Bunlarla başa çıkmak o kadar kolay ki!..
ABD Başkanı Donald Trump’ın Japonya’da bizimle temasında söyledikleri maalesef anında bilinçli olarak tercüme edilmedi.
Trump, kesinlikle kibar bir insan değil. Üstelik güvenilir, inandırıcı da değil.
Şimdi, aşağıya beni dehşete sürükleyen sözlerini aldım. Önce İngilizcesi:
“And look at these people. Look at them. They’re so easy to deal with. Central Casting. There’s no Hollywood set where you could produce people that look like them.”
Bunu tercüman Türkçe’ye, “Bu kadar güzel insanlar” diye tercüme etti. Kasıt olacağını zannetmiyorum ama beceremedi.
“Şu adamlara bakın. Bir bakın şunlara. Bunlarla iş yapmak o kadar kolay ki. Central Casting. Bunlara benzeyen adamları bir araya getirecek tek bir Hollywood seti yoktur.”
Burada kilit kelimeler “Central Casting”. Bu, bir özel isim. Onun için ilk adımda çevrilemez. Neyin ismi? Bilindiği gibi “casting” kelimesi İngilizce’den bizim dilimize de geçmiş sayılır. “Rol dağıtımı” ve “oyuncu seçimi” anlamına geliyor. “Central Casting” de bir “oyuncu bulma ve seçme” şirketi.
Yalnız önemli olan şu: Şirket öyle başrol oyuncuları falan bulmuyor. Hatta Oscar ödüllerinde yer bulmuş olan yardımcı oyuncular “supporting actor” da değil bu şirketin bulduğu. Basma kalıp üçüncü, dördüncü planda roller için, hatta figüran rolü için oyuncu bulan bir şirket. Kendisi aradığı oyuncu tipini internet sitesinde “arka plan oyuncusu” “background actor” olarak tanımlıyor. 1925’te kurulmuş. 1926’da Hollywood’a yerleşmiş. Yani yüzyıllık tarihi var neredeyse.
Şirket çok ünlü olduğu için adı günlük hayatta da kullanılıyor Trump’ın kullandığı gibi. Bu isim bir üçüncü, dördüncü sınıf oyuncu ya da günlük hayatta bir insan için kullanıldığında, “tipik” ya da “tam rolüne uygun” anlamına geliyor.
İşin bir yanı da “They’re so easy to deal with” cümlesi. Bunu da tercüman ve onu izleyen birçok insan, “Bunlarla anlaşma yapmak çok kolay” diye çeviriyor. Hayır! “Anlaşma yapmak” “to make a deal with”dir. Burada “to deal with” kullanılıyor. Bunun anlamı, en iyimser yorumla, “bunlarla iş yapmak o kadar kolay ki”. Ama bunun için aslında “it’s so easy to deal with them” denmesi gerekirdi. “They’re so easy to deal with” ise “bunlarla başa çıkmak o kadar kolay ki” demektir tam tamına.
Kargo şirketleri bir felaket!
Hem çok pahalılar, hem de verdikleri hizmet yavaş ve kalitesiz.
Herhalde çalıştıkları insanlara doğru dürüst ücret ödemedikleri için iyi seçim yapamıyorlar.
Zamanında teslimat yapamayan kargo şirketlerinin bilinen pek çok numaralarından birisi, “Dün geldik, ama bize kapıyı açan olmadı. Gelin kendiniz alın!”...
Bunu çoğu yapıyor da PTT Kargo’ya yakıştıramadım. Daha yeni tutunmaya çalışan bu seçkin kurum bismillah demeden yalancılığa başladı.
Küçük bir kargo bekliyorum. İstanbul bilgilendiriyor. Cumartesi günü paket Antep’e gelmiş. Hadi o gün veremediniz, Pazartesi teslim etmeniz gerekmez mi? Hayır, edilmedi. Telefon açtık, bugün olmadı yarın (Salı) mutlaka teslim edeceğiz, dediler. Salı günü de gelmeyince yine telefon açtık. O meşhur yalanı söylediler:
“Paketi teslim için geldik, kapıyı çaldık, fakat kimse yanıt vermedi. Yarın (Çarşamba) siz gelin alın!”
Dünyanın parasını alıyorlar, bir de sıkılmadan karşıyı aptal yerine koyarak yalan söylüyorlar!
Çaresi! Maalesef yok! Hemen hepsi böyle. Rekabet edebilmek ve çok para kazanabilmek için ucuz adamlar çalıştırınca kalite de yerlerde sürünüyor.
Değişir mi? Zannetmiyorum.