilere yol açıyor. Emperyalist savaşlar her geçen gün daha geniş coğrafyalara yayılıyor, savaşın alevleri işçi ve emekçileri yakıyor. Milyonlarca insan yerinden yurdundan olup göç etmek zorunda kalıyor, şehirler yakılıp yıkılıyor” tespitini yaptı.
Parlakçı, sınıfsal eşitsizliklerin yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin de derinleştiğini ve kadınların omuzlarına yıkılan hane içi iş ve bakım yükünün arttığını ifade etti. “Kadına yönelik şiddet tırmanıyor. Kadınlar bir yandan işsizliğin, bir yandan esnek çalışma biçimlerinin ve güvencesizliğin hedefi haline geliyor. Bu ateşten günlerde kadınların güçlendirilmesi gerekirken, İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımlar iktidarın hedefi oluyor. Türkiye'de ve bütün dünyada emekçilerin üzerinde katmerlenen sömürünün, savaşların, yıkımların, açlığın ve salgın hastalıkların temel nedeni emperyalizm. Bizim değil, sermayenin, patronların yüzünü güldüren bu düzen böyle gitmez. Bu bozuk düzen, bizim düzenimiz değil. Bu sömürü düzeninin bize vereceği hiçbir şey yok” ifadelerine yer verdi.
“Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu, işsiz kalınmadığı, aç yatılmadığı bir dünya ve ülke istiyoruz” diyen Parlakçı, ”Herkesin güvenceli ve insanca çalıştığı bir işinin olduğu, ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı, mültecilik statüsünün tanındığı, sendikal hak ve özgürlüklerin, hak arama yollarının önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı yeni bir çalışma yaşamı, kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, kimsenin cinsiyetinden, kimliğinden, inancından dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği bir ülke istiyoruz” şeklinde konuştu.
Emekçilere reva görülen çalışma ve yaşam koşullarının kötüleşemeye devam ettiğini açıklayan TMMOB Gaziantep İKK Sekreteri Aykut Kocalar, Gözlerdeki ışıltı muhabbetiyle yönetilen ülke ekonomisi adeta yangın yerini andırıyor. Yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz, emekçileri daha da yoksullaştırıyor, halkın önemli bir kısmı açıklık sınırının altında bir gelirle yaşam savaşı veriyor, fakat iktidar, sermaye sahiplerine türlü türlü teşvikler verirken, kolaylıklar sağlarken emekçilere sadece sabır telkin ediyor” diye belirtti.
Kocalar, “İnsanca çalışma koşullarının yaratılması, yaşam ve iş güvencesinin sağlanması, işsizliğin çözülmesi, emeğin karşılığının alınması, eğitim, sağlık, ulaşım, enerji ve barınma gereksinimlerinin kamucu politikalarla çözülmesi, eşit işe eşit ücret, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin tam olarak alınması, iş cinayetlerinin olmaması, geçici-kiralık işçiliğin sonlandırılması, grev ve toplu sözleşme dâhil sendikal hakların tanınması, taşeron çalışmanın kaldırılması, kamuya işe alımlarda liyakatin esas alınması, cinsiyet ayrımcılığı yapılmaması, üretim ve yaşam alanları ile doğal çevrenin rant talanına açılmaması için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz” açıklamasında bulundu.
Makyajlı resmi rakamların dahi çığ gibi büyüyen işsizliği gizleyemediğini sözlerine ekleyen Kocalar, “Gerçek şudur ki; mühendisler, işsizlikle, yoksullukla, sefalet koşullarıyla boğuşuyor, çözümü meslek dışı iş aramakta ya da yurt dışına kaçmakta buluyor. Buna durum net bir şekilde ortadayken, geçtiğimiz günlerde, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı “Mühendis ihraç eden ülke haline geldik” şeklinde bir cümle sarf etti. Bu sözler gerçeği yansıtmıyor. Ülkemiz mühendis ihraç etmiyor, maalesef mühendis kaybediyor. Ülkemizin yetişmiş nitelikli işgücü, kötü yaşam ve çalışma koşulları nedeniyle insanca yaşayabileceğini düşündüğü ülkelere göç ediyor, buna mecbur kalıyor. Sayın Bakan bu gerçeği herkesten daha iyi biliyor. Çünkü Cumhurbaşkanlığı’nın lisans mezunlarının iş gücü piyasası performansları ile ilgili yayınladığı verilerde dahi, mühendislerin iş bulamadığı ve asgari ücrete çalışmak zorunda kaldığı açıkça ifade ediliyor. Bakan resmen toplumla ve mühendislerle dalga geçiyor” dedi. Adem Kesenek
