ANASAYFA arrow right Güncel

Uluslararası hukuka uygun şekilde hareketle sonuca uaşılmalıdır

Uluslararası hukuka uygun şekilde hareketle sonuca uaşılmalıdır
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 01.49
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 01.49
Hasan Kalyoncu Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Serdar Erdurmaz, Suriye’nin düşürdüğü uçakla ilgili Türkiye’nin uyguladığı dış siyaset politikasının doğru bulduğunu söyledi.

Yapılması gerekenin, olayın soğukkanlı bir şekilde değerlendirilmesi ile haklılığımızı ortaya koyacak kanıtların ortaya çıkartılarak, Suriye’yi destekleyen Rusya, Çin ve İran gibi ülkeler dahil bütün etkin ülkeler ve uluslararası örgütler bazında faaliyete geçerek, onların desteğini alarak, uluslararası hukuka uygun bir şekilde hareketle bir sonuca ulaşmak olduğunu belirtti.

Uluslararası kuruluşların
devreye girmesini sağlamak lazım

Erdurmaz, konuyla ilgili yayınladığı makalede, "Türkiye, Suriye tarafından düşürülen uçak ile ilgili ferdi olarak fevri bir karşılık verme yerine ağır başlı bir şekilde olayı değerlendirerek BM, AB ve NATO gibi uluslararası kuruluşların devreye girmesini sağlama yoluyla haklılığını tescil ettirerek, gerekli desteği sağladıktan sonra uygun tepkiyi göstermeyi seçmiştir. Bu tavır, mevcut kriz ortamında ortaya çıkan hadisede Suriye’nin Rusya, Çin ve İran nezdinde müşkül duruma düşmesini sağlayacak ve yalnızlığa itilmesini sağlayacak sonuçları da beraberinde getirmesi açısından olumlu bir yaklaşım olarak ele alınmalıdır” dedi.

Uçak, Suriye’de konuşlu bir
Rus uçaksavar füzesi ile vuruluyor

“İran’ın olay karşısında itidal telkin etmesi, Suriye’yi destekler manada bir çıkış yapmaması Türkiye’ye karşı olumlu bir tutum içinde olduğunun diplomatik bir ifadesi olarak görülmektedir. Rusya ve Çin halen sessizliğini korumaktadır” diyen Erdurmaz, “Türkiye uçağın uçuş niyet ve maksadı, silah yükü durumu konusunda gerekli raporları hazırlayarak, uçağın ne zaman ve nasıl vurulduğuna dair gerekli bilgileri derlemiştir. Buna göre uçak, Malatya’dan havalandıktan sonra, kısa bir süre Suriye hava sahasına girmesini müteakip kendi radar üssümüz tarafından ikaz ediliyor. Bunun üzerine uçak derhal ihlal dışına çıkıyor ancak, Suriye kıyısının 13 deniz mili açığında uluslararası sahada uçarken muhtemelen Suriye’de konuşlu bir Rus uçaksavar füzesi ile vuruluyor ve bir süre düzensiz uçuş yaptıktan sonra Suriye sınırına 8 deniz mili mesafe içinde, diğer bir değişle Suriye karasuları içine düşüyor” şeklinde açıklamada bulundu.

Suriye’nin düşmanca bir
tavırla hareket ettiği ortada
Erdurmaz, bir ülkenin karasularının sahilden itibaren 12 deniz miline kadar olan alanı kapsadığını söylerken, “Suriye’nin açıklamalarında doğru olan kısım; uçağın kısa bir süreliğine bu ülkenin hava sahasını ihlal ettiğidir. Bunun dışında ileri sürdükleri diğer iddiaların doğru olmadığı ve Suriye’nin uçağı belirlemesinin ardından angajman kurallarını ihlal ederek, herhangi bir ikaza gerek görmeden uluslararası hava sahasında seyreden uçağın düşürülmesi için düşmanca bir tavırla hareket ettiği gerçeği ortaya çıkmaktadır” dedi.
İki yol var
“Türkiye ne yapmaya çalışmaktadır?” sorusuna da açıklık getiren Erdurmaz, “Türkiye’nin önünde genel olarak iki hareket tarzı bulunmaktadır. Birincisi, Ankara’nın çok fazla düşünmeden, birçok Türk insanının düşündüğü gibi, ‘bizde derhal gidelim Suriye’nin şurasını, burasını vuralım’ tavrını uygulamaya yönelik askeri darbe planını yürürlüğe koyması ve kimseye danışmayarak uygulamasıdır. Bu hareket tarzı genel olarak İsrail’in, zaman zaman da ABD’nin Afganistan, Pakistan üzerinde halen sürmekte olan sıcak çatışma bölgelerinde uyguladıkları bir yaklaşımdır. Bu örnekte önemli olan husus şudur: Uygulama yapılan alanda zaten bir şekilde askeri çatışmalar sürdürülmektedir. Alınan kararın süratle uygulanması çatışma şartları ve kuralları içinde olduğundan yansımaları o şartlar içinde değerlendirilmektedir. Çatışma bölgesi olarak addedilen bölgelerde doğal olarak süratle askeri bir karın uygulanması gerekmekte ve buna göre gereği yapılmaktadır. İkinci hareket tarzı ise, olayın soğukkanlı bir şekilde değerlendirilmesi ile haklılığımızı ortaya koyacak kanıtların ortaya çıkartılarak, Suriye’yi destekleyen Rusya, Çin ve İran gibi ülkeler dahil bütün etkin ülkeler ve uluslararası örgütler bazında faaliyete geçerek, onların desteğini alarak, uluslararası hukuka uygun bir şekilde hareketle bir sonuca ulaşmaktır. Ankara, bu hal tarzını seçmekle aslında köklü dış siyaset tecrübesini işlevsel hale getirmiştir. Bu suretle, Türkiye, Esad yönetimini uluslararası örgütler nezdinde alınacak kararlarla yalnız bırakabilecektir. Hatta Suriye, destekçileri nezdinde dahi ‘bu konuda yapabileceğimiz fazla bir şey yok’ çıkışı ile karşılaşabilecektir. Türkiye, BM’den alacağı destekle ‘meşru müdafaa’ hakkını hukuksal anlamda teyit ettirecektir” yanıtını verdi. SHA


Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *