Tedip Hakkı nedir, ne değidir…
Tedip, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Uslandırma, yola getirme, terbiye etme” anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla tedip hakkı, çocuk üzerinde eğitme ve yetiştirme hakkı olan kişilerin, çocuğun gelişimini yönlendirme hakkına sahip olması anlamına gelir. Buradan hareketle, gözetiminiz altında bulunan çocuklar üzerindeki haklarınızı ve sınırlarınızı incelemek gerekir.
***
Tedip hakkına sahip olanlar, öncelikli olarak elbette anne-babadır. Ebeveynlerin kendi çocuklarını doğru yönlendirmesi, hak olmaktan önce sorumluluktur. Öyle ki, Türk Medeni Kanunu uyarınca, herkes sorumluluğu altında bulunan küçüğün verdiği zarardan sorumlu sayılmıştır. Hukuki olarak yüklenen her sorumluluk, bir hakkı beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla, çocuğunuzun verdiği zarardan sorumlu olduğunuz gibi, kendisine zarar vermemeyi öğretmek için verilmiş bir hakkınız da bulunmaktadır.
Tedip hakkı sahipleri, yalnızca ebeveynler değildir. Çocuğun psikolojik ve fizyolojik gelişimi üzerinde etkisi olan, eğitiminde rol oynayan kişiler de bu hakka sahiptir. Dolayısıyla; öğretmenlerin öğrencileri üzerinde, ustaların çırakları üzerinde, dede ve ninelerin de torunları üzerinde vs. tedip hakkı olduğu söylenebilir. Ancak, her hakkın sınırları bulunmaktadır.
***
Evlenmek, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Bu anlamda, hukuki sınırlar içerisinde olan evlenme engellenemez ve başkaları tarafından yönlendirilemez. Evliliğin en doğal sonuçlarından olan çocuk sahibi olmak da, herkesin hakkıdır. Çocuklar, aileleri tarafından korunma ihtiyacı ile doğarlar. Süreç boyunca, gelişimi ilerledikçe çocuğa toplumun bir parçası olarak ne şekilde davranacağı ve etik değerler aile tarafından öğretilmelidir. Bilinmelidir ki, kritik dönemde aile tarafından belirli eğitimleri alamayan çocuklar, bu eksikliği ya çok zor tamamlamakta ya da bir ömür giderememektedir.
Bu noktada sıra, asıl konumuz olan tedip hakkına gelmektedir. Çocuğun terbiye ve etik değerleri öğrenmesi için, zaman zaman bir takım güç kullanılması gerekebilmektedir. Normal şartlar altında kanunlarda suç olarak tanımlanan bazı fiiller, tedip hakkı kapsamında hukuka uygun olarak uygulanabilmektedir. Şöyle ki; çocuğa bir süre odasında kalma cezası vermek, zaman zaman durumunu düzeltmesi amacıyla onur kırıcı birkaç kelime söylemek ve hatta Yargıtay’ın birkaç ekstrem somut olayda karar verdiği üzere hafifçe bir tokat atmak/kulağını çekmek, tedip hakkı kapsamında olabilmektedir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, normal şartlar altında bu fiiller ayrı ayrı suç teşkil etmektedir.
Bir dönem oldukça gündemde olan “annenin çocuğuna fırlattığı terlik silah sayıldı” başlıklı haberler, aslında hukuken doğal karşılanacak olayların, toplum için oldukça şaşırtıcı olduğu gerçeğini gözler önüne sermiştir. Bu noktada, tedip hakkının sınırını çizmek yerinde olacaktır. Kabul edilmesi gerekir ki, çocuğunuzu doğurup büyütmüş olmanız, bu kişiyi “size ait” hale getirmez. Üzerinde tedip hakkına sahip olduğunuz küçük, sizden ayrı hayatı bulunan bir bireydir. Söz konusu çocuğunuz da olsa, hukuk başka bir bireyin haklarını aşırı derecede işgal etmenizi korumamaktadır.
***
Çocukların psikolojik gelişimi konusu, oldukça hassasiyetle yaklaşılması gereken bir husustur. Çocuğun çevreyi tanıyıp gelişmesi sürecinde, korunma hissiyle yaklaştığı kişiler ebeveynleridir. Bu süreçte, ebeveynler çocuklarına gerekli saygıyı ve sevgiyi göstermelidir. Ancak bu şekilde, çocuklarından umdukları saygıyı göreceklerdir. Küçük yaşlardan itibaren şiddetle yoğurulan bireyler, özgüvensiz ve şiddete meyilli hale gelmektedir. Sebebi ortada olduğu üzere, şiddeti çözüm yolu olarak öğrenmişlerdir. Hiçbir ebeveynin, çocuğuna aşırı şiddet göstererek ve korkutarak kendisine saygı göstermesini sağlamaya hakkı yoktur. Ezcümle, çocuklarınızı iyi yetişmeleri için dövemezsiniz. Hukukun sürekli şiddeti korumasını beklemek, akıl tutulmasıdır.
Tedip hakkının kapsamı, kanunda da sınırlı tutulmuştur. Gözetimi altındaki kişilere karşı tedip hakkının sınırlarını aşacak davranışta bulunanlara ilişkin, Türk Ceza Kanunu’nda hapis cezası öngören düzenleme bulunmaktadır. Her ne kadar fikrimizce aile hayatı kurma ve özellikle çocuk sahibi olma hususlarında sosyal eğitimler gerekli olsa da toplum kendini çağa uydurmak için üzerine düşeni yapmalıdır.
Ebeveynler, çocuklarının korku odağı olmamalıdır. Anne-babasıyla sırdaş olamamış, hatalarını saklamak zorunda kalmış, sevgi görmemiş bireylerin toplumdaki rollerini üstlenirken fizyolojik ve psikolojik olarak sağlıklı olması beklenemez. Mutsuz bireyler, işte böyle yetiştirilir. Kaldı ki, durumlarından dolayı bu kişileri suçlamak da doğru değildir. En kesin çözüm, ebeveynlerin korkutmadan ve şiddet göstermeden, sevgi ve ilgiyle yetiştirebileceği sayıda çocuk sahibi olmasıdır. Elbette ilk öncelikle, ebeveyn olmak isteyenlerin bu donanımlara sahip olması gereklidir. Toplumun temel taşı olan ailelerde, daha sağlıklı ilişkiler kurulması dileğiyle…