CUMHURİYET YALNIZCA BİR YÖNETİM BİÇİMİ DEĞİL, BİR YAŞAM TERCİHİDİR
Dün 102. yıldönümünü gururla kutladığımız Cumhuriyetimiz hazine değerinde. Demokrasi, yalnızca bir yönetim biçimi değil; düşünme, tartışma ve katılma cesareti.
Anayasamızın ilk on maddesini hatırlayalım:
Madde 1 – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Madde 3 – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı "İstiklal Marşı"dır.
Başkenti Ankara'dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4 – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Madde 5 – Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
Madde 6 – Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Madde 7 – Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
Madde 8 – Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.
Madde 9 – Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.
Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
….Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
Uzun planlamalar ve fedakarlıklar sonunda, ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçiminin değişimi değil. O gün, yüzyıllar boyunca yönetenle yönetilen arasındaki duvarın yıkıldığı, “tebaa”dan “yurttaş”a geçişin ilan edildiği gün.
Bugün artık demokrasi sadece sandıkta değil, ekranda, sokakta, sosyal medyada, hatta günlük konuşmalarımızda varlığını sürdürüyor, sürdürmeli.
Yeni nesiller, “özgürlük” ve “katılım” kavramlarını daha farklı yorumluyor. Onlar için demokrasi, sadece oy vermek değil; söz söylemek, eleştirmek, çözüm üretmek, hatta dijital ortamda dayanışmak anlamına geliyor.
Bu da Cumhuriyet’in 102. yılından itibaren demokrasinin artık sadece kurumlarla değil, bireylerle güçleneceği umudumuzu yeşertiyor.
Cumhuriyeti yaşatmanın yolu, her gün biraz daha özgür düşünmekten geçiyor. Bugün o sürecin en kritik eşiğindeyiz. Kurumlar kadar zihinlerin de demokratikleşmesi gereken bir dönemde yaşıyoruz.
Gerçek demokrasi; sandıkta, mecliste, medyada, okulda, evde, yani hayatın her alanında nefes almalı. Cumhuriyet’in bize verdiği en büyük görev “Kendi sesimizi duyurma hakkı”. O sesi koruyabildiğimiz sürece, bu ülke her zaman yeniden doğmayı başaracak.

