ANASAYFA arrow right Ekonomi

Bütçe fazla verdi

Bütçe fazla verdi
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.02
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.02
.9 milyar TL faiz dışı fazla verildi.
Maliye Bakanlığı, 2014 yılı Şubat ayı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerini açıkladı
Bütçe 2014 yılı Şubat ayında 1.7 milyar TL fazla verdi. Şubat’ta 5 milyar TL düzeyinde faiz dışı fazla gerçekleşti.Yılın ilk iki ayında 3.6 milyar TL bütçe fazlası, 11.9 milyar TL faiz dışı fazla verildi.
Maliye Bakanlığı, 2014 yılı Şubat ayı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerini açıkladı.
Buna göre 2013 yılı Şubat ayında 1.4 milyar TL açık veren bütçe, 2014 yılı Şubat’ta 1.7 milyar TL fazla verdi. 2013 yılı Şubat ayında 3.5 milyar TL faiz dışı fazla verilirken, 2014 yılı Şubat ayında 5 milyar TL faiz dışı fazla gerçekleşti. 2014 yılı Şubat ayında bütçe gelirleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5.9 oranında artarak 34.4 milyar TL oldu.Bütçe giderleri yüzde 3.5 oranında azalarak 32.8 milyar TL düzeyinde gerçekleşti. 2014 yılı Şubat ayında vergi gelirleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 7 oranında artarak 29.5 milyar TL, faiz hariç bütçe giderleri ise yüzde 1.7 oranında artarak 29.4 milyar TL oldu.
2013 yılının ilk iki ayında 4.5 milyar TL fazla veren bütçe, 2014 yılı Ocak-Şubat döneminde 3.6 milyar TL fazla verdi. 2013 yılı Ocak-Şubat döneminde 14.7 milyar TL faiz dışı fazla verilmiş iken 2014 yılı Ocak-Şubat döneminde 11.9 milyar TL faiz dışı fazla verildi. 2014 yılı Ocak-Şubat döneminde bütçe gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4.3 oranında artarak 72.3 milyar TL oldu.Bütçe giderleri ise yüzde 6 oranında artarak 68.8 milyar TL olarak gerçekleşti.
2014 yılı Ocak-Şubat döneminde vergi gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.1 oranında artarak 62.2 milyar TL olarak gerçekleşti.




Gördüğümüz şey drbelerden 10 kat fazla

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra ismi sürekli gündemde tutulan Fethullah Gülen, uzun süren sessizliğini bozdu. Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’ya konuşan Gülen “Bu türlü bir cendereyi defalarca yaşadık. 12 Mart Muhtırası’nda ‘devlete sızmak’ suçlamasıyla 6 buçuk ay hapis…” ifadelerini kullandı. Gülen, “Şu an gördüğümüz şey askerî darbelerde gördüğümüzden 10 kat daha fazladır…” dedi.
Gülen’in “Arkadaşlarımızın neredeyse tamamı vefalarını ortaya koydu. Hatta onca tezvirata rağmen arkadaşlarımız, dostlarımız arasında sarsıntı neredeyse hiç yaşanmadı.Kamuoyuna izah edilemeyen her hususu Cemaat’e yıkma, kendini temize çıkarma gibi bir refleks var” şeklindeki sözleri dikkat çekti. 
Gülen, kendisi hakkında yazılan haberler için şunları kaydetti: 
“Elbette çok üzüldüm, canım sıkıldı. Ellerindeki hangi delile dayanarak bunları kendilerinden emin bir şekilde telaffuz ediyorlar, doğrusu çözemedim.Burada ifadeden kaçınacağım o galiz tabirleri, atf-ı cürümleri, mü’minlere karşı ehl-i küfrün bile tarih boyunca kullandığını hatırlamıyorum.Kullananlara asla yakıştıramadım.Yalan söylüyorlar demeyeceğim.Hilâf-ı vâki hususlarla insanları yanıltıyorlar demeyi tercih edeceğim.
Arkadaşlarımızın neredeyse tamamı vefalarını ortaya koydu.Hatta onca tezvirata rağmen arkadaşlarımız, dostlarımız arasında sarsıntı neredeyse hiç yaşanmadı.
Yaşını başını almış, güngörmüş bazı kadim dostlarımızın hakperestlik adına ortaya çıkıp bir şeyler demesini beklemeye hakkımız var mı bilemiyorum. Ancak en azından şunu demekle iktifa edeyim: İyi gün dostu olmayı bazı insanlara yakıştıramadım. 
“Bu türlü bir cendereyi defalarca yaşadık. 12 Mart Muhtırası’nda ‘devlete sızmak’ suçlamasıyla 6 buçuk ay hapis…” ifadelerini kullanan Gülen, “Şu an gördüğümüz şey askerî darbelerde gördüğümüzden 10 kat daha fazladır…” dedi. 


28 Şubat döneminde Tansu Çiller’le görüştüğünü belirten Gülen o dönemde yaşananlara ilişkin şunları kaydetti: 
Refah Partisi’nin seçimlerden birinci çıkmasıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde bir hareketlenme olduğu hemen herkesin şahit olduğu bir husustu. Bulutlar toplanmaya başlamıştı ama henüz fırtınaya dönüşmemişti.Ankara’da rahmetli Yavuz Gökmen ve Fehmi (Koru) Bey’i hatırlıyorum. Fatih (Çekirge) Bey vardı. O arkadaşlarla da bu his ve duyumlarımı paylaştım. Çok haksız ve seviyesiz tepkilere muhatap oldum.Halbuki başkaları da vardı tehlikeyi gören.Susurluk Skandalı’yla birlikte oluşan toplumsal tepkiyi kendi hesabına değerlendirenler darbeyi fiiliyata koyduğunda iş işten geçmişti.Susurluk’la ilgili MİT’in hazırladığı rapora son anda fakirin ismini eklemişlerdi.Bunun kimlerin eliyle yapıldığını sonraları duysam da mü’minleri tân etmedim, içime gömdüm.Sonra 28 Şubat yaşandı.Ve o malum bildirinin ikinci maddesi, okulların Tevhid-i Tedrisat çerçevesinde devletleştirilmesini talep ediyordu. Gerilimin had safhaya çıktığı o dönemde milletimiz adına en az zararla kurtulmanın yollarını ararken birçok insan gibi erken bir seçimin çare olabileceğini telaffuz ettim. Yeni bir seçim kanunu ile erken seçime gidilmesi gerektiğini dile getirdim.Bunu sadece fakir söylemedi; Korkut Özal başta olmak üzere birçok isim de aynı kanaati ifade etti.Hatta o gün hükümeti destekleyenlerden de böyle düşünen ve manşet atanlar vardı.Arşivlere girilirse kimin ne söyleyip yazdığı görülür.
Şu husus da vardı.Ülkede oluşan darbe havasını o günün Çalışma Bakanı rahmetli Necati Çelik Bey’e anlattım. Şahitlerim de var. Alaeddin Kaya Bey ve Melih Nural Bey o görüşmede beraberdiler. “Hükümeti bertaraf etmeyi planlıyorlar…” dedim. Anti-demokratik bir hadisenin zuhur etmemesi için çırpınıyordum.Necati Bey endişelerimi heyecanla dinledi, kalktı gitti.Rahmetli Erbakan Hoca’ya durumu nakletmiş.Fakat oradan ‘hadisenin önüne geçelim’ şeklinde bir yaklaşım sergilenmedi.
Tansu (Çiller) Hanım’a da yaklaşan tehlikeyi anlatmaya çalıştım, olumsuz gelişmeleri naklettim.Tansu Hanım, ‘Hocam, itidalli olalım’ deyince üzüldüm. Teferruata girmedim. Kimseye bir şey anlatamadığımı görünce, günümüzde yakın coğrafyamızda yaşanan hadiselere benzer bir hadisenin önüne geçebilmek için bir şeyler söyleme ihtiyacı hissettim.
Kimseye ‘beceremediniz’ demek haddim değil.Herkese, hele de milleti temsil konumunda olanlara belli bir hürmeti muhafaza ettiğime herkes şahittir. O gün Hz. Ebubekir ve Ömer bin Abdülaziz gibi büyük kametlerden örnekler vererek idareden çekilmenin zül olarak addedilemeyeceğini anlatmaya çalıştım. Eğer sine-i millete dönmek daha büyük badireleri önleyecekse -ki bu 27 Mayıs için, 12 Eylül için de söylenebilir- tercih edilmeli. Nitekim 27 Nisan Muhtırası’ndan sonra AK Parti hükümeti, bir hafta içinde erken seçim kararı alarak bu badireyi atlatmıştı. 28 Şubat’a benzer usullerle devrilmeye çalışılan iktidar, sine-i millete dönerek, sandığı ortaya getirerek oyunu bozmuştu. Benim de söylediğim buydu: “Seçim kanununu değiştirerek ülkeyi erken seçime götürün.” 
Şunu arz etmede fayda mülâhaza ediyorum. O günkü Susurluk Raporu’na ve 28 Şubat Bildirisi’ne iyi bakılırsa, cuntanın öncelikli hedeflerinden birinin bu Hareket olduğu görülür. Sonra yaşadıklarımız, niyetin tahakkuk ettirilmesiydi.Bunun aksini iddia etmek insafa sığmaz, hakikate de münafi. 
Cemaat’in Fenerbahçe’yi ele geçirmesi söyleminin “iftira olduğunu belirten Gülen, “Kamuoyuna izah edilemeyen her hususu Cemaat’e yıkma, kendini temize çıkarma gibi bir refleks var. Şimdi ortaya çıkan yeni bilgiler ışığında bunun da bir iftira olduğu anlaşıldı” ifadelerini kullandı ve Ergenekon tahliyeleri ile ilgili soruya ise şu yanıtı verdi: 
“Kanun nizam ne gerektiriyorsa hukuk ve yasalar ne diyorsa, onun yanında oluruz. Kumpas lafzı, bir ayak oyunuydu.Kendi yaptıklarını Cemaat’e fatura etmeye kalktılar.Bir kişi için Meclis’i toplayıp yasa çıkardılar.Aynı duyarlılığı bu insanlar için de gösterebilirlerdi.Tahliye başka, yargı süreci başka.Yargılanmaları devam ediyor.Hukukun kararını saygıyla karşılamak lazım. Biz hep hukuktan yana, evrensel değerlerden yana olduk. Yine öyle olacağız. En zor anlarda taarruza maruz kaldığımızda bile hukuka saygıda kusur etmemek lazım.”SHA


Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *