Ah Biz Kendimizi Köreltenler!
“Sahip olduklarımız, sahipliğimiz sürdükçe azalıyor.” F.Nietzsche
Bir başlayabilsek, sessiz sedasızca bir yol belirleyebilsek kendimize! O kadar karmaşık ve yığınlar halinde gözümüze batıyor ki sorunlar, bu yığınağın yumağı körlemesine yuvarlıyor bizi. Bize sıkılan bunca güçlükten hangisine bileneceğimize karar verme fırsatın bile bulamaz haldeyiz. Zihnimiz de kendine dayatılan bu “mutlak doğruluklarla” boğuşurken aynı güzergâhın dışına çıkamamaktadır.
Hepimiz, kendimizin, belki de belirlediklerimizin veya tutunduklarımızın kölesi kalarak sıradanlığı seçiyoruz. Çağın hızı aklımızı öyle alabora etmiş ki, kendimizle hayatın arasına veya kendimizle kalbimizin arasına hiçbir şeyin giremeyeceğine inanarak, yeni yollarımızı tıkamışız. Bu takatsizlikte bile ahkâm kesmekten veya kendimizi ahlaki ders vermekten alıkoymayız. İdeal olana susamışlığımızı inkâra yönelmekle avunuyoruz.
Aslında bilgiye duyduğumuz sevgi, gerçeğe duyduğumuz inanç, yeniye karşı duyduğumuz ilgi hiç sönümlenemez. Sadece düzeni bozmamak uğruna içimizde uyanık tüm duyulanları baskılarız. Bu uğurda gerimizde, önümüzde, yanımızda özveriyle canlanan yaşamsal heybeti değersiz ve renksizmiş gibi yansıtırız; böylelikle kendimize dayattığımız esareti vahşice yüceltiriz. Bu kadar acı çekişimize bir avantajmış gibi sarılırız.
Kendimizle buluşmaktan ne de çok ürküyoruz değil mi? Toplumsal mutluluğun çoğalmadığı yer kürede, kişisel mutluluğumuzun kelebek ömründen kısalığı ihtimaline itibar etmeyen korkaklarız. Gökyüzünü bu kadar muhteşem kılan; galaksilerin, yıldızların ve gök cisimlerinin birbiriyle çıkarsız dayanışması, samimiyetleri ve adaletli dizilişleri değil mi?
İnanamadık okyanusun muhteşem özgürlüklerini evrene dizebileceğimize. Ah biz kendimizi köreltenler: Peki ya özgürlük, neşe, keyif, coşku ve sevinçler; çabalamadan, zihinsel emek vermeden ve de cesurca çağdışılığa kafa tutmadan varlığı anlaşılabilir mi tüm bunların? Olduğu yerde beklenerek doruklara saklanan baharla avuçlarımız doluşur mu; kanadını açmalı umudu bilen tüm dallarımız.
Friedrich Nietzsche, “düşünmenin artık bütün şekilsel onurunu yitirmiş duruma geçtiğini, düşünmenin ananevi(geleneksel) ve kendine özgü durumlarının artık komik hal aldığını,” belirler. Bir insanın düşünmeye başladığı onun hazırlanışından, yüzünden, duraksamasından ve hatta durup dikilmesinden anlaşılırdı, der .
Hayatımızı bir kaygan balık gibi hızlıca sürdürerek düşünmeye fırsatımız bile olmuyor. Sürekli ara vermeden koşuşturma ile hıza kurban ediliyoruz. Doğalığımız dışında ne kadar çok iyi ve kötüyle boğuşma ortamının adımıza planlanmış olduğunu bir bilebilsek! Yaşamsal tüm edimlerimiz düşünce gücümüzün meyvelerini toplayacaksa, kendimizi önce “toplumcu emir köleliğinden” çıkartmalıyız. Tartışılamayan, yasak ve kutsallaştırılan emirlerin sözcülüğünden sıyrılıp; felsefe, sanat, bilim, aklın ve duygunun toprağına ulaşma ihtimalini tazelemeliyiz.
“Tüm kuralcı ve düzenci topluluklar, bizleri ileriye taşıyan tüm kahramanlıkları uyutma peşinde olmuşlardır.” Akıl dışı ve doğa dışı yaşamın estetiği ile trajedilere yem edilmişiz. Her şey, herkes sıradanlaştırılıyor ve bilinçsizce nesneleşiyoruz. Sıradanlığa bürünenler tabuların tabutuna çivilenenlerdir; onlar sevgiyi, evrensel kalpliliği, insancıl duygudaşlığı kavrayamazlar, bunu gereksiz görürüler.
“Kötülük süren sabanların bıçağı da körelir,” diyen Nietzsche’nin sıra dışılığı ile yola koyulmalıyız. “En güçlü ruhlar, en canlı düşünceler, en genç duygular, en cesur tutkular kuşkusuz insanlığı ileriye götürmüşleridir.” Yeryüzüne dayatılan korku, acı, baskı, aldatıcı, hilekâr ve eşitsizliklerin panzehri; erdemli, yüce gönüllü ve bilgece büyüyen içgüdülere can vermektir.
Uyanmak, gülümsemek, hayatın kahkahasına dönmek, yaşama yeniden değmek isteğini hep taşır ruhumuz. Yaşam, sen, ben, dünya ve hepimiz yeni bir mutluluk olduğunu biliyoruz. Elimizden çalınan yaşam sevgimize yer açmalıyız.
Neyimiz varsa, tüm ırkların, tüm sınıfların, tüm insanlığın dertlerine ve doğanın tüm sorunlarına seferber etmeliyiz; hayat, yani biz, geleceğimiz o an dönecek ışığa; dönecek dünya korkusuzca; ruhumuz başlayacak tazelenmeye; iyileşmeye başlayacak yaralanan tüm ruhumuz.
Yararlanılan Kaynaklar Ve Alıntılar:
Bilim ve Felsefe (Friedrich Nietzsche)
İnsan Olmak Üzerine( Erich Fromm)