Allah’ına kadar Adanalıyık…

Dün sabah saat 09:00’da telefon çaldı. Dr. Fulya arıyor. Hiç sitem filan yok, “Şşimdi Facebook’ta gördüm, Adanadaymışsınız, sizinle tanışmak istiyorum” dedi. Mesaiden sonra buluştuk, bizi bir çay dükkanına götürdü. Yusuf Bey at kuyruklu, şeker bir adam.

Dükkan mis gibi çay kokuyor, hayran oldum. Bir bilgi birikimi var ki adeta brifing aldık. Ne mi oldu? 650 liralık çay aldık. Çok ilginç şeyler öğrendik. Damak tadımızı sordu, “Türk çayı” dedik. Hollanda’ya ihraç edilen bir paket çay verdi. Tozsuz ve mis gibi çay kokuyor.

Tirebolu 42 konusundaki deneyimlerimi aktarıp, “Artık çöp oldu” dedim. “Ben söyleyecektim ağzımdan aldınız” dedi. Vallahi 6 veya daha fazla çeşit çay aldık, tadım yapıp buraya yazacağım. Beğenirsem size de tavsiye edeceğim. Bir de beyaz çay meselesi var, pek ilginç, deneyeceğiz.

Fulya bizi özel bir lokale götürdü, hayatımın küşlemesini yedim.

Fulya ile çok ortak tanıdığımız bulunuyor. İki de bir Anadolu Lisesi diyor. Dedim ki “Özge Bulut’u tanır mısın? Ya, Mustafa Erkayıran’ı? Özge akrabasıymış, Mustafa Bey ile de dalmış. Dünya ne kadar küçük. Onun için dedim: “Biz Adanalıyık.

Türkerciğim geldi, pek sevinçliyim.

Portland mağazasında Türkay ile tanıştım. ARSUZ Emniyet Müdürünü tanıyormuş, ona selam söyledi, ben de bu fotoğrafı çektim.

Fulya bir de Bolulu Hasan Usta’ya götürdü bizi. Çok beğendim. Daha önce hiç gitmemiştim herhalde.

Kumpirci delikanlı, ben depremzedeyim diye bana ne ikramlar yaptı, teşekkür ederim.

Soldaki Türkay

Kumpirci gençler

Türker geldi

Yusuf bey, ben, Fulya ve eşim.

Dr. Fulya yazdı: Hepinizi Büyüksaat’te, çay vadisine davet ediyorum. Saat kulesine yakın, çay satılan bir dükkan. İçeri girer girmez harika koku baş döndürüyor. Yusuf Özekici size çayı saatlerce anlatabilir. Demlediği çaydan ikram da eder. Neler neler var, opa, karıncabaşı, bergamotlu, kakuleli, portakal kabuklu, güllü, beyazı, yeşili. Çay, hep çay!