Gaziantep H Tipi Ceza İnfaz Kurumu mahkumlarına yönelik, OBEZİTE ve SAĞLIKLI BESLENME konulu sağlık semineri düzenlendi.
Gaziantep H Tipi Ceza İnfaz Kurumu olarak hükümlü ve tutuklulara yönelik gerçekleştirilen sosyal kültürel ve eğitsel faaliyetler kapsamında farklı alanlarda ve kendi alanlarında uzman kişilerden destek alınarak seminer programları ( sağlık,kişisel gelişim,eğitim vb.) düzenleniyor. Halk Sağlığı Müdürlüğü Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar ve Programlar Şubesinde görevli Diyetisyen Merve Eyinacar tarafından hükümlü ve tutuklulara yönelik, Obezite ve Sağlıklı beslenme” konusunda bilgiler verildi.
Diyetisyen Merve Eyinacar, “Obezite, günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.
Bilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacıdır İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarda alıp vücutta kullanabilmesidir. Karın doyurmak, açlığı bastırmak, canının çektiği şeyleri yemek veya içmek değildir” dedi..
Eyinacar, “Günlük yaşamda bireylerin (gebe, emzikli, bebek, okul çocuğu, genç, yaşlı, işçi, sporcu, kalp-damar, şeker, yüksek tansiyon hastalığı, solunum yolu bozuklukları vb.) yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özelliklerine ve hastalık durumuna göre değişen günlük enerjiye ihtiyacı vardır. Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının -18'i, kadınlarda ise %20-25'ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30'un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır. Günlük alınan enejjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vucutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır. Buna paralel olarak, günümüz teknolojisindeki gelişmeler, yaşamı kolaylaştırmakla birlikte, günlük hareketleri önemli ölçüde sınırlamıştır. Anlaşılacağı üzere obezite; besinlerle alınan enerjinin (kalori) harcanan enerjiden fazla olması ve fazla enerjinin vücutta yağ olarak depolanması (%20 veya daha fazla) sonucu ortaya çıkan, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır” diye konuştu..
“Şişmanlığın oluşmasında temel ilke harcanandan daha fazla enerjinin alınmasıdır” diyen Eyinacar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun oluşmasında ise yanlış beslenme alışkanlıkları başta gelir. Çoğunlukla aşırı yağlı(mayonez, kaymak, krema, yağlı etler, kızartmalar vs..) ve şekerli gıdaları fazla tüketerek enerji alımında artış olur. Bazen bu gıdaların tüketimi evdeki beslenme alışkanlıklarına bağlı olabileceği gibi stres, sevinç, mutluluk, paylaşma gibi durumlarda bu gıdaların aşırı tüketimi ön plana çıkabilir.
Öğün atlamak en çok kilo almaya sebep olan nedenlerden biridir. Kimi zaman “kahvaltı edemiyorum” gibi sözlerle karşılaşırız. Aslında atlanan öğün, bir sonraki öğünde aşırı acıkmaya neden olacağı için yediklerimiz hem fazla olacak hem de çoğunun yağa dönüşmesine bağlı olarak kilo artışı gerçekleşecektir.
Özellikle çağımızda, büyük kentlerde sürekli bir yerlere yetişme, koşuşturma sonucu çoğumuz hızlı, ayaküstü yemek yer olduk. İşte kilo alma nedenlerinden bir diğeri hızlı yemektir. Doygunluğun hissedilmemesi alınan enerjileri hızla arttırır. Buna benzer bir neden de yemek yerken televizyon seyretmek, bilgisayar başında olmak ve ne kadar yediğini anlamamaktır.
Hayat tarzında oluşan değişiklikler dikkat etmezsek bize kilo artışı olarak geri dönebilir. Spor yapan birinin sporu bırakması, masa başı bir işe geçme, işe daha yakın bir eve taşınma, beslenme alışkanlıkları farklı biriyle birlikte yaşamak, araba almak gibi. Tüm bu değişen koşullar daima dikkate alınmalı ve beslenme düzeni de mutlaka buna göre ayarlanmalıdır.”
Gaziantep H Tipi Ceza İnfaz Kurumu olarak hükümlü ve tutuklulara yönelik gerçekleştirilen sosyal kültürel ve eğitsel faaliyetler kapsamında farklı alanlarda ve kendi alanlarında uzman kişilerden destek alınarak seminer programları ( sağlık,kişisel gelişim,eğitim vb.) düzenleniyor. Halk Sağlığı Müdürlüğü Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar ve Programlar Şubesinde görevli Diyetisyen Merve Eyinacar tarafından hükümlü ve tutuklulara yönelik, Obezite ve Sağlıklı beslenme” konusunda bilgiler verildi.
Diyetisyen Merve Eyinacar, “Obezite, günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.
Bilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacıdır İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarda alıp vücutta kullanabilmesidir. Karın doyurmak, açlığı bastırmak, canının çektiği şeyleri yemek veya içmek değildir” dedi..
Eyinacar, “Günlük yaşamda bireylerin (gebe, emzikli, bebek, okul çocuğu, genç, yaşlı, işçi, sporcu, kalp-damar, şeker, yüksek tansiyon hastalığı, solunum yolu bozuklukları vb.) yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özelliklerine ve hastalık durumuna göre değişen günlük enerjiye ihtiyacı vardır. Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının -18'i, kadınlarda ise %20-25'ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30'un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır. Günlük alınan enejjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vucutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır. Buna paralel olarak, günümüz teknolojisindeki gelişmeler, yaşamı kolaylaştırmakla birlikte, günlük hareketleri önemli ölçüde sınırlamıştır. Anlaşılacağı üzere obezite; besinlerle alınan enerjinin (kalori) harcanan enerjiden fazla olması ve fazla enerjinin vücutta yağ olarak depolanması (%20 veya daha fazla) sonucu ortaya çıkan, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır” diye konuştu..
“Şişmanlığın oluşmasında temel ilke harcanandan daha fazla enerjinin alınmasıdır” diyen Eyinacar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun oluşmasında ise yanlış beslenme alışkanlıkları başta gelir. Çoğunlukla aşırı yağlı(mayonez, kaymak, krema, yağlı etler, kızartmalar vs..) ve şekerli gıdaları fazla tüketerek enerji alımında artış olur. Bazen bu gıdaların tüketimi evdeki beslenme alışkanlıklarına bağlı olabileceği gibi stres, sevinç, mutluluk, paylaşma gibi durumlarda bu gıdaların aşırı tüketimi ön plana çıkabilir.
Öğün atlamak en çok kilo almaya sebep olan nedenlerden biridir. Kimi zaman “kahvaltı edemiyorum” gibi sözlerle karşılaşırız. Aslında atlanan öğün, bir sonraki öğünde aşırı acıkmaya neden olacağı için yediklerimiz hem fazla olacak hem de çoğunun yağa dönüşmesine bağlı olarak kilo artışı gerçekleşecektir.
Özellikle çağımızda, büyük kentlerde sürekli bir yerlere yetişme, koşuşturma sonucu çoğumuz hızlı, ayaküstü yemek yer olduk. İşte kilo alma nedenlerinden bir diğeri hızlı yemektir. Doygunluğun hissedilmemesi alınan enerjileri hızla arttırır. Buna benzer bir neden de yemek yerken televizyon seyretmek, bilgisayar başında olmak ve ne kadar yediğini anlamamaktır.
Hayat tarzında oluşan değişiklikler dikkat etmezsek bize kilo artışı olarak geri dönebilir. Spor yapan birinin sporu bırakması, masa başı bir işe geçme, işe daha yakın bir eve taşınma, beslenme alışkanlıkları farklı biriyle birlikte yaşamak, araba almak gibi. Tüm bu değişen koşullar daima dikkate alınmalı ve beslenme düzeni de mutlaka buna göre ayarlanmalıdır.”