TL, dolar karşısında son iki buçuk ayın en iyi değerine ulaştı. TUİK'in dış ticaret açığının yüzde 77 azaldığını açıkladı. Merkez Bankası yılsonu enflasyon beklentisini yüzde 23,5 olarak revize etti. Yaşanan tüm gelişmeleri siyasal iktisatçı Dr. Ali Rıza Güngen değerlendirdi.
"Türkiye'nin temel sorunlarından bir tanesi ihracatının ithalata bağımlı olması ve sürekli cari açık verilmesi. Elbette ki dış ticaret açığının daralıyor olmasından olumlu bir anlam çıkartabiliriz. Ancak ekonomik durgunluk ve daralma ihtimalini belirtmek lazım."
Yayınlanan çari açık verilerini bir ekonomik durgunluk ve daralma belirtisi olarak yorumlayan siyasal iktisatçı Dr. Ali Rıza Güngen ile son günlerde yaşanan ekonomik gelişmelerin nasıl okunması gerektiğini ve Türkiye ekonomisinin son durumunu konuştuk. İlk olarak son günlerde neler yaşandı ona bakalım:
Eylül ayı boyunca 6 TL'nin üzerinde seyreden dolar kuru Ekim ayının son günlerinde 5,49 seviyelerini test etti ve iki buçuk ayın en düşük seviyesini gördü.
TUİK'in açıkladığı verilere göre Eylül ayında ithalat azaldı, ihracat arttı. Dış ticaret açığındaki azalma oranı ise yüzde 77,1 oldu.
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya ise, yaptığı açıklamada yılsonu enflasyon tahminini yüzde 13,4'ten yüzde 23,5'e yükseltti.
Bu gelişmeler doğrultusunda üretici fiyatlarındaki artış göz önüne alındığında Merkez Bankası'nın enflasyon tahminlerini yüzde 23'ün üzerine çıkarmasının gayet normal olduğunu söyleyen Güngen "Fakat enflasyonla topyekûn mücadele programının hedefleri göz önünde bulundurulduğunda burada bir çelişki var" diyor.
"YEP'ten sonra yüzde 20 hedefi ortadan kalktı"
"Yeni ekonomi programının açıklandığı 20 Eylül'den sonra yılsonu yüzde 20 enflasyon hedefinin ortadan kalktığını, enflasyon hedeflerinin geçersiz hale geldiğini yazmıştım. Merkez Bankası bu revizeyle yeni ekonomi programındaki enflasyon hedeflerin geçersiz olduğunu teyit etmiş oldu.
"Her şeye rağmen enflasyonla mücadelede, zorla fiyat indirimleri aracılığıyla geçici başarı sağlanması evet mümkün. Ama Türkiye ekonomisinin şu an girmiş olduğu süreçte enflasyonu çabucak kontrol altına alınması pek mümkün görünmüyor.
"Türkiye'de yıllardır yüzde beşlik bir enflasyon hedefi var. Dokuz yıldır bu rakamı tutturamadıklarını da söylemek lazım. Yani bir hedef açıklanmış olması, bu hedeflerin gerçekleştirilmesi doğrultusunda adım atılmadığında pek bir anlam ifade etmiyor.
"Siyasi iradenin ne kadarlık bir kredi hacmi büyümesi ön gördüğü, ne kadarlık bir ekonomik büyümenin hedeflendiği gibi unsurların, Türkiye'ye sermaye girişlerinin hedeflerin tutturulmasıyla doğrudan ilgisi var. Dolayısıyla önümüzdeki zamanlarda gelişmelere bağlı olarak enflasyon rakamı ortaya çıkacak. Hedeflerin ve tahminlerin geçmişteki gibi başarısızlıklarla sonuçlanması mümkün.
"Türkiye'nin ihracatı ithalata bağlı"
"Türkiye'nin temel sorunlarından bir tanesi ihracatının ithalata bağımlı olması ve sürekli cari açık verilmesi. Elbette ki dış ticaret açığının daralıyor olmasından olumlu bir anlam çıkartabiliriz. Ancak ekonomik durgunluk ve daralma ihtimalini belirtmek lazım.
"İthalat rakamlarında radikal denilebilecek bir düşüşün gerçekleşmesi ekonomik faaliyetin gerilemekte olduğunu veya bir durgunlaşmanın görülmekte olduğunu anlatıyor aslına bakarsanız.
"Dış ticaret açığının azalması olumlu ama ihracatın ithalatı karşılama oranına ya da Türkiye'deki ithalat bağımlılığına bakmak gerekli. Büyük ihtimalle Eylül ayında da cari fazla verilecek ancak bu da dediğim üzere; Türkiye ekonomisindeki durgunlaşmanın ve krizin yansıması olacak.
Dolarda döviz kurunda rayına oturmak gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirten Güngen "Bu koşullar altında sabitlenmeden bahsetmek zaten uygun değil." diyor. Kurun 94 ve 2001 krizleri sonrasındaki seviyeye geldiğini söyleyen Gürgen sözlerine şöyle devam ediyor.
"TL'nin geldiği seviye 1994 ve 2001 krizi sonrası ile aynı"
"Ekim ayında Türkiye'de menkul kıymetler piyasasına bir giriş olduğunu veriler vasıtasıyla görebiliyoruz. Gerçi son günlerde borsa kötü bir performans göstermeye başladı ama reel olarak Türk Lirası'nın gerilediği seviyeler 1994 krizi ve 2001 krizi sonrasındaki seviyeler. Türkiye'ye giriş ve zaten aşırı değersizleşmiş olma nedeniyle Dolar karşısında daha fazla değer kaybı ihtimali önümüzdeki birkaç ay içerisinde azalmış duruyor.
"Doların rayını bulduğunu söylemekten ziyade bunu Türkiye ekonomisinin durgunlaşmanın bir yansıması olarak bunu görmek lazım. Dolara olan talebin azaldığı, Türk Lirası'nın çok ciddi değer kaybetmiş olduğu bir dönemdeyiz.
"Borç yapılandırma gibi önlemler, şirket kurtarma anlamındaki önlemler etkili olursa, sermaye girişleri temposunda bir artış söz konusu olursa, TL'de daha fazla değer kaybı olmaksızın bu seneyi kapatabiliriz.
"Ama bu varsayımlar etrafında Aralık ayında Amerika Merkez Bankası'nın faiz kararı, jeopolitik ya da uluslararası gerginliklere kadar bir sürü etkenin döviz piyasasını sürekli etki etmeye devam edeceğini unutmamak gerek. Bu nedenlerle bir öngörüde bulunmak, bir fal açmak doğru olmaz.
"İlk 10 aydaki değer kaybı yüzde 31"
"Ama şu durumu da hatırlatmak isterim. Doların 5,50'ye düşmüş olmasını, 2018 başında doların 3,75 olduğu gerçeğiyle birlikte değerlendirmeliyiz. Yani totale baktığımızda Dolar karşısında TL'nin ilk sekiz ayda yüzde 40, ilk on ayda ise yüzde 31 gibi bir değer kaybı var. Kayıp oranının yüzde 50'ye varmaması Türk Lirası'nın istikrara kavuşmuş olduğu anlamına gelmiyor.
"Temmuz ve Ağustos ayına baktığımızda Türkiye'nin finansman ihtiyacında radikal bir düşüş görmüyoruz. Finansman sorunu yerli yerinde duruyor. Liranın birkaç haftalık değer kazanmasıyla krizin geride kaldığı yönlü bir argüman uygun olmayacaktır. Ama kur krizinin ağır bir reel sektör krizine dönüşmesi şu sıralarda engellenmeye çalışılıyor.
"İlk başlarda beklendiği kadar şirket iflasları neden görülmüyor derseniz de, yapılan siyasi müdahalelerin bunda payı olduğunu söyleyebilirim. Türkiye Bankalar Birliği ile bir borç yapılandırma çerçevesi düzenlendi. Borç yapılandırmalarla ve konkordatolarla şu an durum idare ediliyor gözüküyor.bianet
"Türkiye'nin temel sorunlarından bir tanesi ihracatının ithalata bağımlı olması ve sürekli cari açık verilmesi. Elbette ki dış ticaret açığının daralıyor olmasından olumlu bir anlam çıkartabiliriz. Ancak ekonomik durgunluk ve daralma ihtimalini belirtmek lazım."
Yayınlanan çari açık verilerini bir ekonomik durgunluk ve daralma belirtisi olarak yorumlayan siyasal iktisatçı Dr. Ali Rıza Güngen ile son günlerde yaşanan ekonomik gelişmelerin nasıl okunması gerektiğini ve Türkiye ekonomisinin son durumunu konuştuk. İlk olarak son günlerde neler yaşandı ona bakalım:
Eylül ayı boyunca 6 TL'nin üzerinde seyreden dolar kuru Ekim ayının son günlerinde 5,49 seviyelerini test etti ve iki buçuk ayın en düşük seviyesini gördü.
TUİK'in açıkladığı verilere göre Eylül ayında ithalat azaldı, ihracat arttı. Dış ticaret açığındaki azalma oranı ise yüzde 77,1 oldu.
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya ise, yaptığı açıklamada yılsonu enflasyon tahminini yüzde 13,4'ten yüzde 23,5'e yükseltti.
Bu gelişmeler doğrultusunda üretici fiyatlarındaki artış göz önüne alındığında Merkez Bankası'nın enflasyon tahminlerini yüzde 23'ün üzerine çıkarmasının gayet normal olduğunu söyleyen Güngen "Fakat enflasyonla topyekûn mücadele programının hedefleri göz önünde bulundurulduğunda burada bir çelişki var" diyor.
"YEP'ten sonra yüzde 20 hedefi ortadan kalktı"
"Yeni ekonomi programının açıklandığı 20 Eylül'den sonra yılsonu yüzde 20 enflasyon hedefinin ortadan kalktığını, enflasyon hedeflerinin geçersiz hale geldiğini yazmıştım. Merkez Bankası bu revizeyle yeni ekonomi programındaki enflasyon hedeflerin geçersiz olduğunu teyit etmiş oldu.
"Her şeye rağmen enflasyonla mücadelede, zorla fiyat indirimleri aracılığıyla geçici başarı sağlanması evet mümkün. Ama Türkiye ekonomisinin şu an girmiş olduğu süreçte enflasyonu çabucak kontrol altına alınması pek mümkün görünmüyor.
"Türkiye'de yıllardır yüzde beşlik bir enflasyon hedefi var. Dokuz yıldır bu rakamı tutturamadıklarını da söylemek lazım. Yani bir hedef açıklanmış olması, bu hedeflerin gerçekleştirilmesi doğrultusunda adım atılmadığında pek bir anlam ifade etmiyor.
"Siyasi iradenin ne kadarlık bir kredi hacmi büyümesi ön gördüğü, ne kadarlık bir ekonomik büyümenin hedeflendiği gibi unsurların, Türkiye'ye sermaye girişlerinin hedeflerin tutturulmasıyla doğrudan ilgisi var. Dolayısıyla önümüzdeki zamanlarda gelişmelere bağlı olarak enflasyon rakamı ortaya çıkacak. Hedeflerin ve tahminlerin geçmişteki gibi başarısızlıklarla sonuçlanması mümkün.
"Türkiye'nin ihracatı ithalata bağlı"
"Türkiye'nin temel sorunlarından bir tanesi ihracatının ithalata bağımlı olması ve sürekli cari açık verilmesi. Elbette ki dış ticaret açığının daralıyor olmasından olumlu bir anlam çıkartabiliriz. Ancak ekonomik durgunluk ve daralma ihtimalini belirtmek lazım.
"İthalat rakamlarında radikal denilebilecek bir düşüşün gerçekleşmesi ekonomik faaliyetin gerilemekte olduğunu veya bir durgunlaşmanın görülmekte olduğunu anlatıyor aslına bakarsanız.
"Dış ticaret açığının azalması olumlu ama ihracatın ithalatı karşılama oranına ya da Türkiye'deki ithalat bağımlılığına bakmak gerekli. Büyük ihtimalle Eylül ayında da cari fazla verilecek ancak bu da dediğim üzere; Türkiye ekonomisindeki durgunlaşmanın ve krizin yansıması olacak.
Dolarda döviz kurunda rayına oturmak gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirten Güngen "Bu koşullar altında sabitlenmeden bahsetmek zaten uygun değil." diyor. Kurun 94 ve 2001 krizleri sonrasındaki seviyeye geldiğini söyleyen Gürgen sözlerine şöyle devam ediyor.
"TL'nin geldiği seviye 1994 ve 2001 krizi sonrası ile aynı"
"Ekim ayında Türkiye'de menkul kıymetler piyasasına bir giriş olduğunu veriler vasıtasıyla görebiliyoruz. Gerçi son günlerde borsa kötü bir performans göstermeye başladı ama reel olarak Türk Lirası'nın gerilediği seviyeler 1994 krizi ve 2001 krizi sonrasındaki seviyeler. Türkiye'ye giriş ve zaten aşırı değersizleşmiş olma nedeniyle Dolar karşısında daha fazla değer kaybı ihtimali önümüzdeki birkaç ay içerisinde azalmış duruyor.
"Doların rayını bulduğunu söylemekten ziyade bunu Türkiye ekonomisinin durgunlaşmanın bir yansıması olarak bunu görmek lazım. Dolara olan talebin azaldığı, Türk Lirası'nın çok ciddi değer kaybetmiş olduğu bir dönemdeyiz.
"Borç yapılandırma gibi önlemler, şirket kurtarma anlamındaki önlemler etkili olursa, sermaye girişleri temposunda bir artış söz konusu olursa, TL'de daha fazla değer kaybı olmaksızın bu seneyi kapatabiliriz.
"Ama bu varsayımlar etrafında Aralık ayında Amerika Merkez Bankası'nın faiz kararı, jeopolitik ya da uluslararası gerginliklere kadar bir sürü etkenin döviz piyasasını sürekli etki etmeye devam edeceğini unutmamak gerek. Bu nedenlerle bir öngörüde bulunmak, bir fal açmak doğru olmaz.
"İlk 10 aydaki değer kaybı yüzde 31"
"Ama şu durumu da hatırlatmak isterim. Doların 5,50'ye düşmüş olmasını, 2018 başında doların 3,75 olduğu gerçeğiyle birlikte değerlendirmeliyiz. Yani totale baktığımızda Dolar karşısında TL'nin ilk sekiz ayda yüzde 40, ilk on ayda ise yüzde 31 gibi bir değer kaybı var. Kayıp oranının yüzde 50'ye varmaması Türk Lirası'nın istikrara kavuşmuş olduğu anlamına gelmiyor.
"Temmuz ve Ağustos ayına baktığımızda Türkiye'nin finansman ihtiyacında radikal bir düşüş görmüyoruz. Finansman sorunu yerli yerinde duruyor. Liranın birkaç haftalık değer kazanmasıyla krizin geride kaldığı yönlü bir argüman uygun olmayacaktır. Ama kur krizinin ağır bir reel sektör krizine dönüşmesi şu sıralarda engellenmeye çalışılıyor.
"İlk başlarda beklendiği kadar şirket iflasları neden görülmüyor derseniz de, yapılan siyasi müdahalelerin bunda payı olduğunu söyleyebilirim. Türkiye Bankalar Birliği ile bir borç yapılandırma çerçevesi düzenlendi. Borç yapılandırmalarla ve konkordatolarla şu an durum idare ediliyor gözüküyor.bianet