Urla da , Fethiye de, Antep de hepimizin
Bu ülkenin toprakları üzerinde yaşayan hiçbir ferdin, dini, dili, milliyeti ne olursa olsun, başkasının yaşam alanına ve demokratik haklarına da saldırı hakkı söz konusu olamaz.
Urla, Fethiye, Gaziantep ne kadar Türkler’inse o kadar bu ülkenin vatandaşı olan Kürtler’in veya diğerlerinindir.
Diyarbakır, Batman, Şırnak ne kadar Kürtler’in ise o kadar da bu ülkenin vatandaşı olan Türk, Ermeni, Süryani, Laz, vs vs’nin dir.
Geçtiğimiz günlerde BDP Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkan Adayı, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirtaş ile bir yemekte buluştuk.
Demirbaş, “Biz ayrılmak ve ayrışmak değil, bu ülkede eşit haklarla birlikte yaşamak istiyoruz” dedi. Demirtaş’ın bu sözlerine çok iyi kulak verilmesi lazım.
Başbakan Erdoğan önceki gün cemaate yüklenirken, ilk kez cinayetlerden söz etti.
“Barış sürecine darbe vurmak için Paris’teki cinayetleri organize ettiler” dedi.
Cemaat ve şiddet kelimelerinin ilk kez yan yana hem de Başbakan Erdoğan’ın ağzından telaffuz edilmesi dikkat çekici.
Son günlerde HDP ve BDP’nin seçim bürolarına yönelik sürdürülen saldırılar önce “Bunlarında mı arkasında cemaat var”ı getiriyor insanın aklına ama, saldırı düzenlenen yerlerin Urla, Fethiye gibi yerler olması, saldırıların milliyetçi kanattan geldiği izlenimini artırıyor.
Terörün en yoğun olduğu zamanlarda bile bu tür eylemlerin, saldırıların olmadı Antep’teki saldırı da ayrıca kayda değer.
***
Adamlar, HDP’nin seçim bürosu açmasına bile tahammül gösteremeyip, saldırıyorlar, taşlıyorlar.
Kaymakam, emniyet müdürü, kalabalığın öfkesini dindiremeyince, asılan tabelalar geri indiriliyor.
Demokraside, hukuk devletinde, devletin bir avuç çapulcuya meydanı bırakması, zorbalığa boyun eğmesi olacak şey mi?
Fethiye hepimizin, benim de sizin de Kürt, Ermeni, Yahudi, Laz, Süryani... Bu ülkede yaşayan her kimse herkesin.
Bir avuç çapulcunun demokratik bir seçim ortamında bir siyasi partiye bu şekilde saldırması en ağır şekilde cezasını bulmalı ki bundan sonrakiler, bu tür zorbalıklara tevessül etmesin.
***
Gaziantep’teki seçim bürosunun taşlanması da ne demek?
Burası dağ başı mı?
Burada Türk’ün Kürt’ün, Süryani’nin, Ermeni’nin veya başkalarının güvenliği devletin teminatı altındadır.
Devletin valisi, emniyet müdürü, çocukları öne süren bu çapulcuları inlerinden tutup, çıkarır, seçim güvenliğini sağlar.
Bu ülkenin vatandaşı olan her kim ise bu ülkede demokratik haklarını sonuna kadar kullanabilmeli, bunun koşulları en iyi şekilde sağlanmalıdır.
AKP il Başkanı Ahmet Uzel’in yaşanan bu tatsızlıkları önlemede çok etkin rol alabileceğini, ilgili makamları gereğinin yapılması yolunda uyaracağını tahmin ediyorum.
Zira, AKP kanadında bu tür eylemlere pabuç bırakacak, bunları hoş görecek kimseler yok.
***
Geçtiğimiz günlerde BDP Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Abdullah Demirtaş ve bir grup BDP’li ile bir yemekte buluştuk. Türkiye’nin gündemini, sorunlarını konuştuk. Ama en çok dikkatimi çeken şey, “Bir daha kan dökülmesin, barış süreci kesintiye uğramasın, savaş yeniden başlamasın” şeklindeki samimi temennileri oldu.
Türkiye’de hiçbir etnik farklılığı, “Bir güvercin tedirginliğinde” yaşatmaya hakkımız olmadığını artık anlamamız lazım.