Türkiye toplumu tarihiyle yüzleşemez mi?
Türkiye toplumunun tarihiyle yüzleşmesi aslında zor değil.
Ama toplumu yöneten siyasetçiler ve sistem buna engel oluyor.
Mesela, bu memleketin en büyük talihsizliklerinden biri olarak tarihe geçecek olan İçişleri Bakanı, ''Türk milleti olarak, ne Kazakistan'da, ne Azerbaycan'da, ne Türkiye'de, ne Balkanlar'da, dünyanın hiçbir yerinde insanlık adına utanılacak bir tarihimiz, bir geçmişimiz yoktur'' diyebiliyor.
Bu İçişleri Bakanı’nın Başbakanı, daha bir süre önce Dersim’de Kürtler’in devlet tarafından katledildiğini söyleyip özür dilemişti.
Demek ki bu adam ya Dersim’i de utanılacak bir tarih olarak görmüyor.
Veya “utanmaktan” ne anladığını sorgulamak gerekiyor.
***
İçişleri Bakanı, Hocalı katliamının yıldönümü nedeniyle düzenlenen mitingde yapıyor bu konuşmayı.
AKP’nin geçen 10 yıllık iktidarı boyunca hocalı mocalı yoktu meydanda.
Fransa, Ermeni soykırımını tanımayana ceza veren yasayı kabul etti ya, güya cümle aleme, “Bakın! Siz bize Ermeniler’e soykırım yaptınız diyorsunuz ya, Ermenistan da Dağlık Karabağ’daki savaşta 613 sivil Azeri’yi öldürmüştü” diye bir misilleme yapılıyor.
Yani bir yandan Fransa’ya, “Sana ne bizim yaptığımız soykırımdan, sen kim oluyorsun ki bizi böyle bir şeyle suçluyorsun” diye efelenip, sonra dönüp “Ermeniler Azeriler’i öldürmüştü, Ermenistan’ı kınıyoruz” diye anma toplantısı düzenlemek ne kadar tutarlı ve anlamlı bir yana, acaba farkında olmadan utanç mı bastırıyoruz?
***
Türk milletinin gönlünün, kalbinin sevgiyle dolu olduğunu söyleyen Bakan Şahin, ''Cephedeki düşmanına su ikram etme erdemini gösteren sadece Türk askeri ve milletidir. Türk milletinin yüreği ve gönlü sevgi doludur, ama yüreği bir olan Türk milletinin aynı zamanda gerektiğinde yumruğu da birdir. Yeryüzünde herhangi bir zulüm, herhangi bir haksızlık Türk milletine yapılmış gibidir. Afrika'da, Asya'da, Balkanlar'da da olsa bu Türk milletini ilgilendirir. Çünkü biz sadece kendimiz için değil, yeryüzündeki tüm canlılar ve tüm insanlık için çalışan, onları seven ve kabul eden milletiz. İnancımız, kültürümüz, yolumuz, aşkımız ve sevdamız bir. Azerbaycan'da akıtılan kan bizim kanımızdır'' diyor.
***
Okulda bize, “Çok acıktıkları için yanından geçtikleri bağdan üzüm koparıp yiyen Türk askerlerinin tiyeğin dibine mecidiye bıraktıkları” öğretilmişti. Bu cephede su ikram etme meselesini ilk defa İdris Naim Şahin sayesinde öğrendim ve ne yalan söyleyeyim çok duygulandım!
Asıl enteresan olanı ise; bizim ülke olarak yaptığımız hiçbir şeyin başkaları tarafından sorgulanması ve yargılanması imkan ihtimal dahilinde bile değilken, gökte tanrıdan başka hiç kimseye hesap vermeme gibi bir şerbetliliğimiz söz konusu iken, Asya’da, Afrika’da, Balkanlar’da her ne olursa ve her kim, ne yaparsa bunun bizi ilgilendiriyor olması.
Dolayısıyla, dünya adaletini sağlamak üzere yeryüzüne gönderilmiş olduğumuzu da İdris Naim Şahin’in “Biz sadece kendimiz için değil, yeryüzündeki tüm canlılar ve tüm insanlık için çalışan, onları seven ve kabul eden milletiz” sözleriyle idrak etmiş oluyoruz ki bu müthiş bir bahtiyarlık!
***
Siz bu ülkenin kadersizliklerinden ve şanssızlıklarından biri olan İdris Naim Şahin’e hiç kulak bile asmayın! Zaten genelde söylediği ipe sapa gelmez şeylerin de hesaba alınacak tarafı yok.
Biz Türkiye toplumu olarak tarihimizin miras bırakılan kötü ve kanlı sayfalarıyla yüzleşmek zorundayız, yüzleşiyoruz, yüzleşmeye de devam edeceğiz.
Bugün; bu toprak üzerinde yaşayan 1.5 milyon Ermeni’nin göçe zorlandığını ve 1 milyona yakın insanın insanlık dışı bu sürgünde yaşamını yitirdiğini nasıl inkar edeceksiniz ki?
Rumlar’ı taciz edip göçe zorladığımızı, Yahudiler’in Sinagog’unu çocuklara taşlatıp, evlerini yurtlarını bırakıp kaçmalarına neden olduğumuzu, Dersim’de mağaraları bombalayıp, binlerce insanı zehirleyerek öldürdüğümüzü, halen öldürmeye devam ettiğimizi İdris Naim Şahin istediği kadar inkar etsin, ama bu ülkede vicdanlı, imanlı, doğruyu gören insanlar yok mu?
Türkiye, 34 tane genci bombalanıp paramparça edilirken gıkını çıkarmayan, vicdanı sızlamayan insanlardan ibaret değil.
Bırakın onlar, cephede susayan düşmana su verme hikayesini anlatıp, kendi kendilerini kandırmaya devam etsinler!