“Evinde hem Alevi’den, hem Hanefi’den gelin olan çok aile var...”

Oğul bizim köyümüz hem alevinin hem de hanefinin, Şafiinin bulunduğu bir köy idi. Biz köyde kimin hangi mezhepte olduğunu bilmezdik, öğrenmeye ihtiyaç da duymazdık. Evinde hem aleviden ve hem de hanefiden gelinler olan çok aile bilirim. Kabristanlarda meftalarımız mezhep ayırnaksızın koyun koyuna yatmaktadırlar. Hangi hane şu inançtandı, hangi hane hu inançtandır kimse bilmezdi. Evler iç içe, piyasada esnafın dükkanları iç içedir. Oğul biz çarşımızda mahallemizde Müslüman olmayana saygı gösterdik, onun aramızda barınıp inancında serbest mutlu yaşamasına katlandık koruduk onu. Simdi ise birbirimize mi düşüyoruz?

Oğul mezhep ayrılığı yüzünden yıllarca birbirinin kanını akıtmış Hristiyan dünyası hile bu islerin boş olduğunu çoktan görmüş ve bu işlerin yakasını bırakmış. Onların bıraktığı bu kötü huyları bizim yeniden peydah etmemizin anlamı nedir? Oğul cennet hiçbirimizin babasından kalmış miras değildir. Oranın tapusu Allah’tadır istediğine verir. Kul hakkı komşu hakkı gözetmeyene de vermez. Bizim elimizdeki tapu üzerinde birlikte yaşadığımız vatanın tapusudur. O tapuyu da Allah indinde benim mezhebim seninkinden daha yukarıdadır aşağıdadır gibi safsataları biryana bırakan ecdadımız uğrunda ölerek çıkardı. O tapuyu bizim elimizden almak isteyen yabancı düşman bize dün kılıç ve bugün de kurşun sıkarken mezhebimizi sormuyorlar. Ermeni haini bu kadar diplomatımızı katletti. Hele bir sor kendine öldürmeden evvel kurbanının mezhebini soruyor muydu? Veya şehit edilen hariciyecilerimizi incele bunların hepsi  acaba aynı mezhepten mi! Anlayacağın oğul, düşman bize Müslüman ve Türk olduğumuz için vuruyor ayrıca bizi de birbirimize kırdırıyor. Dışardaki o hain parmaklar tetiği çekerken bizim Türkiye'nin hangi bölgesinden veya hangi siyasi kanaatte olduğumuza bakmadan bizi öldürürken, bizim birbirimize düşmemizin anlamı nedir? Biraz düşünsek bizi birbirimize kırdıranların da onlar olduğunu anlarız.