Hayvanları Koruma Kanunu üzerine…

YAYINLAMA: 03 Kasım 2021 / 14.22 | GÜNCELLEME: 12 Kasım 2021 / 21.00

Hayvanların statüsü, hukukumuzda oldukça tartışmalıdır. Hayvan kavramı, her kişi için farklı anlam ifade edebilecek kadar geniş bir alana yayılmıştır. Vahşi doğada hayvan yaşamının korunması, hangi hayvanların hukuken mal sayılabileceği ve haczedilip haczedilemeyeceği, sahiplenilen ve sahipsiz hayvanların bakımı ve varlıklarını sürdürmeleri gibi birçok husus zaman zaman gündeme gelmekte. Bu yazının konusu, eziyete maruz kalan hayvanların haklarına dikkat çekmek.

***

Hayvanlara ilişkin hukukumuzdaki temel düzenleme, 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’dur. Kanunun amacı, ilk maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre; “…Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır” şeklinde düzenlenmiştir.

Mevzuatımızda hayvanları işkence ve kötü muameleye karşı koruyucu tedbirler, Kanun’un İkinci Kısım başlığında bulunmaktadır. Esasen Kanun’un amacı açık ve koruma iradesi görünür olsa da öngörülen müeyyidelerin tamamı “idari para cezası” şeklindedir. Hayvana karşı bilerek ve isteyerek işkence yapılan olaylarla çok kez karşı karşıya kaldık. Henüz yavru olan hayvanların kollarını ve bacaklarını kesen, köpekleri arabaların arkasına bağlayıp sürükleyen ve benzeri eziyetlerde bulunan birçok kişi, işlediği fiillerin karşılığında yalnızca para cezası ödemekle kaldılar. Bu fiilleri işleyenlerin, hissedebildiği bilinen bir canlıya karşı, hiçbir sebep olmadan fiili gerçekleştirmeleri, kişiler hakkında birkaç çıkarım yapmayı sağlayacaktır. Ceza Hukuku literatüründe, “failin ahlaki kötülüğü” kavramı üzerinde durulmaktadır. Kavram oldukça geniş olsa da genel itibariyle ahlaki kötülük, failin fiili sonucunda ortaya çıkacak vahim durumu öngörmesine rağmen durumdan rahatsızlık duymamasıdır. Söz konusu somut olaylarda, acıyı duyan ve savunmasız durumdaki canlıya karşı işkence yapan kişilerin, insanlara karşı Türk Ceza Kanunu’nda tanımlı benzeri fiilleri işlerken de rahatsızlık duymayacağı öngörülebilecektir. En azından, makul ve sağlıklı bir insana kıyasla, benzeri fiilleri işlemeye daha yatkın olacakları beklenebilir. Bu durumda, ahlaki kötülüğün sonradan düzeltilmesi çok zor olduğundan, hayvanların daha güçlü bir korumaya alınmaları gerekmektedir.

***

Cezalandırmanın birçok amacı vardır. Teorik olarak bunları sayıp dökmek birçok yapıta konu olacak kadar geniş olsa da burada değinmemiz gereken bir amaç bulunmakta. Cezalandırma ile suçu ortadan kaldırmak mümkün değildir ancak “cezanın caydırıcılık amacı” bulunmaktadır. Bu durumda, savunmasız canlılara yaptıkları işkence ve eziyetlerle ahlaki kötülüğü anlaşılan kişiler, Kanun’a eklenecek hapis cezası önlemleriyle caydırılabileceklerdir.

Dünya modern hukuk sistemlerinde, hayvanlara eziyet karşılığında hapis cezasının uygulandığı ülkeler bulunmaktadır. Durum hukuk mantığı ile ele alındığında, hangi pencereden bakılırsa bakılsın, hapis cezalarının gerekliliği anlaşılacaktır. Sinir sistemine sahip olup işlenen fiiller nedeniyle acı duyduğu anlaşılan her canlıyı kapsayacak olan önlemler, hem ekosistemde türlerin devamlılığını sağlayacak hem de toplumun vicdanının daha fazla sızlamasının önüne geçecektir.

Sosyal bilimlerde bu eziyet halini ortadan kaldırmak için neler yapılabileceğine dair söz söyleyebilecek farklı alanlar mevcuttur. Bunların başında psikoloji ve sosyoloji gelmekte. Gelecek nesil için en kesin çözüm, vicdanlı ve eğitimli bireyler yetiştirmektir. Biz hukukçuların yapabileceği ise derhal gerekli olandır; hayvanların hisseden canlılar olduğunu ve hayvanlara eziyetin hapis cezası ile cezalandırılacağını mevcut Kanun’a eklemek…

Hayvanları Koruma Kanunu üzerine…