Yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın da merkezi olmalı!..
Adam Harvard’dan gelmiş, 16. 17. Yüzyıl’da Antep’teki ticaret hayatını incelemiş.
Yıllar önce bunu ilk duyduğumda, daha sonra Amerika’dan gelen birçok araştırmacının Antep üzerine değişik gözlemler yaptığını öğrendikçe, tepkim hep aynı oluyordu:
“Ne yani? Neden Antep? Antep’in ne özelliği var ki burayı araştırıp, inceliyorlar?Dünyada başka kent mi kalmamış” diye kendi kendime söylenip, duruyordum.
Yine, epeyce bir zaman önce Harvard’dan Prof. Cemal Kafadar bir vesile ile arayıp, “Ben Sabah’ı biliyorum. Bizim kütüphanemizde sizin gazetenizden örnekler var. Oraya araştırma yapmaya gidenler getirmiş yıllar önce” dediğinde de hayrete düşmüştüm.
Şimdi anlıyorum ki, Antep gerçekten üzerinde birçok üniversitenin araştırma yapması gereken çok çok çok ama çok özellikli bir yer.
Ben artık, dünyanın en özellikli merkezininbile bu kent olduğunu kabul etmiş durumdayım!
***
Amerika’nın Sesi VOA’nın, “Türkiye’de seçimlerin nabzını tutmak için en doğru ilin Gaziantep olduğunu” düşünerek, buraya muhabir gönderdiğini duyunca, hiç şaşırmadım.
Önceden olsa şaşırırdım, fakat 30 yıllık meslek hayatım boyunca yaşadıklarım bana öğretti ki, Gaziantep birçok yönden yalnızca Türkiye’nin değil, belki de dünyanın en özellikli merkezi olması gerekir.
Bu kent hem ekonomik, hem sosyal, hem de siyasi açıdan kendine özgü, insanı hayrete düşüren çok farklı özellikleri birarada barındırması açısından ilginçtir.
***
Mesela, dünyanın hiçbir yerinde “menfaatine bu kadar düşkün” bir halk göremezsiniz.
Antepli’nin eğer bir yerde minicik bir menfaati varsa ve kendisinin bu menfaate ulaşması gerekiyorsa, bu uğurda göze alamayacağı şey yoktur.
Antepli’nin o menfaatinasıl keşfettiğini, ona ulaşmak için izlediği inanılmaz yolları izlerken, küçük dilinizi yutabilirsiniz?
***
Antepli’nin gözleme, gözlemleme yeteneğinin de dünyadaki tüm insan varlıklarından daha üstün ve gelişmiş olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Temelinde, “aşırı derecede, hastalığa varan kıskançlık” duygusunun yattığı bu yeteneği sayesindedir ki bence, “İğnenin deliğinden dünyayı gözlemek” deyimi Antepliler için söylenmiş bir söz olması gerekir.
Merakı nedeniyle gözler, gözlemlediği herşeyi herkese söyler.
Gözlemdiği şeyler eğer iyi para getiriyorsa, hemen taklit eder. İşte, “Antepli aklıyla değil, gözüyle düşünür” lafı da bu yüzden söylenmiştir.
***
“Gözünü toprak doyursun” sözü Antepliler için mi söylenmiştir bilemiyorum ama, dünyada arsaya doymayan tek millet de Antepliler olsa gerekir.
Antepli’nin bu dünyanın hiçbir yöresinde görülmesi mümkün olmayan arsa sevdası artık öyle bir boyuta gelmiştir ki, Antep’te “arsa”, dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar rant getiren yatırım aracı haline dönüşmüş, Antep belki de dünyada gayri menkulün bir günde en fazla el değiştirdiği yerleşim haline gelmiştir.
Antep, bir yanda bir odada 10 kişinin yaşadığı izbe evlere karşılık, bir dairenin 1.3-1.5 milyona satıldığı bir uçurumlar kenti haline gelmiştir.
***
Dünyada bir tane daha, gurtlağına bu kadar düşkün, ki bu düşkünlük sayesinde dünyanın en lezzetli mutfağını yaratan başka bir kent gösterebilir misiniz?
Gösteremezsiniz elbette…
Bu kötü bir şey mi yani diyenleri duyar gibiyim.Yanıt vermeden önce küçük bir anekdot.
Antep’in ünlü bir restoranının sahibi ile röportaj yapmaya gittim.Konumuz elbette yemek veya yemekler.
ABD Başkanı’nın Bill Clinton olduğu ve Clinton’ın da popülaritesinin dorukta olduğu yıllar.
Adam, Antep yemeklerinin özelliğini, lezzetini anlatırken, Clinton’ı örnek verdi.
“Şimdi Bill Clinton, dünyanın en süper devletinin başında ve dünyayı yönetiyor. Ama bu adam bir lahmacun veya yuvalama yemeden ölüp gidecek, değer mi?” dediği anda, ben bir anda olaydan koptum.
Ondan sonra anlattığı hiçbir şeyi dinlemediğimi ve yaptığım röportajı da yazmadığımı söylersem, bu sözlerin beni ne kadar sarstığını, mantığımda, ruhumda nasıl derin hezeyanlara neden olduğunu anlarsınız sanırım.
“Yemek” işinin bu kadarabartılıp, hayatın ve dünyanın merkezine konulduğu başka bir yer, yöre bulabilir misiniz dünyada?
***
Dünyada dil üzerine yazılmış üç ciltlik kitap Antep diline özgüdür.
Çünkü Antep, dünyada kendine özel dili olan bir kenttir. Ben bu yüzden “Anteplice” derim, arkadaşlarım bana güler, “Öyle bir dil mi var” diye.
Ama vardır ve kabul etmemniz gerekir ki, bu da ender ve ilgi çekici bir farklılıktır.
***
Antep’in birbirinden değişik o kadar çok özelliği var ki, ben burada sıralamaya kalkışsam sayfalar yetmez. Mesela birini de VOA’nın haberinden öğrendim. 1950’den beri, yani Türkiye’nin çok partili hayata geçmesinden bu yana Antep hep güçlünün ve iktidarın yanında yer almış. Bu da onun işini ne kadar iyi bildiğinin örneklerinden biri. Her seçimde iktidar olan parti hangisi ise en çok vekil o partiden çıkmış.
Yani siyasi tercihlerde maşallah isabetli!
***
Son, ama en kayda değeryönü nedir Antepli’nin derseniz, buna yanıtım da kuşkusuz PARA…PARA…PARA olacaktır.
Yine iddia ile söylüyorum ki, dünyanın hiçbir yerinde “Para”nın insanlığın bilinen tüm değerlerinden daha üstün ve kutsal olduğubaşka bir kent bulamazsınız.
Burada “para”nız varsa, başkaca hiçbir şeyinizin olmasına gerek yoktur.
Para, “en önemli değer” olarak olarak kabul edilir, makbuldür.
Hani mucize kabilinden bu topraklarda bir Einstein, bir Tolstoy, bir Mozart yetişmesi mümkün olsa, eğer parasız olursa “zerre kadar” kıymeti, itibarı olmaz.
Paranın; aklın, zekanın, insani değer ve vasıfların üzerinde, herşeyden daha üstün görüldüğü tek yerdir Antep.
“Paran kadar konuş” sözünün de bu felsefenin bir ürünü olması gerekir.Bu kent bu yüzdendir ki çok önemli ve değerli sanatçılar, sanat adamları da yetiştirememiştir.
Geçenlerde sosyal medyada Alman şairHörderlin Friedrich’in bir sözüne rastladım.Nedense aklıma hemen Antep geldi.
“Bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer verilirse, bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır” diyordu.
Benden söylemesi….