Ülkede her yer, her kurum kokuşuyor!

Türkiye, günlerdir “yenidoğan çetesi” skandalıyla sarsılıyor. Yenidoğan bebeklerin bulunduğu yoğun bakım ünitelerini ticarethane haline getiren suç örgütü, sağlık sisteminde yaşanan yıkımı bir kez daha gözler önüne serdi. Sağlık meslek örgütlerinin olaya ilişkin tepkileri çığ gibi büyürken, Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Uğur da “22 yıllık siyasi iktidarın sağlık politikalarının en acı şekilde sorgulandığı dönemeçteyiz” açıklamasını yaptı.

Sağlık Bakanlığı’na “Katil çetesi nasıl kuruldu? Bu anılan özel hastanelerin bakanlık denetimi nasıl bu kadar yetersiz olabilir? Bu bebekler öldürülürken neredeydiniz?” sorularını yönelten Uğur, “Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı ulusal kamucu, halkçı sağlık politikalarının yerini 22 yıllık siyasi iktidarın bakanlarının dayattığı piyasacı sağlık sisteminin geldiği son nokta cinayetle sonuçlanmıştır. Yenidoğan Çetesi, ne ilk ne de son çetedir” dedi. Uğur, “Türkiye sağlık sisteminin içerisindeki karadelik Yenidoğan Çetesi soruşturmasıyla gözler önüne serilmiştir. Bin 400 sayfalık iddianame incelendiğinde görülmüştür ki; bu karadelik en çok da çocukları yutmaktadır. Yalnızca para değil, can almaktadır” ifadelerini kullandı.

Para için kurulmuş bu düzende, ihmal suretiyle değil kasten yeni doğmuş bebeklerin öldürülüldüğünü vurgulayan Uğur, “Bütün ülke bu hazin olayla çalkalanırken, iktidara sahip olanların çıkıp tatmin edici bir açıklama yapması beklenirken; acımızla, şaşkınlığımızla, korkularımızla yine biz bize bırakıldık. Sağlık Bakanının bir basın toplantısıyla bütün soruları yanıtlaması gerekirken, olayın üstünden zaman geçtikten sonra çıkıp toplumu ‘geçiştiren’ açıklamalarda bulunması abesle iştigaldir” diye konuştu. Uğur, “Özel hastanelerin denetimi il sağlık müdürlüğündedir. ‘Yenidoğan Çetesi’ bebekleri katlederken, dönemin İl Sağlık Müdürü, günümüz Sağlık Bakanıdır. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, bu akıl almaz cinayet işlenirken neredeydi? Şu an koltuğunda hâlâ nasıl oturabiliyor?” tepkisini gösterdi.

Bir yurttaşın CİMER’e yazmasıyla başlayan soruşturmada, Bakan Memişoğlu’nun dönemin il sağlık müdürü olarak CİMER’e gelen ve kendisine tebliğ olan ihbarı ‘mecburen’ Emniyet’e aktardığını anımsatan Uğur, “İl Sağlık Müdürü olarak yetkisi ve bilgisi olmasına rağmen bu hastanelerin kaçını kapatıyor? Sıfır. En başından beri denetimlerle ortaya çıkarılması gereken katliam, çevrimiçi şikayet üzerine ifşa olmuştur. Yaşanan bu vurdumduymazlığa ‘ihmal’ demek bile güçtür. Ortak çıkarlar gözetilerek görmezden gelinen bir durum olduğu aşikardır” dedi. Uğur, “Apartman altlarında tıp merkezi ve hastanelerin İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nden onay alarak açılması ve ülkede özel hastane sahibi Sağlık Bakanlarının varlığı yüzünden özellerin önünün açılması ve liyakatsiz yöneticilerin koltuğunu kaybetme korkusu ile denetleme mekanizmalarının çalışamaması 12 bebeğimizi canından etmiştir. Kim bilir yıllar içerisinde daha kaç bebeğimizi, canımızı kaybetmişizdir de haberimiz olmamıştır” açıklamasında bulundu. 

Olayda adı geçen 10 özel hastanenin ruhsatını iptal edilmesine yönelik konuşan Uğur, “Yetmez. Zaten biliyoruz ki bu kapatılmalar kamuoyunun gözünü boyamaktan öte değildir. Bir süre sonra kapatılan bu özel hastanelerin patronlarının adı değiştirilerek yine yandaşlara hizmete açtırılacaktır” dedi. Uğur, “Görüp görebileceğimiz en insanlık dışı örgüt ile karşı karşıyayız ve bir tane yetkili istifası yok” dedi. 

İstismarcılar yüzünden sağlık emekçilerinin adının kirlendiğini vurgulaya Uğur, ‘Bütün sağlık emekçileri töhmet altında kalmaktadır. Elbette, mesleğini layığıyla icra eden, yaşamak kadar yaşatmaya önem veren sağlık emekçilerinin isimlerine, bir avuç caninin işledikleri suçlar yüzünden leke sürülmesine müsaade etmeyeceğiz. Bu hastanelerin çalışmasına onay veren, denetlemeyen tüm sorumlular da en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Elimizden ne geliyorsa yapacağız ve soruşturmanın takipçisi olacağız” ifadelerini kullandı.