Kurdan memnun olan iş adamlarının her birinin bir bankası var ve devlete borç veriyor
Müstakil Sanayici ve İş adamları Derneği Şubesi'nin iftar yemeğine katılan Ali Bayramoğlu, ülkedeki kur politikasından iş adamlarının büyük bir kısmının rahatsız olduğunu, ancak bu konuyu Başbakan'a iletmediklerini, bir kısım işadamının da kur politikasından fayda elde ettiği için tepki göstermediğini dile getirdi.
Bayramoğlu, "Başbakan Erdoğan, iş adamlarına kurla ilgili soru sorduğunda sesini çıkarmayan memnun olduklarını belirten iş adamlarının her birisinin bir bankası var ve devlete borç para veriyor. İhracat diye bir derdi de yok, çünkü ithalatları ihracattan çok fazla" dedi.
İş adamları sıkıntılarını Başbakan'a iletmiyor
İş adamlarının kurla ilgili ciddi sıkıntılar yaşadığını, ancak bu ızdırabı çekiyor olmalarına rağmen kur meselesinde yeteri kadar seslerini çıkarmadıklarını vurgulayan Bayramoğlu, "İş adamları Başbakan'ın yanına gittiği zaman Arz-ı hürmet ederim efendim, her şey çok muhteşem, çok mükemmel diyor. Arkasını dönüp de kapıdan çıktıktan sonra, Yav bu kurla nasıl idare edeceğiz, nasıl başa çıkacağız?' diyor. Orada söyle, içerde konuş. Sayın Başbakan bunu duysun. Başbakan'a ben yakındığım zaman Başbakan, tek akıllı sen misin?' diyor. Yo ben tek akıllı değilim. Ben karşı çıkmıyorum. Ben bildiğimi, doğruyu sizle çalışıyorum ki ülke bundan önümüzdeki günlerde zarar görmesin, diyorum.
Ancak benimki Nasrettin Hoca'nın fil hikayesi gibi. Arkamda Türkiye'nin önde gelen iş adamları, Sayın Başbakan soruyor onlara, 'Siz ne diyorsunuz bu konuda', 'Efendim her şey çok güzel derdimiz yok' diyorlar. 'Derdimiz yok diyenlerin her birinin birer tane bankası var. Her birinin şu anki kur politikasıyla devlete borç verme gibi çok büyük bir şansı var. Niye kuru artırsın ki adam? Onların ihracat diye bir derdi yok. O adamın ithalatı ihracatından fazla onun için problemi de yok" şeklinde açıklama yaptı.
Beklemek yerine AB standardı yakalanmalı
2005'ten sonra AB sürecinin çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini, beklemek yerine Avrupa ülkeleriyle aramızdaki farkın kapatılmasının mücadelesinin verilmesi gerektiğini belirten Bayramoğlu, "AB 2014'ten önce bir gün veremeyecekse, o zaman önümüzdeki bu 10 yıllık süreci en iyi nasıl değerlendireceğimizi masaya yatıralım, beklentide olmayalım. Kendimiz üretelim, kendimiz yapalım." dedi. Benim uğraştığım önemli konulardan biri yenilenebilir enerji. AB uyum yasaları çerçevesinde 2010 yılına kadar enerjinin yüzde 12'si yapılma zorunluluğu olan bir sektör. Ancak kanunu çıkartamadık. Meclis'e kadar getirdik, Meclis'ten geri çekildi. Bu konuda yüzde yüz kendi kaynaklarımız var. Rüzgar esiyor, yer altında fokur fokur sıcak su var. Bunlardan her türlü enerji elde edilir. Bunları değerli görmüyoruz, 5 bin kilometre öteden doğalgazı alıp, döviz ödüyoruz. Getireceksiniz, onu kullanalım ama kendi kaynağımız duruyor" diye konuştu.
Üretemezsek nasıl büyüyeceğiz?
Yüzde yüz yerli kaynaklarla elde edilebilecek jeotermal enerjinin sadece seracılık alanında 5.5 milyar dolar GSMH'ye katkısı olacağına dikkat çeken Bayramoğlu, "Ben enerjimi üretemezsem nasıl büyüyeceğim? O zaman Avrupa ile nasıl masanın bir tarafında oturacağım? Bir şansımız şudur: Avrupa maksimum büyüme hızı olarak yüzde 2'ler seviyesinde büyüyebilir. Biz ise yüzde 10'lar yüzde 15'ler seviyesinde büyüyebiliriz. O zaman aradaki 10 yıllık süreç içerisinde bu arayı kapatma imkanımız var. Demek ki gözü kapalı her ne süreçte olursa olsun tek başına Avrupa değil, mutlaka olması gereken bir Avrupa. Ama bunun yanında mutlaka kendi başında ayakta durabilen bir Türkiye mantığıyla bakmamız lazım" şeklinde ifade etti.
Tartışmak, konuşmak en önemli görevlerimiz arasında
Bayramoğlu, "17 Aralık'tan sonraki süreç içerisinde 2005 yılında AB konusunun masaya daha çok ve geniş yatırılacağını düşünüyorum. 'Bu konuda hükümetimiz yanlış anlar ya da herkes buna kilitlenmiş, bunun aleyhine durup dururken konuşmayalım gibi bir hataya hiç kimsenin düşmemesi lazım. Tartışmak istişare etmek bizim en önemli görevlerimizden biri olmak zorunda” dedi.