ANASAYFA arrow right Güncel

Eğitimde dini inançların istismarı ve dinsel sömürü ağırlaştı

Eğitimde dini inançların istismarı ve dinsel sömürü ağırlaştı
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 02.47
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 02.47
Eğitim Sen Gaziantep Şubesi tarafından düzenlenen eylemde, Türkiye’de özellikle 1980 sonrasında ekonomik-toplumsal sistemin genelinde yaşanan dönüşüme paralel olarak, eğitim sisteminde ve eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde önemli değişim ve dönüşümler yaşandığı vurgulandı.
Eğitim Sen Gaziantep ŞubeBaşkanı Ömer Faruk Koç, “12 Eylül cuntasının önde gelenlerinin, o dönem yaptıkları faşist darbeyi meşrulaştırmak için halkın masum dini duygularını pervasızca istismar ettikleri hatırlanacaktır. 1980 sonrasında eğitimde benimsenen Türk-İslam sentezi yaklaşımla, siyasi iktidarların halkın dini duygularını sömürerek, eğitim sistemini ve toplumsal yaşamı kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirme isteğidir” dedi.
Koç, “12 Eylül darbesinin 32 yıl önce yapmaya çalıştığını, 10 yıldır iktidarda olan AKP‘de yapmaya çalışmaktadır. 1980 sonrasında olduğu gibi, geçtiğimiz 10 yıl içinde okullarımızda sistemle "uyumlu", "itaat eden", her türlü otoriteye "biat eden" nesillerin yetiştirilmesi hedeflenmiştir. 4+4+4 dayatması, tüm itirazlarımıza rağmen, bu temel hedefe ulaşmak için uygulanmaya başlamıştır. Özellikle son 10 yıl içinde, eğitimin büyük ölçüde paralı hale getirilmesine paralel olarak, eğitimde dini inançların istismarı ve dinsel sömürüye kaynaklık eden kimi uygulama ve söylemlerin yaygınlaşması dikkat çekicidir. Tarih boyunca halkın masum dini duygularını egemen sınıfların ihtiyaç ve çıkarları doğrultusunda istismar edenlerin, dini sömürüyü meşrulaştırmanın aracı olarak kullandıkları bilinmektedir” diye konuştu.
Kendisinden önceki tüm sermaye iktidarları gibi, AKP iktidarının eğitim sisteminde yaşanan değişiklikler üzerinden bugüne kadar ortaya koyduğu pratik, her türden inancı istismar ederek toplumu hemen her alanda ayrıştırmak, sürekli yeni kamplaşmalar yaratarak iktidarını sürdürmek olduğuna dikkat çeken Koç, “ Geçtiğimiz 10 yıl içinde yaşadıklarımız, sadece çalışma ve yaşam koşullarımızı değil, halkın gündelik yaşantısını bir bütün olarak iktidarın denetimine alma girişimlerinin ne kadar arttığını göstermektedir. İnsanı merkeze alan laik eğitim anlayışı tüm insanların eşit, saygıdeğer, öğrenme ve gelişmeye açık olduğunu savunurken, dini istismar edenler insanları inanan-inanmayan, dindar-dinsiz olarak ayırmakta, bir kısmını üstün ve değerli, diğerlerini ise dinden sapmış hatta düşman ilân etmektedir. Mevcut siyasi iktidar tarafından temsil edilen, böylesine ayrımcı bir zihniyetin önce okullarda, daha sonra tüm toplumda yeni bölünme ve kamplaşmalar yaratması kaçınılmazdır” dedi.
Eğitim sistemi içinde görev yapan öğretmenlerin belli bir pedagojik formasyona sahip olması gerekirken, özellikle din dersleri açısından öğretmen olmayan bazı kişilerin derse girmesi ile derslerde bilimsel olmaktan çok, dini duyguları suiistimale açık birtakım dil ve ritüeller kullanılmasının kaygı verici olduğunu vurgulayan Ömer Faruk Koç, “Bu durum, eğitim biliminin genel kuralları ve en temel pedagojik ilkeler yönünden öğrenciler üzerinde olumsuz etkiler yaratmakta, özellikle gelişme çağındaki çocuklar açısından son derece sakıncalı sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir.
Okullarda herkese eşit ve objektif olarak eğitim hizmeti sunan eğitim emekçilerinin kılık kıyafeti, öğrencilere yaklaşımı ve söylemleri, özellikle öğrencilerle ilişki ve iletişim açısından son derece önemlidir. Dolayısıyla okul ortamında dini duyguları istismar eden, farklılıkları dışlayan bir yaklaşım, öğrenci öğretmen ilişkisi ve çocukların sağlıklı gelişimi açısından telafisi zor durumlar ortaya çıkaracaktır.
Eğitim Sen, 1996 yılında Milli Eğitim Bakanlığı, "okullarda serbest kıyafet" konusu ile ilgili çalışmada sendikamızdan görüş istemiştir. Sendikamız tamamen eğitim biliminin gerekleri doğrultusunda hareket ederek okullarda serbest kıyafet uygulamasına geçilmesin savunmuş ve "Giyimin çocuğun kişiliğinin bir yansıması olduğunu, bu konuda çocuklara güvenmemiz gerektiğini, onların beğenisine ve giyim zevklerine saygı gösterilmesini, okul önlük ve formalarının kaldırılarak okullarda serbest kıyafet uygulamasına geçilmesini" önermiştir. Eğitim Sen‘in, Milli Eğitim Bakanlığı‘nın, tamamen ideolojik bir tutumla okullarda kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı kimi davranışları görmezden gelirken, başka bir yasaklayıcı tutum içine girmesini kabul etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla serbest kıyafet uygulaması ile dini duyguların sömürüsünü kılık kıyafet serbestliği üzerinden meşrulaştırmak kesinlikle birbirine karıştırılmaması gereken konulardır.
Eğitim Sen‘in 5 Aralık‘ta yapacağı eylemin kararı, kılık kıyafet yönetmeliği değişikliğinin yayınlanmasından çok önce alınmış ve kamuoyuna açıklanmıştır. Dolayısıyla sendikamızın eğitimde yaşanan temel sorunlar çerçevesinde hayata geçirdiği eylem programı ve son değişikliklerle ilgili görüşlerinin, "okullarda tek tip kıyafetin savunulması" olarak anlaşılması ya da bu yönde geliştirilen söylemlerin kullanılması yukarıda belirttiklerimizden hareketle anlaşılır değildir” şeklinde konuştu.




Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *