CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Maraş Katliamı’nın mezhep ve kimlik temelli ayrışmanın en ufak bir kıvılcımla ne denli büyük acılara yol açabileceğini gösteren tarihi bir facia olduğunu ifade etti.
Tanrıkulu yazılı açıklamasında, 36 yıl önce bugün Maraş’ta Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamlarından birinin yaşandığını kaydetti. 150’den fazla masum vatandaşın yalnızca Alevi kimliklerinden ötürü katledildiğini, yüzlercesinin yaralandığını belirten Tanrıkulu, “Neredeyse 40 yıl sonra toplumsal tarihimizin büyük bir acısı olarak hala içimizi yakan bu katliamda hayatını kaybeden vatandaşlarımızı saygıyla anarken, mezhepsel ayrım ve nefret söyleminin tehlikeleri üzerinde de bu vesileyle bir kez daha düşünmemiz, yeni Maraş’lar yaşamamamız, toplumsal barışı sağlayabilmemiz için büyük önem taşımaktadır” dedi.
Maraş Katliamı’nın, mezhep ve kimlik temelli ayrışmanın en ufak bir kıvılcımla ne denli büyük acılara yol açabileceğini gösteren tarihi bir facia olduğunu ifade eden Tanrıkulu şunları dedi:
“Alevi yurttaşlarımıza yapılan bu büyük katliamın o zaman devlet tarafından önlenememiş, faillerin gerektiği gibi cezalandırılamamış olması, bugün ise Alevilere yönelik, kimlik temelli nefret söylemi ve ayrımcılığın halen hükümet politikası olarak sürdürülüyor olması, Türkiye’de hukuk devleti ve eşit vatandaşlığın ne dün, ne de bugün gerçek anlamda hayata geçirilebildiğini ispatlar niteliktedir.
Unutmamalıyız ki Türkiye toplumu gibi çok inançlı, çok kimlikli bir toplumun barış ve huzur içinde yaşayabilmesinin tek yolu devletin yurttaşların kimlikleri karşısında kör olacağı, anayasal eşit vatandaşlık ilkesinin hayata geçirilmesidir. Eşit vatandaşlık zemininde her türlü ayrımcılığın ve nefret söylemiyle etkin biçimde mücadele edecek bir toplumsal mutabakatın tesisi, yurttaşlarımızın demokratik bir toplumda özgür biçimde yaşayabilmesinin de teminatı olacaktır.”
Bugün Maraş katliamının üzerinden 36 yıl geçmişken, eşit vatandaşlık ilkesinin hayata geçmesi şöyle dursun, mevcut hükümet tarafından Alevi yurttaşlara karşı ayrımcı politikalar ve nefret söyleminin olanca hızıyla sürdürüldüğünü savunan Tanrıkulu şöyle devam etti:
“Bu zihniyet karşısında Türkiye toplumunun demokratlarına, ilericilerine, insan hakları aktivistlerine yine büyük bir sorumluluk düşmektedir. Dün olduğu gibi bugün de demokratik mücadeleyi yükseltmek, eşit ve özgür bir Türkiye’yi inşa etmek için omuz omuza vermek sorumluluğu hepimizin önünde durmaktadır.İnanıyorum ki 36 yıldır Maraş’ın acısıyla yanan yürekleri bir nebze olsun ferahlatabilmenin, hala kanayan yarayı küllendirebilmenin yolu da demokrasi ve eşit yurttaşlık mücadelesini başarıya ulaştırmaktan geçmektedir. Bu vesileyle, Maraş’ta yitirdiğimiz yurttaşlarımızın aziz hatırası önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, ailelerine, yakınlarına, sevenlerine sabır diliyorum.” ANKA
Tanrıkulu yazılı açıklamasında, 36 yıl önce bugün Maraş’ta Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamlarından birinin yaşandığını kaydetti. 150’den fazla masum vatandaşın yalnızca Alevi kimliklerinden ötürü katledildiğini, yüzlercesinin yaralandığını belirten Tanrıkulu, “Neredeyse 40 yıl sonra toplumsal tarihimizin büyük bir acısı olarak hala içimizi yakan bu katliamda hayatını kaybeden vatandaşlarımızı saygıyla anarken, mezhepsel ayrım ve nefret söyleminin tehlikeleri üzerinde de bu vesileyle bir kez daha düşünmemiz, yeni Maraş’lar yaşamamamız, toplumsal barışı sağlayabilmemiz için büyük önem taşımaktadır” dedi.
Maraş Katliamı’nın, mezhep ve kimlik temelli ayrışmanın en ufak bir kıvılcımla ne denli büyük acılara yol açabileceğini gösteren tarihi bir facia olduğunu ifade eden Tanrıkulu şunları dedi:
“Alevi yurttaşlarımıza yapılan bu büyük katliamın o zaman devlet tarafından önlenememiş, faillerin gerektiği gibi cezalandırılamamış olması, bugün ise Alevilere yönelik, kimlik temelli nefret söylemi ve ayrımcılığın halen hükümet politikası olarak sürdürülüyor olması, Türkiye’de hukuk devleti ve eşit vatandaşlığın ne dün, ne de bugün gerçek anlamda hayata geçirilebildiğini ispatlar niteliktedir.
Unutmamalıyız ki Türkiye toplumu gibi çok inançlı, çok kimlikli bir toplumun barış ve huzur içinde yaşayabilmesinin tek yolu devletin yurttaşların kimlikleri karşısında kör olacağı, anayasal eşit vatandaşlık ilkesinin hayata geçirilmesidir. Eşit vatandaşlık zemininde her türlü ayrımcılığın ve nefret söylemiyle etkin biçimde mücadele edecek bir toplumsal mutabakatın tesisi, yurttaşlarımızın demokratik bir toplumda özgür biçimde yaşayabilmesinin de teminatı olacaktır.”
Bugün Maraş katliamının üzerinden 36 yıl geçmişken, eşit vatandaşlık ilkesinin hayata geçmesi şöyle dursun, mevcut hükümet tarafından Alevi yurttaşlara karşı ayrımcı politikalar ve nefret söyleminin olanca hızıyla sürdürüldüğünü savunan Tanrıkulu şöyle devam etti:
“Bu zihniyet karşısında Türkiye toplumunun demokratlarına, ilericilerine, insan hakları aktivistlerine yine büyük bir sorumluluk düşmektedir. Dün olduğu gibi bugün de demokratik mücadeleyi yükseltmek, eşit ve özgür bir Türkiye’yi inşa etmek için omuz omuza vermek sorumluluğu hepimizin önünde durmaktadır.İnanıyorum ki 36 yıldır Maraş’ın acısıyla yanan yürekleri bir nebze olsun ferahlatabilmenin, hala kanayan yarayı küllendirebilmenin yolu da demokrasi ve eşit yurttaşlık mücadelesini başarıya ulaştırmaktan geçmektedir. Bu vesileyle, Maraş’ta yitirdiğimiz yurttaşlarımızın aziz hatırası önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, ailelerine, yakınlarına, sevenlerine sabır diliyorum.” ANKA