İnsan Eğitimle Gerçekleşir!
(Yeni Bir Eğitim Ve Öğretim Yılına Girerken)
2022-2023 eğitim öğretim yılı 9 milyon 155 bin 571 öğrenci ile başladı. Türkiye’de devlet ve özel okullarda toplam 1 milyon 139 bin 673 öğretmen görev yaparak, bu yeni eğitim ve öğretim sürecini yürütmeye çabalayacaklar. Yeni eğitim öğretim yılının zili veli, öğrenci ve öğretmen açısından tedirgin, kaygılı, belirsizlik ve pahalılığın yansıdığı koşullarda çaldı.
Yaşamsal haklar, sağlık ve eğitim hakkı hiçbir koşulda vazgeçemeyeceğimiz haklardır. Nasıl ki yaşamımızı sürdürebilmemiz için nitelikli, kamusal ve kolay ulaşılabilir sağlık hizmetleri gerekli ise; uyum sağlayabilmek, hayatın gelişimlerini kavramak, teknolojik ve bilimsel değişimlere göre kendini yenilemek için de eğitimin düzenli, planlı, verimli, çağa uygun ve herkesin ulaşacağı şekilde uygulanması elzemdir.
Eğitimde yaşanan sorunlar, kartopu gibi katmanlarını artırarak günümüze yığın halde taşındığı artık toplumsal tüm kesimlerin ortak görüşü. Onlarca yıllık ve önceki süreçlerden çözülmeden yeni boyut kazanan sorunların gölgesinde okullar açıldı.
Her çözülmeyen sorun eğitimde yeni gedikler açarken, pansuman tedbirlerle sorunların varlığı sadece görünmez kılınmaya çalışıldı. Örneğin örgün eğitim dışına her gün yeni öğrenciler çıkmaktadır, bu gün itibari ile 1 milyon 452 bin 331 öğrenci açık öğretimde okumaktadır. Ve açık öğretimde okumak zorunda kalanların sayısı her yıl artışını sürdürmektedir.
Hepimiz nitelikli bir eğitime ulaşma hakkına sahibiz, çünkü bunun için vergiler veriyoruz. Ve bu hak ulusal ve uluslararası hukukla garanti altına alınmıştır. Bu haklar iyilik olsun diye bize vaat edilmemiştir; evrensel değerler ve hayati gereklilik bu hakkın uygulanmasını zorunlu kılmıştır.
Değişen, gelişen ve farklı boyutları ile bize yansıyan doğal etkileri karşılayabilecek düzlemde eğitim hizmeti sunulmak zorundadır. Her an, her yıl yeniden eğitimi verimli, nitelikli, etkili, bilimsel temelde ve çağın sorunlarına yanıt olacak anlayışa evirmeye mecburuz.
Okullaşmadaki gerileme ve açık öğretime zorunlu akış ile birlikte; okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri giderilmeden; kalabalık sınıflar, ikili öğretim ve taşımalı eğitim sorunun devam etmesi eğitimde geriye sürüklenişi getirmektedir. Okullaşma oranındaki düşüş, gidişat ile ilgili önemli bir ipucudur. Bölgeler arası eşitsizlik ve cinsiyetler arası eşitsizlik ise bölgesel okullaşma farklılığından nasibini almaktadır.
Son yıllarda hız verilen piyasa merkezli, rekabetçi, ticari ve sınav merkezli eğitim anlayışı, eğitimde var olan sorun yumağını büyütmektedir. Okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün aşamalarının en temel işlevlerini yerine getiremediğine dair görüş eğitim bileşenlerinin ortak görüşü haline gelmiştir.
Etnik, dilsel, kültürel ve inanç çeşitliliği eğitim programlarına ve ders kitaplarına neredeyse yansımamıştır. Eğitime erişimde ciddi sorunlar sürmekte; kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocuklar ve geçici koruma altındaki çocukların dezavantajlarını ortadan kaldıracak adımlar yıllardır atılmamıştır.
“Mevcut eğitim sistemi okulda ve toplumsal yaşamın her düzeyinde rekabeti, hizmetin bedelini ödemeyi, öğrenci ve velilerin müşteri olarak görülmesini hedeflerken, eğitim sistemi içindeki sınıfsal eşitsizlikler giderek derinleşmektedir. Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölgede okullar ve farklı bölgelerdeki okullar sürekli birbirleriyle rekabet içine sokulmuş durumdadır.”
Eğitimin temel yürütücü dinamiklerinden olan öğretmenler ise kocaman tedirginlik, kaygı, karamsarlık ve ayrıştırılma süreçlerin eşiğinde. Öğretmenler, her gün yoksullaşmakta, güvenceli iş ve güvenli gelecek hakları elinde alınmakta; çalışma güçlükleri artmakta; istemedikleri yasalara mecbur kılınmaktalar. Eğitimde hızla boylanan itaat kültürü, ayrımcılık ve demokratik değerlerin aşınması ile hoşgörü, kolektivizm, sabır ve üretkenliğe ket vurulmaktadır.
Bağımsız olması gereken eğitim, siyasal-ideolojik hedefler doğrultusunda yönlendirmekte; kamusal ve siyaset üstü olması gereken eğitim, çeşitli vakıf ve derneklerin arenası haline gelmiş durumda. Böylelikle laik, bilimsel, demokratik, eşitlikçi, özgür eğitim anlayışı tamamen rafa kaldırılmakta.
Eğitim toplumun bu gününü, yarını ve geleceğini belirleyen devasa alandır. Ekonomik, sosyal, kültürel, sanatsal, barışçı, demokratik ve ekolojik tüm değerlerin çağa uygun gerçekleşmesini, doğru yürüteceğimiz eğitim süreçleri ile garanti altına alabiliriz.
Dante’nin belirttiği gibi: “Eğitim, ekmek ve sudan sonra, halkın en zorunlu ihtiyacıdır.”
Yaralanılan Kaynaklar
Eğitim Sen Raporlar.
MEB Raporları.