Okulların “Manevi danışmana” değil, öğretmene ihtiyacı var

İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir İl Müftülüğü arasında “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES)” kapsamında yapılan protokolle, 842 okula, yani İzmir’deki her 3 okuldan 1’ ine “manevi danışman” adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi gönderildi.

31 Sivil Toplum Kuruluşu’ndan oluşan Sivil Toplum Kuruluşları Platformu ortak basın açıklaması yaparak okullarda Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi kapsamında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi gönderilmesine sert tepki gösterdi.

Eğitim konusunda hiçbir uzmanlığı olmayanların okullara yerleştirme gayretini kabul etmiyoruz

Eğitime ayrılan bütçenin artırılması gerektiğini kaydeden Arpat, “Bütçe artışı, ÇEDES için değil demokratik, laik, bilimsel ve kamusal eğitime katkı sağlamak için olmalı. Okullarda danışmanlık hizmetinin atanmış rehber öğretmenlerin sorumluluğunda. Rehber öğretmen eksikliği söz konusu ise atama bekleyen on binlerce rehber öğretmen derhal aranmalı. Okullarımızda din eğitimi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri tarafından veriliyor. “Değerler eğitimi” kadrolu öğretmenlerin görevi kapsamında. Anayasada eğitimle ilgili yasa ve yönetmeliklerle aykırılıklar taşıyan, laik eğitim ile adı aynı cümle içinde dahi geçemeyecek olan bu protokol derhal iptal edilmeli” çağrısında bulundu.

Çocuklarınızın geleceği için bu protokolü reddediniz

Velilere seslenen Arpat, “Şimdi buradan velilerimize sesleniyoruz; Çocuklarınızın manevi eğitim ve rehberlik adı altında, duygusal ve psikolojik sağlıklarını olumsuz etkileyecek hiçbir uygulamayı kabul etmek zorunda değilsiniz. Onların geleceği için bu protokolü reddediniz. Eğitime, çocuklarımıza ve geleceğimize sahip çıkıyoruz, herkesi birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Protokolün içeriği hakkında kamuoyuna açıklama yapılmaması da düşündürücü

Eğitim İş Sendikası Gaziantep Şube Başkanı Ali Arpat, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Milli Eğitim Temel Kanunu “Eğitim ve öğretim hizmetinin, bu kanun hükümlerine göre Devlet adına yürütülmesinden, gözetim ve denetiminden Milli Eğitim Bakanlığı sorumludur” derken, Bakanlık ÇEDES ve benzeri protokollerle bu görev alanını devrederek, vakıfları kendi sorumluluk alanına dahil ederek kendi kanunu ile çelişiyor. Öğrencilerin derste sınıftan çıkarılması ya da almak zorunda oldukları ders yerine, ders saatinde bu “eğitime” zorlanmaları, Anayasal güvence altındaki eğitim haklarının gaspı anlamı taşıyacak. Bu projede, pedagojiden habersiz, çocuklara nasıl yaklaşılacağının eğitimini bilimsel olarak almamış yetişkinler, çocukların en güvenli hissettikleri alan olması gereken okullara sokuluyor. Yine bu okullarda farklı dini inanışa mensup yurttaşlarımızın çocukları, kendilerini baskı altında hissetme riski de bulunmaktadır. Ayrıca protokolün içeriği hakkında kamuoyuna açıklama yapılmaması da düşündürücü.”