Korkunç bir tablo…

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bugün, BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılacağı şeklindeki bir tartışma demokrasi açısından yüz karasıdır.

Bir başbakanın çıkıp, “Yargıya gerekli talimatı verdik” demesi, son derece vahim ve kaygı yaratması gereken bir durumdur.

Siyaset kurumunun ve devleti idare edenlerin, ülkede yaşanan ölümlerin nedenini halkına açıklamaması, sorumlularını yargıya teslim etmemesi, bu cinayetlere devletin ortak olduğunun göstergesidir.

Böyle bir ülkede kendinizi nasıl güvende ve mutlu hissedeceksiniz?

 

 

 

Korkunç bir tablo…

Uludere’de ne olduğunu anlamak, Afyon'daki patlamanın arka planını, sebeplerini öğrenmek, sorumlularını bilmek ister vatandaş... Vatandaşların taleplerinin sindirilmesi kabul edilemez. Demokrasilerde işler böyle yürümez, yürüyemez” diyor TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner.

İlahi Ümit Hanım! Zaten, Başbakan ve şürekasının da ülkeyi demokrasiyle yönettiklerine dair bir niyet ve istekleri mevcut değil.

Türkiye’nin eğitimini, yargısını, siyasetini kendi istedikleri gibi şekillendirip, yaptıkları uygulama ve eylemlerle demokrasiden her geçen gün bir adım daha uzaklaşıyorlar, uzaklaştırıyorlar.

                                               ***

Ana muhalefet partisinin genel başkanı, 25 askerin öldüğü Afyonkarahisar’daki patlamanın “sabotaj” olduğunu söylüyor.

Başbakan, “Genelkurmay sabotaj iddiasıyla ilgili CHP aleyhine dava açacak” diyor.

BDP’li vekiller hakkında dava açılması için yargıya talimat verdiklerini söylüyor.

Uludere’de 34 kişi niçin öldürüldü diye sorana, meydan okuyor.

Böyle bir davranış ve anlayış tarzının demokraside yeri var mıdır?

                                               ***

Bir ülkede, iktidar halka ölümlerle ilgili hesap vermiyorsa, veremiyorsa bundan daha vahim bir tablo olabilir mi?

Uludere olayının üzerinden 9 ay geçmiş, ses seda yok. 34 genci, kim, neden öldürdü, bombaladı açıklamıyorlar. Bu suskunluk, bombalama emrinin bizzat Başbakan Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olduğunu gösteriyor.

Afyonkarahisar’da cephanelik patlıyor, 25 gencecik insan ölüyor, ne olup bittiği konusunda doğru bir bilgiye ulaşmamız mümkün olamıyor.

Bir tane komutan aldılar içeriye, güya sorumlu diye. Hepsi yutturmaca.

Vatandaşı bir süre oyalayıp, olayı unutturmak.

Zaten unutmaya mecburuz bir yerde. Bakın dün yeni bir patlama oldu ve yeni şehitler geldi…

Bir gün 25, bir gün 9, bir gün 10…

Hangi birini takip edeceksiniz?

                                               ***

Bugün, eğitim gibi hayati bir konuda, 4+4+4 gibi, tüm eğitim camiasının, sivil toplum örgütlerinin karşı çıktığı bir sistem dayatılarak uygulamaya konuluyor.

Sistem ve müfredatın çağdaş, laik bir eğitim sistemi ile ilgisi, alakası yok.

AKP, toplumun sesine, eğitim sendikalarının ve eğitimcilerin itirazına, velilerin isyanına rağmen dayata dayata sistemi uygulamaya başlıyor..

Demokratik bir ülkede, hangi siyasi iktidar böyle bir uygulama yapabilir?

                                               ***

Bir İsrail gazetesi, geçtiğimiz günlerde, Türkiye’de hiç kimsenin Erdoğan’a meyden okumaya cesaret edemeyeceğini söyleyerek, “Erdoğan’ın uzun dönemli ‘insan mühendisliği’ planı daha fazla görünür hale geldi. Erdoğan sessiz, yavaş ve sistematik bir şekilde çalışıyor” diye yazdı.

Demek ki dışarıdan bakıldığında da kötü bir tablo mevcut.

 

 

Korkunç bir tablo…