Ders olmuyor!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Dün 11 Eylül saldırılarının 10. yıldönümüydü. ABD saldırının sorumlusu olarak görülen Usame Bin Ladin’i öldürüp okyanusun ortasına attı. Hem kendini hem insanlığı büyük bir beladan kurtardı.

Bugün 12 Eylül askeri darbesinin 31. yıl dönümü. Türkiye, askeri darbenin ele başısı Kenan Evren’i yargılamaya çalışarak, darbenin kara bir leke olarak kazınan lekesini çıkarmaya çabalıyor.

Terör de askeri darbeler de insanoğluna ağır acılar yaşattı ve yaşatmaya devam ediyor.

Ancak gelinen nokta, bu çekilenlerin ülkeyi yöneten siyasi irade açısından ders olmadığını gösteriyor.

Türkiye, içeride savaşını sürdürürken, bir yandan da kendine savaşacak yabancı düşmanlar aramaya soyunacak kadar sorumsuzlaşıyor.

                                                                                   ***

Geçtiğimiz hafta içinde, Çukurca’da 8 askerin şehit olmasıyla sonuçlanan mayın saldırısının görüntüleri düştü internete.

PKK, eylemi baştan sona kameralarla görüntülemiş ve youtube’a koymuş.

Mayınların döşenmesini, saldırı anını an be an izliyorsunuz, yüreğiniz burkularak.

AKP, terörle mücadele için bir yandan polisi de ağır silahlarla donatıp devreye sokmaya çalışırken, o kamera görüntüleri ile, terörün silahla çözülmesinin imkansız olduğunu bir kez daha anlıyor insan.

Yıllardan beri canını ve yaşamını hiçe sayarak mücadele eden bir örgütle öyle kolay başa çıkılamayacağı o kadar net ve açık ki!

Yaşamından vazgeçmiş insanla neyin silahlı mücadelesini yapacaksınız?

                                                                                     ***

ABD, Usame Bin Ladin’i öldürdü, ama El Kaide’yi bitirebilir mi?

Türkiye,  Abdullah Öcalan’ı ABD ve İsrail’in yardımı ile yakalayıp, İmralı’ya kapattı. Ama aradan geçen 12 yılda PKK terörünü bitirebildi mi?

İşte bu yüzden artık herkes ağız birliği etmişçesine, “Bu sorunu silahla çözmek mümkün değil” diyor.

Ülkede akan kanın durması için siyasi enstrümanların en yoğun şekilde devreye sokulup, süratle kararlı adımlar atılması gerekiyor.

                                                                                    ***

Ancak, Başbakan Erdoğan’ın, son zamanlarda Kürt sorununa mesafesi, insanda bu konuda olumlu herhangi bir gelişme yaşanabileceği kanısı yaratmıyor.

AKP Milletvekili Mehmet Metiner, her ne kadar “O sözler cahiliye dönemime aitti” deyip, el etek öpmeyi, yüz sürmeyi sürdürse de, onun Başbakan’la ilgili “Ben Tayyip Erdoğan'la demokratik bir Türkiye inşa edilebileceği kanaatinde değilim. Çünkü icazet aldığı içerideki çevreler statükonun sahici sahipleri. Kürt meselesinde de Tayyip Erdoğan'ın çok geri ve antidemokratik bir konumda olduğunu biliyorum” şeklindeki değerlendirmesinin ciddi anlamda geçerliliğini koruduğu görülüyor.

                                                                                  ***

İçerdeki savaş tırmanadursun, Başbakan bir de dış cephe açma telaşında.

Baksanıza İsrail’le ilişkileri germe batağına muhalefeti de sürükledi.

Ortada ülkenin bu kadar çözüm bekleyen sorunu varken, Başbakan ile ana muhalefet partisinin genel başkanı, gemileri Gazze’ye götürme iddiasına girip, birbirleriyle alın öpme polemiği yapıyorlar.

Biri “Gemileri Gazze’ye sokarsan alnından öperim” diye tahrik ediyor, öteki “Tertemiz alnıma lekeli dudaklarını sürdürmem” diye nazlanıyor. Öteki, bu kez taşı gediğine koyup, haklı olarak “Alnında Deniz Feneri’nin kiri var” diye konduruyor lafı.

                                                                                 ***

Galiba Başbakan da tam şu aşamada bu tür polemikler istiyor.

Vatandaş bir yandan Başbakan ile Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki polemiğe takılıp, bir yandan İsrail ile savaş mı çıkacak diye endişelenirken, Deniz Feneri sönüp gidecek.

Ve Türkiye, hiçbir konuda yol alamadan yerinde sayacak.

                                                              

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ders olmuyor!