‘Fikir ve vicdan özgürlüğü hakkı’ AİHM’in Handyside kararında dendiği gibi; düşünce toplumun bir kesimi için şok edici olabilir, rahatsız edebilir ve hatta saldırgan algılanabilir. Bu düşüncelerin ifade edilme özgürlüğü ve hakkı çoğulcu, hoşgörülü demokratik bir toplumun gerekliliğidir”
Av. Aysu Berfin Çelik, “Ülkemizde gelinen noktada, fikir ve vicdan özgürlüğü neredeyse tamamen ortadan kaldırılmaya, toplumun muhalif olan bütün sesleri susturulmaya çalışılıyor. Halı hazırda cezaevleri; akademisyenler, basın emekçileri, aktivist ve siyasilerle dolup taştı. Dil, din ve cinsiyet üzerinden yaşatılan hak ihlallerine karşı ciddi bir cezasızlık politikası güdülüyor” dedi.
100’den fazla belediyeye kayyum atandı
Demokrasinin sadece bir kelimeden ibaret kaldığını ifade eden Çelik, “Halkın iradesi yok sayılarak neredeyse 100’den fazla belediyeye kayyum atandı ve yine halkın seçmiş olduğu vekilleri, hiçbir hukuki temeli olmayan despotik kararlarla tutuklandı. Basın ve yayın organları belli bir ideolojiye sahip kişilerin tekeline geçirilmiş olup, muhalif olan hiçbir yayına izin, hatta varlığını sürdürme hakkı verilmiyor” açıklamasını yaptı.
Uluslararası sözleşmeler iç hukukumuzda uygulanmıyor
Toplumdaki bireylerin yargının bağımsız olduğuna dair inancının kalmadığını sözlerine ekleyen Av. Çelik, “İnsan haklarını korumaya ve geliştirmeye yönelik imzalamış olduğumuz uluslararası sözleşmeler iç hukukumuzda uygulanmıyor. Zaten yürütmenin başında bulunanlar, uluslararası mahkeme kararlarına uymayacaklarını açıkça ifade ediyor. Anayasa madde 90 açıkça ihlal ediliyor. Ne vahimdir ki, çocuk istismarları ve kadın cinayetleri almış başını giderken uygulanan adeta cezasızlık siyaseti vicdanları derinden yaralıyor” diye konuştu.
Çelik, yanlış ekonomik politikalar yüzünden halk açlık sınırının altında bir gelirle hayatını idame etmeye mecbur bırakıldığını hatırlattı. “Sağlık konusunda gereken destek verilmediği için birçok SMA hastası çocuk adeta ölüme terkediliyor. Durum açıkça ‘Yaşam hakkı’ ihlali. Devletin; çocuğu, kadını ve dezavantajlı grupları korumak için politika üretmesi ‘Yaşam hakkı’ başta olmak üzere temel insan haklarının bir gereği. Mevcut tablo ise bu açıdan umutsuz” tespitinde bulundu.
Temel hak ve özgürleri savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz
Av. Aysu Berfin Çelik, konuşmasını şu cümlelerle sürdürdü: “Sözde değil, özde insan haklarının uygulandığı bir dünya düzeni kurana kadar insan haklarının savunulması ve sürekli kılınması” hususunda hak savunucuları biz avukatlar olarak haklı ve onurlu mücadelemizi etkili, azimli ve kararlı biçimde sürdürecek, tek sesliliğe karşı, ayrımcı politikalara karşı, taraflı yargıya ve insan haklarını tanımayan yürütme erkine karşı temel hak ve özgürleri savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.”
Çelik, “Bilindiği gibi yaşam hakkından sonra en değerli insan haklarından olan ‘Fikir ve vicdan özgürlüğü hakkı’ AİHM’in Handyside kararında dendiği gibi; düşünce toplumun bir kesimi için şok edici olabilir, rahatsız edebilir ve hatta saldırgan algılanabilir. Bu düşüncelerin ifade edilmesi özgürlüğü ve hakkı çoğulcu, hoşgörülü demokratik bir toplumun gerekliliğidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devletin imzalamış olduğu temel hak ve özgürlükler ilgili uluslararası antlaşmalar (iç hukuk) kanunlarla çatıştığında uluslararası sözleşme hükümleri uygulanır demek. AİHM tarafından Osman Kavala ve Demirtaş hakkında verilmiş olan güncel ihlal kararlarına karşı ulusal mahkemelerce verilen uymama kararları, bu kişilerden bağımsız olarak, ‘Anayasal Hukuk Devleti’ ilkesini hiçe sayıyor” ifadelerini kullandı. Özer Karınca
