HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, 2015 Yılı Merkezi bütçesinde yine aslan payının Milli Savunma ve emniyete ayrıldığını belirterek, “Türkiye’nin acil ihtiyacının barış olduğu tespitinden hareketle Toplumsal Barış Bakanlığı kurulmasını önermişken, AKP iktidarı 2015 bütçesini TOMA, Kalekol, Baraj ve korucu alımı üzerinden şekillendirmiştir” dedi.
Bütçeye ilişkin HDP’nin görüşlerini açıklayan Baluken, bütçenin şeffaf, katılımcı ve demokratik olmaktan uzak olduğunu belirterek, “Bütçenin halka kapalı yapılması, iktidar partisinin Bütçe komisyonundaki bariz sayısal üstünlüğü, parti içi demokrasinin güçsüz olması sebebiyle iktidar partisi milletvekillerinden hükümet tasarrufu olan bütçeye yönelik eleştiriler gelmemesi bu anti demokratik durumun sebeplerinden sadece birkaçıdır” dedi.
Baluken, şöyle devam etti:
“Bütçe sadece gelirin ve giderin istatistiksel bir araya getirilmesi, gelir-gider dengesinin sağlanmaya çalışılmasını içeren bir işlem değildir. Belirtelim ki, her yıl yapılan bütçe istatistikten daha fazlasıdır.Bir ülkenin yıllık bütçesinin dağılımına baktığımızda o ülkede iktidar partisinin topluma bakışına ve politika anlayışına ilişkin tomografiyi çekmiş oluruz.Bizler on iki gün boyunca açığa çıktığı şekliyle, bu tomografi sonucunun şimdiden sorunlu, hastalıklı olduğunu belirtmek istiyoruz.Çünkü AKP iktidarı tarafından hazırlanan 2015 bütçesi yüzü sermayeye dönük bütçedir. Rant sahipleri için hazırlanmış bir devlet bütçesidir. Toplumsal barışı değil, savaşı öncülüne alan bir bütçedir. Demokratik bir geleceği değil, otoriter bir hegemonyayı dayatmaya çalışan bir bütçedir. Kadını dışlayan erkek egemen, doğayı talan eden çevre düşmanı, emekçiye ölümü reva gören emek karşıtı bir bütçedir.
2015 bütçesi, önceki dönemlerde Sayıştay raporlarının eksik gelmesinden ötürü şeffaflık anlamında şaibe altındadır.Yine bütçe kalemlerinin kaba taslak yazılması, ek ödenek-örtülü ödenek gibi kalemlerin şeffaflıktan uzak niteliği 2015 Bütçesinin şeffaflık açısından gayri meşru kılınması için yeterli şarttır. Bu yönüyle gerek usul, gerekse de içerik yönünden 2015 Merkezi Yönetim Bütçesi halklar nezdinde, halkların gündeminde yer alan sorunların çözümünde gayri meşruluğu henüz yasalaşmadan ilan edilmiş bir bütçedir.
Türkiye’de AKP dönemi ile birlikte gittikçe sessiz bir büyüme yaşayan realite ekonominin kendisinin değil, gelir dağılımındaki adaletsizliğin artmış olmasıdır.AKP iktidarı söylemde ‘bir hırka bir lokma’ ifadelerini kullanırken, devlet rantı aracılığıyla onlarca zengin yaratmıştır. AKP dönemindeki son 10 yıldır 10 milyon aileyi yoksulluk yardımlarıyla yaşamaya mahkûm eden büyüme stratejisi, dolar milyarderi sayısını kırkın üzerine çıkartabilmiştir. Bu anlamda İktisadi büyüme gerçekte, sermayenin, servetin büyümesidir. 21. Yüzyılın Kapital’ini yazan ve dünya gündemine oturan Fransız Profesör Piketty, Türkiye’nin durumunu Japonya ile kıyaslayarak "Türkiye'de bu kadar çok milyarder olması dehşet, servet vergisi koyun." diyerek değerlendirmiştir. Ağaoğlu, Cengiz, Özaltın gibi kişiler bu topluma, toplumun değerlerine hakaret ederek, bir halka alanen küfürler yağdırarak AKP eliyle yeni sermayenin doymaz sömürücüleri olarak karşımıza çıkmıştır. Türkiye’de AKP dönemi ile birlikte bir lokma bazıları için bin lokma olmuş, halkın büyük çoğunluğu ise üzerindeki hırkadan olmuştur.”
TÜİK verilerine göre Türkiye’de gelirin yüzde 46,7’sini nüfusun yüzde 20’sinin aldığını, kalan yüzde 54,3’ü ise yoksul yüzde 80’nin paylaştığının altını çizen Baluken, “Zenginler daha fazla zenginleşirken, yoksullar daha fazla yoksullaşmıştır. Avrupa ülkeleri arasında gelir dağılımında adaletsizliğin en derin olduğu ülke olan Türkiye’de, her yüz kişiden on beşi yoksulluk sınırının altında yaşamakta; her yüz kişiden altmış beşi borçlu durumdadır” dedi. Baluken, şunları söyledi:
“AKP iktidarı döneminde ortaya çıkan toplumsal sorunların ekonomik temellerinden biri kuşkusuz gelir dağılımında adaletsizliktir. Siyasi İslam referanslı bir iktidar döneminde Hz. Ömer örneği varken, böylesi bir zenginler kitlesinin yaratılması büyük bir çelişkidir. Hz. Ömer ‘Dicle kenarında bir kurt kuzuyu kapsa hesabı benden sorulur’ korkusu ile devlet yönetirken, AKP iktidarında 90 yıllık tüm hükümetlerin toplamından daha fazla yolsuzluk gerçekleşmiştir. Yazıktır, israftır, günahtır.
Türkiye’de on milyon yurttaş sosyal yardımlara muhtaç durumda iken, hükümet 1 milyar 400 milyon TL vererek AK Saray inşa etmiştir. Birazdan bu paraya kamusal hizmetlere ihtiyacı olan halkımıza neler yapılabileceğini söyleyeceğiz ama sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim. Bu kadar yoksulluk varken, böylesi bir Saray yapılması tüm tartışmaları bir kenara bıraksak bile israftır, haramdır, günahtır.
Yapılan araştırmalara göre Ak Saray’a harcanan parayla; Madenlerde 40 kişi kapasiteli 2460 yaşam odası yapılabilir, 4 yıl boyunca tam 50.000 öğrenciye başbakanlık bursu verilebilir, 12 derslikli 1000 okul yapılabilir, Atatürk Orman Çiftliği'ne 15 milyon fidan dikilebilir, 150 kişi kapasiteli 230 öğrenci yurdu yapılabilir, Tam teçhizatlı 200 yataklı 25 büyük devlet hastanesi yapılabilirdi. 2 bin 415 öğretmen ataması yapabilirdi. Ellerinizi vicdanlarınıza koyun ve cevap verin, arpa unundan yapılmış ekmek ve helva ile beslenen bir Peygamber’i rehber aldığını söyleyen birinin yapması gereken iş midir bu?”
AK Parti iktidarının döneminde Türkiye’de esnek ve güvencesiz çalışma, sendikalaşmaya yönelik siyasi saldırılar, taşeronlaştırmanın olağan bir iş gücü biçimi olarak dayatıldığını vurgulayan Baluken, “İşçi ölümlerine kapıları aralayan bu uygulamalara rağmen AKP iktidarı meseleyi hala işçi güvenliği olarak değil, iş güvenliği olarak algılamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti topraklarının sınırları AKP ile birlikte işçi mezarıyla dolmuştur” dedi.
Her yıl işçi katliamlarının yaşandığını söyleyen Baluken şöyle devam etti:“Soma, Ermenek başta olmak üzere madenlerde, inşaatlarda yaşananlar kaza ya da fıtrat değil, ihmal ve sorumsuzluğun getirdiği katliamlardır. Türkiye’nin her tarafı, AKP iktidarı ile beraber bir işçi kıyım makinesine dönmüştür.İşçi katliamlarında ortaya çıkan görüntü iş kazası değil, iç savaş görüntüsüdür.Türkiye’de her gün 172 iş kazası meydana gelmekte, her gün ortalama 4 işçi yaşamını yitirmektedir.Sadece 2014’ün ilk sekiz ayında bu katliamlarda yaşamını yitiren işçi sayısı 1270’tir.
143 kalekolun yapımı sürüyor
Halen bölgede “Kalekol, karakol” inşaatları ihalelerinin devam ettiğini hatırlatan Baluken, “Bunlardan 102’si tamamlanmış, 143’ünün yapımı sürmekte ve kalanı da ihale aşamasındadır. Bunların 21’i Dersim’de, 36’sı Diyarbakır’da ve 36’sı Bingöl’de yapılmıştır.Keza sınırda Şırnak hattında 11 ve Munzur, Dersim’de 4 ‘Güvenlik Barajı’ yapılmaktadır.Bunlardan 7’si için hali hazırda 103,5 milyon TL harcanırken toplam maliyetin 207 milyon lirayı bulması beklenmektedir.Ayrıca 820 km’lik bir güvenlik yolu yapılmaktadır” dedi.
Baluken, konuşmasına şöyle devam etti:“2000’den fazla yeni korucu kadrosu açılmıştır. Bunların 600’ü Bitlis, 960’ı Van ve 600’ü Batman’a verilmiş durumdadır.Bir yandan Kürt Sorununun çözümü derken diğer taraftan bu savaş bütçesi ve güvenlik harcamaları bir çelişki değil, tam bir tezatlık teşkil etmektedir. AKP iktidarı bu kadar kalekol ve güvenlik barajı inşa ederken, 2015 bütçesini de toplumsal barışa yönelik değil, savaş hazırlıkları içerisinde geliştirmektedir. Nitekim Halkların Demokratik Partisi olarak Türkiye’nin acil ihtiyacının barış olduğu tespitinden hareketle Toplumsal Barış Bakanlığı kurulmasını önermişken, AKP iktidarı 2015 bütçesini TOMA, Kalekol, Baraj ve korucu alımı üzerinden şekillendirmiştir. Salt bu açıdan bakıldığında bile hedeflenen şeyin barış mı? Savaş mı olduğu konusunda ciddi kuşkularımız uyanmaktadır. Bu yönüyle barışa bu bütçeden bir lira bile ayrılmamışken, sadece Milli Savunma Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne toplamda 40,4 milyar TL ayrılması bu kuşkularımız derinleştirmektedir”ANKA
Bütçeye ilişkin HDP’nin görüşlerini açıklayan Baluken, bütçenin şeffaf, katılımcı ve demokratik olmaktan uzak olduğunu belirterek, “Bütçenin halka kapalı yapılması, iktidar partisinin Bütçe komisyonundaki bariz sayısal üstünlüğü, parti içi demokrasinin güçsüz olması sebebiyle iktidar partisi milletvekillerinden hükümet tasarrufu olan bütçeye yönelik eleştiriler gelmemesi bu anti demokratik durumun sebeplerinden sadece birkaçıdır” dedi.
Baluken, şöyle devam etti:
“Bütçe sadece gelirin ve giderin istatistiksel bir araya getirilmesi, gelir-gider dengesinin sağlanmaya çalışılmasını içeren bir işlem değildir. Belirtelim ki, her yıl yapılan bütçe istatistikten daha fazlasıdır.Bir ülkenin yıllık bütçesinin dağılımına baktığımızda o ülkede iktidar partisinin topluma bakışına ve politika anlayışına ilişkin tomografiyi çekmiş oluruz.Bizler on iki gün boyunca açığa çıktığı şekliyle, bu tomografi sonucunun şimdiden sorunlu, hastalıklı olduğunu belirtmek istiyoruz.Çünkü AKP iktidarı tarafından hazırlanan 2015 bütçesi yüzü sermayeye dönük bütçedir. Rant sahipleri için hazırlanmış bir devlet bütçesidir. Toplumsal barışı değil, savaşı öncülüne alan bir bütçedir. Demokratik bir geleceği değil, otoriter bir hegemonyayı dayatmaya çalışan bir bütçedir. Kadını dışlayan erkek egemen, doğayı talan eden çevre düşmanı, emekçiye ölümü reva gören emek karşıtı bir bütçedir.
2015 bütçesi, önceki dönemlerde Sayıştay raporlarının eksik gelmesinden ötürü şeffaflık anlamında şaibe altındadır.Yine bütçe kalemlerinin kaba taslak yazılması, ek ödenek-örtülü ödenek gibi kalemlerin şeffaflıktan uzak niteliği 2015 Bütçesinin şeffaflık açısından gayri meşru kılınması için yeterli şarttır. Bu yönüyle gerek usul, gerekse de içerik yönünden 2015 Merkezi Yönetim Bütçesi halklar nezdinde, halkların gündeminde yer alan sorunların çözümünde gayri meşruluğu henüz yasalaşmadan ilan edilmiş bir bütçedir.
Türkiye’de AKP dönemi ile birlikte gittikçe sessiz bir büyüme yaşayan realite ekonominin kendisinin değil, gelir dağılımındaki adaletsizliğin artmış olmasıdır.AKP iktidarı söylemde ‘bir hırka bir lokma’ ifadelerini kullanırken, devlet rantı aracılığıyla onlarca zengin yaratmıştır. AKP dönemindeki son 10 yıldır 10 milyon aileyi yoksulluk yardımlarıyla yaşamaya mahkûm eden büyüme stratejisi, dolar milyarderi sayısını kırkın üzerine çıkartabilmiştir. Bu anlamda İktisadi büyüme gerçekte, sermayenin, servetin büyümesidir. 21. Yüzyılın Kapital’ini yazan ve dünya gündemine oturan Fransız Profesör Piketty, Türkiye’nin durumunu Japonya ile kıyaslayarak "Türkiye'de bu kadar çok milyarder olması dehşet, servet vergisi koyun." diyerek değerlendirmiştir. Ağaoğlu, Cengiz, Özaltın gibi kişiler bu topluma, toplumun değerlerine hakaret ederek, bir halka alanen küfürler yağdırarak AKP eliyle yeni sermayenin doymaz sömürücüleri olarak karşımıza çıkmıştır. Türkiye’de AKP dönemi ile birlikte bir lokma bazıları için bin lokma olmuş, halkın büyük çoğunluğu ise üzerindeki hırkadan olmuştur.”
TÜİK verilerine göre Türkiye’de gelirin yüzde 46,7’sini nüfusun yüzde 20’sinin aldığını, kalan yüzde 54,3’ü ise yoksul yüzde 80’nin paylaştığının altını çizen Baluken, “Zenginler daha fazla zenginleşirken, yoksullar daha fazla yoksullaşmıştır. Avrupa ülkeleri arasında gelir dağılımında adaletsizliğin en derin olduğu ülke olan Türkiye’de, her yüz kişiden on beşi yoksulluk sınırının altında yaşamakta; her yüz kişiden altmış beşi borçlu durumdadır” dedi. Baluken, şunları söyledi:
“AKP iktidarı döneminde ortaya çıkan toplumsal sorunların ekonomik temellerinden biri kuşkusuz gelir dağılımında adaletsizliktir. Siyasi İslam referanslı bir iktidar döneminde Hz. Ömer örneği varken, böylesi bir zenginler kitlesinin yaratılması büyük bir çelişkidir. Hz. Ömer ‘Dicle kenarında bir kurt kuzuyu kapsa hesabı benden sorulur’ korkusu ile devlet yönetirken, AKP iktidarında 90 yıllık tüm hükümetlerin toplamından daha fazla yolsuzluk gerçekleşmiştir. Yazıktır, israftır, günahtır.
Türkiye’de on milyon yurttaş sosyal yardımlara muhtaç durumda iken, hükümet 1 milyar 400 milyon TL vererek AK Saray inşa etmiştir. Birazdan bu paraya kamusal hizmetlere ihtiyacı olan halkımıza neler yapılabileceğini söyleyeceğiz ama sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim. Bu kadar yoksulluk varken, böylesi bir Saray yapılması tüm tartışmaları bir kenara bıraksak bile israftır, haramdır, günahtır.
Yapılan araştırmalara göre Ak Saray’a harcanan parayla; Madenlerde 40 kişi kapasiteli 2460 yaşam odası yapılabilir, 4 yıl boyunca tam 50.000 öğrenciye başbakanlık bursu verilebilir, 12 derslikli 1000 okul yapılabilir, Atatürk Orman Çiftliği'ne 15 milyon fidan dikilebilir, 150 kişi kapasiteli 230 öğrenci yurdu yapılabilir, Tam teçhizatlı 200 yataklı 25 büyük devlet hastanesi yapılabilirdi. 2 bin 415 öğretmen ataması yapabilirdi. Ellerinizi vicdanlarınıza koyun ve cevap verin, arpa unundan yapılmış ekmek ve helva ile beslenen bir Peygamber’i rehber aldığını söyleyen birinin yapması gereken iş midir bu?”
AK Parti iktidarının döneminde Türkiye’de esnek ve güvencesiz çalışma, sendikalaşmaya yönelik siyasi saldırılar, taşeronlaştırmanın olağan bir iş gücü biçimi olarak dayatıldığını vurgulayan Baluken, “İşçi ölümlerine kapıları aralayan bu uygulamalara rağmen AKP iktidarı meseleyi hala işçi güvenliği olarak değil, iş güvenliği olarak algılamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti topraklarının sınırları AKP ile birlikte işçi mezarıyla dolmuştur” dedi.
Her yıl işçi katliamlarının yaşandığını söyleyen Baluken şöyle devam etti:“Soma, Ermenek başta olmak üzere madenlerde, inşaatlarda yaşananlar kaza ya da fıtrat değil, ihmal ve sorumsuzluğun getirdiği katliamlardır. Türkiye’nin her tarafı, AKP iktidarı ile beraber bir işçi kıyım makinesine dönmüştür.İşçi katliamlarında ortaya çıkan görüntü iş kazası değil, iç savaş görüntüsüdür.Türkiye’de her gün 172 iş kazası meydana gelmekte, her gün ortalama 4 işçi yaşamını yitirmektedir.Sadece 2014’ün ilk sekiz ayında bu katliamlarda yaşamını yitiren işçi sayısı 1270’tir.
143 kalekolun yapımı sürüyor
Halen bölgede “Kalekol, karakol” inşaatları ihalelerinin devam ettiğini hatırlatan Baluken, “Bunlardan 102’si tamamlanmış, 143’ünün yapımı sürmekte ve kalanı da ihale aşamasındadır. Bunların 21’i Dersim’de, 36’sı Diyarbakır’da ve 36’sı Bingöl’de yapılmıştır.Keza sınırda Şırnak hattında 11 ve Munzur, Dersim’de 4 ‘Güvenlik Barajı’ yapılmaktadır.Bunlardan 7’si için hali hazırda 103,5 milyon TL harcanırken toplam maliyetin 207 milyon lirayı bulması beklenmektedir.Ayrıca 820 km’lik bir güvenlik yolu yapılmaktadır” dedi.
Baluken, konuşmasına şöyle devam etti:“2000’den fazla yeni korucu kadrosu açılmıştır. Bunların 600’ü Bitlis, 960’ı Van ve 600’ü Batman’a verilmiş durumdadır.Bir yandan Kürt Sorununun çözümü derken diğer taraftan bu savaş bütçesi ve güvenlik harcamaları bir çelişki değil, tam bir tezatlık teşkil etmektedir. AKP iktidarı bu kadar kalekol ve güvenlik barajı inşa ederken, 2015 bütçesini de toplumsal barışa yönelik değil, savaş hazırlıkları içerisinde geliştirmektedir. Nitekim Halkların Demokratik Partisi olarak Türkiye’nin acil ihtiyacının barış olduğu tespitinden hareketle Toplumsal Barış Bakanlığı kurulmasını önermişken, AKP iktidarı 2015 bütçesini TOMA, Kalekol, Baraj ve korucu alımı üzerinden şekillendirmiştir. Salt bu açıdan bakıldığında bile hedeflenen şeyin barış mı? Savaş mı olduğu konusunda ciddi kuşkularımız uyanmaktadır. Bu yönüyle barışa bu bütçeden bir lira bile ayrılmamışken, sadece Milli Savunma Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne toplamda 40,4 milyar TL ayrılması bu kuşkularımız derinleştirmektedir”ANKA