Örgütün iki numaralı ismi cezaevinden çözüm sürecini yazdı
17 yıldır cezaevinde olan Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık, İhlas Haber Ajansı (İHA) için parmaklıklar ardından kaleme aldığı mektubunda çözüm sürecine bakış açısını, ‘Bu ülke için bir şeyler yapmak isterim’ sözüyle beklentilerini ve hayata tutunma çabasına yönelik çok özel satırlara yer verdi.
Söylediklerim hiç ciddiye alınmadı, susturulmak istendim ama silahlı Şemdin’in sözleri daha çok dinleniyordu.’ Bu sözler örgütün ‘hain’, devletin ‘terörist’ olarak mahkemelerinde yargıladığı kod adı Parmaksız Zeki yani Şemdin Sakık’a ait. Örgütün tepesinde 18 yıl, dünün muhasebesini yaptığı cezaevinde de 17 yılı geride bırakan Sakık, parmaklıklar ardından kaleme aldığı mektubunda çözüm sürecine bakış açısını, ‘bu ülke için bir şeyler yapmak isterim’ sözüyle beklentilerini ve hayata tutunma çabasına yönelik çok özel satırlara yer verdi.
Aile baskısı, ağalık rejimine isyan ve yönetim anlayışı reddedilen bir devlet.Akabinde mesken edinilen dağların en zirvesinden gelen örgütün iki numaralı adamı olmanın unvanı.Ne Pişmanlık Yasası ne de Topluma Kazandırma Yasası’ndan yararlanma başvuruları onun örgütte geçirdiği 18 yıllık geçmişinden yargılandığı müebbet hapis cezasını değiştirmeye yetti. 1998 yılında Kuzey Irak’ın Duhok kentinde yakalanan PKK terör örgütünün bir zamanlar iki numaralı adamı olan Şemdin Sakık, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde geçirdiği 17 yılın ardından geride kalan cezasını çekmeye devam ediyor.
Sakık, PKK terörünün sonlandırılmasına yönelik görüşlerinin bertaraf edildiğini ve susturulmak istendiğini kendi el yazısı ile dile getirdiği mektubunda şu satırlarla anlattı: “Aslında ilk günden itibaren sessiz kalmadım. Kendi penceremden gördüğüm gerçekleri 17 kitapta kaleme aldım.Bu kitaplardan 8 tanesi yayınlandı.Yüzlerce siyasi içerikli mektup ve makale kaleme alıp ilgililere gönderdim.Hemen her büyük ve küçük (ilgili) davada tanık olarak dinlendim.Hiçbir ifadem ya da yazımın aksi çıkmadı. Hep doğrulandım. Doğrulanmanın yorgunluğunu yaşıyorum.‘Söylediklerim hiç ciddiye alınmadı’ desem doğru olmaz. Ama ‘silahlı Şemdin’nin sözleri dana çok dinleniyordu’ demek zorundayım. Kalem tutan ellerime uzanan pek az oldu. Özellikle ‘Çözüm süreci denilen muammanın başlamasıyla birlikte görüşlerim tümden göz ardı edildi.Hatta ‘süreci sabote edebilir. Öcalan hazretini kızdırabilir’ mantığıyla olabilir ki beni tümden susturdular.”
Örgütteyken hesap sorduğu topraklarda şimdilerde mahkum olan Sakık mektubunda, yarınlara dair ise umutlarını Kürtçe şarkı söylemek istediği gerekçesiyle linç edilmek istenen ve Paris’te yaşamını yitiren Ahmet Kaya üzerinden örnek vererek anlattı: “ Samimi olmak gerekirse bu ülke bana tarla, dağ ve hücreden başka yer vermedi. Acıdan başka duygu tattırmadı.55 yaşındayım hala oy kullanmadım. Yuva kurmak, huzur bulmak zaten gençlik yıllarımda rüyaya dönüştü. ‘Bunları ancak rüyanda görürsün Şemdin.’ Ama yine de bu ülke hayrına bir şeyler yapmak istedim, istiyorum.Çünkü hala bu ülkede hem de insanca yaşama umudum var. Hala geleceği hayal ediyorum.Geçenlerde biri, ‘Özgürlüğüne kavuşursan bu ülkede kalacak mısın?” diye sordu. ‘Sahip çıkan biri olursa kalırım, ama geçmişte yaptıkları kimi ‘hain’ kimi ‘terörist’ deyip beni dışlamaya devam ederlerse, Ahmet Kaya’nın değimiyle, ‘çeker giderim.’ Çünkü beni bu ülkeye bağlayacak fazla bir şey yoktur. Annemin ve kız kardeşimin mezarından başka bir şey.”
PKK’yı var eden politik, sosyal ve kültürel iklimlerin kendi mazisinde de saklı olduğunu işaret ettiği mektubunda cezaevinde hayata tutunma çabasında iki kedi yavrusunun kendisini en çok mutlu eden olayı da şu satırlarla anlattı: “ Siyah kedim iki yavrusuyla çıkıp geldiler. Samimi söylüyorum bu iki yavruyu gördüğüm andaki kadar sevindiğimi hatırlamıyorum. Hep bir şeyler kaybeden annesini, kız kardeşini kaybeden, ailesi küçülen ve daha sonra dağılan Şemdin.Şimdi aileye iki yeni üye kazandırmış olmanın sevincini yaşıyordu.Günlerce onları izledim, onlarla konuşmaya çalıştım. Onları o kadar sevdim ki idareden biraz et artıkları istedim …Verirler mi? Sanmam. Yıllar önce koğuşumun penceresinde güvercin yavrulu yuvayı ‘yasaktır’ gerekçesiyle yıkmışlardı.Bu iki yavru adeta ruhumu aydınlattılar. Yenilik getirdiler,sorumluluk yüklemiş gibiler. Bir kedi yavrusu yaşamı bu kadar etkiliyorsa, baba olma, aileye yeni bir üye katmanın duygusunu kim tarif edebilir? ‘Sahi sen bir babasın, bir çocuğun olduğunda nasıl bir duygu yaşadın?’ diye sorduğumda ‘insanda onlarla birlikte yeniden doğuyor’ dedi. Eskiden tahliye olursam bu kedilere kim bakacak? derdim. Şimdi yavruları düşünüyorum.”
Cezaevinde kaldığı sürece kalem ve kağıda tutunarak 17 kitap ele alan Sakık, Adalet Bakanlığı onaylı tüm kitaplarında neredeyse PKK kitlesinin bir koyun sürüsünden farksız olduğunu öne sürüyor. Son olarak ‘Çözüm Süreci’ isimli 17’inci kitabının ilk sayfasına imzalı olarak kendi el yazısı ile yazdı satırlarda Gezi Direnişi ve 17-25 Aralık 2013 tarihinde gerçekleşen operasyonlara ilişkin şu yorumlarda bulundu: “2013’te üç büyük operasyon gerçekleşti. 2014 yılında ise ‘büyük fiyasko’ yani, İslamcı militanlara yapılan yatırım.Bu öyle büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı ki, PKK’nın 40 yıllık savaşından kirli ve daha kırıcı bir savaş, hatta ülkenin bekasını tehlikeye atabilecek bir savaş kapıda bekliyor. Aklımız yardımcı olsun.”İHA
17 yıldır cezaevinde olan Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık, İhlas Haber Ajansı (İHA) için parmaklıklar ardından kaleme aldığı mektubunda çözüm sürecine bakış açısını, ‘Bu ülke için bir şeyler yapmak isterim’ sözüyle beklentilerini ve hayata tutunma çabasına yönelik çok özel satırlara yer verdi.
Söylediklerim hiç ciddiye alınmadı, susturulmak istendim ama silahlı Şemdin’in sözleri daha çok dinleniyordu.’ Bu sözler örgütün ‘hain’, devletin ‘terörist’ olarak mahkemelerinde yargıladığı kod adı Parmaksız Zeki yani Şemdin Sakık’a ait. Örgütün tepesinde 18 yıl, dünün muhasebesini yaptığı cezaevinde de 17 yılı geride bırakan Sakık, parmaklıklar ardından kaleme aldığı mektubunda çözüm sürecine bakış açısını, ‘bu ülke için bir şeyler yapmak isterim’ sözüyle beklentilerini ve hayata tutunma çabasına yönelik çok özel satırlara yer verdi.
Aile baskısı, ağalık rejimine isyan ve yönetim anlayışı reddedilen bir devlet.Akabinde mesken edinilen dağların en zirvesinden gelen örgütün iki numaralı adamı olmanın unvanı.Ne Pişmanlık Yasası ne de Topluma Kazandırma Yasası’ndan yararlanma başvuruları onun örgütte geçirdiği 18 yıllık geçmişinden yargılandığı müebbet hapis cezasını değiştirmeye yetti. 1998 yılında Kuzey Irak’ın Duhok kentinde yakalanan PKK terör örgütünün bir zamanlar iki numaralı adamı olan Şemdin Sakık, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde geçirdiği 17 yılın ardından geride kalan cezasını çekmeye devam ediyor.
Sakık, PKK terörünün sonlandırılmasına yönelik görüşlerinin bertaraf edildiğini ve susturulmak istendiğini kendi el yazısı ile dile getirdiği mektubunda şu satırlarla anlattı: “Aslında ilk günden itibaren sessiz kalmadım. Kendi penceremden gördüğüm gerçekleri 17 kitapta kaleme aldım.Bu kitaplardan 8 tanesi yayınlandı.Yüzlerce siyasi içerikli mektup ve makale kaleme alıp ilgililere gönderdim.Hemen her büyük ve küçük (ilgili) davada tanık olarak dinlendim.Hiçbir ifadem ya da yazımın aksi çıkmadı. Hep doğrulandım. Doğrulanmanın yorgunluğunu yaşıyorum.‘Söylediklerim hiç ciddiye alınmadı’ desem doğru olmaz. Ama ‘silahlı Şemdin’nin sözleri dana çok dinleniyordu’ demek zorundayım. Kalem tutan ellerime uzanan pek az oldu. Özellikle ‘Çözüm süreci denilen muammanın başlamasıyla birlikte görüşlerim tümden göz ardı edildi.Hatta ‘süreci sabote edebilir. Öcalan hazretini kızdırabilir’ mantığıyla olabilir ki beni tümden susturdular.”
Örgütteyken hesap sorduğu topraklarda şimdilerde mahkum olan Sakık mektubunda, yarınlara dair ise umutlarını Kürtçe şarkı söylemek istediği gerekçesiyle linç edilmek istenen ve Paris’te yaşamını yitiren Ahmet Kaya üzerinden örnek vererek anlattı: “ Samimi olmak gerekirse bu ülke bana tarla, dağ ve hücreden başka yer vermedi. Acıdan başka duygu tattırmadı.55 yaşındayım hala oy kullanmadım. Yuva kurmak, huzur bulmak zaten gençlik yıllarımda rüyaya dönüştü. ‘Bunları ancak rüyanda görürsün Şemdin.’ Ama yine de bu ülke hayrına bir şeyler yapmak istedim, istiyorum.Çünkü hala bu ülkede hem de insanca yaşama umudum var. Hala geleceği hayal ediyorum.Geçenlerde biri, ‘Özgürlüğüne kavuşursan bu ülkede kalacak mısın?” diye sordu. ‘Sahip çıkan biri olursa kalırım, ama geçmişte yaptıkları kimi ‘hain’ kimi ‘terörist’ deyip beni dışlamaya devam ederlerse, Ahmet Kaya’nın değimiyle, ‘çeker giderim.’ Çünkü beni bu ülkeye bağlayacak fazla bir şey yoktur. Annemin ve kız kardeşimin mezarından başka bir şey.”
PKK’yı var eden politik, sosyal ve kültürel iklimlerin kendi mazisinde de saklı olduğunu işaret ettiği mektubunda cezaevinde hayata tutunma çabasında iki kedi yavrusunun kendisini en çok mutlu eden olayı da şu satırlarla anlattı: “ Siyah kedim iki yavrusuyla çıkıp geldiler. Samimi söylüyorum bu iki yavruyu gördüğüm andaki kadar sevindiğimi hatırlamıyorum. Hep bir şeyler kaybeden annesini, kız kardeşini kaybeden, ailesi küçülen ve daha sonra dağılan Şemdin.Şimdi aileye iki yeni üye kazandırmış olmanın sevincini yaşıyordu.Günlerce onları izledim, onlarla konuşmaya çalıştım. Onları o kadar sevdim ki idareden biraz et artıkları istedim …Verirler mi? Sanmam. Yıllar önce koğuşumun penceresinde güvercin yavrulu yuvayı ‘yasaktır’ gerekçesiyle yıkmışlardı.Bu iki yavru adeta ruhumu aydınlattılar. Yenilik getirdiler,sorumluluk yüklemiş gibiler. Bir kedi yavrusu yaşamı bu kadar etkiliyorsa, baba olma, aileye yeni bir üye katmanın duygusunu kim tarif edebilir? ‘Sahi sen bir babasın, bir çocuğun olduğunda nasıl bir duygu yaşadın?’ diye sorduğumda ‘insanda onlarla birlikte yeniden doğuyor’ dedi. Eskiden tahliye olursam bu kedilere kim bakacak? derdim. Şimdi yavruları düşünüyorum.”
Cezaevinde kaldığı sürece kalem ve kağıda tutunarak 17 kitap ele alan Sakık, Adalet Bakanlığı onaylı tüm kitaplarında neredeyse PKK kitlesinin bir koyun sürüsünden farksız olduğunu öne sürüyor. Son olarak ‘Çözüm Süreci’ isimli 17’inci kitabının ilk sayfasına imzalı olarak kendi el yazısı ile yazdı satırlarda Gezi Direnişi ve 17-25 Aralık 2013 tarihinde gerçekleşen operasyonlara ilişkin şu yorumlarda bulundu: “2013’te üç büyük operasyon gerçekleşti. 2014 yılında ise ‘büyük fiyasko’ yani, İslamcı militanlara yapılan yatırım.Bu öyle büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı ki, PKK’nın 40 yıllık savaşından kirli ve daha kırıcı bir savaş, hatta ülkenin bekasını tehlikeye atabilecek bir savaş kapıda bekliyor. Aklımız yardımcı olsun.”İHA