Söz yazarı, besteci, aktivist, siyasetçi Mikis Theodorakis 96 yaşında hayatını kaybetti. 1000'den fazla eser besteleyen sanatçı, "Zorba" (1964), "Z" (1969) ve "Serpico" (1973) filmleri için bestelediği şarkılarla da tanınıyordu.
Klasik müzik alanında yaptığı başarılı çalışmaların ardından geleneksel ve ulusal çalgılara, ritimlere ve ezgilere yönelen Theodorakis, çok sayıda senfoni, bale, opera ve oratoryo besteledi. Birçok tragedya ve modern tiyatro oyununun müziğini yazdı.
Lenin Barış Ödülü'nün sahibi sanatçı, 29 Temmuz 1925'te Yunanistan'ın Sakız Adası'nda, Giritli bir baba ve Çeşme, İzmirli Yunan bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi.
Çocuk yaşlarda müziğe başlayan Theodorakis, kurduğu bir koro ile birlikte Bizans dinsel müzikleriyle ilk konserlerini verdiğinde 17 yaşındaydı.İtalya'nın Yunanistan'a savaş açmasıyla birlikte Theodorakis de 17 yaşında direniş hareketine katıldı. Esir düşen Theodorakis bir süre sonra serbest bırakıldı. Ancak Yunanistan'ın Naziler tarafından işgal edilmesiyle birlikte yeniden direnişçilerin saflarına katıldı.
Livaneli: Hayatta ve sanatta çok büyük dostumu kaybettim
Zülfü Livaneli ve Mikis Theodorakis 1983 yılında tanışmış, Türkiye'de ve Yunanistan'da konserler vermiş ve iki albüm kaydetmişlerdi. 1986 yılında Türk-Yunan Dostluk Derneği'ni birlikte kurmuşlardı.
Müzisyen ve yazar Zülfü Livaneli, 96 yaşında hayatını kaybeden besteci Mikis Theodorakis'i anlattı.
İki sanatçı 1983 yılında tanışmış, Türkiye'de ve Yunanistan'da konserler vermiş ve iki albüm kaydetmişlerdi. 1986 yılında Türk-Yunan Dostluk Derneği'ni birlikte kurmuşlardı.
"Hayatta ve sanatta çok büyük bir dostumu kaybettim" diyen Livaneli, Theodorakis'in ardından şunları söyledi:
"Son konserini benimle verdi"
"Acım derin. 1983 yılında tanışmıştık Mikis Theodorakis'le. Maria Farantouri ile Atina'daki konserimize Mikis de gelmişti. Orada dost olduktan sonra da abi- kardeş gibi o yıldan beri hayatımız devam etti. Anlatılamayacak kadar çok anı var. Son konserini benimle yapmıştı. 1997'de Berlin'de. Bir turneye çıkmıştık. Orada hastalanmış ve kesmek zorunda kalmıştı.
"Türk- Yunan Dostluk Derneği'ni 1986'da kurmuştuk, bu çok önemliydi. Aziz Nesin, Ekrem Akurgal, Zeynep Oral da vardı. Atina'dan da çok önemli kişiler vardı. Ve biz o zaman siyasi liderleri ziyaret ettik. Özal başbakandı. Özal'dan Yunan vatandaşlarına vizeyi kaldırmasını rica ettik. O dönem kaldırıldı vize. Aslında karşı taraf da bu sözü vermişti ama yapmadılar.
"Şimdi cenaze törenine gitmek için hazırlık yapıyorum. Kıpırdayamıyordu son yıllarda, hep yataktaydı. Bana diyordu ki 'beni her ay bir kere gelip göreceksin.' Gidiyordum. Yatar vaziyetteydi ama gene bana kendi yiyemediği halde Yunan mezeleri hazırlatıyordu, uzo ikram ediyordu. Nazik insan..."
Yoldaş ve kardeşler...
"Ankara'da 12 Mart hapishanesindeyken transisitörlü radyolardan uzak istasyonlar bulurduk ve Theodorakis'in müziğini dinlerdik. İnanılmaz bir coşkuya kapılırdık. 'Hapiste boşuna yatmıyoruz işte, bütün bu kardeş ve yoldaşlar var' diyerek bize müthiş bir güç verirdi.
Dünyaya güç verdi. Yunan cuntasına karşı, daha önce de Alman işgaline karşı büyük mücadele verdi. Türk-Yunan dostuluğu için büyük mücadele verdi. O dönemde Yunan düşmanı vatan haini ilan ettiler ortak çalışmalarımızdan dolayı.
"Yunan halk müziğinden aldığı özü yoğurarak dünyaya muazzam bir müzikalite hediye ettti. Senfonileri de vardı, konçertoları vardı. Fakat onu dünyada en çok meşhur eden Zorba müziği oldu. Zorba müziği de çok ilginç bir şekilde çıkmıştı ortaya. Kazancakis'in romanında Zorba, 'İki keklik bir kayada ötürüyor, ötme be keklik derdim bana yetiyor'u söylüyor ve bununla dans ediyor. Mikis de bunun üzerinde çalışıyor, ama yönetmen stüdyoda, 'karakter şöyle şöyle zıplayarak dans etsin' derken çıkıyor şarkı ortaya. Aslında hiç önemsediği bir parça değildi. Ama o dünyanın her yerinde patladı. 20. yüzyıla damga vumuştu. Müziği ve şahsiyetiyle damga vurmuş çok önemli bir kişiydi.
*Theodorakis'in Atina'daki evi.
"Bush'un elini sıkmam!"
"Andreas Papandreu başbakanken onun Türkiye'yi bir düşman gibi tutmasına kızarak gitti Yeni Demokrasi Partisinden bakan oldu, ama kısa sürdü, ben çok sıkıldım diyerek. Bir ara cumhurbaşkanlığı da teklif edildi, bütün partiler toplanarak. Bir şartım var dedi. George Bush o zaman ABD başkanıydı. Onun elini sıkmam dedi. Teşekkür edip gittiler. Antiemperyalistti, antikapitalistti, hayatının sonuna kadar komünist olarak yaşadı. Aynı zamanda yurtseverdi. Bunlar hiç çelişkili şeyler değil aslında."
