Balıklı Parkı'nda toplanan KESK üyeleri, geçen yıl şubat ayında polis tarafından yapılan operasyonlarda gözaltına alınarak tutuklanan 29 KESK üye ve yöneticisinin adil yargılanmadığını söyledi
Hükümet aleyhine sloganlar atan grup adına konuşan Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Faruk Koç, muhalif-demokrat kesimleri cendereye alarak tüm toplumu derin bir sessizliğe mahkûm etmenin amaçlandığı hassas bir dönemeden geçiyoruz. Hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını, adil savunmayı yıpratan gelişmelerin doruğa çıkması bu dönemin temel karakteristiği haline gelmiş bulunuyor. Özellikle 17 Aralık operasyonu ve operasyon sonrasında yaşanan gelişmeler Türkiye’de hukukun üstünlüğünün değil “düşman Hukuku”nun hâkim olduğunu tüm berraklığı ile gözler önüne sermiştir” dedi.
Çarpık ilişkiler gözler önüne serildi
Açıklamada, “Daha birkaç ay öncesine kadar muhalefete gözdağı veren operasyonlara, hukuk dışı yargılamalara birlikte imza atan, devletin kurumlarını aralarında pay edenler bugün bir saray kavgasına tutuşmuş bulunmaktadır. Bu saray kavgası sadece AKP’nin yolsuzluk ve rüşvet düzenini değil adalet ve hukuk mekanizması ile arasındaki çarpık ilişkileri de gözler önüne sermiştir. Öyle ki, TBMM başkanı bile bugünün Türkiyesi’nde yargı bağımsızlığının öldüğünü itiraf etmektedir” denildi.
Hukukun ölüm ilanı
Bu itirafın poşunun, şemsiyenin, şapkanın, deniz gözlüğünün tutuklamalara delil olarak gösterildiği, yola yazdığı yazı nedeniyle 13 yaşındaki çocukların hapis istemiyle mahkemeye çıkarıldığı, 34 gencimizin hayatına mal olan Roboski Katliamı hakkında kusur yoktur denilerek takipsizlik kararı verilen bir ülkede gecikmiş bir ölüm ilanından olduğunu dile getiren Koç, “ Uzun süredir can çekişen adalet bugün AKP tarafından gündeme getirilen HSYK düzenlemesi ile adeta ötenaziye itilmektedir. Çünkü Türkiye’de 12 Mart ve 12 Eylül’ün askeri mahkemelerinden DGM’lere uzanan “olağanüstü hukuk” geleneği AKP döneminde de bozulmamıştır. Aksine Özel Yetkili Mahkemeler ile olağanüstü yargılama yöntemleri bir kez daha devreye sokulmuş, kabahat bile sayılmayacak eylemler suç kapsamında değerlendirilerek, geniş kapsamlı bir tutuklama furyası başlatılmıştır” diye konuştu.
Otoriterleşen bir yönetim hakim
Reform adıyla çıkarılan yargı paketlerinden olağanüstü yargılama rejimini daha da pekiştirecek yeni düzenlemeler ortaya çıktığına dikkat çeken KESK yöneticileri, “AKP 11 yıllık iktidarı döneminde her geçen gün daha da otoriteleşen faşizan düzenine muhalefet eden, insanca bir yaşam ve demokratik bir ülke isteyen herkesi hedef tahtasına koymaya devam etmiştir.13 Ocak, 13 Şubat, 25 Haziran 2012 tarihinde gerçekleştirilen operasyonların son halkasını 19 Şubat 2013 tarihinde yaşamış bulunuyoruz. Tutuklanan yönetici ve üyelerimiz 8 ay hatta bazen 1 yılı aşan süre cezaevinde kaldıktan sonra mahkemeye çıkarılmış, önemli bir bölümü tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır. Böylece yönetici ve üyelerimiz hakkında hazırlanan kes-kopyala- yapıştır iddia-namelerin hukuktan yoksunluğu tescil edilmiştir” şeklinde açıklamada bulundu.
Evlerinde çelik kasalar, para
sayma makineleri mi bulundu?
KESK ve bağlı sendikaların yönetici ve üyesi toplam 48 kişinin cezaevinde olduğu vurgulanan açıklamada, “19 Şubat 2013 tarihli operasyon kapsamında tutuklanan, yaklaşık bir yıldır demir parmaklıklar 29 yönetici ve üyemizin yargılandığı davanın ilk duruşması bugün İstanbul Çağlayan Adliyesinde görülmektedir. Yargılanan arkadaşlarımıza ve onlarla dayanışmak için adliye önünde olanlara buradan selamlarımızı gönderirken bir kez daha soruyoruz. 48 KESK’li bugün neden hala ceza evinde? Yolsuzluk mu yaptılar, Rüşvet mi aldılar, verdiler? İhaleye fesat mı karıştırdılar? Devletin malını, parasını zimmetlerine mi geçirdiler? Evlerinde yapılan aramalarda kutular içinde dolarlar, çelik kasalar, para sayma makineleri mi bulundu? “ diye soruldu.
Hükümet aleyhine sloganlar atan grup adına konuşan Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Faruk Koç, muhalif-demokrat kesimleri cendereye alarak tüm toplumu derin bir sessizliğe mahkûm etmenin amaçlandığı hassas bir dönemeden geçiyoruz. Hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını, adil savunmayı yıpratan gelişmelerin doruğa çıkması bu dönemin temel karakteristiği haline gelmiş bulunuyor. Özellikle 17 Aralık operasyonu ve operasyon sonrasında yaşanan gelişmeler Türkiye’de hukukun üstünlüğünün değil “düşman Hukuku”nun hâkim olduğunu tüm berraklığı ile gözler önüne sermiştir” dedi.
Çarpık ilişkiler gözler önüne serildi
Açıklamada, “Daha birkaç ay öncesine kadar muhalefete gözdağı veren operasyonlara, hukuk dışı yargılamalara birlikte imza atan, devletin kurumlarını aralarında pay edenler bugün bir saray kavgasına tutuşmuş bulunmaktadır. Bu saray kavgası sadece AKP’nin yolsuzluk ve rüşvet düzenini değil adalet ve hukuk mekanizması ile arasındaki çarpık ilişkileri de gözler önüne sermiştir. Öyle ki, TBMM başkanı bile bugünün Türkiyesi’nde yargı bağımsızlığının öldüğünü itiraf etmektedir” denildi.
Hukukun ölüm ilanı
Bu itirafın poşunun, şemsiyenin, şapkanın, deniz gözlüğünün tutuklamalara delil olarak gösterildiği, yola yazdığı yazı nedeniyle 13 yaşındaki çocukların hapis istemiyle mahkemeye çıkarıldığı, 34 gencimizin hayatına mal olan Roboski Katliamı hakkında kusur yoktur denilerek takipsizlik kararı verilen bir ülkede gecikmiş bir ölüm ilanından olduğunu dile getiren Koç, “ Uzun süredir can çekişen adalet bugün AKP tarafından gündeme getirilen HSYK düzenlemesi ile adeta ötenaziye itilmektedir. Çünkü Türkiye’de 12 Mart ve 12 Eylül’ün askeri mahkemelerinden DGM’lere uzanan “olağanüstü hukuk” geleneği AKP döneminde de bozulmamıştır. Aksine Özel Yetkili Mahkemeler ile olağanüstü yargılama yöntemleri bir kez daha devreye sokulmuş, kabahat bile sayılmayacak eylemler suç kapsamında değerlendirilerek, geniş kapsamlı bir tutuklama furyası başlatılmıştır” diye konuştu.
Otoriterleşen bir yönetim hakim
Reform adıyla çıkarılan yargı paketlerinden olağanüstü yargılama rejimini daha da pekiştirecek yeni düzenlemeler ortaya çıktığına dikkat çeken KESK yöneticileri, “AKP 11 yıllık iktidarı döneminde her geçen gün daha da otoriteleşen faşizan düzenine muhalefet eden, insanca bir yaşam ve demokratik bir ülke isteyen herkesi hedef tahtasına koymaya devam etmiştir.13 Ocak, 13 Şubat, 25 Haziran 2012 tarihinde gerçekleştirilen operasyonların son halkasını 19 Şubat 2013 tarihinde yaşamış bulunuyoruz. Tutuklanan yönetici ve üyelerimiz 8 ay hatta bazen 1 yılı aşan süre cezaevinde kaldıktan sonra mahkemeye çıkarılmış, önemli bir bölümü tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır. Böylece yönetici ve üyelerimiz hakkında hazırlanan kes-kopyala- yapıştır iddia-namelerin hukuktan yoksunluğu tescil edilmiştir” şeklinde açıklamada bulundu.
Evlerinde çelik kasalar, para
sayma makineleri mi bulundu?
KESK ve bağlı sendikaların yönetici ve üyesi toplam 48 kişinin cezaevinde olduğu vurgulanan açıklamada, “19 Şubat 2013 tarihli operasyon kapsamında tutuklanan, yaklaşık bir yıldır demir parmaklıklar 29 yönetici ve üyemizin yargılandığı davanın ilk duruşması bugün İstanbul Çağlayan Adliyesinde görülmektedir. Yargılanan arkadaşlarımıza ve onlarla dayanışmak için adliye önünde olanlara buradan selamlarımızı gönderirken bir kez daha soruyoruz. 48 KESK’li bugün neden hala ceza evinde? Yolsuzluk mu yaptılar, Rüşvet mi aldılar, verdiler? İhaleye fesat mı karıştırdılar? Devletin malını, parasını zimmetlerine mi geçirdiler? Evlerinde yapılan aramalarda kutular içinde dolarlar, çelik kasalar, para sayma makineleri mi bulundu? “ diye soruldu.