Masanın etrafındakileri göremiyor!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Başlarda, “Kürt sorununun çözümü için hükümete kredi açıyoruz” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, baktı ki iş ciddiye gidiyor, hemen ağız değiştirdi.

Şimdi her gün "Masanın bir ucunda Öcalan, diğer ucunda Tayyip Erdoğan var” diye çıkıyor kamuoyunun karşısına.

Başbakan Erdoğan’ın “teröristle pazarlık ettiğini” vurguluyor aklı sıra.

Oysa Kürt sorunu yalnızca Başbakan Erdoğan’ın ve AKP’nin sorunu mu?

CHP için böyle bir sorun söz konusu değilse, neden işin başında kredi açtı hükümete?

Eğer Kürt sorunu olduğunu kabul ediyorsa, CHP bu sorunun neresinde?

Başbakan Erdoğan’ın “başkanlık” veya bir başka hesaptan masanın bir ucunda olduğunu biliyoruz hepimiz, ama CHP bu sorunun çözümü için kendisine nasıl bir yer ve rol biçiyor onu bilmiyoruz.

                                                               ***

Kemal Kılıçdaroğlu’nun anlamadığı şu ki, o masanın iki ucunda yalnızca Öcalan ve Erdoğan yok. Biz  toplum olarak hepimiz o masanın etrafındayız.

Çünkü o masa bizim ortak alanımız.

Yıllardan beri çocukları dağın yolunu tutmak zorunda bırakılan Kürt anne ve babalar da,  dönüşü için planlar yaparak  çocuklarını askere gönderen, ancak tüm hayalleri yerine cansız bir bedenle buluşan Türk anne-babalar da var.

                                                              ***

O masanın etrafında; artık milyarlarca lira kaynağının, silaha, topa, mermiye, bombaya değil, ülkede yaşayanların refahı ve mutluluğu için harcanmasını isteyen milyonlar oturuyor.

Ülkenin kaynaklarının dağlara, taşlara ateş olup yağması yerine, kırsal kesimde, kentlerin varoşlarında birer dilenciye döndürülen halklara ekmek, , , okul, hastane olarak dönmesini arzu eden bizler oturuyoruz.

                                                               ***

Masanın bir ucunda Öcalan, diğer ucunda devlet, dolayısıylaBaşbakan Erdoğan olduğu doğru, ancak masanın etrafında bir halka halinde elele tutuşmuş, hayalleri bir savaşa, bedenleri toprağa feda edilmiş Türk ve Kürt gençlerinin ölü bedenleri dönüyor. 

                                                               ***

Diyarbakır cezaevlerindeki işkence mağdurları, köyleri yakılıp, yıkılanlar, evlatları, kocaları faili meçhule kurban gidenler, kocaları, evlatları gözlerinin önünde işkence görüp öldürülen binlerce Kürt kadını ve erkeği kararlı bir tavırla masanın etrafında saf tutuyorlar. Çektiğimiz herşeye rağmen, yaşanan tüm acılarımıza rağmen, çözüm bulununcaya kadar bu masanın etrafından ayrılmayalım diyorlar.

                                                               ***

Kılıçdaroğlu bilmiyor ki, o masa bu ülkenin önündeki bir şans masası.

Askere gönderdiği evladı yerine cansız bedenine sarılmak zorunda bırakılmış, yüreği yanmış kavrulmuş tüm anneler, babalar, eşlerini kaybetmiş yüzlerce masum eş de bizim yaşadığımız acıları başkaları yaşamasın, bitsin artık bu bela diye direniyorlar masanın başında. Yürekleri elvermeyenler bile, “Artık yeter” diye feryad ediyor.

Masanın etrafında Türkü’yle-Kürdü’yle  o kadar çocuk var ki. Ama onlar neşeli, cıvıl cıvıl, bağırıp, çağıran, şımaran çocuklar değil. Onlar dağda, çatışmada, saldırıda babalarını kaybedip, erken büyümek zorunda bırakılan, baba hasreti çekmiş, çocukluğunu yaşayamamış oldukları için durgun ve masumlar.

Ellerinde; ölüsüyle, dirisiyle kayıp çocuklarının resimleri, gözleri acılı annelerin etrafını sarmış, masadan çıkacak kararı merakla bekliyorlar.

 

                                                               ***

Masanın etrafında çok sayıda akil adam da var.

İki uçta oturanlara sürekli telkinde bulunuyorlar.

Bu topraklar üzerinde yaşayan herkes ırkı, dili, dini ne olursa olsun birbiriyle aynı ve eşit haklara sahiptir. Artık, devletin canının istemediğini bu topraklardan şöyle veya böyle kovma-yok etme dönemi geride kaldı.

Herkes, eşit haklarla, birlikte, birarada yaşayacak. Yıllardan beri, ülkenin genç insanlarını ve maddi kaynaklarını bu savaşa harcadınız, yok ettiniz. Artık bu kaynakları eşit ve adil bir şekilde halkların mutluluğu ve refahı için kullanmak zorundasınız. Yoksa üzerinizde kalacak vebalin hesabını veremezsiniz. Çözerseniz kahraman olursunuz, ama çözemezseniz tarih size affetmez.

Yeter ki çözümün temeline demokrasiyi, hukuku, insan hak ve özgürlüklerini yerleştirin. Bu temeli sağlam kurarsanız, üzerini inşa etmek kolay.

Biribirinize karşı samimi, toplumun beklentilerine karşı duyarlı olun.

Ve de sakın ola ki, bu ülkenin gencecik evlatlarının heba olmasına içi yanmayan zalimlerin ileri-geri sorumsuzca konuşması ve tahrikleri yüzünden bu masanın başından kalkmayın diye sürekli, iki tarafında duyacağı şekilde haykırıyor akil adamlar.

                                               ***

Bu topraklar üzerinde yaşayan milyonlarca insan, o masanın etrafında çözüm beklentisi ile bekleşiyor.

Ama, ne yazık ki CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu yalnızca Abdullah Öcalan’ı ve Tayyip Erdoğan’ı görüyor.

Masanın etrafını kuşatanları boşverip, iki uca takılıyor. Böyle olunca da doğal olarak sorunun dışında kalıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Masanın etrafındakileri göremiyor!