Hakikati Kim Yok Sayabildi ki!

YAYINLAMA: 01 Eylül 2022 / 13.18 | GÜNCELLEME: 01 Eylül 2022 / 13.19

Üstelik bir şekilde kendinizden utanıyorsanız hala bizden değilsiniz demektir.” Nietzsche

“Yerleşik, planlı, düzenli, kurallarla ve sınırlarla” örülmüş hayata maruz bırakıldığımızdan beri kendimizden uçup gideni tahmin bile edemeyiz. Bunun devamında on binlerce yıllık tarihsel gerçek oluştu: “Güçlünün hukuku” ve de gücün hegemonik etkileri; insanlığı en büyük azap, yoksulluk, yıkıntı ve dramlara maruz bıraktı. “Güç” yerine; şefkat, sevgi, hoşgörü, vicdan, adalet ve zihinsel özgürlükler gelişseydi bu gün sonu gelmeyen güzellikler başımızı döndürebilirdi.

Doğuşumuzdan itibaren özgürlük aşkımız bedenimizi sürekli dürter. “Yoldan çıkan zihnin” bıçağı ile darbelenmeden önce kıpır kıpır yaratıcı bir ruhu vardı herkesin. Öbür taraftan düşlerimiz; kibrin, egonun, bencilliğin ve sahteliğin baskılarıyla yalpalayarak sarsılıp durur. “Haritası ve pusulası yırtılarak bilinmedik denizlere sürüklenen gemiye” döner zihinlerimiz.

İnsanın, çoğunlukla öz bilincine varmadan yok olup gitmesine serzenişte bulunur bilgiler. Gerçekten korkak fikirlere ya da rol yapan hayallerle yetinip, kıpırdamadan durduğumuz olmuyor mu? Çoğunlukla suskun gezinip ve sıradanlıkla tükenince; duyarsızlık ve de ilgisizlik başımıza en bela çorapları örmekten asla yorulmuyor.

Yaşadığımız ana, yaşadığımız hayata bir şeyler katma gücünden ve emeğinden kaçıp; bu dünyanın ötesine bir şeyler havale ediyoruz: Ufuklarımızı aldatıp, ağıt ve yas dolusu bir sahteliğe boyun eğmeyi yeğliyoruz. Samimiyetsizlik ve içtensizliği kavrayamadan kolaylıkla benimsiyoruz. Umudun tüm neşesi kaçmışsa, gülümsemesi azalmışsa ve sopa gibi iniyorsa yüreğimize karamsarlık; içimizde coşkuyu filizlendirmediğimizdendir..

Belki bize mükemmelmiş gibi görünen şu anki hayat, bilinçlerimize “basitlik dalaveresinin” hükmetme yanılgısıdır.  Bilgimiz, görgümüz, öngörümüz ve ilgimizle genişletemediğimiz her şey bizde yeterlilik, kolaycılık ve hayranlık uyandırır. Üretim, dönüşüm, bölüşüm ve derinlik gerektirmeyen her şeye gözlerimiz kapalı bağlanırız; bu yanılgının bizde yarattığı körlemece ilgilerimize boyun eğip, çöle salarız hakikatimizi.

İnsanlık, “toplumcu abluka” ve katılaşmış otoriter fırtınalarla yenilgilerin kıyısında. Yenilikçi, farklı, şüpheci, eleştirel ve hak arayışçı tüm reflekslerimiz toza dumana boğdurulmuş. Sorguladığımızda, yetersizlikleri duyurduğumuzda, duygu ve düşüncelerimiz ışıldadığında; binlerce yıldır susturulmaya, horlanmaya ve anormalce yargılarla öfke ve ayrıştırılmaya maruz bırakılıyoruz.

‘İnsanın kendisi olan’ ve de kendisinin olan duygu, akıl ve ruhunun gasp edildiği çağdayız. “Ağacın, fırtınalara, ağaç kurtlarına, şüphelere, kötülüğe ihtiyacı vardır, filizinin ve içindeki gücünün açığa çıkabilmesi için,” diyor; Nietzsche.

Evet, fetih edilmeyi bekleyen kocaman dünyaları var hepimizin. Kor gibi alevlenen duyularımızın şefkati ve sınırsız hissetmesi var hepimizin. Heyecanla gücünü kanatlandırmayı arzulayan özgür varoluşun seliyle doluşmuşuz. Bolluğu olsun istiyoruz; duygunun, düşüncenin, müziğin, sanatın ve mutlulukların.

Güzelliklerdeki gerçeklik duygusunu ve alçak gönüllükle taşan özgürlükler yaratmak istiyoruz. Tüm bu varoluşsal saflıklar yumrukça çarpıyor hayatımıza ve de içimizdeki denizleri kanatlandırıyor. Bu yüce, muhteşem ve yüreğimizin derininden hoplayan sihirli ışıltılara ne de çok düşman mevzilenmiş.

Bilginin, adaletin, eşitliğin ve hayal gücünün uyanışına: solgun, kibirli, aşırı ciddi ve yıkıcı olan korkaklıklar hep diş biledi. Aydınlatan, gülümseyen, iyiliği yudumlayn ve kalbinde yumuşaklığı taşıyan hayallerimiz tökezlemeden ve kaygısızca demleniyor. Bilginin, vicdanın, sevginin, hakkaniyetin sınırsızlığı dalga dalga karışıyor yeryüzüne.

Bu gün; aynı zamanda kaygı, nefret, şiddet, ayrımların, sömürü ve esaretlerin tabutunu hazırlıyor. Israrla ve inatla açık duran avuçlarımız özgürlüğü topluyor. Notaların melodisini kim durdurabildi ki? Hakikati kim yok sayabildi ki? Hakikat işliyor sana bana rağmen. Hayatın susturulmasına karşı ormanca yayılırken çocuksu coşkular, mecburuz çocuk olmaya, mecburuz genç olmaya ve mecburuz yaşımızı hızla ilerletmeye…

Yararlanılan Kaynaklar ve Alıntılamalar:

Bilim Ve Felsefe (F.Nietzsche)

Martin Eden (Jack London)

 

Hakikati Kim Yok Sayabildi ki!