ANASAYFA arrow right Güncel

İktidarın tutumu ekonomideki görünümü negatife çeviriyor

İktidarın tutumu ekonomideki görünümü negatife çeviriyor
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.01
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.01
Kriz yönetimindeki yanlış yaklaşımlar ekonomik göstergeleri olumsuz etkiliyor

Ülke yöneticilerinin kriz yönetme tercihlerinin ekonomideki görünümü değiştirdiğini söyleyen Zirve Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Çetin Doğan, “FED’in parasal genişlemeyi azaltmaya yönelik açıklamaları ile son dönemlerde yaşanan gezi olayları ve yolsuzluk iddiaları gibi toplumsal olaylar ve bu olaylar karşısında iktidarın tutumu ekonomideki görünümü negatife çevirmiştir.” dedi.

2013 yılı değerlendirilirken FED açıklamaları öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılabileceğini söyleyen Çetin Doğan, “İlk yarı yani ilk dönem Mayıs 3. Haftaya kadar olan dönemde olumlu bir tablo vardı. Bu dönemde ekonomik büyüme yüzde 3.7 olarak gerçekleşti. Faiz oranları yüzde 5 düzeylerine geriledi. Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilir seviyeye çıkardılar. Bu gelişmeler borsada hisse senedi fiyatlarına da olumlu yansıdı.” diye konuştu. Doğan’a göre; 20 Mayıs’tan itibaren FED’in Amerika ekonomisindeki toparlanmayı gerekçe göstererek parasal genişlemeyi azaltmaya başlayacağı yönündeki açıklamaları piyasaları olumsuz yönde etkiledi.

Sermaye girişleri TL’nin
değerli kalmasına neden oldu
2008 ekonomik krizinden çıkmak amacıyla ABD Merkez Bankası’nın Genişletici para politikası izlediğini hatırlatan Prof. Dr. Doğan, şunları söyledi: “Ekonomik durgunluktan çıkmak amacıyla ekonomideki para arzı genişletilmekte ve faiz oranları düşürülmekteydi. FED para arzını genişletirken ‘Açık Piyasa İşlemleri’ çerçevesinde piyasadan aylık 85 milyar dolar tahvil alımı gerçekleştirmekteydi. Piyasaya sürülen bu dolarların bir bölümü de faiz ve kar geliri sağlamak için Türkiye gibi ülkelere gitmekte ve bu ülkelerin ulusal paralarının değerlenmesine neden oldu. Türkiye ekonomisine son on yılda bu şekilde sermaye girişleri olmuş bu da TL’nin değerli kalmasına neden olmuştur. Ancak FED’in parasal genişlemeyi azaltma yönündeki açıklamaları döviz piyasalarında döviz talebini artırmış, dolar kurunu 2 TL’nin üzerine çıkarmış yani TL değer kaybetmiştir.”

Negatif görünümde FED tek faktör değil
Doğan, 2013 Mayıs ayı son haftasından itibaren ekonomik görünümün negatife dönüşmesinde FED’in tutumunun tek faktör olmadığının altını çizerek, “2013 yılında yaşanan toplumsal ve politik olaylar ekonomideki kırılganlığı artırdı. Özellikle yaşanan “Gezi Parkı” olayları ve başbakanın kriz yönetimindeki yaklaşımı ekonomik görünümün değişmesinde etkili oldu. Son olarak Aralık ayı içinde ortaya çıkan hükümetin bazı bakan ve bakan yakınlarına yönelik yolsuzluk iddiaları, bu iddialar karşısında Başbakan’ın iddia edilen yolsuzluğu ortaya çıkaran yargı mensuplarına yönelik bilinen tavrı gezi olayları esnasında olduğu gibi kurlarda, faiz oranlarında ciddi yükselmelere, İMKB’de ciddi kayıplara neden olmuştur. Gerek FED’in parasal genişlemeyi azaltma yönündeki kararı gerekse yaşanan toplumsal olaylar ve yolsuzluklar konusunda yöneticilerin kriz yönetme tercihleri ekonomideki görünümü değiştirmiş ve bu durum büyüme hızını düşmesine işsizlik oranının artmasına, enflasyon hedefinin de tutturulamamasına neden olmuştur.” açıklamalarında bulundu.
“Ekim 2013 itibariyle cari işlemler açığı yaklaşık 52 milyar dolardır. Yıllık cari açık yaklaşık 60 milyar dolar olarak gerçekleşebilir.” diyen Doğan, bazı makro ekonomik göstergelerde son dönemde yaşanan değişimleri şöyle özetledi: 2013 Eylül ayı itibariyle işsizlik oranı artarak Türkiye genelinde yüzde 9,9 olarak gerçekleşmiştir. Eylül 2013 döneminde geçen yılın aynı dönemine göre işsizlik sayısı 292 bin kişi artarak 2 milyon 831 bin olarak gerçekleşmiştir.
Dış ticaret açığı artmaya devam etmiştir.
Doğan, “Son 10 yılda uygulanan düşük kur yüksek reel faiz politikası Türkiye’de montaja dayalı bir sanayileşmeyi ön plana çıkarmıştır.” diyerek, “Türkiye’de üretim ve büyüme büyük oranda ithal girdilerle yapılmaktadır, bu da bir taraftan dış açıkları artırırken diğer taraftan işsizlik oranını yükseltmiştir. Bugün ihracat büyük ölçüde dış girdilerle yapılan üretime dayanmaktadır. İhracatta ilk sırada yer alan otomobil sektörü incelendiğinde net otomobil ihracatımızın çok düşük olduğu görülmektedir. Çünkü otomobil üretiminde yüzde 75 ithal girdi kullanılırken bu sektörde katma değerimiz (value added) sadece yüzde 25 civarındadır.” tespitinde bulundu.
Doğan, dış açıkları azaltmak ve istihdamı artırmak için ithal girdilerin yurt içinde üretiminin sağlanması gerektiği önerisinde bulundu.
Kazan-Kazan politikasına geri dönülmeli
Türkiye’yi ekonomik potansiyeli büyük bir ülke olarak tanımlayan Prof. Dr. Doğan, sözlerini şöyle tamamladı: “Eğer mevcut sorunlarını içe kapanmak ve otoriterleşmek yerine daha şeffaf, hesap verilebilir ve hukuka bağlı bir yönetim anlayışıyla çözerse, ülkenin en büyük sorunuyla ilgili çözüm sürecini başarıyla yürütürse ve dış politikada komşu ülkelerle tekrar kazan-kazan politikasına dönerse hiç kuşkusuz Türkiye ekonomik ve siyasi bir güç olmaya devam edecektir.”




Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *