Halk Günleri’nde dert dinlemekten dert babası haline gelen Vali Yardımcısı Müfit Yavuz ile Gaziantep gerçeğini konuştuk
“Gaziantep küçük bir Türkiye, sınıf farkı ve gelir dağılımındaki uçurum açısından da Türkiye’nin aynası” diyen Müfit Yavuz, Zahide Yalçın’ın sorularını yanıtlarken bir bürokrat olarak eğitimden işsizliğe, sanayiden göçe ilginç ve çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Bence en büyük sıkıntı eğitim noksanlığı
“Gaziantep’e geldiğimde işsizlik neredeyse yoktu. Ama burası cazibe merkezi olduğu için çok kişi geldi. Çok göç kabul edildi. Bu göç kabulü oranında sanayi gelişemedi. Gelişmiş olsa bile teknikler çok ilerlediği için işçiye o kadar ihtiyaç hissedilmedi. Bundan dolayı Gaziantep’te işsizlik gittikçe arttı. Bu aynı zamanda Türkiye’nin de bir aynası. Her şeyi işsizliğe bağlıyoruz ama bence en büyük sıkıntı eğitim noksanlığı. Bugün kalifiye işçi işsiz değil. Ama kalifiye olmayan adam iş bulamıyor. Onun için Gaziantep’te en büyük sorunlardan biri de ara eleman yetiştirecek okulların olmaması. Gaziantep'te muazzam bir şekilde cahil işsiz var. Cahil işsiz nerede çalıştırılır? Gel git işlerinde ve taşıma işlerinde, başka bir yerde çalıştırılamaz. Bu cahil işçiyi bilgisayarla donatılmış bir makinenin başına da koyamazsın. Bu kadar çok az bir iş imkanı, bu kadar kişiyi doyurmuyor. Bu nedenle öncelikli iş ara eleman yetiştirecek okulların artırılması veya eğitimlerin verileceği yerlerin faaliyete geçirilmesi olmalıdır”
Derslik sayısı göçe paralel olarak artırılamadı
“Anarşi döneminde Gaziantep çok miktarda göç aldığından, her yıl 40-50 okul yapılması gerekliliği ortaya çıktı. Ancak ekonomik yetersizliklerden bu okullar yapılamadı. Gaziantep artan nüfusa paralel olarak okul yapımı gerçekleştiremedi. Sınıf mevcudu 70-80’e çıktı. 50 bin kişinin geldiğini düşünün, bu 50 bin kişinin 10 bini çocuktur. Her yıl 10 bin çocuk göç vasıtasıyla geldi. Her göç derslik başına düşen öğrenci sayısını artırdı. İyi bir eğitim sağlayabilmek için bunun 30-35 arasında olması lazım”
Gaziantep’in o kadar büyük bir
sanayi gücünün olmadığını anladım
“Gaziantep’e geldiğimde gelir dağılımında büyük bir uçurum olduğunun farkına vardım ve bu uçurumun gittikçe açılacağını gözlemledim. Tahminlerimde de yanılmadım. Halk günü başladığı zaman bu işin böyle olacağını zaten biliyordum. Onun için hayal kırıklığına uğramadım. Yalnız şu konuda hayal kırıklığına uğradım. Gaziantep'e gelmeden Gaziantep’in büyük bir sanayi memleketi olduğunu düşünüyor ve böyle biliyordum. Ama buraya gelip baktığım zaman Gaziantep’in o kadar büyük bir sanayi gücü olmadığını anladım. Bu da beni hayal kırıklığına uğrattı. Halbuki potansiyel var ama profesyonel yönetici ve insanların çalıştırılmamasından kaynaklanan bir durumla karşılaştım.”
Herkes kendi başına hareket ediyor
Ticaret Odası veya Sanayi Odası olsun, bu kuruluşlar işe nereden başlayacağını bilemiyor. Bakıyorsunuz burada çok dernek ve sivil toplum örgütü var. Burada hayırseverler de çok. Ama bunların hayırlarını organize edebilecek, yönlendirebilecek sivil toplum kuruluşu mevcut değil. Herkes kendi başına iş yapıyor. O zaman da hiçbir iş yapılmıyor esasında. Ne oluyor bu? Yaraya iğne vurmak. Acıyı dindirmek, yaranın üzerine gidilmesi için bunların ilk başta teşhis edilmesi lazım. Kimler yapacak, bu işlere kimlerin bakması lazım?”
-Halk günü ne tür bir ihtiyaçtan ortaya çıktı?
Halk gününü valilik olarak düşünürken vatandaşların resmi kurumlarla veya üçüncü şahıslarla ilişkilerinde ortaya çıkan problemleri halletmeyi amaçladık. Çünkü vatandaşlarımızın çoğu okur yazar değil. Okur yazar olmadığı gibi okur yazarların çoğu dahi nereye nasıl başvuracağını bilemiyor. Bundan dolayı problemlerinde yanlış yönlere başvurdukları zaman halledilmediğini zannediyorlar. Veya bürokratların kendilerine zorluk çıkardığını düşünüyorlar. Halbuki kişi doğru makama, doğru kişiye, doğru daireye, müracaat yettiği takdirde bir sorun çıkmaz. Biz de bunun için halk gününü gerçekleştirme kararı verdik. Halk gününden maksat vatandaşa doğru yolu gösterebilmekti. Valiliğimiz deki daireler, vali yardımcıları, merkez kaymakamlıkları olsun vatandaşlara bu konularda yardımcı olabiliyorlar olsa da birçok kişi vali yardımcılarına ve kaymakama çıkmanın çok zor olduğunu düşünüyor. Bu da etken oldu. Bu maksatla yola çıktık.
-Halkımız halk gününün hangi amaçlar için düzenlendiğini doğru anlayabildi mi? Amaçladığınız iletişimi gerçekleştirebildiniz mi?
Halk gününü iş bulma yeri olarak algıladılar
Bu yola çıktığımızın ilk günlerinde vatandaş halk gününü ilk başta iş bulma kurumu gibi görmeye başladı. Halbuki valiliğin öyle bir fonksiyonu yok. İş bulma sadece resmi yoldan İş Kurumu Müdürlüğüne ait. Bizlerin iş bulamaması veya bulma yoluna gitmememizin vatandaş üzerinde olumsuz etkiler yarattı. Sanki valiliğin elinde iş varmış da vermiyormuşuz, esirgiyormuşuz gibi düşündü. Oysa biz sadece valilik olarak vatandaşa yol gösterebiliriz hiç kimseye şunu işe alın bunu işe alın diyemeyiz. Bunun aksi sonuçları her zaman ortaya çıkabilir. Bu da valiliği yıpratır. Zamanla bu mesele halledildi. Halk gününde iş bulma günü olmadığı anlaşıldı. Bu kez de aç kişilere ekmek bulma ekmek verme kampanyasına dönüştürülmeye çalışıldı. Ama bunun için de zaman zaman halk gününün maksadı ve amacına uygun kişilerin isteklerine de rastlıyoruz. Esasında bizim bu vatandaşlara yiyecek temin etme yolumuz sadece yönlendirmedir. Mevcut müesseseler zaten çalışıyor. Merkez kaymakamlığımıza bağlı sosyal dayanışma vakıfları, valiliğe bağlı merkez vakfı zaten bu işi yapıyor.
“Açım” diyen kimse geri çevrilmiyor
-Halk gününe katılanların yüzde kaçı gösteri amaçlı geliyor?
Yüzde 10-15’i. Acaba yutturabilir miyim, bir şeyler koparabilir miyim düşüncesiyle gelenler de var. Ama yüzde 85-90 da hakikaten ihtiyacı olan kimseler. Açım diye gelen ve aç olan kim gelirse gelsin yemekhanemizde doyurulacak demişiz, öyle de oluyor.
Halk günü düzenlenmesinde maksat vatandaşa yardımcı olmaktı. Yol ve yöntemler ne kadar değişmiş olsa bile biz hala vatandaşa yardımcı olmaktan, vatandaşın umutsuzluklarına çare bulmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bize katkı sunan ve yardım edenlere başta Sayın Vali Bilgin olmak üzere teşekkür ediyoruz.