“Gençler iş beğenmiyor” söylemi
Sokak röportajlarının en büyük tartışması: GENÇLER İŞ BEĞENMİYOR! Tartışmanın taraflarından biri, günümüz gençleri rahatlıkla büyüdükleri için aslında çok fazla olan iş imkanlarını değerlendirmediğini iddia ediyor. Bu tarafa göre, hayatta kazanç sağlamak için olağanüstü çaba harcanması gerekiyor. Kendi gençliklerinde şartların şu an olduğundan çok daha zor olduğunu ileri sürüyorlar. Diğer taraf ise çalışma imkanlarının olmadığını, olanların da insani koşullarda olmadığını ısrarla tekrar ediyor. Bu tarafın iddiası da, bilişim çağında yıllar öncesinin şartlarına katlanma zorunluluğunun gerekmediği yönünde. Peki bu işin doğrusu nedir?
***
Öncelikle belirtmek gerekir ki bu iki taraf, her zaman olmasa da çoğunlukla yaş kıstasına göre ayrılmakta. İlk grup, işsizlik kavramını reddedenler. Bu grup, çoğunlukla baby boomers kuşağından ve kısmen de X jenerasyonu dediğimiz olgun bireylerden oluşuyor. Bu kişilerden bir kısmının çocukluk dönemi, II. Dünya Savaşı sonrası etkilerin devam ettiği dönemde geçmiş. Bu dönemde Türkiye her ne kadar savaşa sonuna kadar girmemiş olsa da, dünyadaki ekonomik durumdan nasibini almıştır. Özellikle dünya ülkeleri birbirlerini yok etmeye odaklanmışken, ticaret doğal olarak geri planda kalmıştır. Zaten böylesi bir süreçte ticaret yapmak pek mümkün değil. Bu durumun etkileri devam ederken doğanlar, hayatlarının başlangıcında büyük bir yoklukla karşılaşmıştır. Dönemin teknolojik gelişme durumu da bilindiği üzere, günümüzle kıyaslanamaz durumda. Aynı dönemlerde, Köy Enstitüleri’nin Köy Öğretmen Okulları haline getirilmesi söz konusu. Bu durum toplumun oldukça geniş bir kitlesi için, yegane eğitim umudundan da mahrum edilmek anlamına geliyor.
***
Çocukluğu ve ilk gençlik yılları bu dönemlere rastlayanların büyük çoğunluğu, köy hayatıyla iç içe olan kişilerdir. Dolayısıyla tarım ve hayvancılık temel geçim kaynağı olduğundan, “aç kalmak” kavramı şu anki kadar gerçekçi görünmüyor. Zaten yerleşim yerleri de küçük olduğundan, toplumsal yardımlaşma elbette kendini göstermiş olmalı. Böyle olmakla birlikte, bu kişilerin büyük bir çoğunluğu temel ihtiyaç olan eğitimden mahrum kalmışlardır. Dönemin ekonomik koşulları ve Köy Enstitüleri’nin kapatılması bunun en büyük sebeplerinden. Başka bir yazıya konu olacak kadar geniş olan Köy Enstitüleri meselesi, toplumumuz için Hasan Ali Yücel’in oluşturduğu eşsiz bir projedir. Kendisine ne kadar minnet duysak az kalır…
Bu dönemin gençleri, zorlu çalışma koşullarına maruz kalmışlardır ancak bu çalışmaların karşılığını büyük oranda almışlardır. Bu bakış açısıyla, kazandıkları paranın alım gücünün yüksek olduğu söylenebilir. O dönemde asgari koşullarda çalışan kişilerin, tek başına elde ettiği gelirle evlenebilip çok çocuklu ailelerini geçindirdiği bir gerçekliktir. Mevcut durumda, bu kişilerin büyük bir çoğunluğunun en azından bir konutları bulunup günümüzde kira sorunları yoktur. Geriye kalan kısım için ise hayat oldukça zor.
***
Gelelim iş beğenmediği söylenen gençlerimize… Belirtmek gerekir ki, günümüzde yaşanan teknolojik gelişmeler, geçmişte işgücü gerektiren birçok sektörü yok etmiştir. Teknolojinin beraberinde getirdiği iş imkanları da bulunmakta ancak bunlar maddi anlamda yok edilmiş ve yalnızca insan gücüne dayanan iş imkanlarının yanında oldukça az miktarda. Hal böyle olmakla birlikte, teknolojik gelişmeler sayesinde günümüzde bilgiye ulaşmak oldukça kolay hale gelmiştir. Öyle ki, günümüz dünyasında internet temel ihtiyaçlar arasında sayılmaktadır. Bu durumda gençlerin cebindeki telefonları çıkarmasını istemek, toplumumuz adına yüz kızartıcı bir haldir.
***
Bugün gelinen noktada, üniversite mezunları alanına uygun iş bulamamakta. Alanında kalifiye olmuş bireyler, yurt dışına çıkma hayalleri kuruyor. Bunun temel nedeni, söylendiği derecede olmasa da, aksiyon almaktan kaçınmaktır. Ekonomiyi düzeltecek olan, en basit haliyle üretim yapmak ve ihracatı arttırmak. Bu hatalı gidişi durdurmak da biz gençlerin elinde. Bu halde, yapılacak en doğru şey, işimizi en iyi şekilde yapmaktır. Kurtuluş Savaşı sonrası dönemde dahi yükselişe geçmeyi bilen bir milletin ferdi olarak, bizim bir tek pusulamız olmalı:
“Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.”